Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Maviler benim, diğerleri hasakçay’ın.
“Bir iddiaya göre, Kuran’daki EL-BEYT Kâbe mâbe değil, "Allah’ın sistemi"dir. İnandıcı mı bu?
Elbette. Ama lafzen o ev anlamına gelen "El-Beyt"in yorumlarından yalnızca biridir. EL-BEYT başka şeylere de yorulabilir.
Örneğin böylece, kentlerin anasında ve onun çevresinde oturanları uyarman için sana Arapça bir okuma indirdik (6:92, 42:7) denmesini gözönüne alan birileri "El-Beyt"i kentlerin anası ve onun çevresindeki uygar düzen sayabilir; hattâ laik hukuk devleti sayanlar bile çıkar.
Bu iki yorum ne kadar inandırıcıysa El- Beyt’in Allah’ın sistemi olduğu hakkındaki yorum da o kadar inandırıcı olabilir.
Uçuk kaçık olmamak yani lafzî çeviriye bağlı kalmak koşuluyla bütün yorumlar saygıyı hak eder ama hepsi kişisel görüştür; değişirler. Lafzî çeviri ise ASLI GİBİDİR iddiasını taşır; üslup hariç, değişmez.
Aslolan lafzî çeviridir. Sözün özü: BEYT “ev”dir.”
Bu kıyaslama anlatım, El_Beyt’e/ Allah’ın evine Din / Allah’ın dini diyen düşünceyle alaydır. El-beyt’in Ümmü-l-qura ile her hangi bir benzerliği yoktur. Arkadaş saplantı halindeki düşüncesini ispat için her teşbihi mübah görüyor.
“Asl olan beyt evdir.” Doğru, beyt evdir. Allah’ın İbrahim'e mekanını gösterdiği ev, daha önce var olan bir ev mi, yoksa İbrahim’in ilk defa yaptığı bir ev mi? Bunun tesbiti çok önemlidir. Umarım bu soruya cevap alırım.Verilecek cevaptan sonra ilgili mutalaamı yazacağım Allah izin verirse.
“Hac 26: Hani İbrahim’e “Bana hiç bir şeyi ortak koşma, evimi (BEYTî) temizle!” diyerek el-beyt’in yerini göstermiştik.
BEYTî: evim. Allah EVİM diyor; elbet doğru söylüyor. O halde Allah’ın evi olur.”
Sanırım bu düşünce, mecaz kullanımı da kabul ediyor ve “Beytii / benim evim” ifadesinde kendince de bir mecazın var olduğunu inkar etmiyor. Çünkü bu ev insanlar içindir, diyor. Dolayısıyla “Allah’ın evi” tabirinde bir mecaz söz konusudur. O halde “Allah’ın evi” ifadesi mecaz anlamda kullanıldığını ve bundan kastın Allah’ın dini olduğunu da kimse ret edemez ve alaya alamaz, diyorum.
“Tevbe 18: “MESACİD ALLAH”ın bakımını Allah’a ve ahrete inanan, namazı kılan, zekatı veren ve yalnızca Allah’tan korkanlar üstlenebilir”
Bu ne kadar isabetli görüş olabilir! “Allah’ın mescitlerini...yalnızca...üstlene bilir” iddiasının tersi olanaksız olmalıdır. Halbuki bu iddia vakıaya aykırı düşüyor. Allah’ın mescitleri, başta Ka’be olmak üzere, bakımını üstlenenlerin ekser çoğunluğu inkarcılar üstlenmişlerdir.
“MESACİD ALLAH: Allah’ın mescidleri. Allah’ın EVİM dedikleri işte onlar. İçinde Allah’ın oturduğu değil Allah’a secde edilen evler.”
İçinde Allah’a secde edilen evleri nasıl tanıyacağız? Ka’be putlara secde edilen ev iken kimin eviydi? Bu evler her an el değiştirmeye mahkum evlerdir. Dün Allah’ın evleriyken bugün müşriklerin evi olabilirler. İddialar çelişkilerle dolu. Secdeyi mutlak manada yüz üstü yere kapanma olarak anladığınız sürece çelişkilerden kurtulamazsınız. Bu mantıkla Allah’a secde ancak bu evlerde yapılabilir.
“Allah oralara niçin EVİM dediğini de açıklıyor. Cin 18: Mescidler Allah içindir; Allah’la birlikte başka birine seslenmeyin.”
“Mesacid/secde mekenları (teslimiyet yerleri kalper/dimağlar) allah’a aittirler o halde Allah’la beraber kimseyi/kimseye çağrı yapmayın.
Evet, işte bu mescitlerde Allah’tan başkasına yer verilmemeli. Çünkü Allah’ın sığa bileceği tek yer somut olmayan mekan kalplerdir. O’nunla birlikte bir başka efendiye, şeyxa, büyüğe davet yapılmışsa O orada yoktur. Evet, mescit dedikleri o evlere her vakit Allah’tan başkalarına çağrı yapılmakta olduğuna göre, bu mescitlerin hiç birinde hiçbir vakit Allah bulunmamaktadır.
“İşte bu. Mescidler Allah’a tahsis edilmiştir. Bu, bilinecek. Oralarda yalnızca Allah’a seslenilecek. ALLAH BİR ilkesine bağlı kalınacak!”
Paragrafın tutarlı hiçbir tarafı yok. Allah’a özel mekanların tahsisi!!! Oraların dışında Allah’a seslenme de kime seslenirsen seslen! Buraların dışında “İLAH BİR” ilkesi yerine "İLAH ÇOK" ilkesine bağlı kalınacak.
“Peki, Allah’ın Mekke'deki EVİ, Kâbe mi?Elbette. Bir kere, Kâbe, Kureyş’in ülkesi olan Mekke’dedir. El-beyt te öyle. Kureyş bu beyt‘in Rabbine kulluk etsin -Fe’l ya’budu rabbe hézé’l beyt (106:3).”
Ka’be de Allah’ın evi, sair mekanlardaki camiler de Allah’ın evleri. Bunların hepsi de Allah’a ibadet (namaz) için özel mekanlardır. O halde özel ibadet için ne diye ta Mekke’ye gitmek zorunlu oluyor?
İkincisi, Kâbe, içinde oturmak için değil ibadet içindir. El-beyt te öyle. Âl-i İmrân 96: Âlemleri yola iletmek için kurulan ilk KUTLU EV Bekke’dekidir -İnne evvele beytin vudia li’n nâsi lellezî bi bekkete mubareken ve hüden li’l âlemîn.
Şayet bu doğru ise, deriz ki, ilk insanlar orada yaşıyorlardı, onun için de ilk kutlu ev oradaydı. Ora o zaman ümmülkura idi, şimdi ise dünyanın meskün kıtalarında ümmülkuralar çoğaldığına göre bu kutlu evler de çoğalmalıdır. Hem böylece isteyen her kes istediği hac mevsiminde Allah’ın kutlu evlerinde ibadet imkanına kavuşur. Suudilerin ve diyanet örgütlerinin iznine bağımlı kalmadıkları gibi soyulmamış da olurlar. Ama o zaman da şöyle itirazlar gelecek; hac mali ibadet olmaktan çıkmaz mı? Olmaz tabi, önemli olan Suudi yönetimine ve diyanet örgütüne para kazandırmak! Haccen mebrura! Soyulurken de mutlu olanlara ne mutlu!
“O KUTLU EV, içinde bir ailenin barındığı ya da "salât"tan apayrı ibadetlerin yapıldığı bir ev değil salât edilen ev idi. EVVELE yani ilk olmasının nedeni bu. Hz İbrahim'den önce salât yok.”
İbrahim’den önce neden salat yok idi? Mesela (bana göre ilk peygamber olan) Nuh’tan İbrahim’e kadar ki zamanda salatın olmayışı bir çok soru işareti bırakır. Ondan önce yok idiyse ondan sonra da olmaya bilir. Demek ki salat olmazsa olmaz değilmiş! Yada Allah salatı sonradan düşünmüş! Yada İbrahim’den öncekiler farklı özellikte insanlardı...
Bu iddia 42/13 ile çelişmiyor mu?
“Üçüncüsü, Mekke’li müşrikler de "o beyt’in önünde" (ınde'l beyt) salât ederlerdi: Onların o evin önündeki “salât”ı ıslık çalıp engel olmaktan ibarettir -Ve mâ kâne "salât"uhum ınde’l beyti illa mukâen ve tasdiyeh (8:35).
Nedense namaz denmiyor artık, salat kullanılıyor! Ama kast edilen namazdır her halde. Islık da salat olarak algılandığına göre. Demek oluyor ki, Müşriklerin dahi namazı beytin önünde olduğuna göre, namaz ancak orda kılınabilir, yada illa ki orada da kılınmalıdır, en az ömürde bir defa da olsa.
Devam edecek.
|