Sonra,
Sonra mı? Alkol gibi, sigara gibi alıştığımız yalanı, satınalmaya başlarız. Para vererek aldığımız yalanın dozu arttıkça hayatımızın her alanında onu arar oluruz.
Yalanın Tarihçesi
İnsanlık tarihinin her döneminde "yalan" alışkanlığının mevcut bulunduğunu ve yalancıların, en değerli kişiler olarak toplumun bir çok kurumunda etkin olduğunu görürüz.
Yunan medeniyetinde ise, zengin çocukları, en gözde bilim dalı olan yalanoji ve demagojiyi öğrenmek için senelerce felsefecilerden ders almaktaydılar.
Araştırma olanağımız olsaydı, kralların, şahların ve padişahların en yakınlarında bulunan kişilerin birer dalkavukluk ve yalan uzmanı olduğunu belirleyebilirdik.
Peygamberlerin karşısında yenilgiye düşen "yalan" ın, kısa bir süre sonra peygamberlerin tebliğatına da bulaştırıldığını hayret ve dehşetle görürüz.
Musa Peygamber adına uydurulan sözleri ve hahamların palavralarını içeren kitapları Mişna külliyatı olarak derleyen yahudiler, böylece dindar halkın yalan ihtiyacını karşılamış oldular. Bu kadarla yetinmeyerek Tevrat'a da yalanlar sokmaya çalıştılar ve ne yazık ki yalan uzmanları bunda başarılı oldular.
Yalanın, dini çevrelerdeki tezahürü enteresandır. Çünkü yalancılar, dini kitaplara soktukları sözlerle, çok büyük bir çoğunluk tarafından saygı görmüşler ve mumlarını yüzyıllarca yakabilme avantajı yakalamışlardır.
Dini konular, bu yüzden, yalancılar için tarih boyunca cazip bir alan olmuştur. Nitekim İsa Peygamberden çok kısa bir süre sonra yüzlerce uydurma İncil ortaya çıkmıştır. Bu uydurma ve yalan enflasyonunun büyük çelişkilere ve kargaşaya yol açtığını farkeden papazlar, milattan 325 sene sonra dini yalanları sınırlamaya çalışmışlardır.
İncil'e yalan katımının sınırlanması, yalan uzmanlarını durdurmamış, aksine, onları, toplumun yalan ihtiyacına değişik bir biçimde karşılık vermeye yöneltmiştir. Nitekim, bu hareketin sonucunda, yalanlarla dolu bir sürü İncil tefsirleri -yorumları- ortaya çıkmıştır.
İslam tarihine gelince...
Kur'an, kıyamete dek korunacağına dair bir ilahi garantiye sahiptir. Yalanlarını Kur'an'a sokamıyan yalanoglar, halkın yalan ihtiyacına cevap vermek amacıyla "hadis" üretmeye başlamışlardır. "Uydurma" hadislerin yanında "doğru" hadislerin ne kadar azınlığa düştüğünü, Buhari'nin itiraflarından çıkarabilirsiniz. Buhari, kitabına aldığı yedibin ikiyüz hadisi, altıyüz bin hadis içinden seçtiğini söylemektedir.
Emeviler döneminde, yalanları, dini kıssalar ambalajıyla cami kürsülerinde halka takdim eden kıssacılar, servet, popularite ve saygınlığa nail olmuşlardır. Halka yalan yetiştirmekte bir ara güçlük çekmeye başlayan ruhbanlar, Yahudilerin israiliyatından, Yunan mitolojisinden ve Budist menkıbelerinden de büyük ölçüde yararlanmışlardır.
Yalanoloji, Emevilerden sonra Abbasiler ve Osmanlılarda da en gözde meslek olmuştur. Bu dönem, sarıklı ve sakallı yalanogların artık ustalaştıkları dönemdir. Astroloji ve simya gibi yalanoloji temeli üzerine kurulmuş "bilim" dallarında seri üretim yapılmasına rağmen, üretimin çoğunluğu yine dini konularda gerçekleşmekteydi.
Yalan sanayisinde devrim
Sanayi devrimi, yalan sanayisini de etkiledi. Eski metod üretim yerine,daha ustalıklı yalanlar, daha da hızlı üretilmeliydi. Nitekim, matbaanın icadından bu yana yalan katkılı kitaplar milyarlarca basıldı, basılıyor...
Yalanın dozajı artık toplumu tatmin etmiyordu. Bunu farkeden uzmanlar, hemen yüzde doksan, hatta yüzde yüz yalandan oluşan üretime ağırlık verdiler. Artık, yalan katkılı kitaplarla birlikte, resmen yalan kitaplar yayımlanmaya başladı.