Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam,"kafirun" suresinde, Ayette geçen “كافر kâfir” sözcüğünün ve
buna bağlı olarak “كفر küfür” sözcüğünün hem sözlük hem de terim
manalarını açmakta yarar görüyoruz.
“ كفر Küfür” sözcüğünün esas anlamı “örtmek” demektir. Arapça`da
karanlığı ile her şeyi örttüğü için geceye “كافر kâfir (örten)”
dendiği gibi erişilen nimetlere teşekkür etmeyerek yapılan nankörlüğe
de “küfür” denir.
“كفر Küfür” sözcüğü terim olarak ise, “iman”ın zıddıdır,
imansızlıktır. Yani Allah`ın varlığını ve birliğini, peygamberlik
kurumunu ve peygamberleri, din gününü ve ahireti … inkâr etmek, bütün
bunlara inanmamaktır.
“كافر Kâfir” sözcüğü, “كفر Kefere” fiilinin ism-i faili olup, sözlük
anlamı olarak, “nimeti; örten, inkâr eden, nimete; nankörlük eden, uzak
kalan, nimetten; kaçınan kimse” demektir. “Kâfir” sözcüğünün terim olarak anlamı ise; “imanı olmayan, inkâr eden kimse” demektir
Kısaca ve özetle “كافر kâfir”; “küfür”ün failidir. Bu durumda asıl
üzerinde durulması gereken sözcük, “ كفر küfür” olmaktadır.
Kur`an`da “كفر küfür” ve türevleri pek çok ayette geçmektedir. Ancak
hemen belirtmek gerekir ki, İslâm`da iman konuları bir bütün teşkil
ettiğinden, küfürü işleyip kâfir olmak için, Kur`an`da verilen
örneklerden bir tanesine bile benzemek ve iman konularından birini bile
inkâr etmek yeterlidir: Nisa; 150, 151: Allah`ı ve peygamberlerini inkâr ederek kâfir olan, biz bir kısmına inanırız bir kısmına inanmayız diyerek Allah ve elçisinin arasını ayırmaya kalkışan ve böylece imanla küfür arasında bir yol tutmaya çalışan kimseler var ya, işte onlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Biz o kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. Bakara; 85: … Yoksa siz Kitab`ın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu hâlde içinizden böyle yapanların alacağı karşılık dünya hayatında bir rüsvalıktan başka nedir? Kıyamet günü de azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.
Maide; 17: Şüphesiz ki: “Allah ancak Meryem oğlu Mesih`tir” diyenler kâfir olmuşlardır. … Maide; 72: Şüphesiz, “Meryem oğlu Mesih , Allah`ın kendisidir” diyenler kâfir olmuşlardır. … Maide; 73: “Allah, şüphesiz üçün (üç tanrının) üçüncüsüdür” diyenler kâfir olmuşlardır. … Tövbe; 30: Ve Yahudiler; “Uzeyr Allah`ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar da; “Mesih Allah`ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla gevele- dikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan Inkârcıların sözlerini taklit ediyorlar. … Nisa; 48: Şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun altındaki günahları dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah`a ortak tanırsa, şüphesiz pek büyük bir günah uydurmuş (işlemiş) olur.…
Burada hemen belirtmekte yarar görüyoruz ki Rabbimiz; şirki terk ederek
tövbe eden ve af dileyenleri, tövbelerinden sonra müşrik sıfatından
kurtularak mümin sıfatı kazanacaklarından, bu gidişatlarını bozmamaları
kaydı ile affedeceğini bildirmiştir: Tövbe; 3: … Allah ve elçisi müşriklerden beridir (uzaktır, ilişkili değildir). Derhal tövbe ederseniz o, hakkınızda hayırdır, yok aldırmazsanız biliniz ki Allah`ı âciz bırakacak değilsiniz. ….
Bir başka küfür de, peygamberlik müessesesini kabul etmemek veya
herhangi bir peygamberin peygamberliğini (elçiliğini) inkâr etmektir: Bakara;136: Ve deyin ki: “Biz Allah`a iman ettiğimiz gibi, bize ne indirildi ise, İbrahim`e ve İsmail`e ve İshak`a ve Yakub`a ve esbata (torunlarına) ne indirildi ise, Musa`ya ve İsa`ya ne verildi ise ve bütün peygamberlere Rabblerinden olarak ne verildi ise hepsine iman ettik; O`nun elçilerinden birinin arasını ayırmayız (hiç birini diğerinden ayırmayız) ve biz ancak O`nun için teslim olanlarız.
Oldukça önemli olan küfür ve kâfir kavramlarının örneklerini çoğaltmak
mümkündür. Ancak daha fazla teferruata girmenin, amaç dışına çıkmak
olacağını düşündüğümüz için, konunun özeti sayılacak bilgilerle
yetinmiş bulunuyoruz. 2 - 5. Ayetler: Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibadeti yapmam. Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibadeti yapmazsınız. Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibadeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibadeti yapıcı değilsiniz.
Bilindiği gibi cahiliye dönemi Arapları Allah`ı inkâr etmiyorlar, ancak
O`nu “احد Bir” ve “صمد Samed” olarak tanımıyorlardı. Onlar Allah ile
beraber putlara, geçmişteki önemli zatlara, heykellere ibadet ediyor ve
bunların Allah yolunda sadece birer vesile olduğu iddiasında
bulunuyorlardı. “Biz onlara sırf bizi Allah`a yaklaştırsınlar diye
ibadet ediyoruz” (Zümer; 3) diyorlardı. Gökleri ve yeri yaratıp Güneş`i
ve Ay`ı buyruğu altına alanın da “elbette Allah” olduğunu söyleyen bu
müşriklere Kur`an, Allah`tan başka ibadet ettikleri şeylerin
kendilerini Allah`a yaklaştıramayacağını bildirmiştir: Ankebut; 17: Siz Allah`ın astlarından bir takım taştan, ağaçtan putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki o sizin Allah`ın astlarından mabut diye taptıklarınız, sizin için bir
rızık vermeye güç yetiremezler. Onun için rızkı Allah yanında
arayın ve O`na kulluk edip, O`na
şükredin. O`na döndürüleceksiniz.
Bu ifade, kâfirlerin ibadet ettiği ve halen de ibadet etmekte oldukları
bütün mabutları içine alır. Bunlar melekler, cinler, nebiler, veliler,
ölmüş insanların ruhları, Güneş, Ay, yıldızlar, hayvanlar, ağaçlar,
hayalî tanrılar, tanrıçalar, putlar, türbeler de olabilir. İlâhlara
topluca ibadet etmenin içine Allah`a ibadet girse bile, bu, gerçek
anlamda Allah`a ibadet değildir. Çünkü Kur`an`da açıkça, Allah`a
ibadetin, O`nunla birlikte bir başka şeye ibadet etmemek demek olduğu
bildirilmiş ve sadece Allah`a ihlâsla yönelmek emredilmiştir: “Oysa
kendilerine dini yalnız Allah`a halis kılarak, Allah`ı birleyenler
olarak O`na kulluk etmeleri emredilmişti” (Beyyine; 5). EN DOGRUSNU RABBIMIZ BILIR selametle.
|