Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Günümüz Dünyasında İnsanlık adına, kendisinden olmayan toplumlara acımasız, insafsızca davranışlarda bulunan bir toplum, kendi ırkını üstün gören bir nesil, kimler olabilir diye düşündüğümüzde, önce aklımıza Yahudiler gelir. Kadın çoluk, çocuk demeden düşmanlarına korku salarak, onları adeta soy kırıma uğratmak pahasına katleden davranışlar sergilemesi, Yahudilerin yalnız, son yüz yılda yaptıkları bir davranış mıdır, yoksa geçmiş yüzyıllarda, yaşantılarından, atalarından, inançlarından adeta genlerine geçmiş bir zihniyetleri midir? Sizlere bu konu ile ilgili yine Yahudilerin kendi kutsal tarihi belgelerinden yola çıkarak, örnekler vermek istiyorum.
Tevrat ı okuyan bir insan, Yahudilerin kendi ırklarının Allah katında üstün ve en değerli ırk olduğunu gördüklerini, karşısındaki insanlara acımasızca davranmanın, onlar için normal bir davranış ve inançları olduğunu görecektir. Zor durumda bir insana yardım etmek, İslam dininde ne dinle, nede herhangi bir ırkla sınırlandırılmamıştır. Fakat Yahudilerin bakın inançlarındaki katı ırkçılığın küçük bir örneğini Tevrat tan hatırlatmak isterim. Kendi Yahudi kardeşinin borcunu bağışlamasını öğütleyen bir inanç, kendisinden olmayana bakın nasıl davranın diyor?
Yas.15: 3 Yabancıdan borcunu alabilirsin. Ama İsrailli kardeşinin borcunu bağışlayacaksın.
Allah yarattığı tüm kullarına adaletli ve eşit davranılmasını ister. Hangi inançtan olursa olsun, onlara şefkatle yaklaşıp Allahı ve indirdiği kitabı tebliğ etmemizin bizlerin görevi olduğu bilincini aşılar bizlere. Hatta kur’an, İslam ı seçmeyen kişilere de yardım ederek, onları İslam a yaklaştırmanın, ısındırmanın yolunu gösterir bizlere. Fakat Yahudiler dinlerini yaymak ve insanlığa anlatma çabası içinde hiç olmamışlardır. Çünkü onlar Yahudi sonradan olunmaz, Yahudi anne ve babadan doğulacağı inancını taşımaktadırlar. Daha açıkçası kendilerinin özel bir ırk oluşlarını düşünmeleri, yine kendilerine has bir dinin olduğunu savunmaları, bu insanların ne denli tehlikeli olduğunu göstermektedir.
Düşünebiliyor musunuz, ellerindeki kutsal kitabın, Allah katından geldiğine inandıkları halde, onu anlatmak, tanıtmak, yaymak gibi bir düşünceleri hiç yoktur, olmamıştır da. İşte Bu zihniyeti, düşünceyi, inancı iyi analiz etmeliyiz. Allah ı ve kutsal değerleri dahi, kendi ırklarına mal eden ve kendilerinden başkasına layık görmeyen bir inanç, nasıl bir ruhun, mantığın, aklın inancıdır düşünebiliyor musunuz? Yukarıdaki Yahudilerin inandığı kutsal kitaplarından olan alıntının, rabbin önerdiği bir yol olması sizce mümkün mü?
Yahudilerin Ellerinde kutsal saydıkları, Tevrat a nasıl iman ediyorlarsa, onun gibi gördükleri 12 tarihi kutsal kitapları vardır. Bunlar Yahudilerin geçmişlerini anlatır. Hepsi bu kitapları kutsal görüp, orada geçenleri yaşamlarına, hayatlarına geçirip, kendilerine yaşam felsefesi yapmışlardır. Nesiller boyu devamı içinde, var güçleri ile çalışmaktadırlar.
Bu yazımda sizlere bu 12 kitabın içinde olan Ester başlıklı bölümünden alıntılar yapmak istiyorum. Önce bu bölümden sizlere bir özet yapmak istiyorum. Ester bir Yahudi kraliçe. Onun devrinde kraliçe olmadan önce, Kralın yanındaki yöneticiler, Yahudilerin yaşadıkları ülkenin kanunlarına isyan etmeleri, baş kaldırmaları, söz dinlememeleri neticesinde, kralı Yahudiler aleyhine yönlendirip, cezalandırılmaları yönünde ikna ediyorlar. Kralda bunun uygulanması, yani Yahudilerin cezalandırılmasını emrediyor. Fakat Ester krala yaklaşıp, onu baştan çıkarıp, kendi güzelliği ve cazibesini kullanıp, onunla evlenerek kraliçe oluyor. Kralı kendisine o kadar bağlıyor ki, o ne isterse vereceğini söylüyor. Tabi Ester halkının affedilmesini istiyor. Bundan sonra, Yahudiler aleyhine esen hava birden değişiyor, tersine esmeye başlıyor. İşte sizlere bundan sonraki Yahudilerin kendilerine karşı olan toplumlara davranış ve hareketlerinden, kendi inandıkları kutsal saydıkları kitaplardan alıntılar yaparak anlatmak istiyorum.
Yahudilerin Ester örneğindeki taktiklerini, yaşadıkları bütün ülkelerde her zaman kullanmışlardır. Günümüzde dahi hükümetlere, yönetimlere sızarak, tüm Dünyanın yönetim kadrolarının içlerine girip, kendi inanç ve düşüncelerini kendi menfaatleri yönünde, nasıl gerçekleştirmeye çalıştıklarına, güzel bir örnektir. Bakın Esterin kralı kendi hükümranlığına aldıktan sonra, Yahudilerin kendi düşmanlarına nasıl davrandıklarını ibretle görünüz. Acaba toplumu kendilerine bağlamaya, onları ikna edip onlarla birlikte dostça yaşamanın yollarını mı aramışlar, yoksa….? Evet, yoksa nın cevabını, aşağıda kendi inandıkları değerlerde göreceksiniz. Bu inancında, nesiller boyu devam etmesi gerektiğini, nasıl kendi nesillerine öneriyorlar ibretle okuyalım. Bu inanca sahip olan bir toplumun etkisi altına girersek, içimize, yönetime sokarsak, halimiz nice olur diye de, lütfen iş işten geçemeden çok iyi düşünelim. Bizler bu gerçekleri gördüğümüz halde, gözlerimizi hala kapamaya devam mı edeceğiz? Yorum sizlerin.
ESTER 9:
2Kral Artakserkses'in tüm illerindeki kentlerde Yahudiler bir araya geldiler. Onlara zarar vermeyi tasarlayanlara bir darbe indirmek istiyorlardı. Hiç kimse onlara karşı koymadı, çünkü çeşitli uluslar şimdi Yahudilerden korkuyordu.
3İl yöneticileri, prensler, valiler ve kralın memurları, hepsi de Mordekay'dan ürktükleri için Yahudileri destekliyordu.
5Böylece Yahudiler tüm düşmanlarını kılıçtan geçirdi, bunun sonucunda ülkede kan döküldü, yıkım oldu. Yahudiler düşmanlara karşı başarılı oldular.
6Yalnız Sus Kalesi'nde Yahudiler beş yüz kişi öldürdü.
12O da Kraliçe Ester'e şöyle dedi: "Sus Kalesi'nde Yahudiler beş yüz kişiyi ve Haman'ın on oğlunu öldürdü. Krallığın öbür illerinde kim bilir neler yaptılar? İstediğini bildir, sana vereyim. Dileğini söyle, bildirdiğin an senin olsun."
13Ester şu yanıtı verdi: "Eğer kral isterse, Sus'taki Yahudiler kralın bugünkü bildirisini yarın da uygulasın. Haman'ın on oğluna gelince, onların vücudu darağacına asılsın."
14Ardından kral bütün bunların yerine getirilmesini buyurdu. Sus'un bildirisi yayınlandı ve Haman'ın on oğlu asıldı.
15Böylece Sus'taki Yahudiler Adar ayının on dördüncü günü yeniden toplandılar ve kentte üç yüz erkek öldürdüler. Ama kenti yağma etmediler.
16Kralın illerinde yaşayan öbür Yahudiler hayatlarını korumak ve düşmanlarından kurtulmak için toplandılar. Düşmanlarından yetmiş beş bin kişiyi kılıçtan geçirdiler. Ama çevreyi yağma etmediler.
17Bütün bu olaylar Adar ayının on üçüncü günü oluştu. On dördüncü günü dinlendiler, şölenler verip sevindiler,
27Yahudiler her yıl, buyrulan biçimde ve tarihte, bu iki günü kesinlikle kutlamaya ant içtiler. Kendi soylarından olanların ve onlara katılanların da aynı şekilde davranmalarını salık verdiler.
28Böylece her kentte, her ailede bir kuşaktan öbür kuşağa anımsanan ve kutlanan bu Purim günleri asla kaldırılmayacak ve bu günlerin anısı soylarında asla yok olmayacaktır.
Purim olayları bugün İran diye adlandırılan topraklarda yaşanmış olup, bu devrin kalıntıları da bu Ülkededir. Bugün bu büyük olay, çoğumuz tarafından bilinmemekte, hiçbir tarihçi bu olaylardan özellikle bahsetmeyerek, aslında Yahudilerin ne derece soy kırımcı bir nesil, ırk olduğu saklanmaktadır.
Yukarıdaki sözleri okudunuz, işte Yahudilerin düşmanlarına yaptıkları. Düşmanlarını siyasi olarak yenmeleri onlara yetmiyor. Hatta düşmanlıkları ortadan kaldırıp, tersine çevirmeleri de onların kinlerini, nefretlerini yatıştırmıyor. Kendilerine zarar vermeyi planlayanlardan hiç kimse onlara karşı koymadı, çünkü çeşitli uluslar şimdi Yahudilerden korkuyordu diye de çok açık yazdıkları halde, onlar bu insanlara nasıl davranıyorlar, işte burası çok önemli. Hâlbuki peygamberimiz kendisine saldırmayan hiç kimseye savaş açmamıştı, hatta daha önce düşman oldukları açık belli olduğu halde, onları kazanmak için çaba göstermiştir. Çünkü sana düşman olana, sen dost elini uzatacaksın ki, onlara doğruları anlatıp, dostluklarını kazanacaksın. İşte aradaki inanç farkımız. Bakın onlardan korkar hale gelenlere bile, onlar neler yapmış sonunda.
(5Böylece Yahudiler tüm düşmanlarını kılıçtan geçirdi, bunun sonucunda ülkede kan döküldü, yıkım oldu.)
(6Yalnız Sus Kalesi'nde Yahudiler beş yüz kişi öldürdü.)
(. Krallığın öbür illerinde kim bilir neler yaptılar?)
(ve kentte üç yüz erkek öldürdüler.)
(16Kralın illerinde yaşayan öbür Yahudiler hayatlarını korumak ve düşmanlarından kurtulmak için toplandılar. Düşmanlarından yetmiş beş bin kişiyi kılıçtan geçirdiler.)
Yukarıdaki katliamlara uğrayanlar, karşılık verecek güçleri olmayan toplum. Fakat Yahudi düşmanları bunlar. İşte Yahudi zihniyeti. Ya sonrada bizlere düşmanlık yapmaya kalkarlarsa? İşte sırf bu düşünceden kurtulmak için, düşmanlarının soylarını kurutmak adına, nasıl bir katliam yapıyorlar. Çoluk, çocuk demeden yok etmenin, kendilerinin hakkı bir davranış olarak görebilmek, aklın ötesinde şeytanın bile yapabileceği bir davranış değildir. Bir toplum, bir ırk kendisini sevdiremeyen bir millet, işte karşısındaki toplumdan ancak böyle pervasızca intikam alır. Birde onlara Osmanlının nasıl kucak açtığını düşünün. İşte millet olarak aramızdaki fark, şükürler olsun. Bu apaçık SOYKIRIMDIR. Ama kendileri soykırım yaptığında soykırımdan söz etmeyenler, kendilerine yapıldığında takındıkları tavır düşündürücüdür. Geçen gün bir haber dikkatimi çekti. 27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü nedeniyle tören yapıldı diye yazıyordu ülkemizde. Bu anma günü kendi ırklarının soykırıma muhatap olmalarını anıyorlardı. Buraya katılan ilk, Türk üst düzey yöneticilerin katılmaları dikkat çekti, diye yazıyordu haber başlığında. Elbette onlara yapılanları kınıyoruz. Ya onların geçmiş yüzyıllarda toplumlara yaptığı ve kendi kutsal kitaplarında yazan toplumlara reva gördükleri soy kırımları kimler kınayacak? Bu düşüncenin, zihniyetin yanlış olduğunu kalplerinin bir köşesinde kalan, insanlık kırıntılarından olsa gerek, toplumların geçmişte yaptıklarını duymaması için, ellerinden geleni yapıyorlar ve duyulmasın diye önlemler alıyorlar. Gerçi bunu da başarıyorlar. Bu olayı hangimiz daha önce duymuştuk, bir düşünün isterseniz. Lütfen bu yazıyı dostlarımızla paylaşalım ki, karşımızdaki soykırımcı bir nesil, çok daha iyi anlaşılsın. Çok ilginçtir ki yaptıkları bu soy kırımların asla unutulmaması için, bu olayın kuşaktan kuşağa aktarılması isteğidir. Bakın soylarının devamının da, nasıl aynı şekilde davranmasını istiyor. ( . Kendi soylarından olanların ve onlara katılanların da aynı şekilde davranmalarını salık verdiler. ) Bu anıyı soylarında taptaze yaşatmak isteyen bir ırk, nasıl olurda insancıl ve karşısındaki topluma Allahın yarattığı bir kul olarak değer verir, hiç düşündünüz mü? Bu sorumun cevabını da, sizler nefsinizde değerlendiriniz.
Yine aynı kitabın 10. bölümünde bakın Yahudiler kendi ırklarını nasıl görüyorlar. Böyle bir ırk, böyle bir nesil hayalinizde canlandırabiliyor musunuz? Lütfen aşağıdaki sözleri, zihniyeti bir an karşınızda canlandırın, hayal edin. Daha sonrada bu Dünya nasıl bir tehlike ile karşı karşıya, onları da düşünün? Tabi düşünme, akıl etme melekemiz hala yerinde duruyorsa.
ESTER 10:
5Uluslar, Yahudi adını ortadan silmek için birleşenlerdi.
6Tek ulus, benimkidir, İsrail'dir. Tanrı'ya yakardılar ve kurtuldular. Evet, Rab ulusunu kurtardı, Rab bizi tüm bu kötülüklerden kurtardı. Tanrı uluslar arasında asla görülmeyen belirtiler ve doğaüstü olaylar oluşturdu.
7O, iki yazgı saptadı, biri kendi ulusu içindi, öteki de tüm öbür ulusları ilgilendiriyordu.
8Bu iki yazgı Tanrı'nın tüm uluslarla ilgili olarak saptadığı saatte, zamanda ve günde ortaya çıktı.
9Böylece Tanrı ulusunu anımsadı ve mirasını korudu.
Yahudiler tüm insanlığı ikiye ayırıyor ve bakın ne diyorlar?
5Uluslar, Yahudi adını ortadan silmek için birleşenlerdi.
6Tek ulus, benimkidir, İsrail'dir.
Ne kadar ilginç değil mi? Tek gerçek ulus, Allahın sevdiği ulus, kendi ulusları olduğunu söylüyorlar ve karşısındaki uluslar içinde kendilerine düşman olan, daha açıkçası kendisinden olmayan uluslar olarak ayırıyor. Tek ulusun İsrail olduğunu söyleyen bir zihniyetin, bu insanlığa neler yapabileceğini siz hayal edebiliyor musunuz? Hiç sanmıyorum, doğrusu ben hayal dahi edemiyorum. Rabbim bunların şerrinden ülkemizi ve Dünya uluslarını korusun ve gerçekleri görmemizi sağlasın.
Şu sözleri söyleyen ve tüm insanlığı biz ve diğerleri diye ayıran bir inancın, nasıl bir inanç olduğu, şeytanın bile söylemeye korkacağını düşünmüyor musunuz?
7O, iki yazgı saptadı, biri kendi ulusu içindi, öteki de tüm öbür ulusları ilgilendiriyordu.
Allahın ulusu olarak, yalnız Yahudiler kendilerini görüp, şu sözlere inanıyorlarsa, bu toplumdan ne beklersiniz siz.
9Böylece Tanrı ulusunu anımsadı ve mirasını korudu.
Yani Tanrı kendi ulusu olarak Yahudileri hatırladı ve onları korudu. Acaba diğerleri kimin ulusu ve kulları? İşte Yahudi zihniyeti. Ben Allahın ulusuyum, sizlerde bizlerin emrinde emir kullarısınız düşüncesiyle, karşısındaki insana bakanlardan, ne insaf beklenir nede adalet.
Yüzlerce yıl öncesinden günümüze kadar, tüm Dünyanın içine sızmış, hatta karşı dinlerin içine girip, onlara kendi inançlarını benimsetmiş bir ırk, bir nesil ile bugün karşı karşıyayız. Ama bunların maskeleri düştü artık. Bizlere düşen hep birlikte bu gerçeklerin farkına varıp, dinimize soktukları hurafelerden temizlenip, Rabbin saf, katıksız, halis dinine, kitabına sarılıp gerçek İslam ı yaşamalıyız. Bizler bunun bilincinde olmadığımız çok açık, çünkü içimize soktukları nifak tohumlarını fark edip, çıkarmaya çalışanlar ile bu gerçeğin farkında olmayanlar arasındaki çatışmaya, sanırım karşıdan bakarak kıs kıs gülen Yahudileri artık sevindirmeyelim. Kur’an ın apaçık gerçeklerine bakarak, içimize soktukları fitneleri el birliğiyle, bölünmeden tek yumruk olarak temizleyelim. Birlik ve beraberliğimizi bozmayalım.
Allahın elçilerini bile yok etmek için çalışıp, Allahın lanetine mazhar olan bir toplumun, ırkın kendi despotik, ırkçı, bencil, şeytanın bile akıl etmeyeceği inançlarının gerçeklerini artık görelim. Yahudiler kendi ırklarını tüm Dünya ırklarından, o kadar üstün görüyorlar ki, inançlarını dahi kimseyle paylaşmıyorlar. Kimseyi dinlerine davet bile etmiyorlar. Bunu düşündüğümüzde, bu ırkın güçlenmesinin, söz sahibi olmasının, Dünyaya vereceği zararı görebilmek zor olmasa gerek. Rabbim bunların şerrinden korusun bizleri.
Bizler kur’anı devre dışı bıraktığımız, aklımız yerine beşeri rivayetler ve hurafelerin peşinden koştuğumuz sürece, Allah bizleri böyle insanlara muhtaç edecektir. Şeytanı yaratan Rabbim, şeytanlaşmış kullarının, toplumların yoluyla da kullarını, imtihan edecektir elbette. Zor imtihandan geçmek istemiyorsak, dersimize doğru çalışalım, Rabbin emirlerini doğru yerde arayalım. İmtihanın zor olduğunu söyleyen öğrenci, dersini çalışmayan öğrencidir. Çalışkan, gereği gibi, doğru bilgileri kafasına koyan bir öğrenciye, hiçbir imtihan zor gelmez. Her zaman başarılı not alır ve sınıfını birincilikle geçer. Bizlerde Rabbin huzurunda en yüksek notu almak istiyorsak, doğru kitaba çok ama çok iyi çalışırsak, rabbin huzurunda en yüksek notu alacağımızdan hiç şüphemiz olmasın.
Dilerim mahşer günü, hesabın görüleceği gün, imtihan notumuz çok yüksek olur, dilerim yüzlerimiz ak, gönüllerimiz mutlu olur.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|