Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kuran'ın kime ne için indirildiği hususunda "akıl" emekliye ayrılınca sonuç ne olur ?
Haber Nur ve Zaman'dan öğütler...
Yazıyı okumadan önce bir hatırlatma:
"De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir." (2/97)
"Bir sûre indirildiği zaman içlerinden kimi: «Bu (sûre) hanginizin îmaanını artırdı?» der. İman etmiş olanlara gelince: (Her inen sûre) dâima onların îmanını artırmışdır ve onlar (Kur'an indikçe sevinçlerinden) birbiriyle müjdeleşirler." (9/124)
Kuran'ı Rabb'ine arz ediyor gibi oku
Hüzün ve Kur'an adeta
birbirini tamamlayan iki kelime. Kur'an hüzünle inmiştir. Allah Resulü
(sallallâhu aleyhi vesellem) bir hadislerinde buna işaretle buyurur ki:
"Kur'an-ı Kerim'in en güzel tilaveti ciddi bir hüzün içinde
okunanıdır." Şahsen ben, ruhsuz Kur'an okumanın insanımızı duygusuz hale
getireceğine inanıyorum.
Kur'an'ı anlamak, Kur'an
ile dirilmek onun özünde derinleşmeye bağlıdır. Kur'an'ın sadece ibare ve
lafızları ile ilgilenenler sevap kazansalar bile sevaba açık bir topluluk
haline gelemezler. Bir başka tabirle Kur'an'ı muhtevasına uygun şekilde anlayıp
hayatlarına hayat kılamazlar. Evet, Kur'an'la münasebetimiz açısından asıl
mesele kalb, şuur, irade, idrak ve hislerimizle ona yönelebilmek ve
benliğimizin bütün buutlarıyla O'nu duyabilmektir. İşte böyle bir yöneliş ve
duyuş sayesinde Allah'ın (celle celâluhu) bize seslendiğini hisseder, suya ve
ziyaya ulaşmış rüşeymler gibi birden bire yeşeririz.
Kanaatimce bugünkü
nesiller arasında Kur'an okuma tam manasıyla bilinmiyor. Onun için bu meselenin
çok ciddi olarak ele alınması gerekir. Çünkü Kur'an'ı kaide ve kurallarına
uygun şekilde okuma, onu içte duyma, mana ve muhtevasına vâkıf olma,
derinliklerine nüfuz edebilme kadar önemlidir. Lafızlar, ibareler, mana ve
muhtevanın kalıbıdır. Kalıp bozuk olunca mana sıkışıp kalıyor ve derinliklerine
nüfuz edilemiyor.
Kur'an'ı iyi okumanın üç
şartı
Kur'an'ı doğru okumak için
üç şeyin çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Birincisi; bir fem-i muhsinin
(okuyuşu düzgün bir hoca) rahle-i tedrisine oturma. Yani mutlaka işin
uzmanından ders alma. Çünkü Kur'an okumak sadece harfleri bilmek değildir.
İkincisi; talim esnasında doğru telaffuz için insanın kendini zorlaması. Mesela
harflerin mahreçlerini çalışırken bizim kıraat hocamız kendisini ve bizleri çok
zorlardı. Ve üçüncüsü, kulak dolgunluğu. Bu da Kur'an'ı tekellüfsüz okuyan hafızları
çok dinlemekle olur.
Bu faslı Hafız Münâvi'den
nakledilen bir vak'a ile kapatalım: "Bir genç, hafızlığını ikmal ederken
hemen her gün sabahlara kadar uyumayıp Kur'an-ı Kerim'i hatmediyor. Ertesi gün
de tabii olarak hocasının karşısına rengi solmuş, benzi sararmış olarak
çıkıyor. Hem maddî hem de mânevî açıdan kendisine mürşid olabilecek kapasitede
olan hocası bu durumun sebebini onun ders arkadaşlarına soruyor. Onlar cevaben:
'Üstadımız, bu talebeniz hemen her gün sabahlara kadar uyumayıp, Kur'an-ı
Kerim'i hatmedip duruyor.' diyorlar. Üstad, talebesinin Kur'an-ı Kerim'i böyle
okumasını arzu etmediği için bir gün onu karşısına alıyor ve: 'Evlâdım! Kur'an
indiği gibi okunmalıdır. Bugünden itibaren sen Kur'an'ı, şu ana kadar okuduğun
gibi değil de beni karşında farz ederek, dersini bana takrir ediyormuşsun gibi
oku.' tavsiyesinde bulunur. Genç gider, hocasının tavsiyeleri çerçevesinde o
gece Kur'an-ı Kerim'i okur ve sabah hocasının huzuruna geldiğinde, 'Efendim bu
gece ancak Kur'an-ı Kerim'i yarısına kadar okuyabildim' der. Üstad, 'Pekâlâ, bu
gece de Kur'an-ı Kerim'i doğrudan doğruya Resûl-i Ekrem'in (sallallâhu aleyhi
vesellem) huzurunda okuyor gibi oku!' emrini verir. Talebe "Kendisine
Kur'an nazil olan Zât'ın huzurundayım, doğru okumalıyım" düşüncesiyle o
gece Kur'an'ı daha dikkatli tilavet eder. Ertesi gün üstadına Kur'an-ı Kerim'in
ancak dörtte birini okuyabildiğini belirtir. Üstadı talebesindeki terakkiyi
görünce, bir mürşidin müridinin dersinin artırması gibi, 'Bugün o emin melek,
Cibril'in Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi vesellem)'e tebliğ ettiği anda
dinliyor gibi oku!' der. Talebe ertesi gün: 'Vallâhi üstadım, bugün ancak bir
sûre okuyabildim.' der. Üstad son adımı atar: 'Evlâdım! Şimdi de onu, binlerce
hicabın verasında bulunan Mevlâ-yı Müteal'in huzurunda okuyor gibi oku! Düşün
ki, okuduğunu Allah (c.c.) dinliyor, senin için indirdiği kelamını senin ile
mukâbele ediyor.' Talebesi ertesi gün ağlayarak üstadının karşısına gelir:
'Üstadım, "Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Errahmânirrahîm. Mâliki yevmi'd-dîn"
dedim. Ama "İyyake na'büdü" demeye bir türlü dilim varmadı. Çünkü
"Sadece Sana kulluk yaparım" diyeceğim; diyeceğim ama ben o kadar çok
şeye kulluk yapıyorum ve o kadar çok şey karşısında serfürû ediyorum ki, O'nun
karşımda hazır ve nazır olduğunu mülahazaya alınca 'iyyake na'büdü'yü
aşamadım.' der."
Hafız Münâvi, bu gencin
fazla yaşamadığını bir-iki gün sonra vefat ettiğini kaydeder. Onu bu seviyeye
getiren o bilge ve mânâ eri üstad, gencin mezarının başında onun ahvalini
müşahede ederken, delikanlı hocasının duyabileceği bir sesle, "Üstadım,
ben hayyim (hayattayım). Hayy u Kayyum olan Sultanlar Sultanı'nın huzuruna
vardım ve hiç hesap görmedim." diye konuşur.
Bu menkıbeyi nakletmekle
"Bu ölçüler içinde Kur'an'ı okumuyor veya okuyamıyorsanız onu
okumayın!" demek istemiyorum. Fakat şu da unutulmaması gereken bir hakikat
ki ruhumuzda inkılâplar meydana getirmeyen Kur'an'ın ferdî ve içtimaî
hayatımızda müessir olacağı düşünülemez. Biz Kur'an'la değişebilmeli, O'nun
ufkuna yönelebilmeli, O'nu kendi derinlikleriyle duymalıyız ki O da sırlarını
sinelerimize boşaltsın.
Keşke çeşitli vesilelerle
bir araya gelindiğinde çok değil bir on dakika bu işe ayrılsa; ağzı düzgün bir
kişi talimde bulunsa; bilenler bilmeyenlere talim etse; birebir mukabele şeklinde
Kur'an okunsa.
ÖZETLE
1- Kur'an hüzünle
inmiştir. Allah Resulü bir hadislerinde buna işaretle, "Kur'an-ı Kerim'in
en güzel tilaveti ciddi bir hüzün içinde okunanıdır." buyurur.
2- Günümüzde Kur'an okuma
tam manasıyla bilinmiyor.
Kur'an'ı kaide ve kurallarına uygun şekilde okuma, onu içte duyma, mana ve
muhtevasına vakıf olma kadar önemlidir.
3- Kur'an'ı doğru okumak
için üç şey çok önemlidir: 1- Okuyuşu düzgün uzman bir hocadan ders alma. 2-
Doğru telaffuz için kendini zorlama. 3- Kulak dolgunluğu. Bu da Kur'an'ı
tekellüfsüz okuyan hafızları çok dinlemekle olur.
zaman
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
|