Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bu yazımda sizleri üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim ayetler, Ahzab suresinde peygamberimizin eşlerine hitaben gelen ayetlerden nasıl dersler çıkarmalıyız ve bu ayetlerde geçen bazı sözleri nasıl anlamalıyız, bu konuda sizleri kur’an bütünlüğünde düşünmeye davet etmek istiyorum. Burada yazdıklarım ve benim ayetlerden anladıklarım yalnız beni bağlar. Onun için sizlerde bu ayetler üzerinde kur’an bütünlüğünde düşünerek, doğruları bulmaya çaba göstermelisiniz.
Kur’an a baktığımızda görev verdiği elçisi ve onun eşlerine yönelik, çok dikkat çekici ikazların olduğunu görürüz. Daha açıkçası Allah görev verdiği elçisi ve onun şanını yüceltecek, namusunu koruyacak eşleri ile de ilgili çok özel hükümler getirmiştir. Buradan da anlıyoruz ki, Allah hem elçisini hem de eşlerini kontrol altına almış, hata yapmalarına izin vermemiştir. Buda çok doğaldır. Allahın vahyini tebliğ edecek bir insanın, her yönüyle kusursuz olması kadar normal bir şey olamaz. Çünkü peygamberler, Allahın bu Dünyadaki temsilcileridir.
Gelelim peygamberimizin eşlerine hitaben indirilen ayetlere. İlk önce Allah elçisine, eşlerine şunları söyle diyor.
Ahzab 28: Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: "Eğer şu iğreti dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım.
Ahzab 29: Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
Demek ki peygamber eşleri olarak çok önemli bir mesuliyet altına giriyorlar ki, Allah isteyen ayrılabilir de onlara diyor. Fakat kalmayı seçerseniz, sizleri büyük mükâfatlar bekliyor diye de açıklık getiriyor. Fakat kalmayı seçmekle nasıl bir mesuliyetin altına girdiklerini de bakın hangi sözlerle belirtiyor.
Ahzab 30: Ey peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır.
Hatırlarsanız kur’an da yaptığımız bir yanlışın, hatanın, günahın karşılı, yaptığımız kadardır der bizlere rabbim. İyiliğin karşılığı ise kat kat olacağının örneklerini verir. Fakat dikkat ederseniz peygamberimizin eşlerinin yapacağı bir hatanın, yanlışın karşılığının iki katı olacağını söylüyor. Demek ki burada çok özel bir durumla karşı karşıya, peygamber eşleri. Peygamber eşi olmakla, gerçekten büyük bir sorumluluk altına girdikleri açıkça belli oluyor. Bu ikazların sonunda zaten rahman, peygamber eşlerine, sizler normal kadınlar gibi değilsiniz diyerek bakın ne söylüyor.
Ahzab 32: Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.
Demek ki onların konumları çok farklı. Hatta onlarla ilgili kurallarda, diğer kadınlar gibi değil. Bunun detaylarını diğer ayetlerde daha net göreceğiz. Allah peygamber eşlerini çok açık ikaz ederek, diğer erkeklere karşı çekici bir edayla kırıtarak konuşmayın ki, karşınızdaki erkeklerden nefsini eğitmeyen onun etkisinde kalan kimseler ümide kapılmasın diyor. Bundan dolayı konuşmalarına dikkat etmelerini söylüyor. Allah peygamber eşlerine ikazlarına devam ediyor ve bakın ne söylüyor.
Ahzab 33: Evlerinizde vakarla oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
Demek ki Allah elçisinin eşlerinin, namus ve iffetli kadına yakışacak şekilde olmalarını istiyor. Cahiliye döneminde olduğu gibi, açılıp saçılmayın giyim ve kuşamınıza dikkat edin diyor. Devamında da yapması gerekenleri söyleyip, elçisine itaat edilmesi uyarısını yeniliyor. Tam bu sırada bir cümle üzerinde durmak istiyorum. Günümüzde bu ayette geçen şu cümle öne sürülerek, kadınların evde oturmaları, dışarıya çıkmamaları, hatta iş hayatına girmemeleri gerektiği söylüyorlar.
(Evlerinizde vakarla oturun.)
Bu sözler öne sürülerek bu anlamların çıkartılması, ancak beşeri inançlara delil aramaktan öte gidilemez. Allah bu sözleriyle, peygamber eşlerinin evlerindeyken namus ve iffetli bir kadın olmaları istenmektedir. Zaten cümlenin devamında da bakın ne diyordu.
(eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın.)
Demek ki bu sözlerden kadın evinde oturmalıdır, çalışmamalıdır anlamını çıkarmak ne ayete nede kur’anın anlatım şekline uymuyormuş. Çünkü Allah her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle veririz ki anlayasınız diyordu. Şimdi vereceğim ayet üzerinde lütfen çok dikkatle düşünmenizi rica ediyorum sizlerden.
Ahzab 53: Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tır.
Yukarıdaki ayet üzerinde dikkatle düşündüğümüzde, Rahman hem elçisini, hem de eşlerini adeta koruma altına aldığını görüyoruz. Ayette anlatılmak istenen ilk ikaz, onun evine gereksiz girip çıkmayın, ziyaretine gittiğinizde gerektiği kadar kalın diyor. Şimdide ziyarete gelen erkeklere yapılan ikaz çok önemli. Dikkat ederseniz bu ikaz peygamber eşlerine değil, ziyarete gelen erkekler için geçerli. Ne diyor Rahman. Peygamber eşlerinden bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin diyor. İşte üzerinde durmamız gereken cümle. Bu cümle üzerinde dikkatle durmanızı rica edeceğim sizlerden. Perde arkasından isteyin sözü eve gelen misafirlere hitaben söyleniyor. Peki, burada geçen perde arkası sözünden ne anlamalıyız. Eğer peygamberimizin eşlerinin yüzlerinin kapalı olması gerektiğini anlamış olursak, bu emrin gelen misafirlere değil de, direk peygamber eşlerine, sizler gelen misafirlere yüzlerinizi göstermeyin demez miydi? Dikkat edin gelen misafirlere, peygamber eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin diyor. Demek ki burada bahsedilen perdenin özel bir anlamı olmalı. Eğer bahsedilen gerçek anlamda perde olsaydı, bu ikaz açıkça peygamber eşlerine söylenirdi. Demek ki burada anlatılan, eve misafir gelenlerin alacağı bir önlem olmalı değil mi sizce? Buradan benim anladığım, peygamber eşleriyle aranıza öyle bir perde, mesafe koyun ki, yanlış anlaşılabilecek, duygusal düşüncelere neden olacak bir yanlış anlaşılma olmasın. Ayetin devamında zaten bu konuya da açıklık getiriyor ve bakın ne diyor.
(Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz.)
Rabbim bakın söylediği o sözden, neyi kast ettiğini çok açık ne kadar güzel açıklamış. Demek ki Peygamberimize Misafir gelen erkeklere, peygamber eşleri ile konuşurken, aranızda duygusal düşüncelere set çeken bir perde olsun. Sakın ola ki onlarla konuşurken, diğer kadınlar gibi konuşmayınız. Onlar ile konuşurken sanki anneleriniz ile konuşur gibi olunuz. Duygusal bir yaklaşmaya sebep olacak şekilde değil, onlarla aranızda bir perde varmışçasına konuşunu ki, hem sizin hem de onların kalpleri için, bu yol en doğrusudur. Bunun tersini yapmanız benim resulümü üzer. Şunu sakın unutmayınız, onun ölümünden sonra ya da onun boşamasından sonra, eşleriyle nikâhlanmanız sizlere caiz değildir diyor. Sanırım çok net anlaşılıyor. Muhammet Esed mealinde, bu ayette geçen, ARANIZDAKİ PERDE sözcüklerine bir dip notla, bakın nasıl bir açıklama getiriyor.
(Hicâb terimi, iki şey arasına giren veya birini diğerinden ayıran, koruyan veya gizleyen nesneyi ifade eder; kullanıldığı yere göre, hem somut hem de soyut anlamlarıyla “bariyer”, “engel”, “duvar”, “cam”, “perde”, “örtü” vb. gibi kelimelerle karşılanabilir. Hz. Peygamber'in eşlerine ancak bir “perde” yahut “pencere” arkasından yaklaşılması emri, Hz. Peygamber'in birçok Sahâbesi'nin yaptığı gibi, lafzî anlamıyla anlaşılabileceği kadar “müminlerin anneleri”ne gösterilmesi gereken derin saygıyı ifade eden mecazî anlamıyla da yorumlanabilir.)
Bu ayette geçen perde arkasından isteyin sözlerinden yola çıkarak, ne yazık ki kadınların yüzlerini göstermemesi, peçe takması gerektiği öne sürülmüştür. Hâlbuki anlatılmak istenen çok farklı olduğu gibi, bu cümle peygamber eşlerine hitaben değil, gelen misafirlere hitaben söylenen, yani onların alacağı bir önlem mahiyetindedir. Şimdi vereceğim örnek ise, kadınların dışarıya çıktıklarında, günümüzde bazı tarikat ve cemaatlerin tarif ettikleri gibi bir kıyafeti asla tarif etmeden, çok açık ve net nasıl dışarıya çıkmaları gerektiğine, genel anlamda detaya girmeden, amaca yönelik açıklamalarla, bakın nasıl izah etmiştir.
Ahzab 59: Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
Yukarıdaki ayeti lütfen dikkatle okuyalım ve düşünelim. Ayet peygamber eşleri ve iman eden tüm kadınları ilgilendiriyor. Dışarıya çıktıklarında dış örtülerini üstlerine alsınlar diyor, yani evin içinde yaşadığınız serbest kıyafetlerle dışarı çıkmayın diye ikaz ediyor. Daha da ilginci kadınların yüzlerini kapatması bir yana, onların tanınması ve bu yolla kötü bir kadın olmadığı anlaşılarak, rahatsız edilmemesi, incitilmemesi gerektiği anlatılıyor. Demek ki peygamber eşleri gerektiğinde dışarı çıkmışlar ve yüzlerini de asla peçe, ya da başka bir şeyle kapatmamışlardır. Hatırlayınız kadınların çalışmasına İslam karşıdır diyenler, peygamberimizin eşinin zengin bir tüccar olduğunu unutmamalıdır.
Şimdide şu cümle üzerinde düşünelim.( dış örtülerini üstlerine almalarını söyle.) Ne yazık ki bu cümleden yola çıkarak, Rahmanın asla tarif etmediği bir kıyafeti, işte Allahın istediği kadın kıyafeti budur diyerek öne sürmüşler ve kendilerince şekillendirmişlerdir. Rabbin asla hüküm vermediği bir konuda hükümler verip, bunlarda Allah katındadır diyerek, Allahın halis katıksız dinini bu şekilde, beşeri bir din haline sokmuşlardır. Üzüntüm bunun sonucunda olan kadınlarımıza olmuş ve mağdur olan yine onlar olmuştur. Hâlbuki Allah kadına asla bir kıyafet şekli belirtmemiş, iffetli, namuslu bir kadına yakışacak bir şekilde giyinmelerini istemiştir. Elbette bu giyim şekli, her toplumda, her kültürde farklılıklar arz edecektir.
İşte kur’an onun için evrenseldir. Ne yazık ki bizler kendi ihtiraslarımıza boyun eğip, beşeri inançlarımıza delil aramak adına, kur’anın hüküm vermediği konularda, yine kur’an dan delil aramak maksadıyla kelimelerin, sözcüklerin ardından, aslında Allah burada bunu anlatmak istiyor türünden sözlerle, Rahmanın asla söylemediği sözleri, Allaha mal etmişlerdir. Bu küfürdür, Allaha iftiradır. Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum diyor da, her şeyden nice örnekler verdim ki anlayasınız diyorsa, gelin Rabbim e inananlım, onun vermediği hükümlerden uzak duralım. İhtiraslarımıza, nefsimize boyun eğip, şeytanın esiri olmayalım, kur’anın ipine sarılalım.
Allah peygamberimizin eşlerine çok özel ayetlerle, yaşamlarına müdahale etmiş, onların hata yapmalarını adeta önlemiştir. Elbette bunu elçisinin huzuru ve ilettiği vahyi daha rahat yapması adına yapmış, elçisi ve ailesiyle örnek bir yaşamı bizlerin gözleri önüne sunmuştur. Bizlere düşen bu ibret ayetlerden dersler çıkarmak olmalıdır. Bu ayetlerde geçen sözlerin, kelimelerin ardı sıra anlamlar çıkartıp, Allahın vermediği hükümleri, sanki rahman vermiş gibi göstermek, bizleri asla doğruya iletmeyecektir. Önemli olan verilen kıssalardan doğru hisse çıkarmaktır.
Sizler kur’an dan anlayamazsınız diyenlere şunu söyleyelim. Allah bizlerin anlayamayacağı bir rehber, yol gösterici kitap gönderip, daha sonrada bu kitabı anlaşılması zor asla yapmaz. Daha sonrada bizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum asla demez. Bunu söylemek rabbim e saygısızlıktır, küfürdür diyelim ve bunları söyleyenlerden uzak kalalım. Çünkü kur’an da her şey yoktur, özet bilgi vardır, kur’anı herkes anlayamaz onu veli insanlar anlar diyenlerin, bizleri Rahmana ve rehberine yönlendirmeleri gerekirken, beşere ve onların kitaplarına yönlendirenlerin, mutlaka bizlerden sakladıkları bir şeyler var demektir, bunu da unutmayalım.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
|