Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Merhaba Sayın Haktansapmaz, Güzel bir konu. Değerli katkılarınızı bekliyorum.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
sonra allah her şeyi yarattı ortaya çıkardı var etti...
mutlak yokluk hiç bir zaman olmadı...
çünkü allah hep vardı...
eğer birtek şey bile olsa orada yokluktan söz edilemez...
öyleyse allahın var olduğu yerde yokluk diye bir şeyden söz edemeyiz...
peki allah kendinden gayrı şeyleri nasıl ortaya çıkardı...
kendinden mi...
yoksa başka bir şekilde mi...
kendinden desek öyleyse bizde tanrıdan birer parçayız demektir...
her şey tanrıdan geldi ona dönecek sözü doğru mu yani...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Selam Haktansapmaz abi Bir şey yoksa o şeyolmaz yok'un adı yoktur olamaz olmayan 'ın adı da olmaz
6/79 ile birlikte 30/30 u da göz önünde bulundurarak benim anladığım fatır ilk yaratış ilk kez yaratma kainatı şekle sokma uygun hale getirme bunuda ancak Allah gercekleştirmiştirolan bir varlığı farklı bir konuma sevk etme getirme (big bang öncesi ) dünyanın bundan önceki yaşamdan önceki hali ve dünyamızın (big bang sonrası) şu anki hali yaşama müsait hale gelmiş.
Gerçi buda tartışılır hale geldi insanlığın dünyaya karşı sorumsuzluğu almış başını gidiyor
Ayrıca
109. ayetin elmalılı mealinde, sanki ataların örnek (doğru) ibadetinin
takip edilmesini, ve bunun sonucunda nasiplerinin (iyi manada)
verileceği anlamı çıkıyor. ancak diğer meallerde tam tersi.
Bu konuda ne dersiniz,
Selametle,
selam
Hayrullah41 kardeşim şimdi alta Elmalılının tefsir, orjinal meal ve diğer sadeleştirilmiş hud/109 meallerini asıyorum
HUD : 109 (tefsir)
O halde sakın şunların ibadet edişlerinden şüpheye düşme. Daha önce ataları
nasıl ibadet ediyor idiyseler bunlar da öyle ibadet ediyorlar. Biz de
kendilerine nasiplerini elbette eksiksiz olarak öderiz.
Şimdi geçmişteki o kıssalar, gelecekteki bu akıbetler sana bildirilmekle
ey Muhammed! Artık şunların, şu yukarıdan beri anlatılan müşriklerin tanrı diye
taptıkları şeylerden hiçbir şüphen olmasın, hepsi boştur. Bundan önce ataları
nasıl tapıyor idiyseler bunlar da başka değil, aynen öyle tapıyorlar. Yani boşu
boşuna tapmaya devam ediyorlar. Yukarıda beyan olunduğu üzere
"Allah'ı bırakıp da taptıkları o şeyler kendilerine zerre kadar fayda
sağlamadı." (Hud, 11/101) âyetinde bildirildiği şekilde, bunların ataları
putlara tapmakla nasıl zarardan başka birşey görmedilerse, bunlar da tıpkı öyle
olacaktır. Ve elbette biz, bunların nasiplerini eksiksiz olarak kendilerine
ödeyeceğiz. Yani ecelleri gelinceye kadar dünya hayatındaki
kısmetlerini kesmeyeceğiz, sonra da ahirette hak ettikleri cezalarını da
vereceğiz.
(Elmalılı Orj. )
O halde
sakın şunların ıbadet edişlerinden şüpheye düşme başka değil atalarının
ıbadeti gibi ıbadet ediyorlar, biz de elbet kendilerine tamamile
nasîblerini veririz
(Elmalılı S1)
O halde
sakın şunların ibadet edişlerinden şüpheye düşme! Onlar, yalnızca
önceden atalarının taptıkları gibi tapıyorlar. Biz de mutlaka
nasiplerini kendilerine tamamiyle vereceğiz.
(Elmalılı S2)
O halde
sakın şunların ibadet edişlerinden şüpheye düşme. Daha önce ataları
nasıl ibadet ediyor idiyseler bunlar da öyle ibadet ediyorlar. Biz de
kendilerine nasiplerini elbette eksiksiz olarak öderiz.
Yanlız
senin bahsettiğin manayı veren hiç bir emare yok, bilakis diğerleri
gibi aynı manada bir meal, hatta tefsirinde dahi izahı diğer meallerdeki gibi.
Sizin elinizde Elmalılıya ait farklı bir meal mi var, veya siz mi bu şekilde anladınız.?
"...Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedi kalacaklardır."
"Gökler ve yer durdukça". Bu bir saptamadır ki, sürekliliği, devamlılığı anlatır. Tabirin, yerin ve göklerin yokedilişiyle bir ilişkisi yoktur. "Kan, çizme doluncaya kadar abdest bozulmaz" gibi. Yani ne kadar akarsa aksın kan abdesti bozmaz. Cennettekiler de cehennemdekiler de bulundukları yerde devamlı kalacaklar.
"Rabbinin dilediği hariç", "illé mé şée rabbuke" ifadesinin karşılığı, bana göre yanlış bir çeviridir. "İllé mé şéellâh" da öyle. Genellikle çeviri sahipleri bu cümleyi istisnâ olarak çeviriyorlar ki kanaatımca yanlıştır. Bana göre bunun anlamı şöyle olmalıydı:" İllâ ki /ancak Rabb'inin (Allah'ın) dilediği (olur)." Yani Rabb'in dediği, dilediği budur; cennetlikler cennette, cehennemlikler de cehennemde sürekli kalacaklardır. İşte bu, Allah'ın dilediğidir. "Rabbinin dilediği hariç" istisna cümlesi manayı bozuyor, Allah'ın sözünde çelişki meydana getiriyor.
Yine kanaatıma göre bu anlayış, "günahkar müslümanın, cezasını çektikten sonra cehennemden çıkacağı" cumhurun yanlış anlayışına dayanıyor. Bu anlayış doğru ise şayet, cennettekilerin de, yada bir kısmının daha sonra cehennemden çıkmalarını gerekli kılıyor. Zira "Rabbinin dilediği hariç" istisnası orda da var.
11/109: Şunların taptıkları ile ilgili bir tartışma /cedelleşme /çekişmenin içinde olma! Onlar da daha önce atalarının taptıklarına tapıyorlar (atalarının yoluna uyuyorlar).Biz de onların da (azaptan) payına düşeni tam ve eksiksiz vereceğiz.
Muteveffû(ne), veffâ fiilinden türemiş ism-i fâilin çoğul kipidir. "Veffâ": ...nı tam verdi. İnnâ MUTEVEFFÛhum nesîbehum bi ğayri menqûs: Biz onlara (yaptıklarının) karşılığını/paylarına düşeni tam eksiksiz vereceğiz.
Aslında ben sizin değerli katkılarınızı bekliyorum. Benm üzerinde durduğum, fetara'nin anlamı. Fetara şaqq etti/yardı; inşa etti... Yani yoktan yarattı değil. Fâtır da ism-i fâilidir. Bununla beraber yoktan yaratmak mümkün mü? Mümkünse nasıl? sorusunu da sordum ki, siz gibi değerli bilim erbabı arkadaşların yapacağı açıklamalardan istifade edelim. Yoktan yaratmayı benim şahsen aklım şu an almıyor.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma