aliaksoy Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 989
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam; Malik Bin Nebi kardeşim, daha önce ismi forumdan silindiği için aldığı yeni kullanıcı adı ile başlık açamadığından aşağıdaki yazısını yayınlamamı rica etti.
Esenlik dileklerimle...
Kur’an ne işe yarar ?
Bu sözü duyduğumuz anda genelde gözlerimizin
çevrildiği ilk yer kur’an ama olması gereken yer burası mı? bu sözle,
bu soru ile gözlerimizin çevrildiği ilk yer kur’an’sa emin olun kur’an
hiçbir işe yaramaz, ki zaten bunun örnekleri ile doldu değil mi
etrafımız bütün gözler kur’an’da, tartışıp dururuz tek
mi çift mi, tek kaynak mı, çift kaynak mı, temel kaynak mı Fadime
kaynak mı, öğretiler, kavramlar, kuramlar bulunur, hangi kelime hangi
surede kaç yerde geçer bilinir, ama bir türlü bir işe yaramaz bunlar
gene burnumuza kadar pisliğin içindeyizdir neden çünkü gözlerimiz
olması gereken yerde değil, örümcek gibi sallamışısz ağımızı kur’an’a
ucu nereye gider önemli değil, zira atış yerimiz ile attığımız yer aynı
yer kur’an. Varış yeriniz kalkış yerinizden belli değil midir eğer
yanlış bir yerden yanlış dolmuş hattına bindiyseniz yapmanız gereken
inmek ve başa dönmektir ki oda nefsinizdir sözlerin eylemlerin
anlamların kalkış yerine, biz ipin bir ucunu kur’an’a öte ucunu gene
kur’an’a bağlarsak orada hapsolur dururuz.
Kur’an
sadece bir araçsa ve araçlar sahiplerine göre bir işe yarıyorsa o zaman
bakmamız gereken yer, gözümüzü dikmemiz gereken yer araçtan önce
muhattap, ve meselenin içine insan gibi bir muhattap girdi mi kur’an
her bir işe yarar, mayo ve bikini ile denize
girmeye fetva vermeye de yarar, çarşaf girmeye de yarar, tc’nin
meclislerinde yer almaya da yarar, tc kimliğini yırtıp vatadandaşlıktan
çıkmaya da yarar, işte o zaman bir dönemeçle daha karşılaşıyoruz,
Araç kendi
arkadaşının anlamına göre amaçlandırılır, bıçak ne işe yarar, kimin
kullandığına bağlı, adam öldürmeye de yarar kafa kesmeye de yarar,
ekmek kesmeye de yarar, sorumlu kim _? karşımıza iki şey çıktı
birincisi ne olursa olsun hangi araç olursa olsun onu muhatabı
kullananı bir işe yaratır ikincisi araç kullanıcısız hiçbir işe yaramaz kullanan açısından.
Nelerimiz
ve onlara karşı olan nasıllarımız, mesele burada bitiyor, elimde bir ne
var yani bir şey, ve o şeyin ne işe yarayacağı ona karşı olan
nasıllığımla belirir, kur’an hangi nasıllarla ne işe yarar, kur’an’ı
hangi nasıllar ile ne işe yaratırız, kendimize duragan bir elbise
kur’an’a durağan bir kitap muamelesi yaparsak varacağımız yer
durduğumuz yerden ötesi olamaz durgunluğun kokuşmuşluğu ile etrafımıza
tebliğ ederiz nede olsa bizden insanlara bir şeyler gidiyor ama bu
giden olanın gideni yani durgunluğun kokuşmuşluğu, etrafımızda olanlar
da ne kötü bir koku dediğinde sığınağımız burnun yanlış kokluyor olur
olmasıdır , kendimiz durağan kur’an hareketli olursa bulunacağımız yer
karmaşadan ötesi olamaz ki hareketle durağan bir muahttabiyetin neticesi teslimiyet değildir durağanlık bu şekili ile bir nevi hareketliliktir lakin bu dönüşüm iradeye dayalı eylemlerin hareketi değildir sadece taşıyıcılıktır taklit etmektir hakikatine sahip olmadan yol almaktır taşıdıklarınız doğrular ama sahib olduğunuz verilerin hakikatleri değil ve
bu halin ömrü tek bir neden sorusu mesafesidir emek harcamadan
sahiplendiklerimiz emek vererek tasdik etmek soru sorarak tasdik
etmeyenlerin karşısında yok olmaya mahkumdur ama yok olacak olan
taşıyıcılardır hakikatlar değil, kendimiz hareketli kur’an’da hareketli
bir halde olursa işte o zaman tilavet eden kur’an ile ikra eden talebe
aynı yönde mesai harcar.talak suresinde tilavet eden bir elçinin
indirildiğinden bahseder o elçi kimlere tilavet eder ikra edenlere
tilavet eder, gerçek ve yansıyan bütünleşir biri ötekine hazır öteki
berikine yardımcıdır, araçlar kolaylıktır ekmek
bıçakla daha kolay kesilir, araçlar ikramdır, rahmettir, aç bir insan
ve bıçak peki ya ortada ekmek yoksa ne olur? Durum ve
araç ortam ve amaç. Ekmeksiz bir açın elindeki bir bıçak ne ise
hayatsız bir muhatabın elinde de kur’an o işe yarar, ya biler durur, ya
kendi gırtlağını keser ya da bir başkasının.
Kur’an
hayat içerisinde araçlardan bir araç, isanın dediği gibi şabat insanlar
içindir insanlar şabat için değildir, bizlerin de unutmaması gereken iş
kur’an’ın bizler için olduğudur.
Hayatı
İslami sohbet,İslami hareket,İslami cemaat, İslami kitap, diye bölen
laik anlatış kur’an’ı parçalara ayırmış , İslamsız hareket İslamsız
cemaat,İslamsız kitap sahipleri kimler,dini kitap dini olmayan kitap
dünyevi iş uhrevi iş her işimizi bölmüşüz,hayatı durdurmaktır hayatı
bölmelere ayırmak, iş hayatı aile hayatı, aşk hayatı, din hayatı oysa
tek bir hayatımız var o da nefes aldığımız an, tasnif etmek
kolaylaştırmaktır bölmek durdurmak ve bunaltmaktır kaostur, bölmek
parçalamak tasnif etmek değildir, düzene sokmak değildir,
durağanlaştırmak donuklaştırmaktır, burada karşımıza bazı temel
sorunlar çıkıyor, ve bu sefer de kur’an’ın muhatabı başlıklar altında
karmaşalara sürükleniyor, dil açısından, sosyal açıdan, manevi açıdan
derken, kur’an sıradanlaşıyor muhatap alışkanlıklara bürünüyor,
her bir kelimenin hangi kök ile hangi harekelendirme ile hangi anlama geldiği üzerinde uzun uğraşılar mesailer harcanıyor
Birileri
tercümeler eksiktir derse aslında şunu söylüyordur,kur’a eksiktir.zira
Allah kur’anda 20 küsür elçinin sözünü, ve insanların ve hayvanların
sözlerini karıncanın sözünü ibrahimin sözünü, göklerin dillerini,
tercüme ediyor, ellerimiz şahitlik edecek gök hangi lisanda konuştu,
ellermizden dil mi çıkıp konuşacak, tüm bunlar hallerdir, Rabb farklı
dillerin farklı sözlerini muhammed’in kalbine ilka ediyor, şimdi bu
adamların hepsi Arapça mı konuşuyordu, yani farklı dillerde olan
insanların sözleri Arapçaya tercüme ediliyor, ve elçinin dilinde söz
oluyor, ve ne gariptir ki ne Muhammed ne de vahyin muhataplarının dil
ile ilgili bir sorunları yok, bu Arapça Muhammed ile başlamadı, Fransız
bir elçinin sözü Arapçaya çevirildiği zaman durum ne ise arap bir
elçinin sözü Türkçeye çevirildiği zamanda durum odur, ama çeviren
Allah, tercüme eden Allah derseniz, tercüme işinde velev ki Allah
yapsın sınırları dilin sınırlarıdır, dil insanlardan çıkar, hayatta
karşılıkları vardır, iletişimde sözler durumların sembolleri olan
kelimelerin sözlü hali veya yazılı hali, şekilsel mimikler duyguların
ifadeleri, aynı dil ailesine mensup olmak anlaşmanın
sağlanması anlamına gelmez, anlaşmada aslolan ortaklıktır, hedefe,
duyguya, ki bunun içinde paylaşmak esastır, paylaştıkça ortak
yanlarınız artar ki artık öyle bir noktaya gelirsiniz ki, kelimeler
dahi sizler için gerekmeye bilir, eminim çoğunuzun bu şekilde bir yakın
dostu vardır, susması ile ne demek istediğini, off demesi ile neye off
demek istediğini anlayacağınız, işte Rabbimizle kurduğumuz ilişkide de
yine aynı iletişimin temelleri esastır, onunla yazılı veya sözlü
kurduğumuz ilişki indirilen manasında kitaplar, bir diğeri de yeryüzü
evren çevremiz manasında mimikleri evet yeryüzü Allah’ın mimikleridir
ki bu da kitaptır.msnde acı gülümseme ibaresinin olmadığına
üzülümüşümdür, karşı tarafa acı gülümseme similisini yollayamıyorsunuz,
sadece tebessüm eden bir simili görüyor, peki karşıdaki kişi bunun acı
gülümseme mi tatlı gülümseme mi olduğunu nasıl anlayabilir ? Allah
indirilenler manasında kitaplarla simili işaretini göndermiştir
eğersiz Rabbin mimiklerini biliyorsanız o gülümsemenin acı mı tatlı mı
olduğunu anlarsınız, çünkü insan yetilerin hayat durumların toplamıdır,
vahye dokunmak ise kağıtlar üzerinden değil arınmak üzerinden olan bir
eylemdir.
Daha
önce söylediğim gibi evladına ağıt yakan bir türk ananın feryadını
türkçe bilen bir kokoş deil, kürtçe konuşan bağrı yanık bir ana anlar,
kur’anda örneklendirmelere bakalım, isbatlara bakalım, her biri hayatın
içerisinden, su iner toprak hayat bulur, güneş doğudan doğar düzen
görünür, gemi suda yüzer azamet görülür, kur’an’a bakmak için
kendisinden çevirdiğimiz gözümüzü Allah tekrar kendisine çeviriyor,
hayat.
Sürecin
neresinde olduğumuzun bir önemi yok önemli olan hayat üzerinden
Rabbimizle kurduğumuz ilişkide ki tavırlarımız kur’an ile hiç muhatap
olmamış bile olabiliriz ama karşımıza çıkanlara nasıllarımız bizlerin
dinidir, veri olan bilgiden önce bilinç,veriyi bilgi edecek
bilinçtir,aksi halde bilgi hamallığı yaparız ve dönemlere ayırırız
kur’an ile kendimizi, sürecin neresinde olduğumuz değil nelere karşı
nasıl olduğumuzdur önemli olan, kur’an’ın tek bir suresine vakıf
değiliz download etmemiştir Rabbimiz bize belki, ama burada yapmamız
gereken tıklamak ve kilitlemek değildir pcyi, sabretmek ve içinde
olduğumuz döneme doğru tavır ile karşılamaktır.harddiskimiz yeterli
olduğu zaman onun kaldırabileceği baytlık dosyaları yani
güncelleştirmeleri Rabbimiz otomatik yükleyecektir,
kelimeler
hayatla beraber vardır, hayatta karşılığını görmediğiniz kelimelerin
anlamaları sizde sadece veri olarak kalır ve bu veriler taa ki
gerçekleri ile benzeşinceye kadar yük olarak zihninizde durur, veri
gerçeğe uyduğu zaman bilgidir, kelimeler durumları bilindikçe
anlamlıdır, ki buna kelimelerin dini de diye bilirsiniz, Allah ile
kelimeler ve mimikler üzerinden kurulan ilişkide paylaşmak emek vermek
tanımak esastır.kelimeler tanımlamalar ise hayatı tanımladığımız ölçüdedir kelimelere
anlam vermek durumlara isim vermek.ne gariptir ki İnfak kelimesi hangi
kökten gelir hangi sözlüklerde kaç anlamı vardır, hangi surelerde hangi
şekillerde geçer, toplam kaç yerde vardır, tüm bunları bilmek ama infak
etmemek kelime anlamına ulaşmak mıdır? İnfak kelimesini telaffuz dahi
edememek ama cep harçlığı ile yolda kalmış birine bilet parası vermek,
kelime anlamına ulaşamamak mıdır?
Yakın
tarihe baktığımzda gördüğümüz kur’an’ın meallerine yönlendirmedir,
Arapça tilavetten insanların anlama erişemedikleri ama kendi
konuştukları dil ile bu kitabın okunması gerektiği idi, zamanın
araçlarına göre karşı bir söylem olarak makul bir söylem gibi görünse
de bu gün herkes kur’an’ın Türkçe çevirilerinin okunmasını
tembihlerken, ne oluyor da değişen bir şey yok, Arapçanın tilaveti
oluyor da Türkçenin tilaveti olmuyor mu, karşıda duran sembollerin
sözlüksel anlamları, dilbilimsel yaklaşımları anladığı dil midir, musa
harunu isterken neydi derdi dil ailesinden kayanaklanan sorunlar mı
yoksa sarayın musanın halkın dil bilimsel dilini bilmemesi mi, Türkçe
okuyan ama tilavet edenlerin sebepleri farklı dil ailesi mi, hayatta
karşılığını bilmediğiniz durumların sembolik ifadeleri olan kelimeleri
bilmeniz neyi değiştirir ki, ruh üflenir esma öğretilir,
tanımlamalarınız üflenen ruh ile beraber olunca anlama ulaşırsınız,
ruhsuz esma denemelerinin neticesi değil mi bu yaşanılan durum,
Sonuçlar
hedefler değildir, sebepler asıllardır, sonuçların kabul görmesi
sebeplerine bağlıdır, var olan sonuçları yaşamak için ortam yaratmak
vahyi ve hayatı dondurmaktır, ama muhatap olunan hayata doğru tavırları
takınmak doğru sebepleri harekete geçirmektir, eylemlerin anlamlarını
bilmeden çıkılan yollarda bir ayette geçen örtü için kimlik denilir ve
ömürler harcanır ama sözlere sadakat ayetleri ile
ilgili dakkalar bile harcanmaz, bu hangi mantığın yansımasıdır sizce,
teslimiyet parçalara teslimiyet midir, sözlerine sadık kalırlar ayetini
gündem dahi etmemek ama örtü eylemlerine ömürler vermek.ortada bir
durum var ya herkesin yaptığını yapmak ya da herkesin yaptığına karşı
tavır takınmak, görüklerini yaşamaya çalışmak ama yaşadıklarını
görmemek.
Elçilerin sonuçlarını yaratmak, ve bu sonuçlarla doğru asıllara sahip olduğuna kanaat getirmek zannetmek,
Elçiler yalnızdı, ama biz yalnız kalmak için uğraşmayalım,
Elçiler horlandı ama biz horlanmak için uğraşmayalım,
Elçilere küfredildi ama biz kendimize küfrettirmek için uğraşmayalım,
Eğer biz
bu sonuçları yaşıyorsak bu bizlerin doğruluğunun delili değildir,
aslolan dayanaklardır, kutuplar oluşturup sonuçlara girmek kolaydır,
ama kendiliğinden varlıksal kimlik sahibi olmak, duruşunu
karşısındakine göre değil içindekine göre belirlemek olması gerektir,
karşıtlıkla var olmadan var olarak karşı olan bir kimlik sahibi olmak.
Bu
örneği hep anlatmışımdır bir önce kelime ve anlam ilişkisine
değinmiştik kelime ve anlam ilişkisini eylem ile bütünleştirebildiğim
güzel bir örnektir bu, babamla başımdan geçen bir olay, ki bu olaya
sebep olan ibrahim’le babasının arasında geçen sonucu sebep edinmemdi,
ey babacığım diye seslenen İbrahim gibi seslenmeliydim babama ve
seslendim ey babacığım babamdan gelen cevap ne yalakalık
yapıyorsunuzdur, ama ben babamın mimiklerini kelimelerini ve
paylaştıklarımızı bilerek bir eylem içerisinde adamım dediğimde babamın
gülen gözlerini görüyordum eylemsiz anlamlar anlamsız eylemler, hikmet
ile ve özgünlükle aşılır ve her bir bireyin kendi nüzulu kendi
sıralaması vardır, eylem ve anlam öncelikleri,,
Kur’an’ın
elçisi muhammed’in yaşadığı ve ona indiği sıra ile bizde olmaması benim
Rabbime olan imanımın artması demektir, aksi halde adaletinden şüphe
edebilirdim, zira bir dağın iki yamacında yetişen aynı türden iki
ağacın ihtiyacı ve verimliliği bile aynı olmazken farklı zamanların
farklı coğrafyaların halklarının ihtiyaçları ve verimlilikleri yani
eylemleri nasıl aynı sırayı takip edebilir ki, ağaçların bu
farklılıklarına coğrafyada bakı diyorlar yani güneşe karşı olan tutumu,
ağaçların güneşe karşı olan konumuna bakı derken, insanların Allah’a
doğrulara karşı olan duruşu da odur, dağın güneş görmeyen yanındaki
ağaç zayıf ve cılızdır, nerede durduğumuza dikkat edelim, köklerimizi
doğru yere salalım,
Eylem
noktasından duyguya geçerken adrenalin denilen illete değinmezsek
olmaz, heycan modern zamanların insanlara yeni hediyesi kamikaze, bungi
jumping, jet ski, kur’an araştırmaları ve tartışmaları, adrenalin
sorumluluk duygusunu sıfırlar zevk ve heycan duygusunu tavan yaptırır,
farklı olduğu kadar çekici, alaycı olduğu kadar mutmain, ezdiği kadar
zevkli olur insan, ve artık öyle bir hal alır ki insan muhatabın
inanmaması için dua yani umarak eylem işlemeye çalışır, çünkü bildiği
elçilern hemen hepsi reddedildi, ve bildiği elçilern hemen hepsi farklı
idi sebepleri elçilerin sebepleri olmadığı için elçilerin sonlarından
başka bir son anlamsızlık eylemsizlik ve heycansızlık halidir, ki bu da
tek eğlencesi kadın programı olan bir kadının, tek sosyal faliyeti
futbol maçı olan bir memurun, vaz geçemediği aktivitelerdir, hafta sonu
halı saha maçları yerini hafta sonu kur’an sohbetlerine bırakır,
masalara çıkartılıp oynatılan dansözlerin yerini kürsülerde, pc
başlarında, farklılık arayan, heycanlandıkça deşarj olan insanlar
kitlesi doldurmaya başlamıştır,
Bizler
ne yaparsak yapalım işin içinde insan varsa cetvelle ve kerrat cetveli
ile kurallar ve tavırlar ve tepkiler konulamıyor, din baştan sona
bireyindir, bireyselliğindir ama bireyciliğin değildir, ister m.kemalin
devletinde ister muhammed’in devletinde olun, siz tek başınıza yaşar
yazılır, hesaplanır sorumlu kılınır ve karşılığını görürsünüz,
eylemleriniz anlamlarınız seçemedikleriniz üzerinden ise o zaman
seçtikleriniz yoktur, siz yoksunuzdur, bir
insana anlatırken onun her haline karşı vermeniz gereken tavır
dayanaklarınız sizin varlığınızı veya yokluğunuzu belirler, ateş yakar,
insanda kimyasallar gibi tepkimelerle eylemler gördükçe kimyasal olur
ki bu da insan için yokluktur, kimliğini muhataplarının karşıtlığı ile
belirlemek, eylemlerini hormonlarının seviyesine göre seçmek, ateşle
kağıt yakmak gibidir, Allah bizlere doğuda ve batı da olmayan nur
örneğini verirken eylemlerimizin sağın solun dürtmesi veya sağa sola
sürtünerek değil öz benliğimizle temellendirmemizi öğütlemiyor mu?
Eylemsiz
anlamlardan ve anlamsız eylemlerden kurtulduktan sonra duygusuz
eylemlerin, anlamsız eylemler olduğu gerçeğini göz ardı etmeden, devam
edelim inş. Aslında anlamın ki dolayısıyla eylemin en yardımcılarından
biri duygudur ki bu yürüdüğünüz yolu beşeri
olmaktan çıkartıp dayanaklarınızı ideolojik olmaktan çıkartıp kimlikli
hale getirir, tavırlarımız dinlerimiz dayanaklarımız da ilahlarımızdır,
sen ancak Rahmandan içleri korkarak titreyenleri uyarabilirsin, onlar
ki Allah anıldığında tüyleri ürperenlerdir, çok kolay aslında herhangi
bir kitabı anlamayı kendinize misyon edinin ve ne pahasına olursa olsun
onu uygulamak isteyin, karl marksın das kapitali ile muhammedin
kur’an’ı. Bu kitabı okuduğumuzda sadece zihnimizde veriler ağzımızda
sözler ve ellerimizde işler görüp sol yanımızda bir rüku olmuyorsa
sözlerimizin işlerimizin zihnimizin secde edip etmediğini tartışmak
gerekir, onlar ki bir hakikat karşısında gözleri yaşaranlardır,
hakikatler rakip düşüncenin düşüncesini alaşağı etmek ve yerini daha
sağlamlaştırmak için, hakikatler kendini çelişkisiz kılmamak için bakın
doğru kılmak demiyorum çelişkisiz kılmamak, arada güzel bir nüans var,
siz kendinizi çelişkisiz kılmamak istiyorsanız bu dünyanın en kolay
işidir zaten sınırları siz çiziyorsunuz demektir, ama siz kendinizi
doğru kılmak istiyorsanız mutlaka çelişkileriniz sorularınız
sorunlarınız olacaktır, sorun ettiğiniz ölçüde soru soracak
samimiyetiniz ölçüde doğru sorulara ulaşacaksınızdır, ki doğru sonuçlar
doğru sebeplerle doğru sebepler doğru sorularla vardır,
Kur’an
bizler için hayat içerisinde muhatap olduğumuz bir araçtır, araçlarda
nasıllarınızla anlam kazanır kur’an size bir anlam vermez siz kur’an’a
anlam verirsiniz, göz yaşı ne demek bilmiyorsanız karşınızda ağlayan
adama acaba bu ne diye anlamak gibi feci bir işe kalkışırsınız ki bu
gün bizlerle kur’an’ın karşılıklı ilişkisi de böyledir, hayatta en çok
kullandığınız aracınız ve nedeniniz nedir ve en yaygın
nasılınız:internet rahatlamak delicesine, telefon çene çalmak
umursamazca, para gereksinimleri karşılamak kayıtsızca, gülücük kendini
kandırmak çatlarcasına, kendim mecburiyet gaflet içerisinde, kur’an
adrenalin hevesle, kur’an mecburiyet kafamı patlatırcasına, kur’an
materyal bulmak tilkice, kur’an doğrulatmak körcesine, Bıçak ekmek
kesmek acele ile, bıçak adam öldürmek öfke ile, yazdığı için sevilmez
sevildiği için yazılır, yazdığı için ağlanmaz ağlandığı için yazılır,
eylemlerinizi anlamlarınızı yazdığı için yapabilirsiniz ama
duygularınızı asla, eylemleri ve anlamları taklit edebilirsiniz ama
duyguları edemezsiniz, duyguda sadakat yapmur sonrası topraktan çıkan
koku gibidir, duyguda riya bu kokuyu bu havayı solutmaz size,
sözlernizi söylersiniz kendinizi kandırırsınız, eylemleri yapar
kendinizi kandırırsınız ama duyguda riya ile ancak karşıdakini
kandırırsınız o da zorlayarak tüylerinizi ürpertebilirseniz, paylaşmayı
ve adanmayı getirecektir aşk yanmak sevgi ise adanmaktır, paylaşmaktır,
en yakın dostunuzun size ilk açtığı özel, en yakın dostunuzun size ilk
açtığı plan, ilk tanıştığınız zaman veya ilk sorduğunuz zaman mı, bunu
ancak sarhoşlar yapar, Rahman ise sarhoş değildir, bu kur’an özeldir,
Rabbin mimikleri çok daha özeldir, merakınızdan sorarsanız merakınız
belki gider açlığınızdan sorarsanız sabredersiniz, açlığınız gider,
Rabbimizle kelimelerin dinleri ve O’nun mimikleri ile bir iletişim için
emek, samimiyet, sadakat, çaba, gereklidir, ki demiyor mu O’na temiz
olanlardan başkası dokunmaz, arınmışlardan başkası dokunmaz,
temizlenmek kirlenmenin farkına varmakla başlar, kirli olduğunu
bilmekle başlar, hani belediye arabalarında yazar siz hiç şahit oldunuz
mu bilmiyorum, şöyledir ifade en iyi temizlik kirletmemektir, ve
temizlenmek böyle devam eder, kirler yüktür fazlalıktır sadeleşirsiniz
doğallaşırsınız doğal olmakla devam eder, yazdığı için değil olduğu
için, ve iman bir doğrunu üzerindeki noktalar değil doğru oluşturmak
için konan noktalardır ki son noktada ansızın gelecek olandır,
Evet hangisi,??????? Hangileri??? Neden??? Nasıl????
Bence
kur’an ne işe yarar sorusundan önce biz nasıl ne işe yararız? Siz bir
işe yaramıyorsanız kur’an da hiçbir işe yaramaz siz bir çok işe
yarıyorsanız kur’an da bir işe yarar gösterir, yansıtır, görmek
hatırlamak demektir, ayna size burnunuzun üzerindeki sivilceyi
gösterir, hatırlatır ve muhattabiyetinizle imtihanınız başlar
sorumluluğunuz başlar, muhatap olduklarınıza şahit şahit olduklarınıza
sadık sadık olduklarınıza sahip olursanız, gördüğünüzde bir şeyler
aramazsınız görünende bir şeyler ararsınız, gördüğünüz sizsinizdir
aynada gördüğünüzü gözlerinizle görürsünüz, ama görünende sizsinizdir
yani gerçek sizsiniz kendinizi gözlerinizle görebilir misiniz ki,
isterseniz bir deneyin gözlerinizle burnunuzun ucunu bile görebiliyor
musunuz, her nefis kendine bir basirettir, vicdan, gerçek olan
insanların sizlere yansıması zikir, var olanı yansıtıyor, eğer sizde
yoksa karşıda var olan siz karşıya sadece gözlerinizle bakıyorsanız
gördüğünüzü gerçeğiniz zannedersiniz oysa o sadece bir hayal olur, ama
görmeyi her türlü araç ile yapıyorsanız siz de olanları da görürsünüz
karşıda yansıyıp ta siz de olmayanları da bilirsiniz, çerçeveli bir
ayna koysam karşınıza siz kendinize basiret olmamışken tepenizde duran
özel bir çerçeve mi var zannedersiniz, işte hatırlamayanlara
hatırlatmalar bu hayali yaşatır, karşıda yansıya olması gerekendir siz
de bulunan ise olandır. Nüzul ortam
hazırlığıdır, hüküm gerekçesidir, ayetlerin nüzullarını el fenir ile
karanlık tünellerde tarihi serüvenlerde aramaya ne hacet, hatırlamak
ortamı hazırlamaktır, hatırlayanlar hatırlatmalara sadık kalabilir,
sadık kalmak hükümlerin inzaline sebebiyet vermektir, ikisini
birleştirin sebe-i nüzul, hem ortam hem de gerekçeler, kimlere hangi
ayetler iner, nelere ve nerede neler iner, kimler ve hangi durumlar
hangi hatırlatılanlardan ibretler alır, mesela sizce her istediğini
yanında bulan bir adama inen o gün onlara canlarının
çektiği vardır ayeti hangi ibretlere sebep olur, İbrahim doğru
düğmelere doğru vuruşları yaptı ve haccı, beyti hak etti, nüzul için
gerekçeleri ve ortamı hazırdı,peki hangi dönemler
hangi gerekçeler ve hangi ortam sahipleriyiz ki, sonuçları amaç
edinerek kendimize işin içinden çıkmak, anlamak gibi kelimeler ve
cümleler seçiyoruz, insan kerrat cetveli değlidir, 1.sınıf 2.sınıf
yoktur, bizlerin sadece etkiler konusunda bir yetkinliği ve hakimiyeti
vardır, tepkiler konusunda ne bir hakimiyetimiz ne de bir yetkinliğimiz
vardır. Bizlere düşen muhatap olduklarımıza karşı olması gereken
tavırları sergilemektir ki bu vahyin dilinde vasat ümmettir,
Biz ne
işe yararız, yaradığımız bir iş var mı yoksa sadece sürükleniyor muyuz,
hırsızlık etmeyin emri olmasa hırsızlığın anasını ağlatacak insanlar
sizce bu emre boyun eğmişler midir,
Müslümanlar işte onlar hidayeti arayanlardır,
Bizlerin
yaradığı iş bu olmaz ise kur’an bize sadece yük olur, kur’anda Müslüman
kelimesini iki anlamda görüyoruz toplumsal sınıflardan herhangi biri ve
bir de Rabblerine eyvallah diyen insanlar, iman edenlerden sabilerden
Nasranilerden Yahudilerden kim şunu şunu yaparsa şunu şunu görecektir,
herkesin kendine bir tanım seçtiği ve tanımların kemikleştiği dönemde
toplumsal gurupların isimler ile övündüğü dönemde ödülün ve rızanın
eylemler ile olacağını anlatmıyor mu bize bu ayet, hepiniz aynı
durumdasınız zira hepiniz bir tanımı miras aldınız onları hak
etmediniz, ne sizin kuruntularınız ne de ehli kitabın kuruntuları ile
siz dediği de Allah’ın siz diye hitap edegeldiği insanlar, bir de ben
Müslümanların ilki olmakla emrolundum, ben Rabbime teslim oldum,
isimlerimiz hak edişlerimiz olmalı, vaz geçtiğimiz ölçüde hak edeceğiz
inşallah. Göze aldığımız ölçüde açılacak,
Kur’an
hala inmeye devam ediyor bu kitabın ellerimizde Mushaflarda ve okuyup
durduğumuz levh-i mahfuzda yazılı olması, onun hareketli ve süregelen
halini ortadan kaldırmıyor, pişti misali eşleştirmeye devam ediyor
lakin kartlar açık solitare misali kartlar karşımızda yapmamız gereken
ilk gördüğümüz kağıda uygun kağıdı piştilemek deil, biz kart bir sinek
papazı iken karşımızda gördüğümüz ilk kupa kızına pişti demeyelim hele
bakalım karşımızda bir sinek papazı var mı, nüzul budur, hayata dair
dönen kartlar sizin elinizde hangi kart varsa emin olun oyunda hileniz
yoksa ve samimi bir şekilde piştilenmek istiyorsanız Allah sizi
piştileyecektir, benliğimize şahit olup
elimizde olanı en doğru şekilde kullanırsak sinek papazımızla oyun
kazanabiliriz, ve bu oyunu kesitlerle indirlenlerle hatırlatanlarla
oynadığımızdan emin olun, kartları dağıtan da kartları atanda Allah, o
kartlarını açık oynar, siz de açın, ama sabredin vale kızını sinek
papazınızla piştilemek için papazınıza ağda yaptırıp etek giydirmeyin,
o kartı en doğru yerde kullanın, sabır ve salat ile hedefe yönelik
planlı ve uygun eylemi işlersek yani dua edersek, Allah bize piştiyi
nasip eder, hak ederiz vaz geçişlerimiz sabredişlerimiz bize vasatlığı
yani ideal olanı doğuracaktır.bakıyoruz karşımızda bir İbrahim aslanlar
gibi elimizde hanig kağıt var küçcük bir pisik, kükremeye gerek yok
sabredin aslanla kedinizi piştiliceğinizi zannedip miyaw sesinizi
kükreme sesine benzetmeyin, zira islamın sınıfları yoktur, kediykende aslankende
hakkını vermekle emrolunuyoruz hak ettiklerimizin hakkını vermek,
kağıtlar birikir alakalı alakasız ama en son en üste konan bir vale tüm
kağıtları toplar, aslan sesini çıakrtıp İbrahim gibi beytiniz yok diye
üzülmeyin kağıtları atıp kaçmayın, İbrahim de kedi idi bir dönem oğlu
ile dua ediyrodu Rabbine bize ibadet yöntem ve ilkelerini göster diye,
siz yeterki kendizini bilin haddinizi bilin, aksi halde kediyken aslan
gibi çakalların arasına dalarsanız çakallar sizi aslan gibi değil kedi
gibi karşılar yani paralar, ondan sonra da faturayı kartları dağıtana
kesersiniz ki bu da kendini ilahlaştırmaktan başka nedir ki, bu kur’an
çoklukların tekliği, zıtlıkların tekliği, sebul mesanidir, farklı
farklı, bir birine zıt gibi görünen ibretler sizi zafere götürecek
eylemler için birikiyor sizin derdiniz yığma olmasın elinizdeki kartın
hakkını verin değil mi ki iman edenler mahzun olmaz, zira onlar tevekküllerini tesbih ile yapar,
5
Sonra şöyle dedi: "Sizlerden birinin bir arkadaşı olur da gece yarısı
ona gidip, 'Arkadaş, bana üç ekmek ödünç ver. Bir arkadaşım yoldan
geldi, önüne koyacak bir şeyim yok' derse, öbürü içerden, 'Beni
rahatsız etme! Kapı kilitli, çocuklarım da yanımda yatıyor. Kalkıp sana
bir şey veremem' der mi hiç?
8
Size şunu söyleyeyim, arkadaşlık gereği kalkıp ona istediğini vermese
bile, adamın yüzsüzlüğünden ötürü kalkar, ihtiyacı neyse ona verir.
9 "Ben size şunu söyleyeyim: Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır.
10 Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır.
11 "Aranızda hangi baba, ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse balık yerine yılan verir?
12 Ya da yumurta isterse ona akrep verir?
13
Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar
vermeyi biliyorsanız, gökteki Baba'nın, kendisinden dileyenlere Kutsal
Ruh'u vereceği çok daha kesin değil mi?"
Allah,
size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını
göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah
cehd edenlere yollarını açmıyacak mı, Allah kimlere katından bir Furkan
indirir, kapı çalanlara açılır, kapı çalan yoksa bir işe yaramaz kapı
tekmeleyenlere açılmaz, kapı kendini sıvazlayanlara açılmaz, çalanlara
çalanlara açılır.
Rabb
herkese hak ettiğini verecektir, Allah’ın dilemesi kurallara bağlıdır,
Allah hudaya tabi olmayı dileyenleri hudaya iletmeyi diler, dileyen
için diler,
Abim
güreş yapıyordu bu konuda da baya başarılı idi yalnız çok idman yapar
çok fedekarlık gösterirdi, hiç unutmam, şu damarlar, lastikler vardır
genelde filimlerde görmüşsünüzdür, eroin felan kullananlar kollarını
sıktırmak için kullanıyor, işte o lastiklerden uzunca iki örgü yapardı
birini bir omzuna birini diğer omzuna geçirir uçlarını da duvara
bağlardı, ve o lastik omuzlarındayken ileri doğru giderdi gidebildiği
yere kadar tabi bir noktadan sonra iki seçenek kalırdı ya lastik
kopardı ya da lastik abimi geri çekerdi,bu ayet bana iki noktayı
gösteriyor birincisi insanların hayata ve Rabblerine olan tutumu, Allah
gibi bir duvara öz benliğimizi aklederek yani bağlayarak, tevekkül
ederek yani dayanaklı hale getirererek hayatın içerisinden ve sizlere yansıtılanlar yani zikirler ile
beraber hareket ederesek bu bize güç katacaktır, duvardan güç alın o
sağlamlığı sizin hayrınıza görün sırtınızı duvara dayanın tevekkülümüz
Allah’a ellerimizde seçimlerimiz üç adım ileri beş adım ileri iki adım
geri çektikçe çekiyoruz lastikleri her adım bir imtihan, duvar ve birey
arasında kalan alan imtihan alanı hak ediş alanı sıktığınız her nefes
ile bir diş ileri bir adım ileri bunu hak ediyorsunuz, kaynağı Rabbiniz
olan bir uç hayat ve yeryüzü, diğer uç indirilenler ve bunların size
yansımaları toplamı hayat, sağlamlığı Rabbinize dayalı iradeniz, siz ve
duvar arasındaki mesafe ve sizin kimliğiniz o lastiği nasıl çektiğiniz,
lastik sizi ileri itmez o yüzden siz hareketli olacaksınız aynı işe
yaramayan adamlara kur’an’ın bir işe yaramadığı gibi lastiği gücünüzden
fazla çekmeye çalıştınız mı
o siz geri çeker o yüzden hangi hedef için ne kadar adım atmanız
gerektiğini bilerek çekmelisiniz o lastiği, siz hareketlisiniz kitap
hareketli, işte hikmet kitabın dinamizmi oluyor,lastikleriniz
tesbihleriniz, nefesleriniz tefekkürünüz, teriniz duanız , bu işin
genel adı salatınız, ve bunun sonucunda tutuğunuz form ve artan
kondisyonunuzda zekatınızdır.
Bu örneği farklı bir şekilde düşünürsek, kitap ana kitabın muhkemi kur’an kitabın mukemi,hikmet kur’an’ın muhkemi , ve hayat hayat işte daha muhkem bir kitap mı var, bu
örneği kur’an’ın muhkem ve müteşabihleri içinde düşüne biliriz
lastikler müteşabih olsun abim kur’an talebesi duvar da muhkemler abim
ve duvar arasındaki yer de ibret ve anlam olsun, eylem olsun, siz
duvarı yıkamazsınız zira iple bağlısınız ama ipi kopartabilirsiniz zira
hırsla çekiyorsunuz ama adabıyla usturubu ile ritim tutturarak çekin
duvara bağlı omuzlarınıza bağlı olanı içinizdeki haşyet sizi duvara
teslim edecektir o lastik sizi yerinizden çıkartmaz ki siz o lastikle
yarışmıyor kendinizle mücadele ediyorsunuz çok mu zorladınız lastik
sizi biraz tartar baktınız tartıyor mu az daha ritim verirsiniz az daha
ayar verirsiniz lastiğe olmadı örgü sayılarını arttırırsınız, kur’an’da
herhangi bir meselede muhkemlere bağlı kalkma kaydı ile ipleri
koparmamak kaydı ile lastikleri çekebildiğiniz kadar çekin, son
noktamız lastiğin çekilebileceği son noktadır sizin çekebileceğiniz son
nokta değildir,
dedik ya Müslümanlar işte onlar hidayeti arayanlardır,
Ama
hepsinden önce ne yapmak istiyoruz neden yapmak istiyoruz sorularına
cevap bulmalı, karar almalı, sebepleriniz size nasıllarınızı
doğuracaktır. Bir işe yaramak araçları işlerine yarar hale
getirecektir, siz bir işe yarıyorsanız kur’an sizin işinize yarar, siz
bir işe yaramıyorsanız siz şeytanın işine yararsınız. Ya soranların ya
da tasdik edenlerin ilki olmalı, hazırsak tasdik ederiz değilsek
sorarak hazır hale geliriz,
1 Ne mutlu o insana ki, kötülerin öğüdüyle yürümez, Günahkârların yolunda durmaz, Alaycıların arasında oturmaz.
2 Ancak zevkini RAB'bin Yasası'ndan alır Ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür.
3 Böylesi akarsu kıyılarına dikilmiş ağaca benzer, Meyvesini mevsiminde verir, Yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her işi başarır.
4 Kötüler böyle değil, Rüzgarın savurduğu saman çöpüne benzerler.
5 Bu yüzden yargılanınca aklanamaz, Doğrular topluluğunda yer bulamaz günahkârlar.
6 Çünkü RAB doğruların yolunu gözetir, Kötülerin yolu ise ölüme götürür.
Mezmur,
Aynı gün İsa evden çıktı, gidip göl kıyısında oturdu. 2 Çevresinde büyük bir kalabalık toplandı. Bu yüzden İsa tekneye binip oturdu. Bütün kalabalık kıyıda duruyordu. 3 İsa onlara benzetmelerle birçok şey anlattı. "Bakın" dedi, "Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. 4 Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü. Kuşlar gelip bunları yedi. 5 Kimi, toprağı az, kayalık yerlere düştü; toprak derin olmadığından hemen filizlendi. 6 Ne var ki, güneş doğunca kavruldular, kök salamadıkları için kuruyup gittiler. 7 Kimi, dikenler arasına düştü. Dikenler büyüdü, filizleri boğdu. 8 Kimi ise iyi toprağa düştü. Bazısı yüz, bazısı altmış, bazısı da otuz kat ürün verdi. 9 Kulağı olan işitsin!" 10 Öğrencileri gelip İsa'ya, "Halka neden benzetmelerle konuşuyorsun?" diye sordular. 11 İsa şöyle yanıtladı: "Göklerin Egemenliği'nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi, ama onlara verilmedi. 12 Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek, bolluğa kavuşturulacak. Ama kimde yoksa, elindeki de alınacak. 13 Onlara benzetmelerle konuşmamın nedeni budur. Çünkü, 'Gördükleri halde görmezler, Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.' 14
"Böylece Yeşaya'nın peygamberlik sözü onlar için gerçekleşmiş oldu:
'Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız, Bakacak bakacak, ama hiç
görmeyeceksiniz! 15 Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, Kulakları
ağırlaştı. Gözlerini kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, Kulakları
duymasın, yürekleri anlamasın Ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları
iyileştirirdim.' 16 "Ama ne mutlu size ki, gözleriniz görüyor, kulaklarınız işitiyor! Şimdi ekinciyle ilgili benzetmeyi siz dinleyin. 19
Kim göksel egemenlikle ilgili sözü işitir de anlamazsa, kötü olan
gelir, onun yüreğine ekileni söker götürür. Yol kenarına ekilen tohum
işte budur. 20 Kayalık yerlere ekilen ise işittiği sözü hemen
sevinçle kabul eden, ama kök salamadığı için ancak bir süre dayanan
kişidir. Böyle biri Tanrı sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca
hemen sendeleyip düşer. 21 22 Dikenler arasında ekilen de şudur:
Sözü işitir, ama dünyasal kaygılar ve zenginliğin aldatıcılığı sözü
boğar ve ürün vermesini engeller. 23 İyi toprağa ekilen tohum ise,
sözü işitip anlayan birine benzer. Böylesi elbette ürün verir, kimi
yüz, kimi altmış, kimi de otuz kat." Matta 13 1/16 18/23
Kur’an okuduğunda, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz.
Allah'ın
güzel sözü neye benzettiğini görmüyor musun? O, onu yerin
derinliklerine kök salmış ve dalları göğe tırmanan yararlı bir ağaca
benzetiyor.
Bir
sonrasında düşünülecek ise şair ve saat misali, saate bakıyorum leylaya
beş var saate bakıyorum leylayı beş geçiyor.Artık saat zamanı değil
leylayı gösteriyor her randevuya geç kalıyoruz.
Hayat
ellerimizde olanlarla vardır, dinimiz nasıllarımız ilahımız
dayanaklarımızdır, mutlu olmak emirle olmaz, aynı emre binaen Müslüman
olunamayacağı gibi, Müslüman ol dedik ve onlar Müslüman oldu, bu kelime
iki farklı boyutu ile kullanılıyor bir dinlerden bir din olan bir de bu
ismi hak edenler, ismi hak edenler hayata kağıtlarla mürekkeplerle
bakmazlar, okuyup durduklarını gördüklerinde tasdik ederler, ismi
kullananlar ise kağıtlarla sınırlar çizer mürekkeplerle anlam kazanmaya
çalışırlar bırakın tasdik etmeyi, red bile edemezler eğer kağıtta yazmıyorsa,
Ya
soranların ya tasdik edenlerin ilki tasdik etmek için sormak sahip
çıkmak için tasdik etmek, öğüt almak için akıl sahibi olmak yetmez
ancak temiz akıl sahipleri öğüt, alır öğüt almak için benlik sahibi
olmak yetmez sorumluluk sahibi olanlar öğüt alır, ancak Rahmandan
korkanlara uyarı fayda verir, vahiy bir inceleme alanı değildir, ya
tasdik edersiniz vahyi ya da yok sayarsınız, kur’an ile olan mesafemiz sol yanımızla özümü arasındaki mesafeden ötesi değil.
Allah dilerse meryemi de oğlu isayı da saltı da zekatı da kuranı da tevratı da hadisi de sünneti de siler atar geriye ne kalır
işte o da kendimiz.
Taassup sahibi olan her adam müşrik, tassub sahibi olmayan her adam Müslüman, yerleşik her din şirk dinidir.
İman edenler Yahudiler Nasraniler sabiler, kurancılar, selefler, nurcular, particiler, hepiniz aynısınız
Aranızdan kim adam olursa kurtuluş onadır.
Adem kıssası dört tavır.
Allah Allahlığını yapar kafir olan iblise bile secde et der,
İblis iblisliğini yapar secde etmez.
Melekler melekliklerini yapar kodlarına uygun işi hizmete girmeyi yapar.
Sıra adem de
Bakalım adem adamlığını yapacak mı?
Selam ederim
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
|