Yazanlarda |
|
gercekbilgi Ayrıldı
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Hanif Dostlar Ailesi,
Ülkemizde nükleer enerji santralinin kurulup kurulmaması konusunda herkesin bir fikri var ama neden diğer ülkelerde kurulup kurulmaması bizi ilgilendirmiyor? Kaldı ki olabilecek bir felakette etkilenen sadece onun bulunduğu ülke olmayacaktır. Çölleşme günümüzün en büyük sorunlarından biridir doğrudan yaşamımızı ve gelecek kuşaklarımızı etkileyecektir.Kimse neden ilgilenmiyor? Bir ülkede olup bitenler hakkında her ülke bir söz söylerken bizden neden ses çıkmıyor? Neden sadece bizi etkileyecek olayları önemsiyoruz?Ve neden herzaman doğru olmadığını düşünsek bile,kendi neslimize zararı olacağını düşünsek bile gözgöre göre çıkarımızı koruyan tarafta oluyoruz?
__________________ Muhammed din adamları sınıfını ortadan kaldıran, kurumsal dinleri yıkan, dini tapınak dini olmaktan çıkarıp halkın vicdanı haline getiren "devrimci" bir peygamberdir
|
Yukarı dön |
|
|
gondolcu Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar,
Gerçekbilgi , bu ülkenininsanı nükleer enerjiyi
konuşabilecek durumdamı herkesin boynunda
bi boyundurluk debelenip duruyor.Yaşlısı genci
borç faiz batağında ne zaman icracı gelecek
kaygısıyla bugünü nasıl atlatırım diye düşünüyor.
Nükleer santral patlamış kasırgalar çıkmış umurunda
değil zaten yüreğinde fırtınalar esiyor.
Bizim ülkemiz etkin olmayan edilgin bi ülke olduğu
içinde dünyadaki olaylar umursanmıyor ,zaten
ülkenin gündemi o kadar dolu ki.
__________________ saygılarımla
Aaydın
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhit Ayrıldı
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar Gerçek bilgi,
Gondolcu'ya tamamen katılıyorum.
Hyp Başkanınında bu tip sorunu vardı,genel demiyorum çünkü salt kendisi var,neyse bu uzun konu, kendisine bir kaç kere yazdım,dedim ki hocam siz bırakın gümrükbirliğinden doğan zararları siz bırakın memleketin kaç milyar dolar borcunu,bunları anlatmayın, siz halkın anlayacağı dilden anlatın deyin ki,ben başa gelirsem herkese 5 anahtar,1.ev,2.araba,3.yazlık,4.kışlık,5.para kasası...başkasından anlamaz bunlar dedim ama nafile imam bildiğini okudu,halkta canına okudu,
diyeceğim o ki Gerçek bilgi,kardeşim,bu memlekette kim takar nükloyu,kim takar mükloyu,kese doluyor mu ona bak...haberde gördüm zatı muhteremin birine devlet emekli oldu diye 1 trilyon değerinde araba hediye etmiş, hangi hizmetine karşı bu 1 kimin malını kime veriyorsun bu 2 bu memleket sizin babanızın çiftliği mi ulan 3 sizin zihniyetinizide....bu 4
Kardeşim Gerçek Bilgi,bu memlekette baktığında kimsenin sorunu yok,herkes hayatından memnun,herkes köşe dönme gayretinde,kimsenin dini ahreti vs düşündüğü yada mazlumlara yardım etmesi gerektiğini söyleyende yok düşünende.. Belki haftada 5 kere izparka,isparka,parksana,zartsana benden park ücreti istediklerinde vaaz veriyorum,ama asla para değil sadece vaaz, neden diyor?bende diyorum ki,bu memleket bu belediye ve bu belediye başkanı denen ..zevenklerin değil,diledikleri gibi yasal haraç alamazlar.. son olarak bu kadar davarlığın had safhada yaşandığı bu memleketten ..ttir olup gitmek istiyorum..Bilmem niyedir. Sağlıcakla
|
Yukarı dön |
|
|
gercekbilgi Ayrıldı
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam GONDOLCU VE MUVAHHİT KARDEŞLERİM,
Ben buradan, ülkemizin tüm aydınlık insanlarına sesleniyorum. Derin uykulardan uyanalım, mücadele bayrağını yükseltelim…
Muvahhit kardeşin musa neden geldi yazısınıda hatırlataraktan bizimde bu mantığı iyi algılayıp mücadele etmemiz gerekiyor.Nasılsa böyle denilip bir tarafa oturmayı düşünmüyorsunuz değilmi?
Söylediklerinize bir eklemede ben yapmak istiyorum.
Halkı düşünen değil halkı beyinsizleştirme isteyen bir rejime sahibiz.
Devletin kutsandığı, devlet durumlarının eş dost ile doldurulduğu, devletin eleştirilemediği, devletin resmi ideolojisinin dışında düşünmenin yasak olduğu bir anlayış görürsünüz...
Bizim devletimizdede halk devlet için vardır... Bizim devletimizdede "devlet baba"dır. Halkının neyi nasıl düşüneceğine o karar verir...
Yeri gelir halkın konuştuğu dili bile yasaklar!
Neden avrupanın özgürlükler çizgisinde böyle dertler olmaz.
Bu ülkenin işçisi 10 saat çalışırda 8 saat ve hatta 6 saat çalışan bir avrupalı işçi kadar kazanamaz...
Çünkü bizdede devlet babadır. tartışılmaz. eleştirilmez... Bu ülkenin solcuları bile halkı değil rejimi korumayı esas alır...
Bu rejim dedikleride despot yönetimlerin alternatif yönetimi değil bizzat bu barbarlığın tezahürüdür...
Bu rejim kaygıları teraneleriyle bu halk kıçının üstüne oturtturulur!!!
İslamcılaşma, komünistleşme, ve hatta özelleştirmelerle vs liberalleşme hepsi birden rejim tarafından yumrukla karşılanması gereken kırmızı çizgilerdir...
Bu içine kapanıklıkla küçük bir azınlık saltanat sürer...
Kemalist hanedanlık sürer...
__________________ Muhammed din adamları sınıfını ortadan kaldıran, kurumsal dinleri yıkan, dini tapınak dini olmaktan çıkarıp halkın vicdanı haline getiren "devrimci" bir peygamberdir
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhit Ayrıldı
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar Gerçek bilgi kardeşim,
Musa neden geldi yazımda işte bu gayretsizliği anlatmaya çalışmıştım, taktir edersiniz bu memlekette,okumak bile dehşet pahalı,kişi aydınlanmayı istesede çırpınıp durmada, adls ve telefon ücretini ödeyemeyen haliyle buradan haberdar olmaz,benzeşmeyle kitap dahi alamayan azmetse bile uzun zaman alır kıyama kalkması, halkın devlet için varlığı yerine halk için devlet var zihniyetine geçiş kolay olmayacak,dedim ya,örneğin ben belediyelerin ihaleye verip ücretlendirdiği otoparklara para vermem diye,bura benim memleketim ve ben sorarım onlara siz kim oluyorsunuz?bu belki toz zerresi dahi olmayan bir tepki,dün babam yanıma geldi sağdan soldan konuşurken,aman evladım yapma yoksa seni de alırlar vs dedi,bende hala demekteyim ki,yaşayan adil bilinç üzerine yaşasın ölende adil bilinç üzerine ölsün, ölümden kaçış var mı?zaten eninde sonunda ha erken ha geç..neyse diyeceğim o ki Gerçek bilgi kardeşim,bir tarafa çekilmeyi haliyle tabiki düşünmüyoruz ancak ne yapabiliriz bunuda bilmiyoruz, bilmiyoruz derken önder beklemiyoruz,biz bize yeterizde inşallah bazı kalkışlar için imanla beraber imkanda gerekiyor. Sağlıcakla
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhit Ayrıldı
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar,
sanırım buldum:)
bazı kıyamlar için imanla beraber imkanın şartlılığı olmazsa olmaz zorunluluk mudur?
hani peygambere Allah öğüt vermişti:elindekini çok sıkma sonra zalim,elindekini çokça ve fazlasıyla dağıtma,yoksa:
işte burada yoksa ne anlama geliyor?yoksa oturup kalakalırsın, memleketim insanının zaten %90'ı oturup kalakalmış,dağıtmaktan değil bulamamaktan,
ey peygamber onlar sana geldiğinde,sen onlara size savaş için verecek bir binek yada aracım yok dediğinde onlar ağlayarak dönmüşlerdi,
arkadaşlar savaş için bile,öyle böyle değil peygamberin savaşında bile iman varken imkansızlıktan geri çevrilenler olmuştu,
şu an memleketimdeki durum bundan farksız desek yanlış olur,farklı peki fark nerede?evvel anılanlarda iman varken imkan yoktu,şimdi anılanlarda imanda yok imkanda,anlayacağınız, Fravun suda boğulduda soyu ebter değilmiş sürekli her daim başımızda,bizler ise önder bekleyen yahudilerden farksızız, peki imkanın gerekliliği zorunluluğu karşısında imkansızlık engelini nasıl aşacağız?devlet dairesinde memurlukla mı?yada özelde memur yada işçilikle mi?yada kıt kanaat esnaflıkla mı?hiçbiri değil arkadaşlar...tek çözüm uğur dedektörlerinde:))altına hücum:))
tevhid erlerinden akıl sahipleri tüm dikkatlerine rağmen önder bekleme illetinden kurtulamadıkları sürece,ne kadar zeki ve akılcı olurlarsa olsunlar,sözde önder alim bilen olarak vasıflandırdıkları kişilerin sömürüsüne maruz kalırlar,ister prof olsun ister amele fark etmez.
Öncelikle önder ve önderler bekleme illetinden kurtulacağız,musanın halkı gibi bir kurtarıcı beklemeyeceğiz,geçen geçti beklesekte gelen olmaz,bu akıllara kazındığında: gelecek önder madem yok o halde,her birey kendini kurtarıcı ve kurtulan olarak görüp harekete geçecektir neyi şiar edinerek?onuda söyleyeyim,ölenler bir adalet yaşayanlar bir adalet üzerine yaşasınlar ayetince..
imkan için örnek vereyim,20 ortaklı bir imalathane ve ekinde dükkan.Kişilerin hepsi bir yerlerde çalışıyor,kimi memur kimi işçi kimi işsiz ve ben buna şahidim,bu adamların gayretine uzun zaman evvel tanık olmuştum,hatta mevcut işleriyle tamamen alakasız işlerde yapıyorlardı mesela işlek bir yerde bir büfe,bunada şahidim.Adam 1000 ytl ile katılmış diğeri 3000 ytl ile biri 500 ytl ile,payları var mı yok,sürekli gelişmeye ayrılmada,ne zaman ki oluşumr imkana kavuştu o zaman pay.
Arkadaşlar,imkan yoksa imkancık vardır bu imkancıklar birleşir imkanı oluşturur,bilmem anlatabildim mi?ama önce iman. sağlıcakla
|
Yukarı dön |
|
|
gondolcu Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar, Dostum MUVAHHİT , Ortaklıktan bahsetmişin imkancıklardan bahsetmişin...hoş dilekler de ben bu ülkede şirketler kurdum biçok ortaklıklar kurdum hepsi fiyasko ile sonuçlandı.çevremdeki ortaklıklarda öyle hatta kardeşler arasında bile. Bazı dostlarımı uyardım kötü bellendim fakat zaman beni haklı çıkardı onlarıda beşparasız. Eskiden askerden gelen okumuş veya sanatkar bi genç iş kurar hanesini geçindirirdi...şimdi öylemi ?şansı varsa devlete yoksa özelde asgari ücrete talim. Neden böyle oldu? son yıllarda izlenen politika üretimi bırakıp ithalata yönelme politikasıdır...büyük holdingler semirmekte küçük esnaf ve sanaatkar kesim sürünmektedir.Holdingler ÇİN den aldıkları ucuz dandik malları marka vurup 10 misli fiyata satmakta gittikçe semirmelerine rağmen İSTİHDAM yapmamaktadırlar. Bu yüzden büyük bi işsiz ordusuna sahip bulunuyoruz bu ordu şimdilik fasulye pirinç erzaklarıyla susturulmaktadır....fakat bu süreç nereye kadar sürer ?oltasız balık nasıl avlanır ? bilemem!!
__________________ saygılarımla
Aaydın
|
Yukarı dön |
|
|
gondolcu Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar, Biraz evvel anlatmak istediklerimi sn ALİ BULAÇ rapor haline getirmiş bi kısmını aşağıda görebilirsiniz;
Gelir bölüşümünde adalet sağlanamadı.
AK Parti hükümeti, takip ettiği ekonomi politikalarıyla son tahlilde
zengini daha çok zengin ediyor. Sıkı usullerle uygulanan IMF
politikaları yoksul kesimlerin, çalışanların, çiftçinin, emeklinin,
esnafın durumunda herhangi bir iyileştirme meydana getirmedi. Finans
sektöründeki hareketliliği reel ekonomiden ayırmak gerekir. Aslolan
reel ekonomide yaşanan ciddi sorunlar, vukua gelen büyük
haksızlıklardır.
Elimizde
somut veriler var. Mesela, Koç Grubu, 2010 hedefine beş sene önce, yani
2005`te ulaştığını açıkladı. Koç Grubu, nasıl bir cennette iş yapıyor
ki, servetini katlıyor. Aydın Doğan, bu hükümet döneminde tam 8 kat
büyüdü. 2002 yılına kadar Türkiye`den 3 dolar milyarderi vardı, şimdi
bunların sayısı 21`e çıktı. Kim ne derse desin, resmi rakamlara göre 19
milyon yoksul ve 1 milyon aç insan var. Çalışan, yani iş bulduğunu
söyleyenlerin yarısından biraz fazlası asgari ücretle çalışıyor, yani
aylık gelirleri 300 dolardan fazla değil. Bütün çabasını zenginleri
daha çok zengin etmesine harcamış olmasına rağmen, Koç Grubunun patronu
Rahmi Koç “Bunlar ekonomide iyi, ama başka konularla ilgilenmesinler,
eşi başörtülü cumhurbaşkanı seçmeye çalışmak olmaz” dedi. Demek ki,
yaranamadılar. Başbakan Erdoğan açık bir biçimde
“Biz BOP`un eş başkanlığını yapıyoruz, bizim bu projeyi hayata geçirme
gibi bir görevimiz ve misyonumuz var” demiştir ki, Türkiye`de
yükselmekte olan ulusalcı dalganın öne çıkardığı öfkeyi bundan bağımsız
düşünemeyiz. “BOP`a karşı çıkmak” ile “ulusalcı olmak veya
ulusalcılarla bir safta yer almak” aynı şeyler değildir; bu retorik
basit bir propagandadır.
BOP`un
içinde Türkiye`nin de yer aldığı 22 İslam ülkesinde rejim ve siyasi
harita değişikliğini ön gördüğünü kimse görmezlikten gelemez;
yayınlanan haritalar bunun psikolojik ön hazırlığından başka bir şey
değildir. Irak, Lübnan, Filistin paramparça ediliyor; sırada Suriye,
İran ve diğer ülkeler var. Afganistan, Sudan ve Somali`nin trajik
durumu ortada. Türkiye de bu kapsam içinde. BOP kesin olarak İslam
dünyasının parça parça bölünmesini ve hiçbir parçasının İsrail`den daha
büyük ve daha güçlü olmamasını hedeflemektedir. Amerika, bölgede
İsrail`den daha muktedir hiçbir Müslüman topluluğu istemiyor, elinde
kılıç tezgahın üzerine serdiği atlas kumaşı canı istediği gibi
parçalara ayırıyor. Böyle iken AK Parti iktidarı nasıl kendini BOP`la
ilişkilendirebilir, bunu seçmen kitlesinin ve iki üç nesildir kendini
bu davaya adamış samimi mü`minlerin kendi vicdanlarında bu soruya cevap
araması lazım.
Hafızamızı
tazeleyelim: 1 Mart 2003 tezkeresi tartışmaları sırasında Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan, açıkça “Bu hükümetin bu tezkereyi geçirme gibi bir
misyonu var” demişti. 1 Mart tezkeresi, sanıldığının aksine Türk
askerinin Irak`a girişini öngörmüyor, sadece 65 bin Amerikan askerinin
Türkiye`nin Güneydoğusu`na yerleşmesini öngörüyordu ki, bu başımıza
gelebilecek en büyük felaketti. Dış basında Amerika`nın sadece
askerlerini Türkiye`ye konuşlandırmak istediği, Türk askerinin Irak`a
girmesinin asla söz konusu olmadığı yazıldı çizildi. Türk medyası ise
halkı doğru dürüst bilgilendirmedi.
Tezkerenin
geçmemesi Türkiye`ye bölgede ve dünyada büyük bir itibar kazandırdı,
ama herkes biliyor ki, 1 Mart tezkeresi Başbakan`a, hükümete ve
Amerikan Neoconların hükümet içindeki acenteleri misyonuyla faaliyet
gösteren danışmanların oluşturduğu politbüroya rağmen geçmemiştir. Eğer
hükümete kalsaydı itibarımız sıfıra müncer olur, ülkemiz de felakete
düşerdi. Neoconların Türkiye için hangi felaket senaryolarını
yazdıklarını, son Hudson Enstitüsü`nün skandal toplantısı ortaya koymuş
bulunmaktadır.
Hükümetin
en yüksek düzeydeki elemanları “Biz çok boyutlu bir dış politika
izliyoruz, çok eksenli politika izlemiyoruz, bizim tek eksenimiz var, o
da AB üyelik sürecidir” demişlerdir ki, bu, yeterince Türkiye`nin
Ortadoğu`da ve Afrika`da hangi amaçlarla girişimlerde bulunduğunu
gösteriyor. Mısır`da girişilen faaliyetlerin birinci derecedeki amacı,
İsrail`in kendi adına ve kendi başına yapamadığı ekonomik faaliyetleri
Türk şirketleri üzerinden yapması, böylelikle Afrika`ya açılmasını
sağlamaktır. Orada faaliyet gösteren ve Mısır hükümeti tarafından
önemli avantajlarla desteklenen Türk firmaları, üretimde kullanacakları
hammaddenin asgari yüzde 12`sini İsrail`den veya İsrailli bir firma
üzerinden almak ve yine ürettikleri malları Amerikalı firmalar
aracılığıyla ihraç etmek zorundadırlar, aksi halde orada faaliyet
göstermeleri mümkün değildir.
Bu
hükümet ve stratejistleri Türkiye`yi “basit bir kanat ülke”, üzerinden
gelip geçilen, çiğnenen “bir köprü” ve zavallı “bir hamal” olarak
algılamış, bize bu misyonu uygun görmüşlerdir. “Biz küresel güç olması
gereken Avrupa`yı Ortadoğu`ya, Asya`ya, Türki cumhuriyetlere, İslam
dünyasına taşıyacağız” demek gurur kırıcıdır, vizyon körlüğüdür.
Hükümetin ve AK Parti`nin
yolsuzluklarla mücadele etme gibi bir iddiası ve vaadi vardı.
Yolsuzluklarla mücadele siyasetin temel sorunudur, bu yüzden genel
olarak bütün partilerin bu yönde vaadi olur. Fakat “dini ve ahlâki” ya
da Erbakan`ın deyimiyle “ahlâk ve maneviyat”a dayalı değerleri öne
çıkaran Milli Görüş partileri herkesten çok bu konuya vurgu yaptılar ve
bu genel olarak kamuoyu nezdinde kabul gördü. Herkes bu çizgideki
siyasetçilerin Türkiye`yi arındıracaklarını, temiz bir ülke meydana
getireceklerini düşünmeye başladı.
Gel
gör ki AK Parti etrafında toplanan hacıyatmazların yolsuzlukları ayyuka
çıkmış bulunmaktadır. Deyim yerindeyse bazıları “deveyi hamuduyla
yemektedirler”. Bu seçimin en önemli konularından birinin
“yolsuzluklar” olması beklenirken, merkezdeki çekirdek, AK Parti`ye
siyaset zarar vermek -aslında sonuç itibariyle yarar sağlamak- amacıyla
bu partiyi “din” üzerinden vurma yolunu seçti, bir kere daha bir
muhtıranın gerekçesi “irtica” gösterildi ve irticanın belirtisi de
Urfa`da Kutlu Doğum haftasında ilahi okuyan 7-12 yaş arası kız
çocukları gösterildi. Oysa belli başlı merkezlerde ve medya
plazalarında saklı tutulan “yolsuzluk dosyaları” açılsaydı belki sonuç
farklı olurdu.
Her
ne ise, ortada olan gerçek şu ki, bazı bakan çocuklarının özel avantaj
sağlamaları için sınırlı zaman dilimine mahsus kanunlar çıkartılmakta,
daha bıyıkları yeni terlemiş gençler kolayca armatör olabilmektedir.
İran İslam devrimi, radikalizm vb. her platformda Müslümanların her
fikriyatını sömürüp, sonraları bu işleri bırakanlar, RP zamanında saç
sakal takva gezenler, parmaklarında kalın gümüş yüzük takanlar ile
ANAP`ta ve MHP`de hiçbir varlık gösteremeyenler ve yine bir zamanlar
Prof. Necmettin Erbakan ve R. Tayyip Erdoğan`a ağız dolusu sövüp
küfredenler, adeta bir blok kurarak bu iktidar döneminde kamunun
kaynaklarını hortumlamaya başladılar. Bir anda zengin olanlar kibir,
haset ve sonradan görmelik üreterek toplumda bazı kesimlerin
kendilerine ve onların şahsında bütün Müslümanlara husumet
beslemelerine sebep olmuşlardır. Ulusalcıların düzenlediği Cumhuriyet
mitinglerinde bu öfkenin izlerini görmezlikten gelmek yanlış olur,
bunun üzerinde tefekkür edip gerekli dersleri çıkarmak lazım. Müslüman
servetini sadece helal yollardan kazanır; emek vermediği, hak etmediği
şeye göz dikmez; parasını gösteriş malzemesi yapmaz, başkalarını
kıskandırmaz, hayır ve infak yolunda kullanır. Bir zamanlar renkli
elbise giyilmesine karşı çıkan yedi kat takva sahibi kadınlar, şimdi
bakan eşleri olarak günde birkaç kez kıyafet değiştiriyor, kameralar
önünde eşlerine pastalar yediriyor, İslam`ın usul ve adabına aykırı
şımarıkça hareketler sergiliyorlar. Bu Müslümanların edebi, örfü,
kültürü değildir.
Bazıları da şarabın tadını bilmeseler bile şarap koleksiyonları yaptıklarını söylüyor
bu değerli çalışma için ALİ BULAÇ bey e teşekkür ederim.
__________________ saygılarımla
Aaydın
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhit Ayrıldı
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar Gondolcu kardeşim,
Ortaklıktan bahsetmişin imkancıklardan bahsetmişin...hoş dilekler de ben bu ülkede şirketler kurdum biçok ortaklıklar kurdum hepsi fiyasko ile sonuçlandı.çevremdeki ortaklıklarda öyle hatta kardeşler arasında bile. Bazı dostlarımı uyardım kötü bellendim fakat zaman beni haklı çıkardı onlarıda beşparasız.
demişsin,bende demekteyim ki adamlar 20 ortaktı kimi işçi kimi memur ve bu adamlar iş yapıyorlardı..kardeşim bunlar bu birlikteliği kazanmak için muhtaç olmamak için maaşlarına ek gelir olsun için yapmaktaydılar,
kardeşler arasında bile ortaklıklar bozulur,sebep?birinin diğerine madik atması.Bende diyorum ki,
madem imkan yok,o vakit birleştirin amaç ne?amaç köşeye malı mülkü yığmaya çalışmak mı?tabi hayır..amaç düşünceleri eyleme dönüştürebilme imkanını yakalayabilmek,bu yakalandığında imkansıza el uzatmak,hayır yapabilmek,sahipsize sahip çıkabilmek..amaç bu kardeşim..
ama eğer amaç salt kazanmak ve bunu yığmak olursa zaten o paranın varlığı ile yokluğu sahibine bir şey katmayacaktır..o ölüdür o haliyle kardeşim..imkan var ama iman yok yada sakat eksik bir inanış var ve bu inanış onu yığmaya yöneltiyor,bu durumda onda ha var ha yok fark etmez,
benim önerdiğimde ise kişiler haliyle feraha çıkma gayretiyle çalışırken,artı imkanları Allahın emri doğrultusunda kullanmak..gördüğün gibi,arada fark var kardeşim.
sağlıcakla
|
Yukarı dön |
|
|
gondolcu Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar , Dostum MUVAHHİT ,
ALİ BULAÇ bey ekonomi ile ilgili gerçekleri açıklamış...şu an bu ülkede para getiren her iş HOLDİNG lerin elinde gerisi boşa kürek çeker. Ekonomi iyi iken ortaklıklar yürür iş bozulunca ortaklıkta biter bu ekonomide ortak işlerin yürümesi zor. Tanıdığım büyük çiftçiler olsun fabrikacılar olsun kardeş olmalarına rağmen işlerini ayırmakta kabuğuna çekilip masrafları kısma yoluna gitmekteler.
Çin tehlikesi sanıldığından çok büyük, işyerleri kapanmakta tüketici kesim artmakta buda çalışanların üzerine yük olmakta. Üretimden vergi alamayan hükümette dolaylı vergilerle fakir halkın kıt olan gelirine göz dikmektedir.
__________________ saygılarımla
Aaydın
|
Yukarı dön |
|
|
|
|