Yazanlarda |
|
Hasan Akcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 ekim 2005 Gönderilenler: 767
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Madem ki dinimizde imam nikahı ile seks doğal görülüyormuş... O zaman gizli yerlerde değil, eski mabetlerde olduğu gibi, camilerde birer aşk odası konsun. İsteyen gidip orada bir imam nikahı ile seks yapsın. Böylece hem camiye gelir olur, hem de imam para kazanır. Canı seks isteyen kadınlar ve erkekler orada imam nikahı ile kendilerine göre veya şeriata göre yasal seks yaparlar."
92 yaşındaki sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, "Vatandaşlık Tepkilerim" adlı kitabında bunu önerdiği için yargılanıyormuş. Aman Allah’ım, bunu sanal ortamda ben de önerdim. Müta nikahını eleştirirken.
Neyse ki sanal ortamda önerdim. Dedim ki:
Genelevin girişinde bir imam odası olsun. Kapısına üç gün, bir hafta, on beş gün kısacası belli bir süre için müta nikahı yapılıp kendileriyle yatılacak genel kadınların adları, yaşları, fotoğrafları ve fiyatlarını gösteren listeler asılsın.
İmam da odasında hazır beklesin.
Müminler o listelerden kadınlarını seçsin ve imam müta nikahını derhal kıysın. Vatandaşa böylece daha iyi hizmet edilir.
Ne dersiniz?
Eyvah! Hortumcu Yimpaş patronu değil ama benim başım polisle belada. Neyse ki polis farkında değil. Cem Karaca belki bunu anlatıyor şarkısında:
Ben bir ceviz ağacıyım bu forumun parkında
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Sevgi ile, Hasan Akçay
|
Yukarı dön |
|
|
Münzevi Newbie
Katılma Tarihi: 05 ekim 2006 Yer: Iran Gönderilenler: 29
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
illa edep illa edep. nerdesin ey edep bir müşrikenin hezeyanları doğruymuş gibi nasıl bu kadar kabullenilebilir. sustum hasbunallahi ve nimel vekil o ne güzel vekildir.
|
Yukarı dön |
|
|
safbilgi Yasaklı
Katılma Tarihi: 25 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 841
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İmam da odasında hazır beklesin.
Müminler o listelerden kadınlarını seçsin ve imam müta nikahını derhal kıysın. Vatandaşa böylece daha iyi hizmet edilir.
HASAN AKÇAYA KATILIYORUM,MUTA NIKAHIDIR ESAS EDEPSİZLİK KENDİSİNİN DIKKAT ÇEKMEK İSTEDİĞİ BU FUHUŞLA NERDEYSE EŞDEGER MUTA NIKAHIDIR,ŞEYHLER ÇOK KULLANIR VE SAYISIZ KADINLA BIRLIKTE OLUR.
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alperen Yazdı:
Hadisçilerin ve Mezhepçilerin
uydurulmuş dinindeki bir büyük
sapıklık :
Mut’a Nikahı
Alıntılar:
Cahiliyet devrinden kalan
bir nikah şeklidir. İslam'ın ilk yıllarında, özellikle harp zamanlarında,
uzun zaman kadınlardan uzak kalan askerler için mut'a nikahına izin
verilmiş, Hayber savaşına kadar mübah olan bu nikah Peygamberimizin sünnetiyle
yasaklanıp haram kılınmıştır.
Mut'a nikahı ücret
karşılığında belli bir vakit için kadınla evlenmektir. Muta'nın en az
müddeti bir cinsel ilişki geçecek zaman parçasıdır. En çok ise 99 senedir.
Erkek kadına hitaben "Beni
beş aylık bir zaman için Mut'alandır. Ya da "Şu kadar para karşılığında
seninle mut'alandım" deyip kadın da kabul ederse mut'a olur.
Büyük Kadın İlmihali,
Rauf PEHLİVAN http://mitglied.lycos.de/islamdakadin/fikih/hurmetimuhasara/
Ebu Zer (radıyallahu anh) demiştir ki: "Haccda
mut'a sadece Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in ashabına hastır." Müslim
Hacc 189, (1224); Ebu Dâvud, Menâsik 25, (1808); Nesâî, Hacc 77, (5, 179-180);
İbnu Mâce, Hacc 42, (2984).
Ebü Cemre anlatıyor: "İbnu Abbâs (radıyallahu
anhümâ)'a mut'à'dan sordum; bana onu yapmamı emretti. Buharî, Hacc
102; Müslim, Hacc 204, (1242)
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm ve Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh zamanında bir avuç
hurma ve un mukabilinde birkaç gün boyu devam eden mut'a nikahı yapardık.
Bu hal, Hz. Ömer radıyallahu anh'ın Amr İbnu Hureys hâdisesi vesilesiyle
mut'ayı yasaklamasına kadar devam etti."
Müslim, Nikah 16, (1405)
\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\
Bu çeşit nikâhın İslâm'ın ilk yıllarında meşrû
kılındığında şüphe yoktur. Ancak daha sonra neshedilmiştir. İmam Şâfiî ve
âlimlerden bir grup, mut'anın önce mübah kılındığını, sonra neshedildiğini,
sonra yine mübah kılınıp, neshedildiğini, yani bunun iki defa tekrar edildiğini
söylemiştir.
Diğer bazı bilginler, ikiden fazla, bazıları ise bir defa mübah kılınıp arkasından
neshedildiğini ve bundan sonra da artık mübah kılınmadığını belirtmişlerdir
(İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İstanbul 1985, II, 225).
İbn Abbas ve Sahabeden bir grup, mut'anın zarûret sebebiyle mübah
kılındığını söylemiştir.
Mut'anın tam olarak hangi tarihte yasaklandığı belirli
değildir. Buhari'deki rivayette onun Hayber günü yasaklandığı (Buharî,
Nikâh, 7/16); Müslim'deki rivayette Mekke'nin fethinde nehyedildiği (Müslim,
Nikâh, 22); Müslim'in başka bir rivâyetinde Huneyn savaşının bir kolu olan
Evtas savaşı sırasında yasaklandığı (Müslim, Nikâh, 3, H.18); İbn Mâce ve Ebû
Dâvud'un Sünenlerindeki hadislerde ise Vedâ haccı sırasında nehyedildiği
(İbn Mâce, Nikâh, 44; Ebû Dâvud, Nikâh, 14, H.No: 2072) bildirilmektedir.
Hz. Ali'den (r.a). şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Nebî (s.a.s), Hayber
gününde mut'a nikâhını ve evcil eşeklerin etini yasaklamıştır" (Buhârî,
Nikâh, 31; Müslim, Nikâh, 29-32; İbn Mâce, Nikâh, 44).
Semre b. Ma'bed el-Cühenî'den çeşitli yollarla nakledilen bir hadîs, mut'anın
sonsuza kadar yasaklandığını belirtmektedir. Rasûlullah (s.a.s) ile birlikte
Mekke fethine katılan Seleme, orada Allah elçisinin izin vermesi üzerine bir
câriye ile mut'a yapmış, rivâyete göre bir veya üç gün câriye ile beraber
olduktan sonra, sabahleyin Rasûlullah'ın (s.a.s) Hacer-i Esved ile Kâbe kapısı
arasında durarak şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Ey insanlar, ben size
kadınlarla mut'a yapmanız konusunda izin vermiştim. Şüphesiz Allah, onu kıyamet
gününe kadar haram kılmıştır. Kimin yanında (mut'a nikâhı ile tuttuğu) kadın
varsa, onu serbest bıraksın. Onlara verdiklerinizden hiçbir şey geri
almayınız" (Müslim, Nikâh, 19, 22, 24; İbn Mâce, Nikâh, 44; Dârimî, Nikâh,
16; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 406). Bazı rivayetlerde bu yasaklamanın Vedâ
haccı sırasında yapıldığı belirtilir (bk. İbn Mâce, Nikâh, 44, H. No: 1962).
Mut'anın ne zaman yasaklandığını bildiren hadisler arasındaki bu çelişkiler,
hadisçiler tarafından giderilerek, mut'anın
birkaç kez yasaklanıp serbest bırakıldığı belirlenmiştir. İmam Nevevî'ye
göre, mut'a hakkındaki nehy ve serbest bırakma iki kez vuku bulmuştur. O
şöyle der: "Hayber'den önce helaldi. Hayber'de yasaklandı. Mekke
fethinde mübah kılındı. Evtas vak'ası da Mekke'nin fethini müteakip olmuştur.
Bundan üç gün sonra da mut'a ebediyyen haram kılınmıştır" (en-Nevevî,
Şerhu Sahihi'l-Müslim, IX,193,Alûsî, a.g.e., V, 5,6)
Mut'a Nikahı Hz. Ömer zamana kadar sürdü mü?
Mut’ayı hz. Ömer mi haram etti?
Hz. Ömer'in halifeliği sırasında, mut'anın hükmü üzerinde bazı tereddütler olunca,
Hz. Ömer, mut'anın haram olduğunu ilân etmiş ve hiç bir sahabî O'na karşı
çıkmamıştır. O, halife seçildiği gün yaptığı konuşmada şöyle demiştir: "Rasûlullah
(s.a.s) bize üç defa mut'a yapmaya izin verdi, sonra bunu haram kıldı.
Allah'a yemin olsun ki, evli bir kimsenin mut'a yaptığını bilsem,
Rasûlullah'ın, mut'ayı, haram kıldıktan sonra, yeniden helâl kıldığına dair
bana dört şahit getirmezse onu taşla recmederim" (İbn Mâce, Nikâh, 44,
H.No: 1963).
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm ve Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh zamanında bir avuç hurma ve un
mukabilinde birkaç gün boyu devam eden mut'a nikahı yapardık. Bu hal, Hz.
Ömer radıyallahu anh'ın Amr İbnu Hureys hâdisesi vesilesiyle mut'ayı
yasaklamasına kadar devam etti."
Müslim, Nikah 16, (1405)
Atâ', İbn Abbas (r.a)'ın şöyle dediğini nakletmiştir:
"Allah, Hz. Ömer'e rahmet etsin. Mut'a, Allah'ın Muhammed Ümmetine bir
rahmetinden başka bir şey değildir. Hz. Ömer bunu yasaklamasaydı, çok az
kimse dışında zinaya düşen olmazdı" (el-Cassâs, a.g.e., III, 96).
Ne zaman haram edildi?
Hz. Ali'ye göre Mut'a Hz. Peygamber tarafından Hayber günü
yasaklanmıştır (bk. Buhârî, Nikâh, 29-32).
Saîd b. Cübeyr İbn Abbas'a; "Senin fetvan aldı yürüdü ve onun hakkında
şairler şiir söyledi" diyerek bir beyit okuduğu zaman o buna hayret ederek
şöyle demiştir: Sübhânellah, ben böyle bir fetvâ vermedim. Mut'a; "murdar
ölmüş hayvan eti, kan ve domuz eti gibi bir şeydir. Bu yüzden ancak zarûret
hâlinde helâl olur" (Alûsî, a.g.e., V, 6; el-Cassâs, a.g.e., III, 95).
İbnu Abbas radıyallahu anhümâ anlatıyor: "İslâm'ın
evvelinde mut'a vardı. Kişi, hakkında bilgisi olmayan (tanımadığı) bir beldeye
gelince, oradan yerli bir kadınla, orada kalacağını tahmin ettiği müddet
miktarınca nikâh yapardı. Kadın, böylece onun eşyasını muhafaza eder, gerekli
işlerini görürdü. Bu hal: "Onlar namuslarını korurlar. Ancak
"hanımlarına" ve "câriyelerine" karşı müstesna, bunlarla
olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar" (Mü'minûn 6) meâlindeki ayet
nazil oluncaya kadar devam etti. (Bu ayet gelince mut'a haram ilân edildi.)
İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ der ki: "Bu ikisi dışındaki bütün fercler
(cinsi tatmin yolları) haramdır." Tirmizi, Nikâh 28, (1122).
Seleme İbnu'l-Ekvâ radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm Evtas gazvesi yılında mut'aya ruhsat verdi, sonra da onu
yasakladı."
Buhari, Nikâh 31 (tâ'lik olarak); Müslim, Nikah 18, (1405).
http://www.kuranikerim.com/islam_ansiklopedisi/M/muta.htm
\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\
Mut’a Zırvasının ne zaman, kim tarafından haram
edildiği bile belli değil. Bu ne saçmalık, bu ne rezillik. Resulullah zamanda
mı Hz. Ebubekir zamanda mı yoksa Hz. Ömer zamanda mı haram edildi? Ayrıca Kim
Haram etti? Allah’mı? Hz. Muhammed’mi? Hz. Ömer mi?
Bu rezillik helal miydi ki sonradan haram edilsin?
İşte şirk(et) dininin bir rezilliği daha.
Hadisçilerin ve Mezhepçilerin uyduruk dininde
sapıklığın ve sapkınlığın sınırı yok. Ne mutlu Kur’andaki Dine uyup dosdoğru
yol üzere olanlara.
|
|
|
http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=191
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Çok eşliliği yasaklayan ayetler
Evlilik ve Bosanmayla Ilgili Bir soru
Dini Nikah YOKTUR
KURANA GÖRE EVLİLİK HUKUKU
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
mu26rat Newbie
Katılma Tarihi: 02 kasim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 12
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alperen kardeş sinirlendiğin belli oluyor.tabi sinirlenmemek elde deyil.benide çileden çıkaran haram etme olayı.ALLAHIN hükmüne ortak yok iken bunlar nasıl haram edebiliyorlar.ne mutlu sadece kurana uyanlara selametle
__________________ TEK REHBERİM KURAN.....
|
Yukarı dön |
|
|
ebu turab Uzman Uye
Katılma Tarihi: 08 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 529
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Öncelikle şunu söyleyim,aşağıdaki yazıyı karşı tarafıda dinlemenin bilimsel bir tartışmanın gereği olduğunu düşündüğüm için gönderiyorum.
Müt’a nikâhının aslen meşrû bir nikâh olup, Peygamber Efendimizin (s.a.a) Medîne döneminde ilk zamanlar uygulandığında bütün İslâm ümmeti arasında tam bir ittifak vardır. Bu hususta hiçbir ihtilaf yoktur.(1) İhtilaf bunun daha sonra neshedilip edilmediğinde, dolayısıyla halen meşrû olup olmadığı noktasında yoğunlaşıyor. Ehl-i Beyt mektebinin en seçkin devamı niteliğini taşıyan "İmâmiyye Şîası" halen meşrû ve caiz olduğunu, buna karşılık -şu anki bilinen şekliyle- Ehl-i Sünnet mektebi ise bu nikâhın sonradan neshedildiğini ve dolayısıyla şimdi haram olduğunu söylüyor ve savunuyorlar.
Konuyla ilgili karşılıklı delillere ve bu delillerin derin bir sorgulamasına geçmeden önce garip ve tuhaf olan şu iki hususu hatırlatmadan geçmem mümkün değildir:
Bunlardan birincisi, çoğu Ehl-i Sünnet alimlerinin maalesef karşı tarafı dinleyip anlamadan, onların yazılı hiçbir eserine bakmadan, kendi kafalarında "bir tür müt’a nikâhı" canlandırmaları ve ardından da İmâmiyye mektebini o müt’aya cevaz vermekle suçlamasıdır. Oysa Ehl-i Sünnet'in kafasında canlandırıp reddettiği "müt’a nikâhı" ile İmâmiyye'nin cevaz verdiği "müt’a nikâhı" pek çok bakımdan birbirlerine yabancıdır. Aralarında derin farklar vardır.
Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin İmâmiyye mektebine izafe ettikleri müt’a nikâhı "şehveti tatmin ve teskin için başvurulan süreli / geçici bir zevk aracıdır. Bunda talak ve miras yoktur. Çocuk olursa nesebi sabit olmaz, yani babası belirsiz sayılır. Süre bittiğinde ise kadının iddet beklemesi gerekmez. Hemen bir başka erkekle bir araya gelebilir, nikâhlanabilir!!!" (2) Onların, müt’a nikâhının haramlığını ispat için "müt’ayı talak, iddet ve miras ayetleri neshetmiş, tamamen ortadan kaldırmıştır!" vb. (durumlarını ele alacağımız) bazı rivâyetlerden medet ummaları da bunu gösteriyor.
Evet, Ehl-i Sünnet ulemâsının İmâmiyye'yi "cevaz vermek"le suçladığı "müt’a nikâhı" işte bundan ibârettir. Oysa böyle bir nikâha İmâmiyye dahil, cevaz veren kimse yok! İmamiyye'yi bu tür bir müt’aya cevaz vermekle suçlayanlar zahmet buyurup onların kitaplarına, ya da alimlerinden herhangi birisine başvursalardı, onların cevaz verdiği müt’a nikâhının hiç de öyle olmadığını görürlerdi. (İmâmiyye mektebinin cevaz verdiği "müt’a nikâhı"nın temel özelliklerini birazdan göreceğiz.)
Gerçek şu ki, Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin kafalarında canlandırıp reddettikleri "müt’a"yı İmâmiyye mektebi de reddeder ve zinadan farksız görür.
Garip ve tuhaf olan ikinci husus ise şu: Ehl-i Sünnet kardeşlerimiz kendi iddialarını ispat edip doğrulamak için delilleri genellikle "tek taraflı" sunuyor ve bunların da sadece kendileri tarafından kabul görmüş olanlarına yer veriyor! Bu ise ilmî tartışma metotlarına hiç de uymayan, gerçekten de çok tuhaf bir durum. Çünkü ilmî tartışma ve sorgulamalarda en doğru ve etkileyici yol, "karşı tarafın kabul ettiği delilleri ileri sürmektir." (3) Mantıklı olan budur. Çünkü bir tartışmada eğer bir sonuca varmak istiyor ve buna rağmen sadece kendi kabul ettiğimiz delilleri ileri sürüyorsak, bununla karşı tarafı iknaya çalışmak çok büyük bir saflık olur. Tıpkı Kur'an'ı hiç kabul etmeyen birisini ikna için Kur'an'dan ayetler getirmek gibi!
Kardeşlerimiz böyle bir tutum yerine, kendi hadis külliyatının yanı sıra, İmamiyye mektebinin temel hadis külliyatına da yer verip ortak kabullerle yola çıksalardı, daha doğru ve daha çözümleyici olurdu.
DİPNOTLAR:
1)- bk. el-Cessâs, Ahkâm'ul-Qur'ân:III, 101~102; es-Serahsî, el-Mebsût: V, 152; İbn Kesîr, Tefsîr'ul-Qur'ân'il-Azîm:I, 474; F. er-Râzî, et-Tefsîr:X, 49; en-Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim:IX, 179, 181; el-Aynî, el-Umde:XIV, 253, XV, 131; Şehîd-i Sânî, er-Ravda:II, 103
2)- bk. el-Cessâs, III, 97, 98~99; er-Râzî, X, 50; es-Sâbûnî, Tefsîru Âyât'il-Ahkâm:I, 458
3)-İbn Hazm, el-Fisal:IV, 94 Fakat İbn Hazm dahil hiçbir Ehl-i Sünnet aliminin kelâmî konularda bile bu temel kurala bağlı kaldıklarını görmek maalesef mümkün olmamıştır!
Ehl-i Beyt mektebinin "müt’a nikâhı"na cevaz verdiği hemen herkesçe malum. Konuyla ilgili olarak mektebin öncelik verip temel kabul ettiği belli başlı hadis külliyatına baktığımızda bu durum bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Şimdi önce bu rivâyetlerden bazılarına yer verecek, ardından da bu nikâhın temel özelliklerine ve şartlarına yani hukûkî düzenlemelerine geçeceğiz.
1. Mü'minlerin Emîri İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Hattâb oğlu benden önce bunu yasaklamasaydı, pek az kişi dışında kimse zinaya düşmezdi." (1)
(Bazı rivâyetlerde "pek az kişi" anlamına gelen "şefâ" kelimesi yerine "azgın ve eşkıyâ" anlamına gelen "Şaqıy" kelimesi kullanılıyor.)
2. Gönüllerimizin sultanı İmam Ebû Cafer Muhammed el-Bâqır'a (a.s) müt’a nikâhının hükmü sorulduğunda şu cevabı veriyor: "Kur'an'da şöyle bir ayet nazil olmuştur: "Onlardan bir şeye karşılık istimtâ ettiğinizde, ücretlerini kendilerine kararlaştırıldığı biçimde verin. Kararlaştırıldıktan sonra (bir miktarını düşmek için) aranızda anlaşmanızda sizin için bir sakınca yok." [Nisâ:24]" (2)
Aynı rivâyet İmam Cafer es-Sâdıq'tan (a.s) da rivâyet ediliyor. (3)
3. Abdullâh b. Umeyr el-Leysî İmam Muhammed el-Bâqır'a (a.s) gelerek müt’a hakkında sorular soruyor. İkisi arasında şöyle bir konuşma geçiyor:
Abdullâh: "Kadınlarla müt’a yapmaya ne dersin?"
İmam (a.s): "Allah onu kitabında ve elçisinin diliyle helal kılmıştır. O kıyamete kadar helaldir."
Abdullâh: "Ey Ebû Cafer, Ömer onu haram kılıp yasaklamışken senin gibi birisi bunu nasıl söyler!?"
İmam (a.s): "Öyle yapmış da olsa doğrusu budur."
Abdullâh: "Ömer'in haram kıldığı bir şeyi helal kılmaktan dolayı Allah'a sığınmanı öneririm."
İmam (a.s): "Sen dostunun sözüne devam et, bense Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) sözüne bağlı kalayım! Gel istersen; Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) sözünün hak, senin dostunun sözünün ise batıl olduğu konusunda seninle mübâhele edelim (la'netleşelim)!"
Aldığı cevaplarla köşeye iyice sıkışan Abdullâh "Peki, kadınlarınızın, kızlarınızın, bacılarınızın ve amcanın kızlarının bunu yapması senin hoşuna gider mi!?" diye sorup işi sulandırmaya başlayınca Hz. İmam (a.s) cevap vermeye değer bulmamışlardır. (4)
4. İmam Ebû Hanîfe, yolumuzun meşalesi İmam Cafer es-Sâdıq'a (a.s) gelerek "Bana haber ver; müt’a nikâhı hak mı?" diye sorunca Hz. İmam şöyle buyurur:
"Sübhânallâh! Sen Allah'ın şu ayetini hiç okumadın mı?: "Onlardan bir şeye karşılık istimtâ ettiğinizde, ücretlerini kendilerine kararlaştırıldığı biçimde verin." [Nisâ:24]"
Ebû Hanîfe diyor ki: "Allah'a yemin ederim ki, bu sanki daha önce hiç okumadığım bir ayet idi!" (5)
5. İmam Cafer es-Sâdıq (a.s) şöyle buyuruyor: "Müt’ayı Kur'an indirmiş, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) sünneti böyle cereyan etmiştir." (6)
6. Gözlerimizin nuru İmam Ali er-Rızâ (a.s) şöyle buyurmaktalar: "Müt’a sadece onu(n hükümlerini) bilene helaldir; bilmeyenlere ise haramdır." (7)
Bu hadis, İmam Muhammed el-Bâqır ile İmam Cafer es-Sâdıq'tan (a.s) da biraz değişik lafızlarla rivâyet ediliyor. (8)
Bunlar konumuzla alâkalı İmamlarımızdan (a.s) gelen yüzlerce rivâxetten sadece birkaçı. Bütün bu rivâyetler, "Müt’a Nikâhı"nın Ehl-i Beyt mektebinde caiz ve helal olduğunu açıkça ifade ediyor. Ancak bu cevazın yalnızca müt’anın hükümlerini ve hukûkî düzenlemelerini bilenlere mahsus olduğu, İmam Ali er-Rızâ'dan (a.s) gelen yukarıdaki rivâyetle netleşiyor.
İmâmiyye mektebinde Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) gelen hadislerle Ehl-i Beyt'ten ve On iki İmam'dan gelen hadisler "hüccet ve delil olma" bakımından aynı değeri taşırlar. Dolayısıyla her ikisi de bizleri bağlar.
DİPNOTLAR:
1)- el-Küleynî, el-Kâfî:V, 448; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII, 250, el-İstibsâr:III, 141; Şehîd-i Sânî, II, 103
2)- el-Küleynî, V, 448; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII, 250, el-İstibsâr: III, 141
3)- el-Küleynî, V, 449
4)- el-Küleynî, V, 449; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII, 250~251
5)- el-Küleynî, V, 449~450
6)- el-Küleynî, V, 449; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII, 251; el-İstibsâr: III, 142
7)- Şeyh Sadûq, Faqîhü Men Lâ Yahduruhu'l-Faqîh:III, 292; Ebû Cafer et-Tûsî, el-İstibsâr:III, 143
8)- el-Küleynî, V, 453, 454; Şeyh Sadûq, III, 292; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII, 250, 252, el-İstibsâr:III, 143
__________________ "sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
|
Yukarı dön |
|
|
ebu turab Uzman Uye
Katılma Tarihi: 08 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 529
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bu bölümün giriş kısmında Ehl-i Sünnet alimlerinin kafalarında canlandırıp reddettiği müt’a ile Ehl-i Beyt mektebinin kabul ettiği müt’anın birbirlerinden çok farklı olduğunu ifade etmiştik. Ehl-i Sünnet mektebinin kafasındaki müt’a nikâhı gerçekten de başı-boş bir fuhuş aracıdır. Böyle bir nikâhı kabul etmenin elbette imkân ve ihtimali yok! Ehl-i Beyt mektebi böyle serseri, başı-boş ve hiçbir hukûkî düzenlemesi olmayan bir müt’a nikâhını kabul etmez; şiddetle reddeder.
Ehl-i Beyt mektebinde müt’a nikâhının bir takım temel özellikleri ve hukûkî düzenlemeleri vardır ve bu nikâha bu şartlar dahilinde izin verilir. Söz konusu hukûkî düzenlemelerden en önemlileri şunlardır:
1. Müt’a nikâhında, tıpkı dâimî nikâhta olduğu gibi, tarafların rızası şarttır.
2. Nikâh icap ve kabûl ile kıyılır. Yani taraflardan birisi teklifini usulü dairesinde karşı tarafa iletecek ve o da bu teklifi kabul ettiğini söyleyecek.
3. Kıyılan nikâhın meşru ve sıhhatli olabilmesi için yakın akrabalık, süt bağı, kadının bir başkasının nikâhı altında veya iddet halinde olması gibi bir takım engeller bulunmamalı.
4. Müslüman bir erkek Müslüman ya da en azından Ehl-i Kitap bir kadınla, Müslüman bir kadın ise yalnızca kendisi gibi Müslüman bir erkekle müt’a nikâhı yapabilir.
5. Nikâh karşılığında kararlaştırılacak hem mehrin (ücret) hem de ecelin (süre) her iki taraf için de belirli olması gerekir.
6. Müt’a nikâhından sonra cinsel ilişki olsun olmasın kadın, kararlaştırılan mehrin (ücretin) tamamını hemen alabilir. Ancak asıl hak ediş, gerekli istifadeden sonradır.
7. Nikâh kıyılırken taraflar, cinsel ilişki olmaması dahil, bir takım şartlar ileri sürebilirler.
8. Nikâhın sıhhati için şahit bulundurmak şart değildir. (1)
9. Aklı başında reşit olmuş kimselerin sadece kendi rızalarının bulunması yeterlidir. Tabi kadında, bakire olduğu takdirde (daimi nikahta olduğu gibi) velisinin izni şarttır.
10. Detaylı açıklaması kitaplarda yer alan bir takım kusurlar dolayısıyla bu nikâha son verilebilir (fesh).
11. Müt’a nikâhında talâk (boşama) olmaz. (Ancak varsa bir durum, mahkemeye başvurulur ve gerekli görülürse hakim kararıyla taraflar birbirlerinden ayrılır.)
12. Müt’a nikâhında taraflar arasında miras tahakkuk etmez. Ancak nikâh kıyılırken şart koşulursa, mektepte en yaygın görüşe göre miras cereyan eder. Bu evlilik sonucu doğan çocuk ile ebeveyni arasında karşılıklı miras alış verişi ise vardır.
13. Müt’a nikâhında nesep hükümleri işler. Yani böyle bir nikâh sonucunda çocuk dünyaya gelirse, o çocuğun nesebi sabit, babası belli olur. (O çocukla babası ve annesi arasında her durumda miras hükümleri işler.)
14. Müt’a nikâhında iddet hükümleri vardır. Dolayısıyla nikâhta belirlenen süre (ecel) sona erdiğinde; kadın hamile ise doğum yapıncaya kadar iddet bekler. Hamile değilse iki hayız müddeti bekler. Hayız görmeyen kadınların iddeti ise 45 gündür.
Müt’a nikâhıyla evlenen çiftlerden erkek olanı bu evlilik esnasında ölürse, bu durumda kadın hamile değilse 4 ay 10 gün bekler. Hamile ise "4 ay 10 gün" ve "doğum vakti" seçeneklerinden süresi en uzun olanını tercih eder. (Yani örneğin 4 ay 10 gün geçtiği halde doğum olmamışsa doğuma kadar, doğum yapmış ama henüz 4 ay 10 günlük süre bitmemişse bu süre bitene kadar iddet bekler.)
15. Tarafların müt’a nikâhıyla ilgili gerekli bütün hükümleri ve hukûkî düzenlemeleri bilmeleri gerekir. Aksi halde onlara izin verilmez. (2)
İşte, görüldüğü gibi bu nikâhın da -tıpkı diğer nikâhta olduğu gibi- kendine özgü hukûkî düzenlemeleri ve şartları var. Ehl-i Beyt İmamları’mız (a.s) müt’a nikâhına bu şartlar dahilinde izin verirler.
Ayrıca bu ruhsatın sadece bu nikâhın hükümlerinden haberdar olanlar için geçerli olduğunu İmam Ali er-Rızâ (a.s)'dan gelen bir hadis ile yukarda tespit etmiştik. Bu yüzden İmamları’mız (a.s), kişisel ve toplumsal bir takım yaralar açmaması için, "müt’a nikâhı" nedir bilmeyen, onun hükümlerinden habersiz kişilere müt’ayı yasaklamış, onları bundan men etmişlerdir. (3)
DİPNOTLAR:
1)- Ehl-i Beyt mektebinde şahit bulundurmak hiçbir nikâh için sıhhat şartlarından değildir. Ehl-i Sünnet'in şu an yaşayan mezheplerinden Mâlikîler de aynı kanaatte. Buna göre şahit bulundurmak sadece bir anlaşmazlık olup mahkemeye düşüldüğünde ispat için gereklidir. Yoksa şahitsiz kıyılan bir nikâhın Allah katında bir mahzuru yoktur.
2)- Bu hukûkî düzenlemelerin tafsilatı için bk. el-Küleynî, V, 451~467; Şeyh Sadûq, III, 291~298; Ebû Cafer et-Tûsî, et-
Musa AYDIN-kerbela.net sayfasından alınmıştır.
__________________ "sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
|
Yukarı dön |
|
|
savana Uzman Uye
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam ebu turab
Nisa 24te anlatılan gayet açık ve net değil mi?Siz nasıl oluyor da bu ayetten yukarıda maddeleri verilen muta nikahını çıkarıyorsunuz anlamış değilim. Kuranda Allah’ın insanlara emrettiği nikah gayet açık ve net bunu beğenmeyip başka nikah yöntemleri uydurmakta neyin nesi?
Geçmişte olanlar hâriç, (bundan böyle) babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin, çünkü bu fuhuştur, (Allah’ın) hışmıdır ve iğrenç bir yoldur. 4/22
- Size (şunlarla evlenmenizde) haram kılındı: Analarınız, kızlarınız kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren (süt) analarınız, süt bacılarınız, karılarınızın anaları, birleştiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız - eğer onlarla henüz birleşmemişseniz, (kızlarını almaktan ötürü) üzerinize bir günah yoktur - kendi sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi bir arada almanız. Ancak geçmişte olanlar hâriç. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. 4/23
- (Savaşta esir olarak) ellerinize geçen (kadın)lar müstesnâ, evli kadınlar(la evlenmeniz)de (yasaklandı.İşte bunlar) size Allah’ın yazdığı yasaklardır. Bunlardan ötesini, iffetli yaşamak, zinâ etmemek şartıyla mallarınızla istemeniz (mehirlerini verip almanız), size helâl kılındı, kendileriyle evlenip faydalandığınıza, takdir olunan ücretlerini bir hak (farz) olarak verin. Ücretin (mehrin) kesiminden sonra karşılıklı anlaşma(k sûretiyle kesilenden az veya çok vermeniz)de üzerinize bir günah yoktur. Şüphesiz Allah bilendir, hikmet sahibidir. 4/24
Bakın nisa 22 ve nisa 23 inanlara kimlerle evlenip evlenemeyecekleri anlatılıyor nisa24te bu anlatılanların devamı şeklinde olup ellerinize geçen evli kadınlar müstesna evli olan kadınları nikah etmeyin deniyor.Yani mümin biri komşusunun boşanmamış karısını nikah edemez diyor.Ama ellerinize geçen (i savaşta esir düşen evli kadınlarla )evlenebilirsiniz diyor.O kadının bir yerlerde kocası var ve ondan boşanmamış ancak kendisi savaş sonunda esir düşmüş ve esir düştüğü yerde yaşamını ikame etmekte.Kocasına tekrar geri dönmesi mümkün olmadığından da onun nikahı düşmüş kabul edilip bu kadınla evlenmemin uygun olduğu anlatılıyor.Buraya kadar ayeti muta nikahını ortaya sürenlerle benim aynı anladığı kanaatindeyim.Ancak ayetin bundan sonrasını muta nikahını savunanların nasıl anladığı aşağıdaki gibi.
Sübhânallâh! Sen Allah'ın şu ayetini hiç okumadın mı?: "Onlardan bir şeye karşılık istimtâ ettiğinizde, ücretlerini kendilerine kararlaştırıldığı biçimde verin." [Nisâ:24]"
Ebû Hanîfe diyor ki: "Allah'a yemin ederim ki, bu sanki daha önce hiç okumadığım bir ayet idi!" (5)(ebu turab yazdı)
Peki böylemi?
Ayetin devamı şöyle Allah’ın size yazdığı yasaklar bunlardır(yani nisa 22 23 ve 24te belirtilen kimseler)
Bunlardan ötesini(yani bu sayılıp listelenilen yasaklı kimseler dışında kalanları)iffetli yaşamak,zina etmemek şartıyla mallarınızla istemeniz(bu kimselerle evliliğe talip olmanız) size helal kılındı. “kendileriyle evlenip faydalandığınıza, takdir olunan ücretlerini bir hak (farz) olarak verin.”Yapılan evliliğin neticesinde kadının evlilik akdi öncesinde takdir edilen mehire hak sahibi olduğu vurgulanıyor.Yani o nikahın gerçekleşmesi o kadına o mehiri hak etmesine vesile oluyor.
Görüldüğü üzere açıkça anlatılan Müslümanlar üzerine farz olan NİKAH.Sizin yaınızda bahsettğiniz ve maddelerini verdiğiniz muta nikahı belirtilmiyor.
8. Nikâhın sıhhati için şahit bulundurmak şart değildir. (1) (ebu turab yazdı)
Neden şahit bulundurmak nikahın sıhhati açısından şart değil?Muta nikahı derken bile nikah kelimesini kullanıyorsunuz bakın nikah neymiş;
Nikah nedir;
kelime manası duyurmak, ilan etmek.. -bakın biz evleniyoruz zaman gelir yanımdaki bu adam/hatun kişiyle beni beraber görürseniz dedikodu yapmayın. biz evlendik bilesiniz
Kelime anlamı duyurmak ilan etmek olan bir eylemin şahitler huzurunda yapılmasından daha sıhhatli ne olabilir?
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
|
Yukarı dön |
|
|
ebu turab Uzman Uye
Katılma Tarihi: 08 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 529
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam savana,
yazımın başında aynen şöyle demişim:
"Öncelikle şunu söyleyim,aşağıdaki yazıyı karşı tarafıda dinlemenin bilimsel bir tartışmanın gereği olduğunu düşündüğüm için gönderiyorum".evet bu ifadeyi özellikle yazmıştım.forumdakiler nikahı savunduğumu sanıp hemen saldırıya geçmesinler diye yazdım ama nafile.
muta taraftarı olduğum için değil sadece caferi mezhebinin bu mevzudaki savunması ve delillerinin ne olduğunu forum takipçilerine sunmak maksadıyla yazdım.yazı benim düşüncelerim değil bir iktibas.birşey uydurmuş değilim.
bana sorduğun soruları şia müçtehidlerine sorarsan daha uygun olur.
__________________ "sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
|
Yukarı dön |
|
|
|
|