HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: Daimi Zikir ve Makamlar Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Nisa-103
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 08 haziran 2005
Gönderilenler: 31
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Nisa-103

1- FENA MAKAMI
Sevgili okuyucular bundan sonra velâyetin yedi tane makamı söz konusu; velâyet makamları. Birinci makam fena makamı. Buradaki fena, "kötü" anlamında değil, "ifna olmak" anlamındadır. Allah'ın Zat'ında kişinin ruhunun ifna olmasından, yok olmasından, Allah'ın Zat'ında kaybolmasından, Allah'ın Zat'ına teslim olmasından kaynaklanıyor. Bakınız ne diyor Fatır Suresinin 18. âyet-i kerimesi:
"Ve men tezekkâ feinnemâ yetezekkâ linefsih, ve ilallâhilmasıyr."
Kim nefsini tezkiye ederse bunu kendi nefsi için yapmış olur ve (ruhu) Allah'a doğru yola çıkar (Allah'a ulaşır).
Çünkü nefsi Allahû Tealâ'ya nefsini tezkiye edeceğine dair yemin vermiştir. Ve (ruhu) Allah'a ulaşır. Tezkiye kademesi nefsin yedinci kademesi. Yedinci katın sonuda Allah'ın Zat'ına ulaşmaktır. Kim nefsini tezkiye ederse o Allah'a ulaşır. Allah'ın Zat'ı, o kişinin ruhuna meab olur, sığınak olur. İşte bu, Allah'a ruhun teslim olmasıdır. Nebe Suresinin 39. âyet-i kerimesi bunu söylüyor:
"Zâlikelyevmülhakk, femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ."
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün) Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi kendisini Rabbine ulaştıran (yolu, Sırat-ı Müstakiym'i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
Ruhu Allah'a ulaşır. Allah'ın Zat'ı o kişinin ruhuna meab olur, sığınak olur, diyor. O kişinin ruhu Allah'ın Zat'ında ifna olur, yok olur. Bunun için bu makamın adı fena makamıdır.

2- BEKA MAKAMI
Nefsinin kalbinde %51 nurla Allah'ın Zat'ına ulaşan kişi, %61 nurla yeni bir makama yükselir. Bu makam beka makamıdır. Nedir beka? Baki olmak. Allah yeni bir ruh yaratarak bu ruhunuza Allahû Tealâ bir taht ihsan eder. Bu tahta dikkat edin sevgili okuyucular, bir altın taht. Onlara Allah'ın katında bulunan bir makam vardır. Bir taht bu, ahiret yurdu. İşte Allah'ın katındaki bu taht altın bir tahttır. Eğer Huzur Namazı'nda Devrin İmam'ına geriden bakıyorsanız, en önde olanın sol tarafında ilerde kendisinden ilerde yerden 4 metre yükseklikte birçok altın taht göreceksiniz. Alttakiler altın, yukarıdakiler de altın ama üzerleri mücevherlerle süslü, en üstte ise tamamen mücevherlerle kaplı olur. İşte bu altın tahtlardan Allahû Tealâ kime vermişse, o kişiye taht ihsan etmiştir. O kişi tahtın sahibi olmuştur.
"Lehüm dârüsselâmi ınde rabbihim ve hüve veliyyühüm bimâ kânû ya'melûn." En'am-127
Onlar için Rablerinin indinde (huzurunda) teslim yurdu (altın tahtlar) vardır. Ve O (Allah) amellerinden dolayı onların mevlâsı (velîsi, dostu) olmuştur.
"Alâ en nübeddile hayren minhüm ve mâ nahnü bimesbûkıyn." Mearic-41
Onları daha hayırlı bir şekilde değiştirinceye kadar önümüze de kimse geçemez.
Sevgili okuyucular, burası velâyetin ikinci makamıdır.


3- ZÜHD MAKAMI
Bundan sonra kişi %10 daha nur kazandığı zaman zühd makamının sahibi olur. Zühd makamının sahibi olmanın özelliği; o kişinin günün yarısından daha fazla her gün Allahû Tealâ'yı zikretmesidir. Yani 24 saatlik bir günün 12 saatinden daha fazlasını zikirle geçiren bir kişi ancak o, zühd makamının sahibi olur. Negatif zühd Kur'ân-ı Kerim'in Yusuf Suresinin 20. âyet-i kerimesinde şöyle yer alıyor:
Az bir bedelle hemen esir tüccarlarına teslim ettiler diyor. Ona değer vermiyorlardı diyor. Pozitif zühd nedir? Zikre verdiğimiz değer. Kim her gün mesela 13 saat zikredebiliyorsa, zikirsiz geçen süre ne kadardır? 11 saat. Öyleyse bu kişi kesin olarak zahiddir.

4- MUHSİNLER MAKAMI (İKİNCİ TESLİM)
Beka makamında %71'e yükselen nefsin kalbindeki nurlar, zühd makamında %81'e yükselir sevgili okuyucular ve kişi %81 nurla yeni bir makama ulaşır. Bu makama muhsinler makamı denir. Bu kişinin fizik vücudu Allah'a teslim olmuştur.
"Ve men ahsenü diynen mimmen esleme vechehü lillâhi ve hüve muhsinün vettebe'a millete ibrâhiyme haniyfâ, vettehazallahü ibrâhime haliylâ."
O kişiden vechi, (fizik vücudu) dînde daha ahsen kim vardır? O kişi ki vechini (fizik vücudunu) Allah'a teslim etmiş ve muhsinlerden olmuştur. Ve hanif olarak Hz. İbrâhîm'in dînine tâbî olmuştur. Ve Allah Hz. İbrâhîm'i dost ittihaz etmiştir.
İşte burası fizik vücudun teslim makamı. Fizik vücudunu Allah'a teslim ederek muhsinlerden olan bir kişi. Nasıl bir şey bu? Ahsen olmak ne demek? Ahsen olmak; Allah'ın bütün emirlerini hiçbir istisna tanımamak kaydıyla mutlaka yerine getirmek, yasak ettiği hiçbir fiili de işlememek özelliğine sahip olmak sevgili okuyucular.
Ruhumuz yaratıldığı andan itibaren ahsendir. Allah'ın bütün emirlerine %100 itaat eder. Yasak ettiği hiçbir fiili işlemesi mümkün değildir. Bu sebeple ruhumuzun Allah'a teslimi ruhumuz Allah'ın Zat'ına ulaşarak gerçekleşir. Ama fizik vücudumuz ve nefsimiz ahsen değildir. Ahsen olmadıkları için onların teslimi ahsen olma hüviyetiyle gerçekleşecektir. İşte Allahû Tealâ nefs için şunu söylüyor:
"Lekad halaknel' insâne fiy ahseni takviymin sümme redednâhü esfele sâfiliyn." Tin-4,5
Andolsun ki, biz insanı (insanın nefsini) en güzele (ahsene) ulaşabilecek bir takvim içinde yarattık. Sonra onu esfel-i sâfiline reddettik.
Yani Biz nefsi "ahseni takvim", bir takvim içerisinde (bir zaman parçası içerisinde) ahsene ulaşabilecek olan bir özellikte yarattık, diyor. Fizik vücut için de, nefs için de aynı şey geçerli. İşte sevgili okuyucular, bir defa bir insanın fizik vücudunu Allah'a teslim edip etmediğinin birincil şartı o kişinin zikrinin mutlaka günün yarısını aşması halidir, yoksa zahid dahi olamaz kişi. Nerde kaldı Allah'a fizik vücudunu teslim etmek? Fizik vücudumuz Allah'a teslim olmaya başladığı noktadan itibaren o kişi fizik vücudunu Allah'ın bütün emirlerini yerine getiren, yasak ettiği hiçbir fiili işlemeyen bir hedef yöneltir. Ne zaman bu hedefe ulaşırsa o zaman muhsinlerden olmuştur bu kişi.

5- ULÛL'ELBAB MAKAMI
Bundan sonraki makam velâyetin 5. makamı ulûl'elbab makamıdır. Ulûl, sahipleri demek, elbab da lübbler demektir. Lübb, beş duyuyla algılamadığımız, beş duyunun ötesindeki fiziğin ötesindeki şeyleri görebilmek ve işitebilmek ve bunlar hakkında hüküm sahibi olabilmek yeteneğidir.
Sevgili okuyucular, Allahû Tealâ, daimî zikre ulaştığınız zaman kalbinizdeki semî hassasının üzerindeki mührü açar, kalbinizdeki kalp kulağınız işitmeye başlar. Kalbinizin gözleri üzerindeki bir perde alınır.
Öyleyse kalp kulağınızın Allah'ın söylediklerini işittiği, kalp gözünüzün gördüğü bir ortamda yaşamaya başlarsınız. Böylece hikmet sahibi olursunuz. Yani Kur'ân-ı Kerim'de bir âyet gördüğünüz zaman, o âyetin, 28 tane basamaktan hangisiyle alâkalı olduğunu bir bakışta çıkartmaya başlarsınız. İşte bu, hüküm sahibi olmaktır, hikmetin sahibi olmaktır. Ulûl'elbab makamının temelde üç tane vasıf şartı vardır. O kişinin mutlaka kalp gözü açık olacak, mutlaka kalp kulağı açık olacak, mutlaka hikmetin sahibi olacak. Bütün hikmet sahipleri, hayrın sahipleridir aynı zamanda. Neden? Nefslerinde hiç afet kalmadığı için. Daimî zikrin sahibi oldukları andan itibaren nefslerinde hiç afet kalmamıştır. Bir daha da afetin geri dönmesi mümkün değildir. Çünkü daimî zikir yaptıkları için, mühür hep zülmanî kapının üzerinde kalır. Karanlıkların artık o kalbe girmesi, o kişi ölene kadar mümkün değildir.
Öyleyse burası ulûl'elbab makamıdır. Ulûl'elbab makamının müşterek özelliği nedir? Hepsi daimî zikrin sahibidir. İşte Al-i İmran- 191:
"Ellezine yezkürûnallahe kıyâmen ve ku'ûden ve alâ cünûbihim, veyetefekkerûne fi halkıssemâvâti vel'ardı, rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ, sübhâneke fekınâ azâbennâr."
O (ulûl'elbab) ki (lübblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri) onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki); "Ey Rabbimiz!.. Sen bunları batıl olarak (boşuna) yaratmadın. Seni tespih (tenzih) ederiz. Bizi ateş azabından koru."
Daimî zikrin sahibi olmak, (insan üç halde bulunabilir). Üç halin üçünde de kesintisiz olarak Allah'ı devamlı zikretmektir. Ve sevgili okuyucular Al-i İmran Suresinin 7. âyet-i kerimesine göre, Kur'ân-ı Kerim'in müteşabih âyetlerinin açıklanabilmesi yetkisi, Allah'ın ulûl'elbab kullarına verilmiştir. Allahû Tealâ diyor ki orada;
"Hüvellezî enzele aleykel kitâbe minhü âyâtün muhkemâtün hünne ümmül kitâbive uharu müteşâbihât. Fe emmellezine fî kulûbihim zeygun feyettebi'ûne mâ teşâbehe minhübtigâel fitneti vebtigâe te'vîlihi, ve mâ ya'lemü te'vîlehü illâllahü, verrâsihûne fîl'ılmi yekûlüne âmenna bihi, küllün min ındi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illa ülülelbâbi."
O (Allah) ki; Kitab'ı sana O indirdi. Onda bir kısmı muhkem (manâsı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; Bunlar (Levh-i Mahfuz'daki) ümmülkitap'ta (yer alan açık ve kesin âyetler)dir. Diğerleri ise müteşabih (manâsı kapalı, açıklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çıkarmak ve (kendi yararına uygun) teviylde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitap')ın müteşabih olan kısmına uyarlar. Halbuki onların te'vil'ini, kimse bilmez ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan RASİHUN (Rüsuh sahipleri) ise derler ki; "O'na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katından (indirilme) dir." Bunu kimse tezekkür edemez, ancak Ulûl'elbab tezekkür edebilir.
Ulûl'elbab olmak demek, zemin katın sırlarına hakim olmak demek. Allahû Tealâ, en büyük sırrının bulunduğu ana dergâhı onlara apaçık bir şekilde gösterir. Altın paraların kocaman bir küme oluşturduğu, Hz. Ebubekir'in kürsüsü, herkesin önündeki Kur'ân-ı Kerim'ler, rahleler, onarlık insan ruhlarının sırası, sağ kanat velîsi, sol kanat velîsi, birazcık yukarıda Devrin İmam'ının yedinci kata çıkanlara verdiği özel dersler, herşey ona gösterilir. Allahû Tealâ'ya ulaştıran Sırat-ı Müstakiym'in başlangıç altın kapısı, hepsi gösterilir.

6- İHLÂS MAKAMI (ÜÇÜNCÜ TESLİM)
Ne zaman bu daimî zikre ulaşmış kişi, göğün birinci katını görmeye başlarsa sevgili okuyucular, bu noktadan itibaren o kişi yeni bir merhaleye ulaşır: İhlâs sahibi olur. Burası hikmetin ikinci ve son kademesidir. Hikmet, bir sacayak üzerine oturur. Hüküm sahibi olmak, tezekkür (daimî zikir) ve hayır. Neden hayır? Çünkü nefsinde artık afetler yoktur. Artık hep hayır işler. Hiçbir zaman şerr işlemesi mümkün değildir o kişinin. Beyyine Suresi 5. âyet-i kerime. Allahû Tealâ diyor ki:
"Ve mâ ümirû illâ liya'büdullahe muhlisıyne lehüddiyne hünefâe ve yükıymussalâte ve yü'tüzzekâte ve zâlike diynülkayyime."
Onlar emrolunmadılar. Sadece hanifler olarak Allah için dînde halis (nefslerini halis kılmış) kullar olmakla emrolundular. Ve namaz kılmakla ve zekât vermekle emrolundular. İşte kayyum olan dîn budur.
Nefslerini dînde halis kılmış. Yani nefslerindeki bütün katışıkları, bütün negatifleri yok etmiş insanlar. İşte burası ihlâs makamıdır. Göğün birinci katı gösterilmeye başlandığı andan itibaren kişi ihlâs makamının sahibidir. Velâyetin altıncı makamı. O ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci katlar, yedinci katın Sidret-ül Münteha'ya kadar bütün özellikleri bu kişiye gösterilir. Ne zaman Sidret-ül Münteha'yı görmek nasip olursa, İndi İlâhî'den sonra, bu noktada Allahû Tealâ o kişiyi mutlaka Tövbe-i Nasuh'a davet eder. Tövbe-i Nasuh, ihlâstan sonraki salâh makamının açılışıdır.

6.1- İSLÂM OLMAK
Sevgili okuyucular, bu kişi ihlâs makamında nefsini de Allah'a teslim etmiştir. Velâyetin birinci makamı olan fena makamında ruhunu Allah'a teslim eden kişi, İslâm olmanın birinci safhasını gerçekleştirmiştir. Ne zaman bu kişi, fizik vücudunu Allah'a teslim ederse, velâyetin dördüncü makamında o zaman İslâm olmanın ikinci safhasınıı gerçekleştirmiştir. Ne zaman bu kişi velâyetin altıncı makamında nefsini de Allah'a teslim ederse, o zaman İslâm olmanın üçüncü safhası da tahakkuk etmiştir. Bu kişi Allah'a gerçek anlamda teslim olmuştur. Üç teslim tamamlanmıştır: Ruhun teslimi, birinci teslim. İslâm olmanın, Allah'a teslim olmanın birinci safhası. Fizik vücudun teslimi, velâyetin dördüncü makamı. Bu kişi fizik vücudunu da Allah'a teslim ederek İslâm olmanın ikinci safhasını gercekleştirmiştir. Ve kişi velâyetin altıncı makamında nefsini de Allah'a teslim etmiş ve İslâm olmanın üçüncü safhasını da tamamlamıştır.Yani İSLÂM OLMAK şerefine ermiştir.

6.2- BÜTÜN SAHÂBE İSLÂM OLMUŞTUR
Sevgili okuyucular, Allah Kur'ân-ı Kerim'de sahâbeyi her konuda misal vermiştir. Bütün sahâbe ruhlarını Allah'a ulaştırıp birinci teslimi gerçekleştirdiler. Zümer Suresinin 18. âyet-i kerimesi bunu kesinleştiriyor:
"Elleziyne yestemi'ûnelkavle feyettebi'ûne ahseneh, ülâikelleziyne hedâhümullahü ve ülâike hüm ûlül'elbâb."
Onlar (sahâbe) sözleri işitirler ve onların (sözlerin) ahsen olanına (Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından söylenilenine) tâbî olurlar. İşte onlar hidayete erenlerdir (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıranlardır). Ve onlar ulul'elbabtır (daimî zikrin sahipleridir).
Onların hepsi hidayete erdiler diyor Allahû Tealâ. Ruhlarını Allah'a ulaştırdılar, fizik vücutlarını ve nefslerini Allah'a verdikleri yeminleri gerçekleştirmek suretiyle hidayete erdirdiler.
Peki bütün sahâbe fizik vücutlarını Allah'a teslim ettiler mi? Kesin. Al-i İmran Suresi 20. âyet-i kerime. Allahû Tealâ şöyle söylüyor:
"Fe in hâccûke fe kul eslemtü vechiye lillâhi ve menittebe'an. Ve kul lillezineütül kitâbe velümmiyyîne e'eslemtüm. Fe in eslemû fe kad ihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belag. Vallahü basirun bil'ıbâd."
Eğer, seninle tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: "Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik…" O kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: "Siz de (fizik vücudunuzu Allah'a) teslim ettiniz mi?" Eğer teslim ettilerse; o zaman (onlar) andolsun ki hidayete ermişlerdir. Eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen (görev) ancak tebliğdir. Allah kullarını Basir'dir (görendir).

6.2.1- ALLAH'A TESLİM OLMAK (İSLÂM OLMAK) FARZDIR
Bu âyet-i kerime, başlı başına sahâbenin hem ruhlarını hem de fizik vücutlarını Allah'a teslim ettiklerini ispat ediyor. Allahû Tealâ, Allah'a teslimi farz kılmış. Diyor ki:
"Ve eniybû ilâ rabbiküm ve eslimû lehü min kabli en ye'tiyekümül'azâbü sümme lâ tünsarûn." Zümer-54
Allah'a dön (ruhunu Allah'a ulaştır) ve (böylece) Allah'a teslim ol, üzerine azap (kabir azabı) gelmeden önce (ölümden önce).
Allahû Tealâ Nisa-58'de diyor ki:
"İnnallahe ye'mürüküm en tüeddûl'emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtüm beynennâsi en tahkümû bil'adl, innallahe ni'immâ ye'izuküm bih, innallahe kâne semiy'an basıyrâ."
Allah emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah bununla size bir ni'met veriyor. Ve Allah işiten ve bilendir.
Onların sahibine diyor. Emanetleri çoğul kullanmış, sahibi, ehli tekil olarak kullanılmış. Emanetlerin hepsini, onların sahibine, sahibi olan tek varlığa (Allah'a) teslim edin diyor.
Bakara Suresinin 208. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuyuror:
"Yâ eyyühellezine amenûdhulû fissilmi kâffeten, ve lâtettebi'û hutuvâtişşeytan. İnnehü leküm adüvvün mübin."
Ey âmenû olan (îmân eden) kimseler! Hepiniz birden SİLM (teslim olma dairesi) içine girin... Şeytanın adımlarına (izlerine) tâbî olmayın. Hiç şüphesiz o, sizin için apaçık bir düşmandır.
Al-i İmran Suresi 102. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
"Yâ eyyühellezine âmenüttekullahe hakka tükâtihi ve lâ temütünne illâ veentüm müslimûn."
Ey îmân edenler! Hakkıyla takva sahibi olanlar (nasıl bir takvanın sahibi ise aynı onlar) gibi Allah'a karşı takva sahibi olun ve ölmeden (önce) Allah'a teslim olun.
"Ve vassa biha ibrahimü benihi ve ya'kub. Ya beniyye innallahestafa lekümüddine fe lâ' temütünne illâ ve entüm müslimün." Bakara-132
İbrâhîm de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yâkub da (o sıra oğullarına;) "Ey oğullarım! Muhakkak ki Allah bu dîni sizin için seçti. Artık siz ölmeyin; ancak Allah'a teslim olarak (ölün)" dedi.
Demek ki Allah'a ruhumuzu, Allah'a fizik vücudumuzu Allah'a nefsimizi teslim etmek hepimizin üzerine farz.
Sevgili okuyucular sahâbenin hepsi bunları Allah'a teslim etmişler. Nefslerini de teslim etmişler mi? Allahû Tealâ diyor ki Al-i İmran 20'de:
"Fe in hâccûke fe kul eslemtü vechiye lillâhi ve menittebe'an. Ve kul lillezineütül kitâbe velümmiyyîne e'eslemtüm. Fe in eslemû fe kad ihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belag. Vallahü basirun bil'ıbâd."
Eğer, seninle tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: "Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik…" O kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: "Siz de (fizik vücudunuzu Allah'a ) teslim ettiniz mi?" Eğer teslim ettilerse; o zaman (onlar) andolsun ki hidayete ermişlerdir. Eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen (görev) ancak tebliğdir. Allah kullarını Basir'dir (görendir).
Demekki bütün sahâbe İslâm olmak şerefine ermiş.

6.2.2- KADİR GECESİ
Bu gece başbaşayız. Bu güzellikleri beraber yaşayacağız. Bu sizin için bir hatıra olacak. Bu geceyi, üçüncü bin yıla girdiğimiz ilk geceyi hatırlayacaksınız. Bu, asıl anlam taşıyan manâsıyla bu gecenin özelliği, yani üçüncü bin yıla girmenin hiç kaldığı, bir başka asıl var. Yaradan'ın ve bütün günlerin en önemli gecesi: Kadir Gecesi. Bunları size Kadir Gecesi anlatıyorum. Bu gece bu olayı tamamlamak istiyorum. Kim size Kur'ân'daki İslâm'ı sorarsa, ona diyeceksiniz ki, öğrenmek istiyor musun? İşte sana kasetler. Baştan sona kadar. Bu bir özet anlatım. Bu iş yirmi saat, yirmibir saat süren bir konu. Ama bu gece üç dört saatin içerisinde zannediyorum bunu inşaallah tamamlamamız mümkün olacak. Öyleyse sonuca doğru yaklaşıyoruz.

7- SALÂH MAKAMI
Kim böyle bir teslimler dizisini tamamlarsa, nefsini de Allahû Tealâ'ya teslim ederse, İslâm olmuştur. İslâm olmanın son basamağı salâh makamıdır. Bu makam, hikmetin de ötesini ifade eder. Bakara Suresinin 151. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V) için şunu kullanıyor:
"Kemâ erselnâ fiküm resûlen minküm yetlü aleyküm ayatina ve yüzekkiküm ve yü'allimükümülkitâbe velhıkmete ve yüallimüküm mâ lemtekünü ta'lemun."
Nitekim size; içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup, açıklasın) ve sizi (nefslerinizi) tezkiye etsin, size Kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.
Sevgili okuyucular, hikmetin ötesi, işte o ötesi salâh makamıdır. Kim yedi katı da görürse, (Allah'ın Zat'ı hariç) herşeyi görürse, yedinci katın yedi alemini de, onu mutlaka Allahû Tealâ Tövbe-i Nasuh'a davet eder. Bu davetin neticesinde Allahû Tealâ, eğer o kişiyi irşad makamına getirecekse, "irşada memur ve mezun kılındın" cümlesiyle, ona kâinattaki en büyük ihsanı verir. O kişi artık başka insanlar için yaşamaya başlayacak olan bir özelliğe kavuşturulacaktır Allahû Tealâ tarafından. Onun hayatının bir zevki olacaktır: Kendini başkalarına adamak, başkalarına vakfetmek gibi. Bu bir fedakârlıktan çok, bir zevktir. Bir yaşam biçimi, muhteşem bir olay. Tahrim Suresinin 8. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ öyle söylüyor:
"Yâ eyyühelleziyne âmenû tûbû ilallahi tevbeten nasûhâ, asâ rabbüküm en yükeffire anküm seyyiâtiküm ve yüdhıleküm cennâtin tecriy min tahtihel'enhâr, yevme lâ yuhziyllahünnebiyye velleziyne âmenû ma'ah, nûrühüm yes'â beyne eydiyhim ve bieymânihim yekuûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfirlenâ, inneke alâ külli şey'in kadiyr."
Ey âmenû olanlar! Allah'a nasuh tövbesiyle tövbe edin ki Allah sizin günahlarınızı örtsün ve sizi altından nehirler akan cennetlere koysun. O gün Allah nebîleri ve Onlarla birlikte âmenû olanları utandırmayacaktır. (o gün) Onlar nurları önlerinde ve sağlarında olarak yürürler ve (nasuh tövbesini yaptıkları gün) Rabbimiz nurumuzu tamamla bizleri bağışla, muhakkak ki sen herşeye kadirsin, derler.
İşte Tövbe-i Nasuh, nefsinin kalbindeki bütün afetleri yok olmuş olan ihlâs makamının sahiplerine, bütün gök katlarını tamamen gördükleri zaman Allahû Tealâ tarafından bir ni'met olarak verilir. Bu bir emirdir ve Allah'a bu istikametteki son noktada Tövbe-i Nasuh'la tövbe edilir. Allah'ın söylediği kelimeler tek tek tekrar edilerek Tövbe-i Nasuh gerçekleştirilir. Kişi artık salâh makamındadır.

7.1- İRADENİN BAĞLANMASI VE REF EDİLMESİ
Salâh makamı da kendi içinde yedi ayrı basamak oluşturur. Bunlardan ilk dördü atlanırsa, beşincisinde iradenin bağlanması, altıncısında iradenin ref'i vardır; (iradenin kaldırılması). Allah'ın iradesine kişinin bağlanması. Bütün hayatını Allah'tan aldığı emirlerle geçirmesi. Ve bütün ümmetlerdeki, kavimlerdeki resûllerden birisini de Allahû Tealâ, Devrin İmam'ı olarak tayin eder. O kişi de tasarruftadır. Allah'ın tasarrufuna girer. Burası salâhın 7 inci ve son basamağıdır.
Sevgili okuyucular, işte burası yolun sonudur. Ve kişi İslâm olmak şerefine burada mutlak olarak erer. Orası salâh makamı ve bütün makamların ötesidir. O kişinin başının üzerinde salâh nuru oluşur. 30 santime kadar küçülebilen ama büyük camilerin bile bütün içini kaplayabilecek kadar genişleyebilen, bulut şeklinde bir nur. (Bu nurun fotoğraf makineleriyle birçok defa resmini kardeşlerimiz çektiler. Hatıra ve ispat belgesi olarak saklıyoruz onları.)
Salâh makamı, salâh nurunun sahiplerini ifade eder. Kişi salihlerden olur. Ne olur olursa? Bakın ne diyor Allahû Tealâ Nisa Suresinin 69. âyet-i kerimesinde:
"Ve men yutı'illahe verresûle feulâike ma'alleziyne en'amallahü aleyhim minennebiyyiyne vessıddıkıyne veşşühedâi vessâlihıyn ve hasüne ulâike refiykaâ."
Ve kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine ni'met verdiği Nebîlerle (peygamberlerle) ve sıddiyklerle ve şehitlerle ve salihlerle ve (Allah'ın) has kullarıyla beraberdirler. Onlar (ne iyi) arkadaştırlar.


İSKENDER ALİ MİHR

Yukarı dön Göster Nisa-103's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Nisa-103 Ziyaret Nisa-103's Ana Sayfa
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats