Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ARSLAN VE EŞEKLER
Başlık, Kur'an'ın Müddessir Suresi 49-52. ayetlerindeki bir benzetmeden alınmıştır.
Kimseye ‘eşek’ demek gibi bir niyetimiz asla yoktur. Malum, "teşbihte hata olmaz" denmiştir. Hele hele bu teşbih (benzetme) Kur'an'da yer almışsa, bunda hata görmek, hakaret kastı aramak çok yanlış olur.
Kur'an, eşek benzetmesini, kendisi ile kendisi dışında din kaynağı yapılan kitapları ve kişileri karşılaştırırken kullanmaktadır. Eşek istiaresi (iğretileme) daha sonra sûfî düşüncede, özellikle Mevlâna Celaleddin sisteminde çok kullanılmıştır.
Mevlâna sisteminde eşek, şehvetperestliğin, ahmaklığın, kabalığın, basiretsizliğin, karanlığın, ucuzculuğun, takıyyeciliğin sembolüdür. Cehalete yenik düşmüş kalabalıkları nitelerken de eşek sembolünü kullanıyor Mevlâna ve kendisini, ‘eşek sürüsünün kulağına gerçeği ulaştırmayı başaran bir Tanrı eri’ olarak tanıtıyor.
Mevlâna, eşek istiaresini kullanarak şu ilginç mesajı da veriyor: Yolun doğrusunu açık ve net biçimde bilmeyenler eşeğin gittiği yöne bakıp onun tam tersine gitsinler; yolun doğrusu odur. Biz buradan hareketle bugünkü sıkıntılarımızı aşmada çok âcil reçeteler yakalayabiliriz.
Gelelim, eşek ve arslanlar benzetmesinin geçtiği Kur’an ayetlerine. Kur'an, kozmik-evrensel planda yerini ve mesajını anlatırken kendini bir ‘Tezkire’ (öğüt veren, uyaran, düşündüren) kitap olarak tanıtıyor ve şöyle diyor:
"Ne oluyor onlara da tezkire kitaptan yüz çeviriyorlar?! Sağa-sola kaçışan yaban eşekleri gibidir onlar. Arslandan ürkmüşlerdir. İçlerinden her kişi istiyor ki, kendisine, açılıp saçılmış özel sayfalar verilsin."
Fussılet Suresi 26'da Kur'an, kendisini saf dışı etmek isteyenlerin, ‘ağız dalaşı ve gürültü’ye başvuracaklarını söylüyor. Yukarı ki ayetleri bu ayetle birlikte düşünürsek, yine ‘teşbihte hata aranmaz’ ilkesine dayanarak şu saptamayı yapabiliriz:
Allah'a götürücü kılavuz iddiasıyla ortaya çıkan veya getirilen kişi veya kitaplar, Kur'an'dan rahatsızlık sesleri çıkarmaya başladıklarında kulağınıza, tepinen yaban eşeklerinin ayak sesleri ve anırtıları gelecektir.
Bendeniz bu ses ve anırtıların çok değişik türlerini koro ve solo halinde yıllardan beri dinleyenlerden biriyim. Çok iğrenç, üzücü, insanlık adına, din adına utandırıcı seslerdir bunlar.
Bu seslerin, Kur'an'ın getirdiği dinin adını ve itibarını kullandığı halde Kur'an'dan rahatsız olanlar tarafından çıkarılanları ise gerçekten azap vericidir. Ama hiçbir azap ve ıstırap, Allah'ın arslanı ‘Tezkire Kitap’ın iman ve hizmet eri olmanın derin mutluluğunu yok edemiyor.
İki noktaya daha dikkat çekmek istiyorum:
1. Kur'an, kendisini tanıtmada, özgürlüğün sembolü arslanı istiare etmekle vicdan ve aklımıza şunu da duyurmuş oluyor: Kur'an'dan nasiplenmek, özgürlük aşıklarının, özgürlük savunucularının hakkıdır. Aklını ve iradesini şuna buna kiraya verenlerin, imanları da ipotek altına gireceğinden arslanlık ruhları pörsür ve Kur'an'dan nasiplenemez hale gelirler. İstedikleri kadar camiye girip çıksınlar. Özgürlük ruhu ve aşkı yoksa Kur'an'ın bazı emirlerini mekanik bir biçimde yerine getirmenin bir anlamı kalmaz.
Biz buradan hareketle bir gerçeğin altını çizmek borcundayız: İslam toplumları içinde sadece bizim toplumumuz tarihi boyunca esir edilememiştir. Bu yüzden biz inanıyoruz ki, Allah'ın arslanı Tezkire Kitap’ı en iyi anlamaya ve temsil etmeye, öncelikle Atatürk Türkiyesi’nin insanı müsaittir.
2. Einstein, kâinat ve tabiattan söz ederken şöyle diyor: "Tabiat bize arslanın sadece kuyruğunu gösterir." (bk. Michio Kaku; Hyperspace, 15) Bendeniz de şunu söyleyerek noktalamak istiyorum: Varlık arslanının tamamından haberdar olmak için, Allah'ın arslanı Tezkire Kitap'tan nasiplenin!
Tezkire kitap'ın rahmeti hepinizi kucaklasın!
Yaşar Nuri ÖZTÜRK - Hürriyet.com
|