Yazanlarda |
|
vatanseverhanif Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 26 aralik 2006 Gönderilenler: 76
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
POMAKLAR
1. GİRİŞ :
Balkanlar'da Türklüğün ayrılmaz bir parçasını teşkil eden Pomak Türkleri'nin esas çoğunluğu Bulgaristan'da, bir kısmı ise Batı Trakya'da Rodop Dağları üzerinde "Yasak Bölge" de yaşamaktadır.
Çeşitli dönemlerde, toplu katliamlara varan yöntemlerle Bulgarlar tarafından asimile edilmek istenen Pomak Türkleri, 1960'lı yıllardan bu yana da Batı Trakya'daki kısımları itibarıyla Yunanlıların aynı amaçlı sistematik planlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.
Balkanlar'da, özellikle 1877-78 yıllarında Rus-Bulgar ikilisi tarafından uygulanan mezalimi en yoğun şekilde yaşayan bu Türk boyu; Bulgaristan'daki ve Batı Trakya'daki azınlıklarımızın "dinamik unsuru"nu oluşturmaktadır.
2. TARİHÇE :
a. Trakya :
Adını, ilk sakinleri olarak bilinen Traklar'dan aldığı kabul edilen Trakya, tarih boyunca savaşlara ve önemli gelişmelere sahne olmuştur. M.Ö. 2000'lerde kuzeyden gelerek bölgeye yerleşen Traklar ile Persler, Makedonlar, Romalılar ve Yunanlılar arasındaki mücadeleler uzun süre devam etmiştir.
Trakya'da, zorla Hristiyanlaştırmanın başladığı III ncü yüzyıl ve barbar Got saldırılarının başladığı IV. Yüzyılla birlikte Hun Türkleri, V. yüzyılda Avar ve Bulgar Türkleri bölgede dinamik birer güç olarak ortaya çıktılar. Tarihte Tuna Bulgar Devleti olarak bilinen devlet, 864 yılında Bulgar Türkleri'nin lideri Bogoris(Boris) Han'ın, Ortodoksluğu resmen kabul etmesiyle birlikte son buldu.
Balkanlar'a, 860'lı yıllarda başlayan Peçenek, Uz(Oğuz) ve Kuman-Kıpçak göçleri ile buralarda yerleşerek hakimiyet kurma çabaları XI. yüzyıla kadar sürmüştür. Tarih; Balkanlar'da ve dolayısıyla Trakya, Makedonya ve Dobruca'da, V. yüzyıldan itibaren varlıklarını ve etkilerini en yoğun biçimde hissettirenlerin Türkler olduğunu ortaya koymaktadır.(1)
Bölgedeki Bizans hakimiyeti esnasında, Bizans tahtı için ortaya çıkan karışıklıklar, Aydınoğlu Umur Bey'in Bizans'a yardımları ile bertaraf edilirken, bu faaliyetler bölgedeki Osmanlı hakimiyeti için gerekli zemini de hazırlamıştır. Osmanlı Türkleri, 1360'lı yıllarda başlattıkları Trakya ve Balkanlar'a yönelik fetih hareketlerini kısa sürede tamamlayarak yüzyılımızın başına kadar devam ettirdiler.
b. Pomak Türkleri :
Bulgarlar'ın "Müslüman Bulgarlar", Yunanlılar'ın "Müslüman Grekler" olduğunu iddia ettikleri Pomak Türkleri; Orta Asya'dan kuzey göç yolunu (Hazar Denizi ve Karadeniz'in kuzeyini) takip ederek Ukrayna ile Besarabya'ya giden, buradan da XI nci yüzyılda Balkanlar'a inen ve Peçenekler'in yardımıyla 1034'den itibaren Rodoplar, Batı Trakya, Pirin ve Vardar Makedonyası'nı hakimiyetleri altına alan Kıpçaklar'ın veya Avrupalıların Kuman olarak adlandırdığı Türk boylarının devamıdır.(2)
860'lı yıllardan itibaren Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlar'a gelen Kuman-Kıpçak Türklerinin soyundan gelen Pomaklar, ilk olarak Bulgaristan'ın Tuna Boyu ve Dobruca Bölgelerine, daha sonra güneye inerek Rodoplar ve Makedonya'nın Doğu kesimlerine yerleşmişlerdir. Pomaklar'ın atası olan Peçenek ve Kuman Türkleri, önce Bizans'ın, ardından da Bulgarlar'ın egemenliğine girmişlerse de yok edilememişlerdir.
Pomak ismi ise; XIV. yüzyılda, Anadolu'dan Balkanlar'a gelen soydaşlarına maddi ve manevi yönde büyük destek sağlayan Kıpçak-Kumanlar'a, "yardım eden", "yardımcı" anlamında olarak Slavlar tarafından verilmiştir. Nitekim bu kelime, Slavca "Pomaga", Pomagaec" yani "yardımcı, yardım eden, işbirlikçi" anlamında olan kelimelerden türemiştir.(4) Bulgarlar, aşağılayıcı bir tavırla "Osmanlı'nın Pomak'ı" yani "Osmanlı'nın yardımcısı / uşağı" adını vermişlerdir. Ancak söz konusu "Pomak / Yardımcı" sıfatı, son derece benimsenmiş ve Osmanlı'nın Pomak'ı olmak, gurur duyulan bir statü haline dönüşmüştür. Aynı şekilde, Batı Trakya'da, Yunanlılar; "Polio Tourke - eski, geri Türk" hitabını kullanmışlardır. Bu kapsamda Pomak kelimesinin bir kavim adı olmadığı anlaşılmaktadır. Kıpçak Türkleri'nin, Osmanlılar'a yardım ettikleri için, bu hareketlerini ifade etmek üzere Slavlarca kullanılan bir sıfattır.
Pomaklar'a ilişkin Yunan tezlerine göre; Pomaklar, Büyük İskender'in torunları olup Türkler tarafindan zorla Müslüman yapılmışlardır. Pomak ismi; cephe ya da savaş dışı kalmış anlamına gelen "apomahos" ya da çok içki içen anlamındaki "poma" kelimelerinden türetilmiştir. Öte yandan bazı Yunan kaynakları da Pomakların; Traklar'dan geldiğini ya da Büyük İskender'in Asya Seferi esnasında yanında bulunan Yunan kabilesi "Agriyanlar"ın torunları olduğunu ileri sürmektedirler. Tarihi gerçeklere aykırı olan Yunan iddiaları, "Pomaklar, zorla Müslüman yapılan Elenlerdir" iddiasını ispata yöneliktir.
XIX. yüzyılın başlarında Pomaklar; Rodoplar ile Doğu Makedonya arasında; bunun haricinde bugünkü Bulgaristan'ın kuzeyinde (Lofça, Plevne ve Rahova), Orta Bulgaristan'da; Filibe civarlarında ve eski Selanik, Manastır, Kosova ile İşkodra vilayetleri dahilinde de küçük gruplar halinde oturmakta idiler. 1877- 1878 Osmanlı-Rus Harbİ nedeniyle Osmanlı Devleti, Tuna boylarındaki şehirlerde bulunan müslümanların bir kısmını tahliye ederek, İstanbul, Edirne ve Selanik civarına nakletmiş, bu arada kuzeyde bulunan Pomaklardan bir kısmı da güneye, Rodoplara, Makedonya'ya ve diğer bir kısmı da Anadolu'ya geçmiştir.
Osmanlı kaynaklarında, Türklerin Balkanlar'la temasa geçmesinden itibaren, burada yaşayan en küçük topluluklara (Bulgar, Sırp, Arnavut, Ulah vb.) varıncaya kadar bir çok isme rastlanmaktadır. Buna rağmen, Pomak adı, bu kayıtlar arasında yer almamaktadır. Ayrıca Batılı ve diğer kaynaklarda da aynı durum gözlenmektedir. Ancak, ilginç olan husus, Pomak adının, XIX. yüzyılda ortaya atılmış olmasıdır.(5) Aynı dönemde, doğudaki soydaşlarımıza "kürt" adı ile hitap edilerek Türkler arasında bölücülüğün yapılması, "Pontus Rum Devleti'nin kurulması fikrinin ileri sürülmesi", "Ermeni Meselesi"nin gündeme getirilmesi" ve İslam alemine "Türk düşmanlığı"nın telkin edilmesi yönündeki yoğun faaliyetlerin başlaması dikkat çekicidir. Bu kampanya ve propagandaların, planlı ve sistemli bir şekilde ortaya çıkması elbette bir tesadüf değildir. Pomak ve kürt tabirleriyle, farklı coğrafi bölgelerde yaşayan Türklerin, birer ayrı toplum olarak ileri sürülmesi, Türk milletinin bütünlüğünü bozmak, Pontus-Rum, Ermeni, Arap vb. meseleler ile Osmanlı Devleti'ni parçalayabilmek maksadıyla batılılar tarafından icat edilmişlerdir. Aynı ve benzeri tabirleri, kendi menfaatlerine uygun gören Rusya ve Balkan devletleri de aktif olarak kullanmaya başlamışlardır. Bu kapsamda, Pomak tabiri, Rodop ve Batı Trakya Türklerini, diğer Türklerden ayırmak üzere, özellikle Bulgaristan ve Yunanistan tarafından milli politika gereği olarak kullanılmış ve günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir.
c. Batı Trakya :
Osmanlı hakimiyetinin Balkanlar'a yerleşmesiyle birlikte bölgedeki Peçenek ve Kuman Türk toplumları da, yeni devletin getirdiği yeni dini topluca kabul ederek, Osmanlı'nın uç boylarındaki önemli görevleri yerine getirmeye başladılar. Şahin dahil, Rodoplar'daki pek çok yerleşim biriminin yeri, kendilerine daha sonra "Pomak" adı verilen Türklerin durumunu teyit etmektedir. Şahin, ilk fetih yıllarında Lala Şahin Paşa tarafından kurulmuştur. Ancak, Şahin isminin bu büyük kumandandan ziyade, buraya iskan ettiği Pomak Türkleri tarafından verilmiş olması daha kuvvetli bir ihtimaldir.(6)
Batı Trakya; Trakya'nın; kuzeyde Rodop dağ silsilesi, güneyde Ege Denizi, doğuda Meriç nehri, batıda ise Drama ve Kavala illeri ile Mesta-Karasu arasında kalan ve Yunanistan'ın başlıca bölgelerinden birini oluşturan kısımdır. 8578 kilometrekarelik yüzölçümündeki Batı Trakya; Türk-Yunan sınırından batıya doğru Dedeağaç, Gümülcine ve İskeçe illerinden müteşekkildir.
Batı Trakya topraklarının büyük bölümü dağlardan oluşmaktadır. Bulgar Trakyası'ndan güneye doğru uzanan, İskeçe kentinin, eteklerinde kurulu olduğu Güney Rodoplar ile, Gümülcine kentinin yaklaşık 1 km. kuzeyinden itibaren doğu ve güney istikametinde uzanarak Dedeağaç ilinin tüm orta ve güney kısımlarını kaplayan Doğu Rodoplar bölgenin önemli dağlarıdır.
Batı Trakya'daki acı gelişmeler, özellikle 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi ile birlikte başladı. Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgileri ve gerilemesi karşısında bölgede, kısa süreli de olsa "Türk" ismi taşıyan devletler kuruldu. Balkan Türkleri'nin bu dönemlerde, güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla kurdukları bu devletlerin en önemlisi ise "Batı Trakya Türk Cumhuriyeti"dir. Bölgede görülen Türk devleti kurma deneyimlerinde, Pomak Türkleri de önemli katkılarda bulundular. Pomak Türkleri'nin, böyle bir gelişime destek olmaları, ataları Peçenek ve Kumanlar gibi, özgürlük ve bağımsızlığı benimsemiş olduklarını göstermektedir.(7)
Osmanlı Devleti'nde önemli görevler üstlenen ve Osmanlı ordusuna gönüllü olarak katılan, bölgedeki ayaklanmaları anında bastıran (1876'daki Bulgar Batak Ayaklanmasının Bastırılması) Pomak Türkleri'ne, tarihte bugün kısmen Bulgarların da kullandığı dilden türetilerek "yardımcı,destekçi" anlamına gelen "Pomak" sıfatının verilmesi, yukarıda belirtilen niteliklerinden dolayı Osmanlı Devleti döneminde gerçekleşmiştir.
Osmanlı Devleti'nin çöküşüne giden yolda, Balkan Savaşları ve I nci Dünya Savaşı, Balkanlar'daki sınırlarda değişikliklere yol açtı. Bulgarlar, 1913 tarihli Bükreş Anlaşması ile Pomak Türkleri'nin yoğun olarak yaşadığı Rodoplar, Ropçoz ve Kırcaali bölgeleri de dahil olmak üzere Batı Trakya'da 1919 yılına kadar sürecek egemenlik kurdular. Bulgarlar'ın bölgede Pomak Türkleri'ne yönelik olarak yürüttükleri kıyım, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin kurulmasında etken oldu. Bulgarlar'ın din ve milliyet değiştirme çabalarının ise, işgal sona erdiğinde hiç bir sonuç vermediği, Pomak Türkleri'nin kültürel yapılarını korumayı bildikleri görüldü.(8)
1920'de, Batı Trakya'yı Neuilly Antlaşması ile (27Kasım 1919) Bulgarlar'dan teslim alan müttefik kuvvetler, Sevr'de Yunanistan ile imzaladıkları Trakya Antlaşmasıyla (10 Ağustos 1920) bu toprakları Yunanistan'a devrettiler.
Bilindiği gibi, Mustafa Kemal'in önderliğinde başarıya ulaşan Kurtuluş Savaşı neticesinde Lozan'da başlayan barış görüşmeleri esnasında Batı Trakya'nın durumu da gündeme getirildi. Fakat, Türkler'in Batı Trakya'daki nüfus ve toprak oranının ezici üstünlüğüne rağmen, görüşmelere katılan büyük devletlerin, Türk heyetinin başına başka sorunlar açma uyarıları üzerine bu topraklar Yunanistan'a verildi.(9)
24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nın "Azınlıkların Korunması" bölümündeki 37-45 nci maddelerle; Batı Trakya'da önemli bir bölümü Pomak Türkleri'nden oluşan, esasen bir çok Türk kavim ve boyunun karışımından ibaret Müslüman-Türk azınlığı ile İstanbul'daki Ortodoks-Rum azınlığın hakları ve statüleri garanti altına alındı.
II. Dünya Savaşı sırasında, Bulgaristan'ın Pomakları Bulgarlaştırma girişimine ağırlık vermesi üzerine Yunan Hükümetleri, Pomakları, Bulgaristan'ın Yunanistan'daki bir uzantısı olarak değerlendirmiş ve oturdukları bölgeler askeri bölge ilan edilmiş ve Pomak çocukların Bulgar kimliğinin yok edilmesi maksadıyla çalışmalara başlamıştır. Yunanistan'da, 1967'de yönetime el koyan Albaylar c**tası, Türk varlığını eritmeyi amaç edinmiş ve Türk azınlığın haklarını ve özgürlüklerini kısıtlayarak bölgeden göçe zorlamıştır.1974 yılında sivil yönetime geçildikten sonra da c**ta'nın azınlıklar üzerindeki tüm uygulamaları devam ettirilmiştir. Neticede Yunan Yargıtayı "Batı Trakya'da Türk yoktur. Elen asıllı Müslümanlar vardır" şeklindeki karar vermiştir.
Yunanistan'daki Pomaklar, genellikle Batı Trakya'da yaşamaktadırlar. Pomaklar, Batı Trakya'nın üç ili'nde, çoğunlukla Bulgaristan sınırı yakınlarındaki köylerde, İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka'da yaşamaktadırlar. Pomakların yaklaşık 40.000'i (İskeçe'de 27.000, Gümülcine'de 13.000) Yunan Hükümeti'nin "Yasak Bölge" haline getirdiği ve Batı Trakya'nın yaklaşık %50'sini oluşturan, İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç illerinin dağlık kesimlerini içine alan ve Yunan-Bulgar sınırı boyunca uzanan bölgede yaşamaktadırlar. Batı Trakya Türk azınlık nüfusunun da 1/3'ü yasak bölge içindedir. Pomakların konuştuğu ve "Pomakça" olarak ifade edilen dil "Pomak Türk Lehçesi"(diyalekti) olarak adlandırılmaktadır. Pomakça'da %60 oranında Türkçe kelime bulunmaktadır. İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra, Atatürk İnkılaplarının etkisi ile Türkiye Türkçesi'nin yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır. Fakat bu faaliyetler her zaman Yunan hükümetlerinin engelleyici, baskıcı yaklaşımlarına maruz kalmıştır. Son yıllarda Yasak Bölge'deki Pomaklar üzerinde yapılan çalışmalardan da anlaşılmaktadır ki, Yunan yönetimlerinin uyguladığı "Türkçe'ye set çekme" uygulamalarından dolayı gençler arasında zayıflamasına rağmen, Pomaklar Türkçe konuşmaktadırlar.
Bölgede yaşayan insanların Türklük vasfı bir gerçektir. Özellikle Pomak Türkleri arasında Peçenek, Kuman, Avcı, İhtiyar, Kahraman, Pehlivan, Zeybek, Yörük Çavuş, Boz, Onbaşı, Yüzbaşı, Binbaşı, Paşa, Kahya, Karadayı, Haseki, Oruç, Subaşı vb. soyadları yaygın olarak kullanılmaktadır. Yerleşim birimlerinin isimleri de Türkçe'dir. Şahin, Elmalı, Otmanlı, Sinikova, Sarıyar, Karaoğlan, Hamidiye, Hemetli, Hisarkaya, Kanberler, Bekeobası, Demircik, Karagözlü, Otmanören, İnhanlı, Dinekler, Sakarkaya, Gökçeler, Atmacalı, Gökçepınar, Balabanlı, Saltıklı, Yassıören… Batı Trakya'da bazıları yeniden kurulan, bazılarına da ekleme yapılan Sinikova, Atmacalı, İsice, Hemetli, Kozluca, Kanberli ve Hebilköy gibi köyler, Pomak Türkleri'nin günümüze dek uzanan yerleşim birimlerinden bir kaçıdır.(10)
Bu yerleşim birimleri içerisinde, Şahin, İskeçe ili Rodop dağları üzerinde, yaklaşık 3500 nüfusuyla "Yasak Bölge"deki en büyük yerleşim birimidir. İskeçe'nin yaklaşık 35 km. kuzeydoğusunda, 913 metre yüksekliğindeki Dobrivor Dağı'nın önünde güneye doğru uzanan yaklaşık 500 metre yüksekliğindeki tepenin eteklerinde kuruludur.
Osmanlı kayıtlarına göre Şahin, 1360'lı yıllarda bölgeyi fetheden Lala Şahin Paşa tarafından kurulmuştur. Şahin Paşa, Ropçoz ve Nevrokop bölgelerinde, "Şamanist Kıpçak-Kuman ve Peçenek" Türklerinin sekenesi olarak 6-7.000 kadar Pomak Türkü ile karşılaşmış ve onlar topluca Müslüman olunca da Rodoplar'da yeşil ve ağaçlık bir yere iskan etmiş ve buraya kendi adını "Şahin" adını vermiştir. Şahin Bey'in arkadaşı Balaban Bey'in de aynı tarihlerde kurduğu köye ise "Balabanlı" ismi verilmiştir.
Şahin, Pomak Türkleri'nin Rodop Dağları üzerindeki kültür merkezi durumundadır. Bölgenin tek ana yolu üzerinde bulunmasından dolayı, kuzeyindeki yerleşim birimlerinde yaşayan Pomak Türkleri, dış dünyaya açılan İskeçe'ye gidiş-gelişlerinde Şahin'i kullanmaktadır. Şahin ile Pomak Türkleri'nin diğer yerleşim birimleri arasında, Şahin'in coğrafi konumu ve yapısının fonksiyonları itibarıyla, bir sosyal yapı meydana getirilmekte ve varlık devam ettirilmektedir. Yunan devletinin, yasak bölge içindeki Pomak Türkleri'nin dolaşımını 30 km. ile sınırlaması, bölgedeki oluşumları engelleme çabasına yöneliktir. Pomak Türkleri'nin kaderi ve yaşam koşulları, bütünün kaderi ve yaşam koşullarından ayrı ve farklı değildir. Ancak çok daha ağır ve acımasızdır. Bütün; 130.000 civarındaki Batı Trakya Türk Azınlığı'dır.
Batı Trakya'daki İskeçe kentinin hemen kuzeyinden başlayarak Yunan-Bulgar sınırına kadar uzanan dağlık kesimde yaşayan insanların %99"u, çoğu Pomak olmak üzere Türkler'den oluşmaktadır. İskeçe kentinin 8 km. kuzeyinden başlayarak, Yunan-Bulgar sınırına dek uzanan geniş topraklar, "Yasak Bölge" ilan edilmiştir. Yasak Bölge, Gümülcine ve Dedeağaç illerinin de tüm dağlık kesimini kapsamakta olup, Türklerin bu bölgedeki nüfusu yine %99 civarındadır. "Güvenlik Kuşağı" olarak anılan ve Yunanistan'ın, Bulgaristan, Yugoslavya ve Arnavutluk ile olan sınırlarında bu genişlikte bir bölgeyi aynı uygulamaya dahil etmemesi, bu ülkenin bölgedeki Türk azınlığa uyguladığı baskı, ayrım ve eritme politikalarının göstergesidir.
Pomak Türkleri, tüm "Yasak Bölge"de yaklaşık 40.000 civarındaki nüfuslarıyla (İskeçe'de 27.000, Gümülcine'de 13.000) bölgedeki Türk nüfusun yoğunluğunu teşkil ederler. Bölgedeki diğer Türklerin sayısı 15.000 civarındadır.
1998 yılında Yunanistan, Bulgaristan ile olan sınırında 25 km.lik bir serbest bölge oluşturulması çalışması başlatmıştır. Henüz sonuçlanmayan bu girişimin, Pomaklara ilişkin Bulgar eleştirilerini nötralize etmek ve bir ölçüde Bulgar kimliği kazanmasına yardımcı olmak maksadıyla yapıldığı değerlendirilmektedir.
Yunan devletinin, yasak bölge uygulamasıyla, Pomak Türklerinin, diğer Türkler ve dış dünya ile ilişkilerini ve kültürel bağlarını koparmak ve bölge dahilindeki Türklere dolaşım kısıtlaması uygulamak suretiyle uzun dönemde, birbirinden kaderleri ve durumları ayrı ve farklı koloniler yaratmaya, sonuçta Pomak Türkleri'ni Yunanlılaştırmaya çalıştığı değerlendirilmektedir.
ç. Bulgaristan ve Pomak Türkleri :
Bulgarlar'ın, Türk nüfusunu az göstermek için kullandıkları metotlardan biri de, Kuman soyundan gelen Pomak Türkleri'nin lehçelerindeki farklılıklardan istifade ederek bu toplumun Bulgar olduğunu iddia etmektir.
Bulgarlar, Bulgaristan'daki Türk varlığını tamamen inkar etmeden önce, bu ülke sınırları dahilinde yaşamakta olan Türkleri daha küçük topluluklara bölmek için sistemli bir politika izlemişlerdir. Bazı lehçe farklılıklarından istifade ederek, Bulgaristan Türkleri'ni Pirin Makedonyası, Rodoplar, Kuzey Trakya, Deliorman ve 1940'lardan sonra Dobruca halkları gibi gruplara ayırmaya ve bunlar arasındaki dil, din ve kültür bütünlüğünü bozmak için çaba göstermişlerdir. Bu meyanda, dil faktörünü öne sürerek Pomak Türkleri'ni de Bulgar menşeli olarak göstermeye gayret etmişlerdir. Bulgar resmi makamlarının iddialarına göre, "Osmanlı Türk kolonizatörleri, Rodop ahalisini (Pomak Türkleri) zorla İslamlaştırmışlardır." (11)
Ancak, bu iddia, söz konusu ülkenin belirlediği hedeflere ulaşabilmek için iç ve dış politikasında kullandığı bir propaganda unsurudur. Tarihi kayıtlar, Türkler'in, Balkanlar'da kendi hakimiyetleri altında yaşayan tüm unsurlara dil, din ve her türlü hürriyeti verdiğini ortaya koymaktadır.
Pomak Türkleri ile ilgili olarak, Bulgarlar'ın en çok istismar ettikleri konu, bu toplumun konuştuğu dilin içinde yüksek oranda Slavca menşeli kelimelerin bulunmasıdır. Buradan hareketle de, Pomak Türkleri'nin Bulgar olduğunu iddia etmektedirler. Ancak Pomak Türk lehçesi; %30 Ukrayna Slavcası, %25 Kuman-Kıpçakça, % 20 Oğuz Türkçesi, % 15 Nogayca ve % 10 Arapça'dan oluşmaktadır.(12)
Pomak Türk lehçesinde Ukrayna Slavcası'nın % 30 nisbetinde bulunmasının başlıca sebebi, Kıpçak Türkleri'nin X ve XI nci yüzyıllarda Ukrayna, Lehistan ve Besarabya steplerindeki Slavlar ile olan temaslarından kaynaklanmaktadır. % 10 oranındaki Arapça ise, Pomak Türkleri'nin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte dillerine girmiştir. Diğer taraftan Kıpçakça, Oğuz Türkçesi ve Nogayca Türk lehçeleridir. Buradan da Bulgarlar'ın iddia ettiği gibi, Pomak Türkleri'nin dilinin Bulgarca olmadığı görülmektedir.
Bulgaristan'daki Türkler'in ve Kuman menşeli olan Pomak Türkleri'nin "Müslümanlaştırılmış Bulgarlar" olduğu şeklindeki Bulgar tezi ise, Bulgarlar'ın menşeine ilişkin araştırmalar neticesinde sonuçsuz kalmaktadır. Yapılan araştırmalar ve tarihi kayıtlar, Bulgarların köken itibarıyla Türk olduklarını, Bulgar adının, Türkçe bir kelime olan Bulgamak fiilinden türediğini ortaya koymaktadır. V-VII. yüzyıllar arasında, Doğu'dan başlayan göç hareketleri neticesinde, İtil Bulgar Türk Devleti ve Tuna Bulgar Türk Devleti kurulmuştur. (13) İtil boylarına giden Bulgar Türkleri, "Kazan Türkleri" adıyla günümüze kadar Türklüklerini muhafaza ederken, Tuna boylarına giden Bulgar Türkleri ise, zamanla Türk kültürü ile medeniyetinden uzaklaşıp, Hristiyan dünyasına girmiş ve Slavlarla karışarak yeni bir "Hristiyan-Bulgar-Slav" kavmi haline gelmişlerdir.
Pomak Türkleri ile Bulgarlar arasındaki temel fark, Pomak Türkleri'nin benliklerini muhafaza etmek için verdikleri mücadeleye karşılık, Bulgarların kendilerini Slav sayarak Ogur-Türk menşeli olduklarını unutmaları ve Türkleri Slavlaştırmak için gayret sarfetmeleridir. Netice itibarıyla Türklük vasfından uzaklaşan Bulgarlar, Bulgaristan'daki soydaşlarımızı yok etme yolları aramışlardır. Uzun vadeli planlara dayanan bu maksatlarını gerçekleştirebilmek için de başlangıç olarak Türk miktarının tespit edilmesini önlemek üzere düşük rakamlı nüfus istatistikleri yayınlamışlardır. Bunun yanı sıra, Türklerin ırki ve dini varlıklarını gerçeklerden uzaklaştırmak ve bir mefhum kargaşası yaratmak amacıyla Türkeler çeşitli terimle ve isimler verme metodunu takip etmişlerdir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı neticesinde, Bulgaristan toprakları içinde kalan Türkler, önce azınlık statüsüne alınmış ve 1950 yılına kadar "Türk Azınlığı" terimi ile adlandırılmışlardır. Komünizmle birlikte terim, 1950-1965 yılları arasında "Türk Ahalisi", 1965'den 1976'ya kadar "Türk Kökenli Bulgaristan Vatandaşı", 1976'dan sonra "Bulgar Türkleri" olmak üzere sık sık değiştirilmiştir. 1984 yılından itibaren ise Türk kelimesi tamamen kaldırılarak "Bulgar Müslümanları" veya "Müslümanlaştırılmış Bulgarlar" terimi kullanılmaya başlanmıştır.
(1) Balkan Savaşları Yıllarında Türklere Yönelik Faaliyetler:
Türk varlığını küçük parçalara bölerek daha kolay yok etmeyi amaçlayan Bulgar Yönetimi, Pomak Türklerinin Türk olmadıkları propagandasını artırmakla işe başlamıştır.
Balkan Savaşları sonucunda, Bulgaristan Edirne Vilayeti'nin dokuz kazasını topraklarına katmıştı. Katılan bu topraklar arasında, Bulgarların"Bulgar Batı Trakyası" dedikleri aslında Türk toprakları olan Rodoplar ve Batı Trakya'da vardı. Buralarda yaşayan nüfusun çoğunluğunu Türkler oluşturmaktaydı. Kırcaali, Eğridere, Koşukavak, Ortaköy, Darıdere, Paşmaklı, Mestanlı, Nevrekop, Dövlen, Dospat, Hasköy, Harmanlı gibi bölgelerde Müslüman Türklerin nüfus oranı %90'a varmaktaydı.(14) Bazı istatistiklerde ise, Balkan Savaşları'ndan sonra dahi Kırcaali, Koşukavak,Ortaköy, Paşmaklı, Nevrekop, Darıdere, Eğridere ve Rodopcuk illerinde 333.321 Türk, 50.967 Bulgar ve 10.720 Rum nüfusunun yaşadığı belirtilmektedir.(15) Bu durum, Bulgarların tek bir Bulgar-Slav topluluğu yaratmak düşüncelerine engel teşkil etmekteydi. Bu yüzden Bulgar idarecileri, 1910 yılında baskıları artırmaya başlamışlardır. Pomak Türkleri'ne, "gayri Türk" ile "gayri Müslüman" düşüncesini aşılamak ve diğer Türklerden ayırmak amacıyla;
a. Müslüman Pomak Türkleri'nin yaşadığı köy, bucak, ilçe ve vilayetlerde Türkçe tedrisatın yapılmasına müsaade etmemişler, b. Türkçe tedrisat yapılan okullara Pomak Türklerinin gitmesini yasaklamışlar, c. Pomak Türklerinin folklorunu tahrif ederek Bulgar folkloru ile birleştirmek istemişler, ç. Ayet, hadis ve hutbeleri Bulgarca okumaya zorlamışlar, d. Anavatan Türkiye sevgisi yerine, Anavatan Bulgaristan fikrini telkin etmeye çalışmışlar, e. Türk ve İslam düşmanlığının aşılanması için kreş, ilkokul, ortaokul ve diğer okullara Bulgar asıllı öğretmenler tayin ederek Türk-İslam düşmanlığını telkin edici temalar işlemişler, f. Pomak Türklerini, Bulgarların yaşadığı köy, kasaba ve şehirlere zorla iskan ettirerek Bulgarların içinde eritmeye gayret etmişlerdir.(16)
Balkan Savaşları sırasında, Bulgar General Sarafof, Pirin Makedonyası ve Rodoplardaki mahalli işgal komutanlıklarına gönderdiği talimatla, bütün Türklerin "Bulgarlaştırılması"nı, kabul etmeyenlerin ise imha edilmesini emretmiştir.(17) Bu emir;
a. Türklerin Müslümanlığı terk ederek Hristiyanlaştırılması, b. İsimlerinin değiştirilerek Bulgarlaştırılması, c. Türk-İslam kültür ve medeniyetinin yok edilmesi, ç. Türklerin tehcire zorlanması, d. Türklerin soykırıma tabi tutulması vb. tarzlarda uygulanmıştır.(18)
Böylece, 1913 yılında, Bulgaristan'ın diğer yerlerinde olduğu gibi, Pirin Makedonyası ile Rodoplar'da da binlerce Türk Hristiyanlığı kabule, Bulgar giysisi giymeye ve Bulgarlaşmaya zorlanmıştır. Kaynaklarda, bu hususa dair şu bilgiye rastlanmaktadır:
"…Yüzelli bin Pomak ırkdaşımızı dahi cebren kahren Hristiyan yapıp, başlarına şapka giydirdiler…"(19)
Belgelerden bir diğerinde ise şu ifadeler mevcuttur:
"…Eski Bulgaristan'da ve şimdiki istila etdiği yerin kaffesinde elhasıl eski Bulgaristan'da ve yeni Bulgaristan'da her nerede Pomak köyler var ise Pomakları kamilen Bulgar yapdılar ve herkese Bulgarca isim koydular…Dolaştır'da, Babasıoturdu ve Elcandra'da, Eğreli'de, Ilıca'da, Kozluca'da, Vahriyan Örbek'de, Davut Köyü'nde, Anbardere'de ve sair Pomak köylerine papazlar geldiler…"(20)
Bu ifadelerden de, Rodoplar'da yaşayan Pomak Türklerinin Bulgarlaştırılmaları amacıyla, isim ve dinlerinin değiştirildiği ve Hristiyanlığı kabule zorlandıkları anlaşılmaktadır.
Mustafa Kemal'in Sofya'da ataşemiliter olarak bulunduğu 1914 yılında da, Pomak Türkleri'ne din değiştirmeleri ve Bulgarlaşmaları için baskılar yapılmıştır. Bu olayları izleyen Mustafa Kemal, Fethi Bey (Okyar) ile birlikte durumu Bulgaristan Hükümeti nezdinde protesto ederek, bir nota vermişlerdir. Notada, sürdürülen baskılar durdurulmaz ise, Osmanlı Devleti'nin misillemede bulunacağı belirtilmiştir. Notayı hazırlayan Mustafa Kemal, daha sonra olay yerine giderek tetkikler yapmış ve kararlı girişiminin olumlu sonuçlarını görmüştür.(21)
Ancak, bundan sonra da Türkler başka bölgelere sürülerek Türk nüfusun yoğunluğu azaltılmıştır. Bütün baskılara rağmen, Türk nüfus yerlerinde kalmaya gayret etmiştir. 1950'lere kadar, Türkiye'ye dikkate alınacak bir göç olayı olmamıştır.
(2) 1945 Yılından Sonra Sürdürülen Faaliyetler:
1945'lerden sonra da azınlıklara, özellikle Müslüman Türklere karşı soykırım tatbikatı sürdürülmüştür. Söz konusu baskılar önce Paşmaklı'da, sonra Cuma-i Bala (Yukarıcuma)'da sahnelenmiştir. Sonraki yıllarda Tırnova, Selvi, Plevne, Karaağaç vs. kentlerde yaşayan Türklerin, Pomak Türklerinin, Gagavuz Türklerinin, Çingenelerin yani bütün Türk soylular ile Müslümanların adları değiştirilerek Bulgarlaştırılmaları yoluna gidilmiştir. Bulgarlaştırmayı sağlamak maksadıyla, 1948,1951, 1964, 1969 yıllarında Bulgarlar tarafından alınan kararlar ile "Bulgar-Slav" toplumu yaratma yönünde faaliyetlere devam edilmiştir.(22)
17 Temmuz 1970 tarihinde BKP Merkez Komitesi ve Politbüro yetkilileri 549 sayılı "Gizli tedhiş ile Milliyet ve din değiştirme kararı" almışlardır. 3 Ağustos 1970'de Paşmaklı'da düzenledikleri Kongre'de ise; Pirin Makedonyası ile Rodoplar'da yaşayan Türklerin Bulgarlaştırılmasına dair verilen teklif kabul edilmiştir. Bulgarlaştırma icraatı için ise ilk pilot bölge Cuma-i Bala (Yukarıcuma), Tatarpazarcık ve Paşmaklı seçilmiştir.(23) Alınan karar, 6 Ağustos 1970 tarihinde, BKP'nin Paşmaklı mahalli yayın organı olan odopski Ustrem (Rodop Hamlesi) adlı gazetede neşredilerek aleniyet kazanmıştır.(24)
1968-1972 yılları arasında sürdürülen Bulgarlaştırma kampanyası sırasında, bütün bölgelerde aynı işlemler yapılmıştır. Bunlar arasında;
a. İsim ve milliyet değiştirme dilekçelerinin tamamen matbu olduğu, b. İşlem tarihi olarak eski tarihlerin yazıldığı, c. Her Türkten, 100 Leva işlem parası adı altında haraç alındığı, ç. Bulgarlığı ifade etmekte olan isim,sıfat ve ünvan listelerinin mahalli BKP I. Sekreteri, Belediye Başkanı ve Meclis Başkanı tarafından düzenlendiği, d.İsim değiştirme ve Bulgarlaşmayı reddedenlerin işkenceye tabi tutulduğu, e. Pirin Makedonyası ile Rodoplar'da meydana gelen toplu mukavemet, bu bölgelerdeki Türklerin Bulgarlaşmayı kabul etmediği gibi ortak özellikler dikkati çekmektedir.
Gizli karardan sonra Bulgarlaştırma faaliyetleri hız kazanmış, kanlı katliamlara dönüşmüştür. Milliyet ve dinlerini değiştirmeyi kabul etmedikleri için Pirin Makedonyası, Rodoplar, Deliorman, Dobruca gibi bölgelerde binlerce Türk öldürülmüştür. Sadece Meriç Baraj gölünde, 1000 kişinin cesedi toplu halde ortaya çıkarılmıştır. Olayı dünya kamuoyuna, Yugoslavya Televizyonu duyurmuştur.(25) 1968-1972 yılları arasındaki olaylar neticesinde, 8-10.000 Türk öldürülmüş, 558.325 Müslüman Türk'ün isimleri değiştirilmiş, isim değiştirmemekte direnen 48.073 kişi işten atılmış, öğrencilerin Bulgar okullarındaki kayıtları silinmiş ve nüfus cüzdanları iptal edilmiştir.(26) 1968-1972 yılları arasında, Pomak Türkleri'ne Bulgar adları verilerek ve dinlerine müdahale edilerek tatbik edilen bu olaylardan sonra, 1984'ten itibaren ise kesin sonuç almak üzere aynı uygulama bir kez daha hayata geçirilmiştir.(27)
3. POMAK TÜRKLERİ'NDE SOSYO-KÜLTÜREL YAPI :
Doğum, tüm Türk dünyasında olduğu gibi Pomak Türkleri'nde de önemli bir yer tutar. Anne, lohusalık döneminde, geleneksel olarak tüm Türk dünyasında görülen 40 gün kuralına uyarak kendini ve çocuğunu nazardan korumak için evde oturur. 40 ncı günde, anne ve çocuk yıkanarak dışarı çıkarlar ki, bu da Türk kültüründe önemli yer tutan uygulamalardan biridir.
Rodop dağ silsilesindeki Pomak Türkleri'nde sünnet kuralının çok erken yaşlardan itibaren yerine getirildiği görülmektedir. Çocuklar 15 yaşından itibaren delikanlı olarak kabul edilirler. Evlilik yaşı 17-22 arasıdır. Genç kızlar için evlilik yaşı 17'dir. Kızlar ve delikanlılar için köylerdeki düğünler ile bayramlar ve yağmur duaları (Mahya)nın önemi büyüktür.
Pomak Türkleri ve genelde Batı Trakya Türkleri'nde akraba içi evlilikler yapılmamasına özen gösterilmektedir. Tek evlilik esastır. Bu durum, Pomak Türkleri'nin ataları Peçenekler ile Kafkasya Türk boyları ve Altay Türk boylarında çok net görülen bir husustur.(28)
Bayramların önemi ve değeri büyüktür. Pomak Türkleri'nin sahurda yemekle birlikte ekmek yerine "Kaçamak" ismi verilen bir yiyeceği yedikleri bilinmektedir. Kaçamak, yüzyıllar öncesinde, Türk boylarında görülen mısır ununun ateş üzerinde suyla karıştırılarak pişirilen ve sıcak olarak yenen bir tür ekmektir. Kurban Bayramı'nda da İslam dünyasındaki uygulamalar görülmektedir. Pomak Türkleri'nde cenazeye, tüm İslam dünyasında görülen işlem ve kurallar uygulanır.
Pomak Türkleri'nin yaşadıkları Rodop dağları üzerinde, doğa yapısı, modern makina ve üretim araçları kullanımına müsait değildir. Tütün ekimi ve hayvancılık görülmektedir. Kendi tüketimleri için ürettikleri tek tarım ürünü, "kumpir" dedikleri patatestir.
Yaşamın her alanında, dini duygu ve inancın güçlü olduğu görülmektedir. Hıdırellez kutlamaları yapılmaktadır.
Günlük hayatlarında, hemen hiç bir ülkede konuşulmayan Pomakça adını verdikleri Türk lehçesini konuşurlar. İkinci olarak ise modern Türkçe, mecbur kaldıkça da Yunanca konuşmaktadırlar.
4. SONUÇ :
Yunanistan ve Bulgaristan'ın, azınlıklar üzerindeki baskıları çerçevesinde, Pomak Türkleri'nin de asimilasyona tabi tutulmalarına yönelik çabaları halen devam etmektedir. Yunanistan'ın, Slav kaynaklı olarak belirttiği Pomak dilini ve kültürünü kendi menfaatleri doğrultusunda geliştirme çabaları ve Pomakların Türklük ile ilgilerini kesmeye yönelik yasaklamaları yanında Bulgar yönetimi de, Pomak Türkleri'ne mensup çocukların Türkçe derslere devam etmesini engellemektedir. Bulgaristan Türkleri, 1990 sonrası, çeşitli Hristiyan misyonerlerin etkisi altındadır. Bu konuda Pomak Türkleri ve Müslüman Çingenelere, Bulgar hükümetinin desteği ile özel bir önem verilmektedir. Ayrıca Bulgar Hükümeti, Pomak Türklerinin, ayrı bir dini kurum altında teşkilatlanmasını sağlamak suretiyle Türk birliğini bozmaya çalışmaktadır.
Bulgarlar'ın, Pomakların zorla müslümanlaştırıldıklarına ilişkin tezlerinin asılsız olduğuna dair bilgilerin yer aldığı, "Balkanlar'da ve Bulgaristan'da Müslüman Topluluklar" isimli bir kitap, Sofya'da kurulu bulunan "Azınlıklar ve Kültürel Etkilenmeleri Uluslararası Merkezi" tarafından 1997 yılında yayınlanmıştır. Söz konusu kitapta yer alan "Bulgar Toplumbiliminde Rodop Ahalisi" adlı incelemeyi kaleme alan Bojidar Alevsiev, Rodop bölgesinde yaşayan insanların zorla müslümanlaştırıldığına dair tarihi belge olarak ileri sürülen bilgi ve belgelerin hayal mahsulu ve abartılı bir edebiyat ürünü olduğunu ortaya koymaktadır.
Yunanistan'da, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik faaliyetler çerçevesinde, 1991'de, Konstantin Mitçotakis, "Batı Trakya'daki "Müslüman Azınlığı", "Türk kökenli, Pomak ve Çingene" olarak ilk kez kendisinin tanımladığını belirtmiştir.(30) Aynı yöndeki çabalar kapsamında, Pomakça Alfabe kitabı olarak hazırlanan "Okuma Kitabı", 12 Haziran 1997 tarihinde Atina'da tanıtımı yapılarak yayınlanmıştır.(31) Ancak söz konusu alfabe çalışmalarının istenilen neticeyi vermemesi üzerine, 1998'de Zagalisa adlı bir gazete piyasaya sürülmüştür. Söz konusu alfabe ve gazetenin finansmanı, Enfiyecioğlu adındaki bir şahsın başkanlığındaki şirketler tarafından sağlanmaktadır. Yunanistan D Kolordusu Komutanı, "Pomaklarla ilgili çalışmaları biz yürütüyoruz" şeklinde demeç vermiştir. Söz konusu demeçte, Pomaklar'dan, "Elen Pomaklar" olarak söz eden Kolordu Komutanı, Pomak dilinin Üniversite düzeyine getirileceğini, üniversitede bir kürsünün ihdas edilmesini düşündüklerini söylemiştir. Pomakça Sözlük ve Gramer çalışmaları yapıldığını, Selanik'te kurulu bulunan Pedagoji Akademisi'nde Pomakça'nın ders olarak okutulmasının gerektiğini söyleyen Kolordu komutanı, bu tip faaliyetlerin askeri faaliyetlerini etkilemeyeceğini de sözlerine eklemiştir.
1998'de, Şapçı'da yapılan bir başka toplantıda konuşan, Doğu Makedonya ve Trakya Bölge Genel Sekreteri Stavros Kabelidis, bölgenin kalkınmasında 10 yıllık bir planlama uygulanacağını söylerken, Desine Pantazi tarafından hazırlanan ve "Trakya'nın Pomakları" adını taşıyan bir video gösterisinde, Batı Trakya'nın Balkan kolundaki Pomak Türklerinin zorla Müslümanlaştırıldıklarını, halbuki yaşama tarzlarında Hristiyan tarzına uyan hareketlerin bulunduğunu, Lozan Antlaşması'na göre bu köylerde Pomakça eğitim görmeleri gerektiğini vurgulamıştır.(32) Ayrıca günümüzde, İnternet ortamında Yunan Gizli Servisi tarafından hazırlanan Web sitesi ile Pomakların Yunanlı olduğuna dair bilgiler ortaya konulmaktadır.(33)
Yunanistan'ın, Batı Trakya Türk Azınlığını parçalamak amacıyla uygulamaya koyduğu, dağlık bölgede yaşayan azınlık mensuplarının Türk olmadığını iddia eden politikası doğrultusunda sözde Pomak dilini ve kültürünü geliştirme çalışmaları, Bulgaristan tarafından, suni bir "Pomak Ulusu" yaratma çabalarının önemli bir aşaması olarak değerlendirilmiştir. Yunanistan'ın Pomaklar üzerindeki uygulamaları, Bulgar Dışişleri Bakanlığı'nda da rahatsızlık yaratmış ve bu tepki pek çok kez dile getirilmiştir.
Bulgaristan'daki Pomak Türkleri'nin, Yunanistan'da yaşayanlardan daha fazla oldukları dikkate alındığında, Yunanistan'ın çeşitli yollarla Pomak kimliği yaratma çabaları karşısında Bulgaristan'ın tepkisiz kalmaması doğaldır.
Yunan Dışişleri Bakan eski yardımcısı Romeos, Bulgar milletvekillerinin bu konudaki endişelerine karşılık olarak, "söz konusu girişimin özel bir girişim olduğunu ve buna siyasi bir boyut getirilmemesi gerektiğini" ifade etmişse de, Bulgar tarafı, Pomakça kitapların tanıtım töreninde Yunanlı bürokratların yer almasının, Yunanistan'ın Pomak ulusu yaratma politikasına resmiyet kazandırdığı gerçeğinden hareketle, bu gerekçeyi yeterli bulmamış ve kitaplardaki, Pomakların, "Müslümanlaştırılmış Elenler oldukları" tezini, tarihin tahrif edilmesi olarak değerlendirmiştir.
Bulgar basınında, durum, "Pomak Ulusu Yaratılıyor" şeklinde ele alınmıştır. Bulgaristan'da yayınlanan milliyetçi "Makedonya" gazetesinde yer alan bir haberde ise, "Yunanistan'da bazı çevrelerin Helenizm temelinde Pomak ulusu icat etmek çabasında oldukları, oysa ki Yunanistan'da resmen tanınmış tek azınlığın Türk azınlığı olduğu" ifade edilmiştir.
Yunanistan'da "Yasak Bölge" hususunda basına yansıyan "Yasak Bölge'ye giriş çıkışların yumuşatıldığına" dair haberler ve uygulamaların, Yunanistan'ın asıl politikasında gerçek bir değişikliğe yol açmadığı görülmektedir.
Türkiye'de; çeşitli dönemlerde - özellikle 1950'den sonraki göçler ile - Türkiye'ye gelen Pomak Türkleri de bulunmaktadır. 1927-1965 yılları arasındaki nüfus sayımlarından ortaya çıkan bilgilere göre, Bulgaristan'dan gelen göçmenlerin 23.000'i Pomak Türkü'dür. Günümüzde, Türkiye'de Pomaklar, yerleşim itibarıyla Çanakkale, Edirne, Eskişehir, Bursa ve Balıkesir'de yoğunluk göstermektedir.
(1) Kamuran Gürün; Türkler ve Türk Devletleri Tarihi, C.1, Ankara, 1981,s.246-277. (2) Rodop-Tuna Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği; Rodop-Bulgaristan Faciasının İç Yüzü, s.8-12. (4) Ahmed Cevad; Balkanlar'da Akan Kan, İstanbul, s.179. (5) Pomak adına, 1839 yılında A.Boeu'nin, Rodoplar'a yaptığı seyahatten sonra rastlanmaktadır. (6) Edirne Vilayeti Salnamesi, Sene 1319, No:409,s.1058. (7) Tevfik Bıyıklıoğlu; Trakya'da Milli Mücadele,C.1.,Ank.,1955,s.23. (8) Tahsin Uzer;Makedonya'da Eşkiyalık Tarihi ve Son Osmanlı Yönetimi, Ank.,1979,s.314-315. (9) Hikmet Bayur; XX.Yüzyılda Türklüğün Tarih ve Acun Siyasası Üzerindeki Etkileri, Ank.1974,s.319-323. (10) Panayotis Foteas; Oi Pomakoitis Ditikis Thrakis (Batı Trakya Pomakları), Gümülcine Eğt.Der Yay.,1978,s.9 (11) Sofia Press, "Who Worries About Moslems in Bulgaria and Why?", Sofya, 1985, s.9. Sofia Press; "Soruşturma", Sofya, Haziran 1987, s.9-14. (12) Ahmed Cevad; Balkanlar'da Akan Kan, İstanbul, s.190-191. Ali Güler; "Yunanistan'da Etnik Gruplar: Dil Grupları", Avrasya Dosyası, İlkbahar-Yaz 1998,C.4,Sayı 1-2, s.21. (13) Bulgarlar'ın kökenleri ve Türklükleri ilişkin bilgiler pek çok kaynakta yer almaktadır. Örneğin; Akdes Nimet Kurat; "Bulgaristan Mad." İslam Ansiklopedisi, s.796. Bahaeddin Ögel; Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul, 1971,C.1.,s.149-154. Lazslo Rasonyi; Türk Devletlerinin Batıdaki Varisleri ve İlk Müslüman Türkler, Ankara, 1983, s.17-89., Tarihte Türklük; Ank. 1971, s.89. İlker Alp; "Bulgar Türk Devleti"Tarihte Türk Devletleri I,Ank.1987,s.251-253. Geza Feher; "Turco-Bulgar, Macar ve Bunlara Akraba olan Milletlerin Kültürü, Türk Kültürünün Avrupa'ya Olan Tesiri", İkinci Türk Tarih Kongresi Zabıtları, İstanbul,1937,s.301 vd. (14) Bilal Şimşir; Bulgaristan Türkleri,1878-1985, Ank.1996,s.17. (15) İlker Alp;Belge ve Fotoğraflarla Bulgar Mezalimi (1878-1989),Ank.,1990,s.179. (16) Rodop-Tuna Türkleri Dayanışma Derneği; "Rodop-Bulgaristan Türkleri Tarihten Siliniyor mu?", Sayı:3, İst, 1976, s.12-13. (17) Rodop-Tuna Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği; Rodop-Bulgaristan Türklüğü Faciasının İç Yüzü, Sayı: 2, İst. 1976,s.18-19. (18) Türk Göçmen ve Mültecileri Dernekleri Federasyonu; 1974 Rodop Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanlığı Raporu, İst.1974,s.1. (19) Dr.Cemil;Bulgar Vahşetleri, İntikam, Evlad ve Ahfada Yadigar,Dersaadet,1330,s.170. (20) ATASE Bşk.lığı Arş.; Klasör:587, Dosya:43, 1-1. (21) Fethi Okyar; Üç Devirde Bir Adam, İst.1980,s.215. (22) İlker Alp; a.g.e,182-184. (23) Ahmet Kayıhan; "Rodoplar Neresidir?", Türk Dünyası,c.7,Sayı:27, İst.1972,s.27. (24) Rodopski Ustrem; Sayı: 89-1435, Paşmaklı, 6 Ağustos 1970. (25) M.Haluk Çay; "Bulgaristan Olayları ve Türk Meselesi", Türk Kültürü,Sayı :263, Ank.1985,s.154. 1968-1972 yılları arasında Rodop Türkleri'ne karşı girişilen katliamlar, İlker Alp; Bulgar Mezalimi, Ank.1990, s.185-193'de örnekleriyle açıklanmaktadır. (26) Ahmet Kayıhan; a.g.e,s.38. (27) İlker Alp; a.g.e,s.225. (27a) Halim Çavuşoğlu; Balkanlar'da Pomak Türkleri, KÖKSAV Yay., Ankara, 1993. s.130-178. (28) Abdülkadir İnan; Eski Türk Dini Tarihi, İstanbul, 1976,s.99. (30) Anadolu Ajansı; 31 Temmuz 1999. (31) Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği; Batı Trakya'nın Sesi, Haziran-Temmuz 1997, sayı 83. (32) Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği; Batı Trakya'nın Sesi, Ocak 1998, Sayı 86. (33) http://users.otenet.gr/ tamieion/index/html; Welcome to Pomak Network.
|
Yukarı dön |
|
|
pomak Newbie
Katılma Tarihi: 15 nisan 2007 Gönderilenler: 3
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Pomaklar en genel tanımıyla ‘pomakça’ konuşan, slav kökenli Balkanların beş ülkesine (Bulgaristan-Yunanistan- Türkiye- Makedonya-Arnavutluk ) yayılmış müslüman bir azınlıktır.Balkan tarihinin karışıklığınında mirası olarak Pomaklar’ın kesin ve uzlaşılan bir köken tespiti her ne kadar yapılamamışsada(slav kökenli olmaları konusunda bir fikir birliği mevcuttur) tarih kitapları arasında geçen ve gözden kaçırılan bir gerçeklik vardır buda yıllardır söylenen(Türk resmi söylemi) Pomaklar’ın Peçenek-Uz-Kuman Türklerinin devamı olduğunu boşa çıkarmaktadır buda daha Balkanlara Türk göçü (10.asırdaki) yaşanmadan önceki büyük Slav göçüdür.Bu göçler esnasında balkanlara Bulgar kavimleriyle birlikte ve akraba olan bir başka kavim Ekslavonlar yerleşmiştir ve yerleştikleri bölge yıllar sonra Pomaklar adıyla çıkan gurubun anavatanı sayılan Rodoplar bölgesidir,Ekslavonlar incelendiğinde günümüzdeki Pomaklarla dil,kültür,fiziksel özellik bakımından tıpatıp aynıdırlar. Ekslavonların adının hiç geçmemesinin sebebi balkanlara geldikleri gibi bizansa karşı savaş yürütmüş olmalarından kaynaklanıyor.Daha sonraki süreçlerde dinsel olarakta ortodosk hıristiyanlardan uzak bir inanış içerisine (bogomolizm) girmiş olmalarından kaynaklı kendi soydaşlarınca bile düşman ve yok edilmesi gereken bir kavim olarak görülmüştür.Bunların sonucundada tarih kitaplarına hiç geçirilmemiş adeta yok sayılarak yok edilmek istenmistir.Taki Osmanlının bölgeye gelmesine kadar bu süreç böyle geçmiştir.
Bu süreç içerisinde Bulgarlaşma sürecine girilmiştir fakat eksik kalmaktadır ve bu süreç krize girdiğinde Osmanlının balkanlara gelmesiyle dağada derinleşerek kırılma noktası oluşmuş oldu.Ana kütle olarak Ekslavon kavmi olmak üzere bir Pomak grubu ortaya çıkmaya başladı.
Böylesi süreçler kartopu gibidir küçük bir çekirdek yuvarlandıkça büyür gayrı memnunlarıda yanına çeker, gayrımemnuniyet eskiden gelebileceği gibi bazıları için çok sonralarıda ortaya çıkar.Osmanlı döneminde islamlaşmanın avantajları Bulgarlık açısından yeni bir gayrımemnuniyet zeminidir.Hazırda zaten yeni ismiyle bir Pomak(Ekslavon kavmi) oluşumu vardır ve bu yeni gayrımemnuniyetsiz kesimide içerisine çekerek büyür.Özellikle Lofça yöresi Pomakları buna en gözel örnektir kanımca,çünkü yaşayışları ve dilleri farklı,hayvancı olmaktan çok tarımcıdırlar, kuzey Bulgaristandaki köyleri dere yataklarındaki verimli arazilerdedir çok önceden beri tarım yapıyorlardı.Bundan dolayı hayvancı Rodop halkından farklıdırlar .İşte bu kartopu gibi yuvarlanış,büyüme ve balkanlardaki bütün gayrımemnuniyetsizlerin bir Pomak kütlesi etrafında birleşmesi günümüzde yapılan köken tartışmalarınıda çıkmaza sokmaktadır.Nedeni ise her kesimin(Bulgar-Türk ve Yunan) pomakların için ebaktığında kendine dayanak çıkartacak malzemeler bulabilmesidir birde buna devletler arası politik entrikalarınında girmesiyle dahada karmaşık hal almıştır.Bir Bulgar yazarı rahatlıkla Pomaklar içinde eriyen müslüman Bulgarlardan yola çıkarak tüm Pomak kütlesine Bulgar damgası vurmaktan rahatsızlık duymaz.Yine Yunanlılar Pomakların içinde erimiş olma ihtimali yüksek olan eski trakların varlığından yola çıkarak Yunan kökenli sayabilmektedir,ve Türk tarihçileri ilk önce bulgarlaşan fakat Osmanlının gelmesiyle bundan sıyrılıp Pomak kütlesine katılan Peçenek-Kuman-Uz kütlesine dayanarak PomakTürkleri diyebilmektedir.
Bu kısa girişten sonra günümüzde neler dendiğine bir göz atmak gerekiyor ,ama yukarıdaki yaptığım kısa açıklama doğrultusunda yorumlayarak. Şimdi Pomaklar kimdir sorusuna çeşitli kaynakların verdiği cevaplara bir göz atmak gerekirse:
1-İngiliz Balkan azınlıklar uzmanı Hugh Poulton:Bulgar Müslümanlarının dini bir azınlık olduğunu,ana dil olarak Bulgarcayı konuşan.fakat islami geleneklere bağlı Slavik Bulgarlar olduklarını yazmaktadır.
2-F.Kanitz;’’Pomak’’sözcüğünün Slavca ‘’pomoçi’’(yardım etmek)fiilinin ‘’pomagaçi’’(yardımcı) biçiminden geldiğini ve Pomaklar’ın Osmanlı akıncı beylerine yerel savaşlarda ve fütühatlarında devamlı olarak ‘’yardımcı’’lık yaptıkları için bu adı aldıklarını ileri sürüyor.Pomagaçi,Balkan lehçesinde ‘’pomağa’’,daha sonra ‘’Pomak’’ şeklini almıştır.
3-Ischirkoff ve F. Bayraktareviç:Pomaklar’ın yoğun yaşadığı Rodoplar’da halkın,kendisini Achiryani veya Agaryani diye adlandırdıklarını yazıyor(Türkiyede de Trakya bölgesinde Agren Pomak ları adıyla anılan bir pomak kesimi mevcut).Bu sözcüklerin Bulgarca’da hiçbir anlamı yok.Ama Milattan üç-dört yüzyıl önce eski Yunanistan’da yaşayan bir etnik grup;’’Grek Agriyani’’ olabilir.Pomakça’daki sözcüklerin yalnızca yüzde 5’i Yunanca’yı içeriyor.
4-Bulgar edebiyatında önemli bir yeri olan Veda Slavena adlı aserlerdeki öykülerin birçoğu,Rodoplar havzasında geçiyor ve Pomaklar’ın eski Trak kavimlerinden geldikleri, inançları, gelenekleri anlatılıyor.Trakya’ya adını veren Traklar,MÖ 2000-3000 yıllarında bu bölgede kabileler halinde yaşıyorlardı.
5-Genel Türk resmi tarhihçileri ve milliyetçi görüşler pomaklar’ın XI . ve XII . yüzyılda Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlara inen Kuman ve Peçenek Türkleri’nin soyundan günümüze uzanan bir geçmişi olduğu savunulur,günümüzdede yazılarında ‘’Pomak Türkleri’’adlandırması kullanılır.
Görüleceği üzere çok karmaşık bir hal alan Pomaklar’ın köken tartışmaları uzun sürecek bir konudur.Burda asıl dikkat edilmesi gereken tek bir konu vardır aslında Pomaklar’ın binlerce yıl önceki kökenlerini araştırılırken günümüzde Pomak’lık vede Pomakça dili bu tartışmalar çerçevesinde kaybolmakta ve hatta bilinçli olarak kaybedilmeye çalışılmaktadır.
Elbetteki bu türlü çabalar sonuç almayacağı gün gibi ortadadır, günümüzde Pomaklar diye bir grup vede Pomakça diye konuşan birileri varmı buna bakmak bunu esas almak gerekir.Dil ve yaşadığı coğrafya bakıldığında vede fiziksel özelliklerden tutunda gelenek göreneklerin çoğunluğu slavik özellikler taşıdığı görülecektir.Bu çerçevede şu tür yaklaşımlarda mevcuttur:
‘’Pomaklar slav asıllıdır iddiasını kabul etmeden önce çok daha fazla bilgiye ve kanıta ihtiyacımız var ‘’deyimi tamamen ters. İşin gerçeği şu(Türkiye de):bazı Pan-Türkist milliyetçi yazarların iddiaları bir yana;bölgedeki ülkelerin tamamı ve Türkiyedeki akademik kaynaklar başta olmak üzere Dünyanın bütün ileri gelen akademik kaynakları Pomakların Slav asıllı müslümanlaşmış bir grup olduğunu peşinen kabul ettiği halde,süreç tam tersine ilerliyor:Pomakların slav asıllı,balkanlı bir topluluk olduğuna ilişkin deliller süratle ortadan kayboluyor, kaybediliyor.
__________________ Bir Pomak Sevdası
Edna Pomashka Obich
www.pomaklar.tr.cx
|
Yukarı dön |
|
|
pomak Newbie
Katılma Tarihi: 15 nisan 2007 Gönderilenler: 3
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ulf Brunnbauer Bulgar Pomaklarının Durumu (1)
Tarihler ve Kimlikler : Ulus-Devlet Ve Azınlık Görüşleri
Ulf Brunnbauer: Graz Üniversitesi (Avusturya)
Çeviren: Mahmut Aydın
Orijinal (english) metin. http://www-gewi. kfunigraz. ac.at/csbsc/ ulf/pomak_ identities. htm
Giriş
Son birkaç yıl içerisinde, Balkanlardaki etnik kimlikler üzerine yapılan çalışmalar pek çok üniversitede popüler bir hale gelmiştir. Tahmin edilebileceği gibi, temel olarak odaklanılan nokta, Eski Yugoslavya’da Batı düşüncesiyle ortaya çıkan, arkaik grupların diğerleri ile savaştığı düşüncesidir. Özel bir ilgi alanı da Bosnalılar gibi Yugoslavya’da yaşayan Müslümanlar üzerinde oluşmuştur. Oluşum ışığında, Bosna devleti ve Bosna’lı müslümanlar yeni bir kimlik arayışı içerisine girmişlerdir.
Bosna’lı Müslümanların durumu ise Balkanlarda kimlik kriterlerinin tespitinin ne kadar zor olduğunu ortaya koymaktadır. Balkanların ulus-ülke oluşumunda herhangi bir yapılanma bulunmaması, vahşi çabalamaları ve insan kıyımını da beraberinde getirmiştir.
Resmi politika olarak tek bir ulusal kimlik temel amaç haline gelmiştir. Sivil toplum örgütlerinin gelişmesi yerine, Balkan ulusları-ülkeleri otoriter çoğulcu rejimlerinin sınırları ile kısıtlı kalmışlardır. Bu tip eğilim ve hırslara rağmen, Balkanlardaki azınlıklar, tek devlet-tek ulus prensibine karşı sert bir direnişte bulunmuşlardır(...)
Pomaklar Kimlerdir?
İngiliz Balkan azınlıkları uzmanı Hugh Poulton: Bulgar Müslümanlarının dini bir azınlık olduğunu, ana dil olarak Bulgarcayı konuşan, fakat İslami geleneklere bağlı Slavik Bulgarlar olduklarını yazmaktadır.
Bulgar Türkleri ve Çingenelerinden sonra Pomaklar en kalabalık üçüncü azınlık grubunu oluşturmaktadır. 1989’da Bulgar İçişleri Bakanlığının Bulgar Müslümanları (Pomaklar) için yaptığı bir çalışmada, nüfuslarının 268.971 ile toplam ülke nüfusunun %3’ünü oluşturduğunu ortaya koymuştur.
Bulgaristan haricinde Pomaklar Yunanistan, Makedonya, Türkiye ve muhtemelen de Arnavutluk’ta yaşamaktadırlar ve nüfusları ulusal nüfus sayımlarına göre tahmin edilememektedir. Türkiye ve Yunanistan’daki Pomaklar hakkında ne bilinmektedir, hala asimilasyona uğrayan önemli bir grup durumunda mıdırlar?
Pomaklar, Bulgaristan’da Smolyan, Blagoevgrad, Pazarcık ve Kırcali bölgelerinde ve Mesta Vadisi, Rodop Dağlarında sıkışık alanlarda yaşamaktadırlar. Lofça bölgesi civarında ise küçük Pomak grupları bulunmakta, ve ayrıca Veliko Turnovo yakınlarında, Zlatarica çevresinde de küçük köyleri bulunmaktadır. Bununla birlikte Pomakların %90’ı Rodop dağlarının güneyinde bulunmaktadır.
Geleneksel olarak dağ köylüleri olan Pomaklar, küçük çiftçilik işleriyle uğraşmaktaydılar. Fakat bu işler 1. Dünya Savaşı sonrasında bölgenin tütün tarımına açılmasıyla unutuldu. Komünizm döneminde ise yeni endüstrilere yeni bölgelere göç etmelerine izin verilmedi ve bunlar mümkün olduğunca kendi kabuklarına çekilmiş bir halde kendi köylerine hapsoldular. Fakat daha sonda o bölgelerde küçük endüstri alanlarını açılmasıyla sınırlı oranda yer değiştirme imkanına sahip oldular. Bütün bu hareketlilikler 1950’lerde kollektif çiftliklerin kurulmasıyla daha da hızlanmış ve yeni iş imkanları da doğmuştur. 1960-70’lerde maaşlı iş imkanlarının artmasıyla bunların yaşadığı bölgelerde küçük fabrikalar, dükkanlar ve şehir hayatının ögeleri önemli miktarlarda artmıştır. Bütün bunların getirdiği nüfus artışları da kronik olarak tüketici sorunlarını, ikamet kıtlığını ve ulaşım sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Fakat pomak hayatı için, devletten bir maaş almak, küçük bir bahçe sahibi olmak idealdi.
Bu çok küçük saptama, Pomak toplumunun kimliğini, sosyal ve ekonomik yaklaşımlarını anlamak için önemli bir ipucu sağlayacaktır.
Pomakların modern endüstri şehirlerine gidip, anonim hayatın içinde kaybolmaya karşı tutumları, toplumun büyük bir kısmından uzak kalmalarına sebep olmuştur. Bu süregelen tutumları ve uygun bir yer edinememeleri 1989’daki Komünist Parti döneminin de gözünden kaçmamıştır. Ancak sorulması gereken tek bir soru vardır. O da neden onların geri bıraktırılarak geleceğe taşınmayışlarıdır.
Pomakların Kimlik Mücadelesi :
Pomakların durumunu ve kimlik mücadelesini anlamanın ne denli dolambaçlı bir soru olduğunu bu bölümde göreceğiz. Burada size Pomak kimliğinin tarihin hangi parçasında ortaya çıktığını açıklamaya çalışacağım. Bu konuyla ilgil gerek yazılı, gerekse sözlü olarak pek çok kaynak bulunmakta ve onların kimliği bu kaynaklara göre şekillendirilmektedi r. Poulton burada yukarıda belirtildiği gibi başlangıç noktası olarak, gerek kendi kaynaklarından gerekse diğer yabancı kaynaklardan hareketle, Pomakların kim olduğunu tanımlamaktadır. Bu da kendi seçimleri olan iki kimlik seti arasındaki “organik” bağlantıyı (2 ) ortaya koymaktadır. Mesela dil ve kültür yapısı açısından bir seçim yaptıklarında Bulgar, fakat inanç ve buna bağlı gelenekler yönünden seçim yaptıklarında ise Müslüman olarak tanımlanabilmektedirler . Bu iki taraflı seçenek yüzünden pek çok yorum ortaya çıkmaktadır. Müslümanlara İslamın ve ümmetin bir parçası olarak yaklaşılmakta ve bu da aynı zamanda Pomak kimliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki Türk ve Müslüman kimliği ile bir etnik yapıya sahiptirler. Pomak kimliğinin bu anlam belirsizliği, bireysel ve grup düzeyinde olmak üzere iki yönden onları diğer durağan etnik gruplar ile birlikte çok geniş bir etnik grup haline getirmektedir, böylece Pomakların kim olduklarının ortaya çıkartılmasını hemen hemen imkansız hale getirmektedir.
Bulgar tarafında, 1878’den sonra ortaya çıkan kurumsal ve toplumsal Bulgar milliyetçi hareketleri ile çok ciddi bir başkaldırı başlamıştır. Bulgaristan’da çoğunlukla kendi ana dilini ve kimliğini kullanan azınlık Türk azınlıktır. Özellikle 1989’da Todor Jivkov’un devrilmesinden sonra ve Özgürlükler ve Haklar Partisi’nin kurulmasıyla bu daha da hız kazanmıştır. Her ne kadar tüm azınlık gruplarının haklarını savunmayı amaçlıyor olsa da bu parti gayrı resmi olarak kurulan ilk Türk Etnik Partisi olarak tanımlanmaktadır. Özgürlükler ve Haklar Partisi’nin genel inancı ve eğilimi de Türk ve Pomak halklarından yanadır.
Bu şekilde Pomaklar iki kimlik dayatmasına karşı koymaya başlamışlardır. Nitekim biri dil, diğeri de inanç temeline dayalı iki kamp vardır. Bütün bunlarla birlikte Bulgar Müslümanları artan bir nüfus olarak her iki şekli de reddetmeye ve kendilerini ne Türk ne de Bulgar olarak tanımlamaya başlamışlardır. Kendilerine Pomak, Achryani veya kısaca Müslüman demeye başlamışlardır. Öyle gerçekler tartışmaları yönlendirmektedir ki, kimlik terimleri sosyal tanımlara dayandırılmaktadır. Kimlik bir sosyal öge olup, insan davranışları ile ortaya çıkar (Cf. Banda-Beckman and Verkuyten 1995: 30f) Sosyal, kültürel ve kişisel oluşum ve yönelimler kimliği belirler, Sabit kimlikler özellikle ideolojik olarak değerlendirilmekte olup, belirli bir topluluk tarafından ortaya çıkartılmaktadır. Genellikle kimliklerin karakterleri tarihi gelişime bağlı olarak kesin bir şekilde ortaya konulabilmektedir. Kimlikler daha ziyade dışarıda değil, doğal orijine, kan mirasına dayalı olarak, ancak tek düşünceye dayalı olmadan ortaya konulmaktadır. Tanımlanan kimlikler elbetteki yıkılabilirler de. Bu zaman içinde bazı kurumlar tarafından analiz edilerek ortaya konulmuştur.
Balkanlar ulus-devlet olarak, pek çok dayatma icadı ortaya çıkarmış olup, bunların en etkileyici örneği Makedonya’da görülmüştür. Pek az bilinmektedir fakat bununla birlikte Pomakların Balkan Politik Kimliği burada tartışmaya açılmaktadır.Bu güç oluşumlarının ve hedef kitlelerin nasıl tepki gösterdikleri ile ilgili iyi bir örnek teşkil etmekte, aynı zamanda tek bir ideolojinin başarısı yerine dayatmaların kendi kendini nasıl yok ettiğinin iyi bir örneği olup, bu durumun aktörleri son derece hassas kimlikler ortaya çıkarmaya çalışmışlardır. Bu yüzden Pomaklar, kendi kendilerini tanımlamış ve diğerlerinden ayrı bir iletişime geçmişlerdir.
Tarih daima Pomakların kimliklerinin nasıl oluştuğuna dair tartışmalar ortaya çıkarmaktadır. Tarihin değişik versiyonlarındaki savaşlar, Ulus-devlet tarihi, temel olarak resmi kimlikleri ortaya koymakta ve bunları çeşitli propaganda unsurlarıyla, devlet güçleriyle dayatmaktadırlar. Tarihin ana dilini kullanan toplumlar bölümünde Türk-Pomak bağlantısı toplum hayatı açısından barışık bir hal almış, sadece 1989’da bir hareketlenme meydana gelmiş ancak halihazırda sessiz kalmayı tercih etmektedir.
Bulgar Müslümanlarının Yeniden Kimlik Oluşturması
Kimliklerin kökeni tarihten doğar. Toplumlar kendi kimlikleri ile kendilerini ve tarihi mevcudiyetlerini ortaya koyarlar ve bu şekilde de mümkün olan en uzun zamanlar boyunca hayatta kalmaya çalışırlar. Bu Pomakların durumu için de geçerlidir. Orijinleri bakımından değişik tarihler ve değişik açılımlar bulunmaktadır. Bulgaristan, Türkiye ve Yunanistan resmi belgeler ile birbirleriyle mücadele etmektedirler. Ancak Türklerin hazırlayıp, Bulgaristan’daki Türklere dağıtılan bir belge dışında diğerlerinin hemen hepsi kendi ulusal sınırları içinde kalmıştır. Pomakların Türk, Bulgar veya Yunanlılarca kendi vatandaşları olarak kabul edilmeleri aslında sürpriz de değildir. Türk ve Yunanlılar, Pomakların orijini konusunda daha içten ve yaratıcı kimlik oluşturucularıdır. Onlara göre Pomaklar Bulgarca konuşmamaktadırlar ve 20. yüzyılın başlarındaki dayatmalar neticesinde Pomaklar Bulgarca konuşmaya başlamışlardır, bu süreçten önce Türkçe konuşmaktadırlar.
Bulgar asıllı Kanadalı antropolog Asen Balıkçı, Yunan ve Türklerin sahiplendiği “Uydurma Pomaklar”a atfen 1977’de bir yazı yazmıştır. Balıkçı yazısında; Bu becerikli girişimleri göz ardı ederek, yaratıcı olmayan fakat daha çok Bulgar yanlısı bir tutum izlemiştir.
Pomakların büyük bir çoğunluğu Bulgaristan’da yaşamakta ve bu nedenle Bulgar Politikası daima onları göz önünde tutmaktadır. Bu da Balkan yarımadasında, yeni bir ulus-devlet oluşumunun başladığını da ortaya koymaktadır. Bu bağlamda Bulgar Müslümanlarının kimliğinin, kültürünün ve tarihinin hali hazırda 19. yüzyıl sonrasına dayandığı tartışmalar bulunmaktadır. Ancak ünlü keşiş, Paisy Khilendarski, 1762’de kaleme aldığı (Istoriya Slavyanobolgarskaya ) “Slav Bulgarlarının Tarihi” isimli eserinde, Pomaklardan bahsetmektedir.
Her ne kadar eski eserlerde isimleri geçiyor olsa da, yine de yazılı tarihlerinin 19. yüzyıldan itibaren başladığını düşünmek gerekmektedir. Ortaya konulan bu çalışmalarla, Bulgar toplumu ve farklı özelliklerini açığa çıkartacak bir proje oluşturulmaktadır. Bulgar gizli servisinin hırslı, dar kapsamlı, akraba oriantasyonlu, ben-merkezci geleneksel kimlik algısıyla yaptığı çalışmalar da bulunmaktadır. Bulgarlar özellikle dil mefhumu üzerinde durmakta olup, birinci ve ikinci Bulgar Krallıkları dönemine kadar gitmeyi başarmışlardır.
Bu bağlamda, “Bulgar dili bütün diğerlerinde olduğu gibi slavik diller sütununda bir taştır. Bulgar direnişi ve Kilise’nin yardımlarıyla Osmanlı idaresi (Türk Boyunduruğu) altında bile korunmuştur.”
Bulgarların ortaya çıkışı orta çağ öncelerine dayanmaktadır. Fakat Ortodoks Hıristiyanlığı’nın Bulgarları şekillendiren bir unsur olduğunu da söyleyebilirim. Oysa Pomakların Bulgarlara dayalı olduğunu söyleyebilmek için biraz daha delile gerek vardır. Alman tipi milliyetçilik bazında onların hakiki Bulgar olduğu söylenilmektedir. Bununla birlikte pomaklar, 1878 sonrasında Pirin ve Rodop bölgeleri gibi, Bulgarların genişleme politikalarının hedefi olan yerlerde yaşamaktaydılar. Bu bölgeler Bulgaristan tarafından 1912 1. Balkan Savaşı sonrasında ele geçirilmiş ve buraların entegrasyonu o dönemde Bulgaristan’ın ana politik hedefi haline gelmiştir. Pomakların Bulgar olduğunu açıklayabilmek ve onların İslami inançlarının üstesinden gelebilmek için, zorla İslamlaştırma tarihinin ortaya konulması gerekiyordu. Önce Pomakların güç kullanılarak değiştirilmesi ve sabit görüşlerine karşı hale getirilerek Bulgarlığın onlara kabul ettirilmesi gerekiyordu. Tarihin bu şekli resmi olarak kökenciliğin Pomaklar nezdinde Bulgar Muhammedi’lerine nasıl uydurulduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bir diğer ana hedef ise, Pomakların Bulgar dilini korumalarına karşılık, İslamlaştırılarak değiştirildikleri ortaya konularak, topluca Hıristiyanlaşması veya kendi Pagan gelenek ve göreneklerine dönmeleri sağlanmalıydı. (Vakarelski 1966; Vasilev 1961; Vranchev 1948). Smolyan Milli Arşivi yöneticisi Andrej Pechilkov gibi milliyetçi tarihçiler, 1989 sonrasında dahi Bulgar Muhammedileri hakkındaki görüşlerinde bir değişiklik yapmamışlardır. Onlara göre “İslamın kabullenilmesi sonrasında çok kötü durumlar ortaya çıktı, insanların kafaları trajedi ile dolup taşlaştı. Onlar ise güzel Bulgar dilini ve slavik geleneklerini koruyorlardı.” (Pechilkov 1993:5) “Sonuçta, Pomaklar ve Hıristiyanların düşünce yapılarında ve alışkanlıklarındaki açık değişiklikler, Pomaklar tarafından korunan eski Slavik göreneklerin zaman içerisinde gözardı edilmesine neden olmuştur. Oysa ki onların dilleri, yukarıda belirttiğimiz şekilde Krilo Metodian dialekti (ağzı) gibi olduça eski, saf bir Bulgarcadır.” Yine Andrej Pechilkov: “Bulgarlar Müslüman olana kadar tek kelime Türkçe bilmemekteydiler, şu da bir gerçektir ki en eski Bulgarca olan Krilo Metodian dili Merkezi Rodoplarda korunmuştur.”
Pomaklar ilk defa Komünist kanunlar altında resmi tarihlere geçirilmişlerdir. Onlar “Rodoplar’daki Bulgar Muhammedilerinin Geçmişi” isimli kitapta son derece otoriter ve baskılı bir dille ifade edimekteydiler. Bu kitap 1958’de Bulgar Bilimler Akademisi tarafından hazırlanmış ve Vera Mutafchieva ve Nikolai Todorov gibi tanınmış ve güvenilir Bulgar tarihçileri tarafından oluşturulmuştur. Bu kitap, resmi olarak çoğunluk tarafından Pomaklar hakkında neler düşünüldüğünü, sonuçta onlardan neler beklenildiğini, isimlerinin değiştirilmesi kampanyasını açıkça ortaya koymakta ve Türk-Arap ve Pomakların Bulgarlaştırılması adına, 1971-1974 yılları arasında uygulanan sözde “Yeniden Doğuş” projesi hakkındaki fikirlerin nasıl ortaya çıktığını göstermektedir. Kitap aynı zamanda, Pomakların Bulgarlaştırılması ile ilgili politikanın mantık temellerini de ortaya koymakta, İslami inanca karşı yapılacak olan saygısızlıklar konusunda da oldukça eksik kalmaktadır.
Rodop Bulgarları’na Zorla İslamın Kabul Ettirilmesi ile ilgili bölümler yazar Nikolai Todorov tarafından 1989 öncesinde batıda yeniden kaleme alınmıştır. Todorov, Bulgaristan’daki yaygın, zorla İslamlaştırma hareketini iki dalga halinde ele almıştır.
Birincisi, 16. yüzyılda Sultan 2. Selim dönemi, ikincisi de 4. Mehmed dönemi (1648-1687) Birinci toplu değiştirme iddiasında dinin Ege’den Bosna’ya kadar etkili olduğu yönündedir. Todorov’un iddialarını destekleyen unsurlar, alıntı yaptığı 18. yüzyılda yazılmış olan eserlerdir /hastalık!/ .
İkinci dalgası ise Sultanın ünlü Büyük Veziri Körpürü Mehmet’in komuta ettiği Yeniçeri birliklerinin Venediklilere karşı verdikleri savaşlar esnasnıda, yani Osmanlı-Venedik savaşları zamanında olmuştur. Köprülü Mehmed kuvvetleriyle ele geçirdiği Rodop’ların Chepino bölgesine vardığında buralara güç kullanılarak İslamın kabul ettirilmesi gerektiğini söylemiştir. Fakat bu konuyla ilgili tek kaynak da Papaz Dragonov’un bu olaylardan çok fazla bahsetmediği eseridir. (Bulgarska Akademiya na Naoukite 1958:6.(3)
Todorov daha sonra bu eserin kaybolduğunu kabul etmektedir, fakat bir kopyasının Stefan Zahariev’in kitabı olduğunu bilmekteyiz. (Zahariev 1870: 67ff) Fakat şu da bir gerçektir ki, eserin kabaca sahte ve Osmanlıcı Machiel Kiehl’e göre de berbat olduğu ortaya konuldu (Machiel Kiel’den yazara mektup, 9 Ekin 1997) Todorov’un örneği son derece hayaliydi, çünkü genel olarak bir deneme özelliğinde olup, tarafsız yazarlardan alıntı yapmak yerine orijinal olmayan kaynaklardan yapılan alıntıları kapsamamaktaydı. Kaynağın alıntılarla idamesini sağlayan bir yazar olarak, bunların doğruluğunun sağlamasını yapmaya en ufak bir teşebbüste bulunmamıştır. Böylece bütün literatür, son derece sınırlı ve genellikle uydurma olan kaynaklar üzerine kurulmuştur. Bununla birlikte oluşturulan bu hikayeye inanılmaktadır da. Sayısız şekillerde aynı tarz başlıkları tekrarlayan bir edebiyat tarzı yaratıldı.
Bu tarz makalelerin birinde, İslamiyeti kabul etmektense öldürülmeyi veya evlerinden sürülmeyi kabul eden Bulgarların hikayelerinden bahsedilmektedir. “Onlar dedelerinin inancına bağlı kaldılar. Diğrleri ölüm tehdidi altında İslamiyeti kabullendiler. Bu şekilde hayatlarını kurtardılar. Her ne kadar dinlerini değiştirdilerse de, kendi insanlarının çocukları olmaktan vazgeçmediler.” (Bulgarska Akademiya na Naoukite 1958:70).
Diğer bir başlık da özünü kaybetmeyen Pomaklar hakkındaydı. “Her Müslüman Bulgar Köyü’nde, İslamlaştırmayı protesto ettiğinden dolayı Osmanlılar tarafından öldürülen en az bir Hıristiyan’a ait bir mezar bulunur.” Aşağıdaki olay, durumun gerçeklik derecesini ortaya koyar gibidir. 1980’de Smolyan Tarih Müzesi tarafından bir arkeolojik araştırma tertip edilmiş olup, Pomak Köylerinde Hıristiyan mezarlarını bulmak amaçlanmaktaydı. Müslüman mezarlarına daha önce Hıristiyan olduklarını belirtmek için müze yönetimi tarafından konulan haçlar haricinde başka bir delil elde edemediler. (Sözlü bilgiler, Smilyan Köyü Muhtarı ve tarihçi Bayan Boryana Panayotova’dan alınmıştır.)
Bir diğer sürekli yinelenen motif de, Pomakların daha önce Hıristiyan oldukları ve zorla İslamlaştırma kurbanı olduklarıydı. Mesela “Kilise”, “ Kan ”, “Gelin” veya “Bakire” gibi isimler de türemiştir. Oysa ki, Rodoplardaki bu köylerin hikayelerindeki isimler ormanlarda saklanan, Osmanlı Ordusu’nun önünden kaçan Hıristiyan kaçaklar tarafından bulunmuştur. Diğer yönden de Hıristiyanlar ve Pomakların günlük hayatlarındaki iyi ilişkileri de belirtilmektedir. Popüler bir hikayeye göre, topluluklardan birinin diğerini savaş zamanında kurtardığı yönündedir. Pomaklar 1877/1878 bağımsızlık savaşı sırasında Osmanlı Ordusu’nun önünde ric’at eden Hıristiyanları kurtarmışlardır, veya, daha başka bir şekilde, Hıristiyan komşular ilerleyen Rus Ordusu’na karşı Pomakları savunmuşlardır. Tartışmasız savaş zamanında olan katliamlar– 1876’da Batak ve Perushtica da olduğu gibi veya Rodop köylerindeki Pomak nüfusun 1912’de sürülmesi gibi- her iki toplumun fanatik grupları arasında tehlikeli politikaların güdülmesini körüklemiş ve onları bu konular karşısında hassaslaştırmıştır. “Bütün bunların hiçbiri Pomakların Bulgarlığını yok edememiş, Bulgaristan içindeki etnik yapılarını korumuşlardır.” Tarihin hangi şekli olursa olsun, temel dayanak noktası, inanca karşılık dil ile etnik yapının tanımlanmasıdır. “Pomaklar, en eski ve saf Bulgar Dili’ni konuşmaktadırlar ve bu da onların Bulgar orijinli olduğunun en iyi kanıtıdır.”(Bulgarska Akademiya na Naoukite 1958:72). Burada, Todorov’un hesabı, Pomak tarihinin yeniden yapılandırılması ile ilgili olarak gerekli olan bütün önemli noktaların bir araya getirilmesiydi. Temel tartışma hattı Pomakların Bulgar olduğu yönündeydi. Fakat gözden kaçırdığı tek bir önemli nokta vardı. O da eski sıkıntısı yani, onların dinlerine sıkı sıkı bağlı oluşları ve Hıristiyan toplumundan olmadıklarıydı. Bu Pomakların gerçek ve hakiki Bulgarlar olarak geri dönüşleri ya da “Yeniden Doğuş” ları yönünde tekrar düzenlenebilirdi. Pomaklar insan bilimsel bir operasyon ile veya gerektiğinde baskılara tabi tutularak, hatalar ortadan da kaldırılabilirdi. Akademik yayınlar ile yukarıdaki gibi operasyonların gerçekleştirilmesi de beklenilmektedir. Bu şiddet dolu tedbirler ilk olarak Hıristiyanlık yönünde güç kullanılması şeklinde 1912’nin Sonbahar aylarında ortaya çıkmış, devamında değişik kampanyalar yürütülmüştür.
Konstantinov bu değişim kampanyalarını 1912, 1938-1944, 1962-1964 ve 1971-72 olarak dört tane olduğunu belirlemiştir.(See Konstantinov 1992a; Konstantinov and Alhaug 1995:25 ff, also Konstantinov in this volume) Son değiştirme politikası en vahşi olanıydı (Bu kampanyanın ve Rodopların küçük kasabası Madan’ın direnişinin iyi bir şekilde tanımlanması için Karagiannis 1995:200 ff.’e bakın). İdari emirler, ordu desteği, gizli polis, özel polis güçleri ve para militer güçlerin desteği alınmıştı. Alınan tedbirlere karşı en ufak bir direniş teşebbüsü, kaba güç ile ezildi. Tespit edilemeyen sayıdaki Pomak, yeni isimlerini kabul etmediklerinden dolayı öldürülmüş veya yaralanmış veya Danube’deki Belene adasındaki çalışma kamplarına gönderilmiştir. (Mahmut AYDIN’ın notu) : [[Ne yazık ki bunların büyük bir çoğunluğu buralarda ölmüştür. Belene’den sağ kurtulanların ise pek azı özgürlüğü yaşayabilmiş, büyük bir çoğunluğu tahliye edilmelerinden kısa bir süre sonra ölmüşlerdir.]]
Komünist Parti, Pomakların kültürüne ilişkin tüm izbilimsel (etno-antropolojik) ilişkileri yok etmeyi hedeflemiştir. Sadece isimleri değil, aynı zamanda geleneksel kıyafetleri yasakladığı gibi, gelenek ve göreneklerini uygulanmasını da hedef almıştır. Fikir, -Pomakların toplum sembollerinin olmaması, değişik inanç ve kültürlerinin olması, - kasıtsız bir hırs ile bu değişikliklerin ortaya çıkmasına da sebep olmaktadır.
Bir diğer nokta da, otoritelerin gönüllü olarak “Yeniden Doğuş” kampanyasına katılarak, modernleşme ve bu şekilde Sosyalist Devlet’in Pomaklara İslami geçmişlerinden kurtuldukları takdirde daha fazla yardımcı olacağı yolundaydı.
Bu şekilde bizler etnografların, tarihçilerin ve yazarların akademik veya yazınsal eserlerindeki Pomak başlıklarında, onların güç kullanılarak İslamlaştırılmış Bulgarlar olduğunu, “askeri bir operasyon” ile yeniden Bulgarlaştırıldıklarını gözleyebilecektik. Bu işlemler bütünü içinde, bütün bu tasvirler, Pomakların ayrılmış kimliğini veya daha kötüsü hedef alınan Türk kimliğini taşıdığını ortaya çıkaramayacaktı.
Asimilasyon politikası Pomaklar üzerinde test edildi ve on yıl sonra Bulgar Türklerine uygulandı. “Yeniden Doğuş” prosesinin ikinci düzenlemesinin ise uluslararası alanda geri teptiği görülmüştür. (Mesela Poulton 1994: 129ff’a bakılabilir) değiştirme kampanyası hayalidir,fakat bu zamanda bile bazı direnişler olmasına karşın 800.000 azınlığa karşı yöneltilmektedir. Bu hareket, ülke-devlet bazında toplam olarak üç ana noktada tanımlanabilir
1- Özellikle İslami tehdidin Türkiye’den geldiği hissiyatı
2- Müslüman azınlıkların geleneksel yaşam şekilleriyle, Komünist Modernleşmeye karşı; açık bir şekilde tepkili olmalarından doğan tansiyon
3- Komünist liderliğin ulusal alanda baskınlık ve gücü
Yeni Kimlikler Ve Yeni Tarihler
Kasım 1989 yılında Jivkov rejiminin çökmesinden sonra, Bulgarların Müslüman azınlıkları tanımlama kanunları revize edildi (sadece aşırı milliyetçi muhalifler hariç 4)1990’a kadar Müslümanların eski isimlerine dönmeleri veya yeni Müslüman isimleri yaratmaları mümkün gibi gözüküyordu. İslam pratiği ve dini deneyimler kısa ömürlü ve bir fiyasko olarak kaldı. Camiler yenilendi ve yeniden açıldılar veya yenileri inşa edildiler. Bu da Bulgar milliyetçileri tarafından travmatik bir deneyim oldu. “Bulgar Müslümanlarının kısa vadeli politik kazanımları yine kafaları karıştırdı. (...), Smolyan bölgesindeki kasetlerde imamlar kimsenin anlamadığı bir dilde konuşuyorlar ve bunlar da Bulgar Müslümanı olan kardeşlerimizin kafalarını bilinçli olarak karıştırmak amacıyla dağıtılmaktadır.” (Pechilkov 1993:1
“Etnik kökenin belirlenmesi için izbilimsel (etno-antropolojik) kuralların serbest bırakılması ile ulusal kimlik hissiyatı nüfusun büyük bir çoğunluğu açısından bir tehdit haline gelmeye başladı. Genel görünüm olarak da tarihi bakımdan Osmanlı İmparatorluğu içinde vücut bulan Müslüman tehdidi yeniden ortaya çıktı.” (Bakınız Konstantinov 1992b:75)
Pomakların açısından, bu değişimler, toplum tarafından etnik bilinç savaşılarının geri dönmesi anlamında algılanmaktaydı. Resmi yayın – ki 1989 öncesinde sadece buna izin veriliyordu – yine etnik kimlikleri birbirlerini kendi özel çevrelerinde körükleyecek gibidir. “Pomakların kendilerini ifade edebildikleri başlıca üç ana eğilim üzerinde konuşulmaktadır. Birnicisi, Türk kimliğine bürünmeleri – bu fenomen özellikle Pomakların aşırı derece asimile edilmeye çalışıldığı yerler olan ve Türklerin de bulunduğu Batı Rodoplarda (Chech Bölgesi ve Mesda Vadisi) ve aynı zamanda Doğu Rodoplarda (Kırcali Bölgesi) yaygındır.” (Kalyonski 1993:126) İkinci eğilim, ki bu ziyadesiyle Bulgar etnik yaklaşımıdır. Daha sıklıkla geçmişte yaşananlardan dolayı Bulgar Sosyalist Partisine sempati duyulmasının tercih edilmemesidir. İkinci eğilime en güzel örnek Rodop Dağları’nın kuzey eteklerinde bulunan küçük ve izole bir köy olan Zaburdo’nun durumudur. Burası aynı zamanda Pomakların kendilernie “Bulgar” demelerinden dolayı “Kızıl Köy” olarak da bilinmektedir. Ayrıca burada bir Hıristiyan Şapeli bulunmaktadır. Üçüncü eğilim ise kendilerine özgü ve sıkı sıkıya bağlı oldukları etnik bilinçlerine rağmen, Bulgar veya Türk oriantasyonunun reddedilmesidir. Bu şekilde Bulgar Müslümanları kendilerini Pomak, Achryane, Müslüman ve benzeri sıfatlarla niteleyebileceklerd ir. Bilindiği kadarıyla da bu görüş özellikle Merkezi Rodoplarda, Kefalonya ve Smolyan kasabaları çevresinde oldukça yaygındır.
Bütün bu kimliklerin diğerlerinden radikal bir şeklide farklı olunduğunun kanıtlanması amacıyla ortaya çıktığı düşünülebilir. Pomakların orijini hakkındaki resmi ulus-devlet teorisi, halihazırda yukarıdaki şekilde ifade edilmekle birlikte, yavaş yavaş etkinliğini de kaybetmeye başlamıştır. Bütün burların tek bir dayanak noktası bulunmaktadır: güç kullanılarak İslamlaştırılan Pomakların kökende Hıristiyan olduğu, Slavik kökenle bir şekilde bağlantılarının bulunmasının mümkün olduğudur.
Bir başka görüşe göre ise Pomaklar Balkanlara Müslüman olarak geldikleridir. 2000 nüfuslu Pomak Köyü Smilyan’ın muhtarı, Pomakların orijini hakkındaki bir hikayeyi bana anlatmıştı. Birinci bölümde Merkezi Rodoplardaki (Smilyan dahil) Müslüman nüfus olan, Achryane ve Pomakların arasındaki ayrımı anlattı. Pomakların Orta Asya Steplerinden gelen savaşçı bir boy olan Hakiki Bulgarlar olduğu, Achryane’ların ise 8. yüzyılda Suriye’den gelip, Rodop’lara yerleşen bir kavim olduğuydu. Bu hareket Bizans İmparatorluğu tarafından zamanında Slavlara karşı bir önlem olarak desteklendi. 8. Yüzyılda ise Suriye’li yerleşimciler de Bizans İmparatoru 5. Constantin Copronymus (741-775) tarafından Trakya’ya yerleştirildiler.
Fakat Pomakların geçmişte bu Asyalı ve Suriye’li yerleşimciler’den ortaya çıktığına dair herhangi bir kanıt da bulunmamaktadır. Teori İslamlaştırma’da olduğu gibi, sağlam temellere dayanmamakla birlikte Smilyan Muhtarı gibi pek çok entellektüel ve eğitimli kişiler tarafından kabul görmektedir.
Bir diğer Resmi Pomak Tarihi karşıtı bir görüş de aşağıdaki gibidir. Göçebe Yörüklerin bir kolu, Pomaklar olarak tanımlanmakta olup, bunlar Balkanlardaki Rodop Dağları’na yerleşmiş, Anadolu’lu göçebe çiftçilerdi ve 14. yüzyılda başlayan İslamlaştırma hareketlerinde önemli bir rol oynamışlardı. Fakat yine de Pomakların bunlardan kaynaklanıp, kaynaklanmadığına dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır.
Başka bir yaklaşıma göre de Pomaklar; Bulgar kadınlarıyla evlenen Osmanlı (Türk) Askerleri’nin torunlarıydılar. Bu teori, erkek transferi ( kan , sperm vs.) ve kadın dili (çocuklara öğretilen) temeline dayanmaktadır. Genellikle Pomaklar Türkçe’den ziyade Bulgarca’yı ana dil olarak konuşmaktadırlar (Bazen de Pomakça)
Değişik bir görüşe göre de; Pomaklar Orta Asya’dan göç edip, bir kısmı Balkanlarda, bir kısmı da Ukrayna civarında duran ve Slavik dile uyum sağlayan Kıpçak (Kuman) Türklerinin torunlarıdır. Aynı zamanda çoğunlukla yaşlı Pomaklar 1912 (veya 1878) öncesinde Bulgarca konuştuklarını inkar etmektedirler (Comp. Konstantinov) Kabul ettikleri görüş, Pomakların Bulgar okullarına devam etmeye zorlanmaları ve Bulgarca’yı öğrenmeleri ve de Türkçe konuşmalarının yasaklanmasıdır.
Ana dilini kullanan Pomakların tarihinde; Pomakların (veya Achryane’ların) Batı Anadolu’dan geldikleri kabul edilmekte, Anadolu ve Rodop Köy isimlerinin benzerlikleri bu senaryoda delil olarak kullanılmaktadır. Pomakların orijiniyle ilgili popüler teoriler sürüp gidebilir, fakat, bu noktada manzaranın açık bir şekilde ortaya çıkmasından dolayı kesmek zorundayım. Bu mantık ve motivasyon, sunular ve değişik kanıtlar ile resmi olarak empoze edilen kimliktir. Farklılıklar sıklıkla inkar edilebilir, diğerleri veya tek bir köy ya da bir kişi, pek çok teorilerin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Konunun tek bir vurucu açıklaması bulunmaktadır. Resmi veya gayrı resmi ideolojiler ile Pomak kimliğini yaratılmış bir kimlik olarak geçerli kılınmaya çalışıldığıdır.
Pomak kimliği aslında kimlik-yaratıcıları tarafından yaratılanın tersine bir akımdır. Tarihin yeniden düzenlenmesi ve çok daha gerilere bakmayı denemek gerekir ki, bu da ortaya yekpare ve tek bir toplumun kimliğini ortaya koyabilir. Toplum üyeleri , diğerlerinden açık bir şekilde ayrılmalı ve belirli sınırlar içerisinde tanımlanmalıdır. Birisi aynı anda bizden veya diğerlerinden olamaz. Ki bu da sınırların ne şekilde tanımlanması gerektiğini sorusunu ortaya koymaktadır.
Bir netice olarak, daha ileri bir örnekleme ile, resmi kimlik yaratanlar ve bunu şekillendirenler, tarihi gerçekler açığa çıkmadığı sürece çok vicdanlı davranmazlar. Eğer gerek duysalardı, devlet kuruluşları ile kişiler ve olayların arkasındaki gerçekleri bulabilirlerdi. (tarih kayıtları, anıtlar, propaganda vs.)
Daha önce belirtilmiş olan Smilyan Köyünde, resmi tarihe göre 17. yüzyılda Osmanlı ordularına cesurca direnen Piskopos Visarion adına bir anıt bulunmaktadır. Fakat böyle bir Piskopos orada hiç bulunmadığı gibi, Piskopos Visarion Smilyan Köyü’ne resmen yerleştirilmiştir.
Benzer olarak şöyle bir örnek de verilebilir. Pomak köyü Trigrad’ta (bugün bile beş Hıristiyan aile yaşamaktadır) bulunan bir Ortodoks kilisesinde şöyle bir kitabe okunmaktadır. “1912-1913’de özgürlüğümüz için canını feda eden kardeşlerimiz anısına” Tamamen Pomak olan Trigrad’ta 1912-1913 yılları arasında hiçbir Bulgar Özgürlük Mücadelesi’ne katılmamıtır. Onlar için özgürlük, köylerinin Bulgar Ordusu tarafından yakılıp yıkılması ve güney taraflarındaki Hıristiyan köylerine düzensizce yerleştirilmek amacıyla sürülmeleri, geri döndüklerinde ise, bütün mal varlıklarının Hıristiyanların eline geçtiğini görmeleriydi.
Sonuçta, Bulgar Özgürlük Hareketi farklı bir şekilde anlaşılmış ve 19. yüzyıldaki hareketler dikkatli bir şekilde tartışmaya açılmamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde bulunan Bulgaristan Bölgesinde, Hıristiyan nüfusun özelliği, geniş Müslüman nüfustan tamamıyla farklı bir bilince sahip olmalarıydı. (daha fazla detay için: Brunbauer 1997, 27 ff.) Yeni bir vatandaşlık bilincine ulaşabilmek için, alternatif işlemlerin de hesaba katılması gerekir. Diğer yerlerde olduğu gibi Balkanlarda da el altındaki insanlara, tekdüze kimlikler kendilerine ait olanlar olmaksızın ciddi bir şekilde kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. ____________ _________ _________ _________ _________ ______ Bu doküman, Balkanlardaki Ekoloji, Çalışma Organizasyonu ve Aile Yapıları ile ilgili çalışmalarımla ilgilidir. Dağ Toplumlarının Karşılaştırılması Avusturya Bilimsel Araştırma ve İlerleme Kurumu tarafından oluşturulmuştur. Poje, Graz-Karl-Franzens Üniversitesi Güneydoğu Avrupa Tarih Bölümü tarafından yönetilmiştir.
Notlar: 1. Bu makale ilk kez 1989 Zuhuratından Sekiz Yıl Sonra Bulgaristan’daki Müslüman Toplumlar Çalışması ile ilgili bir belge olarak okunmuştur. Hadjiyska’lı Hamlet, 19-14 Kasım 1997 Bulgaristan. Avusturya Doğu ve Güneydoğu Avrupa Enstitüsü ve Sofya, Bulgaristan Yerel Kültür Çalışmaları Derneği’nin Branş Ofisi tarafından organize edilmiştir. 2. Organik ifadesi; sosyal çevre içinde, doğal, gelişen ve geleneksel kimlik olarak kullanılmıştır. Balkanlar ve ulus-devletin bulunduğu başka yerlerde ve milliyeçilik heterojen kimlikleri kabul etmemekte, tek bir kimliği kabul etmektedir. Çoklu kimlikler asla kabul görmemektedir. Organik kelimesi bu tip kavramları tanımlamak için kullanılmıştır. 3. Draganov’un eserinin orijinalliği 1988’den beri Bulgar tarihçi Antonina Zhelyazkova tarafından sorgulanmaktadır. (Bakınız: Zhelyazkova et al. 1997: 79ff). 4. Ocak 1990’da Sofya’nın merkezinde, Merkez Komünist Partisi’nin Müslümanların yeniden kendi isimlerini, inanç ve geleneklerini kazanmalarını serbest bırakan kararına karşı saldırgan milliyetçi gösteriler düzenlenmiştir. Bu durum bugün bile ““Yeniden Doğuş” ” projesi ile ilgili makalelerde ele alınmaktadır. Bu şekilde de Nikolai Todorov, Ulusal Birliğe Başkan olarak seçilmiş ve hizmet etmeye başlamıştır. Kaynaklar
Apostolov, Mario 1996. The Pomaks: A Religious Minority in the Balkans. Nationalities Papers 24 (4): 727- 742. Balikci, Asen 1997. Pomak Identity: National Prescriptions and Native Assumptions. Paper read to the Second Conference of the Association for Balkan Anthropology, Bucharest 20.9.-22.9.1997. Banda-Beckman, Keebet and Verkuyten, Maykel, eds. 1995. Nationalism, Ethnicity, and Cultural Identity in Europe . Utrecht . Brunnbauer, Ulf 1997. Pomaken in Bulgarien. Der schwierige Weg der Identitätsfindung. Ostwest- Gegeninformationen 9(3): 26-30. Bulgarska Akademiya na Naoukite 1958. Iz minaloto na bâlgarite-mohamedani v Rodopite. /On the Past of the Bulgarian Mohammedans in the Rhodopes/. Sofia :BAN. Creed, Gerald 1995. Agriculture and the Domestication of Industry in Rural Bulgaria . American Ethnologist 22(3):528-548. Georgiev, Velichko and Staiko Trifonov 1995. Pokrustvaneto na bulgarite mohamedani 1912-1913. Dokoumenti. /Conversion of the Bulgarian Mohammedans 1912-1913. Documents/. Sofia : Prof. Marin Drinov. Giordano, Christian and Dobrinka Kostova 1995. Bulgarie: Une réforme agraire sans paysans. Etude Rurales, 'Paysans au-delà du mur', No 138-139-140. Paris : L'EHESS, pp. 157-173. Kalyonski, Aleksei 1993. The Pomak Dilemma. Programme de recherches interdisciplinaires sur le monde musulman périphérique: La transmission du savoir dens le monde musulman périphérique. Lettre d’information, 13:123-130. Karagiannis, Evangelos 1995. Die Pomaken der Gemeinde Madan. Zur aktuellen Lage der bulgarisch- pomakischen Auseinandersetzung in den Zentralrhodopen. Unpublished MS. Konstantinov, Yulian 1992a. An Account of Pomak Conversions in Bulgaria (1912 - 1990)'. In: Gerhard Seewann (ed.), Minderheitenfragen in Südosteuropa. München: Südost-Institut, R. Oldenbourg Verlag, pp. 343-359.
____________ ____ 1992b. 'Nation-State' and 'Minority' Types of Discourse - Problems of Communication between the Majority and the Islamic Minorities in Contemporary Bulgaria . Innovation 5(3): 75-89. Konstantinov, Yulian and Gulbrand Alhaug 1995. Names, Ethnicity, and Politics: Islamic Names in Bulgaria 1912-1992. Tromsø Studies in Linguistics 15, Oslo : Novus Press. Lory, Bernard 1987. Une comunaute musulmane oubilee: Les Pomaks de Lovec. Turcica 19: 95-117. Pechilkov, Andrei 1993. Istoricheskata sudba na rodopskite bulgari mokhamedani. /The Historic Destiny of the Rhodope Bulgarian-Mohammeda ns/. Smolyan: ODA Smolyan. Poulton, Hugh 1993. The Balkans. Minorities and States in Conflict. London : Minority Rights Publications. ____________ 1995. Who are the Macedonians? London : Hurst & Co. Vakarelski, Christo 1966. Altertümliche Elemente in Lebensweise und Kultur der bulgarischen Mohammedaner. Zeitschrift für Balkanologie 1-2 : 149-172. Vasilev, Kiril 1961. Rodopskite bulgari-mohamedani, kn. 1. /The Rhodope Bulgarian Mohammedans, Vol. I/. Plovdiv : Hristo G. Danov. Vranchev, Nikolai 1948. Bulgari-mohamedani (pomatsi). /Bulgarian Mohammedans (Pomaks)/. Sofia . Zhelyazkova , Antonina, Bozhidar Aleksiev, and Zhorzheta Nazurska 1997. Myusyulmanskite obshtnosti na Balkanite i v Bulgarija. /Muslim Communities in the Balkans and in Bulgaria /. Sofia : IMIR. Zahariev, Stefan 1870. Geografsko-istoriko -statistichesko opisanie na Tatar- Pazardzhishkata kaaza. /A Geographical, Historical and Statistical Description of the Region (kaaza) of Tatar- Pazardzhik/. Vienna : L.Sommer.
__________________ Bir Pomak Sevdası
Edna Pomashka Obich
www.pomaklar.tr.cx
|
Yukarı dön |
|
|
pomak Newbie
Katılma Tarihi: 15 nisan 2007 Gönderilenler: 3
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BALKAN MÜSLÜMANLARININ TÜRKLÜĞÜ
Tüm Balkanlar'da, aslında etnik olarak "Türk" olmamalarına karşın, kendilerini "Türk" olarak gören ya da görmeye eğilimli büyük bir Müslüman nüfus vardır. Bu "fahri soydaşlarımız"ı bize bu denli bağlayan unsur ise Türk-İslam ahlakı ve Osmanlı mirasıdır.
"Türko-İslami" tanımı gerek Balkan Müslümanlarının bizzat kendileri, gerekse onları "düşman" olarak gören Balkan milliyetçileri tarafından benimsenen bir tanımdır. Bugün başta Sırplar olmak üzere diğer tüm Balkan milliyetçileri, Boşnakları, Arnavutları ya da Pomakları, yani etnik olarak Türk olmayan ve Türkçe konuşmayan Balkan Müslümanlarını "Türk" olarak tanımlarlar. Bunun nedeni ise, etnik kökenleri ne olursa olsun, Balkanlar'daki tüm Müslümanların, aralarında yaşadıkları Hıristiyan uluslardan ayrı bir "millet" olarak algılanmalarıdır. Bu "millet"in ismi ise, her ne kadar etnik bir Türklüğü ifade etmese de, "Türk Milleti"dir. Florida Üniversitesi'nden Balkan tarihçisi Maria Todorova bu durumu şöyle açıklıyor:
Balkan milliyetçiliği Ortodoks Hıristiyanların birliğini parçalarken, öte yandan tek vücut ve değişmez bir Müslüman cemaati imajı üretmiştir ve bunu da "millet" kavramı bazında görmektedir. Bir başka deyişle, Balkanlar'daki Hıristiyan halklar kendi aralarında milliyetçilik kıstasına göre ayrımlar geliştirirken, öte yandan Müslümanlara, sanki bu insanlar tek bir milletmiş gibi davranmışlar ve bu yönde bir söylem geliştirmişlerdir. Bu Hıristiyan uygulamasının en açık örneği, Balkanlar'daki tüm Müslümanlara, etnik kökenlerine göre bir ayrım yapmadan, "Türk" denmesidir. Bu, bölgede hala çok yaygın olan bir kullanımdır.
Öte yandan, Balkan Müslümanlarının geneli de, milliyetçi söyleme adapte olmadıkları ve Balkanlar'daki ulus-devlet oluşumları tarafından dışlandıkları için, kendilerini ayrı bir "millet" sayan bir toplumsal bilinci bugüne kadar korumuşlardır.
Todorova'nın da belirttiği gibi, Balkan Müslümanları için dini kimlikleri her zaman için etnik kimliklerinden çok daha öncelikli olmuştur. Bulgaristan'da durum böyledir; "Bulgar Müslümanları" olarak tanımlanabilecek olan Pomaklar kendilerini Bulgarlardan çok Türklere yakın hissederler. Bosna'daki durum daha da belirgindir; Sırplarla ya da Hırvatlarla tamamen aynı etnik kökene sahip olan ve aynı dili konuşan Boşnaklar, bu iki halkla hiçbir zaman bütünleşmemiş, kendilerini hep Osmanlı ekseninde görmüşlerdir.
Balkan uzmanı Eran Frankel, aynı durumun Makedonya içinde de geçerli olduğunu vurgular. Frankel'e göre, "Makedonyalı Müslümanlar hiçbir zaman Makedonyalılık adına İslam'ı geri plana atmış ya da reddetmiş değildirler. Aksine, çoğu kez kendi Slavlıklarını reddetmişler ve Slav-olmayan bir İslam kimliğini benimsemişlerdir." Yine Frankel'e göre Makedonya'daki Müslüman Arnavutlar ya da Çingeneler, kendilerine Slav kimliğini benimsemektense, "Türk" olarak tanımlanmayı tercih ederler. İşte bu nedenle de, Türkiye'nin Balkan yarımadasındaki "uzantısı" olan halklar, yalnızca birkaç milyonluk Balkan Türk'ü değil, nüfusları 10 milyonu bulan Balkan Müslümanlarıdır. Çoğu etnik olarak Türk olmayan ve Türkçe konuşmayan bu insanlar, kendilerini aynı dili konuştukları Sırplardan ya da Bulgarlardan çok, Türklere yakın hissetmektedirler.
Todorova, Türk-olmayan Balkan Müslümanlarının kendilerini Türklükle özdeşleştirme eğilimlerine gösterge olarak ilginç bir noktanın daha altını çizer: 20. yüzyıl boyunca Balkanlar'dan Türkiye'ye göç eden Slav Müslümanlar (Arnavutlar dahil), Türk kimliğini benimseyerek Türk toplumu içinde asimile olmuşlardır. Bu durum, Todorova'ya göre, "Osmanlı mirasının Türk etkisine dönüşmesinin açık bir örneğidir."
Dolayısıyla Türkiye'ye düşen, Balkanlar'daki etnik ve dini mozaiği iyi analiz etmek ve bu mozaik içinde, kendi tarihsel kimliğine uygun bir strateji belirlemektir. Bunu yaparken etnik, dini ve kültürel değerlerin dünya siyasetinde her geçen gün daha fazla önem kazandığını, dünyanın giderek daha artan bir biçimde medeniyetler arasındaki ilişkilerle tanımlanacağını da hatırlamak gerekmektedir. Dahası, Balkanlar, etnisite, din ve kültür gibi kavramların en etkili olduğu bölgelerin başında gelmektedir. Bir başka deyişle, Soğuk Savaş sonrası dünyada, Türkiye Balkanlar'a bakarken kendi tarihsel ve kültürel kimliğini ön plana çıkarmalı ve bu kimliğe uygun bir strateji belirlemelidir.
Görüldüğü gibi tüm Balkanlar'da, aslında etnik olarak "Türk" olmamalarına karşın, kendilerini "Türk" olarak gören ya da görmeye eğilimli büyük bir Müslüman nüfus vardır. Bu "fahri soydaşlarımız"ı bize bu denli bağlayan unsur ise Türk-İslam ahlakı ve Osmanlı mirasıdır.
Balkanlar'da kalıcı barışın inşa edilmesinin yolu Türk-İslam kültürünün devlet anlayışından geçmektedir. Bugün her türlü teknik, teknolojik ve askeri imkana sahip olan Batı, bölgeye sadece askeri güç yığınağı yapmakla yetinmekte, ancak bölge halklarının güvende hissedebileceği asayiş ve düzeni sağlayamamaktadır. Aksine yapılan dış müdahaleler bölgede yaşananları daha da karmaşık hale getirmekte, zulmün hızını ve şiddetini artırmaktadır.
İşte bu nedenle Türkiye, Osmanlı kimliğine ve tarihine sahip çıkmakla yükümlüdür. Üstelik bu durum Türkiye için büyük bir stratejik avantaj da oluşturmaktadır. "Osmanlı" kavramı Türkiye'nin etkisini sınırlarının çok ötesine taşıyan büyük bir vizyonun adıdır. Bu Balkanlar'da olduğu gibi Ortadoğu'da da böyledir.
__________________ Bir Pomak Sevdası
Edna Pomashka Obich
www.pomaklar.tr.cx
|
Yukarı dön |
|
|
AZADEH Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 subat 2007 Gönderilenler: 102
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bu "millet"in ismi ise, her ne kadar etnik bir Türklüğü ifade etmese de, "Türk Milleti"dir.
Saygılar
|
Yukarı dön |
|
|
|
|