Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bu coğrafyalarda yaşamak zor aslında. Anadolu'yu, Mezopotamya'yı bir nefeste içimize çekmek vardı ama kolay olmuyor nedense. Tam oldu derken bir hançer gelip canımızı alacak kadar acıtan yerlerimize saplanıyor.
Oysa nasıl da sevdik birbirimizi yüzyıllardır. Nasıl da benziyoruz gerçekte. Okul sıralarında, askerlik anılarında, mahalledeki kahve muhabbetlerimizde hep birbirimizi anıyoruz. Bu coğrafyada yaşayan herkes, dilini anlamasa da aynı türkülere ağlayacak kadar anlıyor birbirini. Bu da yetiyor bize aslında. Fark ediyorsunuz siz de değil mi soğutmak istiyorlar bizi birbirimizden. İyi de oğluna Kürt kızını gelin almış baba ne diyecek bu işe? Ana Türk baba Kürt bir arkadaşı mız ne yapacak? fiimdi onlar nasıl da hüzünle bakıyorlardır ortalıkta öfkeyi yayan acımasızlara. Bu sınır denilen illet kanser hücresi gibi çoğalıyor modern zamanlarda. Kendileri bir araya gelebilmek için bin dereden su getirirken, biz birbirimizden nefret edelim diye uyduruk hikayeler anlatıyorlar. Hepimiz anlıyoruz aslında ne istediklerini bizden. Bizden; yani Anadolu'dan, yani Mezopotamya'dan, yani yaşadığı- mız yürek coğrafyalarından. Ben konjonktürden anlamam. Siyasal, ekonomik, politik çıkarımlar da yapamam üstelik. Bu coğrafyaya hangi şeytan elinin değdiğini az çok anlayabiliyorum o kadar. Düğünümüzün ortasına düşen bu lanetli bağırışların sahibini kestirebiliyorum bir parça. Çocukluğum, Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Lazların yaşadığı bir mahallede geçti. Bütün Anadolu'yu toplayıp bizim mahalledeki evlere dağıtmışlardı sanki. Bir Kürt kadının yaptığı bulgur pilavı nı da, Arap kadınlarının dolması nı da, Türk tatlılarını da, Laz kadı nların marifetli elleriyle pişirdikleri balıkları da yedik. O zamanlar kimse yemeğini birbirinden esirgemezdi çünkü. Başkasının çocuğu diye başlayan hiçbir cümleye şahit olmadım yıllar boyunca. Bütün hepsi bizim mahallenin çocuklarıydı işte o kadar. Kürt Nuri'nin, Laz Ahmet'in, Arap Naci'nin çocukları. Bu ülkenin sahici çocukları yani. Aynı şarkıları ezbere söyleyen çocuklar. Aynı safta cuma namazına duran çocuklar. Konuşması ne kadar zor böyle şeyler. İnsan siz biz derken bile utanıyor. Bize böyle öğrettiler çocukluğumuzda. Bu ülkenin, bu coğrafyanın çocukları birbirinden öteki diye söz etmekten utanırdı yıllarca. fiimdi hangi türlü konuşsam diye düşünüyoruz. Terör örgütünün ya da statükonun ağzıyla konuşmakla itham ediliveriyorsunuz. Çünkü bombalar patlıyor her yerde. Çünkü askere giden çocuklar bir daha dönemiyor mahallelerine. Çünkü acı, hiçbirimize sormadan vurup gidiyor kalbimizin en acıyan yerlerine. Kalbimizin çeperlerini bile sızlatan bu acıyı kovabilmek mümkün müdür? Bir sürü lanetli parmağın gezindiği bedenimizi, yürek coğrafyamızı koruyabilir miyiz? Bunu nasıl istiyorum bir bilseniz! Aynı mahalleye geri dönmeyi... Bu sorunu biz çıkarmadık biliyorum. Ancak bu sorun nasıl çözülebilir sorusuna verebileceğim çok teferruatlı bir yanı- tım yok. Ama bu ülkenin çocuklarının birbirine olan sevgisi çözebilir diye inanıyorum. Bu romantizm deyip ciddiye almayacak pek çokları söylediklerimi. Israrla politik siyasi kurgular bekleyecekler ama yok. Bu tartışmalar hep ikiye üçe bölüyor yüreğimizi. Böyle başlayan cümleler de gerçek değil. Olsun. Romantizm devrimci bir duygudur çok zaman. Bakarsınız romantik sözlerini saklayabilen adamlar çözer bu meseleleri. Olmazı oldurtan, bizim duamı- za da karşılık verir. Hem Ramazan gelip çattı işte. Bakarsı nız göklerden üzerimize serpilen bu mucize kalplerimizi birbirinden bir daha hiç ayrılmayacak kadar yapıştırır. Aramızdan birilerinin reddedilmeyecek duası yükselir gökyüzüne. Kabul olunur...
http://www.bugun.com.tr/haberler/240906/p13451.asp
__________________ YALNIZCA KURANLA CENNETE GİTMEK İSTEYENLERE SELAM OLSUN.
|