Fereç Hüdür Uzman Uye
Katılma Tarihi: 28 subat 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 48
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
KÛR'AN DIŞI OLUŞUMLARIN NETİCELERİ
İslam Dininde Tebliği ve İrşad Görevi: Bilindiği gibi, İslâm dinine göre peygamberlerin ana görevi, Allah'tan almış oldukları dini vahiy bilgilerini insanlara tebliğ etmektir, Kûr'an öğretisine göre peygamberimiz Allah'ın resulü ve son nebisidir, kıyamete kadar kendisinden sonra nebi gelmeyeceğine göre, tebliğ görevini kim veya kimler neye göre yüklenip yürütecektir. Bu sorunun cevabı, İslâm dinine göre, insanların hem dünyada hem de ahirette tek kurtuluş umudu olan Kûran'ın tebliğinde temel esastır. Peygamberimizin vefatından sonra kıyamete kadar, hiçbir insanının diğer insanlardan ayrıcalıklı dini payesi olamaz, aksini iddia etmek direkt veya dolaylı olarak peygamberlik iddia etmekten başka bir şey değildir. Böyle bir şey iddia etmek ise bu husustaki Kûran ögretisini reddetmek suretiyle küfre düşmenin ta kendisidir.
Kûran öğretisi hiç bir şahsın veya zümrenin tekelinde olamaz, Kûran ögretisine karşı kendilerini anahtar yapanlar veya tekellerine almak isteyen kimseler insanların serbestçe Kûran bilgisine ulaşmasını engellemek isteyen kimselerdirler. Kûran hür bir kitaptır, kendisine her ne şekilde olursa olsun anahtar iddia etmek onun hürriyetini bağlamaktır, böyle bir iddiayı ise ancak, Allah ve Kûran düşmanları yaparlar. Peygamberimizden Kûran bilgisine ulaşmada bütün insanlar bir birlerinden ayrıcalıklı olmaksızın eşit imkana sahiptirler, onun bilgisinden yoksun olanlar onu reddedip ona karşı cephe almış olanlardır, aksi takdirde her insanın diğer insanlara eşit olarak Kûran bilgisine erişme imkanı vardır, kim bu imkanı daha iyi kullanırsa daha fazla Kûran bilgisi elde eder. Bu bilgiye ulaşan ve iman eden her kim olursa olsun kendi başına dini paye iddia etmeden sade bir Müslüman veya Mümin olarak, insanlara tebliğ ve irşat etme imkanına sahip olduğu gibi bu aynı zamanda onun görevidir.
Zamanımızda, dünyada kendisine Müslüman diyen ve kendilerine ait elli kadar devletleri bulunan bir milyardan fazla insan bulunmaktadır. İsmen kendilerini Müslüman olarak tarif etmelerine ve dini kitaplarının Kûran olduğunu söylemelerine rağmen, aralarında inanç yönünden büyük farklılıklar ve derin ayrılıklar mevcuttur. Bu ayrılıkları nedeniyle çesitli mezheplere ve fırkalara bölünmüşlerdir. Bölünmüş olan bu gruplardan her birisi kendi mezhebine dayalı olarak bağlısı olmadığı diğer fırka veya mezhep bağlılarını dini açıdan yalanlayıp, hatta tekfir etmektedir. Bu durum günümüzde de öyle olduğu gibi, asırlardan beri süregelen bir olaydır. Olay bununla da bitmemektedir, aynı fırka veya mezhebi benimsediğini söyleyen herhangi iki şahıs bir araya geldiğinde, inanç yönünden bir birlerinden farklılıklar gösterip, tartışma içerisine girerek birbirlerini tekfir edebilmektedirler. Ve dini tartışma içerisine girip ayrılığa düşen şahısların halktan kimseler olması veya fırka ve mezheplerin dini temsilcileri olması durumu değiştirmemektedir. Ve hatta bunlardan herhangi tek bir şahıs dahi kendi nefsinde çeliskili olup, dinle ilgili olarak sabah söylediğine akşam, akşam söylediğine sabahleyin aykırı sözler söyleyip kendi kendisiyle çelişkiye düşebilmektedir.
Bu gibi hususlar normal olmayan ilginç durumlar olduğu gibi, muhakkak bir nedeni olmalıydı .İşte bu nedene baktığımızda bu nedenin, Kûran öğretisini engellemek için insanlar tarafından üretilmis çesitli anahtar iddialarıyla karşılaşırız, bu anahtar, peygamber adına üretilmis yalan rivayetler olabildiği gibi, kendilerine diğer insanlardan farklı olarak dini payeler biçen ve dolaylı olarak peygamberlik iddia eden, şahıs veya şahısların sözleri olduğunu görürüz. Bütün bu olgular neticesinde, İslam dinini, Kûran'a uygun şekilde, öğrenip öğretmek bir tarafa büyük bir dini kargaşanın doğmasına neden oldular, yaptıkları ise çok basitti, Allah'ın korumasıyla Kûran'ın içeriğini değiştirme imkanına sahip olamayan, Kûran karşitları, ürettikleri vasıtalarla Kûran'ın etrafına duvar örüp kuşattılar ve ürettikleri bu duvarı Kûran'dan üstün tutarak kişisel dünyevi menfaat sağlamaya giriştiler, böylece dünyaları için âhiretlerini satmış oldular. Kûran'ın İslam dini öğretisine rıza göstermeyen bu kimselerin, Kûran karşıtı alternatiflerini ve ürettikleri neticeleri kısaca şu şekilde sıralıya biliriz:
Bu durumlar neticesinde ortaya şöylece bir olay çıktı :
1- Seçilmiş Devlet Başkanı yerine babadan oğula devreden Kraliyet. 2- Kûr’an yerine, rivayetler, keyfi şahıs sözleri, felsefi görüşler ve tağuti uygulamalar. 3- İslâm birliği yerine, mezhepler ve fırkalar. 4- Mescit yerine, tekke ve zaviyeler. 5- Açık Kûr’an öğretisi yerine, batini öğreti. 6- İslâm ümmetçiligi yerine ırkçılık. 7- Takva ile üstünlük yerine, soy sop üstünlüğü. 8- Namaz yerine, sema, raks ve çalgi aletleri. 9- Kabe yerine, türbelerin tavaf edilmesi. 10- Allah'a iman ve Allah’ın birliği yerine, Kutup, Gavs, kırklar, Yediler, Evtâd v.s. Telakki edilen kimseler. 11- Zekat ve Sadakalar yerine, Sofistlere vakıf tahsisi ve mali destek. 12- Helal ticari kazanç yerine, faizcilik ve karaborsacılık. 13- Aktif, adaletli ve çalışkan toplum yerine, hak gözetmeyen pasif ve tembel toplum. 14- Yaratılış ve yaratıklar üzerine açık ve müspet düşünen toplum yerine, düşünceden kaçan, akletmeyen, boş hayaller kuran fertler toplumu. 15- Meşru müdafaa üzerine kurulu, af ve barışa teşvik eden İslâm cihadı yerine, haksız saldırılar ve çapulculuk. 16- Allah’ın korumasını isteme yerine nazarlıklar, muskalar, kullar v.s. den medet ve koruma ummak. 17- Allah’a istiâne yerine, kullara istiâne. 18- Peygamber yerine, Rivayet imamları, Mehdi iddiaları, şu kadar surede şu şahıs geldi veya İsa Peygamber gelecek v.s. gibisinden, insanların kurtuluş için Kûran'a umut besleme morallerini kırma amaçlı iddialar. 19- Allah’ın tevhidi; birliği yerine, kulların ilâhlık iddiaları. 20- Aklı önemseme ve kullanma yerine, aklı küçümseme ve ret etme. 21- Gayba iman yerine, gayb konusunda keyfi iddialar ve falcılık. 22- Açık ve adil İlâhi adalet yerine, zorbaların ve diktatör yöneticilerin tağuti ve keyfi kararları.
Bu gibi kimselerden uzak durulması gerektiği hususunda Kûran'dan mealen:
- Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını haber verecektir. 6/159
- Yalnız O'na yönelin ve O'ndan korkun; namazı kılın ve (Allah'a) ortak koşanlardan olmayın 30/31
- (O ortak koşanlardan olmayın ki onlar), dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her hizip (parti) kendi yanındakiyle sevin(ip övün)mektedir. 30/32
- Kâfirlere boyun eğme ve bununla (bu Kûran ile) onlara karşı büyük cihad et 25/52
DURUM BÖYLE OLUNCA İSLÂM DİNİNDE TEBLİĞ VE İRŞAT GÖREVİ KİMLER TARAFINDAN VE NASIL YAPILA BİLİR :
İslam dininde Tek Kaynak ve Tek Rehber Kûran'dır, dolayısıyla Kûran'a inanan ve İslam dini adına öğretide bulunanların yaptıkları her öğreti için dayanak olarak Kûran'dan ayet göstermeleri, ögrenenlerinde kendilerine yapılan öğreti ile ilgili olarak ayet delili istemeleri şarttır. Bu sağlanırsa gerek fert bazında gerekse, birden fazla kişi bazında tebliğ ve irşat yapılabilir.
Kişi bazında tebliğ ve irşat yapılabileceğiyle ilgili olarak Kûran'dan mealen:
- (İnsanları) Allah'a çağiran, iyi iş yapan ve "Ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? 41/33
- (Lokman oğluna ögüt verip der ki) "Yavrum namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve başına gelene sabret. Çünkü bunlar (Allah'ın yapmanı emrettiği) kesin işlerdendir." 31/17
Ümmet bazında da tebliğ ve irşat yapılabileceğiyle ilgili olarak, Kûran'dan mealen :
- Yarattıklarımızdan (öyle) bir ümmet var ki Hakk'a iletirler ve hak ile adâlet yaparlar. 7/181
- İçinizden hayra hayra çagiran, iyiliği buyurup kötülükten meneden bir ümmet olsun; işte onlar kurtuluşa erenlerdir. 3/104
Devlet bazında tebliğ ve irşat yapılabileceğiyle ilgili olarak Kûran'dan mealen:
- Onlar (o kimselerdir) ki kendilerine yer yüzünde iktidar verdiğimiz takdirde namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeğe çalisirlar. Bütün işlerin sonu Allah'a âittir. 22/41
Tebliğ ve irşat yapan kimselerin kendi nefislerini de unutmamaları gerektiği hususunda Kûran'dan mealen :
- Siz Kitâbı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? 2/44
Bu konuda Kûran'dan daha birçok örnek vermek mümkündür, fakat verdiğim örneklerden de, İslam dininde tebliğ ve irşat konusunda araçtan çok amacın esas olduğu, amacın gerçekleşmesi için meşru her imkanın kullanılabileceğini görmek mümkündür.
Tebliğ ve irşat görevinde Kaynak ve Rehber Kûran'dır
- Gerçekten bu Kûran en doğru yola iletir ve iyi işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler. 17/9
- Dedi ki: Bana vahy olundu: Şüphe yok ki, cinlerden bir topluluk dinlemiş te demişler ki; Muhakkak biz, bir acîb (hârikûlâde) -eşsiz- bir Kur'an işittik. 72/1
- Doğru yola rehberlik ediyor, artık biz ona îman ettik ve Rabbimize hiç bir kimseyi ortak tutmayacağız. 72/2
Fereç HÜDÜR
__________________ Kûran İslam Dininin Tek Kaynağı ve Tek Rehberidir
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Fereç Hüdür yazdı :
Kûran'ın İslam dini öğretisine rıza göstermeyen bu kimselerin, Kûran karşıtı alternatiflerini ve ürettikleri neticeleri kısaca şu şekilde sıralıya biliriz:
Bu durumlar neticesinde ortaya şöylece bir olay çıktı :
1- Seçilmiş Devlet Başkanı yerine babadan oğula devreden Kraliyet.
Selam Dostlar,
sevgili Fereç Hüdür'ün dediği gibi tek başına Kur'an'a rıza göstermeyen ve şirk koşmadan iman etmek istemeyen kimselerin Kur'an karşıtı alternatifleri ve ürettikleri sonuçlarından önemli bir tanesi de babadan oğula devreden kraliyet sistemidir diyebiliriz.halbuki Yüce Allah, bize açıkça birbirimize danışarak karar almayı , işleri ehil olanlara ancak bu şekilde/bu sistemle vermeyi emretmektedir, babadan oğula değil:
42 Şura 38 :
Rabb'lerinin çağrısına gelirler, namazı kılarlar.işleri aralarında danışma iledir.kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar.
işte, Yüce Rabb'imizin bu açık emrini yüzyıllardır yok sayarak, kendi hanedanlarını despotvari yöntemlerle oluşturmuş, millete rağmen bunu devam ettirmekte beis görmeyen tağutlaşmış yönetimler,başta ortadoğuda olmak üzere, ben Müslümanım diyen toplumları , maalesef bugünkü sefil ve zelil noktaya ulaştırmıştır.işin bir acı yönüde şudur ki: gerçekte Kur'an'a uymamaktan dolayı oluşan bu kötü manzaranın faturası , bilerek veya bilmeyerek İslam'a kesilebilmektedir.yani İslam/Kur'an, emretmediği /onaylamadığı bir yönetim biçiminin elde ettiği sonuçlardan/neticelerden haksız bir şekilde sorumlu tutulmak istenmektedir.bu toplumları bu kötü duruma İslam'ın getirdiği bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde söylenebilmektedir.halbuki bu olumsuz neticelerin, Kur'an'a uymamaktan ve şirk koşmadan iman etmemekten kaynaklandığı çok açıktır.
saygı ve sevgilerimle
|