- Bu dini be-nimseyenlerin ve din adamlarının olum-suz tutumları,
- Bilgi ve hayat tecrübesi-nin ilerlemesi,
- Başka dine bağlı kişilerin olumlu davranışları ve hayatını böyle bir toplum veya çevrede sürdürme isteği,
- Başka bir dine bağlı kimse ile evlenme,
- Maddî çıkar sağlama,
- Dinî telkinlerden etkilenme,
- Şok bir etkiye mâruz kalma vb.
Din değiştirme olayında genelde bir ha-zırlık devresi, bir süreç ve zaman söz ko-nusudur. Kur'ân-ı Kerîm'de zekât verile-cekler
arasında
müellefe-i kulübün de zik-redilmesi (et-Tevbe 9/60) İslâmiyet'in böy-le
bir hazırlık devresini kabul ettiğini gös-terir. Bunun
yanında
nadir de olsa hiçbir ön belirti görülmeden ortaya çıkan âni din
değiştirmeler de mevcuttur. Hz. Ömer'in ihtidası ve Hıristiyan
teolojisinin
kurucu-larından sayılan Saint Pavlus'un gördüğü bir vizyon sonucunda
Yahudilikten Hıris-tiyanlığa geçmesi buna örnek
olarak gös-terilebilir. Ancak bu tür ihtidada bile şu-uraltının bir hazırlığı söz konusu olabilir.
İslam'ın İhtidaya Yaklaşımı:
İslâmiyet evrensel bir din olup kendi değerlerinden bü-tün insanların faydalanmasını, dolayısıy-la Müslüman olmayanların ihtida
etme-sini
ister. Müminlere de bu noktada gö-revler yükler, "Rabbinin yoluna
hikmet ve güzel öğütle çağır, onlarla en güzel şe-kilde tartış"
(en-Nahl 16/125) mealindeki âyet bu görevi açıkça ifade eder. Din ada-mı sınıfı bulunmayan İslâm'da Müslümanlar dinin evrensel
mesajını insanlara ulaştırmakla yükümlü birer davetçidir. Peygamberliği evrensel olan ilk tebliğci Hz. Muhammed (sav) bu hususu,
"Bir
kişinin ihtida etmesine vasıta olmak büyük bir servete kavuşmaktan daha
hayırlıdır" (Buhârî,"Cihâd", 102; Müslim, "Fezâ'ilü'ş-şahâbe",
34) hadisiyle vurgulamıştır. İs-lâm'da cihadın asıl manası ve temel ga-yesi de budur.
Kur'ân-ı
Kerim'de altmış yerde geçen ihtida kavramı bir taraftan Allah'ın lütuf
ve ihsanına bağlanırken diğer taraftan kulun iradesini
kullanıp tercihte bulun-ması da şart koşulmuştur (el-Kasas 28/ 56; Muhammed 47/17). Konuya teorik açı-dan yaklaşıldığı takdirde
Allah'ın
dileme-sine bağlı olarak bütün insanların hidayet üzere olması
mümkündür (el-En'âm 6/ 35). Ancak Cenâb-ı Hak, insan türünü saf
iyi
olan melekle saf kötü olan şeytan ara-sında irade ve seçimine değer
verilen bir statüde yaratmış, mutluluk ve fe-lâketini kendi
tercihine bırakmıştır. Bu-nun yanında Allah, vahiy indirmek ve pey-gamber göndermek suretiyle kişinin doğ-ru yolu bulmasına
yardımcı olmuştur. Bu açıdan peygamberlerin ve onların yolun-da giden mürşidlerin fonksiyonu uyarma ve yol göstermeden ibaret
olup hiçbir zaman insanın irade ve tercihinin önüne geçmemektedir.
İhtida bir anlamda kişinin yeni bir dini kabul edişi değil eski dinine dönüşüdür, çünkü İslâm'a göre insan fıtrat dini (İs-lâm) üzere doğar. An
baba
çocuğun bu tabii halini korumakla görevlidir ve İs-lâm'da, meselâ
Hıristiyanlıkta olduğu gi-bi ergenlik çağına ulaşan çocukların dine
girişini
simgeleyen bir tören de yoktur. İslâmiyet'in bu anlayışı, insanın
doğuştan Allah'ı tanıma kabiliyetine sahip olduğuna işaret eder.
Buna
göre ihtida eden kimse fıtratını hatırlamış ve ona dönmüştür. Kur'ân-ı
Kerîm'de, Allah'la insanlar ara-sında yaratılışları döneminde
yapıldığı
ifade edilen sözleşme (el-A'râf 7/172) ve her doğan çocuğun fıt-rat
üzere dünyaya geldiğini, fakat ebe-veyninin onu Yahudi,
Hıristiyan
veya Mecûsî yaptığını bildiren hadis de (Buhârî, "Cenâ'iz", 93; Müslim,
"Kader", 22-25) bu gerçeği vurgular. Bundan dolayı
Batılı
mühtedilerden birçoğu, din değiştiren-ler için kullanılan "convert"
(dönme) ye-rine "revert" (geri dönen) kelimesini ter-cih etmiştir.
İhtidanın
tek şartı, kelime-i şehâdet getirerek Allah'ın birliğini ve Hz.
Muhammed (sav)'in peygamberliğini kabul etmektir. Bunun
herhangi bir törenle veya dinî bir kurumun huzurunda gerçekleştirilmesi gerekmez. Fakat en az iki kişinin yanın-da şehâdet
getirmek gelenek olmuştur. Mühtediden ilk iş olarak gusül abdesti al-ması, daha sonra da dinin temel esasla-rını öğrenmesi
beklenir.
İslâm'a aykırı bir çağrışım yapmadıkça ismini değiştirmesi şart
değildir. Erkek mühtedinin sünnet olması tavsiye edilir. İhtida et
için ön-ceki günahları Allah tarafından bağışla-nan kişi manevî açıdan yeniden doğmuş gibidir.