Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Toplumumuzda bazı cahilce yaklaşımlarla Allah'ın elçilerinden biri olan Muhammed'in, "diğer elçilerden üstün", "Peygamberlerin sultanı", "uğruna kainat yaratılmış Peygamber" gibi yanlış sıfatlarla anılmasını görüyor ve izliyoruz. Kutsal emanetlerden, Mevlid tapınmalarına kadar hemen hemen her ev ve mekanda bu sapmış ritüeller sürüyor.
Tabii ki "dosdoğru yolda kurulan şeytan" işi.
Ama ben bir başka konuya dikkat çekmek istiyorum. Bu nedenle bu konuyu bir başlık halinde açtım.
Malumunuz üzere son 8-10 yıldır bazı cemaat ve tarikatlerin "kutlu doğum" organizasyonları oluyor. Bunlar daha önce bu kadar yaygın değildi. Bunun yanında, özellikle Ramazan ayında hangi TV kanalını açarsanız açın dini programların çoğunun içeriği, Allah'ın elçisi Muhammed'i bir Elçi konumundan ilahlaştırmaya kadar giden içerikler.
Bu demek değil ki bizler Muhammed Rasulullah'ı övmeyeceğiz. Elbette O'nun şerefli yaşamı, fedakarlıkları, örnek davranışları ve toplumu içerisindeki güzel sıfatları hepimize örnektir. Zaten, diğer Peygamberler gibi insanlığa Vahyi ileten bir Elçi olarak Özel bir İnsan olduğuna şüphe yok ve inanıyoruz.
Ancak son yıllarda Diyalog çabaları içerisinde bazı emperyalist hedeflere hizmet eden fetullah grubu, acaba bu organizasyon ve gündemi "Tanrılaştırılmış İsa'ya eşit bir Muhammed" çabasıyla mı gerçekleştiriyor?
Açıkçası ciddi ciddi bu düşünce kafamda şekillendi. Görüşlerinizi almak istiyorum.
Adem'den bu yana insanlığın yumuşak karnı olan Şirk'ten ve Şeytanın dosdoğru yola ters kandırmacalarından Yüce Allah'a sığınırım.
“Peygamber de kendisine Rabb’i tarafından indirilene iman etti, müminler de. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız...” (Bakara 2/285).
__________________ "Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz" (Atatürk"ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90)
Katılma Tarihi: 06 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 107
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Gerçekten Hanifdostlar'ın ve benim dertli olduğumuz konulardan birisi daha.İnsanlar öyle bi kabullenmişlerki hristyanlara yada yahudilere olan kinlerini peygamberlere sıçratmış.
Çıksan sokaktaki insanlara desen ki ; "Hz.İsa'da Müslümandı" diye insanlar seni taşlayacak kadar sinirlenebilir.Bu insanları bu hale getirenler elbette Hz.Muhammed'i ilahlaştıranlar , Allah'ın alemleri onun için yarattığını savunan ve bunu duyuranlardır.Tek bunu duyuran suçlu değil elbette onu hiç sorgulamadan benimseyende suçludur.Hemde benimseyen duyurandan daha fazla suçludur;)...
Bi arkadaşın başka bi konuda yorumu vardı gerçekten güzeldi; "Eğerki peygamberlerde üstünlük ararsan hepsi birbirinden üstündür" demişti.Kur'ana bakarsak gerçektende böyledir.Örnekleri vermeye gerek yok sanırım:)
Ben Türkiye'nin yada Atalarının dinini benimsemiş insanların düzelebileceği umudunu malesef içimde taşımıyorum!Nedeni ise İnsanlar atalarının dinini okadar benimsemiş ki kalpleri doğruya yada atalarının dini sorgulamaya taş kesilmiş...!Umulur ki sorgularlarda birgün gerçek dini görürler...
Bence konunun özüne gelecek olursak aynı düşünceyi bendede şekillendiriyorlar ama bu insanlar biliyorlarki Hz.İsanın tanrılaştırılması Allah'ın onamadığı birşey oyüzden direk olarak Hz.Muhammed'i tanrılaştırmasalarda dolaylı yoldan belkide bilmeden tanrılaştırıyorlar.Aralarında maksatlı olarak ilahlaştırmak isteyenlerde olabilir fakat istisnalar kaideti bozmaz;)
Örnek vereyim; Noele karşılık kutlu doğum haftası uydurulmuş da olabilir:)
Onların ne yaptığını veya ne yapmak istediklerini anlamak için onlar gibi olmak lazım ama Allah korusun...Allah bizi Kur'an yolundan kendi yolundan ayırmasın...
__________________ ZUHRUF/22:Hayır!"Sadece,biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk,biz de onların izinde gidiyoruz"derler.
Katılma Tarihi: 03 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Hanif dostlara selam '
Kutlu doğum haftasının mucidi Diyanet vakfı dır. ilk yılı 1989 'dur. 14 üncü Diyanet başkanı Mustafa Sait Yazıcıoğlu döneminde faliyete geçti. İslam konferansı örgütünün kurulması sebebiylede yakından ilgisi olduğunu düşünmekteyim. çünkü o sıralar İ.K.Ö. başkanlığı Ekmelettin İhsanoğlu'nda değildi. Yani bir kıskançlık sebebiyle oluştu bence. Şimdiki konumu çok değişmiştir. Cumhuriyet törenlerine alternatif gösterilmeye çalışılıyor. Yani Cumhuriyet törenlerindeki insanların ne kadar kalabalık oluşturması ile kendi kutlu doğum törenlerinin Cumhuriyet törenlerine mukayese edip daha kalabalık olması için ellerinden gelen propagandaları yapıyorlar.
T.C.DİYANET İŞLERİ BAŞKANLARI
1-M.Rıfat BÖREKÇİ Türkiye Cumhuriyetinin ilk Diyanet İşleri Başkanı olan Mehmet Rıfat BÖREKÇİ, 1861 yılında Ankara'da doğdu . İlk ve orta tahsilini Ankara'da yapan Rıfat BÖREKÇİ, Arapçayı ve İslami İlimleri İstanbul'da Beyazıt dersiamlarından Atıf Bey'den okudu.ve icazet aldı. Daha sonra tekrar Ankara'ya döndü ve Fazliye Medresesinde müderris olarak göreve başladı. Birçok talebe yetiştirdi ve icazetler verdi. İstinaf Mahkemesi Azalığından sonra 1907 yılında Ankara Müftüsü oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisine birinci dönem Manisa mebusu olarak girdi. 4 ay kadar bu görevde kaldıktan sonra istifa ederek Ankara Müftülüğü görevine döndü. Şer'iye Vekaleti Heyet-i İftaiye azalığına da seçilen Mehmet Rıfat Efendi, 1 Nisan 1924'de İlk Diyanet İşleri Başkanı oldu.. 5 Mart 1941'de vefat etti.
2-Ord.Prof. M.Şerafettin YALTKAYA 2.Diyanet İşleri Başkanıdır.1879 yılında İstanbul'da doğdu. İlk tahsilinden sonra hafız olan YALTKAYA, Davutpaşa Rüştiyesinden ve Darü'l Muallimin'den mezun oldu. Cami derslerine devam etti. Fatih Dersiamlarından Manastırlı İsmail Hakkı Bey'den tefsir, Şirvanlı Halis Efendi'den Makalat dersi okudu. 1909 yılında, Arapça eğitimi yapan Darü&'l İlim ve't-Ta'lim adlı okulda ders nazırlığı ile tedrisat hayatına atıldı. Sonraki yıllarda çeşitli yüksek okullarda dini dersler okuttu, 1924 yılında Darü'l- Fünun İlahiyat Fakültesine Kelam Tarihi Müderrisi, daha sonra da İslam Dini ve Felsefesi Ord. Profesörü oldu. 1942 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına getirildi. 60'dan fazla eseri olan ve Sebilü'r-Reşat, Beyan'ül-Hak, Mihrab, İlahiyat, İslam gibi dergilerde pek çok makaleleri yayımlanan , özellikle düşünce hürriyetine önem veren M.Şerafettin YALTKAYA Diyanet işleri Başkanı iken 23 Nisan 1947 tarihinde vefat etti.
3-A.Hamdi AKSEKİ 3. Diyanet İşleri Başkanıdır.Yazdığı değerli eserleri ve yaptığı hizmetleri ile yüzyılımızın İslam alimleri arasında önemli bir yeri olan Ahmet Hamdi AKSEKİ, Antalya ili Akseki ilçesinde doğdu.Küçük yaşta Kur'an öğrenmeye, 7 yaşında da camide mukabele okumaya başladı. 14 yaşında babasıyla Ödemiş'e giden A.Hamdi AKSEKİ, ailesinin fakir olması sebebiyle, tahsil parasını temin için pamuk tarlalarında çalıştı. İstanbul'da Dersiam Bayındırlı Muhammed Şükrü efendi'den icazet aldı. Medresetü'l Mütehassisin'de 3 sene okudu, doktora imtihanını vererek birincilikle mezun oldu. Henüz 32 yaşında iken 3 fakülteyi tamamladı. İstanbul'daki medreselerde müdderrislik yaptı. Umur-u Şer'iye ve Evkaf Vekaleti Tedrisat Umum Müdürlüğü görevinden iken medreselerin müfredat programlarını ıslah etti. 1924 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere Heyeti Azalığına getirildi. 1939 yılında Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına tayin oldu.A.Hamdi AKSEKİ, M.Şerafeddin YALTKAYA'nın vafatından sonra Diyanet İşleri başkanı oldu. Resim hizmeti yanında, ilmi çalışmalarını da ihmal etmedi ve 70 kadar eser yazdı. * 9 Ocak 1951'de vefat eden Ahmet Hamdi AKSEKİ Arapça, Farsça ve İngilizce bilmekteydi.
4-E.Sabri HAYIRLIOĞLU 4.Diyanet İşleri Başkanı olan Eyüp Sabri HAYIRLIOĞLU 1886 yılında Konya'da doğdu. İlk tahsilini Konya'da yaptı ve küçük yaşta hafız oldu. Zamanın din alimlerinden Sivaslı Ali Kemali ve Yalvaçlı Hacı Ömer Efendilerden okudu. Daha sonra Konya da Darü'l-Fünun'un Hukuk şubesi açılınca oraya devam etti ve birincilikle mezun oldu. İstanbul'da müdderis muavinliği, Uşak Müddeiumumiliği görevlerinden sonra Konya'ya gelerek avukatlığa başladı. Eyüp Sabri HAYIRLIOĞLU ikinci dönem Konya mebusu olarak seçildi. Daha sonra mebusluktan çekilen ve Konya'ya dönerek tekrar avukatlığa başlayan HAYIRLIOĞLU, bir ara ticaretle de meşgul oldu. 1951 yılında, Diyanet işleri Başkanı oldu. Dokuz yıl kadar bu görevi sürdürdükten sonra 1960 yılında elekliye ayrıldı. 8 Ekim 1960 tarihinde Ankara'da vefat etti.
5-Ömer Nasuhi BİLMEN Beşinci Diyanet İşleri Başkanıdır. 1882 yılında Erzurum da doğdu. İlk tahsiline çeşitli müderrislerde okuyarak başladı. 1908 yılında İstanbula gelen BİLMEN, Fatih Dersiamlarından Tokatlı Şakir Efendinin derslerine devam etti ve icazet aldı. Daha sonra Medreset'ül Kuzat'a girdi. Burada dört yıl hukuk tahsil etti. 1912 yılında açılan ruus imtihanını da kazandı. Fatih dersiamları arasına katıldı. Fatih Camiinde, Sahın Medresesinde ve Dar-uş-Şafaka'da dersler verdi. İstanbul İmam-Hatip Okulu ve Yüksek İslam Enstitüsünde Usul-i fıkıh ve ilm-i kelam dersleri okuttu. Temyiz Mahkemesi Şer'iyye Dairesi Mümeyyizliğinde de bulundu. 1941 yılında seçimle İstanbul İl Müftülüğüne tayin oldu. 30 Haziran 1960 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına getirilen Ömer Nasuhi BİLMEN, bir yıl kadar sonra emekliye ayrıldı ve 13 Ekim 1971 tarihinde Hakkın rahmetine kavuştu. Dini konularda yazdığı eserler ile haklı bir ün yapan Ömer Nasuhi BİLMEN'in başlıca eserleri olan Hukuk-u İslamiyye ve ıstılahat-ı Fıkhiyye Kamüsu, Kur'an-ı Kerim'in Meal-i Alisi ve Tevsiri ile Büyük İslam İlmihali yanında yayınlanmış ve yayınlanmamış pek çok eserleri bulunmaktadır.
6-H.Hüsnü ERDEM Altıncı Diyanet İşleri Başkanıdır.1889 yılında Akseki İlçesi Sadıklar Köyünde doğdu. İlk tahsilini doğduğu köyde yaptı. Arapça ve Mantık İlmini Babasından okudu. Daha sonra İstanbula geldi. Fetva Emini Muğla'lı Ali Rıza ve Dersiam Bayındırlı Mahmut ŞÜKRÜ Efendilerden tahsilini tamamlayarak icazetname aldı. İstanbul Dar'ül Hilafe medresesi Ali Kısmını bitiren ve ruus mülazemeti imtihanını birincilikle kazanan Hasan Hüsnü ENDEM Medreset'ül Mütehassisinin fıkıh ve usul-ü fıkıh şubesinden pekiyi dereceyle mezun oldu. Antalya ve Isparta'da çeşitli okullarda din dersleri ile birlikte Psikoloji, Pedegoji , Sosyoloji ve Türkçe dersleri okuttu. Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere Heyeti azalığı ve Ankara İlahiyat Fakültesinde Tefsir ve Tefsir Tarihi dersleri öğretim görevlisi olarak vazife yaptı. 1961 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına tayin edilmiş ve 1964 yılında da emekliye ayrılmıştır. 20/08/1974 tarihinde vefat eden merhumun pek çok basılmış eserinin yanında Riyazü's Salihiyn tercümesi en meşhurudur.
7-M.Tevfik GERÇEKER
Yedinci Diyanet İşleri Başkanı olan M.Tevfik GERÇEKER 1898 yılında Bursa'nın Karacabey İlçesinde doğdu. Askere gidinceye kadar dini ilimleri Babasından okuyan M.Tevfik GERÇEKER daha sonra tahsilini İstanbul'da sürdürdü. Ankara'ya geldikten sonra Hukuk Fakültesini bitirdi. Sırasıyla Diyanet işleri Başkanlığı Zat İşleri Müdürlüğü, Danıştay'da Başyardımcılık, Kanun Sözcülüğü, Daire Başkanlığı görevlerinde bulunan M.tevfik GERÇEKER bir süre Danıştay Başkanlığı ve Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilliği görevini yürütmüş ve yaş haddini doldurduğu için 1963 yılında emekliye ayrılmıştır. Emekliye ayrıldıktan bir yıl sonra Diyanet İşleri Başkanlığına tayin edildi. Ve bu göreve 16 Aralık 1965 tarihine kadar devam etti ve 28/01/1982 tarihinde vefat etti.
8-İbrahim Bedrettin ELMALI Sekizinci Diyanet İşleri Başkanı olan İ.Bedrettin ELMALI 1903 yılında Antalya'nın Elmalı İlçesinde dünyaya geldi. İlk ve Orta tahsilini Elmalı'da yaptı. Daha sonra İstanbul'a gelerek Darü'l-Hilafet'ül- Aliye Medresesine girdi. 1928 yılında Dar'ül-Funun İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. İbrahim Bedrettin ELMALI İstanbul ve Ankara'da çeşitli memuriyetlerde bulunduktan sonra Üsküdar ve İstanbul Müftülükleri yaptı. Bir süre Diyanet İşleri Başkanlığı Personel Daire Başkanlığı yaptıktan sonra 17 Aralık 1965 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına tayin edildi. Bu görevde yaklaşık bir yıl kaldıktan sonra 25/10/1966 tarihinde emekli olan ve iki dönem Milletvekilliği de yapan ELMALI 05/12/1994 tarihinde vefat etti.
9-Ali Rıza HAKSES
Dokuzuncu Diyanet İşleri Başkanı olan Ali Rıza HAKSES 1892 YILINDA Kayseri İlinin Saraycık Köyünde doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a gelerek ilk tahsilini ve hıfzını Üsküdar da tamamladı. Ruus imtihanını kazanarak Medrsetü'l- Mütehassisinin Fıkıh ve Usulü Fıkıh Şubesine girdi ve başarı ile bitirdi. Kadıköy, Muğla, Fatih müftülüklerinde, Ege Bölgesi Geçici Vaizliğinde bulunan Ali Rıza HAKSES, 15 Şubat 1966 yılında Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliğine seçildikten sonra 25 Ekim 1966 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına tayin edildi ve 15/01/1968 tarihinde emekliye ayrıldı. Ali Rıza HAKSES 5 Kasım 1983 tarihinde İstanbu'da vefat etti.
10-Lütfi DOĞAN Onuncu Diyanet İşleri Başkanıdır.1930 yılında Gümüşhane İli Kelkit İlçesinte doğdu. Hıfzını dayısı Hafız Fevzi Efendi'de tamamladı. Arapça ve dini ilimleri Abdurrahman Efendi ve Gümüşhane eski Müftüsü Ragıb Efendiden okudu.1954 yılında Kemah İlçe Müftülüğüne ve 1960 yılında da Erzincan İl Müftülüğüne tayin edildi. Aynı yıllarda hariçten Ortaokul ve Erzincan Lisesini bitirdi. 1964-1965 öğretim yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini birincilikle bitirdi. Ankara Müftü Yardımcılığı ve Ankara vaizliği görevlerinden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı Müfettişliği görevine atandı.. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi iken Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına tayin edildi. 15 Ocak 1968 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı görevine vekaleten atanan Lütfi DOĞAN bu görevi 25/08/1972 tarihine kadar yürüttü. Dini ve ilmi konularda muhtelif dergi ve gazetelerde 100'den fazla makalesi yayınlanmıştır. Başlıca eserleri şunlardır. 1-Huzur ve Saadet Esasları, 2-Cihatla İlgili Ayet ve Hadisler, 3-Mutluluğun Kazanılması, 4-Kütüb-ü Sitte Müelliflerinin Hal Tercümeleri, 5- Hücurat Süresinin Tercüme ve Tefsiri, 1973-1980 yılları arasında Erzurum Senatörlüğü yapan Lütfi DOĞAN 1991 yılında seçildiği Gümüşhane Milletvekilliğine 1995 yılında da seçilerek devam etmiştir.. Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini bilmektedir.
11-Dr. Lütfi DOĞAN Onbirinci Diyanet İşleri Başkanı olan Dr. Lütfi DOĞAN 1927 yılında Ermenek'te doğdu İlk ve Orta tahsilinden sonra Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinin Klasik Şark Dilleri (Arapça-Farsça) bölümünden mezun oldu. Daha sonra Suriye Şam Edebiyat Fakültesinde Arapça ve İslami ilimler üzerende çalıştı. A.Ü. İlahiyat Fakültesinde Kelam ilmi dalında doktorasını yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığında sırasıyla Ankara Bölge Vaizliği, Ankara İl Müftülüğü yaptıktan sonra Müşavere ve Dini Eserler İnceleme Kurulu Azalığı ve Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliğinde bulunan Dr. Lütfi DOĞAN 1972 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına atandı. Bolu ve Haseki Eğitim Merkezlerinin açılması ve Türkiye Diyanet Vakfının bir grup il müftüsü ile kurulmasını sağladı ve görevini 1976 yılına kadar sürdürdü. Bir dönem Milletvekilliği ve Bakanlık da yapan Dr. Lütfi DOĞAN'ın yayınlanmış eserleri de bulunmaktadır.
12-Prof.Dr. Süleyman ATEŞ Onikici Diyanet İşleri Başkanıdır. 31/01/1933 tarihinde Elazığ Merkez Tadım Köyünde doğdu.On yaşında hıfzını tamamladı.1953 yılında dışardan İlkokulu bitirerek Elazığ İmam-Hatip Okulu'na girdi.1960 yılı Haziran döneminde İmam-Hatip Okulunu, aynı yılın Eylül döneminde de Elazığ Lisesini bitirip Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne girdi. Talebeliği sırasında dört yıl İmam-Hatiplik yaptı. 1964 de İlahiyat Fakültesini bitirdi , kısa bir dönem İmam-Hatip Okulunda öğretmenlik yaptıktan sonra Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde 1965 yılında Tefsir Kürsüsünde asistan oldu. 1968 yılında Doktor olan Ateş, aynı kürsüde görevine devam ederken Irak ve Mısır da araştırma yaptı. 1973 yılında Doçent oldu. 16/04/1976 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına atanan ATEŞ, 1978 yılında fakültedeki görevine dönerek 1979 yılında Profesör oldu. 1979 yılında Almanya Bochum Ruhr Üniversitesinde sahasında araştırma yaptı. Suudi Arabistan ve Cezayir 'de Üniversitelerde Tefsir ve Tasavvuf dersleri okuttu. Yurda dönüşünde 19 Ünv. İlahiyat Fakültesi Temel İslami ilimler Bölüm başkanlığına getirildi.Telif, terceme, edisyonkritik olmak üzere altmışı aşkın eser vermiş olan Süleyman ATEŞ "Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri" adlı 12 ciltlik eseri yirmi bir yıllık çalışmanın ürünüdür. Sırri mahlası ile şiirler de yazan ATEŞ, Temmuz 1995 tarihinden beri İstanbul Ünv. İlahiyat Fakültesinde Temel İslami İlimler Bölüm Başkanlığı görevini sürdürmektedir
13-Dr. Tayyar ALTIKULAÇ Onüçünçü Diyanet İşleri Başkanıdır. 1938'de Kastamonu'nun Devrekani İlçesinde doğdu. 9 yaşında hafız oldu. İlk öğrenimini Devrekani de, orta ve yüksek öğrenimini İstanbul'da yaptı.İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü 1963 yılında bitirdi.Temmuz 1963 ile Şubat 1965 tarihleri arasında İstanbul İmam-Hatip Lisesinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı.*15/02/1965-15/07/1971 tarihleri arasında İstanbul ve Kayseri Yüksek İslam Enstitülerinde öğretim üyeliği görevlerinde bulundu. Bu arada 19657-1968 öğretim yılında Bağdat Üniversitesinde Arap dili ve edebiyatı üzerinde çalıştı. Doktorasını tefsir dalında veren ALTIKULAÇ'ın daha sonra sürdürdüğü görevler sırasıyla şunlardır. 1-Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı (15/07/1971-07/09/1976) 2-Milli Eğitim Bakanlığı Din Eğitimi Genel Müdürlüğü (07/09/1976-02/11/1977) 3-Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Üyeliği (02/11/1977-09/02/1978) 4- Diyanet İşleri Başkanlığı (09/02/1978-10/11/1986). Diyanet İşleri Başkanlığı görevinden 10/11/1986 tarihinde kendi isteği ile emekliye ayrıldı. * Ebu Şame el- Makdisi ve el Murşidu'l- Veciz'i, Yüce Kitabımız Hz. Kur'an ,Tecvidü'l- Kur'an, Zehebi ve Ma'rifetü'l-Kurra'sı, (4 Cilt) isimli basılmış eserleri bulunan Dr.ALTIKULAÇ bir çok uluslararası toplantılara katılarak tebliğler sunmuştur.Diyanet İşleri Başkanlığı görevinden emekli olduksan sonra Marmara Üniversitesi ve Bakü Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültelerinde Öğretim görevlisi olarak hizmet vermiş, ayrıca TDV İslam araştırmaları Merkezi Başkanlığı görevini yürütmüştür. 24 Aralık 1995'de yapılan genel seçimlerde İstanbul milletvekili olarak parlamentoya girmiştir.
14-Prof Dr M.Said YAZICIOĞLU Ondördüncü Diyanet İşleri Başkanıdır. 02/12/1949 yılında Trabzon Sürmene'de doğdu. Babasının memuriyeti sebebi ile İlkokul ve Ortaokulu Milas'ta Liseyi 1967 yılında Aydın'da tamamladı. Aynı yıl girdiği Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden 1971 yılında mezun oldu. Bir yıla yakın bir süre Diyanet İşleri Başkanlığı merkez teşkilatında çalıştıktan sonra 1972 yılında Milli Eğitim Bakanlığı adına doktora öğrenimini yapmak üzere Fransa'ya gönderildi. 1975 yılında 4 aylık kısa dönem Yd. Subay olarak askerliğini tamamladı. 1977 yılında Doktorasını tamamlayarak yurda döndü. Aynı yıl Dr. Asistan olarak Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne intisap etti. 1983 yılında Doçent, 1988 yılında Profesör oldu. *17/06/1987-03/01/1992 yıllara arasında Diyanet İşleri Başkanı olarak görev yaptı. *14/02/1993 yılında Cumhurbaşkanlığı kontenjanından Yükseköğretim Kurulu Üyeliğine atandı. *21/07/1994 tarihinde Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığına atandı. *10/05/1996 tarihinde UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildi. Evli ve iki çocuk babasıdır.
15-Mehmet Nuri YILMAZ
Onbeşinci Diyanet İşleri Başkanıdır.1943 yılında Erzurum'da doğdu. Küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Devrin büyük alimlerinden dini ilimler tahsil etti veicazetname aldı. İlk,Orta ve lise tahsilini Erzurum'da bitirdi. Yüksek öğrenimini Erzurum İlahiyat Fakültesinde tamamladı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Tefsir sahasında master yaptı. İlk defa 1966 yılında Erzurum'da Kur'an Kursu Öğreticisi olarak göreve başladı. Bundan sonra sırasıyla; vaizlik, Kültür Bakanlığı Müşavirliği, aynı bakanlıkta Müfettişlik, Vakıflar Genel Müdürlüğünde Vakıf Kayıt Mütehassıslığı ve Mütercimlik, Din İşleri Yüksek Kurulu Raportörlüğü, Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanlığı ve Çankaya Müftülüğü görevlerinde bulundu. 1990 yılında Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğine seçildi., 3 Ocak 1992 tarihinden itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı görevine atandı ve bu görevi 18.03.2003 tarihine kadar sürdürdü. * Kur'an-ı Kerim Meali, *İçtihat Nedir, Müçtehid Kimdir?, *İbn-i Batuta Seyahatnamesi Ahilik ve Fütüvvet bölümünün tercümesi, *Kur'an'da Nesih, *Sünni ve Şii İhtilafının İçyüzü, *Kur'an'da Talak adlı eserleri vardır.. Arapça,Farsça ve Fransızca bilmektedir.
16-Prof.Dr. Ali BARDAKOĞLU
Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU 1952 yılında Kastamonu ili Tosya ilçesinde doğdu. 1970'de İstanbul imam-Hatip Okulunu bitirdi. 1974 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nden, 1975 yılında da İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Bir süre öğretmenlik ve stajyer hakimlik yaptıktan sonra, 1977 yılında Kayseri Yüksek İslam Enstitüsünde Fıkıh (İslam Hukuku) asistanı oldu.
1982 yılında Atatürk Üniversitesi İslam ilimler Fakültesinde, "İslam hukukunda İcare Akdi" adlı doktora tezini tamamladı. Ve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Bölüm Başkanlığı ve Dekan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1993 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine naklen atandı. 1994 yılında İslam Hukuku Ana Bilim Dalında Profesör oldu. Marmara İlahiyat Meslek Yüksek Okulu Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1991-1992 yılları arasında İngiltere'de 1994 yılında da Amerika Birleşik Devletlerinde bulundu.
İslam hukuku alanında; İlahiyatçıların Din Söylemi ,Kur'an ve Hukuk, İslam Kültüründe Din ve Vicdan Özgürlüğü, İslam ve Demokrasi Üzerine, Teorik Açıdan İslam ve Demokrasi:Yasama, Türk Aile Hukukunun Tarihsel Gelişimi, Hukuki ve sosyal açıdan Boşanma, İslam Aile Hukukunun araştırmalarında Gelenekçilik, Hanefi Mezhebi gibi başlıklar altında 60'ın üzerinde bilimsel yayın yaptı.
__________________ Cinn 20= Deki Şüphesiz ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O'na hiç kimseyi ortak koşmam
Katılma Tarihi: 02 mart 2007 Yer: Belgium Gönderilenler: 81
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
TEK KELIMEYLE YAZIKLAR OLSUN; bunda sakincali olan nedir? PAYGAMBERIMIZIN DOGUM GUNUNU KUTLAMAKTA YANLIS OLAN NEDIR? ya kendinize gelin biraz eger bu kutlamalarda yablis seyler yapiliyirsa tamam haklisiniz; ama temelden bunu kutlamak yanlitir demek ne kadar mantikli, o bizim peygamberimizdi dogum tarihi belli olan tek nebiyse bu tabiki kutlanmali, eger bilseydim ondan onceki nebilerinde dogum gununu yada haftasini bunu serefle kutlar onlari saygiyla anardim. BUNDA YANLISLIK YOK YANLISLIK HERSEYI INKAR EDEN MANTIKTA; itiraz etmek icin itiraz etmeyin.
Ne demek istediğini anlıyorum. Peygamberin doğum gününü kutlamakta dinen bir yanlışlık olmayabilir tabii ki. Şu an için bu kutlamalarda yapılan sakıncalı bir şey var mıdır, bu konuda bir bilgim de yok. Sırf itiraz etmek için itiraz eden birileri varsa eğer elbette ki bu da yanlış. Fakat toplumun dinle ilgili yapılan her şeyi nasıl kutsayıp ibadet haline getirdiğini düşünürsek, o zaman bu gibi kutlamaların sakıncasını anlarız. Çünkü bir takım cahil insanlar duydukları her şeyi bir ibadet haline çevirme, kutsama eğilimindeler. Hatta çıkıp "Peygamberin doğum gününü kutlamak farzdır" diyenler bile türeyebilir. Toplumun yapısı buna çok müsait. Bir de bu inancın zamanla yerleşikleştiğini düşün. Sonra gel de ayıkla pirincin taşını. Aksini söyleyince gelen geçen seni zındık ilan etsin.
Ben sanmıyorum ki toplumun farz veya ibadet diye bildiği hurafelerin hepsi zamanında aynı amaçla ortaya atılmış olsun. Emin ol ki ilk başta masum olan bazı uygulamalar sonradan insanlar tarafından dinleştirilmiştir. Biraz düşünsek bunun sayısız örneğini buluruz. Arkadaşların temel endişesinin de bu olduğunu sanıyorum.
Geçtiğimiz günlerde hiç de dindar olmayan, hayatında Kuran yüzü görmemiş bir şahsın din hakkındaki bir konuşmasına şahit oldum. Mezarlık ziyaretine giderken 5 veya 7 kat giysi giymenin farzlığından (!!) söz ediyordu. Bu inancın kaynağının ne olduğunu bilmiyorum. Ancak bunu söyleyen şahıs çevresinden çok itibar gören ve normalde hiç de cahil olmayan bir doktor. Ben böyle bir farzın olmadığını söyleyince de hemen "Biz nenelerimizden böyle gördük, böyle biliriz" muhabbetine girildi. Velhasıl şahıs böyle bir farzın varolmadığı konusunda ikna olmadı. İşin garibi bu inanca sahip birçok insanla karşılaştım. Böyle bir şeyi farzlaştıran toplum peygamberin doğum günü kutlamasını hayda hay farzlaştırır.
Bu açıdan ben de bu gibi uygulamaların sakıncalı olduğu kanısındayım. Peygamberimizi küçümsediğimden mi? Elbette ki hayır. Asla. Ancak geleneksel dinin şu an vardığı noktaya bakarsak bu tarz uygulamalardan mümkün olduğunca kaçınmak gerektiğini anlarız. Emin olun peygamber de kendi doğum gününün kutlamasının ibadet haline çevrilmesi ve bu uygulamanın farzlaştırılması gibi bir şeyi istemezdi. Bu yüzden dini saf ve katıksız tutmak için elimizden geleni yapmalıyız, ne olursa olsun bu konuda titiz davranmalıyız...diye düşünüyorum :)
Birinin doğum günü nasıl sürekli yılın farklı günlerine denk gelir. Kutlayalım kutlamasınada 20 sene önce yazın kutladığımız doğum gününü bugün kışın kutluyorsak burda bir sorun var gibi geliyor bana...
Katılma Tarihi: 02 mart 2007 Yer: Belgium Gönderilenler: 81
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam mircan onu soyle anlamalisin. BILINDIGI GIBI peygamberimizin hicretiyle hicri takvim baslamis oldu. VE hicri takvim bugunku miladi takvimden 11 gun eksiktir. cunku dunyanin gunes cevresindeki bir tam turu yerine ayin hareketlerini kabul eden bir mantikla belirlenmistir. BENCE COK YANLIS bir takvimdir. ve tamamen iptal edilmesi gerekir. ama o zaman onlara dogru gelmesinin sebebi acaba arap yarim adasinda surekli yaz yasanmasi olabilir mi ? BENCE OLABILIR O ZAMAN BILIM BU KADAR GELISMIS OLSAYDI SIRF TAKVIM YAPMAK ADINA BOYLE BIRSEY YAPILMAZDI BENCE.
VE SWAN sanada hak vermeme karsin, toptan silme anlayisini benimsiyemem. BUNU YAPMAKTA BENCE BUYUK YANLISTIR. neden mi ? cunku insanlarin cogu yanlis yapsada dogru yapanlarda olacak. bunun bir farz olmadigini, bir meburiyet olmadigini anlamis insanlar olacaktir. HATA YAPANLAR ISE; bu sadece kendilerini baglar her koyun kendi bacagindan asilir. bize dusen bu gibi insana manevi haz veren davranislar devam etmek, ama yanlisi gordugumuz zaman yuksek sesle bunlari soylemek olmali, bugun insanlarin yaradani oldugu halde, kimileri Allah yerine turbelere gidip o insanlardan sefaat bekliyorlar. Allah bundan razi olurmu ? BEN BIR MAKINA ICAD EDEYIM. yagini suyunu ben vereyim, bakimini ben yapayim, omru doldugundada onu tedavulden ben kaldirayim. Ama o makinanin faydasi dokunan kisiler, bana degilde, o makinayi anlatana tesekkur etsinler, ona iyi niyet temennilerinde bulunsunlar. OLURMU ? olmaz. AMA YAPILIYOR. evet bu tur olaylar zamanla dinlestirilebiliyor, ama bu yinede gercegi bilenlerin ve Allah'in emirlerini takip denlerin yapmasinda sakinca olmiyan guzel bir davranistir. bazilarinin inadina gercek peygamber sevgisini yasarsak, burada haksizliga ugrasakta. belki peygamberlerde bizimle gurur duyarlar. DEMEKKI BIZI GERCEKTEN ORNEK ALANLAR, VE BIZE SAYGISINI GOSTERENLERDE VAR DIYE.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma