Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İbrahim(a.s) “uykusunda kestiği” oğlu kim?
1.Giriş: Kur’an’ı Kerim “ilk muhatablarının” bildiği veya uygulaya geldiği bazı şeylere işaret ederek bir “Prospektüs” gibi ince ayrıntıya kadar girmemiştir. Bazı şeyleri ise, Tevhid’e aykırı bulduğu için müdahele etmiş, pratik uygulamanın hafifletilmesine gidildiği için düzeltme yapmış, bazen de “satır aralarında” önceki inanç ve uygulamaya eleştirisini dile getirmiştir.
Bu yazıda Saffat suresi 100 ile 113. Ayet-i kerimelerinde geçen İbrahim(a.s)’ın “uykusunda kesiyor” gördüğü “oğlunun” kim olduğu hakkında kanaatlerimizi paylaşacağız.
2. Arka plan yada Tevrat’ta “Zebih Kıssası”;
Kur’an’ı Kerim’de bahsedilen İbrahim(a.s) ve “Zebh” olayı “İlk anlayan özneler”ce şöyle biliniyordu;
“Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi. "İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "Buradayım!" dedi. Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun." İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı. Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü. Uşaklarına, "Siz burada, eşeğin yanında kalın" dedi, "Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz." Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak'a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim'e, "Baba!" dedi. İbrahim, "Evet, oğlum!" diye yanıtladı. İshak, "Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?" diye sordu. İbrahim, "Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak" dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler. Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı. Ama RAB'bin meleği göklerden, "İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "İşte buradayım!" diye karşılık verdi. Melek, "Çocuğa dokunma" dedi, "Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin." İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu. Oraya "RAB sağlar" adını verdi. "RAB'bin dağında sağlanacaktır" sözü bu yüzden bugün de söyleniyor. RAB'bin meleği göklerden İbrahim'e ikinci kez seslendi: "RAB diyor ki, kendi üzerime ant içiyorum. Bunu yaptığın için, biricik oğlunu esirgemediğin için seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek. Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin." Sonra İbrahim uşaklarının yanına döndü. Birlikte yola çıkıp Beer-Şeva'ya gittiler. İbrahim Beer-Şeva'da kaldı.” (Tevrat, Yaradılış, 22:1-19)
İbranice, “İshâk-Yitshak” “Tsehok-Gülecek-Gülüş” sözcüğünden türemiştir. “İsmail-Yişmael” “Tanrı duyacak” ve “İbrahim-Avraam” “Birçok ulusun babası” anlamındadır. “Avraam”’ın eşi “Saray” saray’ın “Mısırlı”cariyesi “Hacer-Agar”dır. “Saray” daha sonra “Sara” olur. “Avram”’ın “Avraam” olması gibi.
Kur’an’ı Kerim’de olduğu gibi, Tevrat’ta da “misafirler-konuklar” İbrahim(a.s) ve hanımına “İshâk(a.s)” “müjdelerler” ( İbrahim(a.s) ve iki oğlu ile ilgili metinler için Bknz. Türkçe Çeviri ve Açıklamalarıyla, Tora ve Aftara, 1. Kitap, Bereşit; leh leha, Vayera, Haye Sara. Gözlem, 2002 ).
Yine “Korban”, “Mizbeah” kelimeleri bizlere de yabancı değildir.
Tevrat, Bereşit, 22:2’de “Oğlunu, tek sevdiğinin- Yitshak’ı- al ve Moriya bölgesine git” Cümlesinin açıklamasında şöyle bir açıklama vardır;
“Oğlunu- Pasuğun tam çevirisi şöyledir: “Lütfen oğlunu, biricik olanını, sevdiğini, Yitshak’ı al ve kendin için Moriya bölgesine git”. Tanrı, Korban olarak kimi istediğini Avraam’a doğrudan belirtmemiştir. Talmud Tanrı ile Avraam arasındaki şu diyalogu kaydeder:
- Oğlunu al.
- Ama benim iki oğlum var. Hangisini alayım?
- Biricik olanını
- Ama ikisi de annelerinin biricik oğlu
- Sevdiğini
- Ama ikisini de seviyorum
- Yitshak’ı
(Bknz. Vayera, s.147)
Yine “yakılan korban” veya “yakılan sunu”ya Kur’an’ı Kerim, “bi-qurbên(in) te’kulu-hu’n-nêr(u)” (3:183) cümlesiyle işaret etmektedir.
“Tanrı “Onu kurban et” dememiştir; çünkü istediği, Yitsak’ın kurban edilmesi değil, sadece dağa getirilip, bir kobran gibi hazırlanmasıdır.” (Bknz. Aynı yer)
İbrahim(a.s), Tevrat’a göre üç gün “moriya bölgesi”nde kaldığını anlatır. “Moriya” ise “Bet-Amikdaş, tapınak dağı”dır. Veya bizim bildiğimiz şekilde “Beyt-i makdis”. Burası “Yahudilere göre” “Hel” bölgesidir veya yine bizim bildiğimiz şekilde “Hill bölgesi” .
İbrahim(a.s), Tevrat’a göre “çalılıklara takılmış bir koç gördü” ve “Oğlunun yerine tamamen yakılan Korban olarak onu sundu” (Vayera, s.151)
Bölüm şöyle sonlanır;
“Dünyanın tüm milletleri senin soyun sayesinde mübarek kılınacaklar” (Aynı yer, s.151).
Tevrat’tan alıntıları makalenin hacmini büyütmemek için burada keselim. Tevrat’tan alıntıladığımız bazı cümleler, “tanıdığımız, duyduğumuz sözler” sanki…
Şimdi, Kur’an’ı Kerim’de olay nasıl ona bakalım
3. Kur’an’ı Kerim’de “Zebih Kıssası” veya Metnin akışı veya Sibak-Siyak:
İbrahim(a.s) ve “uykusunda kesiyor gördüğü oğlu” ile ilgili ayetler, Kur’an’ı Kerim’de Saffat suresin geçmektedir ve metnin akışı şöyledir;
“(İbrahim): “Rabb'im! Bana Sâlihlerden hibe et!” (100). Ona/İbrahim’e müjdelemiştik yumuşak huylu bir oğul (101). Sonra, onunla/İbrahim’le beraber çalışma yaşına erişince, (İbrâhim) dedi: “Yavrucuğum! Gerçekten ben, uykuda seni kestiğimi görüyorum, “bir bak, ne görürsün?”. (Çocuk) Dedi ki: “Babacığım! Sana ne emredildiyse yap!. “Eğer Allah dilerse” beni direnenlerden bulacaksın” (102). Böylece ikisi de teslim oldular ve onu/çocuğu yere bırakınca, şakağı üzere (103). Ve Ona/İbrahim’e seslendik: “Hey İbrâhim! (104). Rüyâyı sen tasdikledin; Gerçekten biz, “güzel davrananları işte böyle mükâfatlandırırız” (105). “Gerçekten bu,” evet o, açık bir denemeydi (106). Ve ona/İbrahim’e fidye verdik, büyük “bir kesileceği” (107). “Ve biz bıraktık sonrakiler içinde onun üzerine” (108). Selâm İbrâhim’e! (109). “Güzel davrananları işte böyle mükâfatlandırırız” (110). Gerçekten o/İbrahim, “(Allah’ın birliğine) inanan kullarımızdandı” (111). Ve (yine) ona/İbrahim’e müjdelemiştik İshâk’ı; Salihlerden bir Nebî (olarak) (112). Ve bereket verdik; onun/İbrahim’in üzerine ve İshâk üzerine. Ve ikisinin soylarından güzel olan ve benliğine açıkça zulmeden (var) (113). [100-113].
3.1. Saffat Suresi 100-113 Ayet-i Kerimelerin çözümü;
Rabbi heb li mine’s-Sâlihîn(e) (100).
“Rabbim bana Sâlihlerden hibe et”
Fe beşşernê-hu bi ğulêm(in) halîm(in) (101).
“Bizde ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledik”
“İbrahim(a.s)’a müjdelenen oğul kimdir?” metnin akışında bu oğlun ismi zikredilmez. Bilindiği için “hazf” edilmiş olabilir. Kur’an’ı Kerim “Kıssa uslublarında”; “zaman, mekan ve aktörlere ait tarihsellikler çok kere mubhem bırakılır. Peyamber(a.s) kıssaları çoğu zaman fragmanlar halinde aktarılır. Anlatımlarda “hidayet en temel amaç” olduğu için olaylar hep dinî-ahlaki bir çerçeve içinde sunulmuştur (Kıssaların Dili, Mustafa Öztürk, s.21, kitâbiyât, Ankara, 2006).
“Kıssalar üslubundaki başka bir özellik de Kur'ân kıssalarının seyircisi durumunda olan muhataba ve kıssa kahramanına nisbetle değişen olayların anlatımındaki müfacaat (beklenmedik, âni anlatım) metodudur. Adı geçen metod, kıssalarda, siyakta verilmek istenen dinî irşat ve manaya göre birkaç şekilde tezahür etmektedir (s.243). .Şüphesiz Kur’ân bir tarih ve hikâye kitabı olmadığından, muhtevasındaki kıssalar üslubunda, olayları en ince teferruatına kadar anlatmaz. Kıssadaki kahramanın hayatını içine alan bütün sahneleri ve onun etrafında dönen olayların ayrıntılarını tek tek açıklamaz. Kur’an; olayları, asıl hedefini gerçekleştirecek bir tarzda sahnelere, bölümlere ayırmıştır… (olaylar arası boşluklar ,fecevât)… Kur’an, kıssalar üslubu ile geçmiş hadiseleri günümüzdeki sinema ve tiyatro eserlerinde olduğu gibi perde perde ayırmış ve her birini uygun siyak içinde muhataplarına ders ve ibretlerine sunmuştur... Sahneler arasında da birçok olayların, hareketlerin ve hatta gün, ay ve sene ile ifade edilebilecek zamanın, bir anda geçiliverdiğini görürüz… (s.245) (Kur’an kıssaları üzerine, Dr.İdris Şengül, Işık Yayınları, İzmir, 1994).
İbrahim(a.s) ne zaman böyle bir dua etmiştir kavminden ayrıldıktan sonra mı? Yine metinde bu belirtilmez. Fakat “bu sureden önce inmiş” olan “Hûd suresinde” “Elçiler” “İbrahim(a.s) müjde getirmişlerdir”. “Ve le qad cêet rusulunê ibrahîme bi’l-buşrâ” (11:69). Hûd Suresi 69 ila 76 ayetler, ilgili Ayet-i Kerimelerdir.
“fe beşşernê-hê bi-ishâqa” (11:71), bu surede, İbrahim(a.s)’ın hanımına müjde verilir. “Zâriyat Suresinde” ise müjde İbrahim(a.s)’a verilir, “qâlû lê tekhaf ve beşşerû-hu bi-ğulêm(in) alîm(in)” (51:28). “İbrahim Suresinde”de “nubeşşiru-ke” denilerek müjde İbrahim(a.s) verilir. “Zâriyat Suresi de Saffat Suresinden öncedir”, “İbrahim Suresi de Saffat Suresinden sonradır”. Bu “kıssa anlatım uslubu”yla tarihçi titizliğinde malumat aktarmak amaç değildir. Daha önce belirtik “hidayet” en temel amaçtır.
“Felemmê i'tezele-hum ve mê ya'budûne min dûnillêhi ve hebnê lehu ishâqa ve ya'qûbe ve kullên cealnê nebiyyê(n)” (19:49).
“(İbrahim) onları ve Allah’ın “yanı sıra” kulluk ettiklerinden “ayrılınca”, ona İshâk ve Ya’kub’u hibe ettik ve onların hepsini nebî yaptık”
“Meryem Suresinde” ki ayetler “Saffat Suresinin girişi gibidir”. İsmail(a.s) zikredilmemiştir. Yine ilk surelerden olan “Sad Suresinde” “İbrahim(a.s), İshak(a.s) ve Ya’kub(a.s) birlikte” zikredilir “İsmail(a.s) zikredilmez” (Bknz. 38:45) “Enbiya Suresinde”de durum aynıdır. “Meryem Suresin de ve Sad Suresinde” “İsmail(a.s) ayrı bir pasajda zikredilir” (Bknz. 19:54, 38:48).
Buraya kadar yazılanları kısaca özetlersek “müjdelenen oğul”, İshâk(a.s)’dır (Bknz. 11:71,19:41). Yine Zâriyat Suresinde ve Hicr Suresinde bu müjdeleme olayından bahsedilir fakat “oğlun ismi zikredilmez”.
“Elhamdu lillêhi’l-lezi vehebe li alê’l-kiberi ismêîle ve ishâq(a), inne rabbî le semiu’d- duâ(i)'” (14:39).
Yukarıdaki Ayet-i Kerime’de İbrahim(a.s)’ın yaşlıyken İsmail(a.s) ve İshâk(a.s) hibe ettiği için Allah(a.c)’e hamd ettiği anlatılır. Sıralamada İsmail(a.s) öndedir, 2:133,136,140, 3:84, 4:163 Ayet-i Kerimelerinde de bu durum gözlenir.
Tevrat ve Kur’an’ı Kerim’e göre İsmail(a.s), İbrahim(a.s)’ın İshâk(a.s)’dan önceki oğludur. Yine Tevrat ve Kur’an’ı Kerim’e göre “müjdelen oğul” İshâk(a.s)’dır.
Başlangıca geri dönelim;
“Rabbim bana Sâlihlerden hibe et” (100). “Bizde ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledik” (101). (37:100-101).
3.2. Değerlendirmeler:
“Ebu'z-Zubeyr de Cabir'den: Boğazlanması emr olunan kişi İshak'tır, dediğini rivayet etmektedir. Aynı zamanda bu Ali b. Ebi Talib (r.a)'dan da rivayet edilmiştir. Abdullah b. Ömer'den de boğazlanması emredilen kişi İshak'tır, dediği rivayet edilmiştir. Ömer (r.a)'ın görüşü de budur. İşte ashab-ı kiramdan yedi kişinin bu kanaatte olduğunu görüyoruz. Tabiînden ve tabiîn olmayanlardan bu görüşü savunan kimseler arasında, Alkame, eş-Şa'bî, Mücahid, Said b. Cübeyr, Ka'b b. el-Ahbar, Katade, Mes-ruk, İkrime, Kasım b. Ebi Bezze, Ata, Mukatil, Abdu'r-Rahman b. Sa'bat, ez-Zürrî, es-Süddî, Abdullah b. Ebi'l-Huzeyl ve Malik b. Enes de vardır ve bunların hepsi de: Boğazlanması emredilen kişi İshak'tır demişlerdir. İki kitab ehli olan yahudilerle hristiyanlar da bu kanaattedirler. Aralarında eri-Nehhas, et-Taberî ve başkalarının da bulunduğu pek çok kimse de bu görüşü tercih etmişlerdir” (Kurtubi).
“Bu görüş Peygamber (sav)'dan, ashab-ı kiramdan ve tabiînden gelen nakiller arasında kuvvetli olan görüştür “ (Kurtubi).
“Alimler, kesilecek olan bu şahsın kim olduğu hususunda, ihtilâf etmişlerdir. Bu cümleden olarak, bunun İshak (a.s) olduğu ileri sürülmüştür ki bu, Ömer, Ali, Abbas İbn Abdulmuttalib, İbn Mes'ûd, Ka'bu'l-Ahbâr, Katade, Said İbn Cübeyr, Mesrûk, İkrlme, Zührf, Süddî ve Mukatil (r.a)'in görüşüdür. Bunun, İsmail (a.s) olduğu da ileri sürülmüştür ki, bu da, İbn Abbas, İbn Ömer, Said İbn el-Müseyylb, Hasan el-Basrî, Şa'bî, Mücahid ve Kelbî (r.a)'nin görüşüdür” (Razî).
Taberî, her iki yöndeki rivayetleri aktardıktan sonra kendisi, müjdelenen ve kurban edilmek istenenin İshak olduğunu kabul eder (Bknz.Taberi, ilgili ayet).
İbn Atıyye de Ashabdan. Abbas ve oğlu Abdullah ile Ali, Abdullah b. Mes'ûd, Ka'b el-Ahbâr, Ubeyd b. Amr'ın isimlerini de vererek “Âlimlerin çoğuna göre müjdelenen ve kurban edilmek istenen çocuğun İshak olduğunu” “İsmail”dir” diyen “bir fırka”nın da bulunduğunu belirtir (Bknz. İbn Atiyye, ilgili ayet).
3.3. Muhtemel İtirazlara cevablar:
İtiraz 1:
“Buradaki zamir(37:113) İbrahim'i de kurban olan oğlu da gösterebilir. Devamında olan tesniye zamirinde (min zurriyetihima ) kastedilen iki kişi İbrahim'in soyunu sürdüren iki oğul olmak durumundadır. Şu halde ilk zamirin İsmail'i göstermesi daha makuldür.”
Cevab 1:
“Onu” lafzındaki zamir de “İbrahim'e (a.s)” aittir. Âyet-i kerimede İsmail(a.s)'den söz edilmiyor ki, zamirin ona ait olduğu söylenebilsin” (Kurtubi).
İtiraz 2:
"biricik/ilk oğul " dan söz edilir. " biricik ilk oğul " un İsmail olduğunda ittifak vardır.
Cevab 2:
Tevrat’tan yukarıda alıntı yaptık, burada tekrar etmeyi gerekli gömüyoruz.
İtiraz 3:
“37:102’deki “es-Sâbirîne” ne diyorsunuz?”
Cevab 3:
İsmail(a.s), İdris(a.s) ve Zulkifl(a.s), 21:85’te (es-Sâbirîne) geçmektedir. Böyle bir olayın onların başından geçmediği bilinmektedir. 19:54’te İsmail(a.s) içinde yine başka bir niteleme vardır. İshak(a.s) için bu nitelemenin kullanılmaması bu nitelemelerin onda olmadığını kanıtlamaz. Bu nitelemeler tüm peyamberler(a.s) için geçerlidir.
4. Sonuç yerine:
“lê nuferriqu beyne ehadi(in) min rusulihi. ve qâlû semi'nê ve eta'nê ğufrâneke, rabbena ve ileykel mesîr(u).” (2:285)
Elbette Alîm Allah(a.c)’dir,
Cehd bizden Tevfik O’dan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|