Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Çokevlilik" bağlamında yorumların öznelliği sorunu
Çokevlilik konusundaki hükümleri ihtiva eden Nisâ. 3-4 ayetleriyle ilgili açıklamalarımıza bıraktığımız yerden devam edelim:
1) İlgili ayetler, -tekrar edecek olursak- kadın
ve nikâh hukukunu düzenlemek amacıyla değil; Uhud savaşı sonrasında
korunmasız kalmış dul ve yetim kadınların/kızların sorunlarına çözüm
aramak amacıyla nâzil olmuştur.
2) "İkişer, üçer, dörder..." tabiri "dörde kadar"
anlamına gelmediği gibi, tashih ve tahdid (sınırlama) değil, bilâkis
teşvik ifade eder. Çünkü maksad, mü'min toplumu bu bîçarelerin
yardımına koşmaları konusunda özendirip teşvik etmektir; "elinizden
geldiği kadarıyla ve en azından bir kişiye ocağınızı açmak
sûretiyle..."
3) Bu nedenledir ki zaten, perişan durumdaki
zavallı kadın ve kızlara şehîd düşmüş babalarından ve kocalarından
kalan mirasın üzerine konma hesabı yapacak ve böylelikle bu vazifeyi
istismar etmeyi düşünecek kimseler şiddetle uyarılmış, âdil ve insaflı
davranmaya davet edilmişlerdir. Dikkat edilecek olursa, mü'minler
sadece evlilik yoluyla değil, evlatlık almak yoluyla da yardıma
çağrılmışlardır.
4) Hz. Peygamber, yürüyen Kur'an'dı ve onun
ahlâkı Kur'an ahlâkı idi. Kur'an, beşerî yasaların yöneticilere
tanıdığı türden özel iltimaslar ve istisnalar gibi Hz. Peygamber'e
iltimas geçmemiş ve kendisine böylesi özel ayrıcalıklar tanımamıştır.
Peygamberimizin birarada dokuz eşi olduğu tarihen sabittir. Binaenaleyh
"dörde kadar..." yorumu bu vâkıayla telif olunamaz. (Taaddüd-i zevcât,
"çokevlilik" demektir, "dörde kadar evlilik" demek değildir.)
5) Bir insanın evleneceği kimselerin miktarı
dışarıdan müdahale yoluyla tayin edilemez. Nitekim Cenab-ı Hak da bu
nedenle kimin kaç kişiyle evleneceği meselesinde 'sayı' tahdidinde
bulunmamış, bu durumu kişisel ve toplumsal olanın tabii koşullarına
bırakmıştır. Kur'an'ın nâzil olduğu dönemde sadece Araplar arasında
değil, bütün kadîm toplumlarda çokevlilik -sosyal şartların da
etkisiyle- cârî idi ve gayet tabii de karşılanıyordu. (Bu konuda
Kur'an'a eleştiri yöneltmek ilk muhaliflerinin aklına bile gelmemişti.)
6) Fetihler ile genişleyen ve zenginleşen İslâm
toplumunda, çokevlilik meselesinin sınırlarını tayin etmek zarureti
başgösterdiğinde, hukukçular, bu yasal boşluğu, Kur'an'ın lafzına
istinaden çözmeyi denemişler ve başarılı da olmuşlardır. Kısacası,
evliliğin dörtle sınırlandırılması, hukukçuların yorumlarının sonucudur
ve o devir şartlarında bu isabetli bir çözümdür. Ne var ki eş seçilen
cariyelerin (savaşta esir alınan kadınların) sayısını sınırlamak mümkün
olmamış, sınırlama sadece normal evliliklere mühnasır kalmıştır.
7) Ulemanın çokevliliği sınırlandırma çabaları
netice vermiş ve tarih içerisinde -zannedildiği gibi- müslüman
toplumlar çokevliliğin hâkim olduğu toplumlar olmamışlardır. Eldeki
tarihî vesikalarda ve bilhassa günümüze ulaşan nüfus kayıtlarında
yapılacak incelemeler, bu tesbiti doğrulayacaktır; zaten yapıldığı
kadarıyla bilimsel araştırmalar da bu yöndedir.
8) Modernleşme döneminde sosyal şart ve
telâkkilerin değişmesiyle, bilhassa hıristiyanlığın kadın tasavvuruyla
çevrelenmiş Batı düşüncesinin etkileriyle çokevlilik meselesi bu sefer
farklı bir biçimde gündeme gelmiş ve geleneksel İslâm hukukuna
saldırılar için bu mesele bir bahane teşkil etmiştir.
9) İslâm modernistlerinin "Kur'an aslında
tekevliliği emreder" demek zorunda kalmaları ve iddialarını iki-evlilik
varsayarak temellendirmeleri apologetic yaklaşımın sonucudur ve
üç-evlilik dendiğinde söyleyecekleri bir sözleri yoktur. Nitekim
erkekler arasındaki dedikoduları ya da genç bekârların heveskârâne
gevezeliklerini bir kenara bırakırsak, bugün ülkemizde tarafların çok
evlilik'le kastettikleri esasen iki-evlilik'tir.
10) İkinci eş almak teşebbüsünde bulunan dindar
(!) kimselerin hem kendilerinin hem de ilişkide bulundukları kadınların
mensup oldukları meslek gruplarının hangileri olduğuna dikkat edilirse,
bu tür modern iki-eşliliklerin tartışmaya konu olan yönünün hukuk'tan
çok ahlâk'la alâkalı bir keyfiyet arzettiği görülür.
Özetlemek gerekirse, Kur'an'da evlenilecek
kadınların sayıları tayin edilmemiş ve ilgili ayetler refah değil,
savaş toplumuyla alâkalı hükümler getirmiştir. "En çok dört veya bir"
şeklindeki açıklamalar ise zamanla ortaya çıkan ve sosyal koşullara
uygunluğu (örfü) gözeten yorumlardan ibarettir.
Yorumları hayra da yorabilirsiniz, şerre de...
İşte bu noktada seçiminiz sadece hukûkî olanı değil, aynı zamanda
ahlâkî olanı da belirleyecektir.
dcundioglu@yenisafak.com
15 ARALIK 2000
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|