İslam dininin kaynaklarını incelediğimizde, insanın yaratılışı ile ilgili dünyada gerçekleştirmesi gereken üç temel sorumluluk ve amaç görürüz:
1- İnsanın kendisini yaratana (Allah) karşı sorumluluk ve amacı,
2- İnsanın kendine ve diğer insan kardeşlerine karşı sorumluluk ve amacı,
3- İnsanın eşyaya (hayvanlar, tabiat, cansızlar) karşı sorumluluk ve amacı.
Detaylı bilinebilen son 7.000 yıllık insanlık tarihinde, bu üç sorumluluk ve amaç için çok uzun dönemler ve tüm dünya üzerinde olmasa da insanlığın bazı güzel uygulamalarını görmemiz mümkündür. Özellikle peygamberlerin ve adil hükümdarların-yönetimlerin canlı olarak aktif rol aldığı dönemler bu sorumluluk ve amaçların içselleştirilerek yaşandığı ve hayata uygulandığı dönemler olmuştur. Ancak şu son 200 yıldaki kadar – buna Müslümanlar’ın çoğunluğu da dahil- insanlığın yaratılış sorumluluk ve amaçlarından bu kadar uzaklaştığı hatta bu amaçlara ihanet ettiği hiçbir dönemi tarih kaydetmemişti.
Bu uzaklaşmayı iki şekilde görüyoruz. Müslümanlar, yalnızca Allah’a karşı sorumluluk ve amaçlarını ( Allah’a ortak koşmamak, emir ve yasaklarına uymaya gayret etmek, namaz,oruç,hac,zekat v.b.) yerine getirmeye gayret ederken ( her nekadar çoğunluğu bunu bile doğrudürüst yapamasa da ), İnsan kardeşlerine ve eşyaya karşı olan sorumluluk ve amaçlarını göz ardı etmişler, unutmuşlar, önemsememişler, ya da farkına varamamışlar; Müslüman olmayan insanlar ise bu üç sorumluluk ve yaratılış amaçlarını tamamen terk edip tersine amaçlar edinmişler.
16. yüzyılın sonunda Batı Aydınlanması ile başlayan bu süreç, emperyalizm ve kapitalizmin demir yumruğu altında tüm dünyaya yayılmış, son 50 yıldır ise yumruğa da gerek kalmadan tüm insanlığın nefsine hoş gelen sihirli yanıyla artık başka bir dünya ya da yaşam şekli olmayacağı düşüncesini beyinlere kazımıştır.
Bu işin efendilerine ve onların münib ( gönülden itaat eden ) uşaklarına sesleniyoruz. Bu efendilerin ve uşaklarının Müslüman ya da gayri Müslim olması bizi ilgilendirmiyor. Artık insanlığın ve dünyanın yakasından ümüğünden elinizi çekin. Gayri safi milli hasıla, kişi başı milli gelir, satılan araba, satılan ev, büyüme hızı, hükmedilen toprak yüzölçümü, ihracat, ithalat, faiz, döviz kurları, kar marjları ve bunun gibi tüm rakamlarınızı alın ve çekilin sahneden.
Bunlarla insanlığı eşyaya, paraya kul köle ettiniz. İnsanlığın beynini, yüreğini, ruhunu iğfal ettiniz. İnsanları insanlara kul ettiniz. Hem Allah’a, hem insanlığa, hem tabiata, hem hayvanlara, hem dağlara, hem denizlere, hem taşlara, hem gökyüzüne ihanet ettiniz. Bize araç olarak verilen her şeyi amaç haline getirdiniz. Servetlerinizi üçe beşe katlarken çalışanlarınızı bir duble içkiye verdiğiniz paralara bir ay gece gündüz çalıştırdınız. Daha fazla kar, daha fazla kazanç diye ülkeleri işgal ettiniz, Allah’ın tüm insanlığa rızık olarak indirdiği ve adil paylaşılsın diye emrettiği tüm nimetleri çaldınız, yağmaladınız. Üretimi ve kar marjını arttırmak, servetlerinize servet katmak için yaktınız, yıktınız, talan ettiniz, öldürdünüz, köleleştirdiniz, kullaştırdınız. Denizi, ormanı, havayı kirlettiniz. Ozon tabakasını deldiniz. Hayvanları telef ettiniz. İklimleri değiştirdiniz. Bu soygununuzu güçlendirmek için kimyasal, biyolojik ve nükleer bombalar ürettiniz. Bunlarla adına “SAVAŞ” dediğiniz, aslında kahpece arkadan vurmaktan beter katliamlara imza attınız. Bu bombaların altında bebeleri, kadınları, yaşlıları öldürdünüz. Attığınız yerlerde 50 yıldır ot bile bitmiyor yani tüm canlıları da kahpece katlettiniz.
Bazen paylaşmada kendinize bile ihanet ettiniz, daha şu son 100 yılda mazlumları köleleştirmek ve sömürmek için kendi aranızda yaptığınız ahde bile vefa göstermeyerek çıkarttığınız savaşlarda 100.000.000 ( yüzmilyon) insanı öldürüp 50.000.000 (ellimilyon) insanı yaralı ve sakat bıraktınız. Hep rakamlarınız uğuruna yaptınız bunları. Hatta, Romalıların bile yapmadığı bir ikiyüzlülükle bunlardan kahramanlık ve zafer menkıbeleri çıkardınız. Benim zavallı, temiz, zalim olmayan işçilerimi, köylülerimi, memurlarımı, çiftçilerimi, esnaflarımı, gençlerimi kandırdınız. “Siz de bizim gibi olabilirsiniz” “Gelişmekte olan ülkeler” “Ekonominiz büyüyor” “Her mahallede bir milyoner olacak” “Güçlü ve büyük bir ülke” yalanlarınız ile onları, modern kölelik düzeninizin ordularına gönüllü yazdırdınız. Hepsini rakamların, zenginleşmenin, ekonomik büyümenin melankolik aşığı yaptınız, platonik bir aşkla sevdirdiniz. Birde utanmadan eski dünyadaki kölelik düzenini iki yüzlülükle eleştiriyorsunuz. Hiç olmazsa onlar kölelerine sizin verdiğiniz asgari ücretten daha fazlasını veriyordu, inancına, yaşam tarzına karışmıyorlardı, arena da ölme şanları bile vardı. Sizin modern kölelik düzeninizde bunlar bile yok. Siz, sahte umut tacirliği ile kalpleri büyülüyorsunuz ve hep RAKAMLARI kullanıyorsunuz.
Artık yeter,
İstemiyoruz insanların insanlara kulluğunu köleliğini, istemiyoruz rakamlarınızı.
Biz, tüm insanların – ister Müslüman ister gayri Müslim olsun- kullara kul olmamasını,
Kimsenin kimseyi sömürmemesini,
Kazançların adil paylaşılmasını,
Ekonomi ve rakamların gündem olmadığı,
Hayatı, dertleri, sevinçleri, aile düzenini “Piyasaların” belirlemediği,
Adalet, hak, hukuk ve özgürlüklerin gerçek gündemi oluşturduğu,
İnsanların, diğer insanların dertlerini çözmeye koştuğu,
İyilik ve yardımlaşmanın en özenilen şey olduğu,
Bir bebek ağlarken bütün komşuların üzüldüğü,
Açlıktan, soğuktan, ilaçsızlıktan kimsenin ölmediği,
Tineri çekip, betonlar üzerinde yatan çocukların olmadığı,
Kar yağdığında kuşlar, kediler, köpekler ne yiyecek diye dertlenildiği,
Meyvelerin dallardan yenilebildiği, eğilip içinden su içilebilen nehirlerin de olduğu,
Kışın kar yağdığı, bahada dalların çiçek açtığı,
Küçücük depremlerde çalınan malzemeden dolayı çöken binaların olmadığı,
Doğru söz söylemenin, adil şahitlik yapmanın, ahlaklı olmanın, kul hakkı yememenin en yüce insanlık değerleri olduğu,
Güçlünün haklı değil, haklının güçlü olduğu,
Düşmanlara bile kahpelik yapılmadığı,
Emanete ve verilen sözlere sadık kalındığı,
Mazlum kadın kardeşlerimizin geçinebilmek için etini satmak zorunda olmadığı,
Kim olduğuna bakılmaksızın, zalimlere topluca karşı konulup mazlumlara topluca arka çıkıldığı,
Evlerimizde çelik kapılar olmadan rahat uyuyabildiğimiz,
Çocuklarımızı uyuşturucu batağına düşmesinden korkmadan okula gönderebildiğimiz,
Bir iki spekülatörün dalaveresi ile işimizi, ticaretimizi, paramızı kaybetmediğimiz,
Kardeşin kardeşi vurmadığı, yere düşene bir tekme daha atılmadığı,
Helal kazanılıp helal yendiği, kul hakkının yenmediği,
Cumhurbaşkanı ile çobanın mahkemede eşit olduğu,
Parayla hak satın alınamadığı,
Kısacası, Tevhidin, Adaletin, Özgürlüğün, Kardeşliğin, Paylaşımın, beraber aç kalıp beraber tok yatmanın, beraberce gülüp beraberce ağlamanın, gerektiğinde adalet, özgürlük, hak ve hukuk yolunda beraberce mücadele etmenin hakim olduğu bir hayat istiyoruz.
Ya bırakın artık bu zalimlikleri ve rakamlarınızı ve siz de gerçek yaratılış amacınız uğruna çabalamaya başlayın, ya da alın rakamlarınızı bizim yakamızdan düşün.
Biz yaratılış sorumluluklarımızı gerçekleştirmek istiyoruz. Yaratanımıza, insanlara ve eşyaya karşı en azından bu uğurda çabalamak istiyoruz.
Kıyamet gününde Allah’ın huzurunda utanmak istemiyoruz. İnsan kardeşlerimize, meleklere, hayvanlara, dağlara, denizlere, gezegenlere, galaksilere, gökyüzüne, güneşe ve aya karşı utanmak istemiyoruz.
Allah’a verdiğimiz söze ihanet etmiş olarak, utanç içinde orada dikilmek istemiyoruz.
Şeytan’ı haklı çıkarmak istemiyoruz.
Melekleri ağlatmak istemiyoruz.
Allah’ı “hayal kırıklığına” uğratmak istemiyoruz. |