Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Biz ise sadece şimdi noktasındayız ve ileri noktalara doğru yolculuk yapıyoruz.
Ama Rabbimiz böyle bizim gibi bir noktadan ileriye doğru yolculuk falan yapmıyor.
Geçmiş,gelecek,şimdiki zaman gibi kavramlar bize ait.
O'nun için böyle bir yolculuk yok.
Her zaman noktasını gözlemlemekte ve yönetmektedir.
Oraya gitmesine,yolculuk yapmasına gerek yoktur.
Çünkü tıpkı geçmişte olduğu gibi aynı anda gelecektedir de, ve yine tıpkı şu andaki noktamızda da olduğu gibi....
İnsanlara "zamansızlık" denilince akıllarına, sanki sadece kol saatinin
çalışmasının durduğu ama diğer unsurların aynen devam ettiği bir yaşam
şekli falan geliyor. Hayır, zamansızlık yukarıda anlattığım gibi, bizim
hayal dahi edemeyeceğimiz bambaşka bir durumdur. Geçmiş, gelecek,
şimdiki an diye ayrı ayrı kavramların olmaması demektir.
Nasıl ki Rabbimiz mekansız olduğundan, kainatın dışındadır, evrenimizde
yolculuk etmez ama dışarıdan yönetici olarak her mekan noktasında ve
iş-oluştadır biliyoruz; işte yine aynı şekilde zamansız olan Rabbimiz,
yine varlık olarak zamanın dışındadır ama yönetici-gözlemci olarak her
zaman noktasında vardır.
Eğer bir zaman makinesine binecek olsak, geleceğe ve geçmişe
gittiğimizde, yine Allah'ın o zaman dilimini de yönettiğini fark
edecektik. Ayrıca zaman makinesinin içindeki zamanı da...
Ama yine vurgulayalım;
"Varlık" olarak Allah hiçbir şeyin içinde değildir ve tüm yarattıklarından ayrıdır.
Zaman ve mekan dışıdır.
Zamanın ve mekanın içinde olanlar bizleriz. Zaten bizler için yaratıldı bunlar da...
Ve Rabbimiz tüm yarattıklarından ayrı olduğu için, yarattığı hiçbirşey
O'nun bir parçası veya yansıması olmadığından ortak koşmak büyük
günahtır.
112 - İhlas Suresi
3. Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur!
4. Hiç kimse onun dengi ve benzeri olmamıştır, olamaz!
Konuyu buradan, Kuran'daki "Rabbin katı" ifadesine getirmek istiyorum.
Kuran'da Rabbin katı ifadesi 2 anlamda kullanılmaktadır diye düşünmekteyim.
1- Allah'ın nezdinde-gözünde anlamında...
2- İçinde sonsuzluk yurdunun da bulunduğu ahiret evreni anlamında kullanılmaktadır
Kuran'da Rabbin katı ifadesi , bizimkinden farklı fizik yasalarına
sahip ahiret evreninin adıdır yani aynı zamanda. Mesela bizim
evrenimizden farklı olarak yaşam daimidir orada ve yaşlanma, maddenin
bozulması söz konusu değildir.
Ve bu Rabbin Katı'nda zaman bizimkine göre farklı akmaktadır:
-Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (22 Hac Suresi, 47)
Rabbimiz zamansız olduğuna göre burada "Allah'ın nezdinde" anlamında
değil de, "ahiret evreni" anlamında kullanılmaktadır Rabbin Katı
ifadesi. Bizim dünyamızda bin yıl geçerken, Rabbin Katı'nda sadece bir
gün geçmektedir.
Şüphesiz yüce Allah bu mekanı da yoktan var etmiştir. Ama isim olarak
"Rabbin Katı" adını vermiştir yarattığı bu yere. Tıpkı "Allah'ın Arşı",
"Allah'ın kulu" veya "Allah'ın elçisi" gibi bir tanımlamadır aslında...
Hac Suresi 47 Senden aceleyle azabı istiyorlar: Allah, vaadine asla
ters düşmez. Şu da bir gerçek ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin
saymakta olduğunuzun bin yılı gibidir.
Bakara Suresi 112 İş onların sandığı gibi değil!Kim güzel davranışlar
sergileyerek yüzünü Allah!a teslim ederse, Rabbi katında ödülü vardır
onun.Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar...
Ali İmran Suresi 15 De ki: “Bu sayılanlardan daha iyisini size haber
vereyim mi?Sakınıp korunanlar için, Rableri katında, altlarından
nehirler akan, içinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve
Allah’tan bir hoşnutluk olacaktır. Allah, kulları en iyi biçimde
görmektedir.”
En'am Suresi 127 Rableri katındaki huzur ve esenlik yurdu onlarındır.
İşler oldukları ameller yüzünden O, onların Velî'si oluvermiştir.
A'raf Suresi 206 Rabbinin katında olanlar, büyüklük taslayıp O'na
kulluktan yüz çevirmezler; O'nu tespih ederler ve yalnız O'na secde
ederler.
Cennet ve cehennem şimdiden varlar ve bazı istisna insanlar kıyamet
beklenmeden orada bedenen yaratılarak ceza veya mükafatlarını yaşamaya
başlamışlardır(bilindiği üzere diğer insanlar diriliş ve hesap için
kıyameti bekleyecekler) Örnek vermek gerekirse:
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
-Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve
arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler
hakkında: "Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de
duymayacaklardır." müjdesinde bulunurlar. (Ali imran suresi 169-170)
Bu ayetlere göre;
1- Diğer vefat etmiş insanlar gerçekten ölü iken(dirilmeyi beklerken), şehitler onlardan farklı olarak canlıdırlar .
2- Rabbin katında(ahiret evreninde) nimetler içinde yaşıyorlar
3- Cennette konuşurlarken hala dünyada olan ve/veya öldükten sonra
henüz diriltilmemiş insanlar hakkında müjde veriyorlar (sonra onlar da
cennete katılacaklar anlamında sözler söylüyorlar)
Yalnız burada dikkat edilmesi gereken nokta, şu an cennette(Rabbin
Katı'nda) bulunan insanlar da bizim gibi bedenli, yani maddi olarak
canlılar. Zaten Kuran'a göre ruhlar alemi, ruhsal yaşam diye birşey
yoktur. Ahiret yaşamı da bedenendir. Hatta melekler ve cinler de dahil
olmak üzere tüm yaratılmışlar maddidir zaten(örneğin biz topraktan
yaratıldıysak, cinler de ateşten yaratılmışlardır) Bu konuyla ilgili
olarak yine benim "İslam'da canlıların ruhu-hayaleti yoktur" başlıklı
yazımı okuyabilirsiniz.
ZARİYAT
22. Sizin, rızkınız da göktedir, tehdit edildiğiniz şey de.
HADİD 21. Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği gökler ve
yer kadar olan bir cennete koşun. ALLAH'a ve elçisine inananlar için
hazırlanmıştır. Bu, ALLAH'ın dilediğine ve/veya dileyene verdiği
lütfudur. ALLAH Büyük Lütuf sahibidir.
Cennetin genişliği gökler ve yer kadar denilmekte. Yani başka bir
deyişle bizim kainatımız kadar büyük olduğuna işaret edilmekte
cennetin. Bu da sonsuzluk yurdunun, kendi fizik yasalarına sahip başlı
başına bir evren olduğunun kanıtlarındandır yine. Yani söz konusu olan
yer bir bahçe veya kent büyüklüğünde değil, gezegenleri ve gökleriyle
içinde yaşadığımız alem kadar devasa bir boyutta.
Kısacası, "Rabbin Katı" yine Allah'ın yoktan var ettiği bir mekanın
adıdır. Sonsuzluk yurdu o evrendedir, şimdiden sakinleri vardır ve
diğerlerini beklemektedir.
bu zaman kavramını kavrayamıyorum. şu an genel düşünce zamanda yolculuk etttiğimizi hatta ışık hızını geçebilirsek geçmişe geleceğe gidebileceğimizi söylüyor. hac süresi 47 deki burdaki bir günün O nun katında bin yıl gibi olması orda da zaman kavramının olduğuna işarettir. Acaba zamanda mı yolculuk ediyoruz yoksa aklımızın ermediği her düzen de zaman mı ilerliyor?
Geçmiş,gelecek,şimdiki zaman gibi kavramlar bize ait. O'nun için böyle bir yolculuk yok. Her zaman noktasını gözlemlemekte ve yönetmektedir. Oraya gitmesine,yolculuk yapmasına gerek yoktur.
Felsefi de bir konu ama benim düşünceme zamanda yolculuk pek yatmıyor. bence geçmiş geçmişte kalmıştır dolayısıyla yönetilmeye ihtiyacı yoktur geleceği ise bilen sadece Allahtır. Yani şu an geçmişteki bir an yaşanmıyor. Yaşandı ve bitti. yaklaşımımın bilimsel olmadığının farkındayım.
bilim yoktan varetmeye bilidğim kadarıyla doğal seçilimle olduğunu söylüyor. yani evrimciler şans işi olarak bakıyor. ama bu ilk nasıl başladı bilen varsa paylaşsın lütfen:)
Yaratıcımız varlık olarak zamansız ve mekansızdır. Bu zaman ve mekanı yoktan yaratmıştır.
Selamlar Emre bey,
Allah yoktanmı yarattı?yoksa var olan şeyin ortaya çıkmasınımı sağladı?
Bilim yoktan var etmeye nasıl bakıyor?
teşekkürler...
Selam arkadaşım;
Ezeli olan bir tek Rabbimizdir ve yoktan yaratmıştır . Başka bir deyişle kendisinden ayrıdır varlık olarak yarattıkları. Zaten bu yüzden şirk büyük günah.
Bilim dünyası şimdilik "madde yok olmaz, yoktan da var olmaz" şeklinde sadece "dini inancını" belirtiyor.
Ama bu inanç bile Allah'ın yoktan yaratmasına veya vardan yok etmesine karşı bir ifade değildir aslında.
Çünkü materyalist veya ruhçu felsefe bunu söylerken kainattan ayrı bir Tanrı'yı yok sayarak bunu söylemektedir.
Yani sadece kainatı ele alacak olursak, kainattaki hiçbirşey(insan, hayvan veya başka birşey) maddeyi yok edemez veya yoktan yaratamaz.
Evet , yoktan var, vardan yok edebilecek olan sadece Allah'tır.
Bilim dünyası bile maddeyi yok edemez veya yaratamaz.
Dostum bu panteizm felsefi tuzağına birçok insan düşüyor ne yazık ki.
Bu sayede insanlar "çaktırmadan" çok tanrıcı hale geliyor. Kainata ve hatta kendine tanrısallık yükleyip ortak koşuyorsun.
Hindular da , sufiler de bu yüzden çok tanrıcı olduklarının farkına dahi varmadan pagan doğrultuda şekilleniyorlar.Tüm pantiestler için durum aynı.
Allah kendisinden ayrı, yani yoktan yaratmaya gücü yetendir, çünkü sınırsız hakimiyet güç de bunu gerektirir.
Ve bu yüzden, yani tüm yarattıkları kendinden ayrı ve yoktan olduğundan şirk cehennemlik bir günahtır.
Bu yüzden Allah'ın dışında kutsal birşey yoktur.
Panteizm İslam'ın tam tersi bir görüşe sahiptir. Kuran bu öğretiyle mücadele için geldi.
Ayetlerin söylediği gibi "ezeli olan bir tek Allah'tır ve O doğurmamış doğurulmamıştır". Yani hiçbirşey Allah'dan türememiştir. Rabbimiz yoktan yaratmıştır(yine ayetlerde açıkça belirtildiği üzere)
Bu arada laf açılmışken ruhçuluk ve uzantısı tasavvufla ilgili olarak hazırladığımız videolarımızı sunayım:
O yazıyı paylaşıma sunarken devamındaki yazışmalarda o minvalde düşünmediğimi hatta Allah'ın hem içkin hemde aşkın olduğundan bahsetmiştim...halende öyle düşünüyorum...ama halen kafamda bir çok soru var..sizlerde o konuya katkılarda bulunabilirsiniz paylaşımlarınızla..
Şimdi sürekli yoktan var ediyor cümlesini kullanıyorsunuz...yoktan var ettiğini dair ayet gösterebilirmisiniz?meallendirmeciler'in çoğu yoktan var edilme olarak bazı yerlerde kullanmış ama işin özü gerçekten öylemidir?
Ayrıca madde nedir?enerji nedir?bunlar birbirlerinden farklı şeylermidir?
Allah yerlerin ve göklerin nurudur ayetinden ne anlıyorsunuz?
Allh'ın yaratması nasıl oluyor?
Yukarıda yazmış olduklarınızı bilmeyen birisi değilim...ama halen içime özümsediğim net bir düşünce yok..!
Sizin söylemleriniz yeni şeyler değildir...ben kur'anı bir bütün olarak okumak istiyorum...Rabb'imi onun kainattaki işaretlerden tanımak ve anlamak istiyorum...gökten bişeyler gelmez boş boş durmayla...
Bu konu aklımı baştan alan ve bir türlü netliğe kavuşturabildiğim bir şey değildir..
Kur'anın bir çok konusuna vakıf olduğum halde Rabb'imizi yeterince idrak ettiğimizi sanmıyorum...
Yorumlarınıza saygı duymakla birlikte tatmin olduğumu söyleyemiyorum...zira Siz dahil yaratıcının tam anlamıyla tanınıp tanıtıldığını zannetmiyorum...
İnanın bir çok konuda ezber bozan açıklamalarımız oldu...bu konudada ezber bozma adına yapmıyorum ama mevcut anlatımlar maaleef beni doyurmuyor..
Size teşekkür ediyorum..inşaallah hep beraber hayırlı neticeler elde ederiz..
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma