AVRUPA DAN KURAN A GÜZEL YAKLAŞIMLAR
Bu günlerde biri Almanya’dan diğeri de İngiltere’den olmak üzere İslam ı tanıma açısından iki güzel yaklaşım yapılmıştır, şöyle ki: Almanya'nın önde gelen siyasi dergilerinden Der Spiegel, Kuran ı Kerim'i kapak konusu yaptı ve 'Kuran: Dünyanın En Güçlü Kitabı' başlığını kullandı. Ayrıca, İngiltere artık İslami terör değil, İslam karşıtı hareket diyecek. Ülkede Müslümanların neden olduğu terörü görüşen hükümet, yeni stratejisi gereği ilk olarak retoriğini değiştirmeyi kararlaştırdı. Önceki günkü toplantıdan sonra konuşan İçişleri Bakanı Jacqui Smith, Radikaller İslam adına hareket etmekten çok, inançlarının tersini yapıyor dedi. Sözler ve yaklaşım çok güzel olmakla beraber, Kuran İslam ının anlaşılması açısından çok temel bir noksanlık ihtiva etmektedir, Asırlardan beri Avrupalılar tarafından Kuran her zaman diğerlerinin kitabı olarak görülmüştür, bu ise Kuran öğretisi açısından çok yanlış bir yaklaşımdır, Neticede Kuran öğretisi kabul edilsin veya edilmezsin, Kuran a diğerlerinin kitabı yaklaşımıyla değil de, bizlere de gelmiş olabilir ihtimaliyle yaklaşılması halinde fen sahasında Akademik inceleme ve değerlendirme metotlarına alışık Avrupalılar, Kuran bilgisinden çok güzel neticeler elde edebilirler, Kuran herhangi bir kişiye veya topluluğa özel olarak gelmiş bir kitap olmayıp, bütün insanlığa gelmiş bir kitaptır, Bana göre, Avrupalılar İslam dini adına kendilerine Müslüman diyenlerce üretilmiş ve Kuran ile karşılaştırıldığında, aslında Kuran ın İslam dini öğretisini saptırma amaçlı İslam karşıtı öğretiler olduğu açıkça görülen bir çok söz ve rivayeti dışlayarak Kuran İslam ını anlamaları ve kabul etmeleri halinde, bugün Avrupa da mevcut olan Dini İnanç boşluğunu doldurabilirler, bu öylesine bir boşluktur ki, pençesine aldığı kimseleri alkol ve uyuşturucu batağına sürüklemekte, Aile yapılanmasını ve Aile değerlerini yok etmektedir, Avrupa da her çeşit uyuşturucunun Pazar bulması veya Alkol kullanmanın günlük olağan işler halini alması, Avrupa da genç nüfusun yeterli çoğalmaması ve nüfusunun gittikçe yaşlanması inanç boşluğunun neticelerinde başka bir şey değildir, hiçbir sistem içermeyen temel hareket noktası paganizm olan çelişkili dini metinler, fen sahasında Akademik inceleme ve değerlendirme metotlarına alışık Avrupalıları hiçbir zaman tatmin etmemiştir, İstemeleri halinde Kuran öğretisi, dini açıdan insanı tatmin eden bir öğreti olduğu gibi, hukuksal ve toplumsal bütün sistemleri çelişkisiz ve tek standartlı olarak kendilerine gösterip öğretebilecek bir öğretidir. Bundan dolayıdır ki, bana göre bilimsel düşünmeyi ve araştırmayı seven bir insanı dini açıdan tatmin edecek, bu gün için dünya yüzünde mevcut tek kitap Kuran dır. Herhangi bir bilgiyi ret etmenin veya kabul etmenin iki yolu vardır, şöyle ki:
A) Kabul veya Ret tartışması sağlam belgelere dayalı olup, Akademik bir inceleme ve söz söyleme ortamı ile taraflar savlarını veya kabullerini savunurlar veya sorgularlar, haklı çıkarlar veya çıkmazlar, sonuç her ne olursa olsun konu bilimsel olarak ortaya konmuş olur, bu zihniyete sahip insanlarla oturulur konuşulur, zira hem ortam hem de savlar sağlıklı bir neticeye varma hususunda boş verilemeyecek bir ciddiyete sahiptir. Bizim Kuran a inanan kimseler olarak İnanç konusunda iddia ve savların bu şekilde ele alınıp ortaya konmasıdır, karşıt dahi olsalar bu çerçevede söz ileri sürenleri önemseriz, söz bizim için önemlidir, kendi açımızdan sözümüzü ve inancımızı savunurken, sözü hakaretsiz ve yumuşak söylemeye özen gösteririz, sonuçta, dini inancımız önceden kabul etmeyenler tarafından benimsenirse bu bizi sevindirir, kabul edilmemesi halinde bu durum bizim şahsımızı ilgilendiren bir konu değildir, bundan dolayı kabul etmeyenlere karşı ikrah dahi olsa hiçbir baskı uygulamayız, hiçbir şekilde hesapta sormayız, buna hakkımızda yoktur. Zira Kuran öğretisine göre İnançtan dolayı hesap sormak yalnız Allah a aittir, peygamberler dahil olmak üzere hiçbir yaratık diğer yaratıklara İnançtan dolayı hesap soramaz. A şıkkını konu etmekten kastım, Avrupa,da gerek gördüklerinde bilimsel düşünebilen, gerçekçi, açık sözlü ve hümanist kimselerin var olması ile bunları Kuran İslam ını kabule yakın kimseler olarak görmemdir, bu kimseler büyük ihtimalle yakında Avrupa yı İçinde bulunduğu sosyal bataktan kurtarma çareleri arayacak, sorunun çözümünde tek çare olarak Kuran İslam ıyla karşı karşıya geleceklerdir.
B) Kabul ve ret tartışmasında, yukarıdaki şıkta belirtilen hususların tam tersi bir durum sergilenir, iddialar hiçbir gerçek belgeye dayalı olmadığı gibi hiçbir bilimsel yönlemede dayanmaz, bu yöntemle hareket edenler tarafından akıl ve insaf temel bir hareket noktası da değildir, açıktan söz söyler, fiilde bulunur ve yaygara koparırlar, yöntemleri safsata ve şarlatanlıktır, bu gibi kimselere, peygamberlerimizden Muhammed in karikatürlerini çizip, hem onun şahsına hem de Kuran ı esas alan, İslam dininde öğretilen inanca ve ahlaki yapıya söz söyleyenleri örnek gösterebiliriz, bu gibi kimselere önerimiz, iddialarını hakaret vari söz ve tavırlarla değil, bilimsel yöntemlerle ortaya koymalarıdır, İslam dininde geçerli olan İnanç ve Ahlak Kuran’da vardır, Kuran ayetlerini konu alarak savınızı ve iddialarınızı ortaya koymanız halinde bizler de sizleri ciddiye alarak sizlerle sözel olarak tartışabiliriz, yanıldığınızı ispat etmeye çalışırız, ayrıca açtığınız tartışma konusu çerçevesinde sizler tarafından geçerli kabul edilen inanç belgelerinizi ve ahlaki değerlerinizi tartışmaya açarız bu da cevap bazında bizim hakkımız olmuş olur. B şıkkını konu etmekten kastım, Avrupa da Peygamberlerimizden peygamberimiz Muhammed in şahsına, Müslümanların ailevi ve Cinsel inanç ve yaşamına gerek sözel gerekse karikatürsel eleştirirlerin yapılmış olmasıdır. Bu eleştiriler bilgiden yoksun haksız eleştiriler olduğu gibi, İslam dinini bir şeyden anlamaz basit insanların dini olarak göstermeye çalışan keyfi yaklaşımlardır, şöyle ki: Bunların iddiasına göre, Peygamber Arap çöllerinde yaşayan kadın düşkünü ve psikolojik sorunlu bir kimse olarak, müptelası olduğu psikolojik nöbetler neticesinde sıraladığı bir takım söz ve tutarsız fikirleri Kuran adı altında kitap haline getirip, bu kitabı Allah sözü diye insanlara yutturmuş bir kişidir, dolayısıyla da bu sözlere kanıp kendilerine Müslüman diyen kimselerde bir şeyden anlamaz cahil, ahmak kan dökücü saldırgan ve insanlığa zararlı kimselerdirler. Kuran ı bilen ve Kuran’a inanan bir kimse olarak, Kuran ı, Peygamberi ve Müslümanları bu tür haksız iddia ve yaklaşımlardan tenzih ederim, bizler ne ahmakız nede körü körüne Kuran ın Allah kelamı olduğuna inanmış kimseleriz, şöyle ki:
İnanç kabulün de bizlerin kendimize göre kabul ölçülerimiz ve değerlerimiz vardır, bizim kabul ölçülerimize göre bir kitabın Allah a ait olabilmesi için: 1- Herhangi bir dini kitabın net olarak yalnız Allah a ait olması bağlamında, anlatım ve öğretisi tek söylemli, 2- Dini kullara farz kılmada, koyduğu şeriatta bütün kullar için durumlarını gözetici tek standartlı olması, 3- Dini bütün konuları ihtiva edici ve bütün dini soruları cevaplandırıcı, 4- Bütün kullara eşit adaletli, 5- İçeriğinin tamamında bir birini destekleyici, başka bir ifadeyle çelişkisiz, 6- Bahsettiği evrensel hakikatler tarafından doğrulanması ve çürütülüp yalanlanmaması, 7- İnsanların ihtiyaç duyduğu her çeşit sosyal ve hukuki konuyu ihtiyacı tam karşılayacak bir sistem şeklinde açık ve net olarak ortaya koyucu, 8- Dini davet ve teklifte evrensel, 9- Hak dini süreçte, dini süreçten bağımsız ve türedi olmayıp, süreç bütünlüğü içerisinde yer alıcı, 10- Öğretisi üstü kapalı, batini ve şahsa özel bir öğreti şeklinde olmayıp, herkes tarafından açık ve net anlaşılabilir açık öğreti, 11- Sözde, bilgide ve metin yapılanmasında, yaratıkların gücünü aşan seviyede, 12- Yaratıklar tarafından benzeri ortaya konulamaz ve taklit edilemez, 13- Kötülüğe değil, iyiliğe yönlendiren, 14- Kulları güçlerini aşacak şekilde sorumluluk teklifi altında bırakmayan, Bir kitap olmalıdır. Allah saçmalıklardan, bilgisizlikten ve zulüm etmekten münezzeh ve uzaktır. Kuran’ın Allah sözü olduğuna inan kimseler olarak, Kuran ın sıfır hatalı bir kitap olarak hiçbir çelişki içermediğine inanmaktayım, aksi kanat ve inançta olan herkesi bu inancını bilimsel tarzda ortaya koymaya davet ediyorum, ortaya konacak karşıt bütün savların muhatabı olarak kendimi öneriyorum, metin şeklinde olmayıp, net ve açık şekilde ortaya konacak her karşıt savı ve soruyu Allah ın izniyle cevaplandırıp çürüteceğim. Bu bağlamda olmak üzere, İslam dinindeki cinsel yaşam konusunda yapılan iddialara birkaç sözle cevap verecek olursam, Şöyle ki: Daha öncede belirttiğim gibi, Kuran da insanların ihtiyaç duyduğu kavramlar, oradan buradan derlenmiş, tabiri caizse, her dağ başından bir söz veya kelime almak suretiyle oluşturulmuş derme çatma öğretiler olmayıp, boşluk ihtiva etmeyen sistematik öğretilerdir, Allah kelamı olarak kuran, Allah sözlerinden meydana getirilmiş mükemmel sistematik kavramların dünyasıdır, o dünyayı anlayıp, görebilen bir kimsenin hayrete düşmemesi mümkün değildir, Kuran’da belirtilen, Cinsel yaşam ve akrabalık bağlarıyla ilgili sistemi bir bütün halinde bu sayfada ortaya koyup göstermek isterdim, fakat ortaya çıkacak çalışma bir kitap hacminde olacağından bu sayfanın boyutlarını aşar, kısmet olursa bu konuda kapsamlı bir çalışmayı www.mubin.net sitemde yayınlayacağım, fakat bu gün için Kuran İslam’ına çağrı çalışmalarıma ağırlık verdiğimden, bu konudaki çalışmalarımı tamamladıktan sonra, Kuran da belirtilen Fıkhi sistemlere kısmet olursa ağırlık vereceğim, konuyu incelemek isteyenler için konuyla ilgili ayetleri esas alan aşağıdaki tasnif, fikir verebilir, Şöyle ki:
AİLE DÜZENİ Aile ahlakı, Nisa, 3, 4, 129; Nur, 22; Azab, 55. Aile reisinin sorumluluğu, Meryem 55, Ta-ha, 132; Tahrim 6. Aile sevgi ve huzur yuvasıdır, Rum, 21. Ailede barış, Nisa, 188. Akrabalık bağları, Bakara, 83, 177, 215; Nisa, 1, 36; Tevbe, 23; Hud, 45, 47; Rad, 21, 25; Nahl, 90; İsra, 26; Nur, 22; Rum, 38; Muhammed, 22. Ana-Babaya itaat, İsra, 23, 25 ; Ankebut, 8; Lokman, 14, 15; Ahkaf, 15. Birden fazla kadınla evlenme, Nisa, 3, 4; Ahzab, 50. Boşanan eşlerin, çocuklarının bakımı, Nisa, 35, 128; Talak, 6, 7. Boşanma ve usulü, Bakara, 227, 231; Nisa, 130; Mumtehine, 10, 11; Talak, 1, 2. Çocuk ve çocuk yetiştirme, Bakara, 223; Kehf, 45; Enfal, 28; Ta-ha, 123; Tegabun, 14, 15; Tahrim, 6. Çocuk sevgisi, Ali İmran, 14; Kehf, 45; Sebe, 37. Çocuk bakımı, Bakara, 223. Çocukların hayırlı olması için dua, Bakara, 128, 129; Ali İmran, 38, 41; Araf, 189; İbrahim, 40;Furkan, 74; Ahkaf, 15. Emzirme ve emzirme süresi, Bakara, 223; Lokman, 14; Ahkaf, 15; Talak, 6, 7. Erkek ve erkek hakları, Bakara, 187, 228, 233; Nisa, 34. Eşlerin anlaşmazlığı halinde hakem, Nisa, 35. Evlenilmesi helal olan kadınlar, Maide, 5. Evlenilmesi yasak olan akraba kadınlar, 22, 24. Hayız hali, Bakara, 222. İddet süresi, Bakara, 228, 235; Ahzab, 49; Talak, 1, 4. İyi kadınlar, kötü kadınlar, Nisa, 34. Kadın ve kadın hakları, Bakara, 187, 228, 229, 232, 233, 237, 282; Ali İmran, 14; Nisa, 1, 4, 7, 11, 12, 19, 20, 24, 25, 33, 34,; Zumer, 6; Ahkaf, 15; Mumtehine, 12; Tegabun, 14. Kadına müşrikler değer vermezlerdi, Enam, 139; Nahl, 58, 59; Şura, 17; Zuhruf, 17; Tur, 39; Necm, 21, 22. Lian, ayetleri, Nur 6, 9. Mehir, Bakara, 229, 237; Nisa, 4, 20, 21, 24, 25. Miras, Nisa, 7, 8, 11, 12, 32, 33, 126. Nesebi belirsiz çocuklar, Ahzab, 5. Nikah (evlenme, evlendirme), Bakara, 221, 235; Nisa, 3, 24, 25, 127; Maide, 5; Nahl, 72; Nur, 32, 33; Ahzab, 37, 50. Süs ve zinet, Araf, 32; Nahl, 14; Zuhruf, 18. Süt anne ile evlenmek haramdır, Talak, 4, 6. Tesettür (örtünme), Araf, 26, 31, 32; Nahl, 5, 81; Nur, 31, 60; Ahzab, 35, 59. Yetim kadınla evlenme, Nisa, 127. Zıhar ve kefareti, Ahzab, 4; Mücadele, 2, 3. Zina edenlerin cezası, Nur, 2, 3. Zina iftirası ve cezası, Nur, 4, 6, 9, 23, 26. Zinadan korunmak, İsra, 32, Nur, 30, 31; Furkan, 68. Zina iddiasının ispatı, Nisa, 15; Nur, 6, 9. (Kaynak, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları No. 86, Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli Sayfa. 13 ) Kuran’daki Evlilik, Cinsel Yaşam ve Akrabalık sisteminden habersiz olan, buna rağmen İslam dinini kötüleyenlerin, başlıca iki iddiası vardır, en azından bunlara cevap vermek gerekir, şöyle ki: 1- Peygamberin, çok evlilik yaptığı ve bu evliliklerinde çocuk yaştaki kızları tercih ettiği iddiası, bir kişi İsterse gerçek peygamber olsun İsterse olmazsın, din diye insanlara önerdiği emirlerin öncelikli ihlalcisi olamaz, böyle yapması halinde hem taraftar bulamaz hem de insanların alay konusu olur, bu açıdan bakıldığında Peygamberinde Evlilik tercihlerinde Kuran’a uygun davranması bir zorunluluktur, bunu dikkate almayan kimseler, özellikle hadis uydurmacıları peygamber hakkında birçok iftiralarda bulunmuşlardır, Kuran İslam ına inanan kimseler için bu saçma iftiralar dini açıdan hiçbir mana ifade etmez, ancak peygamberin şahsına saygısızlık içerdiklerinden bizi üzer. Kuran’da nikahlanması helal olan kadınlar konusunda detaylı bilgi vardır, Kuran ın hiçbir ayetinde kadınlarla nikah dışında Çocuklarla nikah yapılır diye bir ayet mevcut değildir, Nikah yaşıyla ilgili olarak, Kuran dan mealen:
- Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri (gözetip) deneyin, eğer onlarda (rüşden) akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (de geri alacaklar) diye o malları israf ile ve tez elden yemeyin. Zengin olan (veli) iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da (ihtiyaç ve emeğine) uygun olarak yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun. Hesap sorucu olarak da Allah yeter. 4 Nisa 6
Görüldüğü gibi, evlilik yaşının tanımında yetimler konu edilmiştir, bu ise çok manalıdır, zira insanlar tarafından korunmaları en zayıf olabileceklerin başında gelirler. Evlilik yaşı için konulan ölçüler, a) Evlilik evlilik yaşına gelmiş olanlar için söz konusudur, bu çağı belirten ölçüler, b) Akılca olgunlaşmış olmak, c) Akılca olgunlaşmış olabilmek için de, maddi servet ve mallarının idaresini kendi başına yapabilecek seviyede olmak gerekir. Dünya yüzünde aklı başında hiç kimse bu ölçülerin bir çocukta olabileceğini iddia edebilir veya düşüne bilir mi. Bundan dolayı peygamberin çocuk yaştaki kızlarla nikah yapmış olması mümkün değildir.
2- Hem peygamberin hem de, Müslümanların kadın düşkünlüğüyle suçlanmaları ve buna gerekçe olarak ta, Müslüman erkeklerin birden fazla bayanla evlenmesinin gösterilmesi, İslam dininde Aile yapısının sağlıklı olması ile en az bunun kadar İslam toplumunun sosyal yönden sağlıklı olması çok önemlidir, insanlar erkek ve kadın olarak birebir eşitlikte dünyaya gelmemektedirler, bayanların erkek nüfusa göre fazlalık arz ettiği durumlarda fazla bayanların evlenme imkanı bula bilme şansına sahip olmaları için imkan bulan ve eşler arasında adaletli olabileceğine güvenen erkeklerin istemeleri halinde birden fazla bayanı eş olarak almaları toplum sağlığı açısından faydalı bir husustur, aksi takdirde bir eş almaları Allah’ın tavsiyesidir, her iki şekilde de doğan çocukların anne babalarının kim olduğu konusunda karışıklık meydana gelmeyeceğinden de Nesep Sağlığı bozulmuş olmaz, tersi durumda, yani bir kadının birden fazla erkekle evlenmesi halinde, doğan çocukların babalarının kimliği konusunda karışıklık meydana gelmiş olmakla Nesep Sağlığı bozuluş olur, buda topluma toplum sağlığına zarar verici bir durumdur, İslam da bu durum tercih edilmemiştir. Bunlar düşünce bazında akla gelen hususlardır, fakat İslam dini açısından öncelikli olan Allah ın bir konu hakkındaki takdiridir, bizler yanılabiliriz fakat Allah yanılmaz. Sadece dünyevi konular da maddesel ve sosyal çözümler üzerinde iddia sahibi olduğundan, Ölümden sonraki durum konusunu cevapsız bırakan ve buna cevap verme imkanı olmayan Demokrasi , Sosyal problemlerin çözümünde çare olamaz, zira insanları bunalıma düşüren en temel faktör, ölümden sonra neyle karşılaşacakları konusunda bir meçhulle karşı karşıya kalmalarıdır, bu konuda meşgul ulan ve cevap bulamayan zihinlerinin yoğun tepkilerinden kurtulmak için, fuhşa dalmayı ve çeşitli keyif verici maddelerle zihinlerini uyuşturmayı terci eder duruma gelirler. Bundan dolayı ölümden sonraki durum konusunda güvenilir inanç vasıtalarına sahip olmayan veya bunları kabul etmeyen toplumlarda yoğun sosyal bozukluklar yaygınlaşır ve gittikçe gelişerek sosyal yapıyı yıkıcı bunalıma sürüklerler, bana göre bu problemlerin çözümü demokrasiyle değil ancak kuranla mümkündür. Şöyle ki:
DEMOKRASİ: Modern birçok topluluk tarafından benimsenen bu kavram genelde Cumhuriyetçilikle karıştırıldığı gibi, benimseyenleri tarafından tartışılması veya eleştirilmesi kabulü mümkün olamayan, benimseyenlerini medeni ve ideal kimseler olarak tanımlayan, benimsemeyenleri gerici cahil bir şeyden anlamaz kimseler olarak tanımlayan ve bir din hırsıyla onları eleştirme yoluna gidilen bir sistemdir. Cumhuriyetçilik, halkın yöneticilerini seçtiği bir sistemdir, babadan oğul devreden kraliyet sisteminin tersi olarak anlayabiliriz. Demokrasi ise din dışı kanunlar ile halkın yönetildiği hukuk sisteminin adıdır, bu sistemde halkı yönetenlerin bizzat kendileri hukuk kaynağıdırlar, bu sistemde kanun koyma gücünde olan yöneticiler halk tarafından seçilmiş kimseler olabileceği gibi, Krallık yoluyla iktidara gelmiş kimseler veya iktidarı zorla ele geçirmiş diktatör kişi veya guruplarda olabilir, her ne olursa olsun yönetim iktidarını elinde bulunduranlar kanun koyma gücüne sahip iseler yönetim sistemlerinin adı veya şekli ister sosyalizm olsun isterse kominizim olsun veya hürriyetçi demokratik sistem olsun bu yönetim şekillerinin hepsi Demokrasinin bizzat kendisidir. zira Demokrasiyi tanımlayan tek ölçü, dini hukuk sistemlerini tamamen dışlayarak siyasi yöneticilerin kanun koymak suretiyle hukuk üretmeleridir. Bundan dolayı Demokrasinin uygulandığı her ülkede veya coğrafyada farklı bir Demokrasi yönetimine ve kanunlarına rastlamamız, bizzat Demokrasinin gereğidir. Birçok kimsenin üzerinde tartıştığı Laiklik ise, Dini hukukla, Demokratik hukuku ayıran ana sınırdır. Demokrasiye göre hiçbir dini hukuk bu sınırı aşarak Demokratik hukukun içine giremez, böyle bir şey olması halinde Demokrasinin kanunu siyasi yöneticiler koyar tanımlaması ihlal edilmiş olur. Demokrasinin ana prensibi bundan ibaret olduğundan, bu prensibin geçerli olması şartıyla, İnsanların dini inancı veya inançsızlığı hatta Demokrasiye inanıp inanmadıkları konusu dahi Demokrasinin ilgi alanı değildir. Birçok kimse tarafından sanıldığı gibi, Demokrasinin İnsancıl veya barışçıl olması Demokrasinin bir kuralı veya vasfı değildir, kanunların fertler tarafından üretildiği bütün sistemlerde kanun koyucuların tercihi esas olduğundan kanun koyucuların tercihi İstenirse ise insancıl olur veya istenir ise olmaz, bizzat kendileri kanun koyduklarından alacakları her kanun koyma kararı adaletli olsun veya olmasın, faydalı olsun veya olmasın Demokratiktir, koydukları kanunlar iç yönetimi belirlediği gibi, dış ilişkileri de belirleme gücüne sahiptir, bu konudaki en önemli hususlardan bir tanesi konan kanunların sabit kanunlar olmayıp değişebilir kanunlar olmasıdır, öyle ki kanun koyma yetkisini güncel olarak ellerinde bulunduran kimseler, kendilerinden önce konmuş olan kanunları kısmen veya tamamen değiştirebilirler. Bundan dolayı Demokrasinin Küresel Barış yolunda veya uygulandığı ülkelerin iç düzeninin istikrarı konusunda vaat ettiği hiçbir prensibi yoktur, zira Demokratik sistem tarafından İnsancıl ve barışçıl kanunlar üretilse dahi, bunlara karşı olan Kanun koyma gücüne sahip yöneticilerin iş başına geldiklerinde İnsancıl ve barışçıl kanunları bir çırpıda tam tersine değiştirmeleri gayet demokratiktir. Demokrasinin ana temeli Adalet olmayıp, konun koyma gücünde olanların güncel ve değişken kanaat ve tercihleridir. Küresel barış ve toplumların sağlıklı sosyal düzeni ise ancak ve ancak adalet üzerine kurulu değişmez tek standartlı kanunlar üzerine yapılandırılabilir. Sabit ve değişmez temeli olmayan hiçbir yapı istikrarlı yaşama şansına sahip olamaz. Benim inancıma göre, adalet üzerine kurulu değişmez tek standartlı kanunlar içeren Kitap Kuran dır. Evrensel Barış isteyen ve toplumlarının sağlıklı bir yapıya sahip olmasını isteyen kimselerin Kuran ın bu özelliğini dikkate alarak Evrensel Barış ve Toplum Sağlığı için düşünmeleri gerekir. Şöyle ki:
KUR’AN AYETLERİNDE DEĞİŞMEZLİK PRENSİBİ: - Rabbinin sözü doğruluk ve adaletçe tamamlanmıştır. Onun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir. bilendir. 6 Enâm 115
- Allah ın, öteden beri süregelen kanunu budur. Allah ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. 48 Fetih 23
- Allah ın önceden geçenler hakkındaki kanunu budur. Allah ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. 33 Ahzâp 66
Bundan dolayı İslam ve Demokrasi bir birlerinden farklı sistemlerdir, her iki sistem Kanun koyma yöntemleri açısından bir birlerinden kesin olarak ayrılırlar. Dini sistemde Kanunları Allah koyar, Demokratik sistemde ise Kanunları yetkili şahıslar koyarlar, durum bu olunca muhakkak bu iki sistemi bir birinden ayıran bir hat veya çizgi vardır, pek çok kimsenin değişik tanımladığı veya tanımlamakta zorlandığı bu çizgi daha öncede bahsettiğim gibi Laikliktir, İlginç davranışlar, Dini Sistem içinde veya Demokratik sistem içerisinde yer almayıp tam laiklik çizgisi üzerinde yer alan kimselerce sergilenir, bunların bu durumda belirli bir rengi olmadığından bazen Dini sistem de bazen de Demokratik sistemde tanımlanabilecekleri tavırlar sergilerler, bu halleriyle onları gözlemleyen kimseler, bundan dolayı onların konumlarını tanımlamada zorlandıkları gibi, Laiklik kavramını tanımlamada da zorlanırlar, zira Laikliğin kendisi bir sistem değildir, genelde yüzü demokrasiden tarafa dönük bir tavırdır, şahsa bağlı tavırlar, her şahıs için ayrı bir özellik arzedebileceğinden bu tavırların tek tip olarak tarifi mümkün değildir, bundan dolayı Laiklik, bazen ondan bazen diğerinden veya biraz ondan biraz diğerinden olanların tavırlarıyla ilgili olduğundan belirli bir rengi olmayıp, grinin bütün tonlarını sergiler.
Fereç Hüdür
İletişim: ferechudur@kuran-tekkaynak.com Sitelerim: www.kuran-tekkaynak.com www.kuran-tekrehber.com www.mubin.net
|