Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Türk’ün hurafeyle imtihanı!
Ramazan ayı boyunca, istisnasız bütün TV kanallarının can simidi olan dini içerikli yayınlar, ortalama yurdum Müslümanı’nın dinsel beklentilerini yerine getirmeye çalışsa da, insana “nerede o eski hurafeler?” dedirtecek denli saçma olan safsataların resmi geçidine tanık olduk. Türbe gezmeleri, ulu/ermiş/yüce kişilerin yaşamlarını, çaput bağlama ayinlerini neredeyse naklen izliyoruz. Türk televizyonculuğunun müthiş buluşları arasında ilk sıralarda yer alan hurafe haberciliği, ekranlara yapışmaktan iyice dumura uğramış, çocuklaşmış halkın, sıkıntılı günlerinde can simidi oluyor. Savaş Ay, Sadettin Teksoy ve Kadir Çelik; Reha Muhtar’dan boşalan kontenjanı fazlasıyla doldurdular. Bazı gazetelerin orta sayfalarını dolduran itiraf ve hayatım roman tarzı sayfalar, “inanılmaz gerçekler” diye sunulan yaşam öyküleri, absürdün sınırında yaşayan bir toplumun hezeyanlı tükenişine tanıklık ediyor. Toplumsal ve ekonomik çalkantıların yoğunlaştığı dönemlerde ortaya çıkan hurafe tacirliği için, “halkın saf ve temiz duyguları ile oynuyorlar” gibi çok safiyane açıklamalarda bulunmak yetmiyor. Özallı yılların en şaşaalı dönemlerinde, toplumsal çözülmenin savurduğu ve umutsuzlukla hayalcilik arasında gelip giden halkın gündelik yaşamını idame ettirmek için başvurduğu en kestirme yol; kolay para kazanmaktı. Bu dönemin ruhuna uygun olarak, “uyanık” girişimciler tarafından kurulan şirketler, yayınevleri, fal-büyü merkezleri ve onlarca diğer safsata yuvasının sahipleri, bu dönemin en kolay para kazana girişimcileri oldular.
Dört yapraklı yoncadan uzayın mucizevi sırlarına...
Dönemin uyanıklık ruhuna koşut olarak, her gazetenin bir “hurafe” servisinin olduğu seksenli yılarda, Pier Moulin, Gufran, Hans Von Eiberg, Kudret Şandra gibi onlarca hurafe taciri türemişti. Bu hayal satıcılarının baş müşterileri Semra Özal gibi iktidar kadınlarının yanı sıra, meclis koridorlarında terfi yada bakanlık peşinde koşan bürokrat ve milletvekilleri de bulunuyordu. Pier Moulin (Hans’ın diğer adı), gazete köşelerinde salatalık ve patlıcanın mucizelerinden söz ediyor, halkımız bu kudretli sebzelerin mucizelerinden o güne kadar yararlanamadıkları için hayıflanıyorlardı.
Uyanık girişimciler, 101 dileği gerçekleştirecek olan “Dört Yapraklı Yonca” lar pazarlıyorlar, paralarını türlü hayaller eşliğinde yonca tacirlerine sunan halk hayallerinin gerçekleşmesi için altı ay uykuya yatarak bekliyordu. Çünkü kuralları böyleydi. Önce, konu komşudan borçlanarak denkleştirilen paralar yonca tacirlerine havale edilecek, hayaller seçilip işaretlenecek, sonra da adreslerine gönderilen bir teneke parçasından başka bir şey olmayan dört yapraklı yoncalar boyunlara takılacak ve beklenecekti. Altı ay sonra dilekler gerçekleşmezse, paralar iade edilecekti. Ama altı ay parası kullanılan yüz binlerce insan, bu gönüllü soygundan haberdar bile olmayacaktı. Uzay çağı, Kuran mucizeleri, dört yapraklı şans yoncaları, üfürükçüler ve falcılar arasında gerçeklikten kopan halkın beklentilerine göre şerbet veriliyordu. Pahalı ve lüks giysiler, lüks lokantalar, diskolar, güzel kızlar, kadınları cezbetmek, erkeklerin başını döndürmek, herkesten saygı görmek, dilediğin macerayı yaşamak, artistlerle düşüp kalkmak, politikacılarla ahbap çavuş olmak, yazar olmak, pop yıldızı olmak, televizyonda görünmek....
Neoliberalizmin törpülediği hayatların elinde, umuttan başka bir şey kalmamıştı. İnsanların günlük konuşmalarına cevap verecek, umutlarını kamçılayacak reçeteler madde madde sıralanıyordu. Aziz Nesin’in “Türklerin yüzde altmışı aptaldır” dediği günler yaşanıyordu. Aydınlar uyanık değildi. Uyanık olan halk, aydınlardan nefret ediyordu.
Aydınların çoğu halka göre; “Allahsız”dı (!) Nazlı Ilıcak ve Kemal Ilıcakların gazetesi Tercüman, halkı bu “Allahsız” aydınlardan kurtarmaya kararlıydılar. Tercüman gazetesi, günlerce manşetinden, “Allahsızlıktan kurtulmanın” reçetelerini yayınlayacaklarını ilan etti. Gazete, eski bir “Allahsız” olan sonradan “kemale” eren ecnebi bilim adamının formüllerini manşetlerine taşıyordu. Zig-Zag uzmanı, Astrofizikçi, nükleer fizikçi, Teolog ve Akdelik - Karadelik uzmanı, yüzyılın dahisi Hans Von Eiberg...
Bomba gibi düşmüştü bu manşetler ülkeye. Herkes bunu konuşuyor, kurtarıcısının yolunu gözlüyordu. İkide bir orada burada “ateist” olduğunu söyleyip duran aydınların sonu gelmişti artık.
Ne var ki, Hans Von Eiberg’in gazeteye bilim adamı kimliğini ispat edememesi, diplomalarını gösterememesi, “diplomamı yakmışlar, çaldırdım...” gibi mazeretler göstermesi, bu büyük bombanın gazetenin elinde patlamasına neden oluyordu. Günlerce manşetlerden duyurulan, aydınları ve halkı “Allahsızlık”tan kurtaracak olan mucize yöntemler yerine, bildik birkaç ilahiyatçının görüşleri yayımlanarak durum geçiştirildi. Fakat bu manşetler Hans’a yaramıştı. Ünlüler, siyasetçiler, iş adamları ve kalburüstü ahmaklar Hans’ın baş müşterileri oluvermişti. Her gece, “Gümüşkapı” meyhanesinde, pavyonlarda su gibi para harcıyor, bu denli safsata düşkünü bir toplumda yaşamanın nimetlerinden yararlanmanın tadını çıkartıyordu. O yılların ünlü Gümüşkapı meyhanesinin büyük bir medya patronu tarafından Hans’ın emrine tahsis edildiği konuşuluyordu basın mensupları arasında. Gümüşkapı’nın müdavimleri, dönemin jet sosyetesiydi.
Bu müdavimler arasında Semra Özal ve Papatyaları da bulunuyordu. Yıllar sonra, aynı Hans’ın Semra Özal’ın baş falcısı ve dönemin Kültür Bakanlığı’nın baş danışmanı olduğunu da öğrenecektik. Gerçek adının, Süleyman, Gaziantepli Süleyman olduğunu da...
Seksenli yılların, teknolojik, mucizevi ve uzaylı “ girişimcilik” ruhu yavaş yavaş yerini internet çağına terk ederken, Hans tekrar ortaya çıkacaktı. Artık sanal alemin koridorlarında, topladığı “sanal müridler”ine, Bermuda Şeytan Üçgeninden Hitler’e, Atatürk’ten Tayyip Erdoğan’a kadar müridlerinin entelektüel ilgi alanlarına göre her konuda “vaaz” ediyordu. Cihad fetvası ilan edilen günler geride kalmış, artık “Chat fetvası” zamanına gelinmişti.
Müridleri ona “Profesör” diye hitap ediyorlardı. Söylediği her cümle kutsal sayılıyordu. Gece sabahlara kadar uykulu gözlerle chat başında “sanal cihad” ilan ediliyordu. Yine dinsizler ve Allahsızlarla mücadele ediliyordu...
Medyanın “safsata kumarı” bir türlü biteceğe benzemiyor. Karşılıklı bir ilişki gibi görünen, talep edenle arz eden arasında “histerik” bir ilişkinin yaşandığı izlenimi uyandıran bu durumun daha uzun yıllar süreceğini kestirmek zor değil. İlköğretim çağı çocuklarından tutun da elindeki bastonuna dayanarak ayakta durmaya çalışan ihtiyarlara kadar, bu büyük kumarın oynandığı büfelerin uzun kuyruklarda hayatı tüketiyoruz. Eşi benzeri görülmemiş bir salgınla karşı karşıyayız. Sırlı, hipnozlu, reenkarnasyonlu, hurafeli bir bulamaçın içinde yaşamla İDDİA’laşıyoruz.
Son otuz yılda, sonu gelmeyen bir safsata çamurunun içinde yuvarlanan halk, bu otuz yıllık bağımlılığının “doz aşımı”nı bu yıla saklamış görünüyor. Safsatayı damarlarına kadar çekerken halk, “altın vuruş”u deniyor. Medyanın, safsata ile imtihan ettiği halk, intihar ediyor!...
Hans’ın geldi hoş geldi...
(Hans’ın chat odalarında bir gece. Saatler gece yarısını çoktan geçmiş.)
<yasemen-> selam&selam aiberg_ <kayicasi> hoca geldi meta <A_Altuntas_> Hocam siz misiniz? <Omer_TAT_> slm hocam hoşgeldiniz <alfamca> selam ve selam Sn Aiberg <A_Altuntas_> Sorun var mı? <aiberg_> slm ve slm candaşlar <A_Altuntas_> Norton’u yüklediniz mi <kemaleyn> slm slm dr hoşgeldiniz <Scorpion_X_> selam&selam dr hoş geldiniz <PIRILTI> slm slm hocam hoş geldiniz <A_Altuntas_> Hangi versiyonunu kullanıyorsunuz nortonun ? <arif_> slm slm hocam <aiberg_> slm ve slm <Hidayet_Aray> selam ve selam hocam <kayicasi> hans geldi hos geldi <aiberg> Ve Kur’an’dan KOLAYINA GELENİ DEĞİL!!!! <aiberg> En uzun sureleri (türkçesini bile bilmeden) öğrenenler... <aiberg> Ve iki rekatlık sabah namazında EN UZUN ve en zor tilavetleri okuyup da, cemaati yarım saat ayakta tutan ve ayakta uyutan <drhalukmergen> Bizim bornova’daki küçükcaminin imamı bunu bir duysa. Cumalarda en uzun sureleri okuyor mahsustan insanları yıldırmak için... Büyükcaminin eski imamı da HZ. Fethullah’dı 20 sene önce <aiberg> ve de maaş yutan imamların yaptığı gibi ZORA koşmayın bu dini.... <aiberg> Evet Dr. okudum <aiberg> :) <ahi-jive> bu ayetten Haniflere bir strateji olabilirdiye düşünmüştüm ama... Yani Peygamberimiz ve ashabına özel bir ayet yorumu algılanıyor... yani özelde bir stratejik doktirin yok mu hocam... bir grup ticaret..bir grup askeri alanda uzmanlaşsın türünden... <aiberg> Camiler Tayyip-Erbakan’ın partisinin DOĞAL şubesidir <aiberg> Parti standlarıdır, mahalle komiteleridir <aiberg> (Ahi sadece BİR anlamını verdim ben... Daha o ikinci anlamlara gelmedik ki) <ahi-jive> o hizip yuvalarını bir gün bir hanif yıkıp yerine gerçek takvaa mescitleri yapacak yeniden ALLAH inşa <O_TAT_> camileri tapınak haline getirdiler <aiberg> O Ayetlerin tamamı 7 anlamlıdır. <ahi-jive> anladım hocam <aiberg> Ve imamlar, doğal AKP+SP=Fazilet üyesidir <aiberg> Partizandır. <aiberg> El Parizano! <ahi-jive> ve o hizip yuvalarına harcanan paralar.. gerçek hak sahiplerine yani YETİMLERE dönecek İNŞA_ALLAH <aiberg> Partizano! <aiberg> Bütün imam hatipler kesinlikle bu partilerin gençlik kollarıdır. <ahi-jive> hüsamettin özkan gibi <aiberg> Yani imam hatip okullarında okuyanları kastediyorum. <ahi-jive> o da fethullahın kasasını 10 sene tutan bir imamo-hotepli <aiberg> Evet Hüsamettin, benim KİTABIN da engelleyicisi çıktı <aiberg> Başbakan yardımcımız yüzünden ramazanda yazıyan Çeyrek kala kıyamet çıkamamaktadır. <aiberg> FETHULLAH <aiberg> E <aiberg> M <aiberg> İ <ahi-jive> imam hatip mezunu hüssam hocam ülke tarihinin en büyük sahtekarı <aiberg> R <aiberg> VERMİŞ <aiberg> “Bir tek kitabını bile çıkartmayın” diye <aiberg> Öğrendik herşeyi... <aiberg> Polis EMRİNDEYMİŞ <ahi-jive> GÜYA dürüst bildiğimiz tantanında kadim dostu <aiberg> Zaten Tantan da aleyhimde... <ahi-jive> ülkeyi parsellemişler sanki <aiberg> Çünkü Tantan samimi Nurcu... <drhalukmergen> Fatih’in belediyecisi.. <aiberg> (Yani oy hesabı için değil, daha önceden NURCU) <aiberg> İtfaiye meydanı ve çevresinden ta Çarşamba’ya kadar Fethullah hakimdir. <aiberg> Kalan o mahalle aralarından, Fatih Camii dibine kadar da sapık tarikatlar hakimdir <aiberg> Ad vermiyorum, çünkü aramızdan alınan oluyor. <ahi-jive> deccale keşişler yetiştirme merkezi <aiberg> Kesinlikle bu doğru... <carpat_> Bir kere burda sohbetlerine goturduler beni adamlarla (ders veren imamla)az daha kapisiyorduk. <drhalukmergen> ufak arabistan sanki.Tesettür moda evleri var <aiberg> Fatih’de İHLAS hastanesinin hemen yanıbaşında bir mezarlı ev var zeminde... <trancewave> 1943 ki Philedalphia meselesi nezamana alindi? <aiberg> Öncesine diyecektim. <Broadmann> neden? <Broadmann> tamam anlaşıldı <Broadmann> 2252 <aiberg> Böylece Atatürk’ü kınayanlara, ona Deccal diyenlere <aiberg> aldırmayın. <aiberg> Allah seçti ayet var: <trancewave> Acaba Ataturk’e deccal diyenler hangi zamanda yasiyorlar? <aiberg> Hatırlarsanız “We Li külli KKawmin Had” diye yazmıştım. <barnybud> evet <parabol> anlamı ne acaba? <aiberg> İşte bu Ayet bile ATATÜRK kokuyor. <aiberg> eğer o olmasaydı, el kadar bir yerde ve Taliban rejimi ile yönetilecektik. <aiberg> Benim bir sözüm vardır: <aiberg> EN BÜYÜK LAİK ALLAH’TIR <aiberg> diye...
http://www.gokcefirat.com/70/yavuz70.htm
__________________ Dabbetciler icin buraya: Bu Allah'in Dabbeti: www.hansvonaiberg.org
Iskenderciciler icin buraya: Buda Allah'in Mehdisiymis! www.iskenderalimihr.com bakabilirsiniz
|