Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Dinlerdeki farklı hükümler
"Kur'an Allah kelamı olduğu için değişmedi de, İncil ve diğer kitaplar niye değişti?"
Allahü teâlâ, Kuran'ı koruyacağına söz verdi. Diğer kitaplar için böyle bir sözü yoktur.
Peygamber efendimizi düşmanları öldüremedi; fakat Hazret-i Zekeriya
ile Hazret-i Yahya'yı ve daha başka peygamberleri düşmanları öldürdü.
Yahudiler bin kadar peygamberi şehit etti. Bunlar da Allah'ın
peygamberi idi. Niye bunları muhafaza etmedi denemez. O işlerinde
layüs'eldir. Yani kimseye hesap vermez, sorguya çekilemez. (Kur'anı
korudu da, diğerlerini niye korumadı, farklı yüzlerce İncil niye çıktı?
Ahir zaman peygamberini korudu da, diğer bazı peygamberleri
öldürülmekten niye korumadı?) gibi sözler söylemeye hiç kimsenin hakkı
yoktur.
Kur'an-ı kerimin muhafaza edilmesinin diğer kitaplar gibi
bozulmamasının sebeplerinden biri de, Resulullah efendimiz son
peygamber, İslamiyet de, son din olduğu içindir. Korumazsa ortada hak
din kalmayacaktır. İslamiyet'in hükümleri kıyamete kadar geçerlidir.
Eski kitaplar korunmadığı gibi, onlardaki bazı hükümler de değiştirildi. Birkaç örnek verelim:
1- Eski kavimlerde uğursuzluk vardı. Müslümanlıkta bu kaldırıldı. Üç hadis-i şerif meali:
(Müslümanlıkta uğursuzluk [bir şeyi kötüye yorumlamak] yoktur.) [Hadika]
(Uğursuz diye lüzumlu bir işi yapmayan, Allah'a şirk koşmuş sayılır.) [İ.Ahmed]
(Günler, Allah'ın günleridir. Kullar da Allah'ın kullarıdır.) [Mektubat-ı Rabbani]
(Allah diğer dinlerde uğursuzluğu koyduğu halde, niye İslamiyet'ten kaldırdı) denmez.
2- Diğer ümmetler, kalblerinden geçen düşüncelerden de sorumlu idi.
Bir günahı yapmaya karar verene, o günahı işlemese de, günah yazılırdı.
İslamiyet'te, iyi bir işe niyet edip de yapılamazsa sevap verilir ise
de, yapılmayan kötü işler için günah yazılmaz. Hadis-i şerifte, (Kalbe
gelen kötü şey, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe
affedilir) buyuruldu. (Berika)
(Diğer ümmetlerde kalbe gelenlere günah da, İslamiyet'te niye günah değil) denmez.
3- Daha önceki dinlerde insan resmi ve heykeli yapmak günah değildi.
Bunun için, İdris aleyhisselam semaya çıkarıldıktan sonra, sevenleri
onun resimlerini, heykellerini yapıp, yükseklere koydular. Karşılarında
eğildiler, secde ettiler. İslamiyet resim ve heykel yapmayı yasak etti.
(Niye İslamiyet heykel ve resim yapmayı yasakladı) denebilir mi?
4- Hazret-i Âdem'in çocukları, biri oğlan biri kızı olmak üzere hep
ikiz olurdu. İkizler evlenemezdi. Ötekilerle evlenebiliyordu. Daha
sonra kız kardeş ile evlenmek yasak edildi. (Sonrakilere niye yasak
edildi) demeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
5- Diğer dinler, belli bir bölgeye, belli bir kavme gönderilmiş iken
İslamiyet bütün dünyaya gönderildi. Diğer dinleri yürürlükten kaldırdı.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah indinde hak din yalnız İslam'dır.) [Al-i İmran 19]
(İslam'dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
Hâşâ, hiç kimse, niçin İslamiyet'ten başka dini kabul etmiyorsun
diye Allahü teâlâya bir şey soramaz. Kıyamete kadar başka din
göndermeyecektir. Böyle cihanşümul bir dinin kitabı elbette değişmez.
İşte bunun gibi sebeplerle Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimi muhafaza etti.
Haram eden de, izin veren de Odur
"Hazret-i Havva validemiz, her doğumunda bir kız ve bir erkek,
ikinci doğumunda da bir kız ve bir erkek dünyaya getiriyordu. Bunlar
birbirleriyle nasıl evleniyorlardı?"
O zaman, beraber doğanla yani ikiz kardeşiyle değil, ötekiyle evlenmeye izin verilmişti.
Bir şeyi haram eden de, izin veren de Allah'tır. Mesela eski
milletlere içkiyi helal etti, bizim ümmetimize haram etti. İç yağını
Musa aleyhisselamın kavmine haram etti. Bize ise helal etti. Allahü
teâlâya niye böyle yapıyorsun demeye kimin hakkı ve yetkisi vardır?
Yaratılan bir mahlûk, kendisini yoktan var eden, her an varlıkta
durduran, bütün nimetleri kendisine veren yüce Rabbine ne diyebilir?
Mülkün sahibi Allahü teâlâdır. Mülkünde kullanılmasına müsaade
ettiklerine helal, müsaade etmediklerine haram denir. Kendi mülkünü
kullanmaktadır.
Müslüman, dinine düşman olanlardan uzak durmalıdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah, insanı bir damla nutfeden yarattı. Buna rağmen Rabbine karşı apaçık düşman kesilenler vardır.) [Nahl 4]
Zulüm değildir
"İçyağı, önceki dinlerde haram iken, bizim dinimizde helal
kılınmıştır. Hazret-i Âdem zamanındaki evlilik ile şimdiki evlilik
farklıdır. İçki daha önce mubah iken, İslamiyet'te haram kılınmasına
zulüm diyenler var. Bunların hikmeti nedir?"
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Bir memur bile, âmirinin verdiği emirlerin sebebini soramaz. Nerede
kaldı ki, bir kul, Allahü teâlânın işlerinin hikmetini sorabilsin?
Bütün insanları Cehenneme koyup sonsuz azap yapsaydı, kimin bir şey
söylemeye hakkı olabilirdi; çünkü kendi yarattığı mülkünü kullanıyor.
Başkası yok ki, onun mülküne tecavüz olsun ve buna zulüm denebilsin?
İnsanların kullandığı her mülk, hakikatte Allahü teâlânındır. Bu
mülkleri, bunların asıl sahibi olan cenab-ı Hakkın izin verdiği kadar
kullanmak gerekir. (1/266)
Allahü teâlâ, hayvanlara akıl vermemiştir. Bunun için de, onlara
hiçbir şeyi yasak etmemiş, dilediklerini yiyip içmekte, diledikleri
gibi yatıp kalkmakta serbest bırakmıştır. Onları yaptıkları işlerden
sorumlu tutmamıştır. Eğer insanları da böyle hayvanlar gibi serbest
bıraksaydı, kötülükten, karışıklıktan başka bir şey olmazdı. Hayvanlar,
insanların yaptığı işlerin hikmetini anlayamazlar. Çok aciz olan bir
insan da, her şeyi yoktan yaratan Rabbimizin işlerindeki hikmeti nasıl
anlar?
Allahü teâlâ, adaleti emretmiş, adaletin zıddı olan zulmü haram
kılmıştır. Bu hususta birçok ayet-i kerimeler vardır. Birkaçı mealen
şöyle:
(Allah, insanlar arasında, adaletle hükmetmenizi emreder.) [Nisa 58]
(Allah, adalet yapmanızı, ihsan etmenizi ve [muhtaç olan] akrabaya
vermenizi emredip, fuhştan, münkerden [her çeşit kötülükten] ve
zulümden nehyeder.) [Nahl 90]
(Ey iman edenler, bir millete olan öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin, adil olunuz!) [Maide 8]
Cenab-ı Hak, genelde işlerinin hikmetini bildirmemiştir. Bu hikmeti
aklımızla anlamak mümkün olmaz; çünkü aklın belli bir sahası vardır.
Bunun dışındakileri ölçmeye, anlamaya gücü yetmez. Akıl bir kararda
kalmaz. Herkesin aklı birbirine uymaz. En akıllı sanılan kimse bile,
mütehassısı olduğu dünya işlerinde yanılabilir. Nerde kaldı ki, din
işlerindeki hikmetleri çözebilsin?
dinler tarihi...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|