Yazanlarda |
|
selimbay Yasaklı
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 110
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sünneti Kimler İnkar Ediyor? |
|
İmam Şafiî, hadisleri inkâr edenleri "Bütün haberleri reddedenler ve haber-i hassayı reddedenler" olmak üzere ikiye ayırır. (1) Ancak günümüzde bu ayırım yeterli değildir. Biraz daha detaylandırmak gerekir.
Hiç şüphesiz günümüzde sünnete karşı çıkanlar veya böyle anlaşılanların hepsi aynı düşüncede değildir. Bunu dâva edinenler birkaç gruptur. Bunlar:
1. Hadisi inkar edenlerin başta gelenleri müsteşriklerdir: Onların bütün hedefi, İslamiyet�i nazardan düşürmektir. Bu uğurda yapmayacakları hiçbir şey yoktur. Nitekim biraz sonra da yer vereceğimiz gibi, sünneti inkar fitnesi, asrımızda onların körüklemeleriyle alevlenmiştir.
2. Müsteşriklerin tesirinde kalanlar: Hıristiyan âlemi, İslâmiyet gibi yeni bir dinin ortaya çıkışını, Irak, İran, Suriye, Filistin, Mısır, Kuzey Afrika, Anadolu, İspanya gibi halkı Hıristiyan olan yerlerin kısa zamanda fethedilerek halkının Müslüman olmasını bir türlü hazmedememişlerdir.
Bunun için bu topraklara yeniden hakim olabilme düşüncesiyle Haçlı seferleri düzenlemişler, ancak bundan bir netice alamayınca, başka yola baş vurmuşlar, ilim kisvesi altında ortaya çıkmışlardır. Bu gaye ile İslâm ilimlerini öğrenebilmek için okullar açmışlar, bu iş için büyük bir sermaye ayırmışlardır.
Neticede; İslâm dini ile ilgili olarak 1800'yılından itibaren çok sayıda kitap yazmışlardır. Bunlar, yazdıkları kitaplarla Müslümanları dinlerinde şüpheye düşürmenin yollarını araştırmışlar, bunun için ortaya aslı astarı olmayan iddialar atmışlardır.
Meselâ (haşa) �Kur'ân' vahy olmadığı, Peygamberimizin onu başkalarından öğrendiği" gibi. Ancak, onların Allah'ın bizzat koruduğu Kur'ân üzerindeki bu gayretleri boşa çıkmıştır.
Bu defa da yılmamışlar, İslâmiyet�in ikinci büyük kaynağı olan sünneti hedef almışlar, �sünnet� denilen şeylerin aslında birer uydurma olduğunu, Sahabîlerin ve asırlardır gelen âlimlerin güvenilirsizliğini iddia ederek, Müslümanları �sünnet� hakkında tereddüde düşürmeyi hedeflemişlerdir. Bu uğurda yoğun bir faaliyete girişmişlerdir.
Üzülerek ifâde edelim ki, bu faaliyet neticesinde İslâm âleminden kendilerine prof. ünvanlı (bazı) destekçiler bulmuşlardır. İşte, sünneti inkar eden veya büyük bir kısmını yok sayanlardan bir grup da, müsteşriklerin tesirinde kalan kimselerdir.
3. Dine girmiş görünen, fakat dinden olmayan münafıklar: Bunların hedefi, dinin asıllarında şüpheler ortaya çıkarmak, onu temelinden sarsmak için gayret göstermektir. Bunlar, daha önce Kur'ân'ın -hâşâ- vahiy mahsulü olmayıp Peygamberimizin aklının ürünü olduğunu veya onu değişik kimselerden öğrendiğini savunan kimselerdir.
Bu saldırıları tutmadığı için tarz değiştirerek İslamiyet�in ikinci ana kaynağı olan, onsuz Kur'ân'ın layıkıyla anlaşılamayacağı sünneti hedef almışlardır. Sünnette hedeflerine ulaştıklarında, sıra tekrar Kur'ân'a gelecektir.
4. Enaniyet ve şöhret olma sevdalarından kaynaklanan, "sivri şeyler" söyleyerek alaka toplamaya, günümüz tabiriyle "medyatik" olmaya, gündemde kalmaya çalışan kimseler.
5. Rabbine ibâdet etmek istemekle birlikte aklı şaşkın, gafleti taşkın kimselerdir. Çeşitli fikirler, böylelerini sağa-sola, öne-arkaya çekip durur. Abdülganî Abdülhâlık, bunlarla ilgili olarak şöyle bir değerlendirmede bulunur:
Bunlar, hakka ulaşmak, Rabbine güzel ve doğru bir şekilde yapmak isteyen bir kimsedir... Görünüşte dine bağlı, onu savunmaya hırslı, korumaya hevesli görünen zındıkların ileri gelenleri ve dinsizlerin şeytanları, tatlı dilleri ve sahte ahlâkî güzellikleri ile ona bozuk fikirlerini ve batıl mezheplerini güzel gösterir. Kendilerince kabul görmüş bir takım delilleri öne sürer, hakk ile bâtılı birbirine karıştırırlar; bununla da dini muhafaza ettiklerini, onu bid'atçıların görüşlerinden temizleyerek aslî haline kavuşturduklarını zannederler.
Bunları dinleyen o kimse de duyduğu sözlerdeki hata ve dinsizliği, şer ve fesadı araştırıp anlamaksızın güzel bir niyet ve temiz bir kalb ile onların doğruluğuna ve sağlamlığına inanarak hatta, savunmaya çalışarak onlardan bu görüşleri alır." (2)
6. Sünneti normal bir beşer tarafından ortaya konmuş bir şey olarak telakki eden ve bunun için karşı çıkanlar.
7. Problemlerin kaynağının �sünnet� olduğunu savunanlar.
8. Bütün hadisleri reddedenler.
9. Mehdi, gayb, kader ve kıyamet alâmetleri ile ilgili hadisleri reddedenler.
10. Hadislerin az bir kısmını kabul edenler.
Buraya kadar saydıklarımızın tamamı veya bir kısmının sünneti inkar edenlerden birinde toplanması da mümkündür.
11. Hadislerin isnadının Resulullah�a ait olup olmadığı hususunda tereddütte olanlar.
Bunlar da iki grup. Bir kısmı, böyle bir gerekçe ile hadisleri nazardan düşürme peşinde. Bu gruba girmeyenlerin ikinci kısmı ise nisbeten samimi, işin aslını araştırıyor.
Bu ikinci gruba girenler, Resulullah�a aidiyetinde kesinlik olan hadisleri kabul etmektedirler. Yani sünnet veya hadisin kendisini değil, o söz veya fiilin Resulullah�a âit olup olmadığını sorguluyorlar. Ancak, bunlardan bâzıları, tespitte kullandıkları eleği çok seyrek tutarak, birçok "Sahih hadisleri" de eleyebilmektedirler.
Dolayısıyla, bu son gruptakileri, yani samimî bir niyetle Peygamberimize isnad edilen metinlerin gerçekten ona ait olup olmadığını ilmî usullerle araştıranları, "Sünnet düşmanı hadis düşmanı, sünnet inkarcısı, hadis inkarcısı" şeklinde damgalamak doğru olmaz. Nitekim, önceki âlimler de bunu yapmışlardır.
Meselâ bir mezhep imamının görüşüne delil olarak kullandığı bir hadisi, bir başka mezhebe bağlı âlim, sahih bulmamış, zayıf olarak, hatta bazen uydurma olarak değerlendirebilmiştir. Onlar "Sünnet düşmanı, sünnet inkarcısı" olarak görülmediği gibi, bu gruba giren kimselere de sünnet düşmanı gözü ile bakılamaz.
Bunlarla ilgili olarak Mevdudî'nin bir değerlendirmesine yer verelim: "Dinde önemli olan her şey bize ilk tür kaynaklardan gelmiştir, îkinci kaynaklardan gelen rivayetler genellikle önemsiz veya küçük meselelerle ilgilidir, ki bunlardan hangi yol benimsenirse benimsensin, fazla bir şey fark etmez.
Bir kişi eğer ince eleyip sık dokuyarak bunlardan herhangi bir rivayeti sünnet olarak kabul ediyor ve başka bir kişi iyice araştırmalar yaptıktan sonra, bunları sünnet olarak kabul etmiyorsa, her ikisi de Resûlullah�ın (s.a.v.) izleyicisi sayılacaktır.
Ne var ki, Resulullah�a ait olduğu belirtilen söz veya hareketlerin gerçekten kendisine ait oldukları belli olduktan sonra bile, bunların kendileri için kanun veya (ana mesele) olamayacağını söyleyenler elbette Resûlullah�ın izleyicileri ve sadık taraftarları olamazlar. " (3)
KAYNAKLAR: 1) el-Umm, 7:250. 2) Hücciyetü�s-Sünne, s.128. 3) Mevdudi, Sünnetin Anayasal Niteliği, s. 132.
|
Yukarı dön |
|
|
Özben Uzman Uye
Katılma Tarihi: 16 mayis 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 126
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selimbay dan alıntı
Meselâ bir mezhep imamının görüşüne delil olarak kullandığı bir hadisi, bir başka mezhebe bağlı âlim, sahih bulmamış, zayıf olarak, hatta bazen uydurma olarak değerlendirebilmiştir. Onlar "Sünnet düşmanı, sünnet inkarcısı" olarak görülmediği gibi, bu gruba giren kimselere de sünnet düşmanı gözü ile bakılamaz.
Sayın arkadaşım seç beğen al mı,yoksa kafaya göre din beğenme işimi ,kendine göre dini yazmak bu mudur? Zan olma ihtimali olan şeylerle iş görülür mü? Görülürse kardeş kardeşi beğenmez birlikten kopulur.Parçalanmayınız bölünmeyiniz boşuna edilen laf mıdır?
__________________ Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin. (Ahzab Suresi, 70)
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selimbay alıntıladı :
İmam Şafiî, hadisleri inkâr edenleri "Bütün haberleri reddedenler ve haber-i hassayı reddedenler" olmak üzere ikiye ayırır. (1) Ancak günümüzde bu ayırım yeterli değildir. Biraz daha detaylandırmak gerekir.
İMAM ŞAFİİ: Ebû Abdullah Muhammed bin İdris bin Abbas Şafii (H.150-204). Suriye’de (Filistin) doğduğunu söyleyenler olduğu gibi ayrıca Askalan’da (gazze yakınında) Hatta Yemen’de doğduğunu söyleyenlerde vardır. Kureyş kabilesinden olmadığı halde, “kölelik yönünden kureşli sayılmıştır. Zira atası Ebu Lehebin kölesi imiş” rivayet edilmiştir. Ömer, atası Şafii’yi Kureyş kölelerine katmamış, Osman onu bunlara katmış. İmam Şafii, Huzey kabilesinin yanında yaklaşık on yıl kalarak, kendilerinden Arap dili ve şiirini öğrendi. Ana dili Arapça olmayıp Arapçayı sonradan öğrendiği anlaşılmaktadır. Hocası İmam Malik’tir. El-Risale ve El-Üm isimli kitapları vardır. Şafii derki: “Fıkıh öğrenmek isteyen Ebu Hanife’nin iyalidir. Siyer isteyen Muhammed b. İshak’ın iyalidir. Hadis isteyen Malik’in iyalidir. Tefsir isteyen Mukatil b. Süleyman’ın iyalidir” diyerek tavsiyede bulunur. Ebu Hanife ve İmam Malik’ten bahsettik, diğer ikisi ise: Muhammed b. İshak : (H.85-151). Bilhassa Siyer Meğazi çalışmaları vardır. Siyerin dışında müstakil olarak Kitâbu’ssünen telif etmiştir. İbrahim b. Sa’d ez Zuhri ondan sadece ahkama dair 17 bin hadis rivâyet etmiştir. Yahya’l-Kattan onun hakkında “kezzab” yani yalancı demiştir. Ayrıca, hakkında Şiiliğe meyyal olduğu ve kaderi olduğu rivayetleri de vardır. Yalnız ahkama dair 17 bin hadis söylemesi “ne kadar” yalancı olduğuna dair kuvvetli bir delildir. (Bak. İlk üç Asırda İslam Coğrafyasında Hadis. Dr. S. Kemal Sandıkçı. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 299. Baskı 1991 s. 45-46 ) Diğer tavsiye ettiği: Mukatil b. Süleyman Şiânın Zeydiye Mezhebindendir. Şafii onun kitaplarını okudu, inceledi ve neticede onları da okumağa teşvik etti. Onu bu hususta imam addetti. Bu maddede kendisine başvurulan bir âlim saydı. (Bu konuda bak. İmam Şafii. Osman KESKİOĞLU. Diyanet Başkanlığı yayınları 1987 s. 46 ). Şafii’nin kendiside Harun Reşid zamanında Şiilikle itham edilmiş ve takibata uğrayarak, Harun Reşid’in huzuruna bu konuda çıkarılmıştır. Kur’an ve Sünnet Konusundaki görüşü: Şafii’nin bu konudaki görüşü, Sünnetin Kuran’la nesh edilemeyeceği şeklindedir. Resûlullah’ın sünnetini ancak Resûlullah’ın sünneti nesh edebilir. Kur’an bir sünneti nesh edemez, nesih olayı olması için bunu başka bir sünnetin ilân etmesi gerekir der. Kuran’ın sünnetle nesh edilip nesh edilemeyeceği konusuna gelince, her ne kadar Kur’an’ı ancak Kur’an nesh eder diyorsa da , uygulama konusunda durum hiçte öyle değildir. Örneğin, Kuran’a rağmen, zina olayında Recim cezasını kabul etmekle, sünnetin Kur’an’ı nesh edebileceğini açıkça beyan etmiş olur. Yani kısaca iddiası; Kur’an sünneti iptal edemez fakat sünnet Kur’an’ı iptal eder şeklindedir. (Konu hakkında bak: İmam Şafii. Osman KESKİOĞLU s.238-239. Büyük Şafii İlmihali, Yazan Halil Gönenç. Hilâl Yayınları 1979, 2. Baskı s. 375.)
Selam Selimbay,
Yüce Allah'ı ve Sevgili son Resulünü birbirlerinin muadili imiş veya ŞİRKet ortaklarıymış gibi düşünen bir din, tevhid dini olamaz. hatta ŞİRK'te o kadar ileri aşamalara gidiyorsunuz ki, Sevgili Resulullah'ın bırakınız elçilik görevini yapmayı, kendisini vahyini tebliğ etmesi göreviyle elçi olarak gönderen Yüce Allah'ın emirlerini , kendi elleriyle ilga / YOK edebilecek, kaldırabilecek konumda görüyorsunuz. geçen gün izlediğim Bayram Hoca'nın şirk vaazında : Muhammed = Allah'tır diyordu. şimdi de şu yukarıda İmam Şafii'ye atfedilen görüşlerde Hz.Muhammed'in (haşa) bu din'in en büyük ortağı olduğu düşüncesinden hareketle olacak , Yüce Allah'ın emirlerini neshedebileceği vurgulanmaktadır. önce Resulü ,Yüce Allah'ın isyancısı şeklinde gösterip, o'na hakaret edip, sonrada ona tabi olmak için hadislere uymamız gerektiğini iddia etmek ne kadar ciddiyetle karşılanabilir ki...
görüşlerinizi okuyunca, aklıma hem Peygamberlerini öldürüp hem de Mü'minlik iddiasında bulunan Ehl-i Kitap geldi...
91 Onlara: "Allâh'ın indirdiğine inanın!" denilse, "Bize indirilene inanırız." derler, ötesini kabul etmezler. Halbuki o, kendi yanlarında bulunanı doğrulayıcı bir gerçektir. De ki: "Gerçekten inanıyor idiyseniz neden daha önce Allâh'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"
maalesef şu halinizle onlardan bir farkınız olmadığını düşünüyorum.
ve, sizi tek Rabbım Allah'tır- ondan başka ilah yoktur, Sevgili Resul(ler)i yalnızca O'nun kulu ve kutlu elçileridir demeye davet ediyorum.
Selam ile
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
Xweser-Mirov Yasaklı
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Netherlands Gönderilenler: 421
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Elleriyle (bir) Kitap yazýp sonra onu az bir bedel karþýlýðýnda satmak için "Bu Allah katýndandýr" diyenlere yazýklar olsun! Elleriyle yazdýklarýndan ötürü vay haline onlarýn! Ve kazandýklarýndan ötürü vay haline onlarýn! ( Bakara 79 )
Ýndirdiðimiz açýk delilleri ve kitapta insanlara apaçýk gösterdiðimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder. ( Bakara 159 )
Bu ayet niye indi ki selimbay.. Kimlere hitap ediyor acaba.. ?
Birilerini hatirlatiyor gibi sanki.. :) Bakara 159'dan ne anliyorsunuz, acik deliller ve kitapta gosterilen apacik hidayet yolu.. !! Allah mi dogru soyluyor, digerleri mi ??
Kime inanalim simdi.. ???
Ya reel degiliz yada gercekten hadislerden ortaya cikan mezheplerin Islami en dogru yansittigina inaniyoruz..
Arastirin bakalim, Islam ulkelerinde ki hirsizlik, tecavuz,taciz oranlarini.. Arastirin bakalim, muslumanim deyipte icki icenlerin oranlarini.. Arastirin rusvet oranlarini.. Demek ki el kesmeyle olmuyor bu isler.. !!
Kapidan kovuyorsun, bacadan giriyorlar.. misali.. Insanlara, Islamin arastirildiginda, sorgulandiginda cokecegini lanseettiler durdular yillarca.. Bakin ellerin bilimadamlari buldukca, aa bu kuran da var, diyorlar simidede, vcd ler yapiliyor Kuran da ki mucizler.. !!
Daha once neredeydiniz,, ?? Kuran, oku aklet dusun ogut al diyor.. Korkak curuk bir din degil Islam.. Getirin aynisi diyor.. meydan okuyor.. Bukadar ozguvensiz bir din degil Islam..
Bilim ile, akil ile Islam mantik ile doruga ulasir.. Korkmayin..
Hadislerle, akil/bilim ve de mantik disi bir din yapilmaya calisilmis Islam.. Insanlar yaptiklari cogu seyin mantiksiz oldugunu bildigi halde, Allah niyetimizi biliyor ya diyerek devam ediyorlar..
Kalu Bela, kendini bulmaktir..
Insanlar, ne yemek yemesini, ne su icmesini, ne cinsel hayati, ne de oturup kalkmayi, nede temizlenmeyi, hadislerden ogrenmedi.. !!!!
Ya ne oldu.. ? Hadisler yazilmadan once, insanlar canimiydi ??
Yoo, Allah, biz insanlara asil Kitabi dogustan yuklemistir.. ! Bebek sutu nerede bulacagi hadislerden ogrenmiyor..
Kuran, rehberdir... Haritamizdir.. Kuran'da yol tarif ediliyor, nasil gidilecegi..
Bir buyuk kitabin, icerigi gibi.. Kuran i okuyoruz.. Icerik okundu.. Simdi neolacak asil kitap okunacak .. Biz ve Kainat.. Simdi ne oldu .. Kuran = Fitrat/Mantik/Ilim/Bilim..
Ikilikten feragat edip, özde ben bir Insan olmaya geldim..
Bu yola serimi sermeye geldim..
Ins Allah, forumda ki arastirmalardan, yazilardan yararlanirsiniz..
__________________ Hayat sen ne güzelsin
|
Yukarı dön |
|
|
|
|