Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 24 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 174
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
ilk once ilgili ayetlere bir goz atalım.
47.Yûsuf dedi ki: "Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın."
48."Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar."
Eric Van Danike'nin Tanrıları Arabaları isimli kitabı okumussunuzdur. Bu kitaba gore bilim adamları piramitlerin minyaturunu yapmislar ve içine bir cok sey koyarak denemeye tabi tutmuslar. Bu denemelerin sonunda minyatur piramidin içine konan cesitli seyler tazeligini uzun sure koruyomus ve kuflenmesini engelliyormus Birde bu piramitin mikropları oldurdugu ortaya cıkmıs Ericde kendi capında bir minyatur piramit yapıp tras oldugu tras bıcagını piramite koymus ve her gun aynı bıcakla tras olmus tekrar piramite koymus bu sekilde gunlerce tras olmus ve bıcak aynı keskinligini muhafaza etmiş.
Yusuf peygamber yedi yıl biriktirilen urunu bir depoya koymak zorundaydı, dusununki yedi yıl saklanacak urun için iyi korunaklı bir depo gerekiyordu oyle bir depo olmalıydiki 7 yıl urun hiç bozulmadan tazeligini korusun ve Allahın verdiyi ilimle o piramitleri depo olarak kullanmak uzere yapmıs ve sonra mısırlılar bu piramitleri mezar olarak kullanmaga baslamıslar benden bu kadar tartısmaya acıgım
Sanıldığının aksine Giza Piramitleri’nin üçü de dünyanın yedi harikası listesine dahil değildir. Piramitlerden sadece Keops Pramidi bu listeye girmiştir. Keops Piramidi, 4. Hanedanlık zamanında M.Ö. 2560 yılında Firavun Khufu (Keops) tarafından yaptırıldı. Yapımının 20 yılı aştığı sanılmaktadır. Piramit yapıldığında 145,75 m. yüksekliğindeydi. Yapıldığından itibaren 43 yüzyıl boyunca dünyadaki en yüksek yapı olarak kayıtlara geçmiştir. Keops Piramidi ilk inşa edilen olmasına rağmen dünyanın yedi harikası arasında günümüzde ayakta duran tek yapıdır. Herkezin bildiği gibi milyonlarca kişi değil,sadece dört bin kişi çalışmıştır.
İlginç bir yorum Allah RAzı olsun araştırmak lazım.Mantıklı da geldi bana
SELAM VE DUA İLE ...
__________________ ZÜMER-2739/27 Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Katılma Tarihi: 20 ekim 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 262
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba Arkadaşlar:
Hz. Yusuf hakkında biraz bilgi, faydalı olur kanaatiyle astım...
Hepiniz Allaha emanet olasınız...
YAŞADIĞI DÖNEM
Mısır, insanlık tarihinin en eski medeniyet merkezlerinden biridir. Kur’ân-ı Kerim, hiçbir toplumun peygambersiz bırakılmadığını bildirmektedir. Hatta bazı toplumlara aynı anda birden fazla peygamber gönderildiği de bilinmektedir. Mısır gibi bir medeniyet merkezinin de bundan mahrum kaldığı düşünülemez. Fakat Kur’ân-ı Kerim, Mısıra gönderilmiş peygamberlerden ilk olarak Yusuf aleyhisselamdan bahseder. Her ne kadar açıkça bir tarihleme yapmasa da yaşadığı döneme ait bazı ipuçlarını en ince detaylarına kadar verir. Kur’ân-ı Kerim’in eski Mısır hayatına ait verdiği bu bilgilere arkeoloji ancak son yüzyılda yaptığı araştırmalarla ulaşabilmiştir.
Hazret-i Yusuf’un kıssası, MÖ 1700-1600 sıralarında Mısır’ı istila eden ve Asyalı kavimler topluluğundan müteşekkil Hiksoslar dönemini hatırlatmaktadır. Bu ihtimali kuvvetlendiren bazı sebepler vardır ki birincisi; Yusuf isminden kaynaklanmaktadır. Yusuf adına şahıs ismi olarak Hiksosların dilinde “Yu-ys” şeklinde rastlanır. İkincisi; Bu dönem monoteist eğilimlerin en yoğun olduğu dönemlerin hemen civarıdır. 1400-1350 tarihleri arasında ortaya çıkan Aton dini, yeni krallık döneminin 18. Sülalesine mensup olan firavun Akhneton yahut Amenhotep IV tarafından birdenbire Mısır’ın dini ilan edilir. Güneş yuvarlığı ile simgeleşen Aton, tevhidi öngören bir dinin ilahının Mısır dilindeki adı olur. Bu dine ait bilgiler Akhneton’un kurduğu başkent olan Tel el Amarna’da ele geçirilmiştir. Aslında tek ilah addedilen Aton, Tutmose III zamanından beri biliniyordu ki bu, peygamberlerden arta kalan tevhid inancının kalıntısından başka bir şey değildi.
Akhneton zamanında ortaya çıkan tek Tanrılı dinin, gerçekten ilahi bir din olup olmadığı konusu olup olmadığı konusu henüz tam olarak anlaşılabilmiş değildir. Sebebi de hiyeroglif metinlerinin İslami birikimleri olmayan uzmanlarca günümüz dillerine çevrilmiş olmasıdır. Zira bu tercümanların hakim oldukları literatür, tahrif edilmiş Kitab-ı Mukaddes’in tezgahından geçmiş, bazen putperestliğe kaymış bir inanç sistemine sahiptir. Dolayısıyla bu gözlüğün ardından bakılarak yapılan tercümelerde, karanlıkta kalan pekçok husus bulunmaktadır. Bu arkeologların tercümelerine göre Akhneton’un ortaya çıkardığı dinin simgesi Güneş’tir.
Oysa, ilk peygamberden son peygambere kadar vazedilen tüm şeriatlerde Allahü Teala, onun yarattıklarıyla resmedilmemiştir. Belki de Akhneton, Mısır tarihinin en güçlü sınıfı olan Amon rahiplerinin siyasal gücünü kırmak için böyle bir sistem geliştirmişti. Nitekim bunun tam tersi II. Ramses zamanında yaşanmıştır. II. Ramses, Amon rahiplerin siyasal gücünü artırırken, Amon rahipleri de onun dinsel gücünü artırmışlardır. Öyle ki, o zamana kadar görülmemiş boyutlarda bir uygulamayla “Tanrı” ilan edilmiştir. Gerçi daha önce Tanrılık iddiasında bulunan firavunlar çıkmıştı fakat, II. Ramses’in uygulaması kadar olmamıştı.
Üçüncü sebebi ise şöyle izah edebiliriz; Kur’ân-ı Kerimden anlaşıldığına göre Yusuf aleyhisselam, Mısırlı idarecilerle -tebliğin dışında- hiçbir itikadi çatışmaya girmemiştir. Başka bir deyişle, Mısırlı idareciler Yusuf aleyhisselamın tevhidi tebliğ etmesine karşı çıkmamışlardır. Oysa klasik Mısır idarecileri kendilerini Tanrı ilan edecek kadar sapkınlık içerisinde olmuşlardır. Demek ki Yusuf aleyhisselam dönemindeki Mısır idarecileri böyle bir itikada sahip değillerdi. Farklı bir kültüre sahiptiler. Kur’ân-ı Kerim’de, Yusuf aleyhisselam dönemindeki Mısır yöneticisi “Melik” olarak isimlendirilmektedir. Oysa Musâ aleyhisselam dönemindeki yönetici hakkında “firavun” ismi kullanılmaktadır. Bu da ister istemez, Mısırda çok farklı ve özel bir dönemi akla getirmektedir. Büyük bir ihtimalle Hazret-i Yusuf Hiksosların döneminde vazife yapmıştı.
HİKSOSLAR
Hiksoslar kimlerdi ve nereden gelmişlerdi? Bugüne kadar elde edilen arkeolojik verilere göre Hiksoslar dönemini şu şekilde özetleyebiliriz; MÖ 1700′lerde Mezopotamya ve Mısırın Kuzey kesimleri büyük bir istila dalgasıyla sarsılır. Bu istilalar bütün siyasi ve dini dengeleri altüst eder. Mısır’ın kuzeyini işgal eden Çoban Krallar yahut, Yabancı Ülkelerin Prensleri olarak zikredilen Hiksosların tek bir kavim mi, yoksa kavimler topluluğu mu olduğu yine de tartışmalıdır. Irki tiplerini anlayabileceğimiz ne bir sfenks, ne bir heykel, hiçbir resimsel kanıtları yoktur. Hiksosları resmeden tasvirler ise Mısır’ın yerlileri tarafından yapılmıştır. Kesin olan Asyalı olduklarıdır. Kısa sayılabilecek bir dönemde Mısırın sosyal hayatını derinden etkileyen Hiksosları XVIII. Sülale firavunları Mısır’dan çıkarmışlardır.
MÖ 17. Yüzyılda Mısır’da hüküm süren bir Hiksos kralının Girit’e gönderdiği bir vazonun kapağında kendi adı olan “Khan/Khayan” ismi geçmektedir. Khan Asya kökenli bir addır. Türkçedeki Han ve Kağan’ı çağrıştırmaktadır. Ayrıca Hiksosları tasvir eden kabartmalar tipik Asya kökenli insanların resimlerini yansıtırlar. Fakat kullandıkları dilin Sami kökenli olduğu da nakledilmektedir. Kuzey’de Hiksosların hüküm sürdükleri dönemde, Güney Mısır tahtında olan Kraliçe Haçepsut, bir yazıtında şöyle der; “Kuzey ülkesinde, Avaris’te Asyalılar var…” Avaris, Hiksosların başşehri idi. Yine Hiksoskralı Apophis’ten bahsedilen bir başka kayıt şöyledir; “Sıkıntı Asyalıların şehrindeydi. Kralları Apophis Avaris’teydi…”
Hiksosların işgalini yaşayan Mısırlı tarihçi Manetho, o dönemde yaşananları şöyle anlatmıştır; “Başımızda Timaios isimli bizden bir kral vardı. Her şey onun zamanında başladı. Tanrı bizden neden razı değildi bilemiyorum. Doğudan gelen yabancı adamlar aniden yurdumuzu bastılar. Cesur insanlardı. Hiçbir karşı koymaya rastlamadan ülkemizi ele geçirdiler. Yöneticilerimizi boyunduruk altına aldılar. Şehirlerimizi yağmaladılar, mabedlerimizi yıktılar, erkeklerimizi öldürüp çocuk ve kadınlarımızı esir aldılar. Sonra kendi krallıklarını kurdular. Krallarının adı Salatis idi. Yukarı ve aşağı Mısır’ın hakimi oldu. Gerekli yerlere garnizonlar kurdu. Salatis’in askerlerinin sayısı 240 bin idi.”
İlk hece Heg/yönetici, Mısırca bir kelimedir. İkinci hece ise, doğu çölü göçebe ırkları için Mısır’da genel bir ünvan olarak kullanılan Shasu kökenli olmalıdır. Hiksos hükümdarlarından Khayan, kendisini; Heg Setu/çöllerin hükümdarı olarak adlandırıyordu. Ön Asya’ya at ve atlı arabayı ilk olarak Güney Asyalı Mitannilerin getirdikleri bilinmektedir. Mısıra da at ve atlı arabayı ilk getirenler Hiksoslardır. Sonuç olarak Hiksosların Asyalı oldukları, Mısır’ın yerli kültüründen farklı bir kültüre sahip oldukları kesindir. Bütün bu bilgilerin ışığında şunu söyleyebiliriz; büyük bir ihtimalle Yusuf aleyhisselam, Hiksoslar döneminde başşehir Avaris (veya Memphis)’te hem peygamberlik, hem de Maliye bakanlığı görevini sürdürmüştü.
__________________ benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
Selamlar. Sitemiz, her geçen gün daha bilim-dışı ve ezoterizm ile ilgili hale gelmeye başladı..Tebrikler. Söz konusu ayetlerde bu yoruma yol açabilecek en küçük işaret olmamasına rağmen, ayetler fantezi dünyamıza açılan kapı olmuşlar.
Sayın Aksan45,
"Eric Van Danike" dediğiniz Erich Von Daniken'in "Tanrıların Arabaları" adlı eserini elimde tutuyorum.Resimler haricinde 135 sayfa. Ama hiçbir yerinde ne yapılan minyatür piramitten ne de "Eric"in bahsettiğiniz deneyinden bahsedilmiyor.
Rivayet kipinde yazmış olmanızdan da belli ki siz bu kitabı okumamışsınız. Bu uydurmaları, astroloji,ezoterik bilgiler vs. gibi safsataları okuyanlardan edinmişsiniz.
Bu gibi sözde deneylerin zerre bilimselliği yoktur.
Neyse, en azından, yeni bir arkadaşımız foruma katkıda bulundu. Buna seviniyorum. Başka konularda da katkınızı bekliyorum.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Erich von Däniken, Swiss hotelier turned philosopher, has spent years elaborating his theory that ancient wonders such as the pyramids were built by humans after extraterrestrials mated with them and gave them an evolutionary kick-start. But while he has been hailed as a guru and a visionary, sceptics have branded him a fraud.
Explaining his approach, he sums up the results of his investigation into the origins of Stonehenge: 'I came up with the silly idea that maybe there was an extraterrestrial knowledge behind it.' Silly idea or not, his theory has allowed him to sell 60 million books worldwide.
Before ET
Erich von Däniken, born in 1935, grew up in the Swiss town of Schaffhausen. His father, who owned a clothing factory, was a devout Catholic and expected his children to take the same path. Erich admits to being afraid of him. 'Although he was very generous, he was a strict Catholic and we had to pray all the time in the evenings,' he says. 'I didn't like it.'
He was sent to the Catholic boarding school of St Michel in Fribourg. All the teachers were priests and daily Mass was compulsory. Nevertheless, he kept asking awkward questions rather than following the dictates of blind faith.
Religion did not hold back the youngster's enquiring mind. His sister Leni Huggenberger von Däniken recalls: 'The stars in the sky interested Erich and he would say to my father, "It must have started somewhere." But my father could give him no answer to his questions.' The priests did not like his probing and he would frequently get into trouble.
He also had to face other more down-to-earth attacks. While a boy scout, he was called before the local magistrate and accused of stealing money from the scout treasury. His school grades were poor, and in 1954 he left St Michel to take a job as a waiter and barman at a hotel in Bern.
Evolving ideas
Meanwhile, he was shaping his ideas on the origins of the human species. 'I never had a revelation, it was a slow development,' he says. Everywhere in the Bible he could see references to extraterrestrials, but he needed more evidence to support his idea that aliens from outer space once visited the earth and gave ancient humans the knowledge to create civilisation.
He decided to look for evidence in archaeology. To fund his expeditions to examine the sites of ancient peoples, he used money he earned from waiting tables. In 1960, he married his girlfriend Elisabeth, and together they worked in hotels and restaurants across Switzerland. He served a prison sentence for defrauding his boss at one hotel, was fined for petty theft and again convicted of fraud.
Undaunted by these setbacks, Däniken continued his travels. After much searching, he at last found the critical piece of evidence to back up his theories – the Palenque Stone. He says: 'Palenque is a place in Mexico, and there is a large stone in the temple and on the stone is a kind of being sitting like in a rocket.'
Chariots of the gods?
Armed with this crucial piece of evidence, the manuscript for Chariots of the Gods? was soon finished, but publishers were not keen. One publishing house dismissed it as 'emotional ramblings', and after 22 rejections the desperate author turned to the influential German journalist Thomas von Randow.
Von Randow suggested rewriting the manuscript, with the help of a science-fiction writer, and marketing it as fact. Chariots of the Gods?: Was God an astronaut?, published in 1967, quickly became a bestseller. It tapped into the excitement surrounding the moon landings and the increasing interest in alternative sciences.
Honesty on trial
Just as von Däniken felt that his years of work were vindicated, disaster struck. He was arrested by Interpol for non-payment of £7,000 of business tax. An extremely thorough examining magistrate uncovered a staggering £350,000 of personal debts. As well as questions of simple fraud, von Däniken's entire character was attacked.
He was subjected to psychological examinations, labelled a homosexual and lawyers attacked his theories as nonsense. His past misdemeanours were dredged up to show that he was untrustworthy.
Many saw this extreme reaction as the conservative religious establishment trying to silence a heretic who had dared to question their views. The authorities eventually imprisoned him for three and a half years for embezzlement. During his time in jail, he continued writing. His second book, Return of the Gods, which viewed the massive sculptures on Easter Island as having been built by or for aliens, was another bestseller.
By the time of his 1971 release from prison, 2.5 million copies of his two books had been sold in 24 languages.
Decline and fall
Von Däniken's credibility was finally undermined after he was unable to substantiate claims made in another book, Gold of the Gods, that he had photographed metal plaques containing the wisdom of extraterrestrials. In 1977, a BBC Horizon programme, The Case of the Ancient Astronauts, took a rational look at his theories and showed them to be pseudo science.
Archaeologist and Mayan expert Dr Ian Graham explained his view of the figure on the Palenque Stone. 'Well I certainly don't see any need to regard him as a spaceman,' he said. 'I don't see any oxygen tubes. I see a very characteristically drawn Maya face.'
Numerous other wonders cited by von Däniken as corroboration for his theories were similarly debunked. In the late 1970s he rapidly disappeared from the public arena, and in 1982 he could not find an English or American publisher for his 10th book.
In the past few years, however, his ideas have again started to become popular in a culture fascinated by programmes such as The X Files. He is also working on a huge theme park in Switzerland, called the Mysteries of the World, and money is gushing into the project. Scientist or pseudo scientist, heretic or visionary, he is certainly tenacious and a master at whipping up a frenzy in the public imagination.
İlla ki piramitlerle ilgili bilgi arıyorsak ne zaman yapıldı, nasıl yapıldı diye aşağıdaki ayetlerin konuyla bağlantılı olma ihtimalleri olabilir diye düşünüyorum. Ancak kesin bir işaret yok. Bu yüzden de daha fazla bilgi sahibi olamıyorsak ardına düşmemek en iyisi :)
Kasas/38: Firavun dedi: "Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum."
Mümin/36: Firavun dedi ki: "Ey Hâmân, sebeplere ulaşabilmem için bana yüksek bir kule yap!"
Allah'a emanet olunuz...
__________________ 30/30: O halde sen yüzünü, bir hanif olarak dine, Allah'ın insanları yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olmaz. Doğru ve eskimez din işte budur.....
Katılma Tarihi: 24 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 174
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Eric von Daniken'in zannedersem 2. kitabıydı alıntı yaptıklarım sadece 1 adet kitab yazmadı Daniken arastırın sonra elestirin. Kitabı bulamadıgımdan aklımda kalanlarla idare ettim . Sayın Cin13 Lutfen bir dusunun. Piramitleri Allah ilmi olmadan kim yapabilir Ve Allah ilmini kimlere verir tabiiki peygamberlere ,7 yıl biriktirilecek urun nereye konacakdı mecburen depolara bu depolarıda Yusuf peygamber yaptı. Peki sizce bazılarının dedigi gibi UFO larmı yaptı veya mısırlı cahillermi ?
Hepimizin evimizde gerçekleştirebileceği bir bilimsel deneyin konusu olan, piramitlerde bulunan, jiletleri keskinleştirme, mikropları öldürme, besinlerin tazeliğini uzun süre muhafaza etme mekanizmasını açıklayınız.
Yoksa, bu mekanizma, henüz keşfedilmemiş özel güçler vasıtasıyla mı yürümektedir?
Ya da bilim, çok şeyi açıklamasına rağmen, bu olağanüstü olay karşısında çaresiz mi kalmaktadır?
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Resullerin gönderildikleri kavimler vahyi "eskilerin masalları" diyerek daima hafife almıştır. Fakat Allah, onların itirazlarını asla hafife almamış, cevaplamıştır.
Bu türlü tartışmalarda birbirimize "lüzumsuz işlerle iştigal" benzeri ithamlar yönelterek hafife almak yerine delillere dayalı, nazik bir tartışma usulü izlemeliyiz.
Nihayet, hangi seviye ve türde olursa olsun Kuran'ın herhangi bir ayetini anlamaya çalışan bir insan herhalde şu etrafımızda dolaşıp duran nice insandan daha hayırlı ve takdire şayan bir iş yapıyordur.
Kuran'ın herhangi bir ayetini anlamaya gayret edip yanlış bir neticeye ulaşan bir insan bile, Kuran'dan yüz çeviren bütün insanlardan çok daha değerlidir.
Selam ve muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma