Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Kuran ın beyan ve Hz. Peygamberin tebliğ metodunu anlamakta
zorlananlar, İslamı sadece kendi akıl düzeyine indirgemeye çalışmaktadırlar.
Halbuki İslam ın mükemmel bir aynası olan ilk İslam toplumunu ve insanlığın
iftihar ettiği örneklikteki Peygamberin şahsını göz ardı etmek yeni bir din
icat etme gafletine yol açmaktadır.
Kuran bir gün veya bir yılda inmedi. Bilakis yirmi küsur
senede ve yaşayan, mücadele eden, her sorununa çözüm getirilen bir topluma
indi.Bu toplum İslam ı ayetlerin
rehberliğinde ve Hz. Muhammed in önderliğinde yaşayarak anladı ve öğrendi. Aksi
bir durumda Hz. Musa gibi dağdan yekpare bir hükümler halinde inmiş olmasıydı
ki, bu durum İslam ın tebliğ metodu olmamıştır.
İlk İslam toplumuna İslam ı yaşatarak öğreten Allah C.C
bazen yaşanılan bir hadise üzerine, bazende hadiseler olmadan gelen uyarılar
şeklinde Müslümanları yönlendiriyordu. Bu durum İslamla iç içe geçmiş ve
bütünleşmiş olmanın sonucuydu.
Kuranınyaşayan
tebliğ metodunun Arap toplumunda cereyan edişi, farklı diller kullanan
insanlarda yanlış anlaşılmalara ve yol ayrımlarına neden olmuştur. Dini Araptan
soyutlama çabası ilk İslam toplumunun örnekliğini yitirmesine ve İslamın
anlaşılırlığını kaybetmesine yol açmaktadır.
Bu konudabizlere
kanıt olan birçok husustan biri ezan dır.
Aşağıdaki makalede ezanın Kuran da önceden beyan edilmemiş
olmasına rağmen Hz. Peygamber ve ashabıyla yaptığı istişareler sonucunda
uygulandığı görülmektedir. Akabinde inen ayetlerde ezanın meşruluğu tasdik
edilir manadadır.
Kuran daha sonra da
ezanı men etmeyerek dinin sadece Kuran dan müteşekkil olmadığını, Hz.
Peygamberin önderliğinde yaşayan İslam toplumuyla özdeşleştiğini ispat
etmektedir.
Ezanın meşru olmadığı
söylenemeyeceği gibi ilk İslam toplumunun yaşamının tüm Müslümanlar için örnek
teşkil ettiği de aşikardır.
Ezan Makalesi:
Ey inananlar, Cuma
günü namaz için çağırıldığınız zaman, Allah'ı anmağa koşunuz, alışverişi
bırakınız- Bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. (Cum'a: 96/9)
Namaza
çağırdığınız zaman onu eğlence ve oyun yerine koydular. Düşüncesiz bir topluluk
oldukları için böyle yaptılar. (Mâide: 110/58)
Cuma 96/9'da inananlara, Cuma günü namaza çağırıldığı zaman,
alışverişi bırakıp hemen Allah'ı anmağa koşmaları, bunun kendileri için daha
hayırlı olduğu belirtilmekte; Mâide: 110/58'de de namaza çağırma (ezan) ile
alay eden, onu eğlence ve oyun yerine koyan kimselerin, düşüncesizliklerinden
dolayı böyle yaptıkları anlatılmaktadır.
Bu âyetler, ezân'ın duyurmak, bağırmak, işitme ile oluşan
bilgi; müezzinin de bağırarak bir şeyi ilân eden, duyuran anlamına geldiğini
göstermektedir. Kelimenin Kur'ân'dan önceki anlamı duyurmak, bildirmek idi.
Ancak Kur'ân'dan sonra ezan özel bir çağırının, namaza çağırının adı olarak
kullanılagelmiştir. Ezan namaza çağrı, müezzin de bu çağrıyı yapan kimsedir.
Ezan, Medine devrinde meşru' olmuş(yasalaşmış)tır.
Hz. Peygamber namazı vakti içinde bazen geç, bazen erken
kılardı. Cemâatle namazın kılınacağı vakti kestiremediklerinden sahâbîlerden
kimi erkenden gelip bekler, kimi de geç gelir, namaza yetişemezdi. Peygamber
(s.a.v.) bunu bir düzene sokmak için namaz vaktini ilân etmeyi düşündü ve
namaza nasıl çağrı yapılacağı konusunu arkadaşlarına danıştı. Kimi ateş yakmak,
kimi boru çalmak, kimi nâküs (üzerine bir başka odun parçasıyla vurulan uzun
bir odun parçası; doğu Hıristiyanları, ibâdet vakitlerini böyle bir yöntemle
duyururlardı. Daha sonra çan geliştirilmiştir) tarzını, kimi de bayrak dikmeyi
önerdi. Bu yöntemlerin hiçbiri Peygamber'i tatmin etmedi. O, tamamen
müslümanlara özgü, orijinal bir çağrı yöntemi düşünüyordu. Meclis bir karara
varmadan dağıldı.
Abdullah ibn Zeyd adında Ensârlı bir sahâbî, o gece bir
ru'yâ gördü. Ru'yâsında üzerinde iki yeşil elbise olan bir adam gelmiş, bir
duvar parçası üzerinde durmuştu. Elinde bir çan vardı. Zeyd sordu:
- Onu bana satar mısın?
- Ne yapacaksın?
- Namazımızın vaktinde çalarız.
- Ben sana daha iyisini göstersem olmaz mı? dedi ve kıbleye
karşı durup "Allahu ekber" diye başladı, ezanı baştan sona kadar
okudu. Bitirince yeniden başlayıp okudu, sonuna yakın "kad
kâmeti's-salâh" kelimelerini ekledi.
Abdullah hemen Peygamber'e koşup olayı anlattı. Peygamber:
"Rü'yân gerçektir. Bilâl'e öğret, okusun. Çünkü onun sesi seninkinden
gürdür" dedi. Peygamber'in emri üzerine Abdullah, ezanı Bilâl'e öğretti ve
Bilâl bir evin damına çıkıp ezanı okudu. Ezanı duyan Hz. Ömer, yatağından
fırlayıp gömleği ile koştu, geldi:
- Ya Resûlâllah, dedi, seni Peygamber olarak gönderen
Allah'a andolsun ki bunun gördüğü ru'yâyı ben de gördüm; ama o, benden önce
gelmiş, dedi.
O gece ashâbdan yedi kişinin aynı rüyâyı gördükleri rivayet
edilir. Böylece ezan, Peygamber'in emriyle uygulanıp sünnet olmuştur.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Katılma Tarihi: 27 nisan 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 9
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam,
Kutupaneci kardeşim;
Yazında ezanın Kuranda ilk zamanlar bulunmadığı, ezanın peygamberin uygulaması olduğu, sonuç olarakta peygamberin hüküm koyucu olabileceği sonucunu çıkarmışsın yazında.
Öncelikle ezan farz kılınmış birşey değildir. farz olana bi çağrıdır. Bu çağrıyı peygamber başka şekildede yapabilirdi.mesela namaz vaktini bildiren sms servisleri o zamanda olsa belki öyle bir yol izlenecekti.Kısaca ezan olmazsa olmaz bişey değildir.
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Arkadaşım bu sadece bir örnektir. Böyle bir çok örnek var. Sırası geldiğince onları da yazarım. Burada önemli olan usuldür. Peygamberimizin içtihat etmesinin meşruluğudur. O zekat, miras, temizlik, yenilmeyen hayvanlar, kadınların halleri gbi birçok konuda içtihat etmiştir. Tarihi kaynaklarda sabittir. Üstelik cuma namazı için ezanın şart olduğu ayette bildirilmiştir.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Sen şimdi özet olarak diyorsun ki; "Bakın Kuran'da ezan yok. Neden ? Çünkü bu Peygamber'in içtihadı ile belirlenmiştir."
Sahi bu, hüküm de ortaklığın kuralı / usulü nedir ?
Yani hangi konularda Resul içtihad ediyor da hangi konuları / hükümleri Allah tayin ediyor ?
Bakalım mı ?
Bakalım...
"Evlatlıklarınızı öz babalarına nispet ederek çağırın! Böyle yapmanız Allah katında adalete daha uygundur. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, o takdirde onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak işlediğiniz şeyde, üzerinize günah yoktur; fakat kalplerinizin kastetmiş oldukları müstesna. Ve Allah Gafûr ve Rahîm'dir." (33/5)
Bak ki, hangi konuda Allah hüküm vermiş. Şimdi bu mu teferruattır yoksa icad ettiğiniz namaza çağrı mı?
"Ey iman edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle davranmanız Peygamber'i rahatsız eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir." (33/53)
Söyle bakalım ? Hangi husus teferruattır da hangi şey asıldır ?
"Aranızda peygamberi çağırmayı, sizin birbirinizi çağırmanıza eş tutmayın. Allah sizin, birbirini siper ederek sıvışıp gidenlerinizi bilir. Resulün emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir fitnenin gelip çatmasından yahut acıklı bir azabın yakalarına yapışmasından çekinsinler." (24/63)
Bak bakalım, Allah neler öğretiyor ? Teferruat mı asıl mı?
"Ey iman edenler! “Râ’inâ (bizi gözet)” demeyin, “unzurnâ (bize bak)” deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azap vardır." (2/104)
Gör ki, Peygamber'e ne ile hitap edilmeyeceğini, onun yerine ne söyleneceğini de Allah öğretiyor.
"Ey inananlar! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin! Olabilir ki, alay ettikleri topluluk kendilerinden hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Alay ettikleri, kendilerinden hayırlı olabilir. Öz benliklerinizi ayıplamayın/kendi nefislerinizde ayıplar aramayın; birbinize lakaplar yakıştırmayın. İmandan sonra sapıklıkla adlanmak ne kötü şeydir! Kim ki tövbe etmez, işte böyleleri zalimlerdir." (49/11)
Bak bu ayette de mümin toplulukların birbirini ne ile anamayacakları bildirilmiş... Lakap takmak yasaklanmış... Şimdi cevap ver, hükümde ortaklığın "usulü" nedir ?
Sen şimdi "salat"ı namaz yaparsan daha çoooook cevapsız sorular sorarsın.
Kaldı ki, biz senin yerine soruverdik. Yeri malumdur.
Şimdi şu yukarıdaki "teferruat" mı Peygamber'in içtihadına layıktır, yoksa namaza çağrı mı?
Haydi bize haber ver, sözünde doğrucu isen.
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bir ayetle bir hükme varmadan önce bu konuda Hz. Peygamberin bir içtihadı var mı bakılır. Bu içtihat ta çoğunluğun icması nedir o değerlendirilir. Tüm bunlar Allah a ortak koşma olsaydı bunu en başta ashabı kiram yapıyor olurdu ki bu da akla ziyan bir yakıştırma olur.
Şimdi asıl cevaplanması gereken soruyu (ezan) atlayarak ve neye delil gösterdiğiniz anlaşılmayan iddalarla gerçeğin üzerini örtemezsiniz. Ayeti kerimelerin böyle manasız laflara delil gösterilmesi yanlıştır.
Söyleyin her kes duysun;
ezan var mı? Var. kim dine soktu? Hz. Muhammed. Kuranda olmayanı nasıl dine sokar? Çünkü Allah ın elçisi olarak Allah ın verdiği izinle.
Ezanı inkar eden İslam dinine kafirlerin yapamadığı kötülüğü yapmaya çalışır. Zira kafirler dahi ezanı susturmak için çok uğraştıkları halde başaramıyorlar. siz de başaramayacaksınız.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Müstear adınızdan öyle anlaşılıyor ki çok kitap okumuşsunuz, pek çok malumata sahipsiniz...
kutupaneci Yazdı:
Cuma 96/9'da inananlara, Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, alışverişi bırakıp hemen Allah'ı anmağa koşmaları, bunun kendileri için daha hayırlı olduğu belirtilmekte; Mâide: 110/58'de de namaza çağırma (ezan) ile alay eden, onu eğlence ve oyun yerine koyan kimselerin, düşüncesizliklerinden dolayı böyle yaptıkları anlatılmaktadır.
5/Maide - 58:
“Siz onları salata (Dininize) davet ettiğinizde onlar akletmeyen bir kavim olmaları sebebiyle, onu (salat’ı) eğlence ve alaya aldılar.”
Bu ayette geçen Salat’ı “Din” diye ifade etmem, bir önceki (57.) ayetten anlıyoruz.
Ayette ezan geçmediği halde, “namaza çağırma (ezan) ile alay eden…” demişsin. Esas metindeki “ittehazu hâ” nın “hâ” zamiri “essalat”a raci olduğunu, bilmen gerek diye düşünüyorum. Önce bunu düzeltmek istedim.
Diğer iddialarına gelince, bunların tümü Kur’an’a terstir. Allah’a ve Rasul’e itaatı, ayrı ayrı iki kişiye itaat olarak anlayana ne söylersen ikna olması mümkün olmamakla birlikte “cevap veremediler” demeyesin diye birkaç cümle ile temelde yanılgı içerisinde olduğunuzu belirtmek istiyorum. Eğer dediğiniz gibi Allah’ a ayrı Rasul’e de ayrı itaat etmek önerilmiş olsaydı Allah, ayetleriyle birlikte Rasul’unun hadislerine de Kitab’ında yer verirdi. Kitab’a uymayı emrederken yanına Rasul’unun Sünnet’ine de uyunuz, derdi.
İmzanızdan Kur’an’la birlikte Peygamber’in Sünnet’ini de olmazsa olmaz ikinci kaynak olarak kabul ettiğiniz anlaşılıyor. İmzanız aynen şöyle:
kutupaneci Yazdı:
"Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hic şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-ı Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir."
Bu söz ayet mi, hadis mi, Kelam-ı Kibar mı? Bu söz kime aittir? Allah’a mı, Peygamber’e mi, yoksa başkasına mı, belli değil… Kim bu ikisini size emanet bırakıyor? Bu sözün uydurma olduğu her kelimesinden belli olmuyor mu? Allah ya da Rasul’u böyle mi cümle kurar? 3. bir şahıs tarafından uydurulduğu nasıl da sırıtıyor. Bu hadis Kütübü Sitte denilen sizce müteber Hadis kitaplarının hiç birinde yer almıyor. Bu hadis iki türlü rivayet edilmiştir:
1.İki şey bırakıyorum : Kitap ve Ehlibeyt’imi
2.Bir şey bırakıyorum : Allah’ın Kitabı
Allah’ın Kitab’ından başka hiçbir şey bırakmadığı kesindir; çünkü elimizde başı ve sonu belli, bütün Müslümanlarca ittifakla sahih kabul edilen bir tek kitap vardır: O da Allah’ın Kitab’ı Kur’an’dır. Ehli Beyt’e gelince Şiiler’e göre Ehli Beyt; Ali – Fatma – Hasan – Hüseyin ; Ehli Sünnet’e göre de bu sayılanlarla beraber bütün aile efradıdır. Bugün Bunlardan hiç birisi yaşamadığına göre Ehli Beyt’ini bize emanet olarak bırakmadığı da kesinleşmiş oluyor.
Şimdi sizin iddianıza göre, bir de “Peygamber’in Sünneti”ni bırakmıştır. Elinizde, başından sonuna kadar Peygamber’in Sünnet’ini tespit eden iki kapak arasına alınmış bütün Müslüman’ların ittifakla sahih kabul ettikleri Kitap ya da Kitaplar var mıdır? Allah’ın Rasul’u Allah’ın Kitab’ıyla birlikte böyle bir Kitab da bizzat emanet olarak bırakmış mıdır? Eğer bırakmıştır diyorsanız bu iddianın tek ve ilk sahibi Siz olacaksınız sanırım.
Bir çelişkinize de değineyim:
Ezan için hem ayette “ezan” diyorsunuz, hem de “ezan” için “Peygamberin ictihadı” diyorsunuz. Düştüğünüz çelişkinin farkında mısınız?
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Netherlands Gönderilenler: 421
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam,
Nasil Büyükelciler, kendi baslarina hicbirsey yapmaz ise, bagli olduklari Devletlerden aldiklari emirler nihayetinde harfi harfine yerine getirirlerse,
Peygamberlerde Allah tarafindan gorevlendirilmis, En Buyuk-Elcilerdir..
Elciye duyulan saygi hurmet sevgi, elciye yapilan itaatte dahil olmak uzere, hepsi Allah'tan oturudur.. Nasil herseyi sayip severken Allah'in yarattiklari gozunden bakiyorsak, Peygamberleride O'nun memurlari olarak sayiyoruz seviyoruz ve itaat ediyoruz, cunku Rabbulalemin'den emirler getiriyorlar..
Bu uclemi kuramayanlar, hala buyukelcilikleri devlet yapmaya calisiyorlar, ozamanda bagli olduklari Devlete ne gerek var..?
Allah - Peygamberler/Kitaplar - Insanlar
Þüphesiz Allah (hakký açýklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlýðý misal getirmekten çekinmez. Ýman etmiþlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduðunu bilirler. Kafir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptýrýr, birçoklarýný da doðru yola yöneltir. Verdiði misallerle Allah ancak fasýklarý saptýrýr (çünkü bunlar birer imtihandýr). ( Bakara 26 )
Benim icin bu ayet, sivrisinek ve daha otesinden misal getirmek; Kuran'da herdetaya yer verildiginin ispatidir delilidir.. Ben beynimde ki, "Kuran disinda da farzlar olabilir" zihniyetinde ki putlari, bu ayetle kirdim, baltadan daha keskin, herkese onerilir.. :)
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Arkadaşlar, ehlisünnet
inancının yanlış yorumlandığı kanaatindeyim.
Şöyle ki;
Ehlisünnet inancında tabi ki
İslamın asli temeli Kuranı kerim dir. Gayemiz Kuranı en iyi şekilde anlayıp
Allah Teala nın emrine dosdoğru uymaktır.Kuranı anlamaya çalıştığımız meal
ve tefsirlerin hiçbiri Kuran ın aslı değil YORUM dur.
Amaç en doğru yorumu
yakalayıp, hükümde isabet etmeye çalışmaktır. Kuran ı en iyi anlayan ve İslamı
en iyi yaşayan da Hz. Muhammed olduğuna göre ve Allah Teala Resule uymayı
emrettiğine göre demek ki en doğru uygulama ve örneklik O’nda dır.
Kuran Allah Kelamı ve Hz.
Muhammed Kelamın tecellisidir. Mana, Peygamberimizin ve ashabı kiramın
uygulamasıyla aksiyon almış yaşanır hale gelmiştir.
Bu bağlamda sünnetin
referans alınamayacağını, hadis kaynaklarının çok da güvenilir olmadığını
düşünenlere derim ki; sadece aklı esas
alıp Kuranı yorumlayanların güvenirliği çok daha zayıftır.
Böyle düşünmemizin nedeni de
şudur:
İslam tarihi boyunca
Sünnetin dışına çıkanlar daha iyisini yapayım derken dinlerini bozmuşlar, kaş
yaparken göz çıkarmışlardır. Ehlisünnet olduğunu iddia edenler içerisinde bazı
tarikatlar gibi sünnette olmayan uygulamalar da vardır. Bunlar da kolayca ayıklanabilmektedir.
Zaten bu tip tarikatları uyarmak ta ehlisünnetin görevi olmuştur.
En doğru usul ehlisünnet
usulüdür. Ezanı Muhammedi kıyamete kadar semalarda çınlayacaktır.
Rûhumun senden İlahî,
şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
İstiklal
Marşı.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Netherlands Gönderilenler: 421
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Kutuphaneci kardesim, tartismaya mahal yok. Senin fikrin acik ve net.
İslam tarihi boyunca Sünnetin dışına çıkanlar daha iyisini yapayım derken dinlerini bozmuşlar, kaş yaparken göz çıkarmışlardır. Ehlisünnet olduğunu iddia edenler içerisinde bazı tarikatlar gibi sünnette olmayan uygulamalar da vardır. Bunlar da kolayca ayıklanabilmektedir. Zaten bu tip tarikatları uyarmak ta ehlisünnetin görevi olmuştur.
Ehli Sunnet dini bozmadi degil mi.. ? Allah rizasi icin, nerede bu ovdugumuz yoldan cikmamis insanlar .. ??? Islam alemi 3 buyuk millette yayilabilmistir.
1-Arap 2- Turk 3- Fars
Buyurun gidin gezin, Ehlisunnet nasil da yolda kalmis........
Siz eger bir anayol yapar diger, yollari kapatirsaniz.. Ya yol yolsuz olur, yada yolsuzluk yol ...
Sudanki Islam alemi icin bu soyledigim gecerli.. Yolsuzluk yol olmus ve bu yolsuzlugu yapanlarda yolda goruluyorlar.. Iste tek sorun bu..
Kuran'in yorumlanmaya ilk zamanlar ihtiyacinin olmadigi acik ve nettir.. "De ki" diyor Allah, Yorumla ki degil... Kuran zamanimiza kadar, Peygamberin olumunden sonra degisik bir suru insan tarafindan kaynaklar tarafindan kavramlar kaydirilmaya calisilmis ve bu saptirilmis kavramlar din olarak gunumuze gelmis..
Bu nedenden suan Kurani anlamak icin, bunlari saptamak lazim. Yoksa Kuranin yorumlanmaya ihtiyaci yok.. Bununla ilgili bu forumda bir suru yarisma var..
Sen ne bileceksin...!! Basligindakileri okumani tavsiye ederim..
Sen kendi fikrinde sabit, ben ve benim gibi dusunenler de kendi fikrimizde sabitiz.. Dini bozani ise Allah goruyor.. O sahit olarak yeter..
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma