Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur'an dışı Vahy ve Görünmeyen Sünnetli Ayet, |
|
s.a arkadaşlar umarım hepiniz iysinizdir, bu konuyu ayrı bir başlıkta ele almanın daha hayırlı olacağını düşündüm, İnşallah Rabbim hayırlı kılar, Kur'an dışı vahyle başlamak gerekirse, tarihselci ve şekilci anlayışın en fazla kullandığı ve yaptıkları işleri meşru hale getirmek için arkasına sığındığı enönemli şeydir, gayrı metluv vahy, Ki bu işi yapmaya en başından hadisleri sünnet gibi göstermek sünneti de vahy miş gibi göstermeye çalışarak gerçekleştirmişlerdir, Aslında burda sorun zihinlerde iman edilen elçinin yanlış imajı vardır, her işi vahy olan, kendi aklıyla uygulamalar, getiremeyen bir elçidir aslında bunların iman ettiği elçi, ve kur'an dışı vahyi bu kaynaklarının önüne zırh edinerek bir dokunalmazlık kazandırmıştır kendilerine, Kur'an dışı bir vahy ilk önce şu soruyu sormalıyız kendimize, neden kur'an dışında bir vahy, kur'an da yer almayan bir vahy ? Allah bize iletilen Kur^'an'ın dışında bir vahy, başka bir vahy indirecek ? Vahyin amacı nedir, uyarmak, kimleri uyarmak, toplumu uyarmak, Peki, Uyarı için gerekli olan nedir, tebliğdir, tebliğ edilmeyen vahy neden olabilir, Allah bize bunun bir kaç örneğini veriyor, ama bu olay sadece bu örneklerle kısıtlıdır ki, allah sadece bu örnekleri belirtmekle yetiniyor, ki biz de ayrı bir vahy beklemeyelim, Bu özel vahyler, Musanın annesine verilen, vahy gibi vahylerdir, ki tehlike anında olmuştur bunlarda, amaç tebliğ değil yardımdır, ki bu vahyleri de belirtmiştir Allah, Gayrı metluv vahyi savunan insanlara sorsanız neden yazılmayan vahy diye, cevap olarak, umu değil şahsı ilgilendiren meseleler diye karşılık alacksınızdır o zaman şu soruyu sormalı değil mi, peki şahsı ilgilendiren vahy umumu ilgilendiren vahyin arasında ne arıyor, Allah umumu alakasız işlerle mi uğreaştırıyor, Tabi ki değil, o zaman neden umumu ilgilendiren vahyin içinde tebliğ edilen vahyin içinde tebliğ edilmeyen vahyi arayalım, domates tarlasında salata aranmaz demi, bu da bu insanların, en başta içine düştükleri, hatadır, Öncelikle kur'an'a yaklaşırken daha önceki bilgilerimizin etkisinden sıyrılmalıyız, ki temiz bir akılla yaklaşmış olalım, kafasında gayrı metluv vahyi, arşiv sayfasına katan biri Kur'anda bunu görmek için ister istemez, uğraşacaktır, yeter kisiz çıkartmak isteyin, Allah kur'anla kimilerini zelil kimilerini de izze4tli kılar, demek ki, bu kitapla birileri zelill olacaktır, bir fikri eleştireceksek, karışıt görüşleri değerlendirmeli ve olaya farklı açılardan bakmaya çalışılmalı,VE şunu unutmamalıyız ki, doğru ile yanlışı ayırd edebilceğimiz tek kaynağımız vahydir, Şimdi, bu anlayışın delil kabul ettiği bazı ayetleri inceleyelim,
ELÇİ BİR KISMINI GİZLEYİP BİR KISMINI SAKLAYAN ZALİMLERDEN DEĞİLDİR,
Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, o da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: "Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen, (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi" demişti. (3) Tahr4im,
İlk ayet ve en meşhuru bu ayettir, fakat, bu ayette te kaş yapayım derken göz çıkartılmış, sevilen elçinin gözüne parmaklarını sokmuşlardır, Elçi bu ayete göre, Allahtan aldığı haberin bir kısmını açıklamış ve bir kısmından da vazgeçmiştri, Ki gülünç olan nedri biliyormusunuz, gayrı metluv vahyi anlatıken şahsa ait olan vahy denmesine rağmen şahsa ait olan bu vahy, umuma duyurulmuştur, Allah mı dalga geçiyor bizle yoksa bu adamlar mı ? Şsahsı ilgilendiriyorsa bu gizli haber neden, eşler biliyor, bunu, yok umumu ilgilendiriyorsa, elçi, bir belammıydı, Tabiki değil, Ayete daha dikkatli bir şekilde bakmakta fayda vardır, ve Kur'an'ın en iyi tefsiri yine kurandır ilkesini untmadan bu ayete ışık tutacak başka bir ayet arıyoruz ve karşımıza, katipler çıkıyor
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. ,(BAKARA SURESİ / 282)
ayette katiplere yazma nasıl öğretildiyse, elçiye de haber öyle verilmiştir, sizce katipler ayrı bir vahy mi aldı, yoksa sebepleri oluşturan Allah öğretme ve haber verme işini de eşyanın tabiatına göremi yaptı isterseniz biraz daha somutlaştıralım, şöyle düşünün, bir akarsu yatağında akıyor ve o suyun sol tarafa dönemsini murad ediyor Allah, Bu muradı ile eşyanın tabiatına uygun olarak alüvtyol hareketlerle su yatağının sağ yanında bir birikinti oluşturuyor ve su sol tarafadoğru akıyor, Şimdi soruyorum, suyu kim sola çevirdi taş mı* yoks Allah mı?
kalem var, kağıt var, fıtratınızda yazma yetiniz var, ve bu işi öğretecek bir öğretmen, Sİze bir kaç aylkık bir süre içerisinde bri kurs veriyor ve siz yazmayı öğreniyorsunuz size yazmayı kim öğretti, Öğretmen mi, Allah mı, Biraz ince düşünürseniz, Rızkı veren allah, nasıl müşteriyi ayağınıza geitiryor, yazmayı öğreten Allah da kalemi ve kaüıdı önünüze getirir, Şimdi kim öğretti, öğretmen mi Allah mı,
Toplumda yaşıyorsunuz ve sosyal ilişkileriniz var, aile, dost, ticaret, ve birisi ile özel bir şey paylaştınız, bu haber farklı vesilelerle karşınıza çıkıyor, burda işte, yazma öreneğini, su örneğini, ticaret örneğini düşünün ve ona göre cevaplayın kendi nefsiniz de , Bu işi kim haber verdi allah mı yoksa toplumda ki vesileler mi, Ben sıkışık bir anımda hatırlamam gereken mail şifremi, bir arkadaşımdan alsam, bunu bana herşeyi bilen Allah haberdar etti derim ve vesileyi, O arkadaş kaynağıda Allah bilrim, allah saklayanaları ateşle tehdidi ediyor bu insanlar da elçiyi saklayan yapıyor yazık hallerine ki ne yazık,
Hepsinin cevabı Allah, Hepsinin şekli aynı eşyanın kanunu, bir diğer ayete geçelim,
ALLAH ZAMANDAN VE MEKANDAN BAĞIMSIZDIR, VE SÖZÜNDEN DÖNEMEZ,
Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. (AHZAB SURESİ / 37)
bu ayette aklımızda tutmamız gereken nokta, Allah'ın zaman ve mekan kavramından bağımsız oluşudur, Bu ayetide somutlaştıralım isterseniz, Düşünün ki ben birisini uzunca bir zamandan beri seviyorum ve bir türlü o şahsa açılamıyorum, ve benim bu hissiyatımı sadece yakın bir dostum biliyor, kendisiyle bu derdimi paylaşıyorum, o da bakıyor ki benden hayır yok ve gidiyor benden habersiz bir şekilde sevgimin muhattabına niyetimi açıklıyor ve takvimlere bakıyoruz ki 02.01.2006, şimdi takvimleri bir gün geri alalım, evet, şimdi tarih 01.01.2006, bu tarihe göre, benim kalbimdeki sakladığım sevgim, 02.01.2006, tarihe göre benim yakın dostumun açığa vuracağı sevgi değilmidir,Evet, nerden biliyoruz peki, çünkü biz bu hikayeyi daha önce gördük, ve ben size olayı sondan başa doğru anlattım,Peki, şimdi zaman ve mekan kavramı olmayan allah'ın açığa vuracağı sevgiyi düşünün ki daha iyi anlaşılsın, bu ayete göre ise elçi, şu ayete muhalefet etmiştir,
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (MAİDE SURESİ / 54)
ki elçi böyle bir iftiradan uzaktır, Allah ise vadinden caymaz, bir diğer ayet bakalım,
ELÇİ ZALİM, ARKADAŞLARI AHMAK VEYA İSYANKAR DEĞLDİR, ONLAR SİZDEN DAHA ALİMDİR,
Hani Allah, iki topluluktan birinin muhakkak sizin olacağını vadetmişti; siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkın ve inkâr edenlerin arkasını kesmek (kökünü kurutmak) istiyordu. ( ENFAL/7)
Bu ayeti delil göstererek, bakın Allah'ın vaadi kuranda geçmiyor, demek ki kur'an dışında bri vahyle bu vaad yapılmıştır demek sureti ile, kendilerini alim, ashabı cahil, etmişler, dahası elçi zalim, ashabı da ya ahmak ya da isyankar olmuştur, şaşrıdınız değil mi, inanın bu kadar tehlikeli bir iddiadır, bu gayrı metluv vahy, bakın şimdi, ashab bu adamalar kadar alim değilmi ki, elçinin başka vahy aldığını bilmesin ve onun emrine tabi olmasın, yani, eğer onalr Allah'ın övdüğü o insanlar msütesnaları hariç, bir şeyin vahy olduğunu bilirse sizce işittik ve itaat ettik demezler mi yok, bunu biliyorlarsa, bu emre uymamak ya aptallıktır yada isyankarlıktır, elçi de bu vahyi açmayarak zulmetmiş olmaz mı onlara, ki ayette ki hitaba bakarmısınız, Sizin olacağını vaad etmişti, hitap çoğul, yani, bu vaad topluluğa bildirilmiş, ama gayrı metluv vahyi savunan insanlar bu vahyin umuma ait değil de şahsa ait bir vahy gibi görerek ayeti de hedefinden saptırmış yığınla iftiraya maruz bırakmıştır eliçiyi ve ashabını, ki söyledikleri, Allah'ın kur'anda geçmeyen vaadi de bir vahy değil, bi sebep sonuç ilişkisidir, buna şöyle örneklendirelim isterseniz, bu ayette iki tane durum tesbiti yapıyor ,Allah, bnirincisi kendi açısından diğeri de müslümanalar açısından, Kensi açısından yaptığı tesbnit, mutlaka birinin müslümanalrın olacağı, müslümanlar açısından yaptığı tesbitte onların zaaf göstermeleri, Şimdi, vaad, karşı tarafın, bir işi yaptığı ana kadar ki yapılan, bir eylemdir, susayan birine su içermisin demek ile, bir, bardak su getirtip eline vermek aynı şeydir, allah'ın burdaki vaadi de, sözlü bir vaad değil, fiili bir vaad, iki topluluğu karşıkarşıya getirerek zaten, Allah bunu vaad etmiş, fakat müslümanlar bu arada bir zaaf göstermiş ve zayıf olanı istemiştir, yani, tahrim suresinde ki ayette yaşanana eşyanın tabiatı gib bunuda öyle düşünün, buraya kadar, kur'anda geçen ayetlerle ilgili olan görüşelerini masaya yatırdık, gayrı metluv vahyi, meşru göstermek için delil kabul edilen bir diğer olguda şekilsel ögelerdir,
ELÇİLER SİZDEN DAHA AKILLI İNSANLARDIR,
gayrı metluv vahyi delil olmak için ezan, namazın şekli, rekat sayısı, cenaze namazı, gibi şekilsel ögelerin kuranda sadece isminin geçtiği fakat bunların anlatılmadığı ve dolayısıyla bunların, kur'andan başka bi,r vahyle ELçiye öğretildiğini iddia ediyorlar, oysaki bilmiyorlar ki alimlerine, kendilerine tanıdıkları akletme, içtihad etme hakkını elçiye layık görmüyorlar bu iddialarıyla, Elçiler, allah'ın özelliklerini belirttiği kadarıyla,uyarıcı, müjdeci, korkutucu, örnek insanalardır, ve toplumlarına örnek olan, lider olan insanlardır, Onların her işi vahyle değildi, Vahy her işlerindeydi, Yani sünneti vahy değil, vahy sünnet edinen insanlardı, düşüne bilyormusunuz ki bir elçi var, ve toplumda olaylar yaşanıyor, toplumun hayrı açısından bir şeyler yapmasın, onalrın işlerinde kolaylık olabilecek işler yapmasın, onları faziletli kılacak vesileler için çabalamasın, yani, kalabalık bir ortam msülümanlar nasıl namaza gidecek, hep birden ve elçi de buna kayıtsız kalacak bana ne yaw, ne yapalım bu konuda vahy gelmedi, boş verin gitsin mi diyecek yoksa, bir şeyler yapmalı, müslümanalra yardım etmeli, onalrın işleri ayetini sünnet edinerek, bir çağrı yapacak değil mi, aynı şeyler cenaze duası, ve rekat sayısı gibi şeklilsel ögelerin hepsi için geçerlidir, Çıkışı beşeridir Kabulü de İlahidir, ki ayetlerin inmiş şekillerine bakın bu kabulu görün, Sadece isim vererek yapılan bir kabul, Rabbim ne güzel kabul buyurmuş, ve bu uygulamalar bize kadar, kitleler halinde yaşanarak çelişkisiz bir halde gelmiştir, amuda kalkarak namaz kılmanızı, cenaze duası yerine, halay çekmenizi, sabah namazınızı 15 rekat kılmanızı Allah'ın bu onayı engeller,
ALLAH'IN NE YAHUDİ MANTIĞI NE KİBİRLİ AHLAKI NE DE BOŞ İŞLERLE UĞRAŞAN BİR ÖZELLİĞİ VARDIR,
Allah'ın ahlakı ne kadar da yüce arkadaşlar, bakın elçiler toplumda yaşıyor ve toplumun akışına göre uyguşamalar getiriyor ve Allah da yahudiler gibi başşa kalkarak veya kılıkrık yararak değil, aynı şeyi anlatarak, boş işlerle uğraşarak değil, Ne kadar güzel birkabul, Ezan uygulaması getiren, toplantı uygulaması getiren elçiye, demiyor ki, Muhammed namaz için çağrı yap, NEden çünkü, yahudi mantığı yok, kibirli yapısı yok ki egosunu tatmin etsin, Yüce Ahlakıyla şunu diyor,
Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (CUM'A SURESİ / 9) ne kadra da güzel bir kabul, düşünsenize işyerinde her sabah yerleri siliyorsunuz, ve bunu patrona dedirtmeden yapıtyorsunuz anlıyorsunzu ki bu iş size düşmüş ama, patron da sizin bu halinize rağmen geliyor ve diyor ki yerleri sil, e sağol patron ben de zaten onu yapıyordum, tatmin oldun mu, demezmisiniz, bakın ayetlerin geliş şekşillerine bakın allah için,
Onlardan ölen birinin namazını hiç bir zaman kılma, mezarı başında durma. Çünkü onlar, Allah'a ve elçisine (karşı) inkâra saptılar ve fasık kimseler olarak öldüler. (TEVBE SURESİ / 84
Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (BAKARA SURESİ / 153)
Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (CUM'A SURESİ / 9)
bakın ayetlerin hepisnde ne kadar güzel bir kabyul var, cuma suresinde ki ayetle ezan ve toplantı günü kabul edilmiş, namazla ilgili ayetle vakti ve raktı kabul edilmiş, tevbe suresinde ki ayetle, cenaze duası kabul edilmiş, ve bu uygulamalar, kibirle, tatminle değşil, Yücelikle kabul edilmiş, Allah bizi O'nun ahlakıyla ahlaklananlardan eylesin, Bir de şu ayetin gelişine bakın,
Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır. (İSRA SURESİ / 79)
Peki, bu ayette ne gördünüz, bakın işte yok bu uygulama daha önce yok, Allah ise, eğitiyor ve öğretiyor işte, Diyor ki kalk, şu şu vakitte kalk ve şunu şunu yap, Ve bakın şahsa ait bir vahy değil mi, Ona has olmak üzere, Kur'an dışı vahy olsa, neden umuma tebliğ edilen vahyin içnde şahsa ait bu vahy olsun, İşte İBret ve öğüt almak, VE yeni bi ruygulama nasıl da anlatılıyormuş kur'anda görün işte, Allah boş işlerle uğraşarak ibarhimden gelen namazı anlatmıyor, var işte kardeşim namaz ve kıl diyor, yani devam, ama yeni bir uygulama gelince bakın da nasıl güzel açıklıyor, çorbayı herkes bilir, içi denince herkes içer, ama haşılı herkes bilmez, ye deyince şaşırıp kalırsınız, :Namaz ve diğer uygulamalar da böyledir,
Bu tür şekilsel ögeler, hataları vahyle düzeltilen elçinin örnbekliğinde bize kadar gelmiştri, Vahyin onayından geçen bu uygulamalar yerine, hataları vahyle düzeltilmeyen nefsimize tabi olmaktan allah'a sığınalım, İnen son kitabı, İnen ilk kitabmış gibi okumayalım, Ama, ilk defa iniyormuş gibi okumaya gayret edelim ince bir çizgidir bu,
Kur'an,
Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (ZUHRUF SURESİ / 44)
Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (EN'AM SURESİ / 114)
Şüphesiz, bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. (İSRA SURESİ / 9)
bu ayetleri inşallah dikkatlice okuyalım,
GÖRÜNMEYEN SÜNNETLİ AYET,
Andolsun, biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. (NAHL SURESİ / 36)
arkadaşlar ne yazıktır ki, ne elçinin sünnetleri için ömürlerini heba edenler ne de Allah'ın ayetlerini saf kıldığını iddia edenler az bir kısmı haric ne bu ayeti görmüş ne de bu sünmneti görmüştür yada görmek istememiştir, bakın şu topluma, şu düzene ve müslümanalara, elçinin sünmnetini savunanlara, Allah'ın ayetlerini savunanlara, Bu ayetteki elçinin sünnetini, Allah'ın bu ayetini, ne kadar da hayatalrından çıkartmış vaziyetteler, İŞte Size Sünnet İşte Size Ayet, Az bir kısmı haric iki tarafta, ne Allah'a karşı kibirle büyüklük taslayan bu düzenin dayatmalarına karşı ne Allah'ın bu ayetini kullanmış ne de elçilerin bu sünnetinş uygulamıştır, Kpss kapısında, 10 kasım töreninde, laik düzenin yöenticisi yani ilşahı M. Kemale yemin edilirken, O'nun için tapınma törenleri yapılırken orta da ne elçinin bu sünneti ne de Allah'ın bu ayeti vardır, Size daha kapısında paltonuzu değiştirir gibi İlahınızı değiştirmeyi teklif eden bu memuriyeti, bu askerliği ortadayken, Bu Sünnet ve Bu ayet ortada yoktur, ASkerlik gerli kapıya dayanır,, Ne bu Sünnet Ne de Bu ayet vardır piyasa da, Oysaki, Ne zaman tuvaletini nasıl yapacağını bilmeyen iki kişi konuşmaya başlar işte o zaman tahret sünneti ortaya çıkar, Ne zaman, Dİni için Allah'ın ayetlerini çiğnememek için bir bacı bedel öder işte o zaman, Kur'anda örtü yoktur o ayet ortaya çıkar, Ama Ne bebeler okullarda diri diri laik eğitimde öldürülürkeni ne bacılar ne de gençler, askerlik, okulda dünyaya gömülürken, az bir dünyalık karşılığı örü de ilah da çiğnenirken, demokrat düzenlere oylar, sağnak halinde destek gibi gelirken, ne Bu ayet ne de bu sünnet vardır, işte bu da görmenizi istediğim bir başka ayet bir başka sünnet, Hadi bakalım mealciler Hadi bakalım, sünnetciler artık bu ayete ve bu sünnete iman edin, Allah ayaklarımızı sabit kılsın,
İlahımız, Allah ise, hayatımıza da inşallah o şekil versin,
selam olsun hepinize
|