halukgta Uzman Uye
Katılma Tarihi: 25 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 425
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bugün sizlerle kuran nasıl okunmalı ve Allah bizlere kuranı niçin indirdi, bu konuda kurandan deliller ışığında Rabbin söylediği gibi düşünüp, aklımızı çalıştırdıktan sonra hiçbir etki altında kalmadan doğruyu bulmaya çalışacağız. Bir yazar kitap yazmayı planladığı zaman önce nasıl bir topluma kitabın hitap edeceğini düşünmek zorundadır, çünkü kitap halkın geneline hitap edecekse, o kesimin eğitim seviyesine ve toplumun anlayacağı bir üslupta yazılmasını birinci derecede önemser. Hiçbir yazar kitabının okunduğunda zor anlaşılmasını, ya da açık bir üslupta değil de dolaylı bir anlatımla açıklamak istediklerini anlatmaz. Çünkü en önemlisi buradaki amaç, aktarılmak istenilenin en doğru ve en kısa yoldan aktarılmasıdır. İşte Rabbimde aynen bu şekilde bir kitap gönderdiğini söylüyor, isterseniz birkaç örnek görelim.( Kamer Suresi 22: Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?) Yaradan buna benzer sözleri yine yemin ederek birçok kez söylüyor ve bakın daha başka ne diyor kuranın muhkem ayetleri için? (Nahl sur. 89:…… Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.) (İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.) (Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.) Daha fazla örneğe herhalde gerek yok sanırım. Demek ki kuranda bizleri ilgilendiren ve bizlere yol gösterecek her şey varmış. Eğer bazı şeyler olmasaydı böylemi söylerdi?
Şimdide geleneksel islamı bizlere öğretenler acaba kuran hakkında neler söylüyorlar ve neler öğrettiler bakalım, yukarıda yazdığım ayetlere uyuyor mu? Mezhepler ve Diyanet işleri başkanlığı acaba bu konuda ne diyor? Yani Kuranda her şey var mıdır kuran bizlere yeter mi diyor? Açıkçası yukarıda yazdığım ayetleri, Rabbin sözlerini destekliyor mu? Bu konu ile ilgili sorduğum bir soruya bakın nasıl cevap verdiler, tek kelimesine bile dokunmadan aktarıyorum. (Kur'ân-ı Kerîm, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin Sünneti ve fıkıh kitaplarından dinimizi öğrenebilirsiniz. Kur'ân-ı Kerîm tek başına yeterli değildir. Zîrâ Kurân-ı Kerîm özet bilgiler verir. Bilgilerinizi saygı ile rica ederiz. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ) Doğrusu bu sözlere benim yorum yapmam bile, bence kurana saygısızlık gibi geliyor. Bakın yine sizlere kurandan bazı ayetleri aktaracağım Diyanetin cevabını ve sözlerin yorumunu bu ayetlerle karşılaştırıp sizler yapınız. (Zümer sur 27: Andolsun, biz bu Kuran'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler. Rum sur 58: Yemin olsun ki, biz bu Kuran'da insanlar için her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize getirsen, o inkâr edenler mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Siz, eskiyi hükümsüz kılanlardan başkası değilsiniz.) Rum suresi 58 ayeti okuduğumda doğrusu günümüzde bizlerin yaptığı, bizlere öğretilen en büyük yanlışlar geldi aklıma. Rabbim yemin ederek kuranda her türlü örneği verdim diyor. Sen onlara mucize bile getirsen onların umurunda değil, onlar babalarının, dedelerinin inandıklarını hatta daha önceki kitaplarda olupta Kuranda olmayan, onların nesh edildiği, iptal edildiği için bahsedilmediğini söylediğin tebliğ ettiğin için, sana kızıp senin için eskiyi hükümsüz kılanlardan başkası değilsin derler diyor. Ne kadar doğru, günümüzün bazı gerçeklerine aslında ne kadar uyuyor, ama bizler Allah a ve kurana inandığımız halde, acaba aynı hatayı yapmıyor muyuz, lütfen bize öğretilenlerle kuranı karşılaştırıp bunu da düşününüz. Bizler Rabbim sizlere her şeyden bahsettim demesine rağmen, daha önce geleneklerinden, ya da diğer dinlerde, kitaplarda var olan alışkanlıkları günümüzde dinleştirip, Allah emri olarak kabul edenler ne diyorlar? Kuranda her şey yoktur, o özet bilgidir. Ama Rabbim yüzlerce kez kuranda bunun tam tersini yemin ederek tekrar etmesi, bazı insanlarımızı hiç etkilememiş görünüyor. Kurandan ayetlere bakmaya devam edelim bakalım Allah kuran için daha neler söylemiş? (İsra sur.9: Şüpheniz olmasın ki bu Kuran en kalıcı, en doğru olana kılavuzlar ve müminlere şu yolda müjde verir: Hayra ve barışa yönelik işler yapanlar için büyük bir ödül vardır. Yusuf sur.3: Biz bu Kuran'ı sana vah yederek, hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandın. Enam sur.19: Sor: "Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kuran bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Casiye sur.20: Bu Kuran, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.) Daha o kadar çok ayet var ki, bu ayetler kuranın özet bilgiler içerip her şeyin olmadığını mı anlatıyor dersiniz? Kuranı anlayamayacağımızı söyleyenler bizleri peygamberimizin sözleridir dedikleri, ama kesin kanıt olmayan hatta kurana ters düşen sözlerle ancak kuranı anlayabileceğimizi söylüyorlar. Hâlbuki bakın rabbim peygamberimize ne söylemesini emrediyor? (Neml sur 92: "Ve Kuran okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu.) Eğer peygamberimize okunduğunda anlaşılmayan ya da yalnız peygamberimizin anlayacağı bir kitap indirilseydi, acaba yalnız kuranı okumakla mı, tebliğ etmekle mi görevlendirilirdi? Yoksa kuranın anlaşılır bir tercümesini yapıpta onu okumu denirdi? Casiye suresi 20 ayette geçen, insanların kalp gözlerini açacak, gerçekleri görmesini sağlayacak sözlerinin hiç mi anlamı yok dersiniz? Düşünebiliyor musunuz bizi Yaratan Allah, neden aklı başında herkesin anlayamayacağı kitap göndersinde birilerine muhtaç edip, daha sonrada yanlış öğretilse bile bizleri sorumlu tutsun, hangi akıl ve mantık bunu kabul eder dersiniz? Elbette Rabbim anlaşılan ve açık bir kitap indirdim diyor da, peygamberimizi bunu tebliğ etmekle görevlendirdiğini belirtiyorsa, kuranın anlaşılmaz bir kitap olduğunu söylemek Rabbim e saygısızlık tan başka bir şey değildir.
Şimdide gelelim kuranı nasıl okumamız gerektiği konusuna. Önce bir örnek vermek istiyorum. Okulda öğretmen Türkçe dersinde öğrencilere alın şu İngilizce kitabını iyice okuyun, bir hafta sonra sizleri bu kitaptaki konulardan, bilgilerden imtihan yapacağım dese, ama öğrencilerde İngilizceyi yazılışı ile okuyabildikleri halde, bu dili bilmiyor olsalar, sizce öğrenciler öğretmene ne cevap verir? Herhalde hiç cevap vermez hepsi birlikte gülerler, çünkü öğretmenin nisan bir şakası yaptığını sanırlar, ciddiye bile almazlar. Evet, çok doğru böyle bir şeyin söz konusu olması gerçekten mümkün değil. Ama bizler aynen böyle yapmıyor muyuz kuran konusunda? Allah bizlere kuranı indirme sebeplerini açıklarken bu kitap sizler için, BİR REHBER, GÖNÜL GÖZÜ, GÜNEŞ, AYDINLIK BİR YOL diye anlatır. Bizler eğer okuduğumuz kitabın ne söylediğini bilmiyorsak, söylenenleri hiç anlamıyorsak nasıl olurda bizler için rehber, aydınlık bir yol olur dersiniz? Hangi rehber kitap anlaşılmadığı halde, bize rehberlik yaparda yolumuzu bulmamızı sağlar? Bize anlamını bilmeseniz de okuyun sevap kazanırsınız, Allah anlamını bilmeseniz de size sevap yazacaktır diye anlatıyorlar hala. Yukarıda bir örnek vermiştim öğrencilerle ilgili, sizce öğretmen böyle bir imtihan yapabilir mi dersiniz? Yani İngilizce bilmeyen bir sınıfa İngilizce kitap verip, sizi imtihan yapacağım der mi gerçekten de? Acaba imtihana giren öğrenci hiç anlamadığı kitaptan sorulan sorulara cevap verebilir mi? Kuranı anlamadan okumanın sevap olacağını hangi mantıkla söylüyoruz tüm İslam âlemine? Kuranı Allah ne için indirmişti, okuyup ne söyleniyorsa uygulamak ve ona uymak için, hatta uygulamadan önce ayetlerin sonunda ne diyordu, önce düşünüp aklımızla tastiklememizi bile istiyor Rabbim. Ama bize oku anlamasan da olur dediğinde sevap kazanılacağı söyleniyor. Allah namaz kıl, zekât ver diyor, acaba bunu okuyunca mı sevap kazanılır, yoksa bu emri alıp namaz kılıp, zekât verdiğimizde mi gerçekten sevabı kazanırız? Neden kuranı Türkçe mealinden okuduğumuzda yalnız bilgi alırız da, Arapçasından anlamadan da okusak sevap olacağını söyleriz? Bunu söyleyen de ne yazık ki Diyanet. Düşünebiliyor musunuz kuranı anlayarak okunduğunda sevap değil de yalnız bilgi alıyoruz, ama anlamadan da olsa Arapça okuduğumuzda sevap alabileceğimize inanıyoruz. Bu ne demektir aslında Arapça kutsal bir dindir, sevap onu Arapça dilinden okumakla alınır, ne söylediğini anlamakla değil. Nasıl bir mantık var bizde de, buna inanmaya hala devam ediyoruz? İçimize sokulan Arap milliyetçiliğini o kadar özümsemiş ve kabul etmişiz ki, kuran gerçeklerini bile göremez olmuşuz. Arap dilini kutsallaştırarak onun cennet lisanı olduğunu kabul etmemiz, bizleri kuranı anlamaktan uzaklaştırdığı gibi, Kuranın rehberliğini de engellemiştir. Bizlere sizler kuranı anlayamazsınız, ondan hüküm çıkaramazsınız, kuranı ulemalar ve âlimler anlar diyerek, Rabbim in sakın haaa, velilerin ardına düşme dediği ayetleri de anlamadığımızdan, gerçeklerden uzaklaşmışız. Hâlbuki hükmü veren zaten Rabbim kimsenin ayrı hüküm çıkarmasına Allah müsaade etmiyor, hükmü yalnız ben veririm diyor bunu peygamberimize bile bırakmıyor. Peki, Rabbim in yemin ederek bu dini, bu kitabı sizler için kolaylaştırdım, her şeyden nice örnekler verdim, açık ve anlaşılır bir kitap gönderdim sözleri ne oldu? Buna inanmamamızın hesabı ne olacak dersiniz? Bu sorulara kimse cevap vermediği gibi, işin kolayı bulunmuş kimsede kimseye sormuyor zaten. Hatta iş o hale getirilmiş ki, yanlış yapanın ceza yerine mükâfat alacağı bile söylenmiş, bakın hadis ne diyordu. (Yanılana bir ecir, isabet edene ise iki ecir vardır.) Buna inanan bir insan Allahın kitabını, sözlerini istediği şekilde anlatmaktan, yani yanlış yapmaktan korkar mı hiç? Değişik anlamlar vermeye de dinde zenginlik güzellik deniyorsa hele. Hataya bile sevap veriliyor da, ehhh birde tutarsa bak sen sevaba, türü yaklaşımların o dini nerelere getirebileceğini siz hafızanızda lütfen canlandırın, ürkmemek korkmamak elde değil.
Değerli arkadaşlarım, elbette doğruya yönelmemiz için ilk önce Rabbin kitabını, kuranı okumalıyız ama anlayarak. Anlamadan ya da herhangi birisini araya sokup ondan bilgi almak, Rabbim in emrettiği yol değildir, bunu da hatta yasaklamıştır. En doğruya en az hatayla ancak bilgiyi ilk elden kendimiz alırsak ulaşırız. Elbette başkalarından faydalanacağız her insan her şeyi anlamayabilir, ama önce öz kaynağa danışmak şartıyla. Şunu unutmamalıyız ki Allah sevabı, yapılan güzel bir harekete ve davranışa karşılık olarak verir, bunu da böyle izah eder kuranda. Eğer kuranı anlayarak okurda, oradan Rabbin ne söylediğini anlayıp, nefsimizi terbiye etmenin yolunu öğrenip uygularsak, gerçek sevabı kazanmış oluruz. Yoksa karşılığı verilmeyen, üretilmeyen bir hareket olay ve oluşun, Allah katında da bir karşılığı bir sevabı olmadığını bilmeliyiz. Allah ben aklınızdan geçirdiğiniz değil, bir fiil yaptıklarınızdan sorumlu tutar hesaba çekerim, sözlerini iyi değerlendirmeli ve anlamalıyız. Nasıl kötü düşünüp onu uygulamadığımızda Allah günah yazmıyorsa, iyi düşünüp onu uygulamadığımızda da ona sevap yazılmayacağını bilmeliyiz. Ancak eldeki imkânlar ölçüsünde tabii ki bu sözlerim. Yoksa çok isteyipte yapamıyorsanız, rabbim benim bağışlayıcılığım ve rahmetim çok bol ve geniştir, sizleri duyar işitir ve anlarım diyor.
Allah kuranı Arapça indirmesinin sebebini bakın nasıl açıklıyor. (İbrahim Sur.4; Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Duhan Sur.58; Biz o Kuran'ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler. Meryem Sur.97; Ey Muhammed! Biz, Allah'a karşı gelmekten sakınanları Kuran ile müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile (indirip) kolaylaştırdık. Fussilet Sur.44; Eğer biz onu başka dilde bir Kuran yapsaydık onlar mutlaka, "Onun ayetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi.) Yukarıdaki ayetleri okuduğumuzda Allahın kuranı Arapça göndermesinin tek bir nedeni olduğunu görüyoruz. Açık seçik, anlaşılması, öğüt alınması için olduğunu anlıyoruz.
Şöyle düşünelim bir an, okulda öğretmenimiz bizleri sözlü imtihana aldığında, acaba hocam dersime çok çalıştım gece gündüz okuyorum dediğinde mi bize iyi not verir, yoksa bunu söyleyen öğrenciye hocası; Gel bakalım çalıştığını sorduğum sorulara cevap vererek kanıtla, ondan sonra çalıştığını anlayalım mı der? Bizlere kuranı anlayamayacağımızı söyleyen ve de kuranı âlim ve veli kişilerin anlayıp bizlere anlatacağı konusunu bir an kabul edelim. Bu durumda bize kuranı aktaranların kuranın tümünü anlattıklarından, her şeyden bahsettiklerinden nasıl emin olacağız? Aktarılanların doğruluğu konusunda garantiyi kimler verebilir? Mezheplere baktığımızda birinin ak dediğine diğer kara diyebiliyor. Acaba kimin âlimi, velisi kuranın tamamını doğru aktarmıştır bizlere dersiniz? Rabbin huzuruna tek başımıza imtihana çıktığımızda sorulan sorular, acaba gerçekten bize öğretilenler mi olacak dersiniz? Ya da Rabbim e, ben bu konuyu bu soruyu bilmiyorum bana böyle anlatmadılar mı diyerek işin içinden sıyrılacağız? Bize anlatılanlar gibi, Rabbim ben gece gündüz kuranı okudum ama Arapça bilmediğim için ne söylediğini anlayamadım, dememiz bizi kurtaracak mı? Acaba Rabbim sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diye uyardığı ayetinde, çok zor soruların anlamlarını gizleyip, düşük not almamız için anlaşılmaz yaparak, çok az insanın mı anlamasını sağladı dersiniz? (HÂŞÂ) Elbette hayır, Allah sizler için bu kitabı kolaylaştırdım diye yemin ediyorsa birçok ayetinde, bu kitap anlaşılır ve kolaydır. Bahsetmediklerimden sorumlu değilsiniz, hatta aranızda konuşmayı bile yasaklıyorum diyorsa, lütfen artık aklımızı başımıza almanın zamanı gelmiştir derim.
Dilerim Rabbimden kuran ışığıyla aydınlanalım, yine dilerim ki bu aydınlığın gerçeklerini görüp farkına varalım. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|