Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
25. Onlar,mağaralarında üçyüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilave etmişlerdir
Kuran ayetlerinde hiç bir vurgu boşuna yapılmamıştır kanaatimce. Bu sebep ile yukarıdaki ayet üzerinde aşağıdaki çalışmayı yaptım Allah'ın izni ile ve eleştiri/görüşlerinize açıyorum:
Ay takvimi/güncel olan hicri takvim ve güneş takvimi/güncel olan miladi takvim karşılaştırması aşağıdadır :
1 Muharrem 1000 ==> 19 Ekim 1591
1 Muharrem 1309 ==> 7 Ağustos 1891
ay takvimine göre TAM 309 yılın, güneş takvimine göre karşılığı 300 yıldan 75 gün eksik (19 Ekim ve 7 ağustos dahil olarak)
300 yıllık güneş takviminde her 4 yılda bir takvim Şubat ayı 28 gün sayılır. Bu varsayım uygulanmaz ise, TAM TAMINA 300 YIL oluyor.
Yani güneş takvimine göre 300 yılın karşılığı, ay takvimine göre üzerine 9 katılmış hali, yani 309 yıl.
magara arkadasları konusu "25. Onlar,mağaralarında üçyüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilave etmişlerdir" bu sekilde son bulsaydı.Yaptıgınız hesaba bakardık ancak devamı gerek olmadıgını soyluyor bize...
26.De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."
zaten bu kıssada Allah ozellıkle ne yıla,nede kac kişi olduklarına takılmayın ana mesaja bakın diyor...O yuzden hayrullah ustad kuranın es gec dediğini es gecebilmek dileği ile...
22. Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: “Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine, “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.” De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O hâlde, onlar hakkında (Kur’an’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.” SELAM İLE...
Tesbitinize katılıyorum. Nitekim benim buradaki çalışmada Ashab-kehf hakkında bir tartışamaya girilmiyor. yani onlar hakkındaki RİVAYETLERİ tartışmıyoruz.
Allah detay hakkında tartışmadan men de ediyor, rivayetlerde ki KISSADAN HİSSEYİ, ÖZÜ alalım.
Fakat bunu yaparken bir de DETAY bilgi veriyor.
yani Allah'ın herkesten daha iyi bildiği BİR GERÇEĞİ ifade ediyor artık. Onların mağaralarında NE KADAR kaldıklarını artık BİLİYORUZ.
Bu bilgi üzerinde çalışma yapmanın bir sakıncası olduğunu sanmıyorum. Nitekim, biz ZANNIMIZA göre şu kadar kaldılar, bu kadar kaldılar demiyoruz. Kuran daki KESİN BİLGİ üzerinde araştırma yapıyor, üzerinde düşünüyoruz.
Bu konuyu açmamın sebebi, hasan akçay abinin allah katında takvim güneş yılıdır TEZİ. ve bu yeze göre de ramazan ve hac ayları KÖKTEN yanlış uygulanıyor.
Nitekim, aynı karşılaştırmayı güneş takviminden (miladi takvimden) ay takvimine yapınca NET olarak 309 yıl bulunmuyor veya 300 yıl.
hayrullah hocam,309 yıl o ayette tasdik edilen kesin bir bilgi değil...oyle diyenler var.belki dogru belki yanlış..
sen deki Rabbim daha iyi bilir.
Yılla ilgili bir netlik yok.
hasanakcay'ın tez(iddia)ine gelince ...Her iddiaya kulak verirsek..Sonunda aslında hasanakcay diye bir adam yok'a geliriz...geçmişle bağı kopardıgınız an.hersey hasan akcayın yaptığı gibi anlamsızlaşır.hayatı sadece kendi yaşamından ibaret sayanlar her gün yeni bir şey keşfetmek zorunda kalırlar...gerek yok...imtihanla alakası olmayan konularda gelenek,geçmiş,tecrube takip edilmelidir.
yukardaki kıssalardan da "konusacaksanız imtihanın sorularını konusunu" anlıyorum.gerisi lafü güzaf...ille boş sözü satın alanlara da ne diyeyim...Sonucta ticarettir , sonucunu ahirette görecegiz.bakalım nasıl bir alışverişmiş yaptıklarımız...
"Mağarada 900 yıl kaldılar, buna 9 (yıl) eklediler". Kimilerinin görüşü, bu Eh-i Kitab'ın sözünün haberidir. Kimi Ehl- Kitab'a göre 900, kimine göre 909 yıl kalmışlar. Bir görüşe göre de bu kalış süresi, o sözü söyledikleri o güne kadarki mağaradaki kalış süreleridir. Bu görüşün sahiplari diyorlar ki, şayet bu kalış süresi haberi Allah'tan olsaydı, Allah'ın, "Deki Allah onların ne kadar kaldıklarını daha iyi bilir" sözüne luzum olmazdı.
Hayrullah'tan çok önce 300 ve 309 yılı, Güneş ve Ay yıl hesabıyla algılamış olanlar da vardır.
Bu konuyu açmamın sebebi, hasan akçay abinin allah katında takvim güneş yılıdır TEZİ. ve bu yeze göre de ramazan ve hac ayları KÖKTEN yanlış uygulanıyor.
Merhaba Hayrullah kardeşim. Bir düzeltme yapabilir miyim: Hasan Akçay allah katında takvim demiyor. Takvim insanların işi; onu insanlar yapacak ve yılı isterlerse Muhammed'in hicreti ile isterlerse İsa'nın doğumu ile başlatacaklar. Ama YIL güneş yılıdır. Hasan Akçay bunu örneğin 12:47'ye gönderme yaparak ortaya koymaya çalışıyor.
hayrullah hocam,309 yıl o ayette tasdik edilen kesin bir bilgi değil...oyle diyenler var.belki dogru belki yanlış..
sen deki Rabbim daha iyi bilir.
Yılla ilgili bir netlik yok.
hasanakcay'ın tez(iddia)ine gelince ...Her iddiaya kulak verirsek..Sonunda aslında hasanakcay diye bir adam yok'a geliriz...geçmişle bağı kopardıgınız an.hersey hasan akcayın yaptığı gibi anlamsızlaşır.hayatı sadece kendi yaşamından ibaret sayanlar her gün yeni bir şey keşfetmek zorunda kalırlar...gerek yok...imtihanla alakası olmayan konularda gelenek,geçmiş,tecrube takip edilmelidir.
yukardaki kıssalardan da "konusacaksanız imtihanın sorularını konusunu" anlıyorum.gerisi lafü güzaf...ille boş sözü satın alanlara da ne diyeyim...Sonucta ticarettir , sonucunu ahirette görecegiz.bakalım nasıl bir alışverişmiş yaptıklarımız...
Merhaba kuranihayat. Linkini verdiğim makalemde ortaya koyduğum bilgiyi lütfen eleştirin; çürütün. Ama böyle hasan akçayın yaptığı gibi anlamsızlaşır türünden ucuz karalama yoluna gitmeyin. Ölen, kanıt üzerine ölsün ve yaşayan, kanıt üzerine yaşasın kardeşim (8:42).
hasan bey sımdı vaktım yok.ama en kısa zamanda döneceğim yazdılarınıza.derdim hakkı bulmak.Aynı derdi paylaşıyorsak sorun yok...bi şekilde ikna olur veya ikna ederiz...
Bu konuyu açmamın sebebi, hasan akçay abinin allah katında takvim güneş yılıdır TEZİ. ve bu yeze göre de ramazan ve hac ayları KÖKTEN yanlış uygulanıyor.
Merhaba Hayrullah kardeşim. Bir düzeltme yapabilir miyim: Hasan Akçay allah katında takvim demiyor. Takvim insanların işi; onu insanlar yapacak ve yılı isterlerse Muhammed'in hicreti ile isterlerse İsa'nın doğumu ile başlatacaklar. Ama YIL güneş yılıdır. Hasan Akçay bunu örneğin 12:47'ye gönderme yaparak ortaya koymaya çalışıyor.
Verdiğiniz linkteki sayfanın adı "ALLAH'ın takvimi" olarak kayıt edilmiş. Belki düzeltme istersiniz, nitekim siz öyle demediğinizi belirttiniz yukarıda.
Ayrıca ilgili yazıdaki ilk giriş cümleniz :
"ŞeHR dolunay demek. Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı gün yazdığı üzere Allah’ın ındinde "ŞeHR"lerin "ıddet"i on ikidir (9:36). Ama HİCRÎ takvimciler bunu "ay"ların "aded"i on ikidir diye çarpıttıkları için yüz yıllardır amansız zulümler yapılıyor Allah adına. Oysa Allah asla zulmetmez; insanlara kendileri zulmeder (10:44)."
Görüldüğü gibi 18 Temmuzda başlayıp 7 Temmuzda sona eren "süre"deki ayların sayısı 12, tamam. Ama 7 Temmuzda başlayıp 26 Temmuzda sona eren "süre"deki ayların sayısı 13! Yani o sayı bazan 12, bazan 13 oluyor. "Ayların sayısı 12′dir," diye bir kural yok.
Burada ard arda gelen iki kızıl dolunay arasındaki süre tanımlanıyor. Dolunayların sayısı 12 olmuş ya da 13 olmuş, konu o değil. Konu, iki kızıl dolunay arasındaki "süre"dir. "
diyorsunuz.
Fakat Ayların iddeti veya adeti farketmez. Ayette geçen 12 sayısından siz de uzaklaşmış oluyorsunuz bu TEZİNİZ ile.
Yani bu iddetler bazen 13 olabilir ama KONU o değil dediğiniz zaman, ayların iddeti 12 dir deki 12 rakamını GÖZ ARDI etmiş oluyorsunuz.
üzerinde biraz daha düşünmekte fayda olur kanaatindeyim.
Güneş takvimine göre RAMAZAN ayı, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan kimse için HAYATI boyunca aynı zamanda başlar.
İstanbul - Kuzey yarım Küre / Ushuaia - Arjantin Güney Yarımküre
Bu iki şehir ekvatora yaklaşık aynı uzaklıktadır ve 2008/2009 yıllarında 8 Temmuz ve 18 Temmuz ile başlayan en parlak dolunay zamanlarındaki gündüz süreleri aşağıdadır:
İstanbul
Ushuaia
Fark
Başlangıç
2008
18 Temmuz
17:15
10:34
06:41
Bitiş
2008
15 ağustos
16:02
12:03
03:59
Başlangıç
2009
07 Temmuz
17:34
10:13
07:21
Bitiş
2009
04 ağustos
16:33
11:24
05:09
Buradan da görüleceği gibi, kuzey yarımkürede yaşayan bir kişi her zaman ortalama günde 5-6 saat daha uzun ORUÇLU olacaktır, sizin tezinize göre. ancak bu pek ADİL değildir. Günümüzdeki -adına hicri takvim demeseniz bile ki hicri takvim sadece yıl başını gösterir, ancak AY TAKVİMİ tarihten beri kullanılır- uygulanan ay takvimine göre ramazan sürekli yer değiştirmekte ve dünyanın neresinde yaşıyorsa yaşasın bir insan ortalama ayların yıldaki 12 sayısına göre 67 yılda, güneş yılına göre ise 65 yılda tam eşit olarak oruçlu kalırlar.
Demek istediğim, istanbul da ve Ushuaia da yaşayan birer kişi, ramazan ayının yıl içerisinde yer değiştirmesi, yani günümüzde uygulanan takip sistemine göre 65-67 yılda, diğer bir deyiş ile ortalama bir insan ömründe tam olarak toplamda eşit uzunlukta ORUÇLU kalmış olacaklardır. Ancak sizin tezinize göre Kuzey yarım kürede yaşayanlar sürekli fazla tutmuş olurlar.
Bu konu sadece RAMAZAN ayı için geçerlidir.
Hac ayları için ise şimdilik NET bir görüşüm yok. Ayette geçen bilinen aylar ifadesi ve AVLANMA yasağı üzerinde düşünmekte fayda var. Nitekim avlanma yasakları HER ÜLKEDE olan bir olgu.
Verdiğiniz linkteki sayfanın adı "ALLAH'ın takvimi" olarak kayıt edilmiş. Belki düzeltme istersiniz, nitekim siz öyle demediğinizi belirttiniz yukarıda.
Merhaba Hayrullah kardeşim. Evet düzelttim. Ben yazılarımda sürekli düzeltme yapma ihtiyacı duyarım, söylemek istediğimi tam anlatamamış olduğumu gördükçe.
Uyarınız için teşekkür ederim.
Orucun farklı yarıkürelerdeki vakitlerine gelince bu konuda bizi bağlayan, Yüce Allah'ın Bakara 185'teki hükmüdür:
Sizden kim o dolunaya tanık olursa oruç tutsun -fe men şehide minkumu'ş ŞeHRe fe'l yesumh.
Oruç kuzeyde de güneyde de o kızıl dolunayın belirdiği gecenin sabahı başlar. Bunun dışındaki durumları, örneğin yarıküreler arasındaki zaman farklarını, bahane etmeye hakkımız yok. Tıpkı kutuplarda ve ekvatora yakın bölgelerde gündüz uzunluğunun farklı olmasını namaz konusunda mızmızlanmak için bahane etmeye nasıl hakkımız yoksa.
"Allah ne diyorsa o"na razıysak her şey yerli yerine oturur.
Yani bu iddetler bazen 13 olabilir ama KONU o değil dediğiniz zaman, ayların iddeti 12 dir deki 12 rakamını GÖZ ARDI etmiş oluyorsunuz.
İki kızıl dolunay arasındaki sürenin tanımı için dolunayların sayıca 12 olmasını GÖZ ARDI etmediğime inanıyorum. "Tanım için 12 dolunay ŞART; 13 te olabilir ama o ŞART DEĞİL" diye bunu vurgulamaya da çalıştım. İsterseniz makalenin o bölümüne bir daha bakın. Lütfen.
Ama kelimeleri abartmamak gerektiği konusunda haklısınız.
Kelimelere değil kavramlara önem vermeliyiz. Önemli olan, iki kızıl dolunay arasındaki sürenin tanımı. O süredeki dolunayların sayıca 12 ya da 13 olması önemli değil. O farkı istismar etmiyelim ki NESİ günahından uzak kalabilelim.
düzeltme yaptığınız için sizin adınıza ben de çok sevindim.
Kanaatimce imtihanın bu olduğunu düşünüyorum, bizi DOSDOĞRUYA götüren düşüncelerimizde, aslında bir önceki YANLIŞA göre DOĞRU sandığımızın da YANLIŞIN başka bir türü olabileceğini görebilmek ve TERDDÜT etmeden yazımızı da, düşüncemizi de SİLİP atabilmek.
İşte bu nokta ihtidanas sıradel mustakim ayetini tam olarak yaşabileceğimizi sanıyorum.
nitekim ALİM olan Allah'tır ve hayatımız boyunca dosdoğru yolda yürümeye GAYRET etmek ise imtihanımızdır.
Dosdoğrusu bu dur dediğimiz noktada ise, YANLIŞ bir limanda demir atmış olma ihtimalini unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.
firavun da kendisini doğru yolda sanıyordu. Musa a.s. da hata yapıyordu. Ancak biri firavun, diğeri Musa peygamber olarak öldüler.
Birinde kibir, kendi doğrularına esir oluş, diğerinde ise, hataları karşısında başına gelen sıkıntılara SABIR ve hataları için bağışlanma dileği, geri adım.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma