Bütün sözcüklerin yakasına benden adı bilinmedik çiçekler… Kalemi ve yazıyı çiçeklendiren sözcüklerin…
Gece, bir sözcük. Ben karanlık der, korkarak geçerim gecenin kıyısından. Gece en cesur diliyle sokulur yanıma; bir karayılan gibi zamanın dilimleri arasından akar da akar… Sen bir yıldız bahçesi bulursun benim hücrelerime kadar ürperdiğim o gecede… O bahçede meleklerin ve perilerin dansettiği, çocuklaştığı gölgelikler hayal edersin, sarışın.
Sarışın da bir sözcük… Sarıyla beyaz arasına serpilen seslerden, görüntülerden, tütsülerden, saçlardan, yazdan ve kadından, çiğdemden ve papatyadan örülü bir çağrışım kilimi. Geceyle akrabalığı kızıldan sonra, ikinci.
Kızıl da bir sözcük. Tanrım, iyi ki sözcüklerin var kalbimizi tutuşturan. Tutuşturup küle çevirmeyen. Çevirip bütün yönlere döndüren. Döndürüp girdabında dünyayı dolaştıran…
Gördünüz; dilin keşfedilmeyen adalarına çekiliyorum el ayak çekildiğinde. O adalarda sözcüklerden yerine göre sıcak çadırlar kuruyorum, yerine göre serin saraylar. Mermer, benim sözcüklerimle bir kalbin duvarları gibi nabız veriyor. Aşk kesiliyor aşka uzak bildiğiniz sıradan şeyler, gece, gece olmaktan çıkıp bir yazıya dönüşüyor; yazıda hasat mevsimi!
Aşk, koşmaktan yorulmayan bir kısrak gibi damarlarımda… Dört mevsim başaklanan ekin; aşk! Yaşamak başka türlü anlamını yitiriyor çünkü, yahut başka türlü anlam kazanıyor bir gece olan dünya hayatında.
Tanrım, ne güzel yalanların var biz insanlar için.
Ne güzel kızların öpülmek için sıra bekleyen.
Ne güzel ırmakların, sesine aşık olunası.
Ne olgun kadınların, koynunda dünyanın zenginliklerini barındıran.
Tanrım, ne hünerli yapmışsın doğanın parmaklarını.
Her zaman bir varmış bir yokmuş diye anlatılacak yeni bir masal bulmak için binlerce kapı…
Her zaman bir hikayesi vardır dalına küsmeyen yaprağın.
Rüzgarın her zaman için şarkısı, suyun her zaman için şiiri hazır.