Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
DEMOKRASİ, İNSANI HEVASINA UYMAYA YÖNLENDİRİR
İslam toplum düzeninde aslolan, müslümanların tevhid esası üzerine yükselen değerleri yaşatmasıdır. Bu değerlerde insanı insan eden, insana fıtratına uygun yaşamı sağlayan eşyanın tabiâtını tanıma ve hayatı kolaylaştırmak için bundan yararlanmak asıldır. Hayatı tüm insanlar için bir sinema alanı, ahireti ise bu sinemanın sonucunun görüleceği sonsuz bir mekân olarak değerlendiren İslam, yüryüzünü ifsad (bozulma)dan korumayı, insanları ve toplumu münkerlerden uzak tutmak ve ma’ruf ile donatmakla sağlayacağını belirtmektedir. Bu sebeple insanların kendilerinden başlayarak “emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker” yapmaları, insan olarak ilk, önemli ve öncelikli görev olmuştur.
İslâm anlayışında muhalefet ancak, iyinin daha iyi olmasını sağlamaya yönelik bulunması halinde meşruiyet kazanır. Ma’rufu, münkere çevirmeye yönelik düşünce ve davranış aslâ muhalefetin konusu olarak algılanmamalıdır. Zira insanı daha doğruya götürücü olmayan, bugününü dününden daha kötü hâle getirmeye yönelik düşünce ve davranışların aslâ muvafakat edilmemesi gereken münkerlerdir. Arzın ifsadına yönelik düşünce ve davranıların aslâ meşru olmaması gerekir. Bu muhalefet boyutları itibariyle kişinin toplumu ve her hangi bir ferdi ifsad edemeyeceği sınırlara kadar uzanır ve belki ferdin derununa kadar uzanamaz. İslâmî düzen, uygulamaları ile ister ki bir fert dahi bozulmasın, kendine yazık edenlerden olmasın. Bu kendine yazık ediş hem fert hem de toplum için bir yitiktir ki, İslâm, bir ferdini bile yitirmeye, Allah’ın kullarından bir kulun bile kaybına razı olmamaktadır. Zira İslam, herkesi kapsayan ma’rufun bir diğer adıdır. Öyle ki kendi iyiliğini istemeyenin bile iyiliğini istemenin adıdır. İslam’ın Allah’ı, iyi olmaya yönelmiş her insandan sâdır olacak en küçük bir pişmanlığın bile bağışlayıcılıkla karşılayıcısı olan bir Allah’tır. O gafûrdur, rahîmdir.
Muhalefet, haktan sapmaya yönelik düşünce ve davranışlara karşı yükselmesi gereken sesin adına denilmeli ve alternatifsiz kabullenilmelidir. Karşı çıkılması, muhalefet edilmesi gerekenin bâtıl olduğunu kabullenenlerin dinine İslam denildiğine göre, hakka muhalefetin hak olabilmesini İslam mümkün görmemektedir. Bu itibarla bâtıl lehine çıkarılacak sesin muhalefet olarak adlandırılması demek, haktan vazgeçmek demektir ki bu ne lügat ne de ıstılahta cevâbı bulunmayan şeydir. Özgürlük insanı nefsinden ibaret ve nefsine râmolma olarak tanımlayan demokrasilerin bir kurumu olduğundan, Allah’a teslim olmuşlukla bağdaşır yanı bulunmayan bir münkerdir. Insanın hevâsına uymasının bir diğer adı olan özgürlük rab olarak Allah’ı kabul edenler için bir münkerdir ki yalnızca kaçınılması, uzak durulması gereken şeydir.
Demokrasi insanı hevasına uymaya yönlendiren yaşam biçiminin adıdır. İslam ise insanın Allah’a, O’ndan gelen vahye teslim olmuşluğunun ifadesidir. Ne araç olarak ne de amaç olarak müslümanın datasında bulunmaması gereken bir kirliliktir demokrasi. Kur’an, başından sonuna kadar insanı hevâsına uymaktan uzaklaştırıp vahye uymaya (teslime) yönlendiren kitabın adıdır. Demokrasi ise insanı yalnızca kendi hevâsına, daha da geniş bakıldığında başkalarının (çoğunluğun) hevâsına uymayı esas edinen dünya görüşü ve yaşam tarzıdır. Insan hevâsına uymaktan uzak durup vahye teslim olmalı iken hevâsına uyarsa demokratik bir yaşam tarzı seçmiş olur. Halbuki insandan istenilen vahye teslim olmaktır.
Biz insan fıtratını ve eşyanın tabiatını bilen müslümanlar olarak toplum ve fertlerin düşünce ve davranışlarında vahyin istediği seviyeye yükselmesi gerektiğine inanan kimseleriz. Bu sebepledir ki değerlerimizi tersyüz etmek isteyenlere aslâ prim vermeyeceğiz. Uyulması gereken esaslar olarak vahyin belirlediği esaslardan başka bir değeri tanıyamadık ve tanımıyoruz da. Ne demokrasinin, ne de Marksist düşünce tarzının insanlara kazandırdığı bir değer tanımadık. Bilakis batı demokratik siyasal sistemi ile insanlığa emperyalizmi, çıkarcılığı, ferdi ve kitlesel zulmü, sömürüyü tanıtmış, bunlardan başka bir değeri bulunmadığını göstermiştir. Marksizmin ise madde ve içinde saklı çelişkileri, insanlığı kitlesel mahva sürüklemiş ve sonunda iflas edip yeryüzünden çekilmiştir. Geride bıraktığı ise yalnız acılardır.
İslam ise en bozuk uygulandığı asırlarda bile insanlığa eğik-bükük de olsa insânî değerler bırakmış, mensuplarının akletmeyi terketmeleri yüzünden tatlı anılar bırakarak uzaklaşmıştır.
İnsanın ilerlemesi insanlığını hiç unutmadan düşünmesi ve yaşaması demektir. Fikrî seviyeyi yükselten Kur’an İslam’ı, fert ve toplumu da nefislerindekileri Kur’an’dakilerle değiştirmeleri halinde yücelteceğinin örneğini vermiştir. Bu örneklerin günümüze uyarlanması halinde aynı mes’ud günleri yaşayacağımıza inanıyoruz.
İslam topluma ferdi ezdirmediği gibi, ferde de toplumu bozdurmaz. Bu sebeble de bir ‘orta yolu’n adıdır İslam. Ferde toplumu ifsad ettiren demokrasi ile, topluma ferdi ezdiren Marksizmin ifrad ve tefrid olduğuna, İslam’ın ise bir ‘orta yol’ bulunduğuna inancımız onun tekrar tekrar sağlamasını yapacak kadar kesindir. Üstünlüğünü aklederek gördüğümüz İslâmın, tartışarak üstünlüğünün tartışılmazlığını anlata-biliriz. İslam, onu bizlere gönderenin üstünlüğü ile uyumlu bir üstünlüğe sahiptir. Demokrasi ve Marksizm ise kaynağı olan insan aklının sakatlığı, eksikliği ile malüldür. Bundan dolayıdır ki insan ile Allah ne kadar kıyas kabul ederse, demokrasi ve marksizm ile İslam o kadar mukayese edilebilir.
Mensuplarının topallaması yüzün-den yarışı kaybettiği sanılan Islam her zaman kazanacaktır. Yeter ki “müslümanım” diyenler, müslüman olmalarının gereğini yerine getirsinler. İslam gerekleri yerine getirildikçe güzelliği görünür, bilinir, yayılır ve kabullenir iken, demokrasi ve marksizm gerekleri yerine getirildikçe çirkinleşmekte, kokmakta ve çevreyi kokutmaktadır.
Kur’an’ın içerdiği gerçekler ve onda bulunan yerine getirilmesi gereken gerekler İslam’ın üstünlüğünün tartışıl-mazlığını gösteren gerçeklerdir. Bunu görmek isteyenler onu yalnızca aklederek okusunlar göreceklerdir.
ERCUMENT ÖZKAN (ALLAH RAHMET EYLESIN)
__________________ ZÜMER-2739/27 Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
|