Samiri ve Ahmak Toplumu
Deniz yarıldı da ne oldu? Ne değişti? Nato kafa nato mermer. Sen tut onca badire atlat sonra da iki altına, iki söze, iki ayak izine tav ol. İki dakikada davayı sat. Hem de saçma sapan gerekçelerle. “Biz de kanlı canlı ilah istiyorduk, hepsi bu” nameleriyle.
Bilgisizliğin ve cehaletin tavan yaptığı bir hadisedir Samiri ve beraberindekilerin hadisesi.
Peki aradan çağlar geçmesine rağmen “Samiri Felsefesi” değişti mi? Hayır değişmedi. Aksine çoğalarak günümüze kadar gelmeyi başardı.
Kendilerini yaratana sırt çevirmelerine sebep olan neydi o bir avuç insanın? Niçin durduk yere kendilerine yazık ettiler? Dananın böğürmesi miydi onları cezbeden? Yoksa Samiri’nin el işçiliği mi? Hüneri mi? Mahareti miydi? Elbette bunların hiçbirisi değildi. Sebep “davar psikolojisi” idi.
Başkalarının dokunarak, görerek, el emeği göz nuru meydana getirdikleri tanrıcıklarına imrenmeleriydi. Göz gördüğünü istermiş ya hani. İçlerindeki davar dürttü onları. Ele başı samiri de zaten fırsat kolluyormuş ki, el yapımı ilahlara tapanları, ağızlarının suyu akarak seyreden yoldaşlarına bir kıyak geçmek istemiş olacaktı herhalde. Tabi kıyakçılığın sonunun ayakçılık olduğunu hesaba katamamış. Sonuçta Şerefli elçi olan Musa’dan zılgıtı yeyince gerisin geriye oralardan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Günümüzde Samiri misyonuna sahip olanlar yok mu? Elbette var. “Her eve bir oturan boğa heykeli kampanyası” çığ gibi artarak devam ediyor. Aslolanı unutturup, sahte ilahlar işleyen atölyeler her köşe başında işlemeye devam ediyor. Gel vatandaş gel, üç kuruşa üç ilah.. Artık ilahlar işporta tezgahlarına kadar düşmüş vaziyette. Tabi samiri sayısı da bir o kadar artmış durumda. Başı sıkışan ilmihallere koşuyor, hadis kitaplarına koşuyor. Nasıl olsa her eve sokmuşlar bunları.
Ne Musa umurlarında, ne Harun, ne de asıl levhalar. Varsa yoksa, elçilere ithaf edilen sözler, biraz gösteriş, biraz duygu, biraz da saflık. Al sana Samiri ülkesine giriş pasaportu. (uçak bileti de hedaye). Musa’ya Musa gibi, İsa’ya İsa gibi muamelenin edilmediği şu yeryüzünde, elbette Samiriler fink atacak. Meydan onların olacak.
Bunlar; din alırlar, din satarlar, takasa girerler, ikinci el karaborsası oluştururlar, o da olmadı borsa’da halka arz işlemi gerçekleştirirler. Tabi din denilen olgu, Samirilerin elinde oyuncak olursa ya kafanıza levha yersiniz ya da tosun gibi bir ilah sahibi olursunuz? Ötesi berisi yok.
Samirinin yaptığı gibi; on gram iyi işlenmiş 22 ayar altın, üzerine birkaç tane katratı yüksek mücevher, biraz elçinin sözü, biraz da ayak tozu oldu size ilah. Tapın tapabildiğiniz kadar. Ta ki elçi tekrar dönene dek. Eee, elçi de dönemeyeceğine göre. Yaşasın buzağı. Dokun, hisset ve aynı(leş). Arasıra da tozunu al.
Ne yapıyor milenyum model yeni nesil gıcır gıcır Samiriler. Tüyü bitmemiş bebeleri bülüğ çağına adım atar atmaz davarlaştırıyor. Sonra onları mümkün olduğu kadar levhalardan (Son levha: Kur’an) uzak tutuyor. Bir sürü yeni (ilmihaller, fıkıh kitapları, bütünleşik hadis kitapları, (7’si bir arada, üçü bir arada), kanaat önderlerinin kitapları, dikşinari sözlükler, coğrafya, tarih, tırnak nasıl kesilir ba’bı, kenefe nasıl gidilir ba’bı, sakal bırakmanın dindeki yeri ve ehemmiyeti, kılık kıyafet ansiklopedileri, büyük büyük kadın ilmihalleri, rüya tabirleri, araya sıkıştırılmış entel ve modernist allame kitapları, sözler, mukaddimeler, evden hangi adımla çıkılıp hangi adımla girileceğine dair hayat nizamnameleri, onun hayatı, bunun hayatı, onun sapı bunun kökü.) binbir çeşit levha koyuyorlar milletin önüne. (Sıkıntı bastı yeter bu kadar.) Tabi bunca levhayı yüklenenden de hayır gelmeyeceğini biliyorlar. Sonra nakavt olmuş vaziyetteki davarı gütmeye başlayabilirsiniz. Anahtar teslim hazır. Sağa çekerseniz sağa, sola çekerseniz sola gelmeye hazırdır kobayınız.
Bir de şekilciliği pekiştirdiğiniz zaman alın size milenyum samiri nesli. Dedik ya elçi nasıl olsa gelmeyecek. Yaşasın yeni nesil ilahlar. Bir tarafta Musa’ya kırk gün dayanamayan, Musa daha gözden kaybolur kaybolmaz O’na ihanet eden bir toplum, diğer yanda bin küsür yıl dayanabildiğini iddia eden bizim toplum. Kırk gün örneği varken bu dayanıklılık hiç inandırıcı gelmiyor. Son Nebi şerefli Muhammed levhaları da alıp götürmedi ki, ne yapacaklarını şaşırsınlar. Buna rağmen hala O gelene kadar tapmaya devam edecekler gibi görünüyor. İyi de gelmeyecek. Yeni nesil Samiri’ler kandırıyor sizi. Bakmayın siz başka toplumların kendilerine yonttukları putlara. Aldanmayın onların seramonilerine.
Musa gelmişti nihayetinde. Ama Muhammed’in gelişi Furkan-30’da saklı. Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ. Yaa böyle işte.
Şekilci Samiri nesli, ayakta durmayı, işemeyi, temizlenmeyi sanıyor ki Samiri’lerin levhalarından öğrendi. Ademin iki oğlundan biri değil miydi? Ölüsünü gömmeyi kargadan öğrenen. Demekki karga bile Samiri’lerden daha hayırlı. Sanıyor ki, Samiri olmasaydı tırnaklarını kesemeyecekti, çok sevdikleri peygamberlerinden söz işitemeyeceklerdi. Hal böyle olunca minnet hissine kapılıyorlar. Oysa ne nimet teptiklerini bir bilseler!! Minnet duymayıp cinnet geçirirlerdi.
Özellikle genç Samiri’ler cemiyetin başına bela olmuş vaziyette. “Abi onlar gibi bize bir tanrı yapsana, ne gerek var koçum, hazır yapılmışı var” Hemen koyuyor abisi önüne bir tane ilah. “Abi peygamberin şu konuyla ilgili bir hadisi var mıydı?” “Bir saniye hemen bakıyorum. (Nereye bakıyor dersiniz, yalan deposu artık online elinin altında oraya bakıyor). Hımm evet varmış. (Olmasa ne olacak sanki, bir tane de o uydurur). O kadar insan yalan mı söyleyecek. Olaya biraz da duygu katınca al sana idol. Otur evinde ilahi eşliğinde raks et ne var bunda.
Ara sıra da kitapçıya gider yeni yeni kitaplar yüklenir dönersin. Olmadı aşure yaparsın, olmadı eyüp sultan seni bekliyor. Acaba bugün abiye ne sorsam? İşte Samiri'nin toplumuyla böyle bir ünsiyet ilişkisi vardır. Sonuçta insan, nankör de olsa bu değişmiyor.
Allah’ın vaadinin ne önemi var ki, önemli olan bu davarları, cennete mercedes marka otomobille sokacağını iddia eden Samiri’lerin vaadleri. En azından birbirleriyle diz dize ve yan yanalar. Allah’ı göremiyorlar, Allah’ın da bunları görmediğini sanıyorlar. Kişi kendinden bilirmiş işi. Samiriler sömürüyor milleti.
SAMİRİLİK PEYGAMBERİN YOKLUĞUNDA ONUN ADIYLA DİN ÜRETMEKTİR
Defolup gidin Ey Samiriler. Bakın eritip taharet musluğu yaptık ilahlarınızı. Belki ilahlarınızın bu halini gören toplum, hatalarını anlarlar da pişman olurlar diye. Ey milletim, Samiri’lerin yaptıkları tonlarca buzağıyı (yukarıda parantez içinde sadece yüzde birini yazabildim) kendinize ilah edindiniz. Gelin yaratıcınıza tevbe edin, nefsinizi el yapımı ilahlara kapatın, Rabbiniz katında bu sizin için daha hayırlıdır. Tevbenizi kabul edip size acıyacak olan da O’dur.
Şükür ki asıl levha yere düşüp parçalanmadı. Anlaşılmayı ve yaşanmayı bekliyor.
http://www.satirbasi.com/?a=178 |