Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Hırsızın elini kesin!" buyuran Mâide 38’in anlamı şu üç seçenekten yalnızca biri olabilir: hırsızın (1)elini kesip atın, (2)elini çizin, (3)kendi varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini kesin.
Doğru olan hangisi?
*
"Mal çalanın elini kesip atın!" Allah’ın kitabından örneklenemiyor. Yani Kuranen yok öyle bir uygulama. Artı, Şûra 40 ve Nahl 126’ya akırı.
Şûra 40: Bir kötülüğün cezası ona benzeyen bir kötülüktür (cezâu’s seyyiatin seyyiatun misluh). Nahl 126: Ceza verecekseniz size yapılana benzeyen bir ceza verin (in âkibtum ve âkibû bimisli mâ ûkibtum bih).
Kesilen el, çalınan mala benzemez. MAL elin kiridir. İnsan onu yıkayıp atıverir. Yani insan malsız da yapabilir ama elsiz yapamaz. EL insanın etidir; kanıdır; canıdır.
O yüzden MALA EL ceası, "Kötülüğün cezası ona benzeyen bir kötülüktür" diyen ilahî iradeye aykırıdır; Allah’ın çelişkisiz kitabına çelişki solar.
İtiraz: Sizin teziniz doğru olsaydı ülkemizdeki dolandırıcılık, hırsızlık, gasp ve soygunda her yıl giderek bir artış var? Ayetle nasıl bir çelişki ortaya çıkıyor farkında mısınız? Nerede "Allah tarafından caydırıcı bir ceza"?
"Çelişki"yi yukarda açıklamaya çalıştım.
Dolandırıcılık, hırsızlık, gasp ve soyguna gelince EL KESMEK onları önleseydi laik devlet el kesmeyi ceza yasasına koyuverirdi. Laik devlet sırtında din küfesi taşımıyor. İslama aykırı mı uygun mu demez, işine yarayan her önlemi alır.
Örneğin Türkiye’nin hukuk sisteminde daha düne kadar ÖLÜM CEZASI vardı. Laik Türkiye "Ölüm cezası İslamın gereğidir; bana yakışmaz!" demedi.
İpe un sermenin mazeretleri bunlar. Tıpkı şunun gibi:
Nûr Dağı’ndaki Hira mağarasına tırmanan patika tek elli, hattâ iki eli de kesik dilenciden geçilmiyor. Belli ki o hırsızların el kesme cezaları infaz edilmiş. Ama caydırıcı olmadıkları da belli. Dünyada çalmanın çarpmanın en çok yapıldığı yerler her halde oralar. Özellikle tavaf sırasında parasını çaldıran çaldırana.
Bırakalım bu tür BEŞERî mazeretleri de İLAHî hüküm nedir, ona bakalım. Allah MALA EL mi diyor, mala BENZER bir ceza mı?
*
El çiziktirme cezası, ilhamını Yûsuf 31’den almış görünüyor. Hani, Mısır’daki Bey’in eşi Yûsuf’un albenisine kapıldı diye kentin kadınları dedikodu yapınca kadın oları saraydaki evine çağırır. Her birine meyva ve bıçak verir. Ve Yûsuf’a "Çık önlerine!" der. Kadınlar büyülenmişçesine etkilenip ellerini keserler.
Görüldüğü gibi fiiller aynı:
katta’na eydiy ehun –ellerini kestiler (Yûsuf 31)
fakta’û eydiy ehuma –"Ellerini kesin!" (Mâide 38)
Kadınlar ellerini yalnızca çizdiklerine göre fiilimiz pek âlâ çizmek anlamına da gelir. Ama benzerlik yalnızca bundan ibaret. İki ayet arasında bir anlam ortaklığı yok.
Mâide 38 hırsıza öngörülen cezayla ilgili. Oysa Yûsuf 31’deki kadınlar Yusuf’un albenisinden büyülendikleri için çiziyorlar ellerini; hırsız oldukları için değil.
Dolayısıyla hırsızın elini çizmek te Kuran’dan örneklenemiyor. Yani Kuranen yok öyle bir uygulama; o da keyfî; o da Şûra 40 ve Nahl 126’ya akırı: MALA KAN öneriyor.
Çizik elli hırsızları görmenin potansiyel hırsızları caydıracağı iddiası ise ciddiye alınamaz. İşte kutsal yerler örneği. Kesik eller bile caydıramazken çizik eller nasıl önleyecek?
Efendim, Suudi Arabistan bizi bağlamaz; vahhabiler Müslüman değil.
Kusura bakmayın ama sizin oturduğunuz ülke de vahhabileri bağlamıyor; onlara göre de siz Müslüman değilsiniz.
Orangutanlar gibi bırakalım göğsümüzü yumruklayıp şişinmeyi de "Allah ne diyorsa o!" diyelim. Allah MALA KAN mı diyor, mala BENZER bir ceza mı?
*
Mala benzer ceza, hırsızın mal edinme kuvvetinin kesintiye uğratılması olabilir. 5:38’deki YED mecazen o anlama geliyor; işte onu keseceksiniz:
beden ve akıl gücü (38:17, 45),
malî genişlik (5:64),
bir aktin üzerindeki TASARRUF yetkisi (2:237)
Hüküm (Mâide 38): Hırsızın kendi varlığı üzerindeki TASARRUF yetkisini kesin. Örneğin (Yûsuf 73-76):
Yûsuf’un kardeşleri "Biz hırsız değiliz!" dediler.
Kralın adamları dedi: Hırsızlığın cezası nedir eğer yalan söylüyorsanız?
Dediler: Su kabı kimin yükünde bulunursa o kimse alıkonur. Biz hırsızı böyle cezalandırırız.
Su kabı Yûsuf’un kardeşine ait yükte bulundu. Yûsuf’a bunu Allah yaptırdı. Yoksa Kralın hukuk sistemine göre Yûsuf kardeşini alıkoyamazdı ama Allah’ın istemesi başka–mâ kâne liya’huze ehahu fî dîni’l melike illa enyeşâellah.
İşte bu. "Biz hırsızı böyle cezandırız!" diyenler Müslüman Yakub oğullarıdır. O halde hırsızı alıkoyup kendi varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini kesintiye uğratarak cezalandıran, İslam hukuğudur, Kralın küfür hukuğu değil.
"Allah’ın istemesi"ne gelince o, varoluşsal bir istisnadır. Allah’ın her zaman her yerde her şeye gücünün yettiğini anlatır. İslamın kadıları ise kararlarını vermek için o istisnaî icazeti beklemezler; Allah’ın zaten yazmış olduğu hükme uyarlar.
|