Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 SELAM

               HAYATI VAR EDİP DEVAM ETTİRENİN TANIMLAMASIYLA  

 Bu bir Kur'an meali çalışmasıdır.Kollektif bir katılımla tartışılarak doğru neticeye ulaşacaz inş.

  Bu ,Kur'an'ı ,hayat içindeki kuranla (ayetleri nefsimizdeki ve dışımızdaki ayetlerle)buluşturarak bir çalışma olacaktır.

 NOT: tartışma var cedel yok ,saygı var hakaret yok,konuya sadık kalma var dışına çıkmak yok,çok kısa özlü katkıda bulunma var uzunu yok

                                     BESMELE               

    GENEL VE ÖZEL MERHAMETİYLE BİZLERİ MUHATAP ALAN ALLAHIN EN GÜZEL TANIMLAMALARIYLA VARLIKLARI TANIMLARIM

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 SELAM

  Besmele,kötü söz ve davranışların,batıl inanç ve zararlı ğayri ahlaki ideolojilerin önüne bir sed çeker,ayrıca insana aciz olduğunu ,bu acizliğini Allahın Rahman sıfatı ile tüm ihtiyaçlarının karşılanıp hayatiyetinin devam ettirildiğini,imtihan gereği belirli bir süreden sonra dünya hayatiyetine ölümle son verip kıyamet günü hesap için tekrar diritileceğini, dünyada yaşantısını Allahın,Kur’anda belirttiği şekilde düzenliyenler cennet mutluluğuna diğerleri ise cehennem azabına mutehak olacağının bir sunumudur.

  Kur'ân-ı Kerim'in konusunun; Allah ile insanlık âlemi arasındaki münasebeti bildirmekten ibaret olduğunu söylemek mümkündür. Besmele'deki "B" aralarında alâka olan iki tarafı belirtir. Bu tarafların biri, besmeleyle işe başlayan kul; diğeri Allah'tır. "B" Allah ile kul arasındaki ilişki ve bağı anlatır.

      Allah, Rahmân ve Rahîm sıfatlarıyla bize merhametle muâmele edeceğini vaadediyor; biz de, imtihan için bize verilen irâdeyi istismar etmeyeceğimizi ve O'nun ilkelerine bağlı kalacağımızı besmeleyle kabullenmiş oluyoruz.  Besmele, Allah'ın tesbit ettiği kulluk programını kabul etmektir.

Besmele insanı eğitir, terbiye eder, kötülüklerden uzak turar. Çünkü besmele çeken bir kimse, ağzından çıkan ifade ile yaptığı eylem arasında bir paralellik kurmak zorunda olduğunu, eliyle dilinin birbirini yalanlamaması gerektiğini düşünür. Besmele, kötülük ve haramları işlemeye hakkımız olmadığını bize hatırlatır.                         

Besmeledeki “isim” kelimesi; ad, ad vermek anlamına geldiği gibi, -bi harf-i cerri ile de- yüceltmek, yükseltmek anlamına gelmektedir. Nitekim gökyüzü anlamında  "semâ" kelimesi aynı kökten gelmektedir. O yüzden, "bismillâh’ın anlamı,  "Allah'ı yücelterek"  şeklinde de anlaşılabilir.

     Besmele, sadece Muhammedin ümmetine has bir anahtar değil; önceki ümmetlerin de kullandığı bir evrensel öğretinin özetidir.Süleyman'ın, Saba kraliçesi Belkıs'a yazdığı İslâm'a dâvet mektubu bu cümleyle başlamaktadır.(27/30)Hz.Nuh da tufandaki gemi yolculuğuna bu ifadeyle başlıyor. Gemiyi bu cümleyle hareket ettiriyordu: (11/41)

  cennet ve cehennemi hatırlayıp ümit ve korku arasındaki dengeyi kurup insan ve evren kitaplarını okurken, hayat mektebinde öğrencilik ve öğretmenlik yaparken de besmele şuuruna uygun davranmalıyız. Tüm eylemlerimizin dünyada O'na yaraşır, ahirette de O'nun rızasını kazandırır özelliklerde olmasına gayret etmeliyiz.

Bismillâh, “Evvel Allah (önce Allah)” deyip, O'na danışmak, yapacağımız herhangi bir işte Allah'ın onayını istemektir.

     Besmele, insanın, Allah'ı işine karıştırmasıdır. Dolayısıyla besmele; Allahtan onay almamış bütün beşeri sistemlerin  reddir. Bu manada besmele, İslâmî dünya görüşünün anahtarı mesabesindedir..

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Sn.Modaratör,

Kafasını kuma gömen bir kuş hatırlıyorum.Ama bu durum bildiğim kadarıyla onun akibetinde herhangi bir değişikliğe yol açmıyordu.

Hiçbir hakaret içermeyen yazımı yine tarafıma bilgi vermeden sildin.Seni kime şikayet etmemi istersin?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Konu: HACCA (TARTIŞMAYA)DAVET

Sn.Moderatör,içeriği "Kuran meali çalışması" diye sunulan yazı en başında okuyucuyu "hac" konusunda yönlendirmektedir.Ben de buna binaen konu sahibinden böyle bir yönlendirmenin ve haccı sanal tartışmalara indirgemesinin mantığını uslubum gereği biraz keskin ifadeyle sordum ve yine sormaktayım.

"Allah'ın tanımlamasından" hareket edeceğini söyleyen yazı sahibi arkadaşımızın bu duruma bir açıklık getirmesi gerektiğini ummak sanırım hakkımız olsa gerek.

Selamlar..

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

uslübum gereği   =   ULU YOL  =  ?? !!  

   senin uluyolun ,  sözün en güzeli demedimi daha , bu ayet inmedi mi daha sana ..

 bak şeytan aramıza girip araları ve gündemi kaydırıyor ve bizleri yıpratıyor , biraz daha dikkatli ol kardeşim ..

 sende ya adını değiş  ,  ya da üslubunu.. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Dostum,inanın ki uyuyorsunuz.Allah için söylenene ve söylediklerime şöyle biraz daha derinlemesine bakmaya çalışsanız.

Yani arkadaşım "hırsızın hiç mi kabahati yok?"

Selametle..

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

  tamam da ,

sen art niyet varmış gibi yazıyon ,

 velev ki öyle olsada ( sanmıyorum ) ve topu kendi kalene atıyon , aslında sözün en güzeliyle eleştirini yapsan , uyarsan , söyle yapsan  ,yazsan daha hayırlı olur du desen , bak o zman belki düşmanı dost edinicen ama sen tersini yapıyon , dostu düşman ediyon..

edep ya hu edep ..

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

SELAM

                          FATİHA(AÇILIŞ) SURESİ

Fatiha süresi hakkında ِbilgi:

Fatiha süresi hakkında kısa ön bilgi:Kendisiyle açılan,giriş yapılan manasına gelen Fatiha kelimesi,surede geçmemesine rağmen kitaba bu süreyle giriş,açılış yapıldığı için süreye isim olmuştur.Ayrıca kendisine birinci ayetin başında geçen övgü manasına gelen hamd kelimesiylede süre İsimlemdirilmiştir. Süre manaca kendi geniş yapısı itibariyle kendisine “Esasül Kur’an (Kur’anın Temeli)”Ümmul Kitap(Kitabın anası,öncüsü,özü, Kur’anın tüm özelliklerinin özetce kendisinde toplayan)”Fatiha süresi Kur’an mushafı'nın Tertip sırasına göre birinci Nuzül sırasına göre beşinci süre oduğu kaydı vardır.Mekkede indirilen bu süre yedi ayetten oluşmaktadır. Bir bakıma, bütün Kur'an/tüm ayetler, Fatiha suresinin açılımıdır denilebilr.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam abi bu son iletine koca bir

NEDEN?

sorusu sormanı rica ediyorum,

Allah bizi araçlarla imtihan eder

biz de imtihan edildiğimiz araçları imtihan ederiz

ölen ölür kalan sağ tutunacağımız kulptur.

koca bir nedenden müstağni değil son iletinde beyanına gerekçe edindiklerin,

mesela neden fatiha kitabın anası

mesela neden fatiha lie başlıyoruz

mesela neden kitaba bu sure ile açılıyoruz

mesela neden bu meal çalışması

bir eksikliği doldurmak içinse evvelin tekrarından başka bir şey

neden yok

fatiha açılış suresi şurda nazil oldu birinci sure kitabın anası resmi sırada şu iniş sırasında şu.......

sen benden daha güzel sorular soracaksındır kendi iletine

meal çalışması çeviri çalışması mıdır anlam çalışması mıdır

mesela ben "haşa" kelimesini bazen "hoşt" bazen "hadi leynn" bazen "çüşş" diye bazen "biz gardaşız" diye adlandıramaz mıyım,,,,,,,,,

elçilerin kavimlerinin dili ile gönderilmesi dilbilimsel mana da bir ayet mi geliyor bize bir pazarcı al karşına ve deki Allah!ın tanımlamalarına göre tanımlarım eşyayı aynı dil ailesinden olan iki kişi için bu söz neden iletşimsizliiğin sembolü olur,   

ummi kelimesini  aktar bir şantiye elemanına aklına arap şarkıcı veya dansöz olması muhtemel  ummü gülsüm mü gelir yoksa muhammed mi ?

mesela neden kafir kelimesini "örten" diye çeviriyoruz veya çevirmiyoruz olduğu gib kafir yazıyoruz da, neden "Allah'a posta koymak isteyen adam" demiyoruz.öyle kelimeler kullanıyoruz ki mutlaka bir dip not düşecez kelime kök sözlük, Allah'a kafa tutan adam varken neden kafir kefere kökündendir,,,,,

kavmimizin dili hangi guruba hang dil, hangi kelimelerle hang tasavvrlar ve anlamlar,

ister RAhman diyin ister Allah, aslola hangi kelimeyi kullandığınız değil hangi tasavvura sahip olduğunuz, siz insanlar üzerinden tasavvurlarla bir iletişim kuramazsınız zira tasavvurlar şekilsizdir şekille beraber belirir bu da ortak anlamları olanlarda ortak dil ile yansıtılır ve sonuçta kendi kavminin dillerinden ve içinden çıkan elçilerle şekillenir,

bir kavime elçilikk yapılmak isteniyorsa o kavmin dilinden önce o kavmin temel tetikleyicileri ve anlamlarını bilmek gerekir, ve ona göre dil oluşturulur,yani elçi kavmin içinden çıkıyorsa önce kavmin içine girmeli 

mesela geçenlerde bir kardeşle konuşurken bir olaydan  bahsettim ve bu olayın sonuda kardeş "pandik" yediler mi akıllanırlar dedi,

ben şok oldum, ayıp oluyor o ne biçim söz dedim, yakışmadı sana,

kardeşim de şok oldu,

"pandik" kelimesi kendi kavminde tekme anlamına geliyor,

ben kendi anlamımla yaklaştım karşımdakine

o da kendi kelimeleri ile açtı anlamını,

kısaca kelimeler duyguların ve anlamların içlerine sığmayacağı kadardır.

İnsan kendi dilini ( dilbilim manasında değil anlam açısından) konuşmak ister

üzüntülü olma hali

ingilizce de sad

türkçe de üzgün

ama siz istersiniz ki diyesiniz

gardaş canım çok sıkkın,

kafir kelimesi sözlükte örten

ıstılahta dini inkar eden

ama biz isteriz ki

artistlik taslayan

bu herkersin çatal bıçakla yemek yediği bir sofrada kollarını sıvayıp soğan kırmaya benzer sonra tavuğun budundan eliyle bir parça koparıp yemeye benzer,

soğana sağlam vur orhan gardaş bırak masa sallansın

düşen düşer kalan sağlar yemeğimizdir

selam ederim

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam

        FATİHA SURESİ

  1-Tüm bilgiye dayalı varlıkları ,proğramlayıp işlettiren Allah'tır hayatımın övüncü.

   Ayette geçen HAMD,ALLAH,RAB,ALEMİN dört kelimeyi kısaca kavrayalım

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve ışığı var eden Allah'a mahsustur). [En'âm/1]

Bu ayetteki yaratma fiili, Fatiha/1'deki (rab) sıfatının kainatla olan ilişkisini ifade etmektedir. Ayette dört büyük alem sayılmaktadır. Gökler, yer, karanlıklar ve ışık. Bütün bunlar kendi hallerinde bağımsız alemlerdir. Bu alemler de,alemin kavramının içeriğini oluşturmaktadır.

“Hamd Allah'adır ki: İnsanları kendi tarafından çetin bir azap ile ikaz etmek, iyi iş ve davranışta bulunan müminlere, içinde ebedî kalacakları güzel bir ecir bulunduğunu müjdelemek ve 'Allah evlat edindi' diyenleri uyarmak için, kendisinde hiçbir eğrilik bulunmayan dosdoğru kitabı indirdi.” [Kehf/1-4]

Bir önceki ayet, rab kavramının yaratma boyutuna işaret ederken, bu ayet eğitim boyutuna dikkat çekmektedir. Böylece rab sıfatının eğitici yönünün ne anlama geldiğini açmaktadır.

Yanlış fikir beyan edenleri ikaz etmek ve hak edenleri ödüllendirmek gibi faaliyetler, eğitim kavramının içeriğini oluşturmaktadır. Farklı davranışlar, insanlar aleminde olmaktadır.Cinler de bu gruba dahildirler,ceza,ödül ve doğru bilgi vermek, eğitim faaliyetinin ta kendisidir. Eğitici, doğru bilgi vermeli, yanlış iş yapanları uyarmalı ve iyi iş yapanları da ödüllendirmelidir.

(Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hikmet sahibidir, her şeyden haberi olandır). [Sebe/1]

Ayetlerin ilki fizikî alemlere, ikincisi akıl sahibi varlıklara, üçüncüsü hem fizikî, hem de diğer varlıklara işaret etmektedir. Hakîm ve habîr olması, Allah'ın bütün alemlere sahip olduğunun göstergesidir. Böylece bu sıfatlarıyla Allah, hem dünyada, hem de ahirette hamde layık olan tek varlıktır.

Bu görevlerden şu ilkeleri tesbit etmek mümkündür insan yaratılışı gereği yaptığı başarılı bir iş ve davranıştan dolayı takdir edilmeyi ister. İnsanlardan da bir şeyler yapan ve üretenler, yani insanlığın medeniyetine, hayatına bir zenginlik katanlar ve getirenler takdir edilmeli ve ödüllendirilmelidirler. Bu takdir edilme duygusu,onları motive edecek, itekleyecek ve daha ileri ve büyük başarıları yakalamalarına vesile olacaktır. Ödülsüz eğitim, donuk, başarısız, verimsiz ve bereketiz kalmaya mahkumdur.Başarıyı ödüllendirmek , başarının canıdır. Bu anlamda hamd, insana izafeten kullanıldığında, takdir ve ödüllendiren anlamına gelmektedir.

Onun içindir ki Yüce Allah, yapmadığı işten dolayı övülmeyi isteyenleri kınamakta ve onlara büyük ceza vereceğini söylemektedir. [Âl-i İmran/188]

Kur'an'ın ilâhî hükümlerine teslim olan akıllar, hakikati anlar. O'nun eşsiz hikmetinin sesine kulak veren vicdanlar ancak doğruyu bulurlar ve gerçeği görürler.

اللّه: Allah lafzı kendisine has özel bir isimdir. "Allah" lafzı, özel isim olduğu ve Yaratıcımızın tüm güzel isimlerini içinde barındıran bir anlam taşidığı için başka bir dile tercüme edilemez.

Bununla beraber bazı dil bilginleri Allah lafzının aslı “EL-İLAH”olduğu.Bu kelime kendisine kulluk sunulan belirleyici, müdahele eden otorite ve (insanı) hayrette bırakan manasına geldiği,bu kelimenin “ مَفْعُلْ Meful” anlamında“فِعال Fial”kipinden olduğu,

Tıpkı “Mektup”anlamındaki “Kitap”gibi. “EL-İLAH” olarak nitelendirilmesi “Mabud”yani kedisine kulluk sunulan olmasından ve yarattığı kusursuz eserlerin,mükemmel tasarımın ve olağanüstü kainat sisteminin uyumu karşisında akılların hayrete düşüşünden olsa gerek denilmiştir.

“Allah” lafzı Kur’an’da tam 2697 yerde kullanılır; ayrıca “ey Allah’ım” anlamına gelen “Allahümme” kelimesi de 5 yerde geçer.

Kur’an’ın inişinden önce de Allah lafzı kullanılıyordu. Kur’an bir çok ayette buna işaret etmektedir. Örnegin;

“Andolsun onlara (müşriklere) kedilerini kim yarattı?diye sorsan, elbette; Allah derler.(Zuhruf 87)

“De ki: «Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlerin sahibi kimdir? Diriyi ölüden çikaran, ölüyü de diriden çikaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir?» Onlar: «Allah'tır! « diyecekler. «O halde O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?» de.(10/Yunus 31)