halukgta Uzman Uye
Katılma Tarihi: 25 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 425
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Diyanet İşleri başkanlığına şöyle bir soru sordum; Bizler Kuranın Türkçe mealinden ayetleri namazlarımızda okuyabilir miyiz? Aldığım cevabı sizlerle paylaşıp üzerinde konuşmak istiyorum. Bakın ilk bölümlerinde neler söylemişler.
( Bütün ilahi kitaplar, onları insanlığa tebliğ ile görevlendirilen Peygamberlerin konuştukları dille indirilmişlerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Arabistan'da Araplar arasında yetiştiği ve Arapça konuştuğu için, O'nun tebliğ ettiği Kuranı Kerim de Arapça olarak indirilmiştir. Ancak Yüce Rabbimiz bütün insanlığa son kitabı ve edebi hitabı olan Kuran-ı Kerim, sadece Araplar ve Arapçayı bilenler için değil, bütün insanları sapıklıklardan korumak, onlara Hakkı ve hakikati öğretmek, hidayet ve gerçek saadet yolunu göstermek için indirilmiştir. Bunun gerçekleşebilmesi için de Kuran-ı Kerim'in bildirdiği ilahi gerçek ve öğütlerin herkese bütün insanlığa tebliğ edilmesi, herkes tarafından öğrenilmesi, anlaşılması, üzerinde düşünülmesi, kavranması ve kalplere yerleşmesi gerekir. Nitekim Kuran-ı Kerim'de: "Bu Kuran, bütün insanlara bir açıklama, sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür." (Al-İmran, 3/138) "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun..." (Maide 5/67) "Kendilerine indirileni insanlara açıklamayasın diye sana Kuran-ı indirdik." (Nahl, 16/44) Bu Kuran, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler, tam akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz feyiz kaynağı bir kitaptır." (Sad 38/29) Buyrulmuştur. İfade edildiği üzere Kuranı-ı Kerim Arapçadır. Cenabı Hakk'ın yüce kelamı kutsal kitabımızın dilinin her Müslüman tarafından bilinmesi ve anlaşılması, arzu edilen bir durum ise de, adeten mümkün değildir. O halde Kuran-ı Kerim'in Arapça bilmeyenlere tebliğ edilebilmesi ve onların da bu Yüce kitapta bildirilen ilahi gerçek ve öğütleri anlayıp üzerinde düşünebilmeleri ve O'nun hidayetinden yararlanabilmeleri için, başka dillere tercüme edilmesine, kısa ve uzun açıklamaların yapılmasına kesin ihtiyaç, hatta zaruret vardır.)
Yukarıdaki açıklama gayet güzel Allahın ne söylediğini nasıl bir insan olmamızı istediğini, ancak sözleri anlamakla gerçekleşebileceği mantığından hareketle çok güzel anlatılmış. Yazıya devam edelim başka neler söylemiş Diyanet?
(Kuran-ı Kerim'in namazda Türkçe tercümesinin okunmasına gelince: Kuran-ı Kerim'de "Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun" (Müzzemmil, 73/20) buyrulduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a) de bütün namazlarda Kuran-ı Kerim okumuş ve namaz kılmayı iyi bilmeyen bir saha biye namaz kılmayı tarif ederken "...sonra Kuran'dan hafızanda bulunandan kolayına geleni oku." (Müslim, Salat, 45) buyurmuştu. Bu itibarla namazda kıraat yani Kuran okumak, Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit bir farzdır. Bilindiği üzere Kuran, Cenab-ı Hakk'ın Hz.Muhammed (s.a)'e cebrail aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (nazm-ı münzel'in ) ismidir. Sadece mana olarak değil, Rasulüllah (s.a)'in kalbine elfazı ile indirilmiştir. Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla (sözlerle) ifade edilen mana Kuran değildir. Çünkü indirildiği elfazın dışında, hatta Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana Cenab-ı Hak'ın kelamı değil, mütercimin ondan aldığı yorumdur. Oysa Kuran kavramının içeriğinde, sadece mana değil, bir rüknü olarak elfazı da vardır. Nitekim: "Şüphesiz o, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Onu Ruhu'l -emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi. " (Şura 26/192-195) "Böylece biz onu Arapça bir Kuran olarak indirdik" (Ta-Ha 20/113) "Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kuran indirdik." (Zümer, 39/28) "Bu bilen bir toplum için, ayetleri Arapça bir Kuran olmak üzere ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır." )Fussilet, 41/3) gibi, tam on yerde (Yusuf, 12/2; Ra'd, 13/37; Nahl, 16/103; Şura, 42/7; Zuhruf, 43/3;Ahkaf, 46/12) nazm-ı münzel'in Arapça olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, elfazın da Kuran kavramının içeriğine dâhil olduğu açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki, tercümesine Kuran denilemeyeceği ve Tercümesinin Kuran hükmünde olmadığı konusunda İslam bilginleri görüş birliği içindedir.)
Şimdide yukarıdaki cevabı günümüzde uyguladığımız şekliyle karşılaştıralım, daha sonrada yine kurana müracaat edelim bakalım sözler onunla uyuşuyor mu? Peygamberimizin namazlarında her zaman kuran okuduğu bilgisi veriliyor, çok doğru Allah ta aynen bu emri veriyor hatta örneği de verilmiş, kolayınıza geleni okuyun diye. Peki, bizler günümüzde bunu yapıyor muyuz dersiniz, yani kuranın bu emrini uyguluyor muyuz acaba? Elbette hayır. Namaz a başlarken okuduğumuz subhaneke, oturduğumuzda okuduğumuz Ettehiyatü, Allahümme salli, barik, Rabbena duaları kurandan mı? Tabii ki değil, bunlar ayet değil dualardır, peki hani peygamberimiz kuran dışından okumazdı, ne oldu bizlere de bizler okuyoruz? Madem kuran ayeti Türkçe mealinden okunmaz peki bizler kurandan olmayan bu duaları, niçin Arapça okuyoruz dersiniz? O zaman bunları anlayarak okuyalım, madem kuran ayetinin sadece mananın değil, elfazın da Kuran kavramının içeriğine dâhil olduğu söyleniyor da onun için yalnız Arapça okunmalı namazlarda diyorlar sa, o zaman namazlarımızda okuduğumuz duaları Türkçe okuyalım, onlar çünkü Kuran değil nasıl olsa, ama hayır buna da müsaade edilmiyor. İşte açıklananla, izah edilenle uygulama tutmuyormuş demek ki, amaç Kuran ayetinin Arapça okunması değil, Arap diline verilen kutsiyetten geliyormuş, bunları söylemek mantıklı olmadığı için ne yazık ki itiraf edilemiyor. Eğer bir düşünce ve inanç, Arap diline kutsallık verip, bu lisan cennet lisanıdır deniyorsa burada amacın anlatıldığı gibi olmadığı anlaşılacaktır. Allah kuranı anlaşılması için açık seçik gönderdim diyorsa manasından, anlatmak istediğinden başka gizli bir anlamın olması da mümkün olamaz. Çünkü bakın Allah neden bu kitabı Arapça indirdiğini nekadar güzel açıklıyor.( Duhan Suresi 58.ayet; Biz o Kuran'ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.) (İbrahim Suresi 4 ayet; Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!) Sizce bu sözlerden kuranın sözlerinden anlatmak istediğinden başka sözlerinde anlatılmak istendiği anlaşılıyor mu? Yani kuranda herkesin anlayamayacağı bir gizem olduğumu anlaşılıyor bu sözlerden? Bu ayette her şeyin açıklandığımı anlatılıyor yoksa kuranın mananın yani anlatmak istediği maksadın dışında başka şeylerinde olabileceğini mi söylüyor dersiniz? (. Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır) Yorum sizlerin. Yine yazıdan alıntı yaparak cevabı değerlendirelim.( Bilindiği üzere Kuran, Cenab-ı Hakk'ın Hz.Muhammed (s.a)'e Cebrail aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (nazm-ı münzel'in ) ismidir. Sadece mana olarak değil, Rasulüllah (s.a)'in kalbine elfazı ile indirilmiştir. Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla (sözlerle) ifade edilen mana Kuran değildir.)
Yazıda söylendiği gibi elbette Cebrail aracılığıyla, intizam ve kaidelerle, rabbin tüm ayetleri ona verdiği ilimle de indirilip ezberlettirilmiştir, burada hiçbir sorun yok. Ama bu intizam ve kaideli sözlerin başka dillerle söylendiğinde bunun kuran olmayacağını söylemek, asla kuran ayetlerine ve onun gösterdiği yolun takibine uymaz. Allah başka kitap ve elçi göndermeyeceğini söylüyorsa bizlere, yalnız Arap dilinden anlaşılacak bir kitap asla göndermez. Bunu söylemek Kurana yapılacak en büyük saygısızlıktır. Hiçbir dil hele bu Rabbimden geliyorsa başka bir dile çevrilemez değildir. Kuranın anladığımız dile çevirilmiş haline de kuran değildir sözleri, ne aklın nede mantığın kabul edemeyeceği sözlerdir. Bakın size kurandan kanıtı olan ayet, eğer sizlere yani Araplara anlayacağınız dilden kitap göndermeseydim ne söyleyecektiniz diyor Allah.( Fussilet Suresi 44; Eğer biz onu başka dilde bir Kuran yapsaydık onlar mutlaka, "Onun ayetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi…..) Aslında Allah çok güzel örnekler veriyor anlaşılsın diye, ama bizler kuranı bütün anlamak işimize gelmediği için olsa gerek neler söylüyoruz. Size Arapça göndermemizin tek nedeni, söylediklerimi anlayabilmeniz içindir diyor. Elbette Araplara göndereceğim peygamberde, kitapta sizin dilinizden olacaktır, yoksa itiraz etmeniz normal olacaktı diyor Allah. Ama bizler Kuranın sözlerine anlatmak istediklerine değil de, lisanına verdiğimiz kutsallıktan sözlerin anlamını bile değerlendiremiyoruz. Kuran öyle bir kelamdır ki Rahmanın sözleriyle, o bir güneş, o bir rehber, o bir gönül gözü dür diyor. Nasıl olurda bu rehberlik bu güneş yalnız Arapça ile anlaşılır, nasıl olurda bu kitabı yalnız tek bir dille anlayabileceğimizi söyleyerek, bu güneşi bu rehberi bu kadar dar bir kalıba sığdırarak, Kuranın tüm âlemde anlaşılmasını engellenir, doğrusu anlayamıyorum. Arapça yazanın kuran, diğer dillere çevrildiğinde kuran hükmünde olamaz düşüncesi İslam dinine yapılan en büyük kötülüktür. İnsanları anlamadan okumaya teşvik eden bir zihniyetin İslam da asla yeri olamaz. Arapçasının kuran olup da, çevirisinin kuran hükmünde olamayacağını söylemekte kimsenin yetkisinde değildir. Bakın Allah çok özel bir gizlilikle göndermiş olsa ayetlerin de şu sözleri söyler miydi dersiniz.
(Enbiya sur.10; Yemin olsun, size bir Kitap gönderdik ki, öğüt ve uyarınız/zikriniz/şerefiniz yalnız ondadır. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?)
(Nahl sur 44; Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kuran'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.)
(İbrahim Sur.52.ayet: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.)
Yukarıdaki ayetlere bir bakalım lütfen, Rabbim öyle bir kitap gönderdim ki sizlere diyor, öğüt ve uyarımız buradadır. Sizce yukarıda Allahın bizlere emrettikleri, Türkçe mealinden anlaşılmıyor mu? Diğer ayetinde açık delillerle gönderdik ayetleri, kendilerine indirilenleri insanlara açık seçik söyleyesin de onlarda derin derin düşünüp aklıyla doğruyu kavrasınlar diyor. Son ayette de aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsın diye insanlara bir tebliğ olarak indirdik bu kuranı diyor Allah. Ama bu kitabı tüm âleme gönderen rabbim e farkında olmadan karşı çıkıyoruz, bu kitap yalnız Arapça doğru anlaşılır, yoksa anlamı değişir diyenlere de sesimizi dahi çıkarmıyoruz. Düşünün bu sözlerle kuranı küçümsediğimizin bile farkında değiliz, onu yüceltmek yerine tam tersini yapıyoruz. Beşerin yazdığı kitapları her dile çeviriyoruz ama Allahın anlayasınız diye açık ve detaylı gönderdim dediği kitabı çeviremeyiz, anlamı değişir diyoruz. Bu sözler Kuranı yüceltir mi yoksa herkesin anlayamayacağı, ibret alamayacağı rehberliği zor bir kitap yapıp değerini mi düşürür, bunu akıl bile edemiyoruz ve söylenenlere inanıyoruz. Birilerinin bize anlatıp istedikleri gibi yönlendirmek isteyenlerin işine geliyor tabii ki bu yöntem. Ama Allah dikkat edin söylediklerimi düşünün ve aklınızı çalıştırın diyor ve o şekilde doğruyu bulacağımız uyarısını da bulunuyor. Ama başka dile çevrildiğinde kutsallığını kaybeden bir kitabı kim okumak ister ki? Bu sözleri söylediğinizde nasıl önem kazanır, başka dile çevrilmiş bir kuran, hele buna da yukarıda söyledikleri şekilde aktarayım. (Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla (sözlerle) ifade edilen mana Kuran değildir.) Eğer çeviri meali okuduğumuz kuran değilse, insanlar neden okusun, neden Rabbin ne söylediğini öğrenmek istesin, Türkçesinden okumak sevap değilse? Daha öncede sormuştum, Türkçe mealinden okumakla yalnız bilgi edinileceği, sevap kazanmak isteniyorsa Arapçasından okunması gerektiği söylemişti Diyanet, doğrusu anlayarak okumak la bilgi, anlamadan okumakla sevap kazanılacağını söyleyen bir düşünce, Kuranın emrettiği bir düşünce ve yol asla olamaz. Bizleri düşünmeye, aklımızı ve mantığımızı kullanmaya sevk eden bir inanç her dile çevrilen, anlaşılır ve kolay bir kitaptır. Bunun tersini söyleyen toplumu ancak kurandan uzaklaştırır. Bunun da hesabını toplumu bu yola sevk edenler düşünsün. Allah mahşer günü bakın peygamberimizin ne söyleyeceğini belirtiyor ne kadar doğru. (Furkan Suresi 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.) Kuranı sen okusan da anlayamazsın diyerek, kurandan toplumu uzaklaştıran ve toplumu beşerin ciltlerce dolusu kitaplarına mahkûm eden ve dini kolaylaştırdım diyen Rahman a inatla, ellerinden geldiğince zorlaştıran zihniyet, Rahmanın huzurunda hesabını elbet bir gün verecektir. Bu sözlerle insanları kurandan uzaklaştırmanın hesabı çok çetin olacaktır.
İşte şu bu sözlerdir ki insanların kuranı anlamalarını engellemiştir, lütfen biraz düşünün şimdi yazacaklarım üzerine. (Bilindiği üzere tercüme, bir sözün anlamını başka bir dilde dengi bir sözle aynen ifade etmek demektir. Oysa her dilin, başka dillerde bulunmayan (kendine ait) ifade, uslup ve anlatım özellikleri vardır. Bu yüzden, edebi ve hissi yönü bulunmayan bazı kuru ifadeler dışında, hiçbir tercüme aslının yerini tutmaz ve hiçbir tercümede, her bakımdan aslına tam bir uygunluk sağlamaz. O halde Kuran-ı Kerim gibi, ilahi belagat ve icazı haiz bir kitabın aslı ile tercümesi arasındaki fark, yaratan ile yarıtılan arasındaki fark kadar büyüktür. Çünkü biri yaratan Yüce Allah'ın kelamı; diğeri ise yaratılan kulun aciz beyanı.)
Şimdi sizlere soruyorum bu sözleri duyan insan Türkçe mealini okumaya değer verir mi hiç? Allah tüm âleme anlayasınız diye kolaylaştırdım açıkladım ve her şeyden nice örnekleri verdim diye yüzlerce ayet gönderecek bizlere, daha sonra bizler bu sözleri tüm âlem anlasın diye onların anladığı dile kesinlikle çeviremeyiz, aynı kelimeler olmayabilir bunu yaparsanız kuran olmaz diyeceğiz ve de bunu söyleyenlere inanacağız. Düşünebiliyor musunuz tüm dünyanın dilleri birbirine çevriliyor, Üniversitelerde birçok dilin çevirisi okunan kitapları her kez anlıyor ve âlim oluyor, ama Rahman öyle bir kitap göndermiş ki, tam anlam olarak çevirisi yapılamıyor, ama Allah yinede tüm âlemi bu kitaptan sorumlu tutuyor. Bu sözler rahmanın adaletini küçümseme ve saygısızlıktır. Eğer kuranın çok azda olsa bazı yerlerinde farklı çeviriler yapılıyorsa geçmişte etkisinde kaldığımız bilgilerin, inançların öğretilenlerin etkisinden kaynaklanmaktadır, yüzde 98 inde mutabık kalınmış, yüzde ikisinde kendi çıkarlarına alet edilmiş sözleri, ayetleri eğer bizler bir araya gelip doğrusunu yazmıyorsak kabahat ve suç bunu yapmayanlarındır. Eksiklerin üzerinde birlik ve beraberlikle çözmeye çalışacağımıza, hiç anlamamanın savunuculuğunun hesabı da hesap günü çok çetin verilecektir. Kuranı melodisi ve kulağa hoş gelen bir okumayla okuyarak sevaba gireceğimizi söyleyenler, Allahın bizlere anlatmak istediği sözlerin anlamını değil, hissi ve duygusal yönü ile ilgili olurken gerçek manayı kaçırdıklarının farkına varmalıdırlar diye düşünüyorum. Allah sözlerini düşünmemizi emrediyor, aklımızı kullanmamızı söylüyor bunu yapmayanları da sağır ve dilsizlikle eş tutuyor. Bizler hala edebi ve hissi yönüne bakıp Rahmanın bizden ne istediklerini duymazlıktan gelişimizin hesabını nasıl veririz onu düşünmeliyiz. Çünkü biz hala edebi ve hissi yönüyle meşkuluz. Anlamını bilmesek de sevap kazanırız zihniyetiyle de başka düşünce zaten anlatılamazdı. Bizler kuranı güzel melodisi ile yarışmalar yapıp kimler güzel okuyor, kulağa hoş geliyor yarışmaları ile meşgulken, Allahın bizlerden neler istediğini nasıl topluma anlatacağız? Nasıl bir insan olmamızı istediğini nasıl bileceğiz? Kuranı okumakla değil, anlayıp rahman ın söylediklerini uygulamakla sevap kazanılacağını anlatmadığımız sürece, ne bizler nede İslam âlemi bu bataktan kurtulamaz, Allah yardımcımız olsun. Diyanetin yazdığı yazıda kuranın tam tevirilemeyeceği konusundaki örneği de çok ilginç.( Çünkü biri yaratan Yüce Allah'ın kelamı; diğeri ise yaratılan kulun aciz beyanı.) Düşünün mantığı Allah kelamı her dile çevirtilemiyor yani herkes anlayamıyor, ama beşerin kitapları tüm dünya diline çevirtilip herkes faydalanıyor, eğitim yapıyor, okuyup bilgileniyor, mühendisler âlimler oluyor. Birileri bizlere Allah ın kelamının, her dile çevrilmemesini herkesin anlayamayacağını, ayrıcalık, üstünlük ve büyük bir lütuf olarak gösteriyor, ama yaratılan kulun kitapları her dile çevrilip anlaşılabiliyor. BUNU 10 YAŞINDAKİ ÇOCUĞA SÖYLEYİN BAKALIM NE DİYECEK. Ben cevap vermeyi saygısızlık olarak addettiğim için vermiyorum, aklı olan zaten anlar olmayan içinde yapacak bir şey yok zaten.
Yine bana verilen Diyanetin cevabından alıntı yaparak konuşmak istiyorum. (Türkçe namaz ile Türkçe dua birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü dua kulun Allah'tan istekte bulunmasıdır. Bunun ise herkesin konuştuğu dil ile yapılmasından daha tabii bir şey olamaz ve zaten genelde de Ülkemizde Türkçe dua yapılmaktadır.) Duanın Allah tan istekte, yardımda bulunmak olduğunu söyleyen düşünce, yalnız namaz dışında anlayarak kendi dilimizde dua edeceğimizden bahsetmesi, acaba kuran gerçeklerine uyuyor mu dersiniz? Bu sözleri söyleyenler şimdi yazacağım ayeti göremiyor olabilirler mi? (Bakara Suresi 45. Ayet; . Sabırla, namazla Allah'tan yardım dileyin, şüphesiz bu, (Allah'a) saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir.) Bakın Allah namazla kendisinden yardım dileyin diyor, peki yardımı namazda anladığımız dilden yapamazsınız diye öğretildi, şimdi ne olacak? Hani Allah tan yardım, istek anladığımız dilden ama namaz dışında olacaktı, burada Allah yardımı namazlarınızda dileyin diyor? Hani dua kulun Allahtan istekte bulunmasıydı ve buda Türkçe olması normaldi ne oldu? Allah namazlarınızda dua edin benden istekte bulunun diyor, birileri namazda anlayarak dua edemezsin, ancak namaz dışında Türkçe dua edebilirsin diyor. Peki, kimin sözlerini kabul edeceğiz bu durumda? Rahmanın mı yoksa….?.Herkes kendisi karar verecek çünkü hesabı tek başına verecekte ondan, ama birazcık aklı ve zekayı kullanarak karar vermemiz menfaatimiz icabı olsa gerek.
Bana verilen cevabın son kısımlarından bir alıntıyla son vermek istiyorum. (Şüphesiz bir Müslümanın en azından namazda okuduğu Kuran-ı Kerim metinlerinin anlamlarını bilmesi ve namazda bunları anlayarak ve duyarak okuması son derece önemlidir ve bu zor da değildir. Ancak manasını anlamak, onun hidayetinden faydalanmak ve Yüce Rabbimizin emir, yasak ve öğütlerinin neler olduğunu öğrenmek için Kuran-ı Kerim'i tercüme etmenin ve bu maksatla meal, tercüme ve tefsirini okumanın hükmü başka; bu tercümeleri Kuran yerine koymanın ve Kuran hükmünde tutmanın hükmü yine başkadır.) Bu sözlerden çıkarılan sonuç a bakalım birlikte. Bir müslümanın en azından namazda okuduğu ayetlerin metinlerinin anlamlarını bilmesi ve namazda bunları anlayarak ve duyarak okumasının önemli olduğu söyleniyor. Doğrudur ama namaz da okumadıklarımız ne olacak dersiniz? Eğer Türkçesinden okumak kuran hükmünde değilse, bize kuran gibi sevap kazandırmayacaksa, o zaman anlamını bilmeden okumak daha karlı değil mi? Zaten öylede yapılıyor, ondan sonrada Rabbim ne istiyor nasıl bir insan olmamızı öneriyor, kimsenin haberi bile yok. Yazının son kısmında bir ince nokta var ondan bahsetmek istiyorum. Bakın ne diyor?( Kuran hükmünde tutmanın hükmü yine başkadır.) Kuran hükmünde tutmak anlamadan okumakla kuranın amacına erişmiş mi oluyor dersiniz? Kuranın bizlere ayetlerinde bildirdiği amacı nelerdi? (Yüce Rabbimizin emir, yasak ve öğütlerinin neler olduğunu öğrenmek) Bu sözlerin sonunda Türkçe mealinden okuduğumuzda öğreneceklerimizi yazan Diyanet, acaba Kuranın gerçek hükmünün ne olduğunu anlatmaya çalışıyor olabilir? Kuranı anlayarak birkaç kez okuyan, kuranın gerçek amacının bizlere emir, yasak ve öğütlerinin aktarılması olarak anlatır. Ama yukarıdaki sözleri tekrar okuyunuz, Diyanetin sözleriyle kuranın vermek, anlatmak istediği amaç uyuşuyor mu?
Yukarıda yaptığım alıntılar Diyanetin namazlarda okuyacağımız dua ve de ayetlerin Arapça dışından bir dilde okuyamayacağımızı anlatılıyor. Doğrusu kuran ayetleri ile de uyuşmadığı gibi, akla ve mantığa da uymuyor. Bu düşünce Dünya üzerinde kitap gönderilen hiçbir dinde olmamasına rağmen, İslam Dünyasındaki bu inancın bizleri nerelere götürdüğünün düşünülmesini isterim. Allahın tüm âleme gönderdiği en son kitabın başka dillere tam olarak çevrilmeyeceği iddiasın da bulunarak, ona kutsallık verdiğini sananlar, bence tam tersi herkesin anlayamayacağı zor bir kitap izlenimi vererek, insanlardan uzaklaştırdıklarını artık anlamalıdırlar. Allah asla anlaşılması zor bir kitap gönderip daha sonrada bizleri sorumlu tutmaz, bunu söylemek rahman a yapılan en büyük saygısızlıktır. Bakın Allah yemin ederek iki kez ne diyor bizlere? (Kamer Suresi 17. Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? Kamer Suresi 22 Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?) Bu sözlerle yemin eden Rahman acaba herkesin anlayamayacağı bir kitap gönderirde daha sonra bizleri sorumlu tutar mı dersiniz?
Allah gönül gözlerimizi açık kullarından eylesin. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|