Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam,
Aşağıdaki alıntı hırsızın elinin kesilmesi hükmü ile ilgili....
Ben de kitabın ayetlerine bakınca burada geçen konunun hırsızın hırsızlık yapmasını önlemek olduğunu düşünmüştüm....
Aşağıdaki alıntı bu konuyu güzel bir şekilde açıklamış...
http://www.hasanakcay.net/?p=274
HIRSIZLIĞIN CEZASI
“Hırsızın elini kesin!” buyuran Mâide 38’in anlamı şu üç seçenekten yalnızca biri olabilir: hırsızın (1)elini kesip atın, (2)elini çizin, (3)kendi varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini kesin. Doğru olan hangisi?
“Mal çalanın elini kesip atın!” Allah’ın kitabından örneklenemiyor. Yani Kuranen yok öyle bir uygulama. Artı, Şûra 40 ve Nahl 126’ya aykırı.
Şûra 40: Bir kötülüğün cezası ona benzeyen bir kötülüktür (cezâu’s seyyiatin seyyiatun misluh). Nahl 126: Ceza verecekseniz size yapılana benzer bir ceza verin (in âkibtum ve âkibû bi misli mâ ûkibtum bih).
Kesilen el, çalınan mala benzemez. MAL elin kiridir. Oysa EL insanın etidir; kanıdır; canıdır.
O yüzden MALA EL cezası, “Kötülüğün cezası ona benzeyen bir kötülüktür” diyen ilahî iradeye aykırıdır; Allah’ın çelişkisiz kitabına çelişki sokar.
İtiraz: Sizin teziniz doğru olsaydı ülkemizdeki dolandırıcılık, hırsızlık, gasp ve soygunda her yıl giderek bir artış var? Ayetle nasıl bir çelişki ortaya çıkıyor farkında mısınız? Nerede “Allah tarafından caydırıcı bir ceza”?
Cevap: “Çelişki”yi yukarda açıklamaya çalıştım.
Dolandırıcılık, hırsızlık, gasp ve soyguna gelince EL KESMEK onları önleseydi laik devlet el kesmeyi ceza yasasına koyuverirdi. Laik devlet sırtında din küfesi taşımıyor ki el kesme şu ya da bu dine aykırı mı yoksa uygun mu desin; işine yarayan her önlemi alır.
Örneğin Türkiye’nin hukuk sisteminde daha düne kadar ÖLÜM CEZASI vardı. Laik Türkiye “Ölüm cezası İslamın gereğidir; bana yakışmaz!” demedi.
İpe un serenlerin mazeretleri bunlar. Tıpkı şunun gibi:
Nûr Dağı’ndaki Hira mağarasına tırmanan patika bir eli, hattâ iki eli kesik dilenciden geçilmiyor. Belli ki o hırsızlara el kesme cezası verilmiş ve cezalar infaz edilmiş. Ama bunun caydırıcı olmadığı da belli. Dünyada çalmanın çarpmanın en çok yapıldığı yerler her halde oralar. Özellikle tavaf sırasında parasını çaldıran çaldırana.
Bırakalım bu tür BEŞERî mazeretleri de İLAHî hüküm nedir, ona bakalım. Allah MALA EL mi diyor yoksa mala BENZER bir ceza mı?
*
El çiziktirme cezası, ilhamını Yûsuf 31’den almış görünüyor. Hani, Mısır’daki Bey’in eşi Yûsuf’un albenisine kapıldı diye kentin kadınları dedikodu yapınca kadın onları evine çağırır. Her birinin eline bir tabak meyvayla bir bıçak tutuşturur. Sonra Yûsuf’a “Çık önlerine!” der. Kadınlar Yûsuf’un eril görüntüsünü abartıp (ekbernahu) sanki büyülenmiş gibi etkilenirler ve ellerini keserler.
Görüldüğü gibi fiiller aynı:
katta’na eydiy ehun –ellerini kestiler (Yûsuf 31) fakta’û eydiy ehuma –”Ellerini kesin!” (Mâide 38)
Kadınlar ellerini kesip atmadıklarına, yalnızca çizdiklerine göre fiilimiz pek âlâ çizmek anlamına da gelir. Ama benzerlik yalnızca bundan ibaret. İki ayet arasında bir anlam ortaklığı yok.
Mâide 38 hırsıza öngörülen cezayla ilgili. Oysa Yûsuf 31’deki kadınlar hırsız değiller. Yusuf’un albenisinden büyülendikleri için çiziyorlar ellerini; mal çaldıkları için değil.
Dolayısıyla hırsızın elini çizmek de Kuran’dan örneklenemiyor. Yani Kuranen o uygulama da yok; o da keyfî; o da Şûra 40 ve Nahl 126’ya aykırı çünkü MALA KAN öneriyor.
“Çizik elli hırsızların ortalarda dolaşması potansiyel hırsızları caydırır” iddiası ise ciddiye alınamaz. İşte kutsal yerler örneği. Hırsızlığı kesik eller bile caydıramayıp dururken çizik eller mi caydıracak?
Efendim, Suudi Arabistan bizi bağlamaz; vahhabiler Müslüman değil. Kusura bakmayın ama sizin ülkeniz de vahhabileri bağlamıyor; onlara göre de siz Müslüman değilsiniz.
Bırakalım orangutanlar gibi bağrımızı yumruklayıp şişinmeyi de “Allah ne diyorsa o!” diyelim. Allah MALA KAN mı diyor yoksa MALA BENZER BİR CEZA mı?
*
Mala benzeyen ceza, hırsızın mal edinme kuvvetinin kesintiye uğratılması olabilir. 5:38’deki YED mecazen o anlama geliyor; işte onu keseceksiniz:
YED: beden ve akıl gücü (38:17, 45), malî genişlik (5:64), bir aktin üzerindeki TASARRUF yetkisi (2:237)
Hüküm (Mâide 38): Hırsızın kendi varlığı üzerindeki TASARRUF yetkisini kesin. Örneğin (Yûsuf 73-76):
Yûsuf’un kardeşleri “Biz hırsız değiliz!” dediler. Kralın adamları dedi: Hırsızlığın cezası nedir eğer yalan söylüyorsanız? Dediler: Su kabı kimin yükünde bulunursa ceza odur. Biz hırsızı böyle cezalandırırız.
Su kabı Yûsuf’un kardeşine ait yükte bulundu. Yûsuf’a bunu Allah yaptırdı. Yoksa Kralın hukuk sistemine göre Yûsuf kardeşini alıkoyamazdı ama Allah’ın istemesi başka –mâ kâne liya’huze ehahu fî dîni’l melike illa en yeşâellah.
İşte bu. “Biz hırsızı böyle cezandırız!” diyenler Müslüman Yakub oğullarıdır. O halde hırsızı alıkoyup kendi varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini kesintiye uğratarak cezalandırmak İslam hukuğunun gereğidir, Krala ait olan küfür hukuğunun değil.
“Allah’ın istemesi”ne gelince o, varoluşsal bir istisnadır. Allah’ın her zaman her yerde her şeye gücünün yettiğini anlatır. İslamın kadıları ise kararlarını vermek için o istisnaî icazeti beklemezler; Allah’ın zaten yazmış olduğu hükmü uygularlar.
http://www.hasanakcay.net/?p=274
__________________ Doğruluk uğruna gemileri yakacağınız bir hedefiniz olmasıdır....Sonra yalnız da kalsanız emin olduğunu konusunda ısrarcı olmanız...Yolunu her zaman güllerle bezeli olmayacak...
|