Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Yasin Aktay -Yeni Şafak Salyangozun alıcısı varsa niye satılmasın?
Şu garipliğe bakınız ki, Türkiye'de İslam'ın değerlerine savaş açanlarla misyonerliğe savaş açanlar aynı kesimler.
İnsanların Müslümanlıklarını
Sabataycılık-Dönmelik ithamları eşliğinde sorgulayıp hedef haline
getirmeye çalışan kampanyalar, bir başka zeminde Müslüman ailelerin
kendi çocuklarını bir Müslüman gibi eğitmelerine karşı mücadele
edenlerce yürütülüyor.
Gözünün gördüğü her yeri kamusal alan sayıp,
bu alanda da başörtüsüne tahammül edemeyenler “din elden gidiyor” diye
ortalığı velveleye verebiliyor. Ve ne yazık ki, bunların tahrikleriyle
oluşan şiddet ortamında ortaya çıkan görüntü şu oluyor: “Müslüman
ülkesinde Hıristiyanlar, Hıristiyan olduğu için, Ermeniler Ermeni
olduğu için öldürülüyor”
Din bir tercih işidir. En azından İslam'ın bu
konudaki açık ve net görüşü budur. Din atalardan devralınarak veya
devralındığı şekliyle benimsenemez. Aksi halde insanlar dini bir
aydınlanış bir uyanış olarak değil, hele “Allah'ın dini” olarak hiç
değil, olsa olsa bir “atalar dini” olarak yaşamış olurlar ki, Kur'an'da
bu hiç de hoş karşılanmaz.
Modernleşme sürecinin en büyük çelişkilerinden
biri dini bir tercih işi olmaktan çıkarıp bir etnik kadere indirmesi
olmuştur. Bu bir çelişkidir, çünkü modernleşme başka konularda
insanların kendilerine doğuştan verilmiş özelliklerinin değil
emekleriyle kazanmış oldukları özelliklerinin değerlendirilebildiği bir
ortam yaratmıştır. Türk olanların zorunlu olarak Müslüman, Müslüman
olanların zorunlu olarak Türk olduğu (veya Alman ile Hıristiyan,
Fransız ile Katolik, İngiliz ile Anglikan arasındaki zorunluluğun)
kabulü modern bir milliyetçilik düşüncesinin sonucudur.
Sekülerleştikçe, yani dinden uzaklaştıkça dinsel bağnazlığın artıyor
olması modernleşmenin en büyük handikapıdır. Bu handikap çok acıdır ama
bir gerçektir. Ne Hitler'in ne de Sırp faşistlerinin sergilemiş
oldukları dinsel bağnazlık din konusunda derin bilgi ve referanslara
dayanıyordu.
Müslüman olmak, her gün yeniden ispatlanan bir
şey olmaktan çıktı, bir defalığına ve bütün zamanlar için alınmış bir
imtiyaza dönüştürüldü. Oysa bir dine mensup olmaktan kaynaklı bütün
avantajları bir “müktesep hak” olarak değerlendiren bir din anlayışı
her ne ise, İslam olamaz.
Dinin milli kimliğin sabit bir unsuru haline
gelmesiyle birlikte dinin sembollerinin, şahıslarının, kurumlarının,
hatta değerlerinin de fetişleşmesi çok kolay oluyor.
Peki, İslam bir put haline gelir mi? Tabii ki gelir…
İnsanlar Allah'a ibadet etmek yerine onun
gönderdiği herhangi bir mesaja, onun işaret ettiği bir şeye fetiş bir
kutsallık atfederlerse, o da bir put haline gelir.
İslâm ancak bir tercih olarak gerçekleştiği
için, tercihin yapılabildiği maksimum özgürlük ortamını ister. Bu
ortamda insanların şu veya bu tercihi yapmalarına asla müdahale
edilmez. Tercih eden insanın her türlü baskıdan uzak olması çok
önemlidir. Hatta bilincinin yerinde olup olmadığı bile çok önemlidir.
Şartlandırma, kandırma, hipnoz, beyin yıkama gibi yöntemler sonucunda
ulaşılmış Müslümanlaşmaya itibar edilmez.. İçki yasağını bile neredeyse
insanın bilincini ve iradesini özgür bırakmak adına düzenleyen bir
dinin adıdır İslam. Başka dinlerden olan insanları her zaman açık ve
özgür, Jürgen Habermas'ın tabiri caizse “tahrif edilmemiş bir iletişim
ortamına” en samimi şekilde davet eden İslam'ın misyonerlikten
çekinmesi mümkün müdür? Doğrusu Protestan Kiliseler Birliği başkanı,
İhsan Özbek'in istediği yerde satmak istediği salyangoza Müslüman
mahallesinde alıcı bulunmasının kendini bilen bir Müslüman'ı rahatsız
etmesi mümkün değildir. Salyangozun bir alıcısı varsa satıcısının
olmasından doğal bir şey olamaz. Var mı ötesi?
Düşünce, din ve inanç özgürlüğü sadece
vicdanda gösterilebilen bir şey değildir. İnsanların bunu ifade
edebilmesi hatta bunun için taraftar bulabilmesi ve örgütleyebilmesini
de kapsar. Bu özgürlük bir haktır ve bu haktan herkes yararlandığında
İslam'ın korkacağı hiçbir şey yoktur. Misyonerlikten korkanlar kendi
dinleriyle ilişkilerine bir kez daha baksınlar. Bu bir iman ilişkisi
midir bir fetiş ilişkisi midir, yoksa daha da kötüsü bir çıkar ilişkisi
midir?
Kabul edelim ki, böyle bir dinin başka
insanların dinine, tercihlerine tahammül edememekten kaynaklanan bir
vahşete alet edilebilmesi, insanın şeytanın iğvâsına ne kadar açık
olduğunun en trajik örneğidir. Bir dini anlayış veya kişilik saptırılır
da bu kadar mı olur?
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
|