HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: OYUN BOZULUYOR! Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
vatanseverhanif
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 aralik 2006
Gönderilenler: 76
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı vatanseverhanif

Millet vatan aşkı ile yürüyor!

Hainin gerçek yüzünü gören ve ülkesine sahip çıkan Türk Milleti vatan aşkıyla yürümeye başladı

Dış güçlerin, içimizdeki hainlerle işbirliği yaparak vatanın en büyük teminatı Türk askerini yıpratma girişimi bozuldu.Hainin gerçek yüzünü gören ve ülkesine sahip çıkan Türk Milleti vatan aşkıyla yürümeye başladı

DÜNYADA hiçbir ülkede vatanını, askerini, polisini hedef alan yıpratma özgürlüğü yokken, Türkiye’de dış güç- lerin hamiliğinde at koşturan içimizdeki hainlere cevap halktan geldi.

Oyun bozuldu

ÜLKE artık, askeri, polisi, hükümeti zora sokma amaçlı hain tezgâhları bozan vatandaşların dosta güven, düşmana korku veren “Hepimiz Türk’üz”, “Atatürk’üz” sloganlarıyla inliyor.
Yukarı dön Göster vatanseverhanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: vatanseverhanif
 
vatanseverhanif
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 aralik 2006
Gönderilenler: 76
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı vatanseverhanif

Maçta, ‘Hepimiz Ogünüz, hepimiz Türküz’ sloganı

Afyonkarahisar- Bozüyükspor karşılaşmasının ilk yarısında bir grup taraftar, ‘Hepimiz Ogün'üz, hepimiz Türküz’ sloganı attı.

AFYONKARAHİSARSPOR Atatürk Stadı'nda oynanan Afyonkarahisar- Bozüyükspor karşılaşmasının ilk yarısında bir grup taraftar, ‘Hepimiz Ogün'üz, hepimiz Türküz’ sloganı attı.

Türkiye 3'üncü Futbol Ligi 3'üncü Grup'ta ilk 2 sırayı paylaşan Afyonkarahisar ve Bozüyükspor bugün Atatürk Stadı'nda karşı karşıya geldi. Maça Türk bayraklarıyla gelen Afyonkarahisarspor taraftarı, ilk yarıda Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in tutuklanan katil zanlısı Ogün Samast lehine tezahürat yaptı.

‘Hepimiz Ogünüz, hepimiz Türküz’ diye bağıran Afyonkarahisarspor taraftarı, Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘Hayatta tek varlığım ve servetim Türk olarak doğmaktır’ sözünün yazılı olduğu bir de pan kart açtı. Maçın gözlemcisinin, Ogün Samast lehine yapılan tezahüratı raporuna yazdığı öğrenildi. Maç, 1-1 berabere sona erdi.

DHA
Yukarı dön Göster vatanseverhanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: vatanseverhanif
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Hangi oyun bozuluyor? Kimin oyunu bozuluyor? Oyunu kim bozuyor?

Senaristi kim bu oyunun? Herşey karmakarışık.

Şu "Hepimiz Ogünüz, Samastız" diyen taraftar bir önceki maçta hakeme ve futbolculara ana avrat söven taraftar değil mi?

Bir sonraki hafta yine aynı sövgülerle coşmayacak mı bu Ogüncüler?

Kimin ekmeğine yağ sürmüştür bu cinayet?

İlk alıntıda Türk Askerini yıpratma girişimini telin adına yapılan bir yürüyüşten bahsediliyor. Askerimizi yıpratma girişimlerine karşı yapılan yürüyüşe eyvallah. Ya diğer haberde neden bahsediliyor? Neden bu iki haber alt alta?

Atatürkçülüğün, Milliyetçiliğin, Vatanseverliğin bir gereği midir adam öldürmek ve bunu alkışlamak?

Vatanını sevme ve savunma adına tutuyorlar birilerini öldürüyorlar. Sonra öldürdükleri adamın fikirleri bine katlanıyor ve bumerang gelip kafamızı yarıyor. Bu mudur vatana hizmet?

Lütfen söyleyin, bu cinayet kimin elini güçlendirmiştir?




__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

Alperen Yazdı:
Hangi oyun bozuluyor? Kimin oyunu bozuluyor? Oyunu kim bozuyor?

Senaristi kim bu oyunun? Herşey karmakarışık.

Şu "Hepimiz Ogünüz, Samastız" diyen taraftar bir önceki maçta hakeme ve futbolculara ana avrat söven taraftar değil mi?

Bir sonraki hafta yine aynı sövgülerle coşmayacak mı bu Ogüncüler?

Kimin ekmeğine yağ sürmüştür bu cinayet?

İlk alıntıda Türk Askerini yıpratma girişimini telin adına yapılan bir yürüyüşten bahsediliyor. Askerimizi yıpratma girişimlerine karşı yapılan yürüyüşe eyvallah. Ya diğer haberde neden bahsediliyor? Neden bu iki haber alt alta?

Atatürkçülüğün, Milliyetçiliğin, Vatanseverliğin bir gereği midir adam öldürmek ve bunu alkışlamak?

Vatanını sevme ve savunma adına tutuyorlar birilerini öldürüyorlar. Sonra öldürdükleri adamın fikirleri bine katlanıyor ve bumerang gelip kafamızı yarıyor. Bu mudur vatana hizmet?

Lütfen söyleyin, bu cinayet kimin elini güçlendirmiştir?


Wink 

evet, Sevgili Alperen'in dediği gibi kimin ekmeğine yağ sürmüştür bu cinayet?

Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 
ebu turab
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 08 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 529
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ebu turab

Alperen Yazdı:
Hangi oyun bozuluyor? Kimin oyunu bozuluyor? Oyunu kim bozuyor?

Senaristi kim bu oyunun? Herşey karmakarışık.

Şu "Hepimiz Ogünüz, Samastız" diyen taraftar bir önceki maçta hakeme ve futbolculara ana avrat söven taraftar değil mi?

Bir sonraki hafta yine aynı sövgülerle coşmayacak mı bu Ogüncüler?

Kimin ekmeğine yağ sürmüştür bu cinayet?

İlk alıntıda Türk Askerini yıpratma girişimini telin adına yapılan bir yürüyüşten bahsediliyor. Askerimizi yıpratma girişimlerine karşı yapılan yürüyüşe eyvallah. Ya diğer haberde neden bahsediliyor? Neden bu iki haber alt alta?

Atatürkçülüğün, Milliyetçiliğin, Vatanseverliğin bir gereği midir adam öldürmek ve bunu alkışlamak?

Vatanını sevme ve savunma adına tutuyorlar birilerini öldürüyorlar. Sonra öldürdükleri adamın fikirleri bine katlanıyor ve bumerang gelip kafamızı yarıyor. Bu mudur vatana hizmet?

Lütfen söyleyin, bu cinayet kimin elini güçlendirmiştir?


evet.sayın alperenin bu sorularına  milliyetçiliği holiganizmle eşitleyenler cevap vermelidir.

__________________
"sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
Yukarı dön Göster ebu turab's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ebu turab
 
dördüncü_melek
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 28 aralik 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 132
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dördüncü_melek

Alıntı:

NASNAME ARŞİVİ

Cevdet AKBAY



Taşları Serbest Bırakmanın Zamanıdır


Cevdet AKBAY
akbayc@gmail.com

Hrant Dink’in cinayetini bile gölgede bırakan son gelişmeler sizin de dikkatinizi çekiyordur. İnsanların güvenliğini sağlamakla görevli olan polis ve jandarmalar, bir masum gazeteciyi katleden bir katille kol kola girerek hatıra fotoğrafları çektiriyorlar… Arka planda Atatürk’ün Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilmez sözlerinin yazılı olduğu posterin önünde durdurarak kahraman pozları verdiriyorlar… Bununla da yetinmeyip, katilin eline bir Türk bayrağı tutuşturup bir de bayraklı fotoğrafını çekiyorlar.



Taşları Serbest Bırakmanın Zamanıdır

Cevdet AKBAY

akbayc@gmail.com

Hrant Dink’in cinayetini bile gölgede bırakan son gelişmeler sizin de dikkatinizi çekiyordur. İnsanların güvenliğini sağlamakla görevli olan polis ve jandarmalar, bir masum gazeteciyi katleden bir katille kol kola girerek hatıra fotoğrafları çektiriyorlar… Arka planda Atatürk’ün Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilmez sözlerinin yazılı olduğu posterin önünde durdurarak kahraman pozları verdiriyorlar… Bununla da yetinmeyip, katilin eline bir Türk bayrağı tutuşturup bir de bayraklı fotoğrafını çekiyorlar.

Irkçı duygularla doldurulan gençler bu tür görüntüleri helal olsun Ogün abiye, polis ve jandarmalar bile onunla hatıra fotoğrafı çektiriyor, demek o bir kahraman! şeklinde algılayıp onu rol model olarak alacaklar. Ellerine tutuşturulan silahlarla devlet tarafından hedef gösterilen insanları sokak ortasında katleden geçlerin sayısında patlama olursa hiç şaşmamak lazım. Daha ilk günde tıpkı bu katil genç gibi giyinip sokaklarda gösteri yapan gençleri görünce insanın tedirgin olmaması elden değil. Güvenlik güçlerinin bu çirkef tavırları ve bu güvenlik görevlilerinin hukuk dışı tavırlarına göz yuman amirlerin tutumlari, varolan tedirginliği daha da artırıyor.

Can Dündar, 27 Ocak 2007 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Reşat Altay’ın yazılmamış anıları başlıklı yazısında, katilin memleketi olan Trabzon’nun Emniyet Amiri Reşat Altay’dan bahsediyor. Güvenliği Reşat Altay’a emanet edilen Trabzon, linç, suikast, bombalama ve cinayetlerle sık sık gündeme geldiği hepimizin malumudur. Sehrin guvenliginden sorumlu olan Reşat Altay, sehirdeki güvenlik zaafını reform yasalarına bağlıyormus, çıkarılan yasalar polisin elini kolunu bağlıyormuş! İnsan, acaba bu tür provokatif olaylar, AB sürecini baltalamak için mi yapılıyor? diye düşünemeden edemiyor.

Reşat Altay’ın kirli ve karanlık bir geçmişe sahip olduğunu Dündar’ın yazısından öğreniyoruz. 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciler üzerine el bombası atıp 7’sini katleden, 47’sini de yaralayan katillerin peşine düşen güvenlik görevlilerine engel olarak katillerin ellerini kollarını sallayarak izlerini kaybettirmesine sebep olmuş. Nisan 1992’de Çiftehavuzlar’da bir Dev-Sol evinde üç örgüt üyesi kıstırılıyor, canlı olarak yakalanmaları mümkünken, polis her ücünü de olay yerinde öldürüyor. Kasten adam öldürmek suçundan dava açılmasına rağmen zor kullanma yetkilerini kullanmışlardır diyerek beraat eden 22 polis arasında Susurluk’la da ilişkileri tespit edilen İbrahim Şahin, Ayhan Çarkın ile birlikte Reşat Altay da varmış.

3 Kasım 1996’daki Susurluk kazasında ölen ve kırmızı bültenle aranan mafyacı Abdullah Çatlı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Terörle Mücadele Şubesi’nde müdür olan Reşat Altay ile 5 kez telefonda görüşmüş! Son olayların ardından görev suistimalinden dolayı merkeze alınan Reşat Altay, Türk yargısı tarafından Trabzon’daki görevine geri iade edilirse hiç şaşırmayacağım.

Ogün Samast’ı Hrant Dink’i katletmek için görevlendiren Yasin Hayal, güvenlik güçlerinin gözetiminde mahkemeye çıkarılırken bile Orhan Pamuk akıllı ol, akıllı ol! diye tehditler savurmaktan geri durmuyordu. Bu tehditten sonra Türkiye tarihinde ilk, belki de son defa Nobel Ödülü sahibi Orhan Pamuk’un, can güvenliğinden dolayı birkaç yurtdışı ziyaretini iptal ettirmek zorunda kaldığı haberi medyaya yansıdı. Bir-iki gün önce de, banka hesabından yüklü bir miktarda para çekerek, sessiz sedasız yurtdışına kaçtığını öğrendik. Bir devlet, Nobel Ödülü almış bir vatandaşını bile bu haydutlardan koruyamıyorsa, böyle bir ülkede can güvenliğinden bahsedilebilir mi?

Bu haydut kimden cesaret alıyor da böyle pervasızca tehdit savurabiliyor? sorusunu kendimize ve etrafımızdakilere yüksek bir sesle sormalıyız. Altı kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Trabzon’daki McDonald bombalama olayının faili olan bu kişi, işlediği suçtan dolayı sadece 10 ay hapis yattıp çıkmış. Yargıda da Reşat Altay gibi abileri oldukça, bu son suçtan dolayı devlet kesesinden bir kaç ay tatil yaptıktan sonra delil yetersizliğinden veya iyi hal durumundan salıverilirse hiç şaşırmayacağım.

Şaşırmayacağım çünkü, katiller sadece güvenlik birimlerinden değil, hukuk sisteminden de cesaret alıyorlar. Daha bir kaç hafta önce, Başbakan’a suikast planlarıyla, silah cephaneliğiyle yakalanan Atabeyler Çetesi üyelerinin, kısa bir süre misafir edildikten sonra salıverildiğine hepimiz şahit olduk. Demek, çeteciler ve katiller bir şekilde yakalansalar bile, çıkarıldıkları ilk mahkemede serbest bırakılıyorlar. Mafya ve cinayet çetelerinden yana olan bir mafya-çete devletinde kendimizi güvende hissedebilir miyiz? Böyle bir ortamda yaşamak zorunda kalan halkın, çobanları kurt olan ve her saniye kurtlara yem olma korkusuyla yaşayan koyunlardan hiçbir farkı yoktur.

Jandarma da en az Emniyet kadar belki ondan daha laçkadır. Tamer Korkmaz’ın 2 Şubat 2007 tarihli Zaman Gazetesi’ndeki köşe yazısından, Susurluk Kazası’ndan yarım saat sonra, dönemin Kocaeli İl Jandarma Komutanı Veli Küçük’ün, Balıkesir Emniyet Müdürü’nü telefonla arayarak Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı) bizim arkadaşımızdır. İsmi geçmezse iyi olur dediğini öğreniyoruz.

Aynı Veli Küçük’ün Danıştay katili ile irtibatlı olduğunu ve Hrant Dink’in en çok çekindiği kişi olduğunu da biliyoruz. Devletin gücü Veli Küçük gibi bir eşkıyaya yetmiyorsa, vatandaşlarını bu eşkiyaların şerrinden muhafaza edemiyorsa, devletin kendisi eşkıyalaşmış demektir. Vah öyle bir devlette savunmasız olan vatandaşların haline! Manzara bu iken, 1992 ile 1996 yılları arasında, sadece Batman ilinde resmi rakamlara göre 363 tane faili meçhul cinayetin işlenmesi çok da şaşırtıcı gelmiyor artik. Gayri resmi rakamların bundan daha fazla olduğu da başka bir gerçek.

Cinayetlerin işlendiği cinayet mahalindeki ipuçlarını dikkatlice kontrol ettiğimizde, derin devletin bir izini veya düşürülmüş kartvizitini görebilir ve olayın faili meçhul olmadığını, failin devlet olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. Mesela, 1994’te Batman Valisi Salih Şarman tarafından 500 bin dolar harcanarak silah alındığını, bu silahların gizemli bir şekilde kaybolduğunu, ve kaybolan bu silahların daha sonra yerli Hizbullah’ın cephaneliklerinde bulunduğunu birçoğumuz biliyoruz.

Batman’daki faili meçhul cinayetleri araştırmak için kurulan komisyonda görev alan Fikri Sağlar’ın aktardığı bilgiye göre, görüştükleri Batman Emniyet Amiri şu bilgileri vermiş: Hizbullah’ın birçok faaliyetinden haberdardık, fakat askerlerin koruması altında oldukları için onlara birşey yapamıyorduk. Askerler Hizbullah militanlarına askeri eğitim bile veriyordu (Justin Huggler, The Independent, 2 Eylül 2000). Bu bilgiler bize devlet, asker, emniyet, Hizbullah (bazi durumlarda PKK) ve faili meçhul cinayetleri arasındaki bağlantıları çok açık bir şekilde gösteriyor.

1980 öncesi Kuzey Kürdistan’da bulunan örgütleri PKK’ya tasfiye ettiren derin devlet, 1990’ların başlarında kontrolden çıkma işaretleri veren Abdullah Öcalan’ı tekrar hizaya getirmek için PKK’ya karşı Hizbullah’ı kullanmaya başladı. Abdullah Öcalan’ın derin devlete beyaz bayrak sallayarak boyun eğmesinden sonra boşta kalan Hizbullah, bu sefer İslam kimlikli Kürd örgütlere ve Kürd işadamlarına karşı kullanılmaya başlandı. Hizbullah, 1979’dan 1990’ların başına kadar bölge halkına sağlıktan eğitime kadar birçok alanda çok başarılı hizmetler sunan gönüllü bir örgüt iken, derin devlet tarafından asli vazifesinden saptırılarak kiralık bir cinayet makinesine dönüştürüldü.

Derin devletin planı, tıpkı diğer Kürd yapılanmaları PKK’ya tasfiye ettirdiği gibi, Kuzey Kürdistan’da faaliyet gösteren İslami grupları da silahlı Hizbullah’a temizletmekti. Hüseyin Velioğlu yönetimindeki Hizbullah, işe bir zamanlar dava arkadaşları olan Menzil Grubu üyelerini tek tek hunharca katletmekle başladı. Çünkü Menzil Grubu, Velioğlu’nun şiddet yöntemine olan niyetini ve derin devletin kontrolüne girdiğini anlayınca, halkı uyarmaya başlamıştı. Derin devletin kiralık katili olmayı reddeden bu insanlar, münafık ve kafir diye damgalanarak imha edildiler. Daha sonra kirli silahlarını Nurcu Kürdler’e yönelttiler. Katlettikleri insanların hemen hemen hepsinin Kürd ve Kemalist rejim muhalifi olması (Med Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım gibi) ve rejim güçleriyle hiçbir zaman silahlı mücadeye girişmemeleri, Hizbullah ile derin devlet arasındaki ilişkiyi gözler önüne sermeye yetiyor.

İzzettin Yıldırım’ın sorgu kasetlerinde, Hüseyin Velioğlu’nun Fethullah Gülen’e maddi destek veren işadamlarını sorması, Kürd işadamları ve Med Zehra’dan sonraki hedefin Fethullah Gülen Cemaatı olduğunu gösteriyordu. Velioğlu, Med Zehra’yı tasfiye etmekle ugrasirken, derin devleti temsil eden Milli Güvenlik Kurulu (MGK) da Fethullah Gülen’i devlet düzenini yıkmakla suçlayarak hapsedilmesi için çalisiyordu. Hapiste beyinleri çeşitli kimyasal ilaçlarla manipüle edilen eski milletvekili Hasan Mezarcı (şimdi Hz. İsa olduğunu iddia ediyor) ve İBDA-C örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu (Mehdi olduğunu iddia ediyor) örneğini bilen ve Türkiye’de can güvenliğinin olmadığını anlayan Gülen, 1999’da ülkeyi terketmek zorunda kaldı.

Burada, derin devlet-taşeron örgüt çercevesinde vermeyi önemli gördüğüm bir haberi aktarmadan geçemeyeceğim. Nokta Dergisi’nden Haluk Örgün’ün kaleminden çıkan habere göre, 2006'nın son askeri şurasında askerler, toplantının ilerleyen saatlerinde irtica üzerine ve kadrolaşma iddialarına karşı sözlü olarak konuşmaya başladıklarında, Başbakan Erdoğan araya girip belge ister. Askerler gazete (Cumhuriyet ve Aydın Doğan Medyası gazeteleri olsa gerek) küpürlerini delil olarak gösterince Başbakan tepki gösterir. İlerleyen dakikalarda askerler bu defa irticai yapılanma adı altında birkaç grubun ismini verir ve müdahale edilmesini ister. Tam bu sırada Başbakan isim vererek, … Grubunu irticacı saymıyor musunuz? diye sorar. Askerler bu beklenmeyen soru karşısında sessiz kalınca Başbakan ismini verdiği bu gurubun faaliyetlerini sıraladıktan sonra: Yoksa koruyor musunuz? Bunlar faaliyetlerini bilginiz dâhilinde mi yapıyor? diyerek, haberde geçen tabirle, bombayı patlatır!

Grubun ismi haberde geçmiyor ama, merak eden Fatih Altaylı’nın 2 Şubat 2007 tarihli Sabah Gazetesi’ndeki köşe yazısına bakabilir (http://www.sabah.com.tr/2007/02/02/yaz1437-40-128.html). Hizbullah aracılığıyla şiddet kullanarak emeline ancak bir miktar ulaşabilen derin devlet, anlaşılan yeni yöntemler ve yeni gruplar kullanarak ülkeyi kaosa sürüklemeye ve bu sayede ülkedeki egemenliğini devam ettirmeye çalışmaktan geri durmuyor. Reşat Altay’ın Emniyet Amiri olduğu Trabzon’da (ne tesadüf!) faaliyet gösteren sözkonusu ulusalcı-İslamcı grubun faaliyetlerini yakından takip edenler, ne demek istediğimi anlarlar. Meselenin özü şudur; derin devlet sadece bir grupla yetinmiyor, dün Hizbullah’ı, PKK’yi ve ismini bilmediğimiz grup ve şahısları kullandığı gibi, ülke şartlarına göre yeni grup ve şahısları kullanabilir. Derin devlet kendi çirkef davası için bu kadar çaba gösterirken, bizim hiçbir şey yapmadan boş oturmamız düşünülemez.

Kaldığımız yere geri dönersek; gerek Med Zehra Vakfı yetkililerinin İzzettin Yıldırım’ın kaçırılmasında ısrarla Hizbullah’ı sorumlu tutmaları ve bunu medya aracılığıyla gündemde tutmaları, ve gerekse Fethullah Gülen gibi şiddete bulaşmamış ve birçok yerde seveni olan bir insanın hedef alınması, derin devlete muhalif olan güçleri harekete geçirir. İşlenen cinayetlerin derin devlet tarafından Hizbullah’a işletildiğini ve bu örgütün bir kısım askerler tarafından korunup kollandığını bildiklerinden, Velioğlu’nun izini sürmeye başlarlar.

Askerler de, ilişki içinde bulundukları medya aracılığıyla, kiralık katil olarak çalıştırdıkları Hüseyin Velioğlu’nun izini kaybettirmek için çabalıyorlardı. Beykoz’daki silahlı çatışmada öldürüldüğü 17 Ocak 2000’den bir gün önceki Hürriyet Gazetesi’nde Velioğlu’nun İran’da olduğuna dair hedef saptırma bilgisi veriliyordu (http://arsiv.hurriyetim.com.tr/tatilpazar/turk/00/01/16/ekl hab/07ekl.htm). 17 Ocak 2000 günü, medyanın ve derin devletin bütün iz kaybettirme çabalarının sonuçsuz kaldığını gördük! Demek derin devlet yenilmez bir güç değildir, samimi bir şekilde istenirse, tekerine çomak sokulabiliyor.

Hizbullah’ın 17 Ocak 2000’de çökertilmesinden sonra ele geçirilen bilgilerden, bu örgütün devletin birçok gizli birimi tarafından kullanıldığını ve Fethullah Gülen Cemaatı’ndan sonraki hedefin Milli Görüş Hareketi başta olmak üzere diğer İslami gruplar olduğu anlaşılıyordu. Derin devletçi askerler, bu hedeflerini de gerçekleştirebilselerdi, kontrollerindeki laik PKK’nın yanında bir de dinci Hizbullah örgütüne sahip olacaklardı. Her iki taraftan kuvvetli iki örgüte sahip olan bir derin devlet, istediğini daha rahat ve hızlı yapabilirdi. Ortadan kaldırılmak istenen insanlar, PKK’ya ajan ve işbirlikçi, Hizbullah’a da münafık ve kafir olarak hedef göstermesi yeterli olacakti. Bu durumda en çok zararı da şüphesiz ki her iki grubun ilgi alanındaki Kürdler görecekti.

Abdullah Öcalan’ın Kemalist rejimin derin güçleriyle irtibatını görmek için artık sadece haftalık görüşme notlarını okumak yeterlidir. Hüseyin Velioğlu’nun Yeşil kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım ve JİTEM Grup Komutanı Ahmet Cem Ersever’le çok yakın bir ilişki içinde bulunduğunu da bir sır değildir. Hüseyin Velioğlu ile Abdullah Öcalan’ın Ankara’da aynı dönemde ve aynı okulda okudukları bilgisi fazla birşey ifade ediyor mu, bilemiyorum. Velioğlu ve Öcalan’in derin devlet ilişkileri konusunda Abdülkadir Aygan’ın ve/veya Hizbullah’ın iç yüzünü bilen insanların bizlere anlatabilecekleri bilgiler vardır diye tahmin ediyorum.

Hrant Dink’in katilini kahraman gibi gösteren jandarma ve polis memurlarının tavırlarından, işlenen cinayetlerin devlet kontrolü dışında olmadığını gösteriyor.

Düşünün ki, ücra köylerdeki evlerin bodrum katlarında çocuklarına Kur’an dersi veren insanları tesbit edip yasak Kur’an eğitimi veriyorlar diye karakollara dolduracak kadar maharetli olan jandarma, OHAL’in yürürlükte olduğu bir dönemde, Batman’in göbeğinde, gündüz ortasında, jandarma karakollarının burnu dibinde işlenen cinayetlerin faillerini (ki birçok cinayetin failinin Hizbullah olduğu görgü tanıkları tarafından söylenmektedir) yakalayamıyorlar!

Düşünün ki, kebapçıları bile MGK’da masaya yatırıp laik-irticacı diye sınıflara ayıracak kadar hassas olan, bütün parti ve dernek üyelerini tek tek fişleyen, iktidarda olan bir siyasi partiyi bile kapattıran 28 Şubat’in kudretli askerleri, İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde birçok insanı domuz bağlarıyla bağlayıp çok ağır işkencelerden geçirdikten sonra hunharca katledip binaların zeminlerine gömen Hizbullah’ı bir defa dahi olsun MGK gündemine getirmemişler!

Derin devletin kendisi gibi çirkef olan oyunlarina gelmemek icin, halk olarak bunları derin derin düşünmemiz gerekiyor.

Bütün bunlar cereyan ederken, 29 Ağustos 1988 ile 27 Ağustos 1992 tarihleri arasında MİT Müsteşarlığı, daha sonra da Jandarma Genel Komutanlığı yapan Teoman Koman’ın, kendisine Hizbullah’ı soran gazetecilere verdiği Hangi Hizbullah? Bir İran’daki Hizbullah vardır bir de PKK’nın başkılarına karşı kendini koruyan, dini inançları kuvvetli vatandaşlar şeklindeki Hizbullah’ı kollayan cevabını da bir kenara not etmekte fayda var.

Görüldüğü gibi, faili meçhul cinayetlerden, cinayet işleyen katillere kol kanat germeye kadar birçok kademede polisin ve jandarmanın izini görüyoruz. Gençleri katil olmaya özendiren hatıra fotoğrafı çektirme rezaletinden sonra, Jandarma Genel Komutanlığı yetkilileri ucu kime dayanırsa dayansın, bu rezaleti işleyenleri soruşturacağız diyeceklerine, sert açıklamalar yaparak bu kirli ilişkileri gün yüzüne çıkartan medyayı TSK’yi yıpratmaya yönelik maksatlı girişimlere alet olmakla suçladılar.

Ayrica, görüntüleri yayınlayan TGRT’nin akreditasyonunu iptal ettiler. Katilin sırtını sıvazlayarak adeta “aferin” çeken görevlileri sorguya çekeceklerine sadece görev yerlerini değiştirmekle yetindiler. Bu işgüzar görevliler, sorumsuz üstlerinden gördükleri bu hoşgörüyü aferin evlatlarım, katillerin sırtını sıvazlamaya devam ediniz! şeklinde okuyup işgüzarlıklarına devam edeceklerinden kimsenin şüphesi olmasın.

Bu filmi cok izledigimizi icin artik cok net olarak biliyoruz ki, askeri burokratlar işin ucunun kendilerine dayanacağını bildikleri için tehditler savurarak gündemi değiştirmeye çalışıyorlar! Bu arada, 16 Ocak 2000’de Velioğlu İran’da diye yalan haber yaparak Velioğlu’nun izini kaybettirmek için çaba sarfeden Hürriyet Gazetesi’nin, son olaylarda Jandarma’yı masum gösterme çabaları da umarım dikkatimizi çekmiştir. Mesela, derin askerlerle ilişkisi iyi olan Saygı Öztürk’ün 2 Şubat 2007 tarihli Jandarmadan sert açıklama başlıklı haberindeki tüm basın Ogün Samast'ın bayraklı fotoğrafının jandarma karakolunda çekildiğini iddia ederken sadece hürriyet.com.tr görüntülerin Emniyet'in Terör Şubesi'nde çekildiğini yayınlamıştı ifadeleri bunu çok açık bir şekilde gösteriyor (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=588026 5&tarih=2007-02-02).

Eğer Türkiye, demokrasisi iyi çalışan bir ülke olsaydı, emirleri altında çalışan eşkıyalara sahip çıkan, asıl suçlular yerine doğruları gün yüzüne çıkartanları suçlayan, hatta bununla yetinmeyip etrafa sokak kabadayıları gibi tehditler savuran, bu açıdan Yunus Hayal ile benzerlik gösteren, bu üniformalı zevatın rütbeleri sökülüp, elleri kelepçelenerek hapse atılırlardı.

Makam ve mevkileri ne olursa olsun, hukuk dışı işlere bulaşmış sivil veya askeri suçluların üstüne cesaretle gidilmedikçe, devlet içindeki çetelerin, dolayısıyla derin devletin kökünü kazımak mümkün değildir. Cesaretle olayların üstüne gitme görevi de, halkın vekaletini alan siyaset kurumunundur. Siyasetçiler, emirleri altında çalışan çeteci bürokratlardan ve onların arkasındaki medyadan daha cesaretli olmadıkça bu ülke, kanı beş para etmeyen cinayet şebekelerinin oyuncağı olmaya devam edecektir.

Ne yazık ki hala, namussuzların namuslulardan daha cesur olduğu, taşların bağlanıp itlerin sokaklara salıverildiği bir ortamda yaşıyoruz! Bu manzarayı tersine çevirmek, başta siyasetçiler olmak üzere hepimizin görevidir.


3 Subat 2007



__________________
Ve elçi dedi ki: 'Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktı'' (furkan-30)
Yukarı dön Göster dördüncü_melek's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dördüncü_melek Ziyaret dördüncü_melek's Ana Sayfa
 
vatanseverhanif
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 aralik 2006
Gönderilenler: 76
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı vatanseverhanif

YAĞMURLAR YAĞIYORDU İSTANBUL'DA...
HANİ DERLER YA..BARDAKTAN BOŞANIRCASINA...
İŞTE ÖYLE BİR YAĞMUR...
ABDEST'İNİ TAZELEDİ.

NAMAZDAN SONRA..
UYKUYA DALMIŞ ANA'SINA ÖZLEMLE BAKTI..
UYANDIRMADAN KOKLADI..ELİNİ ÖPTÜ..
USULCA "HAKKINI HELAL ET ANA" DEDİ...
GÖZLERİNİN NEMLENMESİNE FIRSAT VERMEDEN
RÜZGAR GİBİ(POYRAZ GİBİ)ÇIKTI EVDEN...
KIYIDA ONU BEKLEYEN HÜCUM BOTUNA BİNDİ..
5 ARKADAŞ İSTANBUL'UN SİLİKLEŞEN SİLÜETİNE BAKARKEN..
GECENİN KARANLIĞINDA HIZLA YOL ALIYORLARDI...
HEDEF DUBROVNİK'Tİ...

HEDEFE VARMADAN KARŞILARINA
NE VE KİM ÇIKARSA ÇIKSIN YOK EDİLECEKTİ...
SİGARADAN DERİN BİR NEFES ALINIRKEN
SERHAD VE RUMELİ TÜRKÜLERİ SÖYLEMEYE BAŞLADILAR..
SANKİ ÖLÜME DEĞİLDE DÜĞÜNE GİDİYORLARDI...
ZATEN ELLERİNİ KUR'AN-BAYRAK VE SİLAH ÜZERİNE KOYUP
AND İÇTİKLERİ GÜNDEN BERİ ÖLÜME HAZIRDILAR...
SAATLER SONRA HEDEFE YAKLAŞTILAR..SULAR MAYINLANMIŞ..
HÜCUM BOTLARI DEVRİYE GEZİYORDU..CİVAR TEPELER VE EVLERE..
GİZLENMİŞ..RUS-SIRP-HIRVAT VE FRANSIZ SNİPER'LARI.
HAREKET EDEN HERŞEYE ATEŞ ETMEYE HAZIR BEKLİYORDU...
USULCA KIYIYA ÇIKIP SÜRÜNE SÜRÜNE SAHİLİ GEÇTİLER..
POYRAZ ÖNDEYDİ,ÖNCÜYDÜ...
GECENİN SESSİZLİĞİNİ BOZAN BİR SES DUYDU ...

KOSİ / KİMSİN..
ZDRAVO..DEDİ POYRAZ..

ELLERİNİ KALDIRIP İLERLERKEN..
VE YAKLAŞTIĞINDA..SIRP ÇETNİĞİN CİĞERİNE BURSA İŞİ BIÇAĞINI
SAPLARKEN .. : TÜRKİYE'DEN SELAM VE ÖLÜM GETİRDİM...DEDİ..
GECELERCE ORMANLARDA İLERLEDİLER..CİVARDAKİ TOPLAMA KAMPI'
HARİÇ DIŞARIDA MÜSLÜMAN OLMADIĞINI BİLDİKLERİ İÇİN ELİ SİLAHLI
BİR ÇOK İNSANI ÖLDÜRDÜLER..

BİR GURUP PAPAZ VE İBADET EDEN YAŞLI İNSANA DOKUNMADILAR...

PEYGAMBERLERİ ÖYLE EMRETMİŞTİ..
POYRAZ HADİS-İ ŞERİFİ OKUYUNCA HEP BERABER SELAM VE SELAT GETİRDİLER...

UZUN GECELER SONRA KAMPI AVUÇ İÇLERİ GİBİ EZBERLEMİŞLERDİ..GUSÜL ABDESTİ ALIP NAMAZA DURDULAR..HELALLEŞTİLER...

VE GECENİN EN KARANLIK ANINDA USULCA KAMPA SIZDILAR..NÖBETÇİ ASKERLERİ USULCA ÖLDÜRÜP BARAKAYA GİRDİKLERİNDE İLK DUYDUKLARI ŞU OLDU..NİYE GEÇ KALDINIZ..?

.HASRETLE KOMUTANLARINA SARILDILAR..3 ARKADAŞLARI VE ONLARCA MÜSLÜMAN BOŞNAĞI KAMPTAN ÇIKARIP MÜSLÜMAN DİRENİŞÇİLERİN SAFLARINA GÖTÜRDÜLER...

POYRAZ VE İKİ ARKADAŞI
ORADA KALDI SAVAŞLARDA VE BASKINLARDA HEP EN ÖNDEYDİLER..
KAMP BASKINLARI VE SIZMALARDA VE SIRP LİDERLERİN ÖLÜMLERİNDEN
HEMEN SONRA SIRP'LAR YERE KAZINMIŞ ŞU İKİ HARFİ HEP MERAK ETTİLER...... T.M

Mazlum sesini duyduğu anda hesapsızca ölüme yürüyen Türk Genci Neretva

RUHU BİLMEYEN, TANIMAYAN RUHUNU ZOR TESLİM EDER.

HAKSIZLIK KARŞISINDA İSE SUSAN YA KORKAK YA DİLSİZ YA YÜREKSİZDİR.



__________________
"ALKIŞ, ZAYIFLARIN AMACI VE SONUDUR"

http://www.kuvvaimilliye.net/application_form.php
Yukarı dön Göster vatanseverhanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: vatanseverhanif
 
Hikemiyat
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 30 kasim 2006
Yer: El Salvador
Gönderilenler: 5
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hikemiyat

şimdi bu biz falanız diye katilin adını bağıranlar yani bizde insanları fikirlerinden dolayı rahatlıkla öldürebiliriz mi demek istiyorlar  adamlar resmen bir katile özeniyorlar Allah akıllar versin ne yapalım ve bu iyi birşeymiş gibi lanse ediliyor hrant dinkin ne suçu vardı acaba sesli düşünmekten başka, çok şükür biz hiç bir taraftan değiliz hele katil tarafından hiç değiliz yalnız Allah tarafındanız

__________________
"BİR GÜL İÇİN BİN KÖTÜYÜ YAKMALI"
Yukarı dön Göster Hikemiyat's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hikemiyat
 
iblissavar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 06 subat 2007
Gönderilenler: 363
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

                        kim daha milliyetçi   

    Kendi adıma konuşayım, ben Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra fark ettim: Bu memlekette 'ben milliyetçi değilim' demek büyük bir cesaret meselesi haline gelmiş durumda.

Açıkçası, 'Ya sev ya terk et' sloganının bütün akılları perdelediği bir dönemde yaşıyoruz. Üstelik bu sert slogan bile yeterince 'sert' değil. Söylenmek istenen, 'Ülkeni ya benim dediğim gibi sev ya da terk et.' Yani herhangi bir ülke sevgisinden de söz etmiyoruz burada, illa onlar gibi sevmek zorundayız.

Sığlık tam da böyle bir şey: Bir bakıyorsunuz, ben dahil pek çok kişi kendini 'Ama ben de ülkemi seviyorum' diyerek kendini savunmak zorunda hissediyor. Sanki söz söylemek için önce vatan sevgimi kanıtlamam gerekiyormuş gibi bir durum var ortada.

Bu sadece ben ve benim durumumdaki insanlar için değil herkes için, hepimiz için geçerli: Herhangi bir şey söyleyeceksek önce vatan sevgimizi kanıtlamamız gerekiyor.
Oysa, ne bileyim bir Fransız'dan veya Bulgar'dan veya Amerikalı'dan önce bu istenmez. Çünkü, insanların zaten vatan sevgisine sahip oldukları varsayılır, pek çok tartışma konusu için vatan sevgisinin olup olmamasına bakılmaz zaten.
Ama bizde, Beşiktaş-Fenerbahçe rekabetini konuşmak için bile önce vatanseverlik vizesi almak gerekiyor neredeyse.

Ne oldu da kendimize ve birbirimize karşı bu kadar güvensiz olduk? On yıl önce böyle bir noktada değildik, bugün neden hepimiz söze aslında ne kadar milliyetçi olduğumuzu söyleyerek başlamak zorunda hissediyoruz kendimizi?

Bakın, memleketin Başbakanı bile aslında bu sığlığın esiri ister istemez. O da yakın zamana kadar, her cümlesine 'En milliyetçi benim' diyerek başlıyordu. Üstelik tarif ettiği milliyetçilikle onu yeterince 'milli' bulmayan muhaliflerinin milliyetçiliği arasında da bir fark yoktu. Ama Başbakan son günlerde farklı bir milliyetçilik anlayışını seslendirip siyasi rakiplerini 'ırkçı ve kafatasçı' gibi çok ama çok ağır ifadelerle suçluyor.

Başbakan'ın özellikle MHP'ye yönelik suçlamasına bir şey demek bana düşmez ama yaptığı yeni milliyetçilik tarifinin bu köşede uzun zamandan beri savunulan anlayış olduğunu söylemem gerek. Türkiye, MHP ve diğer ulusalcıların negatif milliyetçiliğinden bunca hasar gördükten sonra nihayet Başbakan pozitif milliyetçiliği dillendirmeye başladı. Umarım Başbakan'ın çıkışları etkili olur. Umarım çok geç kalınmamıştır.

Ama pek de umutlu olmadığını söyleyeyim. Türkiye, maalesef tarihinin en sığ siyasi tartışma ortamında. Yapılan konuşmaların hiçbir derinliği olmadığı için, Avrupa Birliği'ne karşı çıkan muhalefet konuları bir türlü derinleştiremediği için sonunda her konuşma 'Ya (benim gibi) sev ya terk et' noktasına ve 'Mütareke basını' gibi, 'AB çocukları' gibi 'seviyeli' kelimelerle süslenmiş vatana ihanet-vatana sadakat keskinliğine geliyor dayanıyor.

O yüzden söylüyorum, hepimiz kendimizi milliyetçi hissetmeye zorlanıyoruz, çünkü karşımızdakiler bizi her fırsatta ülkemizi yeterince sevmemekle, ülkemize ihanet etmekle, onu satmakla itham ediyorlar.

Bu çıkmazdan nasıl kurtulunacağını ben bilmiyorum, siz biliyorsanız bana söyleyin.

Ben böyle bir seçeneksizlikte, bir günlük 'Hepimiz Ermeniyiz' sözünden bile tedirgin olunan atmosferde yaşamak istemiyorum.

Daha iyi, daha derin, daha zengin bir Türkiye mümkün. Kimseye kendi vatan sevgimizi kanıtlamak zorunda değiliz, çünkü kimse bizim vatan sevgimizi sorgulayamaz, unutmayın.

 

    Doğrusuyla,yanlışıyla bir yazı,ama kimden bilmiyorum.İblissavarlıkla ilgilimi,inşallah okuyanlar karar verecek.Biliyorsunuz şeytan ayrıntıda (pardon alıntıda)gizlidir.




__________________
ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
 
iblissavar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 06 subat 2007
Gönderilenler: 363
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

              Derin tartışmalara berrak itirazlar

Hrant Dink'in katledilmesiyle birlikte; yürümekte olduğumuz yolun üzerine, freni iptal edilmiş arabalar çıkarılmaya başlandı.

Türk medyasında ne kadar da gerginlikten, gerilimden beslenen kalem varmış!!!

Kışkırtıkça iyi yazar, zeki yazar ve entelektüel olunuyor öyle mi?

80'li yıllarda gömer gibi yapılan baltalar kalem niyetine topraktan çıkıyor?

Niye!!!

"Batalar elimizde uzun ip belimizde"!

İyi de, hep beraber yedi cüceler şarkısıyla nereye gidiyoruz?

Sağduyu artık burada oturmuyor öyle mi?

Herkes herkesin kökenini didikleyecek,Türkler külliyen "katil" muamelesi görecek/katil olmaya talip olacak, ya da medya seçkinleri mayayı lümpen-burjuva çatışması üzerinden destekleyecek.

İster freni patlak arabayı kullanan olun, isterse, freni patlak arabayı yoldan çıkarmak için, başka bir arabanın frenini patlatarak yola yeni çıkmış olan.

Hepsi yanlış. Üç yanlış aynı anda vuku bulduğunda, üç yanlış olarak kalmıyor. Üç yanlış 3 milyona dönüşüveriyor kolaylıkla.

Köken üzerinden gerçekleştirilmiş bir cinayetin ardından üzülmek hakkımız.

Ama köken üzerinden küfretme hakkımız yok yine de.

Sosyal demokratlığımızın sınırları ne yaman sınırdır ki, onca milliyetçilik arasında negatif tek milliyetçilik Türk milliyetçiliği olarak ilan ediliveriyor.

Hepimiz aynı yoldayız.

Tek tek ve biricik olarak.

Ya yürüyerek gececeğiz yolu, ya da birilerinin yolu olarak taş döşenecek bedenlerimizin üstüne.

Üç ihtilali, beş ihtilali yaşamış olanlar hiç ibret almamış .

Yaşlılardan ümidim yok. Ya gençler!

Birbirinden pak temiz çocuklarımıza, medyaya düşen "yanlış resimler" üzerinden kötülüğün mayası katılıyor.

"Yükselen milliyetçilik" telaşıyla milli değerler kavga konusu oluyor.

Aydın olmak için; yerli olmamak,"buradakini" asla sevmeyerek "oradakine" meftun olmak.

Eski hastalığımız nüksediyor yine.

Türk milliyetçiliğini negatif bir unsur olarak görüp, Kürt milliyetçiliğini, Ermeni milliyetçiliğini olumlayanlar bu kışkırtıcı söylemlerinin Türkiye'yi ne kadar gerdiğini hakikaten görmüyor olabilirler mi?

Tekrarlamakta fayda var, biz Balkanlar'ı milliyetçi söylemler yüzünden kaybettik. Millet olma paydasını daralttıkça, vatan bildiğimiz toprak da daralacaktır.

Köken avcılığının tuzağına düşen milliyetçilerin, muhafazakarların bu saflığı belli ki geçmeyecek.

Şunu görün: Belli noktalara gelmiş kişilerin kökenleri yerli yersiz ifşa edilerek, esasında bize denilmektedir: "Siz hiçbir şey olamazsınız. Çünkü Türksünüz."

Bu aşağılamayı "okumayarak", köken avcılarına prim verdiğimiz sürece, psikolojik yenilginin bütün şartları tamamlanmış demektir. Köken nedir? Kişilerin yaptıklarına bakın. Eylemlerine bakın.

Sorun şu: Baksak da görmüyoruz. İlle bize gösterileni, dayatılanı algılayabiliyoruz. Kim, neyi nasıl görmemizi istiyorsa, ancak o kadarını görebiliyoruz.

Korkarım bu kökencilikle elimizde ne Osmanlı mirası kalacak, ne sahabe sevgisi!!!

Üzüldüğüm şu ki, entelektüeller, entelektüel düşünceye uzak, söz konusu milliyetçilik olunca.

Dindarlar "akleden kalp" olmaya uzak.

Milliyetçiler "sevmeye" uzak.

Sosyal demokratlar mı? Onlar her şeye uzak. Kendilerine dahi.

  YENİŞAFAK YAZARI FATMA BARBAROSOĞLU YAZMIŞ.HERKESİN ÇIKARACAĞI BİR DERS VARDIR HERILT YANİ,DEDİM.



__________________
ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats