hanif Yasaklı
Katılma Tarihi: 31 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 380
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Tahdis etmiş oldukları rivayette, Hac edebilme süresini iki ay on gün olarak ifade etmelerine rağmen, bu süreyi hükümsüz bırakacak şekilde, Haccın Arafat vakfesinden ibaret olduğunu ve bu vakfe zamanının da iki ay on günlük sürenin son gün ve gecesinden ibaret olduğunu, bu gün ve gecede vakfe yapmayan kimsenin haccının geçersiz olacağını tahdis ve iddia etmişlerdir. Böylece iki ay on günlük sürenin ilk gününde hacca gelmiş olan kimseler dahil olmak üzere her yıl hacca gelmiş olan bütün hacı adaylarının yurtlarına geri dönmeyip iki ay on gün bekleseler dahi illâki son gün veya gecede Arafat’ta vakfe yapmaları gerekir demeleri ile, iki ay on günlük süreyi bir güne indirmiş olmaktadır. Bu duruma göre, hacca gitmeye niyetli olan kimselerin tamamına yakın kısmı, iki ay on gün beklememek için, bu sürenin on veya on beş günlük son kısmında hacca gitmektedirler, böylece hacc yerinde milyonlarca insanın birikmesi suretiyle izdihamların meydana gelmesine böylece Mal ve Can kaybına sebep olmaktadırlar. Ayrıca bu izdiham içerisinde, erkek ve kadınların beraber hacc etmeleri İslam dininin haya ve tesettürüne aykırıdır. Hele ihram dedikleri o elbiseleri İslam ahlakı açısından çok berbat ve uygunsuz durumların meydana gelmesine sebep olmaktadır. Şöyle ki, yorgun düşüp yere serpilen haccıların tesettürlerini koruması çok zordur.
Bu hususta tahdis etmiş oldukları rivayetlerine örnek olarak:
874-. ... Abdurrahman b. Ya’mur ed-Deyl(em)i’den; demiştir ki: Peygamber (s.a.) Arafat’ta iken yanına varmıştım. Necid halkından da bazı kimseler -Yahut bir grup- geldiler. (İçlerinden) birine (Hz. Peygamber’e hacla ilgili sorular sormasını) emrettiler. (O da) Resûlullah (s.a.)’e (Arafat’ta vakfeye yetişemeyen kimsenin) hacc(ı) nasıldır? diye sordu. Resûlullah (s.a.) de birisine emretti. (O adam) da aldığı emre uyarak) “-Hac, hac Arafe günü (vakfe yapmak) demektir, kim Müzdelife gecesi sabah olmadan (Arafat’a) gelirse haccı tamdır. Minâ günleri üçtür, kim acele eder de iki gün de (Mekke’ye dönerse) ona bir günah yoktur. (Minâ’da) geciken günahkâr olmaz” diye yüksek sesle bağırdı. Sonra (o bağıran adamın) arkasından bir başka adam gönderdi. O da aynı şeyleri yüksek sesle ilân etmeye başladı. (Ebû Dâvûd, K.el-Menâsik (11), Bâb 68 H.1949 C.7 S.368 Şamil, ayrıca: Tirmizi, hac 57, tefsir sûre (2),22; İbnu Mâce, menâsik 57; Nesâi, menâsik 211. )
Minâ günlerinden maksat, kurban bayramının 2,3,4 üncü günleridir. Bir başka ifadeyle, Zilhiccenin 11,12,13 üncü günleridir. Bu ise tahdis etmiş oldukları iki ay on günlük sürenin dışında ki bir olaydır.esas dikkat edilmesi gereken Hac ayları olarak göstermiş oldukları sürede Arafe vakfesini hac süresinin son gününe bağlamış oldukları rivayet iddialarıdır.
Arafe vakfesiyle ve hac aylarıyla ilgili olarak tahdis etmiş oldukları bu rivayetler asılsız olup, Kur’an’la çelişmektedirler. Bu hususta Kur’an’dan mealen:
- Hacc, bilinen aylardadır. Kim o aylarda (ihrama girerek) haccı (kendisine) farz ederse bilsin ki, Hacda kadına yaklaşmak, günâha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir. (Yol için) kendinize azık alın(da bir günaha düşmekten korunun), çünkü azığın en iyisi (Allah’ın azabından) korunmadır. Ey akıl sahipleri benden korkun! 2/197
Kur’an’a göre hac edebilme süresi aylardan müteşekkildir ve bu aylar öyle aylardır ki, meşhur olup kesinlikle bilinmesi mümkün olan, bilinen aylardır. Şimdi bu ayların kaç tane ve hangi aylar olduğuna Kur’an’dan bakalım. Bu hususta Kur’an’dan mealen:
- Allah ve Resûlünden, andlaşma yaptığınız müşriklere ihtardır. 9/1
- Dört ay daha yeryüzünde dolaşın, bilin ki siz Allah’ı âciz bırakamazsınız ve Allah, kafirleri rezil (perişan) edecektir! 9/2
- Allah ve Resûlünden, hacc-ı ekber günü, insanlara bir ilândır ki, Allah da Resûlü de müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki siz, Allah’ı aslâ âciz bırakacak değilsiniz (Ey Muhammed!) küfredenlere elim azâbı müjdele. 9/3
- Ancak andlaşma yaptığınız müşriklerden, (şartlara tam riâyet eden ve andlaşma şartlarından) hiçbir şeyi eksik bırakmayan ve size karşı hiç kimseye arka çıkmayanların andlaşmalarını, kendilerine tanıdığınız süreye kadar tamamlayın. Çünkü Allah (azabından) korunanları sever. 9/4
- Haram ayları çıkınca (Allah’a) ortak koşanları nerede bulursanız öldürün; onları yakalayın hapsedin, ve her gözetleme yerinde otur(up) onları bekleyin. Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekâtı verirlerse yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah bağışlayan, esirgeyendir. 9/5
Mealini yazmış olduğum bu dört ayette, Haram ayların dört olduğu ve bu ayların peş peşe geldiği ile başlangıcının “Hacc-ı Ekber Günü” olduğu açıktır. Haram aylarla, hac aylarının aynı aylar olup olmadığını ve “Hacc-ı Ekber Gününün” başlangıç olarak, haram, haram aylarında başlangıcı olup olmadığını tetkik edecek olursak, aynı olduğunu görürüz. Zira haram Hac aylarından başkası değildir, bu aylarda getirilen yasaklar, hacıların kolay hac etmelerine büyük faydalar sağlamaktadır. Müşriklere dört aylık bir süre ihtar edilmiş, haram aylarda Kur’an’da sarih olarak dörttür ve haram ayların bitişi bu ihtar edilen sürenin bitişi olarak belirtilmiştir. Zira “Haram ayları çıkınca” ifadesi bunu göstermektedir. Haccın haram aylar içerisinde olduğu başlangıcının “Hacc-ı Ekber Günü” ifadesinden anlaşılır. Tüm haram ayların Hac etme süresini kapsayıp kapsamadığı konusunda, Kur’an’dan mealen:
- Ey iman edenler, ne Allah’ın işaretlerine, ne harâm aya, ne kurbana, ne gerdanlık(lı kurban)lara ve ne de Rab’lerinin lütuf ve rızâsını arzu ederek, Beyt-i Harâm’a doğru gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram’dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı beslediğiniz kin, sizi saldırıya sevk etmesin, iyilik ve takvâ üzerine yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir. 5/2
- Allah, Kâbe’yi, o Beyt-i Haram’ı insanlar için kıyam (hayat ve güven) durağı yaptı, ve Haram ayı, kurbanı, boynu bağlı kurbanlıkları da (böyle yaptı) ki Allah’ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah’ın her şeyi bilici olduğunu anlıyasınız. 5/97
Bu iki örnekte, Kâbe Beyt-i Haram olarak isimlendirilmiş. Haram ayında ona ilgisinden dolayı haram ay adını aldığı anlaşılmaktadır. İhramda yine bu şekilde isim almış olmaktadır. Zira haram kelimesi hacla ilgili olarak, hacca gelen kimselerin yapmaması gereken bazı fiillerle ilgilidir, bunlar öyle fiillerdir ki, hacca gelen kimselerin bunları yapması hac etme süreleriyle ilgili olarak yasaktır. Örneğin: Kara avı yasağı, saldırı olmaması halinde savaşmama gibi. Örneklerde Haram aylar dört tane olmasına rağmen bir ay olarak söylenmesi ve hacla ilişkilendirilmesi ve bu haram aydan maksat, hangi ay olduğu belirtilmemesi, tek olarak ifade edilen haram ayın, ayrı ayrı dört haram ayıda temsil ettiği manasındadır. Böylece, “Hac bilinen aylardadır” ifadesiyle, hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılmış olur. Bu itibarla, hac ayları rivayet ettikleri ve uygulamaya da koymadıkları, iki ay on gün değil, “dört haram aydır”.
Haram ayların hangileri olduğu konusunda da, Kur’an’la çelişen rivayetlerde bulunmuşlardır. Şöyle ki: 875-............ Ebû Bekre Nufey’ ibnu’l-Hâris es-Sakafi(R)’den tahdis etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: “Zaman (mikyas olan yıl hesâbı) Allah’ın gökleri ve Yer’i yarattığı gündeki (ilk) hey’etine dönmüştür. (Artık) sene on iki aydır. Bunlardan dördü harâm aylardır. Üçü arka arkayadır ki, Zu’l-kaide, Zu’l-hicce ve Muharrem’dir. Dördüncüsü de Cumâda’l-âhiri ile Şa’bân arasında olarak Mudar kabilesinin ayı olan Receb’dir”. (Buhâri, Kitâbu Bed’i’l-Halk C.6 S.2988 H.7 Ötüken.)
Kameri ayların adları Arapça da sırasıyla şöyledir:
1- Muharrem, 2- Safer, 3- Rebiulevvel, 4- Rebiussani, 5-Cemâdilûla, 6- Cemadilahire, 7- Receb, 8- Şaban, 9- Ramazan, 10- Şevvel, 11- Zulkade, 12- Zülhicce.
Rivayette, haram ayların peş peşe gelen 11, 12, 1. nci aylar ile bunlardan ayrı olarak 7. nci ay olan Receb ayını saymışlardır. Böylece, Muharrem ile Receb ayı arasında beş ay ve Receb ile Zulkade arasında üç ay bulunduğunu iddia etmişlerdir. Bu ise Kur’an’a uymamaktadır, zira, Haram aylar hiç birisi istisna olmamak üzere peş peşe gelen aylardır. Buna örnek olarak Kur’an’dan mealen:
- Allah ve Resûlünden, andlaşma yaptığınız müşriklere ihtardır. 9/1
- Dört ay daha yeryüzünde dolaşın, bilin ki siz Allah’ı âciz bırakamazsınız ve Allah, kafirleri rezil (perişan) edecektir! 9/2
- Haram ayları çıkınca (Allah’a) ortak koşanları nerede bulursanız öldürün; onları yakalayın hapsedin, ve her gözetleme yerinde otur(up) onları bekleyin. Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekâtı verirlerse yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah bağışlayan, esirgeyendir. 9/5
Bu ayet meallerinde belirtildiği gibi, haram ayların peş peşe olması kesin olup, bunun aksi mümkün değildir. Zira, bu aylarla ilgili olarak, müşriklere dört aylık bir ihtar verilmiş ve bu ayların bitişi ile de Müslümanlardan, onların hakkında yaptırım uygulamaları istenmiştir. İddia ettikleri gibi haram aylar bitişik olmamış olsa idi o zaman bu dört aylık sürenin dört ay olarak bir manası kalmazdı, zira Receb ayının gelmesi için aradan aylar geçmesi gerekiyor. Böyle bir iddianın ise ne mantığı vardır, nede Kur’an’a uygunluğu. Böylece anlaşılır ki, haram aylar, hac aylarının başlangıcı olduğunda ihtilaf olmayan, Şevval ayından başlamak üzere, ondan sonra gelen Zulkade, Zülhicce ve Muharrem oyları olmak üzere bitişik dört aydır. Receb ayı haram aylara dahil değildir. Bu dört ayda Hac edecek kimselerin Hac etmesi mümkündür. Hac etme süresinin farzı, Hac eden kimselerin her biri için iki gündür. yani hac eden bir kimse bu dört ay içerisindeki her hangi bitişik iki günde haccını tamamlayıp ihramdan çıkmak suretiyle evine veya eski yaşantısına dönebilir, ihramdan çıkmak ihram dedikleri elbiseyi çıkarmak manasında olmayıp, hac etme sırasında kendisine yasak olan şeyleri hac mıntıkasından da çıkmak suretiyle yapa bilmesidir. Hacda bulunduğu müddetçe ihramdan çıkmış sayılmaz, oradan geri dönüş yapması şarttır. Arafe günü gibi herhangi bir özel gün beklemesi gerekmez. Hac için Arafat dağına çıkan herkes için, Arafata çıktığı gün Arafe günüdür. Böylece geniş bir zaman diliminde pek çok kimsenin Hac etmesi mümkün olacağından, çoğu kere tehlikeli bir şekilde meydana gelen izdiham olayları ile, Bayanlı, Erkekli sıkışık bir vaziyette Hac etme olayı meydana gelmesinin engellenmesi mümkündür. İslam dininde, Can güvenliğini ve İslami tesettürü dışlayan Haccetme olayı yoktur.
Bu konularla ilgili olmak üzere, Kur’an’dan mealen:
- Ey Âdem oğulları, her mesci(de gidişiniz)de süs(lü, güzel elbiseler)inizi (üzerinize) alın; yiyin için, fakat isrâf etmeyin; çünkü O, isrâf edenleri sevmez. 7/31
Her mescide gidildiğinde, gidenlerin süslü güzel elbiselerini giymeleri mecburidir. İhram diye giydikleri bez iki parçasından süslü ve güzel elbise diye bahsetmek mümkün değildir. Yoksa o bez parçasına sarınanlar, Mescid-i Haram’da olduklarının ve Mescid- Haram’ında bir Mescid olduğunun farkında değiller mi?
İhrâm dedikleri şey: Peştamal gibi, iki beyaz bez olup, biri belden aşağı sarılır, öteki omuzlara sarılır, iple bağlanmaz, düğümlenmez. Allah süslü güzel elbiselerinizi giyin diye emrediyor, bunlarsa elbiselerin çıkarıp en zevksiz denebilecek iki bez parçasına sarınıyorlar, ona da sarınma dense!
- Hacc, bilinen aylardadır. Kim o aylarda (ihrama girerek) haccı (kendisine) farz ederse bilsin ki, Hacda kadına yaklaşmak, günâha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir. (Yol için) kendinize azık alın(da bir günaha düşmekten korunun), çünkü azığın en iyisi (Allah’ın azabından) korunmadır. Ey akıl sahipleri benden korkun! 2/197
Hac ayları, haram aylar olan, Şevval, Zulkade, Zülhicce ve Muharrem aylarıdır.
- Hac’ta iken Allah’ın fazlından istemeniz günah değildir. Arafat’tan döndüğünüzde Meş’ar’i haram’da Allah’ı zikredin. O’nu, sizi hidayet eylediği gibi anın. Çünkü bundan önce siz, delâlette idiniz. 2/198
Burda da, Hac’ta rızık edinmek için ticaret veya iş yapılabileceğinin; başka bir ifadeyle Hacc esnasında parasal kâr amacıyla çalışılabileceği. Ayrıca, “”Arafattan dündüğünüzde Meş’ar-i haram da, Allah’ı zikredin” denildiğine göre, aynı zamanda Arafat’a da çıkılacağı belirtilmiş olmaktadır.
- Sonra herkesin döndüğü yerden siz de dönün ve Allah’tan af dileyin. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. 2/199
- Hac ibadetlerinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi hattâ daha kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur. 2/200
- Sayılı günlerde Allah’ı anın. Kim acele edip iki gün içinde (hacdan) dönerse ona günâh yoktur. Kim geri kalırsa korunduğu takdirde ona da günâh yoktur. Allah’tan korkun ve O’nun huzûruna toplanacağınızı bilin. 2/203
Böylece iki günde Hac edilebileceği anlaşılmış olur, Korunduğu, yani Hac’ta yapmamsı gerekenleri yapmadığı takdirde isteyen iki günden fazlada kalabilir. İki günlük Hac süresi acelesi olan kimseler içindir. Bu duruma göre Hac ayları olan dört haram ayın iki gününde Hac farizasını tamamlamak mümkündür, bu iki gün acelesi olan vurgulamasından dolayı bitişik iki gün olması gerektiği de açıktır. İki günden daha fazla kalmak isteyenlerin de bulunabilmesi bütün hacıların birlikte toplanacakları özel bir Arafe gününün olmadığını da göstermektedir.
- Haccı insanlar arasında ilân et. Yaya olarak ve binekler üstünde, her uzak yollardan sana gelsinler. 22/27 - (Gelsinler)ki kendileri için birtakım faydalara tanık olsunlar ve (Allah’ın) kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Onlardan yiyin, sıkıntı içinde bulunan fakire de yedirin. 22/28
- Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i atik (Kabe’y)’i tavaf etsinler. 22/29
Yukarıda yazılı üç ayet mealinde görüldüğü gibi, hac etme sıralaması belirtilmiştir. Şöyle ki, hacca gelen kimseler önce kurban keserler, sonra temizlenirler (Saçları tıraş etmek, kısaltmak, tırnakları kesmek, yıkanmak ve sair temizlik gereklerini yapmak sûretiyle) bundan sonra adaklarını yerine getirirler, bu hususları yaptıktan sonradır ki Kabe’yi tavaf edebilirler. Rivayetlerde ise durum tam bunun tersinedir. Yani önce hac edilir, ondan sonra en son olarak kurban kesilir ve tıraş olunur. Bu arada isteyen kurban kesmeden önce ve sonra saçını tıraş edebilir veya kısaltabilir iddiasındadırlar. Şöyle ki:
876- Abdullah İbnu Amr İbni-l-Âs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) Veda Haccı’nda Mina’da, halkın meselelerini sorması için durmuştu. Bir adam gelip: “(Ben kurbanın tıraştan önce olacağını) bilemedim ve kurbandan önce tıraş oldum?” dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ): “(Şimdi de kurbanını)kes, burada bir beis yok” cevabını verdi. Bir başkası daha gelip: “(Taşı kurbandan önce atmak gerektiğini) bilemedim ve taşlamayı yapmadan kurban kestim” dedi. Buna da: “ Şimdi taşını at, bunda bir mahzur yok!” diye cevap verdi. O gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm )’a “Şunu önce yaptık”; Bunu sonra yaptık” şeklinde takdim te’hirle ilgili ne soruldu ise hepsine: “Yap bunda bir mahzur yoktur!” diye cevap verdi”. (K.S. 1461 C.6 S.31-32 Akçağ, alıntıları: Buhari, Hacc 131, İlm 23,46, Eymân 15; Müslim, Hacc 327,(1306); Muvatta, Hacc 242,(1,421); Tirmizi, Hacc 76,(916); Ebu Dâvud, Menâsik 80, (2014); İbnu Mâce, Menâsik 74,(3051). )
877- Hz. Hafsa (radıyallahu anhâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) zevcelerine, veda Haccı senesinde ihramdan çıkmalarını emretti. Ben: “Siz niye ihramdan çıkmıyorsunuz? diye sordum. “Ben başımı telbit ettim, kurbanlığımı hazırladım, kurbanlığımı kesmeden ihramdan çıkmam” diye cevap verdi”. (K.S. 1468 C.6 S.40 Akçağ, alıntıları: Buhari, Hacc 34,107,126, Meğazi 77, Libâs 89; Müslim, Hacc 186,(1229); Muvatta, Hacc 180,(1,394); Ebu Dâvud, Menâsik 24, (1806);Nesâi, Hacc 40,(5,136) 67,(5,172); İbnu Mâce, Menâsik 72,(3046). )
Böylece hiçbir sıralama kabul etmedikleri gibi, en önce olması gereken kurban kesme ve temizlenme (tıraş v.s.) işini esas kural olarak en sona almaları Kur’an’a uymamaktadır. Diğer bir hususta en önce kurban kesilmesi lazım geldiğinden, kurban bayramı diye bir şeyin İslam Dininde olmadığı da kolayca anlaşılır.
Ömre ve Hacla ilgili olarak da şu iki örneği verebiliriz, Kur’an’dan mealen:
- Allah için haccı ve ömre yi tamamlayın. Eğer (herhangi bir sebeple bundan) alıkonulsanız kolayınıza gelen kurbanı (gönderin); kurban, mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan, ya da başından bir rahatsızlığı bulunan (bundan ötürü tıraş olmak zorunda kalan) kimse, oruçtan, sadakadan veyâ kurbandan (biriyle) fidye (verir). Güvene kavuştuğunuz zaman, hac (zamânın)a kadar ömre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurbanı bulamayan kimse üç gün hac da, yedi gün de döndüğünüz vakit olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu âilesi Mescid’i Haram (civarın)da oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve Allah’ın cezâsının çetin olduğunu bilin. 2/196
Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, Ömre zamanı hac ayları başlamadan önceki yani hac ayları dışındaki aylar da söz konusudur. Zira “Hac (zamanın)a kadar Ömre ile faydalanmak isteyen” ifadesi bununla ilgilidir, ve dikkat edilirse, Hac etme sıralaması yine önce kurban, sonra tıraş (ile temizlik) ve ondan sonra Kabe’yi tavaftır. Dikkat edilirse, Namazda da abdest namazdan öncedir, yani önce temizlik sonra ibadet olayı vardır. Hac ederken de, Kabe tavafını temizlenmiş olarak yapmak lazımdır, yoksa kirli, pasaklı bir şekilde Kabe’yi tavaf edip, Hac bittikten sonra tıraş olup temizlenmenin Hac ile bir ilgisi yoktur. - Andolsun, Allah, Elçisinin rüyâsını doğru çıkardı. (Allah’ın Elçisi, rüyâda ashâbiyle birlikte Mekke’ye girdiklerini, bazılarının saçlarını tamâmen tıraş ettiklerini, bazılarının da kısalttığını görmüştü.) Allah dilerse güven içinde (kiminiz) başlarınızı tıraş ederek ve (kiminiz saçlarınızı) kısaltarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi, bundan önce, size yakın bir fetih verdi. 48/27
Bu örnekte de, tıraş veya saçları kısaltmanın Mescid-i Harâm’a girmeden önce olduğu açıktır.
Hacca gidenlerin, Şeytanı taşlıyoruz diye günahsız bazı taşları; bu taşlarla örülmüş yapıları taşlamaları ve dolayısıyla onları lanetlemelerinin İslam Diniyle hiçbir ilgisi olmadığı gibi, aynı zamanda bu vebal olan büyük bir günahtır.
Kur’an’dan mealen:
- Sonra bunun ardından yine kalpleriniz katılaştı: şimdi onlar taş gibi. Hattâ daha katıdır. Çünkü öylesi taş var ki. İçinden ırmaklar fışkırır; öylesi var ki, Allah korkusundan yukarıdan (yere) düşer. Allah, yaptıklarınızı bilmez değildir. 2/74
Şeytanı taşlayıp onu lanetlemenin yolu masum taşları taşlamak değildir. Şeytanla nasıl mücadele edileceği Kur’an’da açıktır. Ancak Kur’an esas alınarak şeytanla mücadele edilebilir.
Bütün bu örneklerde görüldüğü gibi, Hac etmenin Kur’an’dan anlaşılamayacağı; bunun için rivayetlere ihtiyaç olduğu yolundaki iddialar aslı olmayan boş iddialardır. Zira, Hacla ilgili her husus Kur’an’da açıkça belirtilmiştir. Hacla ilgili rivayetleri ise, kendi aralarında çelişkili olduğu gibi, bir çok hususta da Kur’an’a uymamaktadırlar.
Buraya kadar yazmış olduğum birçok hadis örneğiyle, Kütüb-i Sitte’deki rivayetlere bağlı, Ehli Sünnet inancında olan mezheplerin fıkıhlarına esas olarak aldıkları rivayetlerin durumunu gözler önüne sermeyi amaçladım. Bazen rivayetleri bir birleriyle karşılaştırarak aralarında ki çelişkilere dikkat çektim. Bazen de Kur’an ayetleriyle (Türkçe meallerini yazmak suretiyle) rivayetleri karşılaştırarak Kur’an’a uymayan rivayetlerden örnekler verdim. Bazen de Kur’an’da yeterli bilgi olmadığını, mücmel olduklarını iddia ettikleri, Hac, Zekat, Namaz konularında, Kur’an ayetlerinden delil göstermek suretiyle iddialarında haksız olduklarını kanıtlamaya çalıştım. Şu var ki, tenkit edilebilecek daha birçok rivayetleri olmasına rağmen verdiğim misallerin anlamak isteyen kimseler için yeterli olduğu kanaatindeyim.
Bilindiği gibi, bu çağda dahi dünya üzerinde Müslüman olduğunu söyleyen yüz milyonlarca insan bulunmaktadır ve bu insanların inanç farklılıkları göstermelerinin, bir birleriyle kardeş müminler olmaları gerekirken tam aksine, inanç mücadeleleri içinde olmalarının yegane sebebi, ellerinde mevcut olan tahrif edilmemiş Kur’an’ı rehber edinecekleri yerde. Kur’an’ın yanına bunlar da Kur’an gibidir, hatta Kur’an’ı nesh edebilecek güçtedir diye iddia ettikleri rivayetlerdir. Zira, Şii’si, Vehhabi’si dahil olmak üzere her grup kendi keyfine göre bir din anlayışı sergilemekte ve kendine gerekçe olarak elindeki rivayetleri delil göstermektedir. Halbuki rivayetleri bir tarafa bırakıp, yalnız Kur’an’ı rehber edinselerdi, kolayca bir inanç birliği meydana getirebilirlerdi. Zira Kur’an’da ne çelişki nede eğrilik vardır. O öyle bir kitaptır ki, içinde bütün misaller mevcut olduğu gibi, kolay anlaşılır, batini öğreti ihtiva etmeyen açık bir kitaptır. Ona yapışan yoluna asla şaşırmaz, “O Ürvetül Vuskadır“, onun kopması olayı yoktur.
Sonuç olarak şunu belirteyim ki, bir kimsenin Müslüman olabilmesinin şartlarından olarak. “Kur’an’ı başka hiçbir kaynağa ihtiyaç göstermeden, İslam Dini için yeterli ve Normal İnsan duyularıyla anlaşıla bilir, hiçbir Batini mana içermeyen açık bir kitap olarak kabul etmesi gerekir”. Kur’an Peygamberden sonra, İnsanların ve Cinlerin İslam Dinini öğrenmek için tek bilgi kaynağıdır, O’nun bilgisi hiç kimsenin tekelinde olmadığı için, hidayet yolunu seçen herkese bilgisi açıktır.
Buraya kadar yazdıklarımla birinci kitabı tamamlamış bulunuyorum. İkinci kitapta, rivayetlerin inanç gruplarına nasıl etki ettiğini yine örnekli ve Kur’an’dan karşılaştırmalı olmak üzere göstermeye çalıştım, bu bağlamda olmak üzere, İslam adı altında teşekkül etmiş diğer inanç gruplarının inanç esaslarını konu ettim. Özellikle bugün taraftarları bulunan Vehhabilik Mezhebi ve Kutub-i Erbaa diye ellerindeki dört hadis kitaplarına göre mezhep ortaya koyan İmamiyye mezhebi ile tasavvufçuları, ayrıca İslam dini adına ortaya çıkarılan, İbni Sina ve İbni rüşt gibisinin görüşlerini konu ederek, Kur’an’a uymayan taraflarını göstermeye çalıştım. (Bu kitap dizgi aşamasında olup Allah kısmet ederse en kısa zamanda yayınlanacaktır).
ferec hüdür
Haniflerin sayısını artıran Allaha hamd olsun
kitabın tamamını okumak isteyenler için şiddetle tavsiye ederim
http://www.kuran-tekrehber.com/index.htm
|