Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
TAHRİM 1:” Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Cevap:Niçin haram ediyorsun? Düsturuyla hal mânâsı ifade etmekle beraber, istikbâle de ihtimali vardır, bundan dolayı bu sözün mânâsı, “niçin haram kılıyorsun?” demek olabileceği gibi, “niçin haram kılacaksın?” şeklinde de olabilir. Cümlede yer alan soru edatı da ikrar anlamındadır. Bundan dolayı nehiy ifade etmektedir. Yani “İyi değildir, böyle yapma!” demektir. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi tahrim, itikâdî, sözlü veya fiilî olabilecek nitelikte inşâî (dilek kipiyle yapılan) bir haramlıktır. Allah’ın haram kıldığını, kimsenin helâl kılma selahiyyeti olmadığı gibi, helâl kıldığını da haram etmesi sözkonusu değildi. Zira “Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymazlar ve hak dini din edinmezler.” (Tevbe, 9/29); “Allah’ın haram kıldığının sayısını çiğnemek ve onun haram kıldığını helâl kılmak için..” (Tevbe, 9/37) âyetlerinde de geçtiği gibi Allah’ın hükmüne karşı haramı helâl veya helâlı haram itikad edecek yahut ettirecek şekilde bir haramlık meydana getirmeğe kalkışmak, küfür veya sınırlı olarak yasaklanmış olduğundan bu husus, Peygamber şöyle dursun, müminler hakkında bile düşünülemez. Bundan dolayı burada tahrimden maksat, esas itibariyle fiilî, yahut terkedilmesi helâl olan sözlü veya fiilî bir tahrimdir. Sözlü tahrim, ya “şu haramdır” gibi ihbâr sigasıyla, veya “bana haram olsun” gibi inşâ şeklinde bir sözle olur.
Sırf ihbar kasdıyla söylendiği zaman “Helâl olan şu şey bana haramdır.” demek bir yalan olur, tahrim olmaz. Fakat aldım, sattım, boşadım ve haram ettim gibi ihbârlardan inşâ kasdedilebildiği takdirde, yahut “haram olsun” gibi inşâ sigasıyla söylendiğinde, bu bir yemin olur.
Birçok müffesir,”Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın…” (Mâide, 5/87) ve “Dillerinizin yalan olarak vasfettiği şeyler hakkında “Bu helâldir, bu da haramdır.” demeyin…” (Nahl, 16/116) âyetlerini delil getirerek Allah’ın haram kılmadığını kimse haram kılamaz, kılarsa onun haram etmesiyle haram olmaz demişler ve Resulullah’ın tahriminin yeminle gerçekleştiğini ileri sürmüşlerdir.” Ancak burada şunu söylemek lazım ki “Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar…” (Mâide, 5/89) ve “Allah sizi, yeminlerinizdeki kasıtsız yanılmadan dolayı sorumlu tutmaz. Lâkin kalplerinizin kazandığı şeyler ile sorumlu tutar…” (Bakara, 2/225) âyetleri gereğince yemin ile haram kılmak da, Allah’ın haram kılması cümlesindendir.
Bir kimsenin kendi hakkından fedakârlık ederek nefsini kendi helâlından söz veya fiil olarak mahrum etmesinde ise esas itibarıyla bir yasaklık yoktur, iki yönü de helâldır. Hatta, “YAKUB’UN KENDİSİNE HARAM KILDIKLARI DIŞINDA YİYECEĞİN HER TÜRLÜSÜ İSRAOĞULLARINA HELAL İDİ…” (Al-i İmrân, 3/93) âyetinde olduğu gibi terkedilmesi bazen mendub da olabilir. Ancak başkasının hakkına veya Allah’ın haklarından birinin yerine getirilmesine mâni olacak şekilde nefsine zararlı olduğu durumda sözlü olarak veya fiilen mahrumiyeti gerektirerek helâlı haram gibi tutmak da caiz değildir. Bu gibi hususlarda yemin dahi edilmiş olsa keffâret verip o yemini çözmek caiz olur.
Hz. Ömer’in açıklaması dairesinde meseleyi ele alırsak, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, eşlerinin hepsinden uzlet ederek onların hoşnutluklarını gözetmek maksadıyla bir ay ayrılık ve meşakkati seçmiş olmasıdır. Keşşâf hâşiyesinde Ahmet b. Münir der ki: “Hz. Peygamber’e “Allah’ın helâl kıldığını niçin kendine haram ediyorsun?” buyurulması, hem tatlılık ve şefkat için, hem de, rütbe ve makamının, hanımlarını hoşnut etmek maksadıyla meşakkat yolunu seçmesinden yüce olduğuna tenbih içindir.” Râzî de bunun, azarlamak için değil, uyarı için olduğunu söyler. Şu halde Hz. Ömer’in açıklamasının sonundaki itâb (kınama) tabirinin ifade ettiği serzeniş (başa kakma) ve azarlama esas itibariyle Peygamber’in kendisine değil, ona karşı çıkan eşlerine yöneliktir ki bu da üçüncü âyette anlatılacaktır. “Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” Vâv, itirâziyye veya istinâfiyye olup bu cümle, Peygamber’in üzüntüsünü giderme anlamını ifade etmektedir.
GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ BU MESELE HZ.PEYGAMBER’İN AİLEVİ DURUMU İLE İLGİLİDİR.GENE DE MERAK EDİYORSANIZ (AL’İ İMRAN 3/93) AYETİNİ ACİZANE ÖNERİRİM.
Âl-i İmrân(*) Sûresi
93 - Tevrat indirilmeden önce, Yakub'un kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğulları'na helal idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”
|