Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
sELAM hANİF dOSTLAR;
İnsan’ın varlığı; yaşama dair deneyimlerini anlamlandırırken, algıyı sabit kabul eder.
Çünkü algı; değişken değildir, kavramına, varoluşundan bu yana, geçen milyonlarca yıldan beridir, inandırılmıştır.
Genler vasıtasıyla nesilden, nesile aktarıla gelmiş refere kavramlar, ve bunların uzantısı olan semboller ve hatta bu sembollerin çağrıştırdığı duygular, zihnin önüne geçmişlerdir.
Öyle ki varlık; artık şablon kavramlarla hisseder ve kalıp duygular yaşarken algıya teslim olmuş gibidir.
Aslında, algı; varsayıldığı gibi sabit değil, tam aksine değişkendir ve öyle ki tamamıyla öznel ve düşünsel bir yapıdadır.
Her şey zıttı ile mevcuttur ve her şey görecelidir, bununla birlikte, algı da; zihnin yönetimindedir, dolayısıyla nesnel ve duyusal olan dünyayı yaratan da, yöneten de zihindir.
Gerçekte, görmek, duymak, dokunmak, tatmak ve koklamak gibi algılar; zihnin yarattığı, imgelerden başka şeyler değillerdir. Zihnin kontrolü de, varlık da gibi göründüğüne göre, öyleyse algıyı ve dünyayı yönetende, öznel tercihlerdir.
Her ne kadar zihnin kontrolü, varlık da gibi görünse de; kontrol aslında varlığın özünde, Tanrı’dadır.
Varlığın özü, varlığın aklının sınırlarını zorlamamak adına ve varlığın varlık bilincini kaybetmemesi için, varlıkla çatışmaktan çoğunlukla kaçınır.
Çünkü, varlık; varlığın özünün gücünü hayal bile edecek zekadan yoksundur.
Bu nedenle varlığın özü; varlıkla çelişerek adım, adım küçük gelişmeler kat ederek yol alır.
Varlığın özü; ancak varlıkla çatıştığı zaman, aklın sınırlarını zorlayan mucizeler yaratmaktadır.
Bunlar da; tekrar edilebilir durumlar olmadıkları için, referans teşkil etmezler.
Yine de bu olağan üstülükler; varlığın özününün, mevcudiyetinin ve sınırsızlığının, ispatı bakımından çok önemlidir.
Bu, bir paradoksdur; varlığı geliştiren, kendi öz varlığı ve de gelişimine engelde; yine varlığın kendisidir.
Böyle de olsa, varlığın; farkındalığa giden bu süreci kavrayabilmesi, başarabildiği ölçüde kendi öz varlığını sorgulayabilmesi, yaşamını sürekli bir biçimde hep daha iyiye ve daha güzele götürebilmesi adına, onunla çelişebilmesi gerek ve yeter şarttır.
İşte varlık bilinci bunu gerektirir…
__________________ Muhammed din adamları sınıfını ortadan kaldıran, kurumsal dinleri yıkan, dini tapınak dini olmaktan çıkarıp halkın vicdanı haline getiren "devrimci" bir peygamberdir
|