BİR KUŞLUK VAKTİ SARSINTISI SONRASI
MUHLİSLERDEN OLMA İÇ DÜRTÜSÜ
(Julia’ya mektuplar-7 )
Sevgili Julia
Bir ayette şöyle buyuruyor rabbimiz
Ya da o ülkeler halkı, kuşluk vakti eğlenceye dalmışken, onlara zorlu-azabımızın gelmeyeceğinden güvende miydiler? (7/98)
Benzer diğer bir ayette de şöyle buyuruyor
Gökte olanın, sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır. (67/16)
Yer sarsıldıkça sarsıldı dün,kuşluk vaktinde… Altımdan dev bir yılan gibi kayıverdi yeryüzü. Kalbim hızla çarptı. Derin uykumdan uyanıp hemen kapının altında durdum. Öyle öğrenmiştim deprem uzmanlarından. Deprem anında güvenli yerlere koşun ve sığının diyordu uzmanlar. Sözgelimi masaların altına girin,deniyordu. Çöken tavandan korunmuş olurduk. Ya da kolonların hizasında durun, deniyordu. Evin sağlam ve daha zor çöken kısmıydı zira. Öyle yaptım ben de… Çok sevdiğim oda arkadaşım da uyanmıştı. Şaşkın şaşkın bana bakıyordu, ben de O’na… Gözleri kıpkırmızıydı. Büyük bir korku içindeydi. Benim kalbim çarpmaya devam ediyordu. Gafil avlanmıştık ikimiz de…Benim gibi O da hazırlıksız yakalandığının farkındaydı. Ölüme hazır değildik ikimiz de… Kapıyı açtım. Apartmandan telaşla boşalıyordu insanlar. Altıncı katın penceresinden aşağıya baktım. Olanca soğuğa rağmen caddeler dolup taşmıştı. Soğuk daha güvenliydi sarsıntı geçiren apartmanlardan,dairelerden. Oysa sarsıntı öncesine kadar daha güvenli değil miydi bu sıcak yuvalar?.. Hayır değildi artık. Uykuyu unutturmuştu, soğuğu unutturmuştu ölüm korkusu… Canlar tatlı ve dışarıdaydı.
Diğer oda arkadaşım halen derin uykudaydı. Deprem bile tatlı uykusundan uyandıramamıştı O’nu… (Depremden sonra depremin sonuçları üzerine konuştuğumuz bir sırada herkes özeleştiri yaparken bu arkadaşımız zaten doğru yolda olduğu için uyanmadığını-çünkü uyarılmaya ihtiyacı yokmuş- söylüyor. Biz de altta kalmıyoruz tabi. Belki de zaten yanlış yolda olduğun için, uyarılsan da uyarılmasan da sana fayda vermeyeceği için uyanamadın, diyor ve gülüyoruz )
Yakalandığım ilk deprem değildi bu ama ruhen ilk kez bu kadar sarsıldığımı itiraf etmeliyim. Yakalandığım kaç deprem hatırlıyorum da heyecan, korku, telaş dolu arkadaşlarımın ‘’ne oluyor abi?’’ sorusuna ‘’hiç…deprem oluyor’’ diye cevap vermiş ve yerimden kalkmaya bile gerek duymamışımdır. Ama bu seferki sarsıntı beni uykumdan uyandırıp hemen kapının altına koşturmaya yetti.
Soğuktan çıkamadım dışarıya. Üstelik korkunç bir uyku geziniyordu yüzümde. Dakikalarca ne yapacağıma karar veremeden bekledim. Abdest alıp namaz kıldım her zayıf imanlının yaptığı gibi… Bu sefer kurtar beni, ölümümü ertele… Hazır değilim. Beni kurtarırsan muhlislerden olacağım dedim rabbimizin 1400 sene önceden verdiği misaldeki gibi…
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na ‘gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız." (10/22)
Uyudum sonra… Kabuslarla boğuştum. Hiç deniz çarptı mı sana? Bana çarpmıştı bir kez. Bütün gün yüzmüştüm. Eve döndüğümde dalgaların etkisindeydim. Hafif bir esintide ya da gözlerimi kapattığımda dalgalar bana çarpıyor ve sallanıyorum hissine kapılıyordum. Baş ağrısı,baş dönmesi ve mide bulantısının eşlik ettiği berbat bir duygudur deniz çarpması… Bu sefer de deprem çarptı beni. Uykumda sarsılıyordum. Uyandım, halen sarsılıyordum. Apartman bir o tarafa bir bu tarafa sallanıyordu sanki. Biliyor musun psikolojik bir travma yaşadım. Delireceğimden fena halde korktum. 17 Ağustos depreminde insanların yaşadığı travmaları uzaktan seyreden, köşe yazılarını ilgisizce, çıkan haberleri ilgisizce takip eden ben yıllar sonra da olsa geçmişte yaşanmış bu acı tecrübeyi az da olsa duyumsadığımı hissettim.
Deprem öyle bir şey ki nedense hep kuşluk vaktinde geliyor. Kimisini kapıp götürürken, kimisini uyarıp geçiyor. Emin olmamalıyız hayır. Kuşluk vaktinin Rabbi zorlu azabını bir kuşluk vaktinde gönderebilir her an.
Kuşluk vaktinin rabbi beni uyarmakla yetindi bu kez. Bir dahaki sefere yere batırmayacağından emin değilim hayır. Bu kuşluk vakti sarsıntısının etkisiyle muhlislerden olma sözü verdim ama ya sonra?
Kurtulduğumdan emin olduğumda, yaşadığım travmanın etkisi kırıldığında yalvarıp yakaran sanki ben değilmişim gibi bir oyun ve eğlence olan dünyaya dalıp gidecek miyim tekrar?...
|