Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MEHDİ BEKLEYENLERE İTHAFEN........
“Bunca yıl boşuna beklediler mehdiyi. Geldi, gelecek. Gelen giden olmadı. Olmaz da.” Mehdi yüzyıllar boyu beklenmiş, bekleniyor. Mehdinin geleceğini doğrulayan Kuran da bir ayeti kerime yoktur. Sahih kabul edilen Buhari ve Müslimde de bu haberi doğrulayacak bir bilgi yoktur. Mehdi gelecek diye bir bilgi yok. Yüzyıllar boyu insanımız mehdiyi beklemiş. Ben kendi adıma bu beklenti içinde olanlara saygı duyarım. Ama kendim bu beklenti içerisinde değilim.
Tarihin derinliklerine indiğimizde, yüzyıllar boyu ilim adamlarının, düşünürlerin, halkın çeşitli halk kitlelerinin Mehdi’yi beklediğini görüyoruz. Mehdi’yi bekleyenler sadece Müslümanlar değil, Hristiyanlar Mesih’i, Budistler Buda’yı bekliyorlar. Aynı cümleden olarak Brahmanistler Vişnu’yu bekliyorlar. Hep bir beklenti içinde olmuş insanlar. Bana göre bu tamamen ütopyadır. Ezilen, itilen,horlanan, aşağılanan ferdin ve toplumun ütopyasıdır bu.
Yüzyıllar boyu gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmeyecektir. Kimseyi benim gibi düşünmeye zorlamıyorum, böyle bir beklentim yok. Ama ben böyle düşündüğümü ifade etmek istiyorum. Ütopyadır, gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmeyecektir.
“Önce Peygamber Efendimize (s.a.v. bakıyoruz Son peygamber, O’nun son peygamber olduğunu Kur’an-ı Kerim haber veriyor bize. Bu konuda bir tereddüdümüz yok. Açık, net. Mehdi’ye yüklenen misyona baktığımızda Peygamberin gerçekleştiremediği bir dünya varsayımı kabul ediliyor. Şimdi düşünüyoruz; Peygamberimizden sonra peygamber gelmeyecektir. Peygamberler tarihine baktığımızda, dinler tarihine baktığımızda, İslam tarihine baktığımızda peygamberlerin çok büyük acılar çektiğini, çok büyük eziyetler çektiğini, büyük bir kahra uğradığını görüyoruz. Hiçbir zaman insanlık peygamberleri gülle, çiçekle karşılamamıştır.
İtilmiş, ezilmiş, horlanmış, tabirim mazur görülsün aşağılanmış insanlardır. Ama onlar inandıkları davayı tebliğden geri durmamışlardır. Aldıkları emirleri Hakk’tan alıp halka iletmişlerdir. Şimdi bunların dünyasına baktığımızda da İslam tarihine, diğer peygamberler tarihine baktığımızda gerçekten büyük acılara katlanmışlar. Halbuki Mehdi adına beklenen dünya nedir; barıştır, esenliktir, sevgidir, hoşgörüdür. Yani tamamen ütopik düşüncelerdir ve gerçekleşmesi gerçekten zordur. Hz. Allah, peygamberlerine vermediği fütuhatı , peygamberlerin gerçekleştiremediği ıslahatı, peygamber olmayan yüksek donanımlı bir kişiye verebileceğine şahsen ben inanmıyorum, inanamıyorum bunu Hz. Muhammed (s.a.v.) e olan saygımdan söylüyorum.
Hiç kimse Hz. Muhammed (s.a.v.) den daha efdal değildir, faziletli değildir. O’nun gerçekleştiremediği ıslahatı; bir velinin, üstün donanımlı bir kişinin gerçekleştirebileceğini ben şahsen kabul edemiyorum. Peygamberimizin hayatını okuduğumuzda gerçekten büyük çileler görüyoruz. Yirmiüç senelik risalet hayatı sona erdiğinde, (üzgünüm) İslamda büyük fitneler çıktığını görüyoruz. Bugün bunun uzantısı vardır ve hala yaşıyoruz. Peygamber’in gerçekleştiremediği bir ıslahatı bir velinin gerçekleştirebileceği gönlüme yatışmıyor.
Öyleyse “Mademki yaşıyorum, nöbet ve hizmet sırası bendedir. İnandığım davaya nasıl hizmet edebilirim.” İşte insan iradesi burada devreye giriyor. Bizi kurtaracak bir mehdi yerine kendi irademizle ne yapabiliriz, kendi gücümüzle ne yapabiliriz. Mademki yaşıyoruz, bunu hesabını yapmak gerekir. Mademki yaşıyorum, nöbet ve hizmet sırası bendedir. İnandığım davaya nasıl hizmet edebilirim. Bir fert olarak, bir toplum olarak bu suali kendimize sorup, cevabını aramaya başladığımızda toplumda çok şeyin değişeceğini fark ederiz. Bir de şunu arz etmek isterim, bu nokta ile bağlantılıdır. Bir başka sözümde “Erdemli toplumun oluşmasında yapabileceğin katkıyı küçümseme. Büyük seller küçük yağmur tanelerinden oluşur.”
Bu böyledir. Biz kendimizi küçük görmeyelim, kendimizi önce kendi gözümüzde küçültmeyelim. Bir şeyler yapabileceğimizin idrakinde , şuurunda olalım. Yani birilerinin gelip bizi kurtarmasını beklemeyelim. Ataletten aksiyona geçelim. Neye inanıyorsak. Bunu böyle derken ben sizi bir kavgaya davet etmiyorum. Sevgiye, barışa, hoşgörüye davet etmek istiyorum. Sizleri tarikatların, partilerin, cemaatlerin, mezheplerin baskısından kurtarıp “Ben insanım insan!” demeye davet etmek istiyorum. Sizi bu baskıdan kurtarmak istiyorum.
Gerçek kimliğinizi, gerçek kişiliğinizi bulmaya davet ediyorum. Sevgiye davet ediyorum, evrensel sevgiye davet ediyorum. Irk, renk, dil, din, mezhep, meşrep, tarikat demeden tüm insanları sevmeye davet ediyorum sizi. Hepimiz bir yudum sevgiye muhtacız, bu sevgiye davet ediyorum sizi. Bizim normlarımıza, bizim standartlarımıza uyan insanları sevmek elbette kolaydır. Bunların şahsında bir yerde kendimizi, kendi egomuzu tatmin ediyoruz demektir. Yiğitlik, dürüstlük senin gibi düşünmeyeni sevebilmektir. Ben sizi sizin gibi düşünmeyenleri sevmeye davet ediyorum. Kuraklığa bakıp karamsar olma Umudunu kesme yarınlardan Sevenlerin nesli tükenmedi, tükenmez. Kaynak: İnsanca Dergisi Sayı:17 ( www.insanca.com ) ( Sn. Ahmet Ulukaya’nın sohbetlerinden derlenmiştir.)
__________________ Dabbetciler icin buraya: Bu Allah'in Dabbeti: www.hansvonaiberg.org
Iskenderciciler icin buraya: Buda Allah'in Mehdisiymis! www.iskenderalimihr.com bakabilirsiniz
|