Çoklukla övünmek ve çoğunluğa uymak tüm toplumların temel özelliklerindendir. İnsanlar çoğu zaman bir dinin, düşüncenin, ideolojinin doğruluğuna aklını kullanarak değil de etrafına bakarak, çevresini gözleyerek karar verir. Hatta çoğu zaman karar da vermez. Görür ve alır. Hanefi doğmuştur hanefidir. Alevi doğmuştur alevidir.
Bu yaygın hastalık, İslam toplumu denen toplumlarda da kendisini göstermiştir. Kendisine Müslüman diyen insanlar da dini düşüncelerini çevrelerinden ve çoğunluktan alarak, hayatlarını bu şekilde devam ettirme yolunda gitmişlerdir. Halbuki Kur’an; insanların çevrelerinden gördükleri, duydukları, çoğunluğun yaşadığı dini değil sadece Kur’an’daki dini yaşamayı emreder. Yüzyıllardır profesyonel, dinden geçinen, dinle para kazanan, dinden statü elde eden din baronlarından dolayı, insanlar akıllarını kullanamaz hale getirilmiştir. Çoğunluğa uymak, olması gereken bir durum halini almıştır.
Kur’an’ın yanına yüzlerce, binlerce ciltlik kitapları koyanlar hem bir tarihe sahip olmalarından dolayı hem de çoğunluğu oluşturduklarından dolayı kendi inandıklarını doğru çıkarmak için kelle sayılarına başvururlar. Onların tek delilleri sayıları ve çok olmalarıdır. Bu tiplere ayet söylendiğinde tek söyleyecekleri ‘’bu kadar insan yanlış biliyor da bir sen mi doğru biliyorsun’’ olacaktır. Kaynak Kur’an olmayıp çoğunluk ve içinde bulunulan toplum olunca böyle saçma sapan çıkışların yapılması normal bir sonuç oluyor. Çünkü bu çıkışın başlangıcında akıl yoktur. Sadece ve sadece çokluk mantığı ve sürü psikolojisi vardır. Bu insanlara “hıristiyanlar sizden de çok” diye sorulduğunda ‘’yahu kardeşim onlar hristiyan’’ demekten başka bir şey söyleyemiyorlar. Halbuki hristiyanlar da kalabalıkları saydılar, çevrelerine baktılar ve mevcut dinlerini öyle kabul ettiler. Bir hristiyan çocuğu doğuyor ve çevresinde milyonlarca hristiyan görüyor. Onlarında papazları keşişleri v.s. var. Aynı mantıkla onlarda ‘’bu kadar adam yanlış mı biliyor’’ deyip kendi dinlerinin doğru olduğuna kanaat ediyorlar. Aynı şekilde ineğe tapanlarda.
6/116 Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.
12/103 Ne kadar istesen de halkın çoğunluğu inanmıyacaktır.
12/106 Onların da çoğu, ortak koşmadan ALLAH'a inanmaz.
17/89 Biz bu Kuran'da her türlü örneği verdik, ne var ki halkın çoğunluğu inkarda direniyor.
Bu ayetlerden rahatlıkla anlaşılacaktır ki çoğunluğa uymak, kalabalıklara sığınmak çoğu zaman insanın sapmasına sebep olmaktadır. ALLAH ayette apaçık olarak çoğunluğa uyulduğu taktirde Allah’ın yolundan sapılacağını söylemiştir. Özelde peygambere hitapla “Ne kadar uğraşsan da çoğu inanmayacaktır” demektedir.
Kendi zihniyetlerini kelle sayarak temize çıkarmaya çalışanlar acaba peygamberler zamanında yaşasalardı ne yaparlardı. Bir çok peygamber bulunduğu dönemde azınlık durumundaydı. Peygamberimiz azınlıktı ve hicret etmek durumunda kaldı. Nuh peygamber sadece bir kaç kişiyle gemiye bindi. Musa peygamber azınlık bir grupla kaçmak zorunda kaldı. Bu örnekler daha da uzatılabilir. Şimdi bu çokluk zihniyetiyle hareket edenler peygamberlerin zamanında yaşasalar herhalde çoğunluk peygamber düşmanı olduğu için onları tercih edeceklerdi. O zamanda yine bu kadar adam bilmiyordu da sen mi biliyorsun diyeceklerdi. Ki bu zihniyetin şanlı ataları da çok farklı konuşmamışlardı peygamberlere karşı.
23/24. İlk atalarımızdan böyle bir şey işitmedik.
7/70 Dediler ki: "Sadece ALLAH'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını terkedelim diye mi bize geldin? Doğru sözlü isen bizi kendisiyle tehdit ettiğin şeyi getir bakalım."
10/78 Dediler: "Sen, yeryüzünde büyüklük ikinize kalsın diye, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için mi bize geldin? Biz size asla inanmayız."
26/74 "Hayır; ancak biz atalarımızın böyle yaptıklarını gördük," dediler.
Perhiz tutup lahanayı kepçeyle götürenler
Bu kelle sayıcıları kendi akıllarını bir kenara bırakmış oldukları halde sadece Kur’an’a inanıp O’na göre yaşamaya çalışanlara da akıl vermeye çalışmaktadırlar. Gelenekleri ve kalabalıkların kelle sayılarını putlaştıranların durumu çok gariptir. Bu kitleler taklitçiliği akla üstün tutup, geleneği ve kelle çoğunluğunu taklit ederler. Sonra taklide kurban ettikleri akıllarıyla gelir akıl hocalığına savunurlar. Bunlar hem güdülen koyun olmanın erdemini savunurlar, hem de milleti gütmeye kalkışırlar!
Akıl verdikten sonrada sadece Kur’an’a inananlarda değişiklik görmeyince kara propagandalarına başlarlar. Bu saldırılar bir çok şekilde gerçekleşmektedir. Dinini Allah’a has kılan Müslümanların bu baskılara boyun eğmemeleri gerekmektedir. Kuran’da peygamberlerin halklarına karşı verdiği mücadele örneklerine bakıp tüm peygamberleri örnek almalıdırlar. Bu baskılardan korkmamalı, dışlanmaktan çekinmemelidirler.
Toplumumuzda geleneksel şekilde yaşanan dinin yanlışlığını görüp de Kur’an’daki hayatı kabul etmeye meyilli insanların arkadaşlarının, cemaatinin, ana babasının, genel olarak toplumunun korkusuyla Kur’an’daki hayata uzak kalmaları üzücü bir durumdur. Bu insanların çeşitli suçlama ve kınamalardan kendilerini kurtaramamaktadırlar. Toplumun kabullerine karşı çıkamayanlar şunu unutmamalıdırlar ki Allah’ın rızası toplumun rızasından çok daha önemlidir. İnsanları ebedi kurtuluşa götürecek olan toplumun rızası değil Allah’ın rızasıdır. Allah’tan çok toplumu düşünen insanların dünya ve ahiret kurtuluşuna ulaşması mümkün değildir.
3/175 Şeytan ancak kendi dostlarına korku verir. Onlardan korkmayın, benden korkun; gerçekten inanmışsanız.
39/36 ALLAH kuluna yetmez mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. ALLAH kimi saptırırsa ona bir yol gösteren bulunmaz.
Kendisine Müslüman diyen insanlara Allah kâfi gelmelidir. Eğer Allah kâfi gelmeyip başka korkularla hayatlarını devam ettiriyorlarsa dönüp kendilerine bakıp kıyamet suresi 2. ayeti de (75/2 Sürekli özeleştiride bulunan kişiye and içerim.) dikkate alarak imanlarını ve hayatlarını yeniden gözden geçirmek zorundadırlar. Hem Allah’ı razı edip hem de Kur’an’a karşı olan gelenekleri yaşayarak toplumu razı etmek mümkün değildir.
9/24 De ki: "Ana babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aileniz, kazandığınız paralar, bozuk gitmesinden korktuğunuz iş ve hoşlandığınız evler ALLAH ve elçisinden ve O'nun yolunda çaba göstermekten daha sevgili ise, ALLAH emrini getirinceye kadar bekleyiniz." ALLAH yoldan çıkmış toplumları doğruya iletmez.
Bizlere ne sevgili ise ona karar vermek zorundayız ve ona göre yaşamak zorundayız. Bu ikisinin orta yolunu bulmak zor ve imkansızdır. Kendini uyanık zannedip her tarafı idare etme peşinde olanlar ne kendilerini aldatabilirler ne de Allah’ı. Onlar ancak çok kısa bir şekilde çeşitli dallarda zıplayabilirler ve vadi vadi gezinir dururlar.
26/225 Onların her vadide koştuklarını (duruma göre yön değiştirdiklerini) görmez misin?
Çözüm bellidir. Sadece Kur’an’a teslim olmaktır çözüm. Onun dışındaki yollar batıldır. Kuranın önünde duranlar yarasaların güneşi görüp kaçması gibi kaçışacaklardır ve kaçışmaktalardır da.
Kur’an’ın önündeki tüm engelleme çırpınışları boşunadır. Zira Kur’an aydınlığıyla tüm dünyayı aydınlatacaktır. Kur’an insanlara ulaşacak ve din ALLAH’ a has kılınacaktır.
Mehmet AKSOY
Beyan Eğitim, Kültür Ve Yardımlaşma Derneği Aylık Bülteni
Besni/Adıyaman |