Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!
Sözü edilen Hud Suresinin 2. ayeti ile ilgili Turan Dursun sitesindeki yazı aşağıdaki şekildedir,
11. Hud Suresi, 2. ayet: (turan dursun sitesinden alinti)
"Bu Kitap Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim."
Açık şekilde görülmektedir ki bu ayette konuşan Muhammeddir. Bir gaf yaparak ayeti kendi dilinden yazdırtmıştır. Bu gafı farkeden ama örtmeye çalışan kimi mealciler (Kuran'ı Türkçeye çeviren yazarlar), ayetin orijinalinde bulunmayan "de ki" sözcüğünü meale parantez içinde monte etmektedirler. Sitemizde de bulunan bir Kuran mealinde (İslami bir siteden alınmıştır) meal şu şekilde geçmektedir:
(De ki: Bu Kitap) "Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
Kuran meali kitaplarında parantez içinde yazılan kelimeler, "Bu sözcükler Kuranın orijinalinde yok ama biz siz daha iyi anlayasınız diye bunu yazdık" anlamına gelmektedir. Yukarıdaki mealde de ayetteki çarpıklık örtülmek istenerek orijinalde bulunmayan "de ki" sözcüğü parantez içinde eklenmiştir.(turan dursun sitesinden alinmistir)
Kuran ‘da de ki (kul) sözcüğü 263 ayette geçmektedir.
Sözü edilen ayeti bir öncesi ve sonrası ile birlikte ele alalım.
Hud;1:” Elif Lâm Ra Kitabun uhkimet ayatuhu sümme fussılet min ledün Hakiymin Habîyr” Eliyf, Lâm, Ra. Ayetleri muhkem kılınmış sonra Hakiym ve Habiyr’in ledünnünden tafsil edilmiş bir Kitab’tır.
Hud;2:” Ella ta'budu illAllah* inneniy leküm minhu neziyrun ve beşiyr” Allah’dan başkasına kulluk/ibadet etmeyin, diye. “Muhakkak ki ben size O’ndan bir uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim”.
Hud;3:” Ve enistağfiru Rabbeküm sümme tubu ileyHi yümettı'küm metaan hasenen ila ecelin müsemmen ve yü'ti külle ziy fadlin fadlehu, ve in tevellev fe inniy ehafü aleyküm azâbe yevmin kebiyr” “Ve mağfiret isteyin Rabbinizden. Sonra O’na tevbe edin ki, ecel-i müsemma’ya kadar sizi güzel bir faydalanma ile faydalandırsın ve her fazl sahibine fazlını versin. Eğer yüz çevirirseniz, sizin için büyük bir gününü azabından korkarım”.
Hud;4:” İlellahi merciuküm* ve Huve alâ külli şey'in Kadiyr” “Allah’adır dönüşünüz. O herşeye Kadiyr’dir”.
Değerli Kardeşlerim!
“De ki” ile başlamayan o kadar çok ayet vardır ki, bu ayetin tebliğ edildiği zaman da aynı iddialar yapılmıştır. Yapılan bu iddialar üzerine Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah vahyinde :
Hud;13:” Em yekulunefterah kul fe'tu bi aşri süverin mislihi müftereyatin ved'u menisteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikıyn” Yoksa “O’nu uydurdu” mu diyorlar. De ki: “Hadi siz de onun misli on sûre getirin. Allah’tan ğayrı gücünüz yettiği kim varsa çağırın. Eğer sözünüzde sadıklar iseniz .”
Hud;14:” Fe illem yesteciybu leküm fa'lemu ennema ünzile bi ılmillahi ve en la ilahe illâ Hu fehel entüm müslimun” Eğer size cevap vermediler ise, iyi bilin; O/ Kur’an ancak Allah İlmi olarak inzal olunmuştur, ve ilah yoktur ancak O. Artık siz müslimlersiniz mi?
Enbiya; 25: Ve ma erselna min kablike min Rasûlin illâ nuhıy ileyhi ennehu la ilahe illâ Ene fa'budun; Senden önce bir Rasûl irsal etmedik ki Ona: “İlah yok, ancak Ben;o halde bana kulluk edin” diye vahyetmiş olmayalım.
Nahl; 36: Ve lekad beasna fiy külli ümmetin Rasûlen enı'budullahe vectenibüt tağut feminhüm men hedAllahu ve minhüm men hakkat aleyhid dalaletü, fesiyru fiyl Ardı fenzuru keyfe kâne akıbetül mükezzibiyn; Andolsun ki her ümmet içinde: “Allah’a kulluk edin ve tağut’tan kaçının!” diye bir Rasûl ba’settik. Onlardan kimine Allah hidayet etti. Ve onlardan kiminin de üzerine dalalet hak oldu/gerçekleşti. Arz’da seyredin de yalanlayanların akibeti nasıl oldu bakın?.
Demiştir.
Değerli Kardeşlerim!
Bu bir meydan okumadır.
Kur’an’ın dili hangi harflerden oluşuyorsa Arab'ın dili de bu harflerden oluşmaktadır.
Bu harflerden oluşan böyle bir sûreyi siz söyleyemediğinize göre Muhammed de söyleyemez. Rabbimiz olan Yüce Allah, sureye başlarken bu duruma vurgu yapmıştır
“Buyurun öyle ise siz de bir benzerini getirin !” Bu meydan okuma 1400 yılı aşkın bir süredir ortada durmaktadır.
Kur’an’da “kelime” , “kavl”, “hadis” sözleri kapsamlı olarak incelendiğinde Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğu söylenilir ancak Allah’ın kavli/sözü olduğu söylenilmez.
Haniflerin Babası anlamında Ebu Hanife olarak anılan Numan bin Sabit (İmâm-ı A'zam) de kelâmı mânâ olarak düşündüğü ve Kur'ân'ı Allah'ın soyut düşüncesi (nefsî kelâm) kabul ettiği için mânâ olarak (tercüme ile) okumayı caiz görmüştür. Ona göre Kur'ân'ın temel taşı mânâdır. Lafız ise temel öge değil, mânâyı taşıyan zâid (aracı) bir öğedir. İşte bundan dolayıdır ki Kur'ân kelâmullah (Allah'ın kelâmı), fakat kavl-i Resûldür .
Bu nedenle de sürekli olarak Ehli Kitaptan olan ve olmayan odaklar, Allah’ın Resulunu devre dışı bırakmak için ellerinden gelen her türlü oyunu oynamışlardır ve oynamaya da devam etmektedirler.
Bu emellerini Allah Resulunu övüyor havası vererek hadislerle yaptıkları gibi Kur’an okuyanları şüphede bıraktıracak şekilde Kur’an’sal kavramlarla kasıtlı oynayarak da yapmaktadırlar.
Bu iş için de genelde sözde müslümanları kullanmaktadırlar. Biliyorlar ki, dıştan ve açıktan yapılacak her saldırı inanan insanların karşıkoymalarıyla boşa çıkarılacaktır.
Değerli Kardeşlerim!
Abdullahın oğlu Muhammed adıyla anılan ve yetiştiği çevrede güvenilir olarak bilinen bir insan çıkmış ve Allah bana vahyetti diyerek Allah adına konuşmaya başlamıştır. Ben bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim demiştir. Bu sözüne kimi insanlar inanmış kimileri de inanmamıştır.
Aradan 1400 kusur yıl geçmiş hala daha kimi insanlar “Hayır bu yalan söylüyor, Allah’tan vahiy falan almıyor... demekte. Müşrik ve kafirlerdir bunlar.
Kimi insanlar da:Muhammed Allah’ın en son Resuludur. Allah adına konuşmuştur. O bir uyarıcı ve müjdeleyicidir. Allah’dan aldığı tüm vahiyleri Mushaf’da toplamış ve Kur’an/okunacak kitap demiştir.
Bizler bunun böyle olduğuna inanıyoruz. Allah'ın Resulu/Nebisi dediğimiz Abdullah oğlu Muhammed, Kur’an’da ne varsa hepsini de Allah’ın kendisine bildirdiği şekilde bizlere tebliğ etmiştir...
Demektedir. Mü’minlerdir/inananlardır bunlar.
Bu abdi aciz olan Kardeşiniz olarak Muhammed Allah’ın en son Resul/Nebisi diyenlerdenim ki şüphesiz siz de böyle diyenlerdensinizdir.
İnsanlar biraz akletseler, aklı başında olan hiçbir insanın kendisinin eleştirileceğini bile bile aşağıdaki sözü yazdırmayacağını bilirler. Tabi ki Allah’ın resulu değil de kendisi yazıyorsa.
Ahzab;37:” Ve iz tekulü lilleziy en'amAllahu aleyhi ve en'amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllahe ve tuhfi fiy nefsike mAllahu mübdiyhi ve tahşen Nas vAllahu ehakku en tahşaHu, felemma kada Zeydün minha vetaren zevvecnakeha likey la yekûne alel mu’miniyne harecün fiy ezvaci ed'ıyaihim iza kadav minhünne vetara ve kâne emrullahi mef'ula” Hani sen Allah’ın üzerine in’am’da bulunduğu ve senin de kendisine in’am’da bulunduğun kimseye : “Eşini kendinde imsak et/yanında-nikahında tut ve Allah’dan ittika et” diyordun ve Allah’ın açığa çıkaracağı şeyi nefsinde gizliyordun ve insanlardan haşyet ediyordun. Allah, kendisinden haşyet etmene daha hakkdır. Zeyd ondan vetarını /emel-arzusunu bitirince, onu san eş yaptık/seninle evlendirdik ki, evladlıklarının eşlerinde, onlarla ilişkiyi bitirdiklerinde, mü’minler üzerine bir cünah/ günah, zorluk olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
Ahzab;38: Ma kâne alenNebîyyi min harecin fiyma feradAllahu leh* sünnetallahi fiylleziyne halev min kabl* ve kâne emrullahi kaderen makdura; Allah’ın kendisine farz kıldığı şeylerde O Nebî’ye zorluk/günah yoktur. Bu, önceden geçmişler içinde de Sünnetullah’dır. Allah’ın emri planlanmış bir kaderdir.
İnanıyorum ki Allah’tan başka ilah yoktur. İnanıyorum ki Muhammed Allah’ın en son Resulu/Nebisidir ve Allah’tan aldığı vahyi Allah adına bizlere tebliğ etmiştir.
Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
En doğrusunu bilen Allah’tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah’a emanet olunuz.
|