Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Pasif iyi, aktif kötünün teşvikçisidir
Dünyanın her yanında iyiler kıt değil.
Aksine iyilerin sayısı küçümsenmeyecek bir yekûn tutar. Zira insan
özünde iyi bir varlık.
Fakat asıl kıt olan “aktif iyi”ler. Çünkü
iyilerin çoğu “pasif iyi”. Aktif iyiler iyilerin içinde devede kulak
değil. Pasif iyileri “kendine iyi” olarak da tanımlayabiliriz. Pasif
oldukları için iyiliği yaymak gibi bir dertleri yok. Böyle bir dertleri
olmadığı için de iyiliğin çoğalmasına katkıda bulunmuyorlar.
Dahası, kötüler aktif iyilerden rahatsız
oldukları halde pasif iyilerden rahatsız olmuyorlar. Hatta bırakın
rahatsız olmayı, onlardan hoşnut ve razılar. Çünkü pasif iyiler
kötülerin kötülüğüne ses çıkarmıyorlar. Onların kötülüğü yaymalarına
aldırmıyorlar. Onların kötü olmasından rahatsızlık duymuyorlar.
Pasif iyilerin göz ardı ettikleri bir gerçek
var: İyiliğin pasif olduğu her yerde, kötülük kendiliğinden aktif hale
geliyor. Bu kötülüğün tabiatı icabıdır. Kötülük karanlık gibidir.
Bizatihi var değildir. Aydınlığın yokluğu halidir. Demek ki, iyiler
sönük veya patlak lamba gibi değil, ışık veren açık bir lamba gibi
olmalıdır.
İlk inen vahiylerden olan Müddessir suresi,
daha yeni risalet görevini üstlenmiş olan Hz. Peygamber'i inşa eden
surelerin başında gelir. Bu surenin giriş ayeti, “bilkuvve/potansiyel”
iyiliği “bilfiil/kinatize” hale getirmeyi amaçlar. Onun için de ilk
muhatabına yekten seslenir:
“Ey yatan kişi, kalk ve uyar!”
Bunun açılımı şudur:
“Ey yatan iyi! Yatan iyi iyi değildir! Kalk ve uyar! Yani, pasif halden aktif hale geç ve iyiliği yay!
Bu emri alan Hz. Peygamber, emrin gereğini
yapmak için kalkmış ve iyiliği de ayağa kaldırma çabasına girişmiştir.
İşte ne olmuşsa ondan sonra olmuş, o güne kadar Kureyş'in en güvenilir,
en akıllı, en barışçıl insanı, birden bire “yalancı”, “deli”,
“bozguncu” oluvermiştir. Önceki hayatında ona ilişmeyi aklından dahi
geçirmeyenler, o “aktif iyi” haline gelince varlığını ortadan kaldırmak
için sıraya girmişlerdir.
Neden?
Nedeni açıktır. Zira vahiy, pasif iyiyi aktif
hale getirmiştir. Yatan iyiyi ayağa kaldırmış, sokağa çıkarmıştır.
Sönük lambaya bitimsiz bir enerji vererek, onu bütün bir cihanı
aydınlatan güçlü ışık kaynağı kılmıştır.
Dünyanın en munis, en sakin, en kendi halinde,
en halim-selim insanını yeniden inşa etmiş, onu insanlığın en büyük
iman hamlelerinden birini başlatan bir insanlık önderine dönüştürmüştür.
Bu vahyin en büyük mucizesi, hak sözün gücüdür.
Soruyorum kendi kendime: İyilerin tümünün pasif olduğu bir dünyada iyilik yaşar mıydı?
Cevabım “asla” oluyor. Zira dünyanın en
kötüleri bile anasından kötü doğmaz. Fıtrat iyi üzerine
formatlanmıştır. Hazreti insan, en iyidir. En iyi bozulunca en kötü
olur. Canavarlaşan, dünyayı çirkinleştiren, insanlığın yüz karaları da
başında “iyi” idiler.
İşte bu yüzden iyilerin tümünün pasif olduğu
bir dünya kötülerin dünyası olurdu. Her çağda Allah'ın rahmet ve
merhametinin bir eseri olan aktif iyiler olmasaydı, öylesi bir dünyada
kötülük iyiliğe yer bırakmaz, pasif iyiler pasifliklerinin cezasını
aktif kötülerin elleriyle yok edilerek çekerlerdi.
Tüm peygamberler peygamber olmadan önce en
azından pasif iyi idiler. Allah peygamberlik kurumunu, insanlığın
fıtratına yerleştirdiği bilkuvve iyiliği bilfiil hale getirmek için
ihdas etti. İki hal arasındaki farkı bu müessese ve insanlığın ufuk
şahsiyetleri olan peygamberler eliyle gösterdi. Fetret dönemlerine de,
iyilerin pasif olduğu bir dünyada insanın nasıl ıslah edici olmaktan
çıkıp ifsat edici olduğunu görmemiz için izin verdi.
Kur'an, el-Emr bi'l-ma'ruf ve'n-nehy
ani'l-münker'i (iyiliği yaygınlaştırıp kötülüğü önlemeye çalışmak) işte
bunun için farz kıldı.
İşbu nedenle, aktif iyilerin olmadığı bir
dünyanın geleceği korkunç noktayı hayal bile edemiyorum. Böyle bir
dünya gerçekten yaşanılabilir bir dünya olmazdı. Böyle bir dünyada
iyilik Zümrüdüanka olur Kaf dağına giderdi. Böyle bir dünya kendi
kendini imha eden bir dünya olurdu.
Sözün özü şu: Yatan iyi olmak yetmez. Pasif
iyi iyi değildir. Zira her pasif iyi, aktif kötünün teşvikçisidir.
Kötüleri kötülüğe yüreklendiren kendileri gibilerden daha çok, pasif
iyilerdir. Onlar iyiliği özneleştirmeyip nesneleştirmenin cezasını, bir
müddet sonra sessiz kaldıkları kötüler tarafından yok edilmekle
çekerler. Bu yok edilme varlıklarını ortadan kaldırma biçiminde değil,
onlardaki zaten pasif duran iyiliği de kurutma biçiminde olur.
En yaman çelişkilerden biri de ne, biliyor musunuz: Pasif iyilerin aktif kötülerden şikayet etmeye kalkması?
Onlara birileri “Sayenizde beyim” demeli. (Sami Hocaoğlu-Yeni şafak)
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|