Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
selamlar,kıymetli dostlarım, Burada Hakkı Yılmaz Hocamın Tebyin adını verdiği Tefsirini Tenkide tabi tutacağız. şimdiye kadar okuduğum tefsirlerin içinde en güzel tefsir Hakkı Yılmaz hocamın tefsiridir diyebilirim.Arap diline vukufiyetini ayrıca taktir ediyorum.okuduğum yere kadar olan kısmının takriben yüzde doksanı doğru ve isabetli beyanlarla doludur.fakat yüzde 10luk kısmını da beğenmedim.tabiki kullar hatadan beri olamazlar.Kusursuzluk Allah'a mahsustur.Bizde tefsir yazsak büyük ihtimalle oda tenkide maruz kalır.çünkü insanların bakış açılarında farklılıklar olduğu için oda tenkidden kurtulamaz.Fakat bize düşen bakış açılarımızı Kur'anın prensipleri doğrultusunda tutmaktır.Bende zaten tenkidimi özellikle bu açılardan yapmaya çalıştım,asla rivayet veya gelenek endişeleri takip etmedim. Bu haseple tenkitlerimi Kur'anın ışığında önyargılardan uzak yaptığıma inanıyorum.Bu tenkitlerimde size göre benim yanıldığım yerlerde varsa lütfen sizde beni tenkit etmekten çekinmeyin.Müminler olarak bizim ortak karakterimiz ''Hakkın ve haklının yanında yer almak'' olmalıdır.Tenkit ve değerlendirmelerinizde delillerinizin Kur'an kaynaklı olmasını ümid ederim. Aşağıya pasaj pasaj bu tenkitlerimi sunuyorum. selamlar,sevgiler.
1-Hakkı Yılmaz Hocam,Alak Süresinin mealinde geçen 2.ayetteki ''alak'' ifadesini aynen almış,burada bu kelimeyi parantez içinde ‘’embriyo’’ şeklinde açıklasaydı bence daha güzel olurdu.oysaki yukarıya kendisi ''embriyo''şeklinde yazmış,fakat mealinde aynen''alak''ifadesini kullanmıştır.sanırım tefsirini Türkçe yazdığını bir an unutmuştur.Türklerden kaç kişi ''alak'' ifadesinin ''embriyo'' anlamına geldiğini bilirki?amaç tebyin(açıklama,aydınlatma)ise tefsirinide tebyin olarak ifade ettiğine göre amacına uygun davranması bence daha güzel olurdu. 2-Alak9-10. Namaz kıldığı/haniflik ettiği [şirke ve tâğûta karşı çıktığı,sosyal yardım yaptığı] zaman bir kulu engelleyen kişiyi gördün mü?
Benim Yorumum:buradaki ‘’namaz’’ kelimesi yerine salat kelimesini kullansa isabetli olurdu.çünkü ‘’namaz’’ kelimesi parantez içindeki ifade ettiği açıklamaların karşılığı değildir.Aşağıda tefsir bölümünde yer alan kendi ifadeside zaten bu iddiamızın yerinde ve uygun olduğunu gösterir.Bakın Hakkı Yılmaz Hocam ne demiş: ‘’Ayetteki sallâ sözcüğü meal ve tefsirlerde genellikle "namaz kıldı" anlamıyla yer alır.Aslında anlamı tam olarak "namaz kılmak" değildir… "haniflik etmek; şirke karşı durmak, tâğûta karşı çaba harcamak,sosyal yardım için koşmak"demiş,buradaki ‘’tam’’ifadesini zannediyorumki gelenekçilerden çekindiği için veya tefsirinin gelenekçiler tarafından itibar görmesi için kullanmış olabilir veya buradaki ‘’tam’’ifadesi "haniflik etmek; şirke karşı durmak, tâğûta karşı çaba harcamak,sosyal yardım için koşmak" kesinlikle ‘’namaz’’ değildir anlamında kullanmışsa mealine yazdığı bu ‘’namaz’’kelimesi bir çelişki doğurur.Değerli Hakkı Yılmaz Hocama bu çelişkiyi düzeltmesini tavsiye ediyorum.
Kevser Süresinin Tefsirinde Geçen Hakkı Yılmaz Hocamın Şu İfadeleri:
Ancak bütün bu anlayışların namaz esnasındaki bedensel hareketlere yönelik olarak ortaya konduğu dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Oysa ayette bu hareketin namazda olacağına dair hiçbir işaret, delâlet ya da karine [ipucu] yoktur.
Bize göre, namaza başlama tekbirinde ya da namazlardaki ara tekbirlerde dilimizle “Allahu Ekber [Allah her şeyden daha büyüktür]” derken ellerimizi göğsümüze kaldırmamız, aynı anda beden dilimizle de bu inanç ve anlayışımızı pekiştirdiğimiz anlamını taşımaktadır. Yaptığımız bu hareket, Allah'tan başka her şeyi arkaya attığımızı ifade eden sembolik bir davranıştır. Sure peygamberimize hitap ettiğine göre, Yüce Allah’ın bu emirle peygamberimizden istediği, hakkında çıkarılan kin dolu söylentileri, kendisine yapılan kötü davranışları, düşmanlıkları, hileleri ve tuzakları arkaya atması, dikkate almaması, boş vermesi, elini sallayıp geçivermesidir.
Benim Yorumum:''Nahr''sözcüğü ile ilgili bu açıklamalarında yine çelişkiler vardır.önce gelenekçilerin veya rivayetçilerin bunu namazdaki bedensel hareketlere göre ortaya koyduklarını bunun yanlış olduğunu söylemiş.altındaki paragrafta ‘’Bize göre’’diye başlayan ifadesinde ise aynen tenkit ettiği kesimin hatalarına uyarak kendide bu kelimeyi ‘’namazla ilintileme yapmıştır.
Ek Yorumum:2011 yılındaki yazdığım bu tenkitlerimi sanırım Hakkı Yılmaz hocam okumuş ve bizi bu konuda haklı görmüş olmalıki 2012 yılında bir sitede onun bu düzeltmeleri yaptığını gördüm.Bu konuda yanlışında ısrar etmediği ve doğru tebyine döndüğü için Hakkı Yılmaz hocama teşekkür ediyorum.işte size o sitenin linkini veriyorum.Buradaki videoda bu düzeltmeleri yaptığını görüyoruz.
Kevser Süresinin tefsirindeki en son parağrafında şunları yazmış:
Ne var ki, peygamberimize ve dolayısıyla İslâm'a o günlerde sataşanların eli boş kaldığı gibi, bundan sonra da boş kalacaktır. O günkülerin hem emekleri boşa çıkmış, hem de nesepleri, soy ve sopları dünya sahnesinden silinip gitmiştir. Bu ayetlerden anlıyoruz ki, bu gün de yarın da yine aynı şekilde olacaktır.
Benim Yorumum:Hakkı Yılmaz Hocam’ın bu ifadeleri o zamanki müşriklerin kayıplarını gerilemelerini ifade etsede bu her zaman böyle olacağı anlamına gelmez.Hak ve Batıl mücadelesi Kıyamete kadar süreceğine göre bazen müminler bazende müşrikler galip gelmiştir.Kıyamete kadarda bu böyle gidecektir.
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Hakkı yılmaz ın yaptığı mealde Hacc suresi 15. ayetin
meali şöyledir:
"Kim, Allah'ın kendisine dünyada ve âhirette yardım
etmeyeceğini sanıyor idiyse, hemen semâya bir sebep
uzatsın, sonra, … kessin. Sonra da baksın bakalım bu
plânı, kendisini öfkelendiren şeyi [kafasındaki
takıntıyı] giderecek mi?"
anlamadım ben....
semaya sebep uzatmak ne demek?
anlatsınlar da anlayalım....
ayrıca;
hem neyi keseceğiz onu da anlayalım bir...
ayrıca;
kafadaki takıntıda ne imiş bilelim..
.
yine
o "öfke" de ne demek??
neye öfke?????
açıklama lütfen...
sevgiyle...
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Hakkı yılmaz'ın yaptığı mealde Hacc suresi 15. ayetin
meali şöyledir:
"Kim, Allah'ın kendisine dünyada ve âhirette yardım
etmeyeceğini sanıyor idiyse, hemen semâya bir sebep
uzatsın, sonra, … kessin. Sonra da baksın bakalım bu
plânı, kendisini öfkelendiren şeyi [kafasındaki
takıntıyı] giderecek mi?"
anlamadım ben....
1. semaya sebep uzatmak ne demek?
anlatsınlar da anlayalım....
ayrıca;
2. hem neyi keseceğiz onu da anlayalım bir...
ayrıca;
3. kafadaki takıntıda ne imiş bilelim..
.
yine
4. o "öfke" de ne demek??
neye öfke????? kime öfke????
açıklama bekliyoruz lütfen...
sevgiyle...
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
bari biz açıklayalım...
şu makalenin sonunda bu ayetin doğru tercümesi var....
bu tercüme kime mi ait? bilen biliyor.....
sevgiyle....
Bunalıma Giren Kimsenin Asıl Okuyacağı Dua Bu İşte!
Depresyona, strese ya da bunalıma giren kimsenin
okuyacağı bir takım dualardan bahsedenlerin Kur’an’ın bu
ve benzeri konularda ne dediğine hiç bakmaması, sağlam ve
güvenilir olmayan bilgileri insanlara nakletmesi oldukça
düşündürücü bir durumdur.
Bu itibarla, makalemizde Kur’an’ın meseleye nasıl
baktığını ortaya koymaya çalışacağız. Amacımız; işin
kolayına kaçan kimseleri buradan uyarmak, sıkıntılarından
kurtulmak, tedavi olmak ve arınmak isteyen kimselere ise
dosdoğru yolu göstermek olacaktır.
Burada öncelikle şunun altını çizelim ki, bir takım
bedeni ve ruhi hastalıklara maruz kalanların öncelikle
doktora gitmeleri, verilen ilaçları kullanmaları
gerekmektedir. Ancak, bu tür hastalıkların tekrar
nüksetmemesi için kalıcı tedavi yöntemlerine ihtiyaç
olduğu ise izahtan varestedir.
Dolayısıyla evvela insanoğlu bu dünyada niçin bulunduğunu
bilmek durumundadır. Bu konuda çok ciddi çabalar sarf
ederek imanını sağlamlaştırmayan ve bir takım yanlış
yollara girenlerin yeniden durup düşünmeleri ve
girdikleri yanlış yollardan dönmeleri kendi yararlarına
olacaktır.
Ademoğlu bu dünyada imtihan için bulunmaktadır. O hayatı
boyunca zaman zaman çok ciddi sınavlarla karşı karşıya
kalabilecektir. Bu durumda ona düşen isyan etmek değil,
bu imtihanı başarı ile atlatmak için mücadeleye kararlı
ve azimli bir şekilde devam etmek ve bu arada da sabrı
elden bırakmamak olacaktır.
Yüce Rabbimiz bizlere bu konuda Hac suresinin 8 ila 15.
ayetlerinde gerekli açıklamaları ve uyarıları
yapmaktadır.
Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’in bir özelliği de kafir,
münafık ve müminleri tanıtırken genellikle bu kimselerin
önemli vasıflarını zikretmesi ve ilgili ayetlerde
bunlardan peş peşe söz etmesidir. Ele alacağımız bu
ayetlerde de bunun bir benzerini görmekteyiz.
Yüce Rabbimiz hakikat inkarcılarının özelliklerini
tanıttığı şu ayetlerde onlar hakkında bazı bilgiler
vermektedir.
“İnsanlar içinde niceleri vardır ki, herhangi bir
bilgiye, herhangi bir doğru yol öğretisine (apaçık,
kesin, kati ve şaşmaz delillere) ve ışık saçan bir ilahi
kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında (ileri geri
konuşmakta ve) tartışmaktadır. (Başkalarını) Allah
yolundan saptırmak için (büyüklük taslayarak hakka) sırt
çevirmektedir. Böyle birinin bu dünyadaki payı (manen)
gözden düşmedir. Kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı
tattıracağız. (Ve ona, o Gün:) ‘Bu senin kendi elinle
önceden kazandığın şeydir. Çünkü Allah kullarına asla en
küçük bir haksızlık yapmaz!’ (denilecektir).” (Hac,
22/8-10)
Bu ayetler bize hakikati inkara şartlanmış olanların
mahşer günü karşılaşacakları durumu resmetmekte ve bunun
üzerinde ciddi şekilde düşünmemizi istemektedir.
Hac suresinin bu ayetlerinin hemen arkasından gelen
ayetlerde ise dünyada iken yarım gönüllü inanan
ikiyüzlülerin bazı özellikleri bizlere haber verilmekte,
bu dünyada iken yaptıkları yanlış işlere dikkat
çekilmekte ve onların bu davranışları şiddetle
eleştirilmektedir.
“Ve insanlardan kimi de vardır ki, Allah’a (imanla
küfrün) sınır(ın)da (şartlı olarak) kulluk eder. Öyle ki,
başına bir iyilik gelse, ondan hoşnut olur; ama başına
sınayıcı bir güçlük gelse hemen bütünüyle yüz çevirir ve
böylece dünyayı da ahireti de kaybeder. Zaten hiçbir
şeyle kıyaslanamayan kayıp da gerçekten budur!” (Hac,
22/11)
İmanları pamuk ipliğine bağlı ve gelgitler yaşayan böyle
tipler başlarına bir musibet, bela, sıkıntı, keder, acı,
ızdırap, hastalık, kaza vs. gelince hemen isyan ederler.
Hatayı kendi yapıp ettiklerinde aramak yerine, suçu hemen
başkalarına ya da “kader”e, “felek”e, “kısmet”e, “nasib”e
vs. atarlar. Bazen ise “beni mi buldu!?” diyecek kadar
pervasızlaşıp, isyan kokan sözler bile sarf edebilirler.
İşte böyle yarım yamalak bir inanca sahip bu tipler,
içlerinde bulundukları bu kötü durumdan ve sıkıntıdan
kurtulmak için bir takım yanlış yollara başvururlar.
Devam eden ayetlerde bu duruma şöyle işaret edilmektedir.
“(Başına gelen o sıkıntıdan kurtulmak için) Allah yerine,
ne zarar ne de fayda sağlayabilen şeylere (putlara,
türbelerdeki yatırlara, ikonlara, tablolardaki resimlere,
peşinden gittiği idolün fotoğrafına vb.) yalvarıp
yakarır; düşülebilecek en vahim sapıklık da zaten budur!”
(Hac, 22/12)
Cansız bir takım nesnelerden medet uman bu tür kimselerin
yaptıklarının ne kadar yanlış olduğu böylece ifade
edildikten sonra, bu sefer de yarım gönüllü inanmış bu
kimselerin canlı olan bazı kimselere gidip yalvarmaları
ve onlardan yardım istemeleri de şu şekilde
eleştirilmektedir.
“(Ve bazen de) kendisine zararı yararından çok olan
kimseye yalvarıp yakarır (ondan medet bekler ve ister);
gerçekten de, bu ne kötü bir efendi ve ne kötü bir
arkadaştır!” (Hac, 22/13)
Bu ayette içine düştüğü sıkıntıdan kurtarması için
doğrudan ve aracısız Allah’a yalvarmak ve sadece O’ndan
istemek ve beklemek yerine, faydası az ama zararı çok
daha fazla olan cincilere, üfürükçülere, muskacılara,
büyücülere, falcılara, medyumlara, astrologlara,
kahinlere, arraflara, sahte mehdilere, sahte şeyhlere,
sahte hocalara, sahte din adamlarına ve sahte tarikat
önderlerine gidenlerin haline işaret edilmektedir.
Gerçektende, gerek geçmişte gerekse günümüzde hala bazı
insanların bu tür kimselere gittikleri ve onlardan bir
takım isteklerde bulundukları görülmektedir. Bu ayet,
böyle yapanları uyarmakta ve yaptıklarını tekrar gözden
geçirmelerini istemektedir. Ancak yarım gönüllü inanan ve
imanını tahkik etmeyen, kolaycı ve ucuzcu kimseler ise
hala inatla girdikleri yanlış yolda ilerlemeye devam
edebilmektedirler.
Hac suresinin devam eden ayetinde ise, müminlerin şu
özelikleri ve onların karşılaşacakları şeyler haber
verilmektedir.
“Gerçek şu ki, Allah imana erişip dürüst ve erdemli
davranışlar ortaya koyanları, içlerinden derelerin,
ırmakların çağıldadığı has bahçelere kabul edecektir.
Çünkü Allah dilediğini yapar.” (Hac, 22/14)
Hac suresinin bu ayetlerinde Yüce Allah hakikat
inkarcılarını, yarım gönüllü inananları ve müminleri bu
şekilde bizlere tanıttıktan hemen sonra arkadan gelen şu
ayette bu üç gruba da birden seslenerek onlara şu
tavsiyede bulunmaktadır.
“Kim ki Allah’ın kendisine bu dünyada ve ahirette yardım
etmeyeceğini zannediyorsa, (gereken bütün fiili duaları
yaptıktan ve her türlü meşru sebebe sarıldıktan sonra)
ellerini kaldırıp Allah’a dua etsin (sadece Allah’tan
istesin). Bir de (umut bağladığı o canlı ve cansız tüm
aracılardan umudunu) kessin. Baksın bakalım! Acaba
başvurduğu bu (doğru ve yerinde) yöntem (kural, ilke,
düstur, metod) onun sıkıntıya düştüğü o şeyi (bunalım,
stres, depresyon vs.) ondan giderecek mi gidermeyecek mi
(o zaman görsün!)” (Hac, 22/15)
Bu ayetten anlaşıldığına göre yüce Rabbimiz tüm insanlığa
hitap ederek sadece kendisine dua etmelerini ve
aracılarla iş tutmamalarını istemektedir. Dolayısıyla
depresyona giren, strese yakalanan, bunalıma düşen, ciddi
sıkıntılarla karşılaşan kimsenin yapması gereken şey,
tedaviyi yanlış yerlerde aramak olmamalıdır. Sıkıntı
varsa bunun çaresi de elbette vardır. Çare; her türlü
maddi ve manevi sebebe sarıldıktan sonra sonucu Allah’a
havale etmek, sadece Allah’tan istemek ve hayırlı olanı
O’ndan beklemektir. O’na şirk koşmamaktır. Tüm canlı ve
cansız aracıları devre dışı bırakmaktır.
Özetle, Kur’an’ın bu çağrısına kulak veren ve gereğini
yapan kimselere Allah’ın mutlaka karşılık vereceğinin ve
onların sıkıntılarını gidereceğinin en büyük müjdecisi
Hac suresinin bu ayetleridir. Bu nedenle ciddi
imtihanlarla karşılaşanların okuyacağı, idrak edeceği ve
sarılacağı ayetler de bunlar olmalıdır. Bu ve benzeri
ayetler sayısal olarak okunmak ve üfürülmek için değil,
anlaşılıp uygulanmak için gönderilmiş olup, bu gerçeği
özümseyenler için bir hidayet kaynağı olacağında ise
şüphe yoktur. (20.10.11)
Dr. Ahmet Emin SEYHAN
kısaca;
her önüne gelen meal yazmamalı..
işi ehline bırakmalı......
yoksa komik duruma düşmek kaçınılmaz olabilir......
sevgiyle......
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
(Hac suresi, 22/15)
“Kim ki Allah’ın kendisine bu dünyada ve ahirette yardım
etmeyeceğini zannediyorsa, (gereken bütün fiili duaları
yaptıktan ve her türlü meşru sebebe sarıldıktan sonra)
ellerini kaldırıp Allah’a dua etsin (sadece Allah’tan
istesin). Bir de (umut bağladığı o canlı ve cansız tüm
aracılardan umudunu) kessin. Baksın bakalım! Acaba
başvurduğu bu (doğru ve yerinde) yöntem (kural, ilke,
düstur, metod) onun sıkıntıya düştüğü o şeyi (bunalım,
stres, depresyon vs.) ondan giderecek mi gidermeyecek mi
(o zaman görsün!)”
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Aşağıdaki
Ayet Meallerinde bulunan altı çizili kelimeleri Hakkı Yılmaz Hocam ‘’parantez
içinde açıklamayla’’ bile olsa açıklamamış aynen bırakmıştır.Böylece
‘’Tebyin’’(açıklama,aydınlatma) ilkesine aykırı davranmıştır.
Hakkı Yılmaz Hocam tefsirinde yer alan şu
iddialarına bir delil veya kaynak sunmamıştır.:
1-Hâlbuki
İhlâs suresi 22. sırada inmiş olup Mushaf’ta 112. sıraya konması sahabenin
içtihadına göre olmuştur.
2-Sureden
(Necm) çok etkilenen müşrikler, birkaçı hariç, topluca secde etmiştir. Bu olay
neticesinde Mekke halkının topluca Müslüman oldukları yönünde söylenti çıkmış,
bu söylenti Habeşistan'a ulaşmış ve oraya gönderilmiş olan muhacir Müslümanlar
sevinerek anayurtlarına dönmüşlerdir.
selamlar,kırmızı yazı bölgesi Hakkı Yılmaz Hocama ait,Mavi yazılar bana ait.:
necm11 - 13.Ayetler:
Gönlü,
gördüğünü yalanlamadı.
Siz
onun gördüğü şeyden kuşku mu duyuyorsunuz? [onun gördüğü
şey
hakkında onunla mücadele mi ediyordunuz?]
Ant
olsun onu, başka bir inişte de gördü.
Bu ayetler, ilk vahiy anında olanların bir
zann [sanı], bir rüya, bir hayal, bir halüsinasyon olmadığını, sağduyunun
kesinlikle yanılmadığını vurgulamakta ve bu sahnenin iki kere yaşandığını
açıklamaktadır. İlk vahiy olan Alak suresinin akışından anladığımıza göre bu
inişlerin birincisi “ اقرأ ikra” ile başlayan 1. ve 2.ayetlerin gelişinde, ikincisi de yine “ikra”
ile başlayan 3. ve 5. ayetlerin gelişinde olmuştur.
Benim
Yorumum:Hakkı Yılmaz Hocamın mealinde verdiği ifade’’başka bir inişte de
gördü’’şeklindedir.oysaki tefsirinde iki inişten bahsediyor.mealdeki bir
ifadesi ile tefsirdeki iki ifadesi birbiriyle uyuşmamaktadır.hem tefsirinde
belirttiği bu iki inişe kanıt göstermemiştir.hemde şöyle bir soru akla
geliyor.şayet bu iki inişten1.si alak1-2 ise ve 2.side alak3-4 ise bunlardan
başka necm11e kadar gelen ayetler ne olacak?.onları nereye koyacağız?yoksa
onlar iniş olmadan veya vahiy olmadan mı gelmiş diyeceğiz?anlayacağınız Hakkı
Yılmaz Hocamın bu ifadeleri beni tatmin etmemiştir.o halde bu konuda bizim
uygulayacağımız metot şunlar olabilir.1-akla müracat etmek.akıl bu konuda ne
söylüyor.benim aklım şunu söylüyor.vahiyler olaylar öncesi veya olay anında
aydınlatma veya uygulama amaçlı olarak geliyordu.olayları da ayetlerin konu
bütünlüğü üzerinden yorum yapabiliriz.2-ayetlerin bize verdiği kadarını almak
ve anlamak.vermediği hususlarda yani bize gaib sayılan hususlarda da o meseleyi
Allah’a bırakmak ve en doğrusunu Allah bilir demektir.3-hukuki hüküm çıkarma
zorunluluğu olan konularda ayetlerin ışığında insanlar hukuki hüküm çıkartmalıdırlar
ayetlerden delil bulunamazsa ortak veya çoğunluk aklıyla hüküm
çıkartılmalıdır.Ancak böyle zorunluluk olmayan hususlarda kanıtsız olarak
beyanatlarda bulunmayı doğru bulmuyorum.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma