Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam sevgili dostlar,
Aranıza gerektiğinden birkaç hafta önce katılmak zorunda kaldım. Çünkü gereksiz yere çizgiler netleşiyor ve biz birbirimizden ayrılıyoruz. Bunun önüne geçmek için elimden geleni yapmak zorundayım. Bu yazım belli bir forumu hedef almamaktadır. Genel bir değerlendirmedir.
Hemen söyleyeyim ki burada öğüt vereceğim konulardaki hataları ben de yaptım. Dolayısıyla tepeden bakan bir öğüt verme değildir. Aranızdan biri olarak tecrübelerimi sunmak istedim o kadar.
İlk dikkat etmemiz gereken şey haklarını arayan insanlara engel olmamak. Bu konuda basit düşünmek gerek. Başörtüsüyle hayata katılmak bir insanın vicdanen hakkı mıdır, değil midir? Hakkıdır. O halde bunu yapmaya çalışanların niyetlerini okumaya çalışmaktan vazgeçelim. İkide bir başörtüsü tartışması açıp onlara çelme takmayalım. Bunu yapacaksak bile onların başörtüleriyle yaşamalarına engel olmaya çalışanları da net bir şekilde eleştirelim ve onların bu hakkını teslim etmek gerekliliğinde birleşelim. Gerekirse bu konuda onların yanında elimizden geldiğince mücadele edelim. Çünkü artık konu “başörtüsü Allah’ın emridir/değildir” konusu değil, konu temel insan hakları konusudur. Başörtüsünün Allah’ın emri olmadığından kesin emin olmama rağmen böyle söylüyorum.
Ayrıca Kürt kardeşlerimiz konusunda mühim bir empati eksikliğimiz var. Kürt kardeşlerimizden Atatürk’ü sevmelerini bekleyemeyiz. Ne de Kürt kardeşlerimizden sisteme sıcak bakmalarını bekleyebiliriz. Diyarbakır tecrübesini yaşayanı bırak, duyan bir insanın sisteme sıcak bakmasını nasıl beklersiniz! Hangi kesimden olursa olsun vicdani redcilere vatan haini gözüyle bakmayalım. Ama en iyisi forumlarımızda bu gibi konuları hiç açmayalım. Çünkü görünüyor ki bunları konuşacak olgunluğa henüz erişmemişiz.
Bu forumun insanlarının ideolojilerin esiri olmadığını gayet iyi biliyorum. Ama dışarıya aynı görüntüyü verebiliyor muyuz? Kendimizi iyi anlatabiliyor muyuz? İdeolojilere yakınmış gibi bir izlenim dahi vermek aramıza kesin olarak ayrılık sokacaktır. Çünkü çok çetin ve kırıcı ideolojik çarpışmaların olduğu dönemlerden geçtik. Artık birbirimize sivri dillerle saldırmayalım. Artık bu forumlarda konuşulan konuları olumlu ya da olumsuz anlamda ikide bir Atatürk’e getirmeyelim. Evet, bir kere ben de yaptım ama görüyorum ki bu konular aramıza ayrılık sokmaktan başka bir işe yaramıyor. Gelenek dini sebebiyle Atatürk düşmanı olanları bilgilendirdiysek yeterince bilgilendirmişizdir, ama Kürt meselesi ve Atatürk konusunu konuşmayalım. Atatürk’ü koruma kanunu olduğu sürece bunu konuşamayız. Birbirimizi ideolojik alt yapılarla, geldiğimiz geleneklerle vurmayalım. Artık bu putların etkisinden tamamen kurtulalım.
Akıl ve Kuran sempozyumuna ben özel sebeplerden katılamayacağım. Ama katılabilen mutlaka katılsın. Birbirimizi daha iyi tanımak ve anlamak zorundayız. Bunun en güzel şekilde gerçekleştirilmesi için elimizden gelen tüm çabayı sarf etmeliyiz. Bütün düşmanlıkları ve nefretleri bir yana bırakın ve Evrenin yaratıcısı Rabbimiz üzerinde yoğunlaşalım. Birbirimiz için dua edelim ve iyilikler düşünelim. Nefret etmeyelim, nefret ettirmeyelim.
Maksadım yalnızca öğüt vermek değil. Artık her zamankinden daha çok birleşmeye ihtiyacımız var. Hatta görüşleri bizi öfkelendirecek derecede bize çarpık gelse bile artık aramıza ayrılık sokacak konularda birbirimize laf yetiştirmeye çalışma özgürlüğümüz yok. Birbirimize tavır koyma, aramıza duvarlar koyma lüksümüz yok. İşte bunun için size bu yaz üzerinde duracağım konuyu biraz erken olmak üzere anlatacağım. Umuyorum ki aradaki mesafeleri kapatmak için bir vesile olur.
Türkiye düşündüğünüzden de çok hassas ve riskli dönemlerde ve bu gibi dönemlerde ideolojik alt yapıların kalıntıları dahi bizim en büyük düşmanımız olacaktır bunu asla aklınızdan çıkarmayın. Sizden rica ediyorum, lütfen eski ideolojilerinizi bir yana bırakmakla yetinmeyin, arta kalan ideolojik zehirlerin kırıntılarını da temizleyin. Şekilsel salatın ve Kuran’ın en güzel temizlenme yollarından olduğunu hatırlatayım son olarak.
En içten sevgi ve saygılarımla
|