Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam ile
İki farklı yaklaşım, doğrulara karşı takınılan iki farklı tavır, Allah ile doğrular üzerinden kurulan ilişki de iki farklı durum.Taklit ve tetkik ve sonuç sorumluluk.Taklit körü körüne itaati tetkik kayıtsız şartsız itaati doğurur.Taklit – mış gibi bir yaşantıyı, tetkik özümsenmiş bir hayatı getirir.Taklit güdülmeyi tetkik gözetilmeyi oluşturur.
İnsanlar tetkik ederek, hayvanlar taklit ederek öğrenir, sizi taklide çağıran güder, sizi taklide çağıran güder,
Bir hayvana yürümesini, el çırpmanızla oturmasını, veya bir papağana anne demesini öğretebilirsiniz, ama papağan anne kelimesi ile ne kastın ne olduğunu ne de bu kelime ile doğuran bir varlığı çağrıştırmış olur. Siz elinizi çırptığınız an o anne der ama ne ortamı ne de diğer araçları dikkate alır, tenekeye vurduğunuzda çıkan ses ile el çırptığınızda ses veren papağan arasında fark yoktur,
Peki insanlar neden taklit ederek öğrenmek ister ?
Ve insanlardan neden taklit etmeleri istenir ?
Benliğine şahit olamayan ne yaşadığı hayata ne de Rabbine şahit olabilir, fıtratında hayret duygusu ile yaratılan, yetilerle yaratılan insan, bu duygusunu örterek doğruyu kendisi dışındaki unsurlarda aramaya başladı mı taklit için güzel bir giriş yapmış olur sonunda körü körüne itaat eden bir mahluka döner el çırparsınız ses verir, ama gerisi yok.
Meseleleri zaman, zemin, durum ve diğer etkenleri göz önünde bulundurarak ele almaz. Olayları kendi çıplaklıkları ile ele almaz, olaylara eşlik eden insanların kıstasları ve o insanların kendileri ile beraber ele alarak düşüncesinin önüne kilitler, bariyerler koyar, bir kardeşimiz güzel bir örnke vermişti, “ burada yolun ortasından yürüsen deli derler, ama git bizim oralara kaldırımdan yürüsen deli derler “ evet, doğu bölgelerinde kışın kaldırımdan yürmeniz tehlikeli çatılar bu saçakları ile dolu ve kafanıza bir tanesinin harakiri yapma olasılığı bayağı yüksek bu yüzden kaldırım dışında yürürsünüz, ama batıda bu böyle değildir, bu sefer yolun ortasında yürürseniz bu sefer tehlike havadan değil kavşaktan gelebilir.Bir mizansenle olayı somutlaştıralım taklit ve tetkik arasındaki farkı ele alalım inş,
Ahmet amca sevilen, sayılan bir adamdır, zeki ve düzgün bir kişiliktir, O’nunla ne zaman caddeye çıksak sürekli yolun ortasından yürürdük, ben şimdi istanbuldaysam ve ben Ahmet amca kadar akıllı biri değilsem, o zaman Ahmet amca ile yaptığımızı yapmalıyım, sonra Ahmet amcaya birkaç gün sonra hastaneden mektup yazarız artık sevgili Ahmet amca gösterdiğin yolda ilerlemeye sol kalça kemiğim kırılması pahasına devam ediyorum, bu yolda her türlü bedeli ödemeye hazırım, “ takilt ve körü körüne itaat
Ahmet amca sevilen, sayılan akıllı bir adamdı, onunla ne zaman çarşıya insek sürekli yolun ortasından giderdik, ben şimdi istanbuldaysam ve Ahmet amcayı örnek alacaksam, yapmam gereken, kaldırımdan yürümektir, biz beraberken erzurumdaydık şimdi ise ben istanbuldayım, şartların beni olumsuz etkilemeyeceği bir halde olmalıyım arabalarla dolu şehir de yoldan yürümek buzlarla dolu çatıların altındaki kaldırımlarda yürümek gibidir.
Tetkik
İnsanların var oldukları dünyada elleri ile yaşama serüveninde özlerine dayanarak getirdikleri uygulamalar hep sınırlar ile mahkumdur. İnsanların elleri ile yaptıkların şeylerin, size doğru diye dayatılanların karşılığını fıtratınızda, evrende, ve indirilenlerde bulamıyorsanız onların hiçbir bağlayıcılığı yoktur, İnsanlar tarihseldir ve sizlere tarih ötesinden seslenemez, size 1400 küsür yıl öncesinden seslendiğine inandığınız insanlar varsa onlar sizin minik ilahlarınızdır, zamanlar üzeri olan tek varlık Rabbdır,
İnsanlar coğrafyalarla ve toplumlarla vardır, ve bu şartlara göre uygulamalar getirirler, coğrafyalar ve toplumlar üzeri bir varlığın sizin bu gününüze etki edeceğini düşünmek yine bir başka ilahlık yakıştırmasıdır, Fakat, bütün zamanlar ve mekanlar üzeri olan, özlerdir, her insanın yaratıldığı özler, ve Rabbin sizler için numune kıldığı sözler ve indirdiği sözlerdir, bunlardır sadece evrensel olan ve bağlayıcılığı olan.Ve her insan, her elçi, bu özlere binane var olduğu dünyayı, çağı, coğrafyayı vesair etkenleri göz önünde tutarak, yola çıkar, ve özlerine binaen uygulamalar yapar işte bu da yeryüzü halifeliğidir.öze binaen uygulananlar tarihte kalmıştır çünkü binaen kısmı bitmiştir, ama siz hala o öze sahipsiniz. O sözlere o indirilenlere sahipsiniz. Bu yüzden bize şafi fıkhından, Hanefi fıkhından, ebubekir, ömer fıkhından bahsetmeyin, hatta bize muhammed’in fıkhını da anlatmayın, iki kuşak önceki dedem benim hayatıma yabancı iken muhammedin uygulamaları, ömerin içtihadları mı bana yardımcı olacak benim derdime melhem olacak, bizi bizden öncekilerin yoluna ilet diye dua ettiğimiz Rabb, bizlerden öncekilerin yolunu da söylüyor, nefsini arındıran felah bulur, hepsi Rabbe teslimdi, rabbin indirdiklerine sadıktı, hepsi özlerine sahipti, ve Rabb bu yolda bu halleri ile olan insanları da bizlere bildiriyor ki adem ve iblisin serüveni bizlere hatırlatma olsun, var olanları hatırlamamıza yardımcı olsun, ibrahim’in dinen uy diye emredilen Muhammed ibrahimin suhuflarını mı aradı, yoksa torunlarını mı aradı, ibrahimin dinine uymak için ibrahimin tenine şahit olmak gerekmez, ibrahimin sözüne de şahit olmak gerekmez, Rabbin istediği resmi çiz gerçekliğine uygun yaşa işte sana ibrahim’in dini, insan şahit oldukları üzre sorumluluk sahibidir, vahiyler ve diğer araçlarla sorumluluk ise muhattabiyetle başlar, gaybe iman sadece Rabbe bianen, O’nun sözüne binaen yapılır, bunun dışında tarih gaybında şahit olmadığımız olayları ve insanları sahiplenmemizi kimse bizden istemesin.Çünkü, biz gaybın tek sahibinin kullarıyız ve biz hiç birinin yanında değildik, Rabb’ın anlattığı kadarına şahit olup sahip çıkarız gerisi ise trt Ankara çocuk korosu,
Takli ve tetkike bir farklı örnek, meseleleri insanların etkisi altında kalarak ele alma,kendi çıplaklıkları ile ele alamama,
Bizim orada bir grup vardı, adamlar mushafta bir ayetin sonradan eklendiğini iddia ediyordu, arkadaşlarla beraber otururken birileri ordan bu grup hakkında atıp tutmaya başladı kafirler, zındıklar, ne oldu abi hayırdır dedim, - ne olacak adamlar ayet inkar ediyor, - bir şey olmaz abi sadece bir ayet inkar ediyorlar, - olur mu yaw değil bir ayet bir harfini bile inkar etse kafirdir, - peki ben inkar etsem, - sen de kafirsin, - ya ben desem kur’an da eksik sure var, - yine kafirsi, - peki desem ki mushafta şu ayet var ama açsan baksan o ayet yok, - yine kafirsin, - peki bunu suyuti, Müslim söylese, - onlarda kafir olur, - öyle mi abi, bunların kitaplarında bunlar var şimdi ne diceksin, - şeyy onların bir sorumluluğu yoktur, onlar sadece naklediyor, işte meseleleri insanların etkisi ile ele almak, bir kısmı da şerhine bakmalıyız der, şu adamın şu olayı mı yoksa şu olay mı ? insanlar üzerinde yaklaşırsak varacağımız yer burasıdır,
Peki taklit güvenin, tetkik güvensizliğin göstergesi midir ? güvenerek tetkik ediyorsanız yaratıldığınız öze ve doğruların batmazlığına ve neticesinde doğruların tek efendisine kayıtsız şartsız itaati doğruyorsanız işte bu tetkik güvenin sembolüdür, taklit ise bu durumda yaratıldığınız öze ihanetin bir yansımasıdır, onlar hayvanlar gibi yiyorlar diyen Allah, hayvanlar gibi öğrenenlere ne der acaba, Rabb sizin körü körüne yaptığınız itaati değil basiret ile bakan bir çift gözünüzün kayıtsız şartsız itaatini ister, Rabbe bile kör körüne itaat edilmezken, abi, alim, şeyh, meyh, elçi, sahabe bunlara asla körü körüne itaat edemezsiniz.Rabb sizden körü körüne itaat istemezken bi başkası sizden asla isteyemez, o yüzden elçiler bana kul olun demez, Rabbani olun der, O yüzden Allah çevir gözünü var mı bir gedik noksanlık derken kendisi ile yapılan pazarlıkları ve kayda düşürülen şartları kınar, Allah eşyası üzerinde bu hakkı tanımışken, sizin düşüncelerinizin önüne kilit vurmaya çalışan her kişi sizi kendine kul edinmeye çalışan sahte bir Rabdir, sizlere ya müçtehid olacaksın ya da mukallit olacaksın diyen insanlara inat bizler Rabbani olma niyetindeyiz deyin.
Mukallitlik sadece yanlış işlerle ilgili değildir aynı zamanda doğrularında mukallitleri vardır. Yanlış adamlar doğru adamların sözlerini ağızlarına pelesenk etseler de o adamlar yine yanlış adamlardır, ortak sözümüz tek rehber vahiydir olsun, bu sözle boşluğu yumruklayan kişi ile kütüphaneleri tırtıklayan kişi arasında hiçbir fark yoktur. Ve isyan noktasında sorumlulukları aynıdır, zira ikisinin de sözleri şahitlidir kayıtlıdır, siz sözlerinize şahit olup sahip çıkamazsanız, o sözler bir gün size şahitlik edecektir unutmayın,
Doğru iş niçin doğrudur, değerli biri onu yapıyor diye mi yoksa kendiliğinden mi, müminlere merhametli olmak, Muhammed müminlere merhametlidir diye mi doğrudur yoksa müminlere merhametli olmak başlı başına mı doğrudur, unutmayın insanlar doğruları uygularlarsa değer kazananlar kendileridir,
Muhammed sahip olduğu dorularla yol buldu, doğrular Muhammed yaptı diye değer kazanmadı, ama Muhammed bu doğrular ile değerli kılındı, o yüzden birilerinin doğruları değil, doğruların peşinde olmalıyız ki bunun içinde gereken yeri hepimiz biliyoruz.ama siz müminlere merhametli olmayı sadece Muhammed merhametlidir diye yapıyorsanız, eğer Allah dilemeseydi biz bunlara tapmazdık diyen, ve biz atalarımızı bu yolda bulduk diyen mukallitlerden farkınız yoktur haberiniz ola..Elçilerde Rablerinden gelecek her hayra muhtaç bizlerde.doğruların kaynağı ve sahibi Allah’tır.işte bu yüzden doğru hayatlara binaen ortaya çıkan meyveler değerlidir, ve işte bu yüzden vahiy ile dinleyenler arasında bir perde vardır, doğru iddialar, neticeler yanlış insanların ağzında cana değmeyen tenlerinde olabilir ama bu insan hatırlayan bir insan değilse elinde ve dilinde hatırlatmaların olması bir şey ifade etmez.şahit olamadığınız, sahip olamadığınız doğrular sizleri başkalarına mahkum eder, ya şerhlere mahkum kalırsınız ya eleklere.
İnsan bir eşya olmadığı için tetkik eder, İnsanın fıtratı tanımaya, bilmeye, araştırmaya meyillidir, okulda bizlere çocukların gelişim dönemlerini anlatmışlardı, bir dönem ağzı ile tanımaya çalışıyor, eline ne alsa ağzına götürüyor ve tanıyor, bir dönem dokunarak, sobaya dokunuyor sıcak bir daha dönmüyor, bir dönem görerek, ama çocuk kendisine üflenen ruh ile ve nefsindeki iblis ile farkındalığa geçemediğinden taklit ettiği dönemlerde vardır, hayvanlar ise öyle değil geliştirme, ilerletme yetileri olmadan öğretilmeye müsait kılındıklarını ve öğretildiklerini uygularlar, bir kargada hayret duygusu var mıdır?
Peki hayat hep böyle mi sürekli bir tetkik serüveni mi ne zaman kollarına kendimizi bırakacağımız bir koy bulacağız, veya tetkik ile olumsuz şüphecilik arasında ne fark var, ne zaman emin olacağız yani iman edeceğiz, işte dedemiz ibrahim’i görelim şimdi.
Dedemiz İbrahim önce her biri bir yıldız olan sahabelere bakıyor, bakıyor ki onlar bu güne seslenemiyor sesleri yolda gelirken batıyor, sonra dönüyor ışığını güneşten alan ve dünyaya bunu ileten aya, aynı bizlerin vahyini Allah’tan alan ve topluma ileten elçilere baktığımız gibi bu sefer elçi adına anlatılanlara, elçi adına söylenenlere bakıyor, bakıyor ki olmuyor bunların da sesleri mesafenin uzaklığını kaldıramıyor ve sonra dönüyor güneşe, ışığın kaynağına yani vahyin kaynağı Allah’a bu sefer toplumda Allah diye anlatılana bakıyor, ama o da ne daha demir parmaklıklar altından çıkamayan, tek başına bir işe çare olamayan bir ilah bu da gözünden düşüyor, sonra özünden gelen sese kulak veriyor benim üzerimde ki güç bunların hepsinin bu alemlerin hepsinin şekillendiricisi olan bir güçtür ve ben O’na teslim oluyorum.işte o zaman uydusunu çeviriyor Rabbe doğru, zaten alıcılar hep açık, işte iman budur, alıcıların sürekli açık olması hali, işte haniflik budur, işte İbrahim dedemiz bu yüzden asla müşrik değildi, asla durmadı, karşısına çıkan her yanlışı batırdı her doğruyu da tasdik etti tasdik ettiklerine sadık kaldı, onlara şahit olup sahip çıktı, ve asla çorap değiştirir gibi fikir değiştirmedi, yıldızı öyle bir batırdı ki bir daha batamama ihtimali kalmadı, sabırlı idi, sürekli yöneliyordu, ve bu yüzden o tek başına bir ümmetti, yanında beraberinde birileri vardı, ama o kendi elçiliğini kendine yapmıştı, kendi kendine ümmet olmuştu, ve bir ümmetin hayatını bir hayatta toplamıştı, sonra da Rabbi onu seçip elçi etmiş ve beraberine birkaç kişi lutfetmişti.
Sürecin neresinde olduğunu önemli değil, önemli olan yol boyunca karşınıza çıkan doğrulara karşı aldığınız duruştur, takındığınız tavırdır.on doğru bilen ama alıcılarını kapatan karşısına henüz bir doğru çıkmış olan ve buna karşı kör kalmayan birinden daha alttadır, doğruların adamları kurşundan saflardır aynı tavrın adamlarıdır çünkü onlar, safları uyduları, kıbleleri aynıdır, işte bu yüzden bilginden önce bilinç diyoruz. Kimse ben şirk koşuyorum diye şirk koşmaz herkesin kendi içersinde bir açıklaması vardır, sınırları insanlar çizmeye başladımı, duruma göre bir sınır çizmek zor iş değildir, bu bir zincirin neticesidir, işte tetkik taklide dönüşmeye başlar alıcılar kapanır ve tehlike çanları çalar, etrafı kabuktan kaplanmış şeytanlar çevirmiştir ama o hala hidayette sanar kendisini, ama bizlere düşen frekans ayarlarımızı çevirmek Rabbe ve emin olmak kurtuluşa giden yol buradadır, ve işleyip duran yasaların bizlere yardımcı olacağını, indirilen kitapların bizlere yardımcı olacağını, gönderilen elçilerin bizlere yardımcı olacağına emin olmaktır, ve bunların neticesinde bir karşılığın ve bir hesap gününün varlığından emin olarak ilerlemektir, elçiler sizleri kitaplara, kitaplar sizleri meleklere melekler de sizleri Rabbe götürecektir,yeter ki siz tetkik edin taklit etmeyin.
Ne güdülürüz ne güderiz, hem gözetiriz hem de gözetiliriz. Rabb size bir ip sallar siz ona tutunur ve yönelirsiniz bu böyle sürer gider, ki bu yüzden dedemiz durmamış ya, karşısına Rabbin hakkını gasb eden biri çıktımı, Rabbin yasalarını, indirdiklerini çirkin gören biri çıktı mı, batan güneşi, batırdığı güneşi doğurmasını istiyor, seçim iyin ve kötünün neticesidir, bir şeyi neden seçersiniz diğerinden ii olduğu için Rabbin indirdiklerini değil, kendi elleri ile çıkarttıkları doğruları hayat için, yönetim için seçenler de batmaya mahkumdur, ve bizler batırdıklarımızı öyle sağlam bir temelle batırmalıyız ki, bir daha bizler için doğma ihtimali kalmasın ki karşı tarafa delil olsun, kendimize delil olsun, Rabbin yanında da bahanemiz olsun.unutmayın Rabb sizi şahit kılmıyorsa siz müşahede edemeyeceğiniz alanlarda cirit gezdirmeyin, şahit olamadıklarınıza sahip, sahip olamadıklarınıza sadık, olamayacaksınız, ama bu giriştiğiniz iş sizin elinizde patlayacak. Vahiy bizlere bu günden sesleniyor, siz uzaklardan seslenmeyin benliğinize sizden bugünden ve içinizden seslenin.ne Yahudi olun ne nasrani ne de Müslüman, dönün yüzünüzü Rabbe gerisi hikaye,
vesselam
|